You are on page 1of 320

Arda Denkel

Arda Denke/1949' da Ankara'da dodu. Saint Benoit


Lisesi'nden sonra ODT Mimarlk Fakltesi'nde
okudu. 1972 ylnda ehir Planlama lisans derecesini
ald. Ayn yl Oxford niversitesi'nde felsefe reni
mine balad. 1977'de bu niversiteden felsefe daln
da doktora derecesini kazandktan sonra, Boazii
niversitesi' nde greve balad. 1988'de profesr
nvann alan Denkel halen ayn kurumda retim
yesidir. 1985 ve 1989 yllarnda ABD Wisconsin
niversitesi felsefe blmnde konuk retim yesi,
1994'te Uluda niversitesi' nde ve 1995-97 yllar
arasnda da Ko niversitesi'nde ek grevli olarak
dersler vermitir. 1995'ten beri Trkiye Bilimler Aka
demisi yesidir. 1997'ye dein 45' in zerinde Trke
yaz, 18'i uluslararas dergilerde olmak zere 26 n
gilizce makale yaymlamtr; bir yazs Almanca'ya,
ikisi de Yunanca'ya evrilerek bu lkelerde baslm
tr. Denket in Trkiye'de 8 kitab yaymlanmtr. Ay
rca Object and Property balkl kitab Cambridge
University Press'ten 1996' da km, The Natural
&:_ckground of Meaning balkl kitabysa Kluwer
Academic Press tarafndan yaymlanmak zere basm
aamasndadr.
Gebe: 20
Felsefe Dizisi

Dnceler ve Gerekeler
Felsefe Yaztlafl-1
Arda Denkel

Editr:
Ahmet Haluk Atalay

Yaym haklafi sakltdtr.


1. Bastm, istanbul, 1997

ISBN 975 -8143-26-3

Yaytma Haztr/ayan ve Kapak Tasaflmt: Yaar Seluk


Kapak Resmi: Echer

Dizgi: Ekol Tantm


Baskt ve cilt: Engin Matbaact/tk (0.212) 243 57 63

GOI!BI!
-:YINLAAI
Bahariye Caddesi, 37/41 Kadky 8131 O istanbul
Tel/Faks: (0.216) 337 72 75
Arda Denkel

DUUNCELERveGEREKELER

FELSEFE YAZlLARI

Editr:
Ahmet Haluk Atalay

<>O EBI!
YINLARI
lhan Zeybekolu' na,
bana zor zamanlarda verdii destek iin
NSZ

Bu iki cilt 18 yl iinde eitli kitap ve dergilerde


kan makalelerimi bir araya getiriyor. Srenin uzunluu ve
yazlarn yneldii okur kitlelerinin farkll dolaysyla
birok adan eitlilik gsteren metinleri konularna gre
guruplandran editrm olduka iyi bir btnlk elde et
mi. Yine srenin uzunluunun dourduu doal bir sonu
olarak, buradaki biimi makalelerde savunduum grle
ri, ya da bunlarn dilegetiri biimimi artk benimsemiyo
rum. Buna karn, metinlerde bir deiiklik yapmamay,
onlar zgn olarak yazldklar gibi basmay yeledik .
Makalelerin tmnn benim bugnk dncelerimi yan
stmalar gibi bir beklenti zaten gereki olamazd. Onlar
kada dkldk/eri gnlerin dnce ve bieminin rn
olarak okumak gerekir.
Bu iki derlemeye, bir nc cilde malzeme olutu
racak sayya ulaan kitap tantma, eletiri ve polemik tar
tma yazlarm sokmadk. Eletiri yazs, karsna ald
metinler/e birlikte okunabildii lde anlalr olan bir
eydir. Onu, eletirdik/erinden zamanca kopartlm bir bi
imde yaymlamak br yazariara hakszlk anlamna ge
lecei gibi, eletirinin kendi yazar iin de yakksz olur
diye dndk. Szn ettiim ilkeyi bozan tek makale,
iinde sayn Hilmi Yavuz' a atfta bulunulan "Eksoterik."
Onu dta brakmaymzn gerekesi ise, bir eletiriyi ya-
ntlamaktan ok belli bir konuyu ele alyor olmas.
Bu iki cilt, genelde felsefecilerimizin favori konular
arasnda yer alan, felsefenin neliine, kltre ve felsefe
eitimine ilikin tartmalar yansra, dnce ve felsefe
tarihi, bilgi, varlk, edim ve anlam gibi benim favorim
olan daha profesyonelce felsefi konulara ilikin grleri
mi de ieriyor. Kitabn hazrlanmasnda emei geen edi
trm sayn Ahmet Haluk Atalay' a ve almalarm des
tekleyen Trkiye Bilimler Akademisi' ne teekkr ediyo
rum.

Arda Denkel
Boazii niversitesi, 1997
NDEKLER

I. BLM
Felsefeye Balarken "Felsefe Nedir" Sorusu .................................. 9
Felsefe, Bilim ve Dierleri ............................................................ l5
Felsefede Edebiyat ........................................................................ 26
Trke'de Soyut Kavramlar .......................................................... 32
Dnme Gelenei ve Gnmz ............................ ...................... 38
Kltr ve Evrensellik .................................................................... 49
Yaygn Felsefe Eitiminin nemi ................................................ 64
Trkiye ve Dnyada Felsefe Aratrrnalan ......... .......................... 70
Trkiye'de Felsefe ........................................................................ 79

Il. BLM
Felsefe Tarihi .............................................................................. 101
Parmenides ncesinde Deiim Sorunu ..................................... llO
Sofistler ....................................................................................... 1 25
Yaymlanlan ncesinde Aristoteles 'in Yaptlar ...................... l34
Eksoterik! .................................................................................... 147
Rnesans Sonlannda Dnce ve Bilim ..................................... 1 60
Modem Dncenin Ortaya k ............................................. 1 72
Modem Dncenin Balangc ve Descartes ............................ 1 85
Descartes ve Renkler .................................................................. 1 93
Usuluk ......................... .............................................................. 208
Deneyeilik ................................................................................... 225
Locke ve Berkeley'de D Dnya ................................... .. .... .. 242
....

.
Hume, Nedensellik, Tikellik ve Tekilcilik .
....................... .......... 255
Deneyeiliin Etkileri ve Kant ..................................................... 274
Kant ve Bilgi Sorunu . . ............................. , . . ...... . . . . . . . . . . . ............... 294
19. Yzyl ve ngiliz Gerekiliin Douu ............................... 297
Viyana evresi Dil, Doruluk ve Mantk .
..................... .... ........ . 306
Wittgenstein: Tractatus 'un Arka Plan ........................................ 310
I. BLM

FELSEFEYE BALARKEN
"FELSEFE NEDR" SORUSU
(1985)
Felsefe ile ilk kez karlaan birine, bu alana giri olarak fel
sefenin ne olduunu anlatmak ve tanmlamak ne lde geerlidir?
nsan yeni bir alanla karlat zaman, zellikle o alanda dn
sel bir etkinlie girimesi szkonusuysa, nce ona ne yapacann
tantilmas gerekmez mi? Bunun ou kez doalm gibi grnen
yant, baka bir ok dalda olduu gibi, felsefeye balarken de nce
"Felsefe nedir" sorusunun yantlanmas gerektiidir. Kanmzca,
byle bir yantn geerlilik snrlarnn iyi saptanmas nem ta
maktadr. nk felsefeye onun ne olduunu sorgulayarak bala
mak, eer ona dorudan verilebilecek bir tanm, bu soruya doyuru
cu bir yant bulunuyorsa ve byle bir yantlama abas felsefi d
nceye ilk adm olarak yararl olacaksa geerlidir.
Oysa, "Felsefe nedir" sorusunu ilk admda yantlayacak,
dorudan onaylanabilir bir tanm bulunduu kukuludur. Buna
bal olarak da, byle bir tanm abasyla, daha henz giri aama
snda felsefeyi tantmak ve anlatmak asndan yarar yerine zarar
verecek bir yol tutuluyor olabilir.
Felsefenin ne olduunu aklamaya balarken genellikle ilk
yaplan, bu disiplini bakalaryla, yani bilim ve gzel sanat disip
linleriyle karlatrmaktr. Bu karlatrma balamnda yaplmaya
allan da, felsefeye zg zel niteliklerin ortaya kanlmasdr.
Felsefe dndaki hemen her bilim veya sanat disiplininin, brle
rinden, konusu ya da uygulama alan ile ayrt edilebildii dn-

9
lrse, felsefeye zg zel niteliklerin betimsel veya tanmsal ola
rak dile getirilmesinin nemli bir glk tad anlalabilir. Fel
sefe dndaki disiplinler birbirlerinden konular asndan ayrlabi
lirken, onun yalnzca kendine zg olan konular pek az yerde sz
konusudur. ou kez baka disiplinlerle ayn alanlar zerine eil
rnek durumundadr. rnein sanat da, estetik de 'gzellik' zerine,
hukuk da ahlak da 'doru davran ' zerine, fizik de metafizik de
'olaylar ve nesnelerin' doas zerine eilir. Buna benzer olarak
anlk felsefesi ruhbilim ile, toplum felsefesi toplumbilim ile, dil
felsefesi de dilbilim ile ortak konu ve alanlara sahiptir. Bilgibilim
(epistemoloji), baka disiplinlerce ele alnmayan blmleriyle, fel
sefenin yalnz bana iledii ender konulardandr. Ancak bilgi ku
ram ne lde felsefe ise, anlk felsefesi veya ahlak da o lde
felsefe olduklarndan, felsefe ile bilim ya da sanat arasnda, konu
lar asndan bir ayrm yapmak ve felsefeyi tantmak istediimiz
kiiye bu ayrm inandnc bir biimde sunmak pek g ve belki de
kimi durumlarda olanaksz bir ura olabilir.
Felsefenin ne oldunu aklamak amacyla tutulan baka
bir yol, onu bilimden genellik ve birletiricilik ilkeleriyle ayrma
abasdr. Oysa, felsefenin bilime gre daha genelleyici veya daha
birletirici olduu gr doru mudur? rnein lise felsefe kitap
larna gre, "Felsefi dn en genel sorunlarn aratrlmasdr:
Bu genel sorunlar insan doa ve evren gibileridir." imdi soralm:
bilim de evren ve doaya ilikin dnlebilecek en genel trde
sorular sorup bunlara yant aramaz m? rnein kuvantum meka
niine konu olan paracklarn bu bilim dalnca belirlenen temel
nitelikleri ya da Einstein fiziinde verilecek zdek ve enerji arasn
daki bant lsnde, doa ile evrenin genel zelliklerini kavra
yan baka hangi aklama dnlebilir ki? Evrenin balangc, ya
amn temelini oluturan olgular, insann yaps, kkeni ve ruhsal
dnyasna ilikin en genel ilke ve aklamalar da yine bilim ver-

10
rnek durumunda deil midir? Evet, felsefe gemite bu konulara
eilmitir. Ancak bunu, bu konular yalnz felsefeye zg bir genel
lik tadklar iin deil, felsefenin o zaman iin, henz bugne g
re geri olan bilime nderlik etme ve bilimi bir tek at altnda bir
letirme grevini, belki de yetkisizce yklenmi olduu iin yap
mtr. Felsefenin bu grevi bir zamanlar yklenmi oluundan kal
karak felsefeyi bu ikincil nitelii ile belirlemek, ilineksel olan ze
katmak yanlgsn iermez mi? Kald ki, bu tr ilevlerde felsefe,
dnce tarihi boyunca bilim nnde gerilemi ve byk lde
yanlgl kmtr. Baka bir deyile, bu anlamdaki felsefeye artk
pek yer yoktur. Artk bilimleri bir tek at altnda toplama ve birle
ik bir genel birim oluturma etkinliini de yine bilim adamlar
stlenmektedir. L. von BeNalanffy ve benzer eilimdeki bilim
adamlannn gelitirdikleri Genel Sistem Kuram gibi yaklamlar
bu alandaki belirgin rnekler arasndadr. Bunlann ne lde bilim
saylacaklan bir yana, felsefe olmadklan kesindir.
Bilimin en az felsefe lsnde genel sorunlar zerine de
eiliyor olduu gerei bir yana, felsefenin genel konulardan ba
kalanna eilmedii savnn yanll da, somut rneklerle gsteri
lebilir. Bugnn felsefe aratrmalan iinde anlam, bilgi, bellek,
kiilik, eylem ve ahlak gibi genellik sralamasnda pek st dzeyle
re yerletirilemeyecek kavramlar, odak noktalar oluturmaktadr.
Ayn rnek, "bilimin evrendeki olaylan blerek aklad ve felse
fenin buna karlk en geni lde birletirilmi bir dnce verdi
i" savn da rtmektedir. Gnmz felsefesinde youn rn ve
rilen ve en ileri bir aratrma dzeyinin tutturulduu alan, 'Analitik
Yaklam ' adyla anlan felsefi etkinlik evresidir. Analitik yakla
m, bilinen hemen her klasik felsefe sorununa el atarken, yntemi
gerei, bireim yapmak ve grleri birletirmek yerine, sorunlan
ve konular ayrntlara bler, ince eleyip sk dokuyarak sk bir
eletiri szgecinden geirir.
Felsefeyi bilimden ayrt etmek amacyla ileri srlen bir

ll
baka gr ise, bilimin olgular betimleyip genel betimsel yasalar
gelitirmesine karlk felsefenin olgula. aklama etkinlii iinde
bulunduu; yani bilim 'Nasl' sorusunu yantlarken felsefenin 'Ne
den' sorusunu yantladdr. Buna kout olarak bilimin deneysel
oluuna karlk felsefenin deneysel olmad da belirtilir. Deney
sel gzlemin bilimin temelini oluturduu ve bilimsel etkinliin
ok nemli bir blmnn, olgular zel ve genel olgularda betim
lemek olduu dorudur. Ancak ayn lde doru olan baka bir
nokta da, bilimin gerek gcnn ve etkili olma niteliinin, vere
bildii bilimsel aklamalardan geldiidir. Bu aklama biimi zel
olaylara yneldii gibi yasalarn kendilerine de ynelir: Kimi yasa
dizilerini aklayan bilimsel kurarnlar (ki ayn yasalar aklayta
yarma durumunda olan birden ok kurarn bulunduu da olur)
gzlemlenenin betimlenii anlamnda deneysel deildir. Ancak,
ncterin gzlemin betimledii genel veya zel nermelerden olu
an, aklama-uslamlamalarnn sonucu olarak ortaya ktklarn
dan, deneysel bir temel tarlar. Kuramsal bilim dallarnn (rnein
kuramsal fizik, kuramsal biyoloji) byk bir ounluu ancak bu
son anlamda deneysel aklamalar retir. Oysa felsefenin gelitir
dii aklamalar da bu sonuncuya ok yakn bir anlamda deneysel
dir ve byle olmaldr. Evet, felsefe gzlemin betimlemesini yap
maz, ama rettii uslamlamalarn ncleri deneysel olarak temel
lendirilebilir olmaldr. Yoksa felsefeyi bu kez de kurgudan ayrt
etmek nemli bir biimde gleecektir. Grld gibi, bilimi
felsefe ile karlatrrken aklayclk veya deneysellik nitelikleri
de doyum veren bir ayrm salamamaktadr. "Felsefe nedir" gibi
bir sorunun yant olarak ard, konu, genellik ve ama gibi du
raan nitelikler araclyla yaplmaya allan ayrmlar, deil ko
nuyla ilk karlaan kiiler, konuyu meslek edinmi olanlar ynn
den bile, ak seik ve inandrc olmaktan uzaktr. Bu yolu tutan
felsefe eitiminde daha ilk admda rencinin ilgisi yitirilebilecek

12
ve konunun sevdirilmesi bir yana, belki de felsefecinin kendisin
den bakasn ilgilendirmeyen kimi ayrntlar, felsefeyi skc bir
etkinlik grnmnde tantabilecektir. Oysa, felsefi etkinlik hi s
kc olmad gibi, felsefeyi eitim asndan yararl ve olumlu bir
biimde tantabilmenin de en iyi bir yoludur.
Eer felsefeyi br disiplinlerden ayran nitelikler varsa
bunlar yukarda ele aldmz duraan zelliklerde deil, felsefe
nin sorunlarn koyu biiminde ve bunlar zmeye alrken
kulland yntemlerde aramaldr. Bunlar ise dinamik nitelikler
olarak, en iyi biimde, felsefi etkinliin iinde, bu etkinlii yaaya
rak ve yaatarak gsterilebilirler. yle ise, felsefeye balarken fel
sefeyi ayrt ederek tantmak yerine, felsefeyi bir etkinlik olarak
sunma yolu ile tantmak, sonra da sonu olarak kimi ayrtrc
noktalara deinmek, hem eitim hem de genel tantm amac a
sndan, ok daha yararl olabilir.

"Felsefe Nedir"
Felsefeye nasl balamaldr? Kanmzca bunun yant basit-.
tir: Tpk bir felsefecinin felsefi etkinlie balad gibi. Eitimde
renciye, ya da felsefeye ilgi duyan herhangi birine bu alann ta
ntlmas, bir felsefe sorununu ortaya atp, bu sorunu kendisine ak
tardktan sonra, zme ynelik bir tartma alarak daha etkili bir
biimde gerekletirilebilir. Felsefe literatr ilgin sorunlarla do
ludur. Bunlardan birini, glk ekilmeden izlenebilecek ve daha
balangta terminoloji altnda ezilmeden kavranabilecek gnlk
bir dilde ortaya koymak, iyi bir balang iin yeterlidir.
Felsefi etkinlik iine girmi ve bu etkinlii yaam kiiye
yaptnn ne olduunu ayrca tanmlamaya gerek var mdr? Eer
byle bir tanma gerek duyuluyorsa, onu bu etkinlik deneyimi erte
sinde vermek ve anlalr duruma getirmek ok daha kolay olacak
tr. nk, artk somut olarak tannan bir etkinlii tanma dkmek,

13
o etkinlikle henz karlamamken onu soyut bir tanm aracl
yla kavramaya almaktan daha kolaydr.
Felsefe urann her aamasnda olduu gibi, balangcnda
da, tanm ve zel terimleri sona atp, sorunu anlalabilir bir biim
de ortaya koyarak felsefe etkinlii iine girmek, bu konunun doa
snn kavramlmas ynnde yararl ve etkili bir yol olabilir.

14
FELSEFE, BLM VE DiGERLER

I
(1 997)
Felsefe kadar ad farkl eylere maledilen baka bir konu,
disiplin ya da ura alan azdr. Burada, bir milletvekilinin ya da
irket mdrnn "felsefemiz udur ya da budur" deyileri, halk
arasnda "kendi halinde olmak" anlamnda kullanlan "filozof' de
yimi, bo laflar ya da anlalmas g dnceler karsnda syle
nen "brak imdi felsefe yapmay" gibi eylerle ilgilenmeyeceim.
Benim deinmek istediim aldanma tr, felsefe olduklar kansy
la yaplp ortaya konan felsefe-d abalara ilikin. rnein felse
fe yapt kansyla, kuramsal bilim yapmak, dnce tarihinden
alnm kimi gr ve kavramlarla sslenmi edebi bir deneme
yazmak, bir filozofun yaamn anlatmak, benliimizi derinden il
gilendiren konular ileyen bir roman kaleme almak gibi etkinlik
ler.
Felsefenin, nne gelen her insann bir iki kitaptan kimi g
rler edindikten sonra belli bir yetkinlik dzeyinde yapabilecei
bir eyi olmadn her halde birok kii onaylayacaktr. Ayn usul
lerle rnein nasl ki fizik ya da matematik yaplamazsa, ciddi bir
eitimle kazanlan bilgi ve beceri birikimi olmadan, amatrl
aan bir dzeyde felsefe de yaplamaz. Peki nedir ki bu felsefe?
Nasl bir konu, ne tr bir etkinliktir? nce onun ne olmad konu
sunda birka saptama yapmak istiyorum.
Felsefeyi bilimle karlatrarak belirlemeye alan kimi
grler ortaya atlmtr. nce, idealist diye niteleyebileceimiz
ve felsefeyi bilimler-st bir etkinlik olarak gren anlaya baka
lm. Buna gre felsefe bilimlerin hem anas hem de kraliesidir; o

15
tm bilim dallarn belli bir dizgesellik iinde kapsayan, onlar bir
birleriyle ,ilikilendirip anlamlandran ve ynelimlerini belirleyen
bir kavramsal st-yapdr. Felsefe genel, soyut ve kapsaml kav
ramlarn alanyken, bilim dallar da daha zel ve uygulamal konu
lar olarak ondan aynrlar. Byle bir anlaya gre bilim dallar,
tpk ulu bir aacn gvdesinden filizlenen dallar gibi, felsefeden
kaynaklanp, yine onda temel buluyorlar; dallarn canll ve br
dallarla olan ilikileri yine bu gvde zerinden gerekleiyor. Bu
anlayn ba yanlgs, felsefeyi bir bilim tr olarak alglaynda.
Eer bilimler felsefenin dallar olsalard, o zaman felsefe de bir ge
nel-bilim, bilimlerin kapsaml bir dizgesi olurdu. Kald ki felsefe
nin bilimler karsnda bir kralielik yetkisi olamaz; hibir bilim
felsefenin denetiminde ya da altnda kalmay kendine yediremez.
idealist gre bir tepki olarak ortaya konan ve burada yine
dlayacam ikinci anlaysa, felsefeyi bilimler-alt bir konuma
yerletiren pozitivist gr. Pozitivist gr idealist olann tersine,
felsefeyi kltyor, hatta kmsyor; ona bir "bilimimsi" mu
amelesi yapyor. Felsefenin bilimiere kaynak olduu pozitivizm
asndan da onaylanr; ona gre bilimin dallar belli bir srayla fel
sefeden ayrlmtr. Ancak byle bir ey olsa olsa bilimlerin geli
mesinden nceki ilkel bir anlama abas konumuna koyar. nsan
belli bir konuya kar merakn, balangta, felsefenin de aralarn
da bulunduu kimi ilkel yntemlerle gidermeye alr. Sonra ye
terli bir birikim ve yntemsellik dzeyine ulaan her bir alma
alan, felsefeden ayrlp bamsz bir bilim dalna dnr. u aa
mada felsefe iin bilim-ncesi ilkel bir aba olmaktan kurtulmann
tek yolu, doru drst "bilimsellemektir". Onun gerek grevi bi
limlere hizmet etmek, bilim iindeki mantkal sorunlarla ilgilenip,
bilimsel gelimenin biimi, kurarnlarn nitelii, yaps gibi bilim
felsefesi konularn irdelemek olmaldr. Pozitivizmin ne srd,
ve onaylanabilir tek felsefenin kendi de bilimsel olan bir bilim fel

16
sefesi olduu grnn yine bir aldannaya dayandn saptamak
gerekir. Byle bir dn, greceli olarak dar bir alan olan bilim
felsefesi dndaki tm felsefe ura alanlarn tanmaktan aciz ka
l tesinde, felsefenin doasna ilikin kapsaml bir anlaytan da
yoksun.
Burada da, tpk bir nceki gr gibi temel yanlg, felsefe
yi bir bilim olarak alglamaktan kaynaklanyor. Bu her iki gr
de, felsefeyi (stn ya da dkn) bir tr bilim olarak kavryor,
nk her ikisi de bilimi felsefeden kaynaklanan bir ey olarak d
nyor. Yanlgnn temeli de felsefeciyi felsefe ile kartrmak.
rnein Aristoteles gibi byk bir filozofun felsefe yan sra, bilim
de yaparak kimi bilim dallarn kurmasn, bu dallarn felsefeden
kopmas gibi alglyor. Oysa Aristoteles, byk bir filozof olduu
gibi, ayn zamanda byk bir bilim adamyd. O, olgunun felsefi
ynleriyle ilgilenmenin yan sra, bilimsel ynleriyle de ilgilenmi,
bu arada rnein mantk gibi felsefe iinde kalan dallar kurmak
tan baka, biyoloji, fizik gibi bilim dallarn da kurmutur. Benzer
olarak Descartes da bir filozof olarak yapt byk dnsel et
kinin yan sra, bilime katklar yapm, rnekanin ve tbbn gelii
mindeki belirleyici atlmlar tesinde, daha da nemlisi, analitik
geometriyi kurmutur. Felsefe ile de uraan birinin bir bilim dal
nn temelini atmas, bu bilim dalnn felsefeden kaynaklanmas de
mek deildir. Aristoteles ve Descartes, kurduklar bilim dallarn
hi felsefe yapmadan kurmu olabilirlerdi. Kald ki o dallarn fel
sefi ierikle mantksal bir ilikisi de yoktur.

Ayrm Kstaslar
Felsefeyi ve bilim dallarn, ele aldklar konular asndan
ayrt etme abas da baarsz olmaya mahkum. nk belli bal
bilim daliarna kar, onlarla konuca rten felsefe dallar gstere
biliyoruz: rnein fizik de, ontoloji de, zdeksel varln doasn

17
tanmaya alyor; psikoloji de, zihin felsefesi de, insan anln
aratryor. Bunun gibi, siyaset bilimine kar devlet felsefesi, bi
yolojiye kar biyoloji felsefesi, tarihe kar da tarih felsefesi, vb.
rnekler verilebilir. Felsefe bilimden konulara gre ayrlmyor,
nk olgu olarak birok alann bilimi yaplabildii gibi, felsefesi
de yaplabiliyor; bilim ve felsefe ayn konulara farkl biimlerde
yaklayorlar.
Soyutluk dzeyi de bir ayrm lt deil. Kimileri ayrm
felsefenin soyut ve kaypak eylerle, biliminse somut ve belirgin
konularla uratklarn belirterek yapmaya almtr. Oysa bu,
bilimi ve felsefeyi gereince tanmamaktan ileri geler bir yanlg
ieriyor. nk felsefe birok durumda gayet somut olan eyleri
aratrr. rnein edim felsefesinde sorulan temel sorulardan biri,
kolumuzun istencimizle devinmesinin onun baka bir nedene bal
olarak devinmesinden nasl ayrlddr. te yandan soyutluk dere
cesi sz konusu olduunda, felsefe, kimi bilim dallarnn ulatkla
r noktalara kadar uzanmaya, en azndan gnmzde cesaret etme
yecektir. Gemi yzyllarn deneyimi, salam zeminden kopup
umaya balayan felsefenin nerelere konacann pek belli olma
yacan gstermitir. Bir karlatrma gerekirse, 'kuramsal" bilim
alanlar, hemen btnyle gzlemlenmesi olanaksz olan eylere
ilikin aklamalardan oluurken, felsefe, kavramlarn ok daha
"yere yakn" nesneler arasndan semektedir. rnein kkler fi
zii, nesne ve nitelikleri var saylan eylerden oluan bir dnyay
matematiksel olarak betimlerken, felsefenin en "ar" cesaret r
neklerinden biri olan Platon'un formlar kuramndan ok daha fazla
soyuttur. Alt taraf, Platon 'un formlar, trler ve nitelikler gibi, ya
admz dnyada rnekleri gsterilebilen eylerdir. "Formlarn"
kendi dnyalar iindeki varolu biiminin ayrntl bir kuramn
oluturmak abasnaysa Platon girimemitir bile. Buna karlk
kuantum mekaniindeki "nesnelerin" grlr dnyada rnekleri

s
olmad gibi, fizikiler bu nesneler arasndaki ilikileri belli bir
olaslk erevesinde genelletirilmi olarak ayrntyla betimle
mekten de geri kalmyorlar.

II
Ne olmadn bylece saptarlktan sonra, ilk adm olarak
felsefenin dizgesel bir ussal etkinlik olduunu ne sreceim.
Bylece belirlenen felsefeyi sanat, din ve bilimden uygun bir bi
imde ayrt etmedike, pek de ilerlemi saylamayacaz. nk
dizgesel bir ussal etkinlik olmak, insanlara zg bu br baarlar
da kapsyor. Felsefe iin bitiimiz kuma, onu tek bana giyebil
mesi iin henz ok bol; uygun bir biimde daraltlmas gerek. Ay
rca konu olarak felsefenin alanlar biliminkilerle rtt gibi,
din ve sanada da rtyor. Din felsefesi ve Tanrbilim yan sra,
estetik ve edebiyat felsefesinden de sz edebiliyoruz. yle syle
yelim: Felsefeyi sanattan ayran balca ey, onun neyi amalad
ve neyin peinde olduuna ilikindir. Felsefe iin ama doru ola
na erimek, doruyu kavramaktr. Felsefe olarak yazlan metinler
doru olmalar iddiasyla ileri srlen tmeelerden oluur. Doru
olmad sylenen ya da gsterilen felsefe, en azndan "baarla
mam" bir ey konumunda olacaktr. Buna karlk, rnein bir
edebi yaptn doruluu amalamak gibi bir kaygs yoktur. Orada
ama estetik deeri, belki de bir anlamda "gzellii" yakalamak
olabilir; ancak nemli olan ey, bir sanat yaptnn doru olup ol
mad asndan deerlendirilmeyeceidir. Kimi edebi metinlerio
en az felsefe metinleri lsnde dizgesel olabildiklerini, kimileri
ninse, son derece "derin" konular ileyip, insann en zor anlalan
ynlerini duygu ve zlemlerini dile getirdiklerini biliyoruz. B ir
Dostoyevski'nin, bir Tolstoy'un bu anlamda eritikleri derinlie ka
nmca hibir filozof eriememitir. Ne var ki, salt dnsel derin
likleri dolaysyla bu byk yazarlar, "felsefeci" olarak niteleye-

19
mezsiniz. Bylesi edebi yaptiara "felsefe" demek, ancak bir ben
zetme ya da "metafor" anlamnda olur.
Doruluu amalyor oluu, felsefeyi dinden ayrt etmiyor.
nk din de doruluu vaat eden ve normatf ynleri bir yana b
raklrsa, savlarn doru olduklan iddiasyla ortaya atan dizgesel
bir ussal etkinliktir. Dinin felsefeden fark, savlarnn doruluunu
gerekelendiri biiminde. Din asndan bir savn, inancn, bir
nermenin doruluu, Tanr ' nn szleri olan, kutsal kitaptaki dile
getirilerle arasndaki uyuma ve onlara olan uygunluuna dayand
rlyor. Kutsal kitaba nce nanmak, baka dnceleri de bu inan
ca gre snamak gerekiyor. Bu ilk inansa, koulsuz bir kabul.
Bundan dolay dinde doruluun gerekelendirilmesi bamsz de
il, eletirelse hi deildir. Bu nedenledir ki, felsefe asndan bak
tmzda diniere dogmac diyor, benzer nitelikleri ideolojilerde de
bulabiliyoruz. Felsefeyi "dilegetirrneyi amaladm doruluu ba
msz olarak gerekelendiren, dizgesel bir ussal etkinlik" diye be
lirlediimiz lde, sanat ve dinden ayrt edebildik. Ne var ki, dik
tiimiz giysi hala fazlasyla bol; nk imdi yaplan belirleme bi
lim iin de btnyle geerli.
Bilim de doruluu amalyor, o da (doru olduuna inan
lan nerme anlamnda) inan ya da savlarn gerekelendirirken
bunu kimi dogmalara uygunluklaryla deil, bamsz yntemlerle
yapyor. Burada artk felsefeye dnyaya bak asndan ok yakn
den, karde bir etkinlikle kar karyayz. Oysa, zaten en batan
beri biz bu ikisinin ayrmn yakalamaya almadk m; nerede bu
fark? Bilimin felsefeden ayrld yer, onun savlarnn doruluunu
bamsz olarak gerekelendirirken kulland yntemdir. Son de
erlendirmede, bilim asndan doruluu snayan ey deneydir.
Bundan dolay bilime "deneysel" diyoruz. Felsefe iinse dorulu
u saptayan, mantksal uslamlamadr. Deney, edilgin ya da etkin
anlamdaki gzlem biimini ald gibi, laboratuvar koullarnda

20
yaplan kontroll deneyimler olarak da gerekleebilir. Bilim dene
ye bal snama yerine geen birok incelikli yntem gelitirilmi
tir. Gzlemlenemeyen "nesnelere" ilikin olular asndan, ku
ramsal nermelerin doruluu (ya da yanll) dorudan deneyle
saptanamasa bile, bunlar da dalayl olarak deneyde snanan eyler
dir. Byle nermeleri, ilgili kurarn zerinden ve matematiksel yn
temlerle, deneyce dorudan snanabilen nermelere balayarak s
nyoruz. Dorudan, dolayl, ya da ilkece, deneysel snanma olana
bulunmayan olguya ilikin savlar, bilimsel bak asnca anlamsz
olarak deerlendirilecektir.
Felsefede bir nermenin ya da inancn doruluunu gerek
elendiren ey, bu nermeyi sonucu olarak karsamaya izin veren
mantksal uslamlamadr. Bir baka deyile, herhangi bir felsefe sa
vnn gerekelendirilmesi, onun doruluunun mantk kurallarna
uygun olarak baka doru nermelerden karsanabilmesidir. By
le gerekelendirici bir karmda nc! konumunda bulunan ner
melerin kendi doruluklar, yine ayn yntemle, baka nermelere
dayandnlabilecei gibi, bilimden dn alnan deneysel nerme
lere de dayandrlabilir. Doruluunun gerisindeki kaynaklar ne
olursa olsun, bir nemenin felsefi gerekelendirmeye sahip olmas
demek, ortaya onun doruluunu gerektiren bir uslamlama konabi
liyar olmas demektir. te bundan tr mantk, felsefenin ayrl
maz bir gesidir.
Bir eyleri aklyormu gibi grnen dizgesel, derin ve il
gin bir dnce yaps, mantksal uslamlamalarla temellenmedik
e bir felsefe olmayacaktr. nk derin, dizgesel, ilgin, soyut ya
da karmak olular, dnceleri felsefe klmaz. Edebiyat ya da ta
savvuf yaptlar felsefeden daha derin, vs. olduklar zaman bile fel
sefe deildirler. Veeizeler de yle. Onlarn deerleri felsefi olular
ya da olmayiar nedeniyle kazanlan bir ey deildir. Buna kar
lk, felsefe olmalar amacyla ortaya atlm derin, vs. kimi kurgu

21
rnleri de, uslamsal bir temel tamadklar srece, felsefe adn
haketmeyeceklerdir. Felsefeyi "felsefemsi"den ayrt etmek gerekti
i gibi, nne gelen her gr ve "kuram" ciddiye almak da ge
rekmez. nce bunlarn nasl temel/endirildiini sormak esas olma
ldr.
Ayn kiinin bilim yan sra, felsefe de yapabileceine de
inmitim. unu eklemek istiyorum. B ir kii rnein bilim yaps
iinde de, belli bir lde felsefe yapabilir. Kurarnlarn ina eder
ken, bilim adamlar kimi zaman uslamsal gerekelere bavurduk
tan baka, dnce deneyimleri, kart rnekler gibi felsefe teknik
lerinden de yararlanyorlar. Bu koullarda, iyi ya da kt, onlar da
felsefe yapm oluyorlar. Bilimsel yapnn gvdesinde oraya bura
ya serpitirilmi kk felsefi yamalar bulunmas, felsefeyi bilim
den ayrt edilmez klan bir ey deildir. Felsefeci de, kendi dizge
ya da kuramn olutururken, deneyimler gerekletirmek biimin
de bilim yapyor olmasa bile, demin deindiim gibi, uslamlama
lar iinde doruluu bilimsel olan nermelen sk sk kullanabil
mektedir. Felsefe ile bilim arasndaki bu sk dayanma ve ibirli
i, ortaya ktklar i lka dnemlerinden beri varolagelmitir.
Felsefeyi bilimden ayran ikinci ve nemli bir nokta, yukar
da sz :.:Iilen gerekelendirme yntemi bakal ile skca ilintili.
Bu bakalk dolaysyla, ayn konuya ilikin olarak bilim ve felsefe
farkl sorular soruyor, farkl ynlere ilikin aklamalar yapyorlar.
Bu neden? nk mantk deneysel sorulara nasl tatminkar yant
lar veremezse, deney de kavramsal sorular yantlayamayacaktr.
Istldklarnda metaller genleir mi? Buna verilecek olumlu bir ya
nt da, olumsuz bir yant da mantk asndan geerli olacaktr;
nk her iki yant da tutarszlk ya da eliki iermemektedir. Is
tldnda genlemeyen, hatta bzlen bir metal paras dncesi
(rnein drt al gen dncesinin tersine) eliik deildir. Ya
ntlardan yalnzca olumlu olann doru olduunu, yeterli bir nice-

22
likle (ve baka destek yntemleriyle) gzlemlenen olgu, yani de
ney saptayabilir.
Peki ya yantlar deneysel olmayan sorular? Bunlar arasnda
bilim yan sra, felsefenin de anlamsz bulup yantlayamayaca,
rnein "Neden bir evren var?", "Evren varolmadan nce ne var
d?" gibi sorular bulunsa da, felsefece yantlanabilen tm sorular
yine deneysel olmayan trdeki sorulardr. Yani bilim, felsefe soru
larna da anlam atfedemeyecektir. imdi felsefe sorularn deneysel
sorularla olan ilikileri asndan ele alalm. Bunun iin bilimin
odaklarndan birine bavuracam.
Devinimin deneysel tanm rnekanin tam temelindedir.
Devinim yasalan, devinime ilikin ne srlebilecek her deneysel
sav bu tanm varsaymak durumunda. Kabaca dnlecek olursa,
uzay ve zamann belli bir noktasnda bulunan herhangi bir nesne
iin devinmek, zamann o noktaya komu olan bir sonraki noktas
na gelindiinde, uzayn komu olan baka bir noktasnda bulun
maktadr. Bilime gre byle bir tanm doru olacaktr, nk ci
simlerin devinimini byle gzlemliyoruz. Oysa, mantksal adan,
bu nerme birok baka neernenin doruluunu nkoul olarak
varsayyor. Tanmn doruluu, nkoul konumundaki tm ner
nelerin doru olmasna bal.
Birka rnek sayalm: "Kre ve silindirlerin kendi eksenleri
evresinde dnlerinin baka ve uygun bir aklamas vardr;
uzay ve zamanda yer deitiren nesneler kendileriyle zde kalr
lar; zaman iinde zdelik znel bir gr deil nesnel bir olgudur;
zamann nceki aamalardan sonrakilere doru ynelen tek bir
dorultusu vardr; uzaysal konumlar gerektir; uzay ve zaman bi
zim uydurduumuz eyler deil gerek eylerdir" ve benzer baka
nermeler. . . Devinim tanmnn bir doruluk deeri tamas, tm
bu nkoullarn doru olmasna bal. Ne var ki, bilim asndan
bunlarn doruluklarn sorgulamak sama sorular sormak olacak-

23
tr, nk byle sorularn uygun deneysel yantlar yok. Byle so
rular, deneysel olarak temeli oluturan nermelerin "altnda" kalan
eylere ilikin. Bunlar sormak, deneysel yntemin, dolaysyla da
bilimin eriebildii yerin daha derinine ilikin eyler sormaktr.
te bylesi sorular ou kez gerek ve tipik felsefe sorunlarn dile
getiriyor. Yine ou kez, her bir byle soruyu karlamay amala
yan, birbirine rakip, ok sayda felsefe kuram sz konusu oluyor.
Uslamlamalar zerinde ykselen bylesi soru ve kuramlar, felsefe
nin gerek alann belirliyorlar. Bu deerlendirmeler nda, fel
sefenin bilimi tamamlad ve onun bunu daha temel sorular sorup
daha derinlere inerek yapt ne srlmtr.
Uslamlamaya dayanmak, felsefenin aync bir zelliidir,
dedik. Derin dnceleri en ho ve etkili bir biimde dilegetiren
edebiyat da, soyut "nesnelerin" kuramn yapan bilim adam da,
ortaya uslamlamalarla kmadka felsefe yapmyorlar. Yaptklar
nn deeri, ncekinde estetik (ve belki de retorik) sonrakindeyse
deneysel varglar temelinde llebilen bir ey olacak. Ayn lt,
dnce tarihi malzemesiyle ortaya kp felsefe ya da felsefe tari
hi yaptn ne srenler iin de geerli. u filozof unu sylemi,
bryse byle demi, etkisi u olmu gibi sylemler, ilk bakta
sanki felsefeymi gibi grnebilir. Bu grne kaplmadan nce,
yazarn hangi sav savunmak iin nasl bir argman gelitirdiine
bakmak gerekir. lkemizde dnce tarihini felsefe tarihi ile e
tutmak, bu alandaki en yaygn yanlsamalardan biri olagelmitir.
Felsefenin alanna dardan gelen taknlar olabildii gibi,
felsefecilerin d alanlara tatklar da sklkla grlyor. Bilimin
deiik alanlarnn, dinin ve sanat dallarnn zerine eildikleri
eylerin felsefesinin de yaplabildiine deindik. Ne var ki , bir fel
sefeci klasik felsefe sorunlar dndaki alanlara eildiinde ille de
orann felsefesini yapyor olmayacaktr. Felsefecinin yaamn e
itli konular zerine kimi felsefe kavramlarn da kullanp tart-

24
malar yapmas, denemeler, ke yazlar, "derin" ve ilgin kimi
metinler kaleme almas, ska rastlanan bir eydir. Bunlarn felsefe
olarak grlebilmeleri iin de, nce hangi uslamlamalarla temel
tendiklerini sormak gerekir. u ya da bu konunun, kavramn, "fel
sefesini yapyor" olmak grn ardnda, felsefeci olmay bile
gerektirmeyen birok tartma yrtlegelmitir. lgin olan bir
ey, bugn felsefe evrelerinde ele alnan sorunlarn banda bir
yandan imdi tarttmz, felsefenin neliine ilikin soru gelirken,
br yandan da felsefecilerin eitli konularda, st-dilden, ancak
felsefe olmayan sylemler srdryor olmalardr. Felsefeden d
lamaya altm bu etkinlik biimlerinin kendiliklerinde kt ya
da deersiz eyler olduklarn ne srmedim. Byle eylerin deer
lerini felsefe dndan kazanmak gereinde olduklarn ve felsefe
asndansa ancak felsefemsi olabileceklerini savundum.

25
FELSEFEDE EDEBiYAT

( 1982)
lkemiz felsefecilerinin yaz etkinliine baktgmzda, bu
nun kimi kez yazn etkinliinden pek de kesin izgilerle aynimarl
n gryoruz. rnein kimi felsefecilerimiz roman, yk ve ba
ka edebi yaptlar retirken, kimileri de edebiyat eletiriler vazyor.
Bunun yansra, kimi felscfecilerimiz felsefe yazlarnn edehi de
eri konusunda byk duyarlk gsteriyor. Buna kimse kar cka
maz, nk felsefeci olmak edebiyat olmay veya edebi etkinlik
te bulunmak, felsefi etkinlikte bulunmay dlamyor. Belki yalnz
lkemize de zg olmayan bu felsefi ve edebi etkinlik yaknlama
snn bugnn Trkiye kltr ortam ve felsefe eitim anlayyla
nedensel ilikileri de var. Amacmz, bu olgunun nedenlerine eil
rnekten ok onun snrlarn irdelemek.
Bir felsefeci, edebiyat ve felsefe yaz etkinlii asndan ne
yapar? Drt seenek dnebiliriz:
( 1) Felsefe yazar,
(2) Edebi yazlar (veya edebiyat eletirisi) yazar,
(3) Felsefeden etkilenmi veya felsefi boyutu olan edebi ya
zlai yazar (burada felsefe edebiyat hizmetinde kullanlyor olacak
tr) ve
(4) Edebi felsefe yazar, yani edebiyat felsefe hizmetinde
kullanr.
Her drt seenekte olduu gibi birincideki etkinliin de dili
kullanmay gerektirdii apak olsa gerek. Felsefe zorunlu olarak
bir dille ve o dil iinde yaplr. Dili kullanmann her dnceyi ilet
mek iin zorunlu olamayaca bir yana, felsefi dzeydeki dnce
yi, deil iletmek, dnebilmek iin bile, gelimi ve soyut kav-

26
ramlar daarcn zenginletirmi bir dil kullanmak zorunludur.
Oysa, felsefe yapmak iin bir dil kullanmann zorunlu olmas, fel
sefe yapmann edebiyat yapmay zorunlu klmas yargsna gtr
mez. Tersine, edebiyat yapmak, dili zel bir biimde ve zel bir
amala kullanmaktr. Bunun apak olduu, fen dallar da ierii
rnek zere, hemen btn disiplinlerin dili kullanmak zorunda olu
larndan da bellidir. Felsefe ile edebiyat arasndaki iliki ancak ili
nekseldir.
Felsefe, profesyonel dzeyde yapldnda, byk lde
"teknik" bir etkinliktir. Onun bu teknik boyutu da kendine zg bir
zel terimler daarc ve sylem biimi kazanmasna yol aar.
Dolaysyla, dilin felsefe amacyla kullanmnda, kolay anlalr
gnlk kullanmbiimleri ile felsefenin belirli alanlardaki teknik
zelliklerinin gerektirdii boyutlan verebilen ve belki de dilin gn
lk kullanm biimlerine pek uymayan sentaks yaplar arasnda,
karlkl dnlerle salanacak bir orta yol tutturmak, felsefe yaz
snn daha kolay okunurluunu salayan nemli bir etmendir. Bu
nu daha deiik bir biimde anlatacak olursak, (1 ) seeneinde di
legelen etkinlik, teknik bir nitelik tamas nedeniyle dili zel bir
biimde kullanmay gerektirir. Bundan dolay da, ne dilin gnlk
kullanmnn ne de (daha nemli olarak) (4) 'n lt ve standartla
ryla deerlendirilebilir. Bir felsefe yazsnn ak ve seik olarak
anlalabilir olmas, doal olarak, aranr bir niteliktir. Ancak bu,
bir poplerletirme bedelinde olmamal, teknik anlatmlar pek de
zorlanmadan, felsefi nitelii korumak uruna, gerekirse dil ve bi
em gzelliinden dn verilebilmelidir. Buna rnek olarak, iyi bir
biemin gerei olduu sylenen, her tmcede yalnz bir dnce
anlatmak ilkesinin, felsefe yazsna ilikin olarak her zaman geer
li olmadn belirtebiliriz. nk felsefe yazarken, birka dn
ceyi aralarndaki mantksal ilikiyi de vererek, bir tek tmcede di
legetirmek zorunluluu sk sk doar.

27
Friedrich Nietzsche ' nin BFS Yaynlar'nca yeniden baslan
Yunanllarn Trajik anda Felsefe adl yaptn eviren Nusret
Hzr, 1 7 . sayfada eviri zerine kimi notlar yazm. Nusret Hz r
yalnzca ak seik, mantksal ve "bilimsel" felsefeyi Trkiye 'ye
getiren iki dnrden biri deil, ayn zamanda Trke felsefe
syleminin kuruluuna balca katklar yapan birka kiiden biri.
yle diyor Hzr: "Bir metinde anlam bakmndan atomu, kelime
deil, cmle tekil eder; onun iin eviride kelimeden ok cmleye
sadk davranmak gerekir... Uzun cmleden korkulur ve evrilecek
eserde cmleler uzunsa, bun lar paralamak, rnein uzun bir
cmleyi, o ksa cmle halinde tercme etmek dorudur denir. B iz
ce bu gr yanltr. nk bir uzun cmlede btn dnceler
bir ana dnce etrafnda toplu iken, rneimizdeki ksa cmleler
de 4 ana dnce ardarda -sadece ardarda- gelmektedir. Onun iin,
eviride Nietzsche' nin uzun cmlelerini, Trke uzun cmlelerle
vermeyi daha uygun bulduk. Baz yerlerde uzun cmle anlam ka
ranlklatrnca, onu paralamak zorunda kaldk." Paralarna ay
rlm, yl duran bir iskemle deilse ve bir tahta yn olarak
zerine oturmak iin kullanlamazsa, bir tek tmcede dile getirilen,
mantksal olarak ilikili birka dncenin bir aradal da, ayr
tmeelere indirgendiinde, ncekiyle e deerde bir kullanm ve
etkiye sahip olamaz. Nusret Hzr 'n felsefe metinlerinin evirisi
balamnda deindii bu nokta, gerekte (eviri olsun olmasn)
felsefede yazlarnn kendine zg doasnn daha genel bir yn
n sergiliyor. Evet, daha karmak bir tmcede, edebi adan biraz
da hantal, hatta kimi kez gln bulunan biimlerde dilegelebilen
bir felsefi dnceyi, paralarna ayrp ylece de yazabiliriz. By
lece, bu tmeeleri anlamas da daha kolay olur. Ancak bu, edeer
lii her zaman korumayan bir ilem olduundan, dnce arpla
bilir; kolay fakat inceliini, keskinliini ve balangtaki mantksal
yapsn yitirmi bir dneeye dnebilir. Bundan dolay, "Do-

28
lambal yazp kafa kartryor; kulan tersten gsteriyor", "ngi
lizce dnp Trke yazyor" ya da, "Ben, onun karmak, anla
lmas g tmcelerindeki dncesini, ksa ve kolay anlalr
tmcelerle yazabilirdim" demek kimi durumlarda ne dil ustaldr,
ne de marifettir. Bu olsa olsa bir vlgerletirme arsdr. Burada
iki ar utan da kanmak gerek: Hem "Ben kolay anlayamyo
rum, dolaysyla bu metin gereksiz lde karmak" (ya da " .. bu
daha yaln olarak dilegetirilebilir") diye kesip atmak, hem de felse
fede kimi durumlarda kanlmaz olan bu karmak anlatm zorun
luu ardna snp karmakark dnceleri felsefe saymak yan
ltr. Bir felsefe yazsn okurken, onu anlamak iin yeterli abay
gstermekten kanmamal, onun deerini verirken de dilegetirdii
dnce ieriini ne almaldr. imdi deindiimiz bu ve benzer
nedenlerden, felsefe tarihi, birok byk ustann yazdklarnn pek
de kolay anlalr ve hatta gzel bir dil sergilemediini gsterir.
Felsefe ve edebiyatn deerlendirilmesinde kullanlabilecek
ltler kktenci bir anlamda farkldr. Edebiyat sanat lleriyle
deerlendirilir. Felsefe ise, deerlendirilme asndan bilimle ortak
bir lte sahiptir. Sanat zerine evrildii yerlerde bile bir "bilim
sel" nitelik korur. Felsefede lt doruluktur. Felsefe etkinliinin
amac doru bir aklama, doru bir zmleme ve doru bir yo
rum getirmektir. Bunu yaparken kullanlan dilin gzel de olmas,
felsefe asndan bir deer tayamaz. Kald ki, kullanlan dilin g
zelletirilmesinin bedelinin anlamda okluk ve kaypaklk olduu
durumlarda, nermelerin doruyu veri biimi etkilenecek ve fel
sefi deerleri bylece debilecektir. bilin edebi kullanmnda sz
cklerin armlar, kaypaklk ve okanlamllklar nemli bir
ara olduuna gre, yaznn felefi deeri, gzelliin bu aralarla
saland lde yitirilmi olacaktr. Bu bakmdan, (4) ' n, felse
feyi deerlendirmede lt olmas bir yana, onun kendi felsefi de
eri tartmaldr.

29
Bir felsefecinin (2) ya da (3) ' yapmasna kimsenin kar
kamayacan daha nce de belirttik. Hele (3) ok gzel rnler
verebilir. Bunun birok rnei de var. Yalnz, ne (2) ne de (3) fel
sefe deildir; felsefe ile kartrlmamaldr da. rnein yalnzca
bu iki etkinlik iinde bulunan biri, yazar olarak felsefeci deil ede
biyatdr. Felsefe yazarl, baka disiplinlerdeki dncenin yaz
ya dklmesinde olduu gibi, bir profesyonellik boyutu gerektirir.
Bu da ( 1 ) etkinliinde yatar. (3) 'ten (4) 'e kaymak, veya ( 1 ) ve
(3) ' yapyor sanarak (4)' yapmak ok kolaydr. Ancak ( 1 ) ve (4)
arasndaki ayrm ok nemlidir ve (4) ne felsefi ne de edebi adan
do yum vermek dzeyine erierneye bilir. nk (4 ), arkasndaki
amalarn ve buna bali olarak da, lt ve standartlarn yanl
alanlara kayd bir sapmal yazarlk etkinliini dlamayabilir.
Bu balamda, ( 1 ) trnden etkinlik rn saylabilecek fel
sefe yazlarnn dil asndan eletirisine deinelim. DoaL olarak,
her yaz gibi, felsefe yazs da dili doru olarak kullanmak zorun
dadr. Dilin doru kullanmn biem deil, ncelikle sentaks belir
lediine gre, bir felsefe yazsn sentaks yanllar asndan ele
tirmek, uygun ller iinde geerlidir. Daha dar ller iinde ol
sa da, felsefe yazsn biemi asndan eletirrneye de yer vardr.
B ir felsefe yazsnn genel deerini sentaks ve biem eletirileri
asndan yarglama noktasna gelindiinde, dil asndan eletiri
nin dozu artk kamtr. Bu noktalara varan eletiri felsefeyi (4)
etkinlii gzlkleri arkasndan grmektedir. ltler burada iyiden
iyiye karmtr.
Felsefe yazlarn dilleri ynnden eletirmenin ok daha
geni llerle geerli olduu bir alan, anlam ya da sernantk a
sndan yaplan eletiridir. rnein eletiri, bir felsefe uslamlama
snda bulunan kaynak ve okanlaml kullanmlar ortaya karabi
lir. Yine eletiri, felsefi aklamada kullanlan terimierin arm
sal yklerinin anlamlarn atn ortaya koyuyor veya bir felsefi

30
d ncenin temel ularo larnda mantksal elikiler, dncede
mantksal yanllar belirliyor olabilir. te dil asndan yaplabile
cek bu tr eletirinin felsefe yazsnn tm deeri zerinde geerli
lii vardr. nk gsterilebilecek bu tr sernanlik yanllar, felse
fe yazsnn ilettii dncedeki mantk yanllarn, yani temel fel
sefi yanllar yanstrlar.
zetle, ( 1 ) trndeki bir yaznn gramer ve biem ynnden
eletirisi, dilegetirdii felsefeyi eletirrnek olmayacandan, felsefe
asndan deersizdir. Ancak kullanlan dilin anlam boyutu zerin
den yaplan bir eletiri, dilin ilettii dneeye ilikin olarak da ge
erli olacandan, ayn zamanda, tam anlamyla bir felsefe eletiri
sidir.
Felsefe eiliminde, bu etkinliin ncelikle dorunun aray
olup bir sanat yapt yaratma abas olmad ilkesi gereince be
nimsettirilebilirse, bunun dnce dnyamzda profesyonelleme
ye ve profesyonellii deerlendirmeye nemi gzard edilemeye
cek katklar olacaktr.

31
TRKE'DE SOYUT KAVRAMLAR

(1985)
Felsefe konularnn Trke anlatmnda karlalan kimi
glkler, sanyoruz konuyla ilgili ok kiinin paylat bir skn
ty oluturmaktadr. Bu skny deiik nedenlere balayanlar
olabilir. Bizim burada vurgulamak istediimiz, Trkenin henz
soyut kavramlar asndan istenen dzeyde zengin olmayndan
kaynaklanan glk... Felsefe sylemindeki skntnn Osmanlca
dan artlm Trkenin soyut kavramlar dile getirite snrl kal
ndan kaynakland grne kar tepki gsterenler olmutur.
Sorunun dildeki bir kavramsal fakirlik konusu olmayp, bunun ger
ekte felsefe terminoloj isindeki bir eksiklik ya da snrllk olduu
savunulmutur. Byle bir tutuma kar u iki noktay ne srmek
istiyoruz. nce, sorunun, anlamn yitirmeden, bir teknik terimler
kstllna nasl indirgenebileceini grmek gtr. nk felsefe
terminolojisinin dilden bamsz olarak nasl kavranaca belli de
ildir. Bir felsefe terminoloj isi ilevini ve dolaysyla yaamn,
bal olduu dil iinde kullanlarak bulmaz m? Trke felsefe te
rimlerini zenginletirrnek Trkenin bir blmn zenginletirrnek
deil midir? ikinci olarak ise, kanmzca, felsefe terimleri szl
mz yetkinletirip, ona tam anlamyla uyulmasn salasak bile,
sze konu ettiimiz sorunu btnyle zm olamayz: Felsefe
terimleri, sorunun yalnzca bir yn, bir blmdr. Bundan dola
y sorunu yalnzca felsefeye ilikin bir glk olarak deerlendir
mek de yanlgldr. Sorun, soyut bir dil kullanmak gereinde bulu
nan btn st dzey kuramsal alanlar ilgilendiren bir glkten
kaynaklanmaktadr. Bu kapsam iine ise, felsefe ile birlikte toplum
bilimleri ve kimi alanlarda doa bilimleri de girer. Ayrca gl,

32
felsefe terimleri yansra, tm bu alanlarn teknik terimlerini geli
tirip yetkinletirmekle de ortadan kaldrmak olana yoktur.
Belirli bir disiplinin, rnein felsefenin, teknik terimler da
arc ve dildeki, disipliniere bal olmayan soyut kavramlar dile
getiren szckler bei arasndaki ayrm kesin bir snr olutur
maz. Bu alanlar arasnda eitli rtmeler, ifte kullanmlar, hatta
anlam kaymalar da sz konusudur. Ancak, belirli bir rtme bu
lunuyor olmasndan, terminoloji sorununu zerek soyut sylem
deki skntlarn tmn gidereceimiz sonucuna atiarnaya pek de
hakkmz olmasa gerek. ster teknik terimler daarc, isterse de
bunun dnda kalan soyut terimler olsun, szcklerdeki yetersizli
in, ilgili dili kullananlarda kavramsal alanda bir snrlamaya ne
den olmas kanlmazdr. Belirli bir dili kullananlar, ondaki soyut
anlatm olanaklarnn kstll lsnde, soyut dncede de s
nrlanacaklardr. nk soyut kavramlar dzeyinde, dnce dile
byk lde bamldr. Eer dil kimi ayrmlar veremiyor ve ki
mi kavramlar anlatma dkemiyorsa, d nmede ona baml
olan, onu kullanan bireyler de ayn ayrm ve kavramlar dne
meyeceklerdir. Bunun o dildeki soyut dn rnn nasl kstla
yaca ak olsa gerek.
Dilimizdeki bu snrlln boyutu zerine bir gr verebil
mek amacyla, kavramsal ynden zengin dillerden ngilizce ile bir
karlatrma yapalm. Dnmek, Trkede imdi kullandmz
szck dnda, "dncede bulundurmak", "ngrmek", "ele al
mak", "tartmak", "akldan geirmek", "kurmak" gibi terim ve
deyimlerle dile getirilir. Bunlar, aralarnda eitli anlam ayrmlar
ieren, ancak, trnce iinde yerlerine "dnmek" szcnn
konmasnn trnce anlamn genellikle deitirmedii terimlerdir.
te yandan "dnmek" szcne karlk olabilen bu terimler,
bu szckle her balamda eanlaml deildir. Dnmeyi dile ge
tirdikleri balamlarda bir lde kaypak ve ayrca ou da, temeli

33
mecaz olan bir kullanmdadr. ngilizcedeki "to think" szcne
mecaz bir yorum gerektirmeden e anlaml kullanlabilen szck
ler uzun bir liste oluturur: "To consider, deliberate, contemplate,
entartain, reflect, ponder, cogitate, meditate, cerebrate, lucubrate,
speculate, muse, ruminate, introspect, suppose, surmise" vb. Me
caz yoluyla deyimleerek dnmek anlamn kazanm dile geti
riler de, btnn vermediimiz bu listeden aa kalmaz: 'To ta
ke into account, apply the mind, bend the mind, digest, discuss,
hammer at, puzzle out, nurture a thought, take into consideration,
take counsel, revolve in the mind" vb . . .
Dnmek, rnein tpk "anlamak", "kavramak", "belirle
mek", "kapsam", "ilke" ve "koul" gibi, teknik olmayan soyut bir
kavramdr. Teknik bir sylem balarnndan ok, doal dil bala
mnda kullanm bulur. Ancak felsefe incelemeleri iinde de sk sk
yer alr. Dnmek kavram ile ilgili kstlanma, bu kavrama ili
kin, ya da onu kullanmay gerektiren sylem iinde, az sayda olan
olanakl dile getiri aralar nedeniyle, kimi ince ve ayrntl anlam
ayrlklarn verememek biiminde belirir. rnein, "Dnceyi dil
ile mi yrtrz?" gibi bir soruyu ele aldmz dnrsek, konu
yu irdelemenin, deiik dnsel biimleri, onlar birbirlerinden
ayrt edebilecek terimlerle kavrayabilmeyi gerektirdiini grebili
riz. Kstlann bir baka boyutu da, kullanlan trncelerde kimi te
rimlerin ok sk yinelenmesi ve dolaysyla bir tekdzeliin do
masdr.
Tekdzelie ve kavramsal kstlamaya neden olan baka bir
etmen, tretilen soyut szckler ailelerinin, ou kez almaksz
olarak, zde bir kkenden gelmeleridir. Kimi bat dillerinde oldu
u gibi, bir kavram, deiik kklerden tretilen yapca ayr alma
klarla dile getirebilme olana, biimsel ve sernantk yineleme ile
tekdzelii nleyecektir. "OI"dan tretilen szcklerle kurulan
"Olanakl olgunun olumsal oluu" veya "An" kknden tretilen

34
szcklerle kurulan "Anlam anlnda anlamak" gibi "anlatmla
ra" baml olu yalnz tekdzelik getirmez. Kkn zdelii, kav
ram ve onun yerine durduu olguyu, deiik bak alarndan, de
iik kavray yollarndan grebilmeyi de nler. imdi betimledi
imiz trden kstlanmalar, doaldr ki, belirli soyut kavramlar di
le getirecek hibir Trke szcn bulunmamasndan arlka
daha az bir glk dourur. nk bu son durumda artk kstlan
ma belirli bir kavramn ince alt ayrmlarn verememek durumunu
amakta, kavram tmyle, hi dnlememektedir. rnein ngi
lizcedeki "the speaker 's meaning" diye adlandrlan ve bir tmce
nin anlam tamas gibi, bir kiinin "anlamlamas" olarak dile ge
len kavramn, dilimizde karl yoktur. Bu yazy rneklere bo
mak istemiyoruz; yalnzca, terminoloji gesi olmayan soyut terim
lerdeki kstlln, zellikle soyut eylemler ve nitelernelerin dile
getiriliinde duyulduunu vurgulamak isteriz.
Bu gedikler nasl kapatlabilecektir? Doal olarak, akla ilk
gelen, tpk felsefe ve br alanlara zg zel terimler daarc ile
ilgili olarak yapld gibi, yeni szckler tretme yntemidir. Bu
bir lde uygulanabilir. Oysa, teknik terminoloji kapsamna gir
meyen soyut szckleri tretmek, terminoloji paras olanlar t
retmekten ok daha g olabilir. Terminoloji, belirli bir disiplin
iinde, rnein felsefe alannda etkinlikte bulunabilmek iin zo
runludur. Felsefe renmek, bu daln terminoloj isinin byk bir
blmn de birlikte renmeyi gerektirir. Felsefe renmek, bu
renirnin gerei olarak kimi zel kavramlar da renmektir. Bu
zel kavramlar renilen felsefe hangi dilde yaplmsa orada za
ten vardr ve orada gelimi olduklar biimde Trkede karlan
mak durumundadr. Bir baka deyile, bu balamda karlanmas
gereken belirli bir ey sz konusudur. Dolaysyla aranabilecek a
re de, neye ynelecei belirgin olan bir aba gerektirir.
Bu durumu, dilimizde yapldn varsayacamz, ynte-

35
miyle de konusuyla da yepyeni ve baka bir dilde karl bulun
mayan bir felsefe retimi ile karlatralm: Burada karlnn
aranmas gerektii sylenebilecek bir kavram bulamayacaz.
Byle bir yeni felsefenin kurulabilmek iin gerektirdii kavramlar,
bu yeni dncelerin kendi devimseileri iinde ortaya koyduklar
istemin karlanmasyla, zgn olarak yaratlrlar. Doal sreleri
iinde, felsefe terim ve kavramlarnn ilk kez ortaya atliar byle
olmutur. Bu terim ve kavramlar, dnce belirli konularda yol al
dka, derinlere indike, buralarda doan yeni anlatm gereksinim
lerini karlarken ortaya kmtr. Ancak burada zorunlu olan ko
ul, bamsz, zgn aratrma ve almalarn yaplyor olmasdr.
zgn felsefe terim ve kavramlar, zgn bir felsefe ile birlikte
retilir.
Terminoloji kapsamnda olmayan soyut terimierin zengin
Iemesinin, bu son trdeki doal ve zgn retim biimine daha
ok benzedii kansndayz. nk her dil soyut sylemini kendi
bana, ilenerek yaratr. Kendi dilini renmek ve kullanmak, be
lirli bir disiplini renmek gibi deildir. Dil belirli alanlarda ve be
lirli amalarla ku llan labilecek bir aratr. Yoksa dili renmek, bir
alann ieriini renmek deildir. Dili soyut alanlarda zgn ola
rak kullanmak ve ilernek gerekir ki yeni soyut dnceleri dile
geliri gereksinimleri dosun. Yoksa, soyut kavram dnmeyi
gerektirecek bu ortam yaratmadan , kendiliinden dnlecek bir
ey, bir kavram olmayacak, kavram dnlemeyecektir. Dn
Iemeyen bir ey iin de, baka dillerdeki dile getiriine istediimiz
bollukta Trke karlk retelim, bunlar pek kimse kullanamaya
caktr. Dolaysyla, dilimizi soyut kavram ve terimler asndan
zenginletirecek etkinlik nsel bir terim retiminden ok, dili so
yut dzeyde kullanma abas ve bu alanda verilecek yazl rn ol
sa gerektir. Bu ortamda ortaya kacak gereksinimler, ya yeni te
rimler, ya da nden var olan somut terimierin mecaz olarak soyut

36
kullanmyla karlanacak ve byle kullanmlar yerleiklik kazana
bilecektir. yle ise, soyut konular ileyen yaynlar ynnden daha
etkin bir ortam yaratmadka, daha ok dnr yetitirip, bunlarn
daha ok yazl rn vermelerine uygun koullar hazrlamadka,
dilimizdeki bu snrll kolay kolay gidermek olanan bulama
yabiliriz. Bugn Trkede soyut anlatrnda ekilen trden glk
lerle sonradan zgn felsefeler yaratm olan Bat dilleri de kar
lamlard. Bu, Franszca ve ngilizce iin 16. yy, Almanca iin
ise 17. yy'da sz konusuydu. Bu dillerdeki zgn felsefenin yarat
l ise, soyut anlatrnda yeterli kvrakln salan dnemine rast
lar. Trke'de bir eanlaml szckler szc, ya da ngilizcedeki
Thesaurus tr szcklerin gelitirilebilecekleri dzey, ok uzak
bir gelecee braklmamaldr.

37
DNME GELENEG VE GNMZ

(1991)
u aamada Trkiye'de kurulu ve yerleik bir dnme ge
lenei var mdr ve eer yoksa bunu oluturmann koullar neler
olabilir? Bu sorunun yant, "dnce"den ne anlalacana bal
olarak bir eitlilik gsterecektir. Bir gelenei bulunup bulunmad
n, ancak hangi anlamdaki dnceyi kastettiimizi belirginleti
rerek syleyebiliriz. Bunlarn birinde, dnce, anlaksal (yani zi
hinsel) ileyi, beynin yksek ilevlerine bal bilinli etkinlik de
mektir. Bu anlamdaki dnce her salkl insanda bulunmas do
laysyla, doal olarak toplumumuz apnda da vardr ve olagel
mitir, te yandan "dnce"den kltr ve uygarln st dzeyle
rine ilikin etkinlikler de anlalr. rnein, byle bir dnce kav
ram kapsamna bir yandan ahlak ve dinsel dnce, gizemcilik,
te yandan da edebi retim sokulabilecektir. Bu ikinci anlamdaki
ey her insan topluluunda bulunsa da, nicelik, nitelik ve derinlii
asndan birinden brne byk ayrlklar gsterir. Trk toplu
munda zellikle yaratc edebi dnce alannda olduka parlak bir
zenginlik bulunuyor. Birinci anlamdaki dncenin varl nasl
ikinci anlamdaki bir dnce zenginliini kendiliinden salaya
myorsa, ikinci anlamdaki bir gelenein varl da, imdi aklaya
cam daha dar bir anlamdaki dnce geleneinin varln garan
ti edemez. Bu son tr iine bilim ve felsefe giriyor. Son yzyla de
in hibir bilimsel ve felsefi etkinlik gstermeyen toplumlar sayca
olduka kabarkt.
Bizi burada ilgilendiren Bat trndeki felsefi ve bilimsel
dnce olacak. Bu tr dnce, gizemcilii, tasavvuf biimindeki
dinsel dnceyi ve hatta in, Hint, gibi Dou tr felsefeleri de

38
dta brakr. Ayn ad tamak, ayn ey, ayn kavram olmak demek
deildir. Bir deer yargs yapmak gerekmeden, yani birini br
ne stn tutmak gibi bir kayg gtmeden bu ayrm ak ve seik
bir biimde saptamak gerekir. Bat tr felsefeden kkenieri yon
ya' da, yani Anadolu'nun Ege kylarnda bulunup, birok bilim da
ln kendi iinden bir bir dourmu olan, temelde doa ve insan
kavramaya ynelik bir kuramsal etkinlii anlyoruz. Bu, ikibinbe
yz yldr bilimle srekli bir al veri iinde olan ve bilime kar
ktnda bile onunla ayn kavramsal yapy paylaan, bilimin te
mel kurarn ve varsaymlar arasndaki, varln sakm, atomculuk,
deiim iindeki kalclk, bilginin algya dayan gibi ilkeleri bili
me armaan etmi olan bir etkinlik trdr.
Bu son anlamdaki felsefi dncenin Trkiye'de hemen hi
bir dnemde geleneklemediini, I 9. yy. ' n sonlarndan itibaren
tek tk admlarla ortaya kmaya baladn, sonralar niversite
nin kuruluuyla kazand rgtselliin bile byle bir gelenei he
nz gereince oluturabiimi saylamayacan dnyorum. Oy
sa gnmzde Trk felsefeci leri eitim rgtleri blm, olduka
kalabalk bir diploma says, iki felsefe kurumu, telif ve daha ok
eviri felsefe yaynlar, ikisi akademik evre dndan olmak zere,
ok da dzenli kartlamayan birka felsefe dergisine sahibiz. Bu
na karlk aklkla grlen bir ey felsefe retiminin nitelikte ol
duka dk oluudur. Henz emekleme dnemini aabilmi dei
liz. Yazp tarttmz konular, rnein imdiki gibi, felsefi ierik
tamak yerine felsefeye ilikin olmakta, derslerimiz ounlukla
birincil kaynaklara ve okumaya dayanmak yerine, yllar boyunca
ayn basmakalp felsefe klielerinin art arda sunulduu, ayrntdan
kanan yzeysel bir anlatm biiminden kendini bir trl arndra
mamaktadr. Aratrma yazlarysa ou kez felsefenin candamar
olan uslamlamadan yoksun, kimi grlerin klasik ustalardan bol
ca alntyla birlikte sraland metinler grnmndedir. Tartma,

39
ksrln ve poJemik arln srdrmekte, dergiler 20 sayfay
dolduracak yaz bulunamad iin aylarca, bazen yllarca ge k
makta ya da kapanmaktadr. lgintir, dergilerin en nemli sorunu
bastm satamamak deildir; yaymiayacak yaz bulamamaktadr
Iar. Akla bir soru geliyor: Bunca nicelik, bunca felsefe blm me
zunu, bunca retim yesi ne yapmaktadr? Esin perisinin gelme
sini mi bekliyorlar?
Felsefede henz bir gelenek kurabilmi olmadmz, bek
lenti ve beeni dzeyimiz ile bunun gstergesi olduu standartn
yeterlilie ulaamadn ne srdm. imdi en nemli gstergeye
deinmek istiyorum. Ancak yksek dzeyli aratrmalar yaymla
yan, saygn uluslararas felsefe dergilerinde Trk felsefesinin katk
oran nedir? Nfusumuza gre bilirnde de olduka dk olan bu
katk felsefede yoka yakndr. Yanlnyorsam 970' 1erde bu tr
felsefe dergilerinde Trkiye'den kaynaklanan hibir makale k
mad. SO'Ii yllardaysa lkemiz felsefesi bu yara ylda bir yaz
dzeyinde katlmay baarabildi mi, bilemiyorum.
Kii olarak felsefenin lkemizdeki geleceine hep umutla
ve olumlu beklentilerle yaklaageldim, ileride dncenin lke
mizde serpilip gelieceine, burada da zgn felsefi grler reti
lerek uluslararas etkinlikte nemli atlmlar yaplacana ve bir
Trk felsefe geleneinin oluacana kuvvetle inandm. Btn
bunlarn yetimeyle yakndan ilgili olduunu, ileride retim yesi
olacaklarn imdiki eitimleri iin ykseltilecek standaTtn gele
cekteki eitimi ok daha stn klacan dndm. Ekolleme ve
ortak konularda zellemenin tartmaya dzey ve zenginlik geti
recei, bylece niteliin ykselecei kansn korudum. Kald ki,
bu yolda bir zamanlar nemli engeller yaratan rotasyon, mfredat
ablonlar ve kimi baka YK uygulamalarnn artk ortadan kalk
m oluu, yurt dnda felsefe doktoras yapmakta olan Trk
rencilerin lkeye retim yesi olarak dnmeye balam olular

40
hep umut verici gelimeler. Bunlara karn, ben yine de artk eskisi
lsnde iyimser olamyorum.
Yerel kltr asndan eitlilik, dolaysyla da zenginlik ta
yan bir lkede yayoruz. Kartlarn ayn potada eriyip bireim
Iere gebe olduklar bir ortam bu. Her yresi olduka kendine zg
renkler tayan bir ulusuz. Ne var ki, bu eitlilii oluturan kltr
elerinin ancak yerel olduunu vurgulayalm. Bunun tek bana
evrensel kltr tabann oluturmas beklenemez. Bu tabann olu
mas iin son derece nemli baka boyutlar da gerekir, ite bu nok
ta, bizi lkede bugn yaanan bir baka kltr kartl, bir deer
ler savana getiriyor: Szn ettiim ey kr-kent ayrl. Dn
ce geleneinin olumas iin zorunlu koullarn en banda kentsel
lik ve dneeye uygun bir kltr temeli gelir. Eskisi lsnde
iyimser olamaymn nedeni birbirleriyle dorudan ilikili olan bu
iki n itelii toplumumuzun son yllarda artan bir h zla yitirmektc
oluu. Kanmca, zellikle byk kentlerimizde en keskin bir bi
imde gerekleen kr-kent kltr deer atmas, en azndan ksa
dnemde, kent kltrnn yenilgisiyle sonulanyor. Gelimi l
kelerin tmnde tersi gereklemi olan ey, bizde kentliliin yk
m ynnde yol alyor.
Krda felsefe olmamtr; ekonomik adan byle bir eyin
gereklemesi beklenemez. Ky ve tara felsefe retmez. Dnce,
kentsel ortam zorunlu klar; uygarlklar byk kentlerde ykselir,
lkeye buralardan yaylr ve etki yapar. Kentselliin salad refa
hn, rgtselliin ve toplumsal iliki biiminin zerinde ykselen
karmak ama incelmi bir kltr zenginlii srtnda tar, dnce
yi. Kentsellikse yaptam bir alanda yaayan insan say ve yo
unluuyla llemez. Nasl gebe kavimleri geliigzel bir ara
ya getirmekle yerleik bir toplum elde edilemezse, krsal kkenli
insanlarn milyonlarcasn ayn yerleim alannda toplamakla da
bir metropol elde edilemez. Kensellii oluturan, nicelikten daha

41
nemli olarak, kendine zg bir niteliktir, lkemizde otuz yldr
hzlanarak yaanan kentlere g olgusu, eskiden ehir olan yerleri
imdi dev ve yozlam kylere dntrmtr. Byk merkezle
rimizde nfus ounluu artk krsal kkenli insanlara gemitir,
gemektedir. Bu kesim insanlarmzn deer dizgelerinin kentsel
olanlardan ne denli farkl olduunu trafiin, yap dzeninin ya da
sokaklarn Trkiye 'de ald duruma bakarak grmek mmkndr.
Burada vurgulanmas nemli olan ey udur: Eskiden kentlerde
greceli olarak aznlkta olan krsal kkenli insanlarmz, ounlu
a ulatktan sonra artk kendi deerlerini kentli evrelere de em
poze etmeye balamlar, kentlere sahip kmlardr. Bugn kent
kltr ve deerleri temelden tehdit altnda olup, gelecek nesillere
nderlik etmek bir yana, giderek silinmek tehlikesiyle karla
maktadr. Kald ki krsal deerler ve davran biimleri krsal ko
ullara uyarldr; kent ortamnda bunlar kanlmaz bir biimde
yozlamaktadr. Ben bir adan toplumun geni kesimlerinin iine
dt ahlak boluunu, bir baka adan da ar dinci akmlarn
alabildiine yaylabilmi oluunu, rnein artk Ramazan 'da so
kakta sirnit yiyip sigara ienlerin dayak yemek olasln yaama
larn, hep bu olgunun bir gstergesi, bir paras olarak yorumluyo
rum. Laikliin kent kkenlinin savunduu, eriatlnsa krsal
kkenli insanlarmzn sempatiyle baktklar doktrinler konumunu
aldklar ldeki bir kutuplamann gereklememesini diliyorum.
Bilim, ne lde byk kuramsal deiimler geirmi olursa
olsun kavramsal bak ve yaklam biiminde belirgin bir bada
kl (homojenlii), bir anlay btnln, 2500 yldr srdre
gelmitir. Kuramsal paradigma farkllklarn tek bir btnsellik
iinde rtp birletiren bir kapsayc anlamdaki bilim, doay ve
yaam anlamaya ynelik bir aklama dizgesi olarak ortaya kona
bilecek olanaklardan ancak biridir. Doa ve yaam bambaka al
mak dizgelerle de kavranmaya allabilir, allyor da. rne-

42
in, lka ve Yenia bilimsel yaklamlar ne denli farkl olurlar
sa olsunlar, fiziksel olaylara bir Uzakdou felsefesinin, dinlerin ya
da bir gizemcinin yaklam karsnda, ayn btnn paras ola
rak gzkrler. Ayn hastalk tp biliminde belli bir biimde anla
lr ve iyiletirilirken, almak bir in iyiletirme sanatnn bu olgu
yu kavray da, ona uygulad yntem de, temelden farkl olmak
tadr, ikisinin kimi durumlarda ayn entelektel iklimde i ie bar
nabilmeleri kartlklarn ve derin ayrlklarn glgeleyebilecek
bir olgu deildir. Kuhn ve Feyerabend gibi dnrlerin bilimsel
dnce iindeki dnm ve farkllklar iin sylediklerini genel
letirip bilimsel dnce ile almaklar arasndaki fark yaln bir
grecelie indirgerneye almak yanlmaktr. Almak anlay bi
imlerine kartlk iinde belirlediimiz bilim, felsefi dnceyle
tek bir btn oluturur; onunla birlikte ortak temeller, rnein e
likisizlik ilkesi, varln sakm ilkesi ve benzerleri zerine kuru
ludur. Bu ortak temeller ve anlay btnl, konular asndan
bilim dallaryla dorudan bir rtme iinde olmayan ahlak ve es
tetik gibi felsefe alanlarn da sk skya kapsar.
Buna biraz daha ayrntyla bakalm: Din asndan Tanr 'nn
evreni ve insan yoktan varettii sylenir. Bilim ve felsefe yapma
ya baianldndaysa yokluktan hibir eyin varolamayaca var
saylarak yola klyor. Varlk ya nsz sonsuz saylyor ya da
balangcn ncesine ilikin sorular dlanyor. ie yayor olma
ya karn derin bak farklar korumann ilgin rneklerine zellik
le Ortaa 'da rastlanr. Anlamak iin inanmak tutumu ile Tanr 'y
ve dinsel retileri ussal temellere dayandrma abas, yani Sko
lastik, yzyllarca birlikte yrmtr. Bylesi durumlar henz
dinsel banazln etkisini srdrd aamalardaki Yenia bilim
ve felsefe dizgelerinde de grlr. Gassendi ve Descartes gibi d
nrlerin (buna daha birok byk ad eklenebilir) doa felsefeleri
iinde yoktan varolua ve devinime izin verilmez. Oysa bu d-

43
nrler Tanr 'y gndeme getirdiklerinde, ona u anki evrenin fizi
inden zenle yaltarak, hem varln hem de devinimin Tanr' nn
eseri olduunu, varln ve devinimin balangta O'nun tarafndan
yaratldn sylerler. Nitekim yaklak bir buuk yzyl sonra
Laplace, bilim dizgesini hi etkilemeden, sonraki gibi bir hipoteze
gerek bulunmadn syleyecektir. Gr ld gibi, ayn zaman
dilimlerinde i ie varolmak, ayn btnn paralar olmay ier
miyor.
Uygarlk ve zellikle dnce tarihini inceleyenler, felsefe
bilim btnselliinin, bu genel bak biiminin, ortak bir kltr te
meli zerinde ykseldiini grrler. Bu evrensel temel, Bat Uy
garl diye de adlandrdmz ve kkenini zellikle Eski Yu
nan 'da bulan bir kltr tabandr. Helenizm ile nce douya, Roma
imparatorluu araclyla da batya yaylan, Rnesans'ta yeniden
tazelenerek Avrupa uygarlna kaynak olan ite bu tabandr. Fara
bi, bn Sina, bn Rt gibi byk slam dnrlerinin paylatklar
dnce yaps Helen kltrn temel alr. Bu filozoflar iin de us
talar Platon ve Aristoteles'ti; onlarn ele aldklar sorunlar da, yak
lam biimleri de byk lde Yunan felsefesininkiydiler. Bu d
nrlerin yerel kltr kkenieri ne olursa ve de ne denli farkl ol
mu olursa olsun, felsefe ve bilim yapmaya soyunduklarnda, bu
yerellikten de soyunuyor, evrensellemi olan Helen kltr yaps
uyarnca dnyorlard.
Anadolu 'nun birok blgesi l 920' lerin banda gerekleen
nfus deiimine dein 26-27 yzyl boyunca srekli olarak Helen
yerleimlerine mekan olmutur. Bu halk son 4-5 yzylda aznla
dm olmasna karn, nce Seluklu Trklerini, sonra da Os
manllar ' nemli lde "Helenize" etmitir. Anadolu Seluklular
kendilerine corafi anlamn ok tesine taan bir ierikte "Rumi"
demi, Bizans'n varisi olmak iddiasn tamlard. Osmanllar da
ayn iddia ve istei srdrm, zellikle Fatih 'ten sonra, din ve dil

44
dnda olduka ykl bir Helen mirasn benimseyip sindirmiler
dir. Trk antsal (zellikle cami) mimarisi, ev mimarisi, klasik m
zii, sanat mzii, ssleme sanat, mutfak sanat ve baka birok
kltr varlndaki Helen esini grmemek, kanmca krlk olur
du.
Szkonusu bu temel, bir kltrn yaratt bilim ve felsefe
iin zorunlu koul olsa da, yeterli deildir. B ilindii gibi, en azn
dan Osmanllar 'da yeterli olmamtr, nk o dnemde dnce
iin zorunlu olan baka koullar yerine gelmemitir. Bugn bu
br zorunlu koullar artk salanm bulunuyor. Felsefe yapmann
karsnda ne bir yasak ne de bir bask bulunuyor; bu ii yaparak
yaamn kazananlar bile var. Bata da vurguladm gibi, rgtl
eitimi, aratrma kurumlar olan bir felsefemiz ve birok felsefe
cimiz var, peki ya uygun kltr temeli?
Bugn, Helen kkenli vatandalarmz artk pek kk bir
aznla dmlerdir. Sanrm felsefeye yle zel bir tutkular da
yok. Benim bildiim kadaryla birka bin kiiden yalnzca biri ya
amn bu ie adam bulunuyor. te yandan Anadolu 'da kendileri
ni dilsel ve dinsel adan Rum ya da Helen diye niteleyen kimse
kalm olmasa da, o kltrn eleri hi de azmsanmayacak l
de kk salm olup halen yaamay srdryor. Kimi yrelerdeki
halkmz Helen kltr elerini yaatan, rnein Avrupa, halkla
ryla birok ortak deeri paylamaktadr. O yre insanlarn Kuzey
Akdeniz'in baka yerlerindeki kyl veya tarallardan pek kolay
ayrt edemezsiniz. Ancak, szn ettiimiz bu yerler byk kent
sel ortamlar deildir, dolaysyla da felsefe douracak koullar
oluturamazlar. te yandan -ve asl nemlisi- metropollere nicelik
ve deerleriyle artk sahip kmaya balam olan krsal g, ona
byk blmyle kaynaklk eden yrelerin farkl oluu dolaysy
la, Helen kltr elerini tayan bir nfus deildir. Artk ynetim
kadrosunda da ounlua gemekte olan bu kesim insanmzn em-

45
poze etmeye balad deerler, yemee koyduu baharattan, mu
sikisindeki kvraklk biimine, dnya grnden alma anlay
na dein rnein "Eski stanbul" diye andmz eyden olduka
farkldr. Hatta bu eye kar rgtlenmi bir tepki iindedir. Ken
dini ar dinsel akmlar biiminde gsteren ey de, birok durum
da, bylesi bir tepkidir. imdi soralm kendimize: Pek ok stanbul
kkenli de bugn artk o daha kvrak ama ackl mzii dinlemeye
balamad m? Acl kebaplar olmasayd bugn yaam mzn
nemli bir rengi yitirilmi olmaz myd? Ak ve seik olarak gr
mek gerek: Kltr eleri tek tek deil, bir btnn paralar ola
rak gelip empoze edilen eylerdir ve bir bir balayan ey, paketin
gerisini de getirir. Ne var ki kentlerde ounlua gemeye bala
yan bu kltr temelinde, burada felsefi dnce diye belirlediim
eye yer olabilecei baya kukuludur. Bu temel baka alanlarda
olduka yaratc olabilir, belki mistik dneeye de uygundur, iyi
filmler yapar, iyi edebiyat da retebilir; ancak onun dnya gr
felsefi dneeye ne kadar aktr? Duayla yamur aran, dinsel
banazl hogrye yeleyen bir tutumu ne lde dlayabili
yor, byle bir dnya gr? Kavgaya, kine ya da kiisel polemie
dnmeyen bir eletirellii, ok boyutla dnsellii ve eitlilii
ne lde barndrabiliyor, ne lde istiyor? Bu kltr balamn
da doup bym bir insan n, felsefe yapmak, felsefeci olmak
iin, tpk eski slam dnderi gibi, bir aamada Bat deerlerin
den oluan bir paketi benimsemek, zmsemek gerei vardr. Ge
mite olduu gibi gnmzde de bu yollardan gemi yetenekli
felsefecilerimiz vardr. Ancak bunun koulu, felsefe iin gereken
kltr malzemesi sunusunun (arznn) canl kalmas, ynlar kar
snda boulup yok olmamasdr. te bugn yaam sava veren
eylerden biri de bu sunudur. Son olarak ksaca ele almak istedi
im ey olas bir eletiri izgisi. Burada ne srdklerime kar
yle denebilecektir: Senin izdin ayrma gre, aslnda su katl-

46
mam bir felsefe olan tasavvuf, felsefenin dnda braklyor. Oy
sa, tasavvuf tr dncelerin , brakalm Hristiyanlk ve slam
dinleri iinde yarattklar akmlar, bunlardan ok daha nce ortaya
kan, rnein Platon ve Pitagoraslar zerinde de derin izleri var
dr. Ayrca tasavvuf Anadolu 'da IL yy'dan beri varolan bir gele
nektir. Demek ki senin izdiin ayrm batan sakat olmal. Korka
rm, bu usavurrnay onaylamayacam. "Felsefe" ya da "feylesof'
adn tamak belirlediim anlamda felsefe ya da felsefeci olmay
gvenceye almad gibi, o anlamda bir felsefe olmamak da her
hangi bir dnce dizgesi iinde deersizlik demek deildir. Bilim
ile btnleip, almak aklama trlerinden temel noktalarda ayr
lan nc ve dar anlamdaki felsefi dncenin, ben bu ayrm
yapsam da yapmasam da, tasavvuf dediimiz eyi iine almad
kansndaym. Byle olmaktan dolay tasavvufun derinlik ve dee
rinden bir eyler yitireceineyse hi inanamyorum. Kanmca nasl
dinler, simya ya da baka kavray biimleri eitli aamalarda bi
lim ve felsefeyle birlikte i ie yaamlarsa, tasavvufun da zaman
iinde felsefeyle uzunca sren bir yol arkadal olmutur. Oysa
yapca felsefeden ok farkldr ve Helen deil Uzakdou kkenli
dir. Orfik dinler zerinden Pitagorasl oradan da Platon 'u etki
lemitir. Ne var ki, rnein Platon 'un bu ynn ortadan kaldr
mak onun felsefesinin geri kalan blmnn gmesine neden ol
maz. Ayn zamanda derin bir mistik ve byk yetenekli bir yazar
olan Platon' un beni ilgilendiren anlamdaki felsefeci ynyle bu
br ynleri e lde deerli olduklar halde ayn yaratc kiinin
farkl yetenek ve rn alanlardr. rnein, ruhun lmszl sa
vn Platon felsefesinden ayrsak bile, bilginin bir anmsama oldu
u usu retisini evrimsel-biyolojik bir temel zerinde koruyabi
liriz. Usuluu, diyelim ki genlerde depolanan bilgi ierii bii
minde kavrayabiliriz. B tn bunlardan dolay, Trkiye 'de felsefeyi
slam felsefesi temelinde yeniden yaplandrmay amalayan ak-

47
mn karsnda kanmca yle bir dilemma var: Ya rnein Farabi,
bn Sina ve bn Rt usul bir yol tutacak ve dolaysyla onlar gibi
Helen kltrnn felsefesini yapacaklar ya da Tasavvuf ve ona
komu gizemci yollar izleyecekler, ncekini yapmak varolann te
mellerini deitirmeyi ya da yeniden yaplannay gerektirmiyor.
Tersine, Bat tr felsefeye sk skya sarlp en ksa srede o ba
lamda gelimeye almay zorunlu klyor. Sonrakini semekse,
felsefeden baka bir ey yapmak, yani felsefe yapmamak sonucunu
ieriyor.
Bitirirken, burada vermeye altm ana mesaj zetlemek
istiyorum. Trkiye 'de felsefi dnce yenidir, henz emekleme
dnemindedir ve geleneklememitir. Bunun bir dnce gelenei
olarak yerlemesinin birok zorunlu koulu vardr. Bunlarn ikisi
kentsel ortam ve uygun kltr temelidir. Baka koullar yerine ge
tirm i olsak bile bu ikisini de salamadan amaladmz geliimi
elde edecek ycterlilii oluturamayz. Byk kentlerimizin ald
krsal g nicelii ve bu gn kltr nitelii dolaysyla bugn bu
yerlerde olduka iddetli bir deer atks yaanmaktadr. Bu aa
mada bir yandan yozlua dnme, te yandan da kentselliin ve
felsefeye uygun kltr mirasnn yenilgisine iaret eden gstergeler
vardr. Dncenin varl asndan zorunlu olan bu iki koulu yi
tirmemek iin elimizden geleni yapmak gereindeyiz.

48
KLTR VE E VRENSELLK

( / 992)
Kltrle ilgili olarak gndeme gelen bir ayrm, yerellik ve
evrensellie ilikindir. Bu kimi kez kltr-uygarlk ya da hars-me
deniyet gibi terim iftleriyle de dile getiriliyor. Yzylmzn orta
larnda etkili olan btnseki ve greceli felsefi bakn esiniisinde
ki antropolojilere gnl veren kimileri bu ayrm onaylamyor.
Kltrn zerine kartlan bir "uygarlk" dncesinin eitli n
yargl deerlendirmelere gebe olacan dnyorlar. Herhangi
bir kltrn uygarlk denilen eyi retip retemediinin nyarg
dan bamsz olarak saptanamayacan, bilim adamnn bile, bir
kltr evresi dndan konumak olanana sahip olmadn, do
laysyla da her kltr kendi iinden, kendi verileriyle deerlen
dirmek gerektiini ne sryorlar.
Byle bir bak asnn dayand olgusal gerekelerden u
ikisine hak vermemek elde deil: Kltrlerin birok etkinlik ve
retim alanlar vardr ve birinin hangi alanda ne lde ykseldii
nin bir baka klrle karlatrmal olarak deerlendirilmesi g
ve karmaktr. Kltrler organizmalara benzeyen dizgelerdir ve
bylesi dizgeler de kendi ilerinde btnseldir. Yani onlardaki her
bir para hemen tm br paralarla tutarldr ve karlkl destek
olma, dayan ma ilikisi iindedir. Paralarn birindeki aksaklk
br birok paray etkiler. kinci olgu "etnosantrizm" denilen ey,
yani her kltrn baka kltrlerdeki farkl deerlere belli bir tepki
ve yergi ile bakma eilimidir. Bu, kltrlerin tutucu ynn olu
turuyor. Kukusuz, kltrler zaman iinde eitli dnmler gei
rirler. Belli etkilerle deiir ve bakalarndan dn aldklar bir
ok deeri benimserler. Ancak bu sre balamadan, yani ilk kar-

49
lata, farkl deerlere gsterdikleri nyarg olduka gldr.
Bunlar, bir kltr bir bakas asndan deerlendirmenin,
ya da onun uygar olup olmad gibi bir yargya varrnann yan tut
madan yaplmasnn g bir ey olduunu onayladn belirtmek
iin sylyorum. Ancak yine de, btn bunlar bir yana, evrensel
kltr deerlerinden sz edilebilecei kansndaym. Belli bir kl
trn belli bir alannda ykselip, zenginleip ineelen stn retim
ler, baka kltrlerin dzeyli bireylerince, kendilerininkinden ok
farkl olsalar bile tannp deerlendirilebilmektedir. rnein bir
Avrupal Gney Amerika kltr rnlerini, bir Japon da Afrika sa
natn stn bir deer olarak tanyabiliyor. te bu evrensel deer
tayan ykselileri "uygarlk" diye adlandracam.
Kltr-uygarlk veya yerellik-evrensellik ayrmn bundan
te bir gereke aramadan varsayyorum. Saptanmas gereken bir
nokta, ayrm varsaysak da, onu kesin ve kat bir ey olarak gre
meyeceimiz. Ayrm var, ama ounlukla soyut bir anlamda; n
k ayrmn eleri hemen her zaman iie rl bulunuyorlar.
Uygarl oluturan evrensel deerlerin zellikle bilim, sa
nat ve dnce alanlarnda belirdiini sylyoruz. Ne var ki rne
in bilimi, dnceyi ve edebiyat yerel aralar olan dillerle yap
yoruz. Mziin tr ve icra edildii sazlar yerel kkenli oluyor.
Yontu, resim ve ssleme de yerel biem nitelikleri gsteriyor. Ev
rensellik hep yerel kltr ortamlar iinde yeertilip yaratlyor ve
bu ortamlarn bir yapsal izini tamay srdryor. Bundan dolay
evrensel deerleri btnyle soyut olarak aktarp benimsernek ola
na yok. Bu da demek ki o evrensel deerlerin iinde filizlendii
yerel kltr yapsna belli bir uygunluunuz yoksa o deerleri be
nimseyemiyorsunuz. te yandan benimsediiniz yabanc deerler
le birlikte onlara kken olan yerellikten de bir takm eyler alyor
sunuz. Bu konuya dneceim.
nce, evrensel kltr verilerini tanyp deerlerini verebil-

50
rnek, bunlar alglayp onlardan bir eyler kazanabilmek iin gere
ken donamma deinmek istiyorum. Bylesi deerleri alglayabile
cek bireyin kavraya belli bir incelik dzeyine ulam olmas
gereklidir. Uygarlk rnlerini grd halde tanmamak, farkede
memek ok sk karlalan bir durumdur. nsan bir eyi alglaya
bildii, izieyebildii lde deerlendirebilir. Oysa grmek veya
duymak alglamay garanti etmez. Alglayabilmekse renmeyi,
donanm gerekli klar. Tek bana yeterli olmasa da, eitimle bunu
da elde etmeye alrz. rnein bir galeri veya mzedeki deerle
ri hi alglayamamak, ya da Floransa gibi bir kente gidip oradan
yalnzca dkkan vitrinierini ve insan kalabaln anmsayarak
dnmek mmkndr.
Bu tr donanm kendini beeni dzeyinde belli eder. rne
in soyut bir resmi "Ne demek oluyor imdi bu?" diye sama bu
lan, izlenimci bir yapt geree pek benzetemedii iin "sevme
yen", klasik mzii grlt ya da iniltiye benzeten beeni dzeyle
ri sz konusudur. lgintir, kimi durumlarda ayn tr mzikte (di
yelim pop mzikte) bile, tr n ok daha yetkin rneklerine ilgisiz
kalp, daha yaln ve nitelike dk rneklerini yeleyenler olur.
Bunlarn sonucu olarak, braknz baka kltrlerdekileri, kendi
toplumunun kltr iinde retilmi olsalar bile, uygarlk rnleri
ni alglamamak, tanmamak ve dolaysyla deerin i verememek
sz konusu olabilir. Bylesi durumlarda baka kltrlerin verileri
ne ynelik nyarg ve yergi eilimi kendi kltrnn yksek uy
garlk verilerine de ynelebilir. Tarihte de, anialamayan incelikler
ou kez ilgisizlikle karianm veya dlanmtr. Mahkum edilen
dnr, bilim adam ve yokluk iinde len sanatlara birok r
nek gsterilebilir.
2 1 . Yzyl'a yaklatmz u aamada, devletimizin resmi
amalarndan biri olan "ada uygarlk dzeyi" denilen o eye
ulamak ynnde hala alnacak olduka uzun bir yol bulunuyor.

51
Byk ounluumuz Trkiye 'nin ada dnya sanat, bilim ve
dnce geliimi iindeki yerinin bymesini, nem kazanmasn
istiyoruz. stiyoruz ama, uluslararas sanat etkinliklerine, bilimsel
yayn, bulu ve yeniliklere yaptmz zgn katk, nfusumuza
oranla ok kk, kimi alanlardaysa (rnein dncede) henz
yok denecek kadar dk kalyor. Bu nedenle kltr politikalarm
zn en etkili ve verimli biimlerde retilmeleri gerekmektedir. Kl
tr ekonominin kendiliinden bir uzants deildir ve ayrca ciddi
yatrmlar gerektirir. Devletimizin bu alana, eldeki olanaklar ere
vesinde bile, gereken ncelii verdiini syleyebilir miyiz? Plastik
sanatlar bugn artk kendi piyasalarn oluturmaya balamtr.
Giderek daha ok saydaki sanatmz, yaamn yaptlarn satarak
kazanmaya olanak bulabilmektedir. Burada devletin ie karmas
na gerek yoktur. Bu geliimin yaygnlamasn, rnein edebiyat
da kapsamasn dileyelim. Ne var ki durum kimi baka sanat dalla
r, dn ve bilim alanlarnda bundan ok farkldr. in doas ge
rei, bu alanlarda retilen deerin yukardakine benzer bir piyasas
yoktur. zellikle dn ve temel bilim alanlarnda alanlar iin,
bir iki kamu kurumu dndaki tek olanak, aratrmay bir "yan et
kinlik" olarak yapmaktadr. niversitelerin bir ilevi de eitimin
yansra ite bu aratrma ortam ve olanan salamaktr. Dolay
syla bu kurumlarn devlete yaplacak byk parasal destee ge
reksinimleri vardr.
Devlet politikalarn uygulayanlar, yaplmas gerekli yat
rmlar balamnda, ada uygarla ulatracak kltr etkinliini
yresel ve yerel olan kltrden aklkla ayrt edip bunlar uygun
bir denge iinde tutabiiiyorlar m? En byk arl gerektiren bi
lim ve sanat yarndaki abamza devletin verdii destek yeterli
midir? Tarihte baardklarmz da, yerel kltr zelliklerimiz de,
tabii ki hem deerli hem de nemlidir. Oysa, ada uygarla yal
nzca bunlarla katlamayz. Daha nemli olarak, ada evrenselli-

52
i zgn biimde yeniden retmek gereindeyiz. Devlet, Trklerin
kltr baarlarn dnyaya tantma giriimi iinde. Bu elbet olum
lu bir ey; ancak bir Trkn bugn rnein bir Nobel dl kazan
masnn, Kanuni sergisinin yz dnya kentini dolamasndan da,
Yunus ile Mevlana'y tantmaktan da ok daha etkili olaca unu
tulmamaldr. Oysa Trkiye'de bilim ara ve gereleri, laboratu
varlar, bilimsel yaynlarn bulundurulduu ktphaneler ok yeter
sizdir. niversitelerde ar artrlm olan renci saylar retim
yelerinin aratrmaya ayrdkiar zaman daha da kstlamtr.
Devletin yurt dndaki bir konferansa bildiri sunmaya giden bilim
adamna yapt mali destek, braknz yol ve otel masraflarn, s
nr kapsnda kesilen konut fonunun yarsn bile karlayabilecek
durumda deildir. te yandan ayn devlet, gzellik yarmalarna
veya Trk futbol takmlarnn yurt dndaki maiarna gidenlerden
konut fonu almayabilmektedir. Bunlar yalnzca kk birka r
nek; ancak kanmca kltrde evrenselliin bizde hem bireyler d
zeyinde hem de devlet dzeyinde yeterince iyi anlalamayp uy
gun bir beeni dzeyine ulalamadn gsteren eyler.
ada uygarlk dzeyini oluturan evrensel deerler dizge
si dnyada imdiye kadar yaratlm tm evrensel deerleri kapsa
myor. Bir kez "ada" olmas dolaysyla bir anlamda tarihsel bi
rikimi dta brakyor. Daha nemlisi, bu evrensellik belli bir gele
nekle snrl. Bat uygarlnn yaratt evrensellik, bu . Rne
sans 'tan beri en parlak ve etkili uygarl oluturan Bat yksek
kltr rn, bugn ada uygarlk ile zdetir. stelik tek yanl
olsa da, kendi tarih boyutunu yeniden gndeme getirerek. "a
da" uygarl Bat ' nn yalnzca bugnk rn olarak deil, onun
tm tarihsel birikimiyle birlikte anlamak gereindeyiz. Bu adan
rnein Francis Bacon 'un resmi ya da Henry Moore'un yontusu
ile birlikte, onlarn tarihsel arka plannn bir blmn oluturan
rnein Giotto ve Bramente 'nin yaptlar da szkonusu ayn bt-

53
nn paralardr. Amaladmz ada uygarlk ite bunlarn t
mn ieriyor.
Amalamak bir ey, gerekten zmseyip onu yeniden re
tebilmek, yani ona zgn katkda bulunabilmek, baka bir ey. r
nein nka ' larn yaratt ve yerellii aan gzelliklerin evrensel
deerini kavrayabilir, onlar seyretmekten byk haz duyabiliriz;
hatta stersek kopyalayabil iriz de. Onlar zgn olarak yeniden
retmeye gelince, bu pek bizlerin harc olmayacaktr. Bu evrensel
lii iinde yeerten o kltre ok uzaz ve kkenieri de bize ok
yabanc. Peki ya Bat kltr? Biz onun ne lde parasyz? Bi
zim rksal kkenierimiz Orta Asya, kltr odamz da din dolay
syla btnletiimiz slam deil mi? Yoksa "ada kltr" hay
ranlkla izlemek, stne stlk onu kopyalamak tesinde zmse
yip yeniden retmek bizim iin bir d m? Jacques Delors Avru
pa Topluluu'nu belirleyen temel ilkelerin "Roma hukuku, Hristi
yanlk ve Yunan kltr" olduunu ileri sryor. Biz belki bu hu
kuku bir anlamda benimsemiiz ve uyguluyoruz, ancak dinimiz
farkl ve Yunanllarla srtme iindeyiz. ada uygarl ama
larken acaba kendimize yanl ve izlenmesi neredeyse olanaksz
yollar m semiiz? Belki de slamclar batan beri haklydlar ve
Trkiye ' nin yeri ile geleceine ilikin doru tehisi onlar koymu
bulunuyorlard.
Ben bu kanda deilim; ancak gerekelerimi vermeye bala
madan nce Delors 'un Grek kltrne i likin syledii eylerin
doru olduuna deinmek isterim. Dilegetirdii, Bat bilim-sanat
dnce btnselliinin ortak bir kltr miras olup, tek bir temel
zerinde ykseldii; bu temelin tarihsel kkenindeyse Eski Yu
nan ' nn bulunduu . . . Eski Yunan'n bilim ve sanatta ortaya koydu
u byk baarlar ve bunlarn zerine dayandrd kendine zg
yaklam biimi ve yntemi olmasayd, bugnn dnyas imdi ol
duunun ok gerilerinde olurdu. Bunun iin Avrupa uygarlnn

54
evrelerinin nasl rldne bakmak yeter. Aydnlanma evresi ol
madan bugnn dnyas dnlemeyecei gibi, 1 7 . Yzyl ' n bi
lim ve felsefe atlm olmadan da aydnlanma dnlemez. Ancak
bunlarn tarihsel anlamdaki zorunlu koulu da Rnesans'tr. Rne
sans ise dorudan Eski Yunan'dan feyiz ve esin alr; kendi zgr
ln onun zerinde yaratr.
Burada szn ettiim ey yalnzca "bu byle olmutur" gi
bi bir sav deil; "Bugnn verileri byleyken, gemi uygarlk bi
rikimi baka trl olamazd" diyorum. Tarihsel olarak zorunlu ko
ullardan szediyorum. Eski Yunan uygarl, ya da ona yeterince
benzer bir ey, gerekte olmu olduu yerde deil de rnein be
rik yarmadasnda filizlenmi olsayd, gnmz yine bugne ben
zerdi. Ne var ki, byle bir uygarlk yaratlmam olsa ve Antik
a'da Mezopotamya ve Msr uygarlklar ertesinde Yunan uy
garl atlanp rnein dorudan Roma'nn egemenlik dnemine
geilmi olsayd, bugn bugne hi benzemez, imdikinden pek
gerilerde olurdu. Sylediimi tarihsel materyalizm, ya da gemiin
gelecei belirledii gibi bir savla kantnnamal. Mantksal olarak,
o savlar benimkinin tersi ynndeki bir ienneye dayanyorlar. Zo
runluktan sz ettiimde ne srdm, gemiteki veriler yley
ken bugnn veya gelecein baka trl olmayaca deil. Syle
diim, bugnn verilerinin farkl bir gemi kaynakla temellenmi
olamayaca; gnmz Bat dnyas gibi bir dnyann Eski Yunan
kltr ya da onun baarlarn yaratm olan benzer bir kltr ol
madan varolmu olamayaca... Gemi yine ayn gemi olarak
bugn gnmzdekinden farkl olabilirdi, ancak bugn byleyken
gemiteki etkileyici aamalar olmu olduklarndan pek farkl ola
mazlard.
amzn Bat bilim, sanat ve dncesinin kurum ve bi
imlerine baktmzda kkende hep ayn kurucu ilkeyi buluyoruz.
niversitelerde eitilen, yayn yaamnda baslp okunan, tiyatro-

55
larda oynanan, sergitere karlan eyler, o Grek kltr diye an
lan kkenin bugnk aamada rettikleridir. ada uygarl be
nimsemek derken szkonusu olan, Bat ve dolaysyla Yunan kl
trdr; kkendeki yapsal mant brakp, ondan soyutlanm
olarak bugnn dilimini alp benimseyemezsiniz. Kltr ve uygar
lk yaplar birer btnsel dizge: Onlar kendine malederken, iin
deki tek tek eler iin paketin neredeyse tmn almak gerei
var. te yandansa farkl bir kltr kendine mal etmek, elbise, gi
yermi gibi gerekletirebilecek kolay bir ey de deil. Eer bu
kltr temelde zaten uyumlu deilseniz, braknz onu aniayp be
nimsemeyi, kendi kltr yapnz onu dlayacak, ona kar direne
cektir. Biz Trkler olarak, Batyla btnleelim derken onu temel
lendiren Yunan kltr karsnda, bize yabanc bir eyi benimse
meye abalamak gibi bir kmazia kar karya kalmyor muyuz?
Kimileri bu noktada kendilerine gre byk bir duyarllk
gstererek, "milli kltrmzn" bir yana atlp bize hasm konu
muna gelmi bir lkenin kltrn benimseme fikrine nefretle ba
kyorlar. Eer koul buysa, byle bir onursuzluk yerine "muasr
medeniyet" denilen o tek dii kalm canavarn da, Avrupa Toplu
luu' nun da dnda kalrz, olur biter, diye dnyorlar. Ben bu
nun yanlglar ve abartlar zerine kurulduu inancndaym. Bana
kalrsa byle bir usavurma kimi kavramsal karklklar ile bir tr
ovenizmin bilekesinden kaynaklanyor. Kltrlerin badaahilir
lik ve benzerlik konularn uluslararas siyasal tutumlar ve lke ka
muoylarnn ynelimlerinden ayrt etmek gerek. Buna ilikin ola
rak vurgulamak istediim iki nokta var: nce, yukarda da deindi
im gibi, "milli kltrmzn" u aamada byk blmyle yerel
olduunu saptamak istiyorum ve vurgulayarak sylyorum, ka
nmca, onun evrensellie ulat ynleri Grek kltryle elien
deerler tamyor. Kald ki, evrensel dzeyde Grek kltrn a
lar nce benimsemi olan rnein Cermen kkenli halklarn da ye-

56
re! dzeyde kendi milli kltrleri, zgn folklorik farkllklar var
dr ve bunlar o ayn genel ereve iinde kendilerine zg ynleri
ni srdrebilmilerdir. Bir baka deyile "ada uygarl" benim
semek, yerel dzeyde milli kltrmz yitirmek pahasna gerek
leecek bir ey deildir. Deiimler ve etkilenimler olacaktr ama
bunlar zaten kanlmazdr; kltrler duraan olgular deildirler.
kinci olarak da kimi kez gzden karlan nemli bir nokta
y gndeme getireceim: Grek kltrnn yaps ve eleri bizim
milli kltrmz iinde zaten olduka belirgin bir biimde yer al
maktadr. Yalnzca Cumhuriyet dnemiyle birlikte kapsn aralad
mz Bat bilim, sanat ve dncesinin bizde bugne dein olu
turduu birikim dolaysyla deil, Anadolu'da yzyllarca Helen
lerle birlikte yaam olmaktan, Osmanl mparatorluu olarak
kendini Bizans'n varisi saymaktan dolay da bu byle. 1 920' 1erin
banda gerekleen g olayna dein Anadolu ' nun birok blgesi
26-27 yzyl boyunca srekli olarak Helen yerleimlerine mekan
olmutur. Bu halk son 4-5 yzylda dilsel olarak aznla dm
olmasna karn 1 2 . yzyldan beri Anadolu 'da siyasal egemenlik
kuran Trkleri nemli lde "Helenize" etmitir. zellikle Fa
tih 'ten sonra, Trkler Yunanllar' a kendi deerlerinden a ladklar
gibi, din ve dil dnda (ki buna rksal karma da giriyor) olduka
ykl bir Helen mirasn da benliklerine maledip sindirmilerdir.
Mimarlk, mzik, ssleme sanatlar, yerel dans, yemek ve benzeri
"folklorik" alanlarda, tpk tersi yndeki etkileim gibi, Trk klt
r zerindeki belirgin yunan etkisine kr kalmak da batllk olur.
Ksacas, adn nasl koyarsak koyalm, hem evrensel hem de yerel
anlamdaki Grek kltryle bugn iieyiz. Bu kltr bizim iin ne
almaz derecede yabancdr ne de korkulacak bir eydir.
Peki ya Hristiyanlk? ada uygarlk denilen eyin kke
ninde o da yatmyor mu? Dininden soyutlanm bir Bat kltrn
nasl anlar, nasl benimseyebilir, nasl yeniden retiriz? Onaylamak

57
gerek ki, tam olarak anlayamayz. Evrenselin deerini vermek
dorultusunda ne lde eitimli olursak olalm, rnein bir
Chartres katedralinde ya da Michelangelo'un Pieta'sndaki estetik
deerin nemli bir parasn oluturan ierii, bu yaptiara ivme
veren ve onlara sinmi olan duygu ynn, o dinin dndan tam
olarak kavrayamayz. Bu, Bat kltrnn dinden soyutlanm b
lmn benimseyemeyeceimiz ve yeniden retemeyeceimiz an
lamna gelmiyor. Byle bir eyin gerekleebilir olmas, belli bir
dinin kltrdeki zsel nitelikler arasnda yer almadn, birbirle
riyle iie rlseler bile dinin kltr btnnden ksmen soyutla
nabilir bir ey olduunu gsteriyor olabilir. Bunu tartmak istemi
yorum. Yalnzca, kltr paketinin farkl bir din temelinden olsa da
benimsenebildiini ve yeniden retilebildiini vurgulamay ama
lyorum. Bat uygarlnn Hristiyanl kabul edii, yzyllar bo
yunca pagan bir din ortamnda serpilip gelitikten sonra gerekle
mitir. Yine de, kltr paketinin farkl bir din temelinden benimse
niinin tarihteki en arpc ve parlak kant Ortaa slam bilim ve
felsefesidir.
slam uygarl Helenistk dnemde Orta Dou blgesine b
raklan Grek kltr damgasn byk younlukla kullanm, ykse
li dneminde bu kltr yapsn birok adan kendine temel kl
mtr. Farabi, bn Sina, bn Rt gibi byk slam dnrlerinin
paylatklar kltr yaps ve bunun temeli, yerel nitelikler tesine
geen blm sz konusu olduunda, Grek uygarlnn ta kendisi-
. dir. Tpk Bat dncesinde olduu gibi, bu filozoflar arasnda da
tartlan ve bavurulan felsefi yetke (otorite) odaklar Platon ve
Aristoteles 'ti. slam dn r ve bilim adamlar hem sorunlarn sei
minde, hem de yntemde, Eski Yunan geleneini aynen srdrm
Ierdir. Bence felsefe ve bilimin snrlar dnda kalan, ancak onlar
gibi bir dnsel etkinlik olan Tasavvuf da, slam 'da Platon ve Ye
ni-Platoncu etkiler zerinde benimsenmi bir dnya grdr.

58
Kltr ve evrensellik balamnda ele alacam son konu, dil
ve bunun bilimsel varlmzla ilikisi olacak. Diller kltrlerin
kimlii gibidir; onlar ayrt eder ve kendi iinde btnletirirler.
Diller ayn zamanda kltrleri belirleyen dnme ve kavram ya
plarnn aynalar, toplumlarn yaratc etkinliklerinin balca ara
larndandr. Toplumsal yaam ve dolaysyla retim iin zorunlu
olan iletiim de, edebiyat ve bilim de, dille yaplr. Bilim dille ya
plmak zorundadr, nk bilginin tek ifade yolu dildir. te yandan
dil yerel bir olgu, bilimse evrenseldir. Latince ya da ngilizce gibi,
yerellikleri etki dolaysyla yaylm doal dillerin durumunu bili
min ve matematik gibi yapay dillerin evrenselliinden ayrt etmeli
yiz. Bilim yaparken doaca evrensel olan yerel bir arala retiyo
ruz.
Yukarda Trkiye 'nin u aamada bilimsel aratrma alann
da olduka geri olduunu belirttim. Dnya bilimsel yayn birikimi
ne yaptmz katk, bizden nfusa kk, hatta siyasal ve ekono
mik adan daha az gelimi birok lkenin bu alandaki baarlar
n arkadan izliyor. Bunun balca gstergesi, yayma kabul iin ba
msz hakem kullanan uluslararas bilimsel dergi ve kitap yaynla
rnda Trkiye kaynakl yaptlarn yer al orannn dkldr.
Uluslararas aratrma etkinliine matematik kullanan doa bilim
lerinde yaptmz katk, toplum ve beeri bilimlerdekinden daha
byk. Sonraki dallarda da Trkiye 'yi konu alan aratrmalarm
Zin oran evrensel konular ileyen almalarmzdan kat kat fazla.
Bilime dnya apnda katk yapabilmenin bir zorunlu kou
lu, ilgili alanlardaki klasik ve gncel yaynlar gereince izlemek
tir. Katky bunsuz gerekletirme olana yoktur. Bilimsel aratr
maya olduka ge balam olan toplumu muz iin bu a dan
nemli bir engel var: Braknz gncel yaynlar, bilimin klasik ya
ptlar bile henz eksiksiz olarak Trkeletirilebilmi deil. yle
grnyor ki, biz bugnn Trkleri iin bilime uluslararas dzey-

59
de katk yapabilmek, yaygn bir bat dilini belli bir yetkinlikle kul
lanabilir olmaya bal. Gerekli yetkinlik dzeyiyse bilim dalna
gre deiebiliyor. rnein bir bilim dal ne lde matematik kul
lanyorsa, doal dile o lde az yk brakyor ve o dal yabanc
dilde izlemek ve ifade etmek de o lde daha kolay oluyor. Buna
karlk bir bilim dal ne lde kuramsalsa, uygulamal dallara g
re daha gelikin bir kavramsal dilegetiri becerisi gerektiriyor. De
mek ki uygulama yn daha az olup matematii daha snrl olarak
kullanan bilim dallarnda, zellikle de felsefi dncede uluslara
ras katk yapmak, yabanc dili ok daha yetkin bir biimde kullan
may gerektiriyor. Bu dzeyi elde etmenin yolu nedir?
Doal olarak ilk koul, zerinden evrensel bilime alnacak
yabanc dili, orta renim iinde, ya da niversite dil hazrlk snf
Iarnda, bu dille bilimsel konular hi olmazsa giri dzeyinde izle
yebilecek biimde renmektir. Oysa genelde, bu koul szn et
tiimiz ama iin yeterli olamayacaktr. Dzeyli bir yabanc dil
eitimiyle bilim eitiminin bir arada salanmalar bile, zellikle
sembolik dil kullanmayan alanlarda, amaca ulatramaz. Ayrcalk
lar elbet vardr ve olacaktr; ancak bu, saptamann geneldeki geer
liliini deitirmiyor. Kanmca ama ynnde yeterlilie yakta
mann yolu, renilen yabanc dil ve bilim daln iie rmek, bili
mi o yabanc dille renmek, yani o kii iin bir bilim dili konu
muna getirmektir. Bilimi akc olarak o dilde dnp yazabiirnek
gerekir, nk onu aklda srekli eviri yaparak izlemekle etkili bir
sonu alnamaz. Ksacas, evrensel bilimin birok dalndaki ara
trma ve ilerlemeye katlabilmek iin, en azndan kimi yksek
renim kurumlarmzda, yabanc dilde eitim yapmak gereindeyiz.
Bylesi bir eitim, derslerini yabanc dilde yeterli bir ierik zen
ginliiyle sunabilen, nitelikli bir retim kadrosu ve her yl bilim
den o dilde en az birka bin sayfa okuyan, dnem devleri yazan,
tartan bir renci kitlesi gerektirir. Bu yol l a daha ok aratrmac

60
yetitirip, uluslararas katkmz artrr, belli dallarda Trk bilimi
olarak yetkinlik ve giderek nderlik kazanp gelenekler oluturur
sak, o alan larda bilim yapan yabanclar da Trke kullanmak ge
reiyle kar karya brakrz. Ne var ki o gnler gelene dein, bir
ok dalda ana dilimizin tesine amadan zgnlk yaratmamz,
aktarmacl, yaltlml ve bilimsel geri kalml yenmemiz
ok gtr.
Ya Trkemiz? Trkeyi bilime ara olarak kullanmazsak,
bilimi Trke yapmazsak, ana dilimiz nasl zenginleir; bir bilim
dili olmann temelini ve kavramsal yapsn nasl kazanr? lkede
ki btn yksek renim ve bilimin yabanc dille yaplmasn ne
riyorum. Ayrca byle bir eitimin gerektirdii yabanc dil bilgi
dzeyi kolayca elde edilen bir ey deildir. Unutmamal ki, eitim
dilindeki yetersizlik eitilen biliminde niteliini drr. Toplum
lar i blmyle yaarlar. Yabanc dilde renime ilikin doru
yol. kurumlar arasnda bir i blm oluturmaktr. Bilimi Trke
reten niversitelere, bilimi Trke yapan, yayan, Trkeye akta
ran ve gelitiren bilim adamlarna gereksinim olduu gibi, bilimi
yabanc dilde yapan, daha az saydaki kurumlara da gereksinim
vardr. Ksacas, u an Trkiye'de zaten var olan durum iyiletirile
rek korunmaldr. Bunun haksz bir sekincilik ierdiini ne sren
bir halkl bu noktada snrlamak gerekir, nk ortalamay
amalamak ou kez ondan stn olan niteliklerden vazgemeyi
gerektirmitir. Ayrca hi kimse, eitim ve bilimi Trke yapanla
rn da yksek deerli bilimsel almalar retemeyeceklerini ne
sremez. u aamada dnyaya nderlik edemeyen bilimimiz, an
lamsz gurur kayglarn da bir yana brakarak, raklk dnemini
gerektii gibi yaadktan sonra zaman yitirmeden ustala adm at
mak gereindedir. Gerekiyorsa, bir blmmz bilimi belli bir d
nem boyunca bakalarnn dilinde yapmay srdrmeli , onu bu or
tamda gelitirmelidir: rakl kendine yediremeyen, bundan yan

61
izmeye alan, gnn birinde usta da olamaz.
Kimi zaman, eitimin yabanc dilde yapm kimselerin ana
dillerini bozuk bir biimde kullandklar ne srlyor. Bunu ne
srenin, eitimini Trke yapan herkesin dzgn bir Trke kulla
np kullanmad zerine de dnmesi gerekir. B ilim eitiminin
hangi dilde yapld konusu, dilini zenle kullanmak ve bu konu
da duyarl olmakla kartrlmamaldr. Gerekli zeni gstermeyen
kii, bilimi hangi dille yaparsa yapsn, Trke'yi bozuk kullana
cak, duyarl davranp dikkat ederse doru yazp konuacaktr.
Yabanc dille alan bilim insanlar Trke yaynlar da yap
mal, lke bilimine "ieriden de" katkda bulunmaldrlar. Bu katk
ada gelimeleri Trke 'ye kazandrmak asndan byk bir de
er tar. Ne var ki, zellikle bu insanlarn Trke yaynlarn salt
olarak dil asndan yermeyi alkanlk edinmi bir kesim vardr.
Hakl olduu yerde bile, bu tr eletirinin dengeli ve yapc olmas
gerekir. nk hedef ald ey edebiyat deil bir bilim etkinlii
dir. Yerdii yaznn bilimsel ieriini gzard eden salt dilsel eleti
ri uzun dnemde kendi yazarn g durumda braknakla kalmaz,
lke bilimine ana dilinde de katkda bulunabilecek kimseleri sindi
rip rktrnek gibi zararlar verir.
Bir baka eletiri, yabanc dilde bilim yapp dnmenin o
dilin kltr balamna, onun ierik kalplarna balanmay, ierdi
ini, dolaysyla bu yapy Trke'ye sonradan aktarmann yoz bir
ey olduunu ne sryor. Trke 'nin dnsel ve kavramsal yap
sna uygun bir bilim ve dnceninse, ancak Trke iinde zgn
olarak retilip yaplandrlabileceini savunuyor. Kanmca bu yak
lam biimi, doruyu ve yani doal dile baml klarak bilimin
evrensel niteliine kr kalyor. Bu tutum, bilimin nermekrini ku
rama bal gren btnsekiliin de olduka telerine aan bir
"kltr grecilii". Bilimi ve dnceyi Bat'dan ithal ettiimiz ve
henz bunun zerine byk zgn yenilikler kurmay baaramad-

62
mz dorudur. Ancak, bu yazda gstermeye altm gibi, by
le bir "ithalatn" yoz olduu sav dayanakszdr. Bat uygarlk ve
bilimini benimserneyi seen Trkiye, evrenseli sindirmeye ala
rak kendi yerel kltrne aykr den bir ey yapm deildir.
Szkonusu eletiri, Bat 'da gelitirilen bilim ve dnceyi aktar
maya balaymzdan nceki be alt yzyllk dnemde bu tr et
kinliin nasl dnda kaldmz gzard ediyor; varl tartmal
olan bir bilim ve dnce temeli zerine zgnlk yaplandrabile
ceini dlyor.
"Dilimizden mi dn vermeliyiz, yoksa bilimden mi?" gibi
bir seim gerekmemeli. Bu alanda yapc uzlamlarn her noktada
bulunabileceine inanyorum. Yine de, nemli bir gerei gzard
etmemeliyiz: Uzun dnemde kltrler yaratmay baardklar z
gn evrensellik lsnde kalc olabilmektedirler. nmzdeki
zamanlarda, bilirnde sz sahibi olmakszn kltrde bamszln
korumak giderek olanakszlaacaktr. nk iletiim olanaklarnn
hzla younlat dnyamzda yerelliin kendi zdeliini d et
kiler karsnda uzun sre korumak ans artk daha azdr. Evrensel
yaratclklaryla parlayan kltrler brlerini etkileyip deitir
mektedirler. Ekonomi ya da askeri gce dayanan kltr etkisiyle
gelip geicidir. rnein daha ilkada bile, Roma elindeki Eski
Yunan, o byk imparatorluun kltr yaamna egemen olabil
mitir. Dilimizi de kapsamak zere yerel deerlerimizden zveride
bulunmak gereinde deiliz; ancak onlar en iyi biimde koruyabi
leceimiz yolu da doru saptamak zorundayz. Bu yol var gcyle
yerellie sarlmaktan deil, evrensellikte gsterilecek baardan
geecektir.

63
YAYGIN FELSEFE EGiTiMNN NEM

( 1982)
Toplumumuzda felsefe eitiminin nemini kavrayanlarn
pek de geni bir kitle oluturduklar sylenemez. Bu eitimi haket
tii ciddiyetic deerlendirmeyenierin tutumlar, genellikle onu ya
nemsenemek ya da erte/emek biiminde belirir. Felsefe eitimini
nemseyen biroklarnn kans, kalknma abasnda olan bir lke
nin asl gereksiniminin fen bilimleri dallarnda yetien, uygulama
ya dnk formasyonlu kiiler olduu ve bu adeta yere basmayan
soyutluktaki disiplinin, rnein mhendis olacak bir kiiye katks
nn "kukulu" oluu bir yana, bir zaman kayb oluturaca ynn
dedir. Bu tr kanlarn olumasnn nedenlerini toplumumuzun fel
sefeye olan geleneksel ilgisizliinden, son zamanlarn kltr bo
luuna, geri kalmlktan bilgisizlie dek eitli etmenlerde araya
biliriz. Oysa kanmzca btn bunlar, yine felsefe eitiminin nemi
ve gerekliliini vurgulamaktadr. Amacmz felsefe eitimine ne
den gerekli arln verilmediini aratrmak deil, bu arln
neden verilmesi gerektiini aklamaya almak olacaktr.
Felsefe eitimini ertelernek tutumu da, kimi kez, bu eitimi
nemsememek tutumunun kkenierinden kaynaklanr. Kimi kez
felsefeyi, ona duyulan bir sayg perdesi arkasnda yine soyutluk ve
gln bahane ederek, kiilerin 'asl' eitimlerini tamamladk
tan sonra, isterlerse ilgilenebilecekleri bir alan olarak deerlendirir.
Bu tutumun da ilki lsnde yanlgl ve ulusal kltre zararl ol
duu vurgulanmaldr. Felsefe yapmann bir zihin akl, ok bo
yutlu kavray ve mantksal salamlk olmak yerine, ussal denge
nin bozulmasndan bir nceki aama olarak grlebildii ve Ro
din 'in Dnen Adam yontusunun (asl ad "le penseur" yani "d-

64
nr"dr) akl hastanesinin kapsna konduu bir lkede yayo
ruz. Felsefenin gerekte ne olduunun tantlmasnn ve znn
(akl kartrmak bir yana) dnceyi dzenlemek olduu gerei
nin retilmesinin balca yolu yine felsefe eitimi olduuna gre,
bu eitimin daha yaygnlatrlmas ve iyi bir dzey kazanmas,
zellikle lkemiz iin nemli bir gereksinimdir. Bu adan bakld
nda, Trk Milli Eitiminin lise programlarnda felsefe dersinin
bulunmasn ok ileri ve uzak grl bir uygulama olarak deer
lendirmek gerekir. Ancak uygulamann daha yaygn ve etkili bir
biime dntrlmesinin belirgin yararlar olaca kansndayz.
rencisinin nitelii asndan iki tr felsefe eitiminden
sz edebiliriz: B iri yaygn ya da rencisinin ileride felsefede
zelletirmesi amalanmadan yaplan eitim, br de felsefeci
yetitirmeyi amalayan eitim. lkinin kapsad renci saysna
oranla ikincinin ok kk kaldn biliyoruz. Burada zellikle
zerinde durmak istediimiz bu birinci tr, yani yaygn felsefe ei
timinin nemidir. kinci tr bir eitimin nemi, en azndan, birinci
nin neminin gerektirdii bir koul, yani birinci tr eitimi sala
maya ynelik kadrolar oluturma gerei olarak zaten ortadadr.
Yaygn felsefe eitiminin yolunu tkayan yukardaki iki sava
bir kez daha bakalm:
1 - lke olarak asl gereksinimimiz olan fen ve buna bal
uygulamal dallarda yetien kiiler iin felsefe eitimi gereksiz ve
boa giden zaman niteliindedir.
2- Felsefeyle meslekleri dnda ilgilenmek isteyenler, bunu
kendi istek ve giriimleriyle, asl eitimleri dnda ve sonrasnda
yapabilirler.
Bu savlara kar vurgulamak istediimiz nokta, bir fen bili
mi eitimi asndan felsefenin hi de zaman yitirmek olmayp,
tersine ertelenmemesi gereken bir birikim olduudur. nk yay
gn felsefe eitiminin gerek yarar verdii bilgi birikiminde deil,

65
renciye salad dn biimindedir. Felsefe bilgi birikimi,
bu konuda zellemeyecek kiilerce birok baka bilgi gibi, ana
izgileri dnda, unutulup yitirilecektir.
Yaygn felsefe eitiminin nemi, salad dn biimin
dedir, dedik. Nedir bu dn biiminin temel nitelikleri ve bun
larn ierdii yararlar? Burada balca nitelik sayacaz. Felsefe
eitiminin bunlardan ilk ikisini dorudan saladn, ncs
iinse salam bir temel hazrladn ne sryoruz.
a) Dnce, aklama ve inanlarn ussal eletirisi yetenei
ni oluturmak ve gelitirmek.
b) ok boyutlu dnce yeteneini oluturmak ve gelitir-
rnek.
c) Sonuca gtren dnce yeteneine temel oluturmak.
Eletiri yeteneini hemen herkeste bulabiliyoruz. Bu, oku
mu olmaya bile gerek gstermeyen ve zellikle toplumumuzda
(utanga veya ok saygl bir aznlk dnda) geni yaygnl olan
bir eilimdir. Ancak bu durumda, olumlu ve retken olmaktan
uzak bir etkinliktir. Felsefe eitiminin salad, gerekten eletir
neye deecek noktalarn grlmesi ve yaplan eletirinin ussall
dr. Ussal eletiri, kar k aklc temellere dayandran ve onu
salam bir mantksal ereve iinde ynlendiren eletiridir. Ussal
eletiri dorudan veya dalayl olarak, bir uslamlamaya dayanr.
Ussal olu nitelii, eletirilenin, varsa, yanln ortaya koyma a
sndan yapc, temelsiz veya duygusal kar klar nleyii a
sndan da olumsuzu snrlaycdr. Bir grn yanllk ve zayf
lklarn kavrayabilmek ve daha olumluyu seebilmek, hereyden
"
nce bu akladmz ussal eletiri yeteneinden geer. kinci ola
rak ise, yine felsefe eitiminin salad ok boyutlu dnce yete
neini gerektirir. ok boyutlu dnceden, sorunlara birden ok
yaklam yolu bulup kullanabilmek yeteneini anlayabiliriz. ok
boyutlu dnmek, mantksallk erevesinde belirli bir amaca y-

66
nelik olarak birden ok almak tasarm gelitirebilmektir. An.cak
bundan da nce, zm amalanan sorunu en ak ve seik bi
imde belirlemek ve kavramaktr.
Felsefe eitimi, mantsal izgiyi salam bir biimde izle
mek, almaklar kavramak ve dncenin yanlgl yanlarn ussal
eletiri yeteneiyle ayklamak olanan saladndan, dnceyi
mantksal sonucuna gtrme yeteneine de gereken temeli salar.
B ireime (Senteze) ulaabilmenin dnsel atsn kurar. Ancak
bu, bireime ulamay salar anlamnda alnmamaldr. B ireime
ulaabilmenin gerekli koullarn salamak felsefe eitiminin gre
vi iken gerisi kiinin doal yeteneklerine kalyor. Varsa, bu doal
yetenekierin en iyi biimde kullanlmalarna olanak verecektir fel
sefe eitimi ...
imdi ana sorunumuza dnebiliriz: Yaygn felsefe eitimi
nin salad ve yukarda aklanan dnce biimi neden gerekli
ve zellikle fen dallarnda eitim gren kiiler iin neden nemli
dir? Bunun yantlarndan birini, eitimin bir genel amac olutura
caktr. Yetimi ve okumu insanmz, dncesi programlanm
bir bilgisayar gibi alan, sradan bir teknisyen olarak deil, kl
trl bir kii olarak eitmek isteriz. Bu kltr temelinin en nemli
verilerinden biri, sze konu ettiimiz dnce biimidir. Yetimi
kiilerimizin kltr temeline sahip olmalar kendi bireysel dzey
lerini ykseltmez, onlarn yaatp kurduklar ulusal kltr de daha
yksek ve zgn yaparak takliti ksrl ama olana salar.
Ulusal kltrn zgnle kavumas ve kltrde hocalama d
nemlerini atlatmak, hereyden nce yetimi kiilerin kltr asn
dan taleplerinin ve beklentilerinin yksek olmasndan kaynaklana
caktr. Sanat, edebiyat ve dnrn st dzeyde yapt retebil
mesi bu beklentinin dzeyine sk skya balanr.
kinci bir nokta, felsefe eitiminin salayaca dnce bi
iminin kiilere, kendi zelleme alanlar dahil, her konuda derin-

67
leme ve yzeysellikten kurtulma eilimini verebilmesidir. Uygu
lamal dallarda olsun, brlerinde olsun, kurarn ve teknolojiyi ge
limi lkelerden hazr alarak uygulamak bilgi ve kltr bamll
yaratmaktadr. Uygulamay kuramndan balayarak teknolojisiy
le birlikte temelden retmek yzeysellikten kurtulmaktan geer.
Yaygn felsefe eitiminin nem ve gereini gsteren belki
en somut nokta toplumumuzda ideolojik akmlarn geni genlik
kitlelerinde ,e denli eletiriden yoksun ve banaz bir biimde yay
gnlatdr. Okumu veya okuyan birok insanmzdaki dnce
ve ussal eletiri darl ve hazrlkszl, elimize verileni sorgusuz
onaylamamza ve onun ancak yar bilinli, fakat fanatik bekileri
olmamza yol ayor. Burada ama u ya da bu ideolojiyi eletir
rnek deil, insanlarmzn bunlar onaylay ve benimseyi biimi
dir. ok boyutlu bir zgr dnce boluu yaratmakta ve ideolo
jik sloganlarn sorgusuz zmsenii de bu boluu doldurmaktadr.
Eer rencilerimiz gerektii gibi bir felsefi eitimden gemi ol
salard, ideolojilerle olan karlamalar baka sonular dourur, en
azndan fanatikliin yol at vur kr ortamna srklenmezlerdi.
Son olarak da belirginletirmeye altmz dn bii
minin deerini, toplumumuzda bir sredir gzlemlenebilen ahlak
boluuna getirebilecei are asndan vurgulayalm. Ahlaksal ni
telik tayan h trl seimde, kaba igdler, ilkel toplum kural
lar veya son zamanlarn yaygnlaan lt, ksa dnem yararcl
yerine hem ussal deerlendirmelerin hem de daha soylu ilkele
rin arlk kazanabilmesine, yaygn felsefe eitiminin katks b
yk olabilir.
Eer yaygn felsefe eitiminin nemi yeterince vurgulana
bildiyse, imdi bir iki nerinin ana izgileri verilebilir. Kanmzca,
nce gereken etkili bir lise felsefe eitimidir. Liselerde verilen fel
sefe dersi yaygnlatrlmal ve saat says olarak yeterli dzeye
karlmaldr. Ancak dersin ierii, skc bir "hangi filozof ne de-

68
mi" sralamas niteliinden kurtarlmaldr. Felsefe sorunlar en
ak biimde, renciye mal edilerek, ortaya konmal ve bunlarn
zm dorultusunda, renciyle birlikte, bir tartma havasnda
yaplan dnce ve ussal eletiri altrrnalar, derslerin ana amac
olarak yrtlmelidir. Ayn dorultuda, niversitelerin ilk snfla
rnda da felsefeyi servis dersi olarak yaygnlatrrnann yararlar,
kanmzca, ok uzak olmayan bir gelecekte somut olarak gzlem
lenebilir.

69
TRKYE VE DNYADA
FELSEFE ARATIRMALARI

(1997)
Bilim evrelerinde arada bir soruluyor: Dnya felsefesinin
geliimine katklan asndan Trk felsefecileri neredeler? Trki
ye' de yaplan felsefe aratrmalannn dnya felsefesinin zenginle
mesindeki pay nedir? Bunu dnrken uluslararas yaymianm
felsefe aratrmalarndan sz etmek durumundayz, nk deeri
ne olursa olsun, yerel kalan bir aratrma, felsefenin dnya apn
daki geliimine dorudan bir katk yapamayacaktr. Aratrmalar
dnyada o konuyla ilgilenen tm felsefecilerin kullanmna ve
eletirisine sunulmu olacak biimde, evrensel olarak izlenen bi
limsel dergilerde yaymianm olmallar. Byleleriyse, ounlukla
atf endeksierince taranan dergiler oluyor.
Atf endeksierince taranan dergilerde yaplan felsefe yayn
olarak, Trkiye 'nin dnya dncesine katks (zellikle nfusu
muz dnldnde) ok snrldr. TBA bnyesinde yaplan bir
aratrrn ada( l ) dnya lkeleri arasnda Trkiye' nin fen bilimlerin
deki yayn performans asndan 34'nc srada olduu belirtil
miti. te yandan, sosyal ve beeri bilimler alannda Trkiye'den
kaynaklanan uluslararas yaynlarn sayca fen bilimlerindekinin
ancak yzde 5 ' i kadar olduu, fakat bu alanlardaki yayn retimi
nin dnya genelinde zaten daha az oluu dolaysyla, Trkiye'nin

1) "SCI, SSCI ve A&H Citation Endeksi Verilerine Gre Trkiye'de Sosyal


Bilimlerin Yayn Performans", A.Denkel, . Katba, N.K. Pak ve .
Pamuk. bu alma daha sonra "Sosyal bilimcilerimiz fencilerimizden geri
deil" balyla Cumhuriyet Bilim Teknik'te (20 Temmuz 1 996) yaym
land.

70
sosyal ve beeri bilimlerde de dnya 34'ncs olduu ortaya k
mt. 1 980- 1 995 arasnda Trkiye kaynakl toplam 1 69 1 8 fen bili
mi makalesi yaymlanmken, sosyal bilimlerdense yalnzca 1 97
yaynn gerekletii anlalyor: Trk sosyal bilimcileri beeri bi
limcilerin 4.5 kat, fen bilimcileriyse 85.8 kat niceliince zgn
aratrma yayn yapmlar. Yine de dnya sralamasnda Trkiye
1 995 ylnda beeri bilimler alannda 20 yaynyla 37'nci olmu.
Greceli olan byle bir sralamada felsefe yayn asndan
da benzer bir yerde bulunuyor olabiliriz. Ancak bu, bata sorulan
soruya tatminkar bir yant deil, nk dnya felsefe aratrma et
kinliine yaptmz katknn yine de pek zayf olduu gereini
deitirmiyor. Benim sayabildiim kadaryla, ayn onbe yllk d
nem iinde atf endeksierince taranan felsefe dergilerinde yaymla
nan Trkiye kaynakl yazlarn toplam yalnzca13. Yani, lke ola
rak ylda bir makale bile yaymlayamamz ! 1 980-95 arasnda
Trkiye' nin rettii, atf endeksierince taranan dergilerdeki toplam
makale says 1 7998 olduuna gre, felsefenin bu pastadan alm
olduu pay 1 384'te 1 ; yani yaklak yzde 0.007. Bu veriler n
da lkemizde felsefe aratrma performansnn olduka yetersiz ol
duunu onaylamak zorundayz.
Bu durumun eitli nedenleri var. ncelikle felsefeye kl
trmz iinde zgr, dizgesel, eletirel ve argmantatif bir dn
ce biimi olarak yer verilmeye balanmas zerinden bir yzyl bi
le gemedii, toplumun kimi kesimlerinde felsefeye bugn bile
kukuyla bakld, dolaysyla onun henz emekleme dnemini
yayor olmasn doal karlamak gerektii ne srlebilir. Henz
ne felsefe eitimimiz yeterli bir dzeye gelmi durumda, ne de ge
nel olarak aydnlarmz felsefecilerimizden amatrl aan bir
retim bekliyorlar. Kulaa ho gelen soyut ve kark anlaml baz
eylerin konuulmas, ya da retorikle sslenmi birka felsefe kli
esi, birok durumda talebi btnyle karlayabiliyor. Felsefeciler

71
kolayca nlenip kimi kk evreler iinde "byk dnr" na
mn kazanverince de daha iyisini yapma isteini yitiriyorlar.
nemli baka bir nokta, Trkiye'de "felsefe" yaptna ina
nan kimilerinin felsefenin gerek ieriinden hala kanyar oluu
dur. Bir kesim, felsefe dizgelerinin ieriini, filozoflarn dnce
lerinin mantksal yapsn, felsefe kuram, sav ve argmanlarn tar
tmak veya eletirrnek yerine, tm bunlar sanki bir kutu iine ka
patp, onlar hakknda "dardan" sz ederek, felsefe tarttna
inanyor. Birok felsefecimizi ilgilendiren konular "Platon bugn
yaasa ne yapard; Descartes fikirlerini ortaya attnda ne gibi bir
ruh hali iindeydi, bu fikirler gnmzde hali gncel midir, kadn
haklarna, bilimsel, teknolojik gelimelere ters midir uygun mudur;
felsefeci evre ve kent sorunlar hakknda nasl dnr; kltr ya
amnda, toplumsal sorunlar karsnda, yozlama vb. olgular
nnde onun rol ve grevi nedir; kavram m insan belirler yoksa
insan m kavram" gibi, daha ziyade "mnazara" konular. Kimi
meslekdalanm bana gcenmesinler, bence bunlarn hibir gerek
felsefe sorunu, felsefe aratrma konusu deil; bunlar tartmak
iin pek bir felsefe bilgisine, yahut felsefeci olmaya da gerek
yok.(2) Kald ki, bunlann pek az felsefe aratrmalarnn yaymlan
d dergilerin ilgilenecei trden konular. Biz felsefe aratrmala
rnda dnya apnda bir varlk gstermek istiyorsak ncelikle bu
alkanlktan kurtulmal, bu ksrl yenmeliyiz.
Dnya aratrma etkinliine katlmamz gletiren bir ba
ka nemli etmen de, bu etkinliin yabanc bir bilim dilini olduka

2) Sylediklerimin kimi uygulamal felsefe konularn (rnein uygulamal


ahlak tartmalarn) felsefeden dtamak anlamna gelmedii umarm
aktr. te yandan felsefe sorunu olduu halde bir tUrlU ap tesine gee
mediimiz "Felsefe nedir?" gibi bir tartma konusu var. Birok felsefeci
miz dnp dolap buna taklyor. Oysa bununla yetinmek, denize girmek
yerine kydaki kpklerle ayan slatmaya benziyor.

72
iyi bir dzeyde kullanmay gerektiriidir. Ancak unutmamal; pek
ok lke bu adan bizimle benzer bir durumda. Felsefe malzemesi
gibi, anlamas ve yazmas g olan bir eyi yeterli bir dzeyde iz
leyebilecek ve anlam inceliklerini yitirmeden ifadeye dkebilecek
lde bilmek gerekiyor bir yabanc dili. Felsefecilerinkiyle kar
latrldnda, rnein fen bilimcilerinin bu adan sorunlar ok
daha az; onlar konularn matematik diliyle ileyebiliyorlar.
Bilimcileri eitli amalarla deerlendiriyoruz. Bunu, yuka
rdaki gibi genel bir biimde dnmek yan sra, daha zel ama
larla da yapyoruz. rnein dllendirmeler, niversitelerdeki ata
ma ve ykseltmeler, ya da kimi bilimsel kurumlarn yelik seim
leri iin yaplan deerlendirmelerde bu i belli standart ve ltler
uygulanarak y:rine getiriliyor. Bu ltterin saptannda stn bir
bilimsellik dzeyinin zenle korunmas kukusuz esas olmaldr.
Ne var ki, dzeyi koroyalm derken, ltleri belli bir kesim bilinci
iin karlanmas olanaksz hale getirmek de tm bir bilim dalnda
ki aratrmaclara hakszlk olur. Kanmca felsefeye ilikin olarak
byle bir hakszlk durumuna dlme tehlikesi sz konusudur.
nk felsefecilerin aratrma performansn doa bilimcilerine ve
hatta sosyal bilimcilere uygulanan ltlere gre snayarak haka
bir deerlendirme elde etmek mmkn deildir. Bu durum, Trki
ye'deki felsefe aratrmaclnn yeterli bir dzeye erimi olma
yndan btnyle bamsz olarak geerli. nk felsefecilere bu
sz edilen ltler uygulanacak olursa, dnyada en nde glen
(kald ki, ana dilleri de ngilizce olan) felsefeciler bile snfta kala
bilirler.
Anglosakson dnyasnn yaayan dnrleri arasnda en
nde gelenlerden drdnn etkin alarna rastlayan 20'er yllk
zaman dilimterindeki yayn performansarna bir gz atalm.
l) W.V. Quine. ABD 'li; doumu 1 908; 1 948-68 arasnda
yayn performans: 3 zgn kitab ve kendi makalelerinin yeniden

73
basmndan oluan 3 derlemesi; atf endeksierince taranan dergiler
de yaymianm 22 makalesi ve bu dergiler dndaki yaynlarda
kan 38 makalesi var. Yl bana, l . l 'i atf endeksierince taranan
dergilerde olmak zere, toplam 3 makale yaymlanm.<J>
2) P.F. Strawson. ngiliz; doumu 1 9 19; 1 959-79 arasnda
2 zgn kitap ve kendi makalelerinin yeniden basmndan oluan 3
derleme yaymlanm. Atf endeksierince taranan dergilerde ya
ymlanm 9 makalesi ve bu dergiler dndaki yaynlarda km
28 makalesi var. Yl bana 0.46's atf endeksli olmak zere, 1 .8
toplam makale dyor.<4)
3) David Armstrong. Avustralyal; doumu 1 926; 1 966-86
arasnda 5 zgn kitab, kendi makalelerinin yeniden basmndan
oluan 1 derleme, atf endeksierince taranan dergilerde yaymianm
ll makalesi ve bunlar dndaki dergilerde 48 makalesi km. Yl
bana 0.5 'i atf endeksli olmak zere toplam 2.4 makale dyor.<5)
4) David Lewis. ABD 'li; doumu 1 94 1 ; 1 966-86 arasnda 3
zgn kitab, kendi makalelerinin yeniden basmndan oluan 2
derlemesi, atf endeksierince taranan dergilerde yaymianm 43
makalesi ve bunlar dndaki dergilerde 60 makalesi km. Yl
bana 2. 1 'i atf endeksli olmak zere toplam 3 makale dyor.<6>
Bu dnyaca nl dnrler, rnein bizim birok fen ve
sosyal bilimcimizden daha az yayn yapabilmiler; fen bilimlerinin
ltleriyle deerlendirilselerdi, zellikle 40'l ya da 50'li yala-

3) Bkz. Works and Ohjections: Essays on the Work of W.V. Quine, derieyen
ler D. Davidson ve J. Hintikka, Reidel, 1 969, s. 353-66.
4) Philosophica/ Subjects: Essays Presented to P.F. Strawson, der Zak van
Straaten, Ciarendon Press, Oxford, 1 980, s.297-300.
5) Ontology, Causality and Mind: Essays in Honour ofD.M. Armstrong, der.
J. Bacon, K. Campbel ve L. Reinhardt, Cambridge University Press, 1 993,
s. 275-83.
6) Philosophica/ Papers Ci lt II, David Lewis, Oxford University Press, I 996,
s. 343-55.

74
rnda iyi bir yerlere seilip atanmakta baya zorlanabilirlerdi. Bu
veriler nda ("eski-pozitivistlere" uyarak) dnyada felsefelerin
br bilimlerden "daha geri" kaldn ne srecek deiliz, herhal
de. Tersine, eer nde gelen felsefecilerin ortaya koyduu perfor
mans buysa, demek ki felsefi retimin br bilimlerinicine benze
meyen zellikleri var diyeceiz; onu baka bilimlerin standartlar
na gre deerlendirmek, ileklerle eftalileri ayn keseye koymak
gibi bir ey. Peki bu farkllk niye?

Zor ve Uzun Bir Ura


Felsefe, uzun bir alma sonucunda greceli olarak az mik
tarda retilen, dncenin younlatrlm bir zdr. Bir felsefe
aratrmas, gzlemlenen olgunun ve elde edilen sonularn yo
rumlanp betimlenmesiyle, art arda ve aama aama hasat edilebi
len makaleler biiminde gelimez. nk felsefe yazmak betimsel
bir ilev deildir. Felsefede yaplan, belli bir konuyu aklamak
amacyla deney yerine mantksal uslamlamaya (argmantasyona)
dayanan bir kuram, bir dnsel dizge gelitirmek ve onu giderek
daha tutarl, aklayc ve youn hale getirmektir. iyimser bir bek
lentiyle, 5 - 1 0 yllk bir felsefe almasndan 3-4 makale, veya bir
kitabn birka blmlk malzemesini elde edebilirsiniz.
Felsefe "stratejik" ya da iktisadi adan nemli saylan bir
aratrma konusu olmad iin, ona destek verebilen fonlar, baka
birok bilim alanndaki aratrmaya aktlan servetiere gre, yok
denecek kadar azdr. Bu nedenle, tpk felsefe aratrmalarn des
tekleyen burslar gibi, felsefe yaymiayan dergiler de hem sayca
azdr, hem de sayfa nicelii olarak kktr. Atf endeksierinde ta
ranan bir felsefe dergisinin bir yllk cildinin ortalama sayfa says
l OOO ' in altndadr.(?) buna karlk rnein benzer nitelikli bir fizik

7) rnein, Mind, Philosophical Review, Philosophical Quarterly, vb.


dergiler.

75
dergisinin bir yllk cildi, sayfa says olarak bunun on katn bul
maktadr.(8) Felsefe dergilerinde ylda 15 ila 30 arasnda makale
baslabilirken, bu biyolojide 100, matematikte 36 1 , fizikte ise 625
gibi saylara ulamaktadr.(9) Btn bu farkllklardan baka, atf
endeksierine giren felsefe dergisi says ancak 1 06 iken, matema
tikte 1 9, biyolojide 48 1 , fizikte ise 336 dergi vardr.
Kimi bilimlerde felsefeye gre aratrmac bana daha ok
yayn yaplmasnn bir baka nedeni de, TBA aratrmasnda be
lirtildii gibi, ok yazarl makalelerin ounlukta olmasdr. Felse
fede makale bana den ortalama yazar says 1 .5 ' i bulmazken,
bu say fizikte 4.5, biyolojide ise 7 'ye ulamaktadr.OO) Atf says
konusundaysa felsefenin deneysel bilimiere gre nemli bir fark
udur: Deneye dayanan bir aratrma, kendi savlarn o nunla
uyumlu sonular ieren ne kadar ok sayda baka aratrmaya
balayabilirse o lde daha salam olacaktr. Felsefe iin eilim
ters yndedir. Bir yaz (intihal durumuna dmernek iin yaplmas
zorunlu olan atf dnda) baka almalara ne kadar az dayandr
byorsa zgnl ve dolaysyla deeri, o lde byk olacaktr.
Bu nedenle felsefede atf olduka cimrilikle yaplan bir eydir.
TBA aratrmasnda da deinilen bir baka nemli konuya
geliyorum. Felsefede atf endeksierince taranan dergilerin, makale
leri yayna kabul oranlar, baka dallara gre kat ve kat daha d
ktr. Belli bir bilim dalnda, atf endeksinin tarad dergilerin
yayna kabul oranlarnn birbirlerine benzer olacan varsayabili
riz. Bu oran ayn konudaki dergiler arasnda byk farkllklar ta-

8) Bkz. Nuclear Physics. Biyoloji iin rnek alabileceimiz American Jour


nal of Human Genetics' in sayfa bykl felsefe dergilerininkinin iki
kat olup ylda 2500 sayfay bulmaktadr. Matematie rnek olarak d
nlebilecek Journa/ ofAlgebra ise ylda 7000 sayfaya ulamakadr.
9) Bkz. Bir nceki dipnoa sz edilen dergilerin 1994 ve 1995 cilleri.
10) Bkz. yukanda deinilen dergilerin 1 994 ciltleri. Bu dergilerde fizikte 27
yazarl, biyolojideyse 48 yazarl makalelere rastlamak olanakl.

76
sayd, yayn yapmak bir akademik baar gstergesi sayld iin,
kabul oran yksek olan dergilere daha ok yaz gnderilir ve so
nuta bylesi dergiler ya srekli olarak byr ve ayn alandaki
br dergileri yazarsz brakrlard, ya da belli bir noktada doyuma
ular, yaz kabul oranlarn brlerininkinin dzeyine drrler
di.
imdi eitli alanlar arasnda bir karlatrma yapalm. Fi
zik dergilerine rnek olarak aldm Nuclear Physics'in kabul ora
n yzde 50'dir. Sosyal bilimler alanna girdiimizde bu orann
keskin bir biimde dtn gryoruz. Birka rnek: Journal of
Economic History % 1 7 , American Economic Review % 14, Cog
nitive Psychology % 1 5 , Psychological Bul/etin % 1 5 , Journal of
Personality and Social Psychology % 1 3 , Psychological Review %
l l ve American Psychologist % 1 0. Felsefedeki oraniarsa daha da
dk: American Philosophical Quarterly % 1 0, Philosoph and
Phenomenological Research % l l , British Journal for the Philo
sophy of Science % 8, Southern Journal of Philosophy % 7, The
Journal of Philosophy % 5, The Philosophical Review % 5 ve
Mind % 4.3.
TBA aratrmasnda kitaplarnn sosyal ve beeri bilimler
iindeki birincil nemi de vurgulanmt. Ne var ki, felsefede ulus
lararas bir yaynevinde kitap bastrmak bir tr ksr dngye gir
meye benziyor. Yaynevleri, adlar meslek evresinde n kazanm
olmayan yazariara yatrm yapmaktan kanmakta ve bunlarn ya-
ptlarn basmakta isteksiz davranmaktadr. Hele Trkiye gibi he
nz felsefi baarlaryla gz doldurmam bir lkeden gnderilmi
bir metin kendiliindeki deeri btnyle bir yana, saygn yay
nevleri asndan bir ticari risk olarak grlecektir.
Kitap bastrmann gl ve kitap olarak yazlan metinle
rin ancak pek kk bir blmnn haslabiliyor oluu, yaymla
nan kitaplarn genel niteliini ok yksek tutan bir etmendir. Bu

77
da, yarta bir ans olmas iin, kitap niyetiyle yazlan bir metnin
gerekten yetkin olmasn gerektiriyor. Oysa yetkinlik, zorunlu
oluuna karlk yeterlilik salamaktan maalesef uzaktr.
Felsefe Yaymlama Klavuzu balkl kitaptaO 1 ) stn nite
likli bir kitabn kendine nasl olsa bir yaymc bulabiiecei kans
na kar yaplan uyarya bakalm: "Bizce bu fazlasyla iyimser bir
beklenti olur, nk eldeki veriler bunun tam tersinin geerli oldu
unu gsteriyor. Her eyden nce, yirminci yzylda yaynclk ti
cari bir i olmutur. Kar amac gtmeyen bir niversite yaynevi
asndan bile, bir metnin yaymlanp yaymlanmayaca karar
verilirken, onun nitelii yan sra, birok baka etmen de gz n
ne alnmaktadr. .. kinci olaraksa, dergi yaymclyla karlat
rldnda, kitap yaymcl eitliksiz olduu gibi, keyfidir de. Der
gi hakem/eri, makaleleri yazar adlarn bilmeden okuduklar iin,
niversitesinin de kendisinin de ad hi duyulmam yetenekli bir

yazarn eserini dergilere kabul ettirme ans belli bir lde sz
konusudur. Oysa ayn yazar, benzer nitelikler tayan bir kitap met
ni sunduunda ok daha byk bir engelle karlaacaktr."
lkemizde felsefenin fen bilim dallarnca baarlan ulusla
raras performans dzeyine henz ulaamad dorudur. Ancak
Trk felsefesinin dnya apnda Trk fen bilimlerininkine benzer
bir dzeyi tutturmas beklentisini, onun fen bilimleriyle ayn kate
gorilerde ayn nicelikte meyve vermesi beklentisiyle kartrmak
da yanl olur. Yerine getirilmesi belki de olanaksz bir ey olan bu
sonuncu zlem, ilekleri eftalilere ezdirmek sonucuna yol aabi
lir.

1 1) Guidebook to Publishing Philosophy, M. Yudkin ve J. Moulton, Ameri


can Philosopbical Association, 1 995, s . ! 17.

78
TRKYE'DE FELSEFE

(1997)
Felsefenin bugn lkemizde durumunu ve geliim eilimle
rini, bir tarihe sunarak zetleyecek ve sonuta bu konuya ilikin
birka ksa deerlendirme yapacam. nce, kimi evrelerde "fel
sefe" ad altnda sunulan baz dnsel etkinlikleri kapsam dna
karmak istiyorum. Felsefeden, mantksal uslamlamalarla (arg
manlarla) gereketendirilmi bamsz ve dizgesel (sistemli) d
nceyi anlyorum. Bundan nemle ayrt edilmeleri gereken kimi
edebi, dinsel ya da bilgece dnme biimleri var. Soyut ve "de
rin" dncelerin dizgeli bir biimde sraland kimi edebi metin
ler nasl felsefe deilse, soyut kimi sanat tartmalar, gizemci dn
ya grleri, tasavvuf ve uzak dou dnceleri de deil. Ne l
de ilgin olurlarsa olsunlar, uslamlamalara dayanmayan aklama
lar felsefe olamazlar. Bu durum, imdi saydklarmn daha "deer-

l ) Profesr nay Szer'e nerdii dzeltmeler iin teekkr ediyorum. Bu


yazy hazrlarken Arslan Kaynarda'n Felsefecilerle Syleiler (Elif Ya
ynlar, stanbul, 1986) balkl kitabndan , "Aperu historique sur la phi
losophie et ses traditions en Turquie" (Philosophy in Balkan Countries To
day, derleyen Myrto Dragona-Monachou, atina: lnstitoitio toi biblioi,
1994) adl makalesinden ve ayn derlernede yer alan Betl otuksken'in
"Etat actuel du discours philosophique en Turquie" balkl yazsndan ya
rarlandm. Profesr otuksken aynca metnin taslan okuyarak kimi
noktalar belirginletirmeme yardmc oldu. Yapt deerli eletiriler iin
Profesr Ahmet Arslan'a da teekkr ediyorum. Bunlarn bir ounu be
nimseyerek metinde birtakm deiiklikler yaptm. ne srdm gr
lerden onunkilerine uymayanlarn sorumluluu doal olarak yalnzca bana
aittir.

79
siz" etkinlikler olduklarn gstermiyor; ortaya koyduu ey, ba
msz mantksal gerekelendirme ile temellenmi olmayan dn
cenin, yalnzca derinlik, dizgesellik ya da soyutluk nitelikleriyle
felsefi bir kimlik kazanmad. ne srdm belirleme, Eski Yu
nan ' da ortaya km olup, bilim ile belli yaknlk ve tutarllk ili
kileri olan, sorunlarnn seimi, yntemleri ve dile getirili biemi
belirgin bir btnsellik gsteren bir gelenei kapsyor; buna sklk
la "bat felsefesi" adyla da deiniyoruz. Hemen belirtilmesi gere
ken ve ileride de gndeme gelecek bir nokta, Ortaa slam felse
fesinin, tipik bir bat felsefesi olarak, burada belirlediim kapsam
iine girdiidir. slam felsefesi, kaynan Eski Yunan 'dan alan, bu
kaynaklarta ana sorun ve yntem seimlerini paylaan ve hatta ay
n byk filozoflarn glgesi altnda yeeren, ak ve seik olarak
gereketendirilmi bir dnce biimidir.
Etkinliine ciddi olarak balanmas altm yl ancak am
olan ada Trk felsefesi, henz emekleme a iindedir ve onun
dnya dncesine katks, lkenin nfusu gznne alnrsa, nere
deyse yok denecek kadar azdr.{2) Trkiye'de ayn tarihlerde bala
yan kimi bilim dallar, ok daha byk bir hzla geliip ilerlemi
lerdir. Bunun bir nedeni, genel anlamdaki bilimsel dnme ve
yaklam biimiyle matematik bilgisinin toplumumuza daha nce
lerden girmi owudur. Trkiye'ye getirildiklerinde, bu bilim dal
larnn zerinde ykselecekleri bir temel, bir alt yap, hazr bulun
maktayd. Felsefi dnce, hem sorunlarn saptay, hem de ge
rekelendirme yntemi olarak bilimden farkldr. Trk toplumu
yzylmzn balarnda felsefeyle tanrken kendisine tmyle ya-

2) "Citation index"lerce taranan dergilerde Trkiye kaynakl felsefe yaynlan


nn bugne kadarki toplam 25 ' i bulmuyor. Trk felsefecilerinin yazlanna
yaplan uluslararas atflarsa 1 5 'i gemiyor. Atf alan felsefecilerimizse
(eer bu konuda yanlmyorsam) yalnzca iki- kiiden ibaret.

80
banc kalm bir dnme biimiyle karlamaktayd. Trk felse
fecileri bir yandan alanlarnda gelimeye alrken, br yandan
da yaptklar eyi sindirme savamn vermek durumunda kalm
lardr. kinci bir nedense, felsefi dncenin kendi doasndaki
gle ilikindir. Birok bilim dalnda, olay ve nesnelerin snf
landrlmas ve bunlarn yapca yaln olan genelierne ve ak.lama
Iaryla yetinilebilirken, felsefe iin gereken dnce biimi ok da
ha karmak, etrefil, uzun mantksal karm ve ilikilendirmelerle
kurulan, anlamas g bir yapya sahiptir. Felsefede ustalk kazan
mak, temelde yerleik bir gelenek gerektirirken, sfrdan balam
olan bizler bu gelenei daha henz kurmak aamasndayz.(3) te
yandan, bugn nicelikte belli bir birikime ulam bulunuyoruz.
Felsefe eitimimizin imdiki rgtlenimi, ileride baarl geliimle
re temel oluturabilecek bir dzeye yaklamtr.
Dnce dnyamzn temel altyapsnn tamamlanmas iin
nemle gereken eylerden biri, belli bal yaptlarn tmnn hzla
Trke'ye kazandrlmasn salamak, bir ikincisi de niversitele
rimizde verilen felsefe eitimini nitelike ykseltmektir. Bu sayede
yeni felsefeci nesillerinin ok uzak olmayan bir gelecekte zgn
dnceler retmeleri olanakl klnabilecektir. Bu amalar ynn
de gerekleen bir oluum u anda yok deildir; ancak bunun daha
byk bir ivme kazanmas gerekir. Kararl bir eviri seferberliine

3) .. Ben, felsefede yaratclk denince, daha ok felsefenin demirba sorunla


"

n zerinde uraan, bu sorunlara k tutan, onlann gln zmek is

teyen bir almay anlyorum; ite bu lyle bizde zgn bir felsefenin
olmadn sylyorum ... imdiye kadar bizde zgn felsefe olmaynn
balca nedeni, byk bir felsefe geleneimizin olmamasdr. Cumhuri
yet'in ilk ylianna kadar bizde, Aristoteles'e dayal slam skolastik'i sr
mtr. Ben burada zgn felsefe derken ada felsefe bakmndan zgn
olmay anlyorum. te bu konuda geleneimizin yeterince derinlii yok."
Macit Gkberk'le Konuma", Felsefe Yazlar, 1 . Kitap, Yazko, 1 982,
s.21 -22.

81
girierek ok daha hzl bir birikim yapmak zorundayz.(4) Felsefe
eitiminde grevli mevcut kadrolarn nitelii gelecekteki felsefeci
lerinkini belirlediinden, kaliteyi ksa bir dnemde istenilen dze
ye karmaya belki olanak yoktur. Ancak gen felsefecilerin tevik
edilmeleri, onlarn yabanc dildeki yaynlar izlemelerinin kolay
latrlmas ve yurt dnda doktora yapmalarnn desteklenmesi,
nitelikteki ykselii hzlandracaktr. Gelecekte erieceimiz yet
kinliin gvencesi, u aamadaki yetersizliimizin bilincinde ol
mamz ve bunu bir gurur sorunu, ya da aalk kompleksi yapma
mamzdr. Bilirnde kestirme yollar olmadna gre, ustalaana de
in raklk yapmaktan gocunmamaldr.<S>
Bizimki gibi alana henz yeni girmi bir lkenin felsefeci
lerinin alakgnlll elden brakmamalan gerekir. Snrlarmz
iinde salanlan n, etki, hayranlk, yayn nicelii gibi eylerin
ekimine kaplarak, yetkinlie ksa yoldan eriildii gibi bir izie
nim olumasna izin vermemeliyiz. Deeri ya da ierii ne olursa
olsun, retorikle zenginletirilmi ya da bir tr gizemli havayla pus
landrlm felsefenin dnmeye merakl kitleleri (zellikle de
rencileri) kolayca etkileyebilen bir yn vardr. Bu, aslnda ok
gerekli olan youn aba harcama eilimini baltalayarak, geliim
hzn yavalatc etkiler yapan bir ey olabilir. Kimi evreler ya da
ortamlar iinde yceltildiklerinde, felsefeciler o ortamlarn dna

4) Birok nemli klasik felsefe metninin Trkesi hala bulunmuyor. rnein


Leibniz'in Nouveaux essais sur /' entendement humain'i, Hume'un A Tre
atise of Human Nature ' henz evrilmi deiller. En az bunlar kadar
nemle ele alnmas gereken baka metinler de ada klasiklerdir. Bu
alandaki eksiklik ok daha byktr.
5) "Eer zgn felsefenin koullar burada sz konusu ise, bir defa kaynaklar
gereklidir; bat felsefesi iinde erimek, onunla birlemek, kaynaklanna in
mek, yani ksaca onun okuluna gitmek, okulunda iyi yetirnek ve ondan
sonra da byle bir almay tutacak bir evre, bir dnce zgrl olan
evre gereklidir." Gkberk ( 1 982), s.22.

82
oranla iinde bulunduklar durumu yeterince iyi gremeyebiliyor,
kendi kendine sannlar yaratabiliyorlar. Trkiye'deki en iyi yeti
mi felsefeciler arasnda yer alan Hseyin Batuhan 'n yapm ol
duu zeletirileri tm felsefe dnyamz adna deerlendirerek
arada bir anmsamak ve hibir zaman da gzard etmemek gerekir.
Altml yllarn sonlarnda Mnih, Salzburg ve Oxford niversite
lerini ziyaret eden Batuhan, buradaki felsefe rencilerinin kendi
aralarndaki tartmalarna tank olur. Yurda dndnde gazete
lerde de yazd gibi, "on yllk asistan, alt yllk doent olarak"
kendisini onlardan daha bilgisiz bulduunu, tartmalar izlemekte
zorlandn syler. "Trkiye'deki niversite eitimim boyunca ne
rendim?" sorusunu "Hibir ey" diye yantlar.(6) Bugn de bu
deerlendirmenin tm niversitelerimizde verilen felsefe eitimi
iin hala geerli olduu kansnda deilim; ne var ki, dnya dze
yindeki bir yeterlilie doru, nmzde hala uzun bir yol bulun
duu grne btnyle katlyorum .m lkemizde eitilen ve
retilen felsefe iin, birka kiisel baarnn ok tesinde, tm ei
tim kurumlarna da yaylan, rgn bir nitelik ykseliine gerek
vardr.
Felsefenin u aamada lkemiz iinde nasl rgtlendiini
ksaca betimlemek istiyorum. Felsefi varlmzn ana taycs
olan niversiteler Trkiye'de felsefe etkinliinin gerekletii tek
ortam deil. Felsefe kurumlarmz bulunduu gibi, akademik ya-

6) Arslan Kaynarda ( 1 986), s.288-9.


7) "Trkiye 'deki felsefe eitiminin son krk be yl iin unlar syleyebili
rim: Von Aster gibi, Reichenbach gibi, Lacombe gibi, Freyer, Pratt, Kranz
gibi yabanc profesrlerin zamannda felsefe eitiminde sanki bir dzelme,
yenilenme ya da dzelmeye, yenilenmeye ynelme varm gibiydi. Ama
bu yzeysel ve pek etkenlii olmad sonradan grlen bir devinimdi.
Felsefe eitimi o zaman da kt, yetersiz, verimsizdi; bugn. l 979 'da hala
yle." Nusret Hzr, Bilimin lnda Felsefe, Adam Yaynlar, 1 985, s. l 5-
1 6.

83
am dnda olduklar halde konferansiara katklar ve yaptklar
yaynlarla tannan dnrlerimiz de var. niversitelerdeki felsefe
etkinliini belirgin bir lde arlatran bir etmen, retim yele
ri zerindeki ders yknn arldr. Son on iki yl iinde, yeti
mi eitim kadrolarndaki art epey yava olarak gerekleirken,
felsefe blmlerine gelen renci says byk br hzla ykselmi
tir. Bu olgu, felsefe yaynlarn hem nicel ikte hem de nitelike s
nrlayan bir etmen olmay srdrmektedir. u aamada felsefe de
recesi veren niversite blmlerinin says Ankara'da drt, stan
buJ(8) ve Erzurum'da ikier, zmir, Adana, Bursa ve Mersin 'deyse
birer tanedir. niversite yaynlar felsefe kitaplar basmakta, d
zenli olmasa da kimi blmler dergi karmaktadrlar.<9J Bu yayn
Iarn datm yetersizdir. Datm, nitelik ve nicelik asndan zel
yaynclarn ald sonu, hem kitaplara hem de dergilere ilikin
olarak daha iyi grnyor. lkemizde eviriler yansra telif felse
fe yaptlar da yaymlanmakta, kitaplar genellikle 2-3 bin adet ba
slmaktadr. Seyrek rastlanan kimi ayrcalklar dnda, felsefe ya
ynlar ikinci hamur kada baslarak ince kartonla ciltleniyor. u
aamada dzenli olarak yaymlanan iki felsefe dergisinden biri,
belli bir kuruma bal olmadan yaymlanan Felsefe Tartmala
r'dr.
Felsefe kurumlarmzdan biri olan Trk Felsefe Dernei,
yelerini yalnzca retim yeleri arasndan semekte. Yaym ya
amn dzenli olarak srdren ikinci felsefe dergisi olan Felsefe
Dnyas 'n karan bu rgt, halka ak sempozyum ve koliok
yumlar yaparak felsefe ile ilgilenenleri bir araya getiriyor. br
kurulu, balangc daha eskilere dayanan Trkiye Felsefe Kuru-

8) stanbul niversitesi'nde aynca Il. retim de yaplmaktadr.


9) stanbul niversitesi Felsefe Blm ok aralkl olarak Felsefe Arivi'ni
yaymlamaktadr. Ege niversitesi Felsefe Blm de Seminer-Felsefe ad
altnda bir dergi karmaktadr.

84
mu'dur.OO) lk olarak 1 927 'de oluturulan kurum daha sonra ka
panm, 1 974 'te yeniden aldndan beri de yurt ve dnya apn
daki etkinliini youn bir biimde srdrmtr.<l 1 ) Trkiye Felse
fe Kurumu ' nun yeleri niversite mensuplaryla snrl deildir.
Yurt iinde u.J.usal ve uluslararas sempozyum ve seminerler dzen
lemesi ve bunlarn bir blmn yaymlamas yansra, Uluslarara
s Felsefe Kurumlar Konfederasyonu' nun da (FISP) bir yesidir.
Bu sfatyla dnya felsefe kongrelerinin ve dier uluslararas top
lantlarn dzenlenmesine katkda bulunmakta, bylesi toplantlara
kendi yeleriyle katlmaktadr. Kurumun bakan Profesr oanna
Kuuradi, uzun bir sredir, sz edilen uluslararas konfederasyo
nun genel sekreterliini de yrtmektedir.
Felsefede, konulara yaklam biim leri ve yntemleriyle
birbirlerinden ayrlan genel eilimler, deiik gelenekler vardr.
Dnya dncesinde canl bir yazma ortam oluturan bu farkl
lklar, lkemizde de- temsil edilmekte, benzer bir rekabet Trki
ye'de de yaanmaktadr. Felsefe geleneklerinin yurt iindeki da
lmn Trk felsefesinin tarihsel geliiminden soyutlamak doru ol
maz. Eilimlerin ortaya klarn betimlerken, bunlarn lkemiz
deki tarihini de zetleyeceim.
niversitelerden balayarak yukarda anlattm felsefe et
kinlik ortamlar iinde temsil edilen felsefe biem ve eilimleri,
ana izgilerle Fransz, Alman, ngiliz-Amerikan gelenekleriyle,
Marksizm ve slam dncesinden oluuyor. Kendiliklerinde, bu
gelenekler birbirlerinden kesin izgilerle ayrlan eyler deiller;
hatta rttkleri yerler de olabiliyor. Deiik merkeziere dalm
bulunan gelenekler, kimi zaman ayn yerde ikisi, , bir arada

1 0) Kurum, 1 994 Aralk ayndan beri ayda bir kez olmak zere bir Blten
yaymlamaktadr.
1 1 ) Kurumun "Fenomenoloji Birimi", "Hukuk Felsefesi Birimi", "Bioetik Bi
rimi", "ocuklara Felsefe Birimi" ad altnda birimleri vardr.

85
temsil ediliyor, kimi yerlerdeyse bulunduklar kuruma arlklarn
koymak amacyla aralarnda bir baatlk ekimesine tutumu
oluyorlar. Bylesi eilimler bir yana, niversite blmleri uzman
lk alanlan asndan da birbirlerinden farkl biimlerde zelleebi
liyorlar. rnein kimi blmler daha ok felsefe tarihine arlk
verirken, kimileri de ncelii bilim felsefesi, mantk, ahlak ve in
san felsefesi gibi konulara tanyorlar. Bu adan baktmzda, bir
uzmanlk alan olan slam dncesi tarihini ayn zamanda baat
bir gelenek konumuna getirme giriimleri gzlemleyebiliyoruz. Bu
yndeki bir hareketlilie, u aamada lke iinde en hzla geli
mekte olan bir eilim olmas dolaysyla aada yeniden eilece
im. nce, saydm br akmlan ele alyorum.
Trkiye'de etkisini srdren en eski felsefe gelenei, kendi
ni deiik biimleriyle ortaya koyan Fransz dncesidir. Bu gele
nek iindeki eitlilik, bir yandan 1 9. yy Fransz pozitivizminden
varoluulua ve Fransz: grngbilimine yaylmken, son yllar
da daha yeni akmlan da kapsamaya balamtr. Fransz dnce
si, felsefenin Trkiye'deki balanglanndan 1 930' lann ortalanna
kadar baat olmu, bunun adan da o dnemlerin tek yksek
retim kurumu olan Darlfnun oluturmutur. Osmanl Devleti
iinde, gizemcililc ya da tannbilimden ayn olarak kavranabilecek,
zgr ve gerekelendirilmi dizgesel dnce anlamndaki felsefe,
hibir aamada ciddi bir varlk gsterrnemiti. lk zgr dnrle
re, 1 9. yy'n sanianna doru rastlyoruz. Bu kiiler, o gnlerin po
zitivizminden ve ounlukla da Franszca kaynaklardan okurluklan
Alman zdekiliinden (materyalizm) etkilenmilerdi. Onlar d
zenli bir felsefe eitimi alm dnrler deillerdi; ellerine geen
kimi kitaplan okuduktan sonra kendilerini felsefeye kaplran ama
trler olarak da grlebilirler. O aamalarda batl devletlerce s
tanbul ve Anadolu iinde kurulmu olan yabanc okullarda felsefe
dersleri veriliyor olmalyd. Ayn ey Rum rahip okullan ve ma-

86
nastrlar iin de geerli . Ancak felsefenin, mslman halka da
ak, bir niversite dersi olarak verilmesi, 1 9 1 2 ylnda balyor.
Bu ilk derslerin bir yandan felsefe tarihi ierikliyken, br yandan
da konu olarak sosyoloji ve psikoloji arlkl olduklarn biliyo
ruz.02)
Felsefedeki ilk kprtlan ortaya koyan insanlar ksaca tan
yalm. 1 8 1 3- 1 8 8 1 yllar ru.. : ia yaam olan Hoca Tahsin, tann
bilim ve slam edebiyat okumutu. Trk diplomatlarnn dinsel ge
reksinimlerini karlamak zere Paris'e yollannca Franszca'y
rendi ve niversitede doa bilimlerine ilikin eitli dersleri izledi.
Alman dnr Bchner 'in yaptn okuyarale ondan etkilendi.
Beir Fuad ( 1 852- 1 8 87) ise Suriye Cizvitleri ' nce eitilmitir. Fran
szca'dan eviriler yapm, Voltaire, Comte ve Durkheim pozitiviz
mi ile doalcla ilikin yazlar yazmtr. O da Fransz kaynaklar
zerinden Bchner ' in etkisi altnda kalm biriydi. Ahmet Mithat
Efendi ( 1 844- 1 9 1 2) Ni ve Bulgaristan 'da okumutu. Srgnde bu
lunduu Rodos'tan dnnce dergi ve gazetelerde felsefi ierikli ya
zlar yazd. Lamarck'n evrimci grlerini izleyen bir doalcyd.
Gnmzden bir yzyl nce Osmanlca'ya evrilen ilk
nemli modern felsefe yapt, Descartes ' i n Usul Hakknda Nu
tuk'udur (Discours de la Methode).0 3) Bchner ve Haeckel'in ki
taplarn04> Trkeletiren felsefeciyse Baba Tevfik'tir. 1 88 1 ile
1 9 1 4 yllar arasnda yaayan Baha Tevfik'in kiiliinde daha diz
gesel bir dnr buluyoruz. Kendisi birka arkadayla stan
bul'da ilk trke felsefe dergisini karm. O S) Onunla kimi benzer
evrimci, doalc, pozitivist ve zdeki grleri paylaan Subhi El-

1 2) Kaynarda ( 1 994), s.2 1 0.


1 3) Kaynarda ( 1 994), s.209'da evirinin 1 895 ylnda gerekletirildiini ve
kitabn ikinci basksnn 1 928'de yapldn bildiriyor.
1 4) Force et Matieres de l'Univers.
1 5) Bkz. Kaynarda ( 1 994), s.209.

87
dem, Memduh Sleyman, Edhem Necdet ve Celal Nuri'yi ( 877-
939) de saymak gerekir. Sonuncu dnr, slam geleneini ak
a eletiren bir reformcuydu. Baka birok alanda da yazlar olan
Abdullah Cevdet, Bchner 'in etkisi altnda felsefe yapan Osmanl
dnderi arasndadr. Darlfnunda felsefe dersleri veren Rza
Tevfik ( 1 869- 949) bir Bacon ve Mill hayran olarak ngiliz de
neyciliinin Trkiye'deki ilk belli bal temsilcilerinden biri say
lr. Bir felsefe szl yaymlamaya girimi, ancak bunu tamam
lamay baaramamtr. Szn ettiimiz zdeki, pozitivist ve
eletirel dalga belli bir sre sonra tutucu kesimlerin tepkisini e
kince, niversitede verilmekte olan bamsz felsefe dersleri kald
rlarak, bu konular sosyoloji ve psikoloji dersleri iinde eritilmi
tir.06) Ayn dnemlerde, sosyoloji derslerini Ziya Gkalp ve Meh
met zzet veriyorlard.
Cumhuriyet'in kurulduu yllarda, Fransz dncesinin
yansra Amerikan pragmaclnn da kimi etkileri sz konusu
dur. John Dewey ' in, yeni Trk devletinin eitim politikalarna
danman olarak katkda bulunduunu biliyoruz. Oysa bu etki de
rin olamam, felsefe eitimi iineyse hemen hi girememitir. O
yllardaki baat etki kayna, Henri Bergson 'un dnceleriydi.
Bu dnceler, niversitede psikoloji okutan Mustafa ekip Tun
araclyla yaylmt. ekip Tun, daha sonra kurulacak olan fel
sefe blmnn ekirdeini oluturacak olan birka kiiden biri
dir. 930' lu yllarn balarnda etkinliklerini srdren Ahmet Na
im, smail Hakk Baltacolu, Halil Nimetullah ve Orhan Sadettin
gibi Darlfnun hocalarnn adlarn da anmak gerekir. Saylan
son isim, felsefe doktoras sahibi olan ilk Trktr. Ancak bu kii
ler yeniden yaplanan niversitenin kadrosu iinde yer almam
lardr.
Felsefe eitiminin kendi bana bir lisans program olarak

1 6) Bkz. Kaynarda ( 1 994) s.2 1 0.


,

88
balamas, 933 niversite reformuyla gerekleir. Bu, lkemizde
felsefenin bir retim dal olarak yeermeye baraynn tarihi ola
rak da grlebilir. stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Felsefe
Blm, Trkiye' nin ilk ve o zamanki tek felsefe blm olarak
Fndkl 'da etkinlie baladnda, kadrosu iinde yer alan kii,
sonraki yllarda lke iinde yetien hemen tm felsefe retim
yelerinin hocalar olacaklard. Bunlar Hilmi Ziya lken, Halil
Vehbi Eralp ve Macit Gkberk 'tir. Hilmi Ziya, slam felsefesi ve
sosyoloji alanlarnda dersler veriyor, kendisinin lise retmenlii
srasnda rencisi olmu olan Vehbi Eralp ise doent statsnde
felsefe tarihi okutuyordu. Eralp, niversite eitimini Bordeaux ve
Sorbonne niversitelerinde yapm, Descartes metafizii zerine
doktora tezi yazmt. Macit Gkberk, aralarnda en genleri olarak
blm n asistanyd. Onlara 934 'de, doktorasn Almanya'da ya
pan Mazhar evket pirolu da katld.
Trk felsefe dnyasna Alman felsefe geleneinin girii
1 930'lu yllarn ikinci yarsnda olmutur. Daha nce zellikle
Franszca evirilerden tannan Alman zdekiliinin yerini imdi
ok daha farkl tipteki Alman dnceleri atmaktayd. Bu deiimi
hazrlayan etmenleri iki bahk altnda toplayabiliriz. niversite re
formu dolaysyla ortaya kan retim yesi gereksinimini kar
lamak iin Almanya'ya eitime yollanan gen akademisyenler bu
etki kaynaklarndan birini oluturmutur. Macit Gkberk ve Taki
yettin Mengolu, ikinci dnya sava balamadan ksa bir sre
nce doktoralarn kazanp yurda dnm ve niversitede greve
balamlardr. Gkberk felsefe tarihinde, Mengolu ise daha
ok felsefi antropoloji, varlkbilim ve grngbilim (fenomenolo
ji) alanlarnda almlard. Ancak ikisinde de ortak olan bir ey,
Almanya'da kendisinden dersler aldklar Nicolai Hartnann 'n et
kisiydi. Mengolu doktorasn Hartmann ' n ynetiminde yaz
m, byk lde onun felsefesini benimsemiti. Ayn profesr,

89
Gkberk'in de doktora tez raportrlerinden biriydi.07) stanbul 'da
bu iki retim yesinin rencileri olan kuaklar Hartnann dn
cesinde yoruldular. Bugn artk gerilerde kalmaya balam olsa
da, bu etki halen yaamaktadr. Hartnann etkisi, onun arka plann
da yer alan Yeni-Kantlk ve Alman idealizmi ile bir btnlk
iindeydi.
niversite reformunun gerekletirildii yllara rastlayan bir
baka nemli olay var. Almanya'da Nazi rejiminin Yahudi kken
Iilere uygulad bask sonucunda Trkiye'ye snan ok saydaki
Alman profesr arasnda Hans Reichenbach da bulunuyordu. Reic
henbach daha o zamanlardan dnya apnda tannm biriydi. Ken
disi 1 933 'ten balayarak be yl sreyle felsefe blmnde ders
ver:ni ve oray ynetmitir. Felsefe tarihi dersleri vermek zere
1 935 ' te Reichenbach ' n araclyla blme arlan profesr
Emst von Aster'se, 1 945 'e dein stanbul'da kalmtr. Bu retim
yesi de, ayn zamanda bilgi kuram ve ahlak konularnda yaym
lanm kitaplar olan, deerli bir felsefeiydi. Hartnann felsefesi
dndaki Alman kkenli etkiler bu iki profesrden kaynaklanr.
Trk felsefe yaamna ok nemli yararlar dokunmu olan Alman
stilindeki felsefe tarihilii bunlardan biridir. Ne var ki, az aada
deinilecek olan br Alman hocalar da gittikten sonra, klieci bir
anlay, ilk kaynaklar ne alan kapsaml felsefe tarihilii ve yo
rumculuunu giderek glgelerneye balamtr. Her eye karn,
felsefe ve ideler tarihilii lkemizin bugnk dnce dnyasnda
salam yeri olan bir uzmanlk alan olarak kalmay baarm bulu
nuyor. stanbul, Ankara ve zmir ' deki felsefe blmlerinde, hem
lisans hem de onun zerindeki dzeylerde, felsefe tarihi eitim ve
aratrmasna verilen nem bugn de srmektedir.
Alman felsefesinin dnce dnyamz zerindeki nc
etki ekseni, yukarda saylan ilk ikisinden olduka farkl bir akmla

1 7) Bkz. Kaynarda ( 1 986), s.26.

90
temellenir. Yeni-pozitivzm ve onunla felsefeye giren bilimsel yak
lam biimi, sembolik manta verilen zel nem ile birlikte Tr
kiye'ye Reichenbach tarafndan tantlmtr. Reichenbach, ren
cileri zerinde byk hayranlk brakm olan bir hocayd. Buna
karn, kendisinin Califomia'ya gidiinden sonraki 25-30 yl bo
yunca onun felsefi izini sren etkin Trk felsefecileri yalnzca
kiiyle snrl kalmtr. Ayrca, bunlardan ancak biri onun doru
dan rencisi olmutur. Yeni-pozitivizmin Trkiye 'deki dneeye
yapt asl katknn, ortaya daha sonralar kacak olan ngiliz
Amerikan kkenli zmleyici (analitik) felsefeye uygun bir n
temel hazrlay olduu sylenebilir. Reichenbach ilk geldiinde
onun derslerini Trke 'ye Macit Gkberk eviriyordu. B ir sre
sonra, Almanya'da uzun sre kalm ve bu dnem iinde fizik ve
felsefe okumu bir baka gen, Nusret Hzr da, kendisine ayn i
levde yardmc olmaya ve onunla sk bir dnsel yaknlk kurma
ya balad. Reichenbach gittikten sonra onun felsefesini Trki
ye'de temsil etmeyi srdren kii, kendisinin bu rencisidir. H
zr, 1 937 'de Trk Tarih Kurumu'na atanm, sonra 1 942' de niver
site dndan doentlik snavna girerek, birka yl nce Profesr
Olivier Lacombe tarafndan Ankara niversitesi Dil ve Tarih Co
rafya Fakltesi bnyesinde kurulan, Trkiye' nin ikinci felsefe b
lmne katlmtr. 0 8)
zmleyici felsefenin lkemizde filizlenii, 1 960'l yllara
rastlyor. 40' l yllarda stanbul Edebiyat Fakltesi ' nde okuyan
Hseyin Batuhan ve Nermi Uygur gibi renciler, 50'li yllarn
balarnda asistan olarak bu blme katlmlard. Koyu bir Alman

1 8) Profesr Hzr, 1 968 'deki emekliliine dein bu kurumda srdrd


akademik kariyeri boyunca Reichenbach izgisindeki dnceleriyle yal
nzla itHdiini sylemitir. "Etkim olmutur bu memlekette olmasna.
Ama byk lde fakltenin dnda olmutur. Yazlanmla, konferansla
nmla, emekliliimden sonra trl gruplarla yaptm zel derslerle." H
zr ( 1 985), s.16.

91
gelenei iinde eitilmi olularna karlk, Batuhan 1 950'lerin
ortalarnda, Uygur ise 1 960' larda, analitik felsefeye yaklamlar
d r. Profesr Uygur nl Mind dergis inde yazs yay mlanan
( 1 964) ilk Trk felsefecisidir. zmleyici felsefeye yneliinde
daha kararl olan Hseyin Batuhan, doktorasn 1 963 ' te bi tirmi
olan Teo Grnberg ile birlikte, 1 966'da Orta Dou Teknik niver
sitesi Beeri limler Blm'ne gemi, evresine bu felsefe trn
de alan baka dnrler de toplamtr. Trk zmleyici felse
fe geleneinin ekirdei, 1 982 ylnda felsefe blm olarak ba
mszlaan bu kurum olmutur. 1 960' larn sonunda yine OD
T 'nn Mimarlk Fakltesi 'nde dersler veren Profesr Hzr da,
ayn geliime hz kazandranlardandr. Profesr Grnberg, anlam
felsefesi ve sembolik mantk alannda yksek nitelikli almalar
ve yaynlar yapmtr. Onun da uluslararas mantk dergilerinde ya-
ymlanm iki makalesi vardr.
_

1 940' lar Trkiye 'de felsefenin olumlu bir biimde gelitii


yllardr. Felsefe klasiklerinin dilimize evrilmesinde olduka yo
un abalarn harcand bu yllarda, eitimin nitelii de yksek
bir dzeyde tutulmaya allmtr. Bu ereve iinde stanbul
niversitesi Felsefe Blm'ne baka Alman felsefecileri de davet
edilmitir. Bunlar arasnda 1 945 'te gelip be yl lkemizde kalan
nl lka felsefe tarihisi Walther Kranz' ve daha sonra, 50' le
rin banda gelen, Kant uzman H. Heimsoeth ile Aristoteles ve
Hegel uzman J. Ritter ' i sayabiliriz. Bu yllarda yetien baka bir
retim yesi de Bedia Akarsu 'dur. Akarsu 'nun daha sonraki ku
aklar iin tutarl bir Trke felsefe terimleri daarc oluturan
nemli katks, bu balk altnda yaymlad szlk olmutur. Fel
sefeyi kitlelere ulatrmak balamnda sz edilmesi gereken bir
baka kitap da Macit Gkberk' in Felsefe Tarihi'dir. Bu iki yapt,
lkemizde en ok satan felsefe kitaplar arasnda yer alyor. Daha
nce analitik felsefeye olan ilgisi dolaysyla Profesr Nermi Uy-

92
gur 'a deindik. Bu felsefecimiz, stanbul felsefe blmnde yeti
mi, btnyle Trk felsefe eitiminin bir rn olmutur. Kendisi
uluslararas dergilerde yayn yapmak baarsn gsteren ilk ve ol
duka seyrek dnrlerimizden biridir. Almanya'da dersler de
vermi olan Uygur 'un ilgi alanlar grngbilimden, dil felsefesi,
fizik felsefesi , kltr felsefesi ve insani-varolua kadar geni bir
yelpazeye yaylyor.
Yukarda adn Trkiye Felsefe Kurumu ' nun bakan ve
FISP'in genel sekreteri oluu dolaysyla andmz oanna Kuu
rad i , renci olarak stanbul n ivers itesi fe lsefe blmne
1 950' lerin ortalarnda girmitir. Eitimini tamamladktan sonra, il
kin hocas Takiyettin Mengolu ' nu izleyen bir izgide, felsefi
antropoloji alannda alm, daha sonra deer felsefesi, zellikle
de ahlak alannda yaynlar yapmtr. 1 968'de Hacettepe niversi
tesi ' ne giren Kuuradi, ertesi yl bu niversitenin felsefe blmn
kurmutur. Halen ayn blmn bakandr. Bugnk felsefe yaa
m m z n nde ge len bir baka simas o lan nay S zer ise,
1 960' larda asistan olarak girdii stanbul niversitesi felsefe bl
mnde yaklak yirmi yl grev yaptktan sonra, bir sre iin Al
manya' ya gitmi, orada felsefe dersleri vermitir. lgi alanlar ara
snda grngbilim, Hegel'in dncesi, dil felsefesi ve yorumbil
gisi (hermeneutics) saylabilir. 90'l yllarn balarnda stanbul
niversitesi'ne profesr olarak dnen Szer ' in de uluslararas ya
ynlar vardr.
Bundan bir sonraki kuan felsefecilerine gz attmzda,
gerekletirdii yayn etkinliiyle zmir Ege niversitesi Felsefe
Blm ' nn belirgin bir varlk gsterdiini farkediyoruz. Dil ve
Tarih Corafya Fakltesi' nde Nusret Hz r ' n rencisi ol up onun
asistanln yapan Ahmet Arslan, daha sonra Ege niversitesi'ne
geerek oradaki felsefe blmn kurmutur. Eski Yunan ve slam
felsefesi tarihi si olan profesr Arslan ' n bu konularda yaynlar
vardr. Ayn blm n profesrlerinden Doan zlem 'se stanbul

93
niversitesi' nde okumutur ve zellikle kltr, tarih ve toplum fel
sefesi alanndaki yaynlaryla tannmaktadr. stanbul niversitesi
profesrlerinden Ortaa felsefesi uzman Betl otuksken de
yaynlaryla nde gelen felsefecilerimiz arasna giriyor.
1 982 ' de kurulan B oazii niversitesi Felsefe Blm,
ODT gibi, eitimi ngilizce yapan bir kurumdur. Bu durum, s
zn ettiimiz blmlerde okuyan felsefe rencilerinin henz
Trkeletirilmemi klasik literatr olduu kadar ada felsefe
yaynlarn da izieyebilmelerine olanak vermektedir. Boazii Fel
sefe Blm, lkemizin en ok sayda uluslararas felsefe yaynn
gerekletiren kurumudur. Burada etkin olan retim yeleri ara
snda, uzmanlk alan dil felsefesi ve varlk konularn kapsayan
Arda Denkel ile bilim felsefecisi doent Grol Irzk saylabilir.
zetle belirtilecek olursa, Trkiye'de aratrma konusu ola
rak en byk ilgiyi eken felsefe alanlar, bata felsefe tarihi ol
mak zere, ahlak, insan ve kltr felsefesi gibi konulardr. Alman
varoluuluu ve grngbilim de ekici olmay srdren alanlar
dan. Felsefe yaynlarn izleyenler arasnda, yorumbilgisi, Frank
furt okulu, yapzmcl (dekonstrksiyon) ve postmodemiz
me kar, ykselmekte olan bir ilgi grlebiliyor. Toplum ve devlet
felsefesi, artan bir ilgiye konu oluuna karn, yayn dzeyinde he
nz nemli bir varlk gstermek noktasna gelmemitir. B ilgi ve
varlk felsefesi gibi odak alanlar da daha ok zmleyici felsefe
baiarn iinde yaplmaktadr. Bilgibilim alannda yaynlar olan
bir dnrmz, felsefe almalarn niversite dnda yapan
Vehbi Hackadirolu'dur. Mantk ve bilim felsefesi konularnda
alanlar oalmaktadr. Estetik ise bugnlerde eskisine gre daha
az bir ilgi ekrnektedir.<I9) Genel bir izienim vermek iin Trk fel-

1 9) l stanbul niversitesi Hartnann izgisindeki estetik dersleri bir zamanlar


(gnn blm bakan Prof. . Tunal'nn abalanyla) n plana kanlr
ken, imdi artk arkalarda kalyor.

94
sefecilerinin en ok etkilendikleri iki byk filozofu, Platon ve
Kant olarak belirleyebiliriz. Descartes ve Aristoteles 'e olan ilgi,
nceki ikiliye gre daha az olsa da, yine de kayda deerdir. Hegel,
Heidegger ve Wittgenstein 'a byk sayg duyan evreler de bulun
maktadr. Burada, Trk felsefesinin henz ksa olan tarihi konu
sunda almalar yaparak bunlar yaymiayan Arslan Kaynarda'
d a anmak isterim. Doktora almalarn halen Amerika B irleik
Devletleri'ndeki niversitelerde srdren bir grup Trk felsefe
rencisi vardr. Bunlarn bir gn yurda dndklerinde felsefe yaa
mmzda 1 930 ve 40' l yllardakine benzer yenilik ve deiiklikler
getirmeleri olasdr.
Trkiye' de Marksist dnce hemen her aamada akademik
felsefenin dnda kalmtr. Kendine ya siyaset bilimi veya iktisat
blmlerinde yer bulmu, ya da niversite dndaki felsefecilerce
savunulmu ve yaymlanmtr. Marksist felsefenin en etkili oldu
u dnem 60' l ve 70'li yllard. Bu dnemde, varolan sol literat
rn nemli bir blm, nitelik asndan bir ayrm gdlmeden
Trkeletirilerek geni kitlelere uygun fiyatlar karlnda sunul
du. Birok felsefe klasii evrilmeyi beklerken, entelektel aba
nn sol literatre bylesi bir younlukla ynelmi oluu ilgintir.
Tm bu abaya karn, Trk Marksist dncesi balamnda klie
leri aan zgn almalarn retHebildiini ne srmek de zordur.
Dnyann birok yerinde olduu gibi, Marksist dneeye olan ilgi
halen Trkiye' de de gerileme yolundadr. 1 980 askeri darbesi sol
eilimli dnderi sindirip, etki ve etkinliklerini engellemitir.
80'li yllarn sonunda komnizmin kmesi ise bu tr dnceyi
btnyle desteksiz klmtr.
"slamc" diye adlandrcam bir hareketin Trk felsefesi
zerindeki etkilerine geliyoruz. 80'li yllar boyunca slam, din ve
dinsel dnce kimlii yansra, bir siyasal g oda ve hareketi
olarak da, btn dnyada belirgin ilerlemeler gstermitir. Trki-

95
ye'de klen solun ardnda brakt siyasal ve ideolojik boluun
nemli bir blm, slamc hareketin doktrinlerince doldurulmu
tur. slamc hareketin siyasal g kazan, ieriklerini aada tar
tacam kimi "slamc" dnme eilimlerinin 8 0 ' l i yllarda
Trk felsefe dnyasndaki varlklarn yaymaya balamalaryla bir
koulluk gstermitir. Felsefedeki bu geliimin baka bilim dalla
rnda ayn belirginlikle yaanmyor oluu saptanmaya deer bir
noktadr.
Felsefedeki slamc hareket nedir ve bu hareket varln ne
anlamda geniletiyor? nce kimi gzlemler: 80'li yllardan beri
niversitelerde ve liselerde felsefe dersleri veren kiiler arasnda
dinsel eitim grerek yetimi olanlar sayca artmtr.<20) Arl
tanrbilim olan bir eitim sonucunda alnan felsefe dereceleri gide
rek oalmaktadr. Giderek daha ok saydaki ilahiyat fakltesi
felsefe lisansnnkine edeer haklar salayan dereceler vermeye
balamtr.<2 I ) Ayrca, tanrbilim eitimi kkenli olsun ya da olma
sn, felsefeyi slam dncesini temel alarak yapmay, felsefe
programlarn bu biimde yeniden yaplandrmay(22) savunan -

20) Kimi liselerde felsefe derslerinin meslekn felsefeciler yerine ilahiyat me


zunlanna verdiriliinin nasl bir ama ve hangi karar mekanizmalannn r
n olduunun belirsiz kal da nemli bir huzursuzlua neden olmaktadr.
2 1 ) Kimi ilahiyat fakltelerinde "Felsefe Tarihi Anabilimdallar" vardr. Bu
rgtleni yaps, kendi rencilerine ilahiyat eitimi iin gerekli felsefe
servis derslerini salamann olduka tesine geerek, tanrbilim eitimi
temelli felsefe dereceleri veren bir mekanizma konumundadr. Bugn bir
ok felsefeci bu oluumlan "felsefe" ad altndaki rgtleniin felsefecile
rin elinden kayp ilahiyatlarn eline geii olarak alglyor. Ayn neden
le, bu durum konumuz olan meslek dnyas iinde belli bir tedirginlik
kayna olmay srdryor.
22) Burada sz edilen ey felsefe blmlerinde br derslerle makul bir
orant korunmas kouluyla okululmas zaten doal olan slam dncesi
tarihine yer verilip verilmemesi deil, kastettiim bunun ok tesindeki bir
ey: Tm felsefe eitiminin ve etkinlinin byle bir temele dayandnlmas,
felsefenin sonuta Ortaa slam felsefesi iinde snriandnimas projesi.

96
retim yelerinin saylarnda da bir art vardr. Byle bir eilimin
lkenin hemen tm felsefe blmlerinde kimi taraftarlar bulmaya
balad grlmektedir.
Burada bir yanl anlamadan ve ona bal olarak yaplabile
cek hatal bir deerlendirmeden dikkatle kanmak gerekiyor. s
lam dnce tarihi, felsefe iinde saygn yeri olan bir daldr.<23) Bu
dalda uzmanlam olup deerli almalar yapan retim yeleri
ni, slam dncesini Trk felsefesi iin bir ideoloji haline getir
mek isteyenlerle kartrmamaldr. slam dncesini gnmzn
Trk felsefesinin temeline yerletirmek, dnce tarihindeki eski
bir dnemin tanrbilimsel arlkl sylemini bugnk felsefeye te
mel reti haline getirmek olur. "slamc" diye andklarmn ner
dii budur.<24l Kald ki, bunlarn birou kendilerine "uzmanlk
dal" olarak slam dncesi ya da tanrbilimi dndaki alanlar se
iyor: rnein zdekilik, pozitivizm, ya da bilim tarihi bunlar
arasnda.
imdi, kimi slamclarn tutumianna gereke olarak gster-

23) Trk slam Dncesi Tarihi Anabilimdal, Sistematik Felsefe ve Mantk


ve Felsefe Tarihi ile birlikte felsefe almalannn niversitelerimizdeki
rgtleni emasn oluturuyor. Burada bu dallara belli bir yaknl olan
Bilim Tarihi Anabilimdal 'n da saymak gerekir. te yandan, stanbul
niversitesi Felsefe blmndeki Bilim Tarihi Anabilim dal, blmden
ayrlarak bamsz bir B ilim Tarihi Blm haline gelmitir. Blmn
rencilerine felsefe destekli bir program sunmas, buradan mezun olacak
rencilerin liselerde "felsefe grubu retmenlii"ni yapmak zere yn
lendirildii izlenimini vermektedir. Trk slam dnce tarihini bal ba
na bir anabilimdal olarak rgtleyerek ona felsefe blmleri iinde yer
vermenin yararna kukuyla bakyorum. Bu dalda yrtlen almalarn
byle bir anabilimdal emsiyesi ve ayrm olmadan da en az imdiki l
snde nitelikli olacaklan inancndaym.
24) slamclar, yaptklar iin felsefe olduu iddiasnda bulunmayan ilahiyat
lardan da ayrt etmelidir. Felsefenin yerini almas sz konusu olmadk
a, burada benim tanrbilimin saygnln sorgulamak gibi bir niyetim
yok.

97
dikleri bir sav ele alp yantlayacam. yle diyorlar: "ada
Bat dncesi Trk felsefesine k noktas olarak alnmamaldr,
nk bu dncenin sorunlar, konular ve birok verisi, Trk
kltr ve geleneklerine yabanc, hatta aykrdr. Ayn nedenle, bir
ok Bat kaynakl dnceyi kavramak bile bizim iin glk ya
ratmaktadr. Balangc yeni olan bir felsefe olarak onlarn zemin
lerini benimsersek, bu taban zerinde nderlik edecek deerde z
gn dnceler retmek olanan bulamayz. Onlar hep geriden
izlemek zorunda kalr, hibir zaman yakalayamayz. Trk dnr
lerin bu dorultudaki en iyimser beklentisi, gemite Avrupal
lar ' daha iyi bir biimde dilegetirdii dnceleri yeniden kefet
mek, yeniden sylemek olabilir. Demek ki Trkler Bat'y taklit et
mek yerine, k noktas olarak kendi entelektel geleneklerini al
mallar. Bu gelenel(se slam dncesi, tanrbilimi ve kimi yresel
dnrlerin hikmetleridir. Eski Yunan ve Avrupa dncesine
bavurmak, ancak betimlenen bu k noktasna katkda bulundu
u lde onaylanabilecek bir eydir. Trk felsefesinin kendine
zg bir biem kazanarak zgnlk yaratabilmesi ve geri kalm
bir B:.;.t t:klidi olmaktan korunabilmesi, ite ancak bu yolla olanak
bulabilir."
Bu dncenin dayandnld varsaymlar, kimi yanl anla
malardan kaynaklanyor. lk olarak, felsefenin bir kltr gesi ol
duu halde, yerel kltrle snrl olmadn saptamak gerek. Dola
ysyla felsefe, kimi zaman ulusal geleneklerle bezense de bu gele
nekler iinde kalan, bunlara greceli olan bir ey deil. Felsefe,
tpk bilim gibi, evrensel bir dn alan. Uygun bir eitimin kaza
nlm olmas kouluyla, felsefenin evrensellii, onu herkese ula
labilir klyor. Bir felsefenin, iinde retildii kltrn yerel
renklerini tayabileceini yadsmyorum . nemli olan, sz konusu
renklerin onu o kltrn dndan anlamaya bir engel oluturmay
dr. rnein nasl ki Alman deneycileri varsa, ngiliz llegeleileri

98
de vardr. Ayrca Ortaa'da Araplar nasl Yunan felsefesini en in
ce noktalarna kadar kavrayabilmi ve buna katkda bulunabilmi
lerse, Avrupal skolastikler de Araplar 'n yaptlarn izleyebilmi
ler ve rnein Albertus Magnus'da olduu gibi, bunlarn bir bl
mn zmsemilerdir.
Bat felsefesinin ar g, yabanc ve eriilmez bir ey ol
duu izieniminin nedeni, bizimle onlar arasnda varolan kltr
farkll deildir; byle dnmek tany yanl koymak olur. Bu
tr skntlar ekenleri etkileyen gerek neden, yeterli bir kavray
iin gereken felsefi eitimin, birikimin eksikliidir. Yeterli bir do
nannun felsefede aamayaca kap yoktur; ne var ki hibir bilim
sel baar da kendiliinden gelmez. B ilimsel yetkinlik uzun d
nemde, sabrl ve kararl abalar sonucunda kazanlr. Son bir nok
ta daha: Yukarda zetiediimiz grte Trk felsefesi iin neri
len temel ya da balang noktas, ada felsefenin ulat anla
y ve incelik dzeyinin pek altlarndaki bir yere rastlyor. Dolay
syla bu kadar gerilerden balatlacak bir felsefenin ne ile yaraca
, zgnl nasl yaratabilecei, anlalnas g noktalar. slam
clar bir eyin alma (ya da dnda) olmak ilc onun gerilerinde
olmak kavramlarn birbirleriyle kartryornu gibi duruyorlar.
Avrupa felsefesinin dndan dolaacaz diye, 9. ve 10. yy' n s
lam felsefesi tabanndan yola kma program, ayn felsefi gelii
min on yzyl ncesinden balamay ierdii iin, kendi amacyla
elien bir eydir. slam felsefesinin kendi zaman iindeki zgn
l bir yana, onun bugnk dncesinin eritii noktann on
yzyl kadar gerisinde olmas da kanlmaz bir durumdur. Benzer
eyler bir Platon, bir Kant iin de geerlidir. Tarihsel deer ve b
yklkleri ne olursa olsun, ada bir felsefe salt bu dncelerk
yetinemez. nk bunlar, aradan geen yzyllarda derinine tart
lm, eletirilmi, gelitirilmi ve ksacas alm grlerdir. s
lam ve Avrupa felsefeleri de ayn felsefe geliiminin farkl aama-

99
lar olduklarna gre, slamc gr arada geen bin yllk birikimi
gzard etmi oluyor. Sonu olarak zgnlk uruna bu gre
nerilen ey kanmca ak ve derin bir yanlgdr. Bu, bir tr sko
Iastie dn ars, ya da felsefe yerine tanrbilimini yerletir
mek giriimi olmaktan pek de farkl bir kapya kmyor. slamc
reete, Trkiye'de henz ernekleyen felsefeyi daha ayaklar ze
rinde dorulamadan ldrebilir. Bu durumun aklkla grlmesi
ve gsterilmesi gerekir. Yaplabilecek en olumlu eylerden biri,
Trk felsefesine ilikin slamc sav olabildiince netletirmeye a
larak kamuoyu nnde tartmaya amaktr. Zaten felsefenin te
mel ilevlerinden biri de konular tartmaktr.
iyimser bir saptamayla bitirmek istiyorum. Olumsuz geli
melere karn, olguyu ciddi olarak anlamak amacyla yaplan felse
fe ve felsefi etkinlikteki yetkinlik beklentisi, bugn Trkiye 'de es
kisine gre daha gldr. Felsefemiz rnein yirmi yl ncesine
gre, hem nicelik hem de nitelike daha ileride. O zamanlar ulusla
raras hakemli dergilerde yaymianm Trkiye kaynakl yazlar
gemezken bu say imdi otuzu am bulunuyor.

1 00
II. BLM

FELSEFE TARH
(1 994)
lka felsefesi, felsefe tarihiliine ilikin sorunlann ortaya
daha youn olarak kt bir alan. Byle olmas da doal, nk
bu, zamanca bizden ok uzaklarda kalan bir dnemin dncesine
ilikin bir alma. Burada yle dnce yaplanndan sz ediyoruz
ki, iinde retildikleri kltr ve dil balamlannn bugnk devam
lar saydmz ortamlar, aradaki zaman iinde, tannmay bile g
klacak lekteki dnmlerden gemiler. lka felsefesi der
ken, olduka farkl bir kavramsal yap erevesinde gerekletiri
len bir dnce trnden, teknik terimler daarc binyllar sre
cek .tartma ve kullanm servenlerini henz yaamam, gerek
duyulduka, adm adm ortaya atlan kavramlarla yaplan bir felse
feden sz ediyoruz. Buna karlk ayn felsefe, tartma, eletiri,
aklama, dizgesellik ve kapsam asndan son derece gelikin,
gl ve canl bir dnce dnemi olmak niteliini de tayor. y
leyse byle eski felsefeleri nasl okumalyz?
Buna salkl bir yant iin kanmca yaplmas gereken ilk
ey, filoloji, dnce (yani ideler) tarihi ve felsefe tarihi diye and
mz etkinlii birbirinden ayrt etmek olmal. lka felsefe
metinlerini anlamak amacyla ortaya ncelikle bir filoloji almas
koymak kukusuz zorunlu bir ey. nerme ve szcklerin o d
nemdeki anlamlarn en yakn bir biimde kavramay amalayan
ve gerektii yerde etimoloji bilgileriyle bezenmi gvenilir bir e
viri, doal olarak "onsuz olunmaz" bir koul. Etimoloji bilgisin
den, rnein Aristoteles 'in bugn "zdek" dediimiz eyi ilk kez

101
dile getirirken -yani "hyle" szcn ilk kez kullanrken- "yap
malzemesi" ya da "gemi yapmnda kullanlan kalas" kavramlarn
dan yararianm oluu gibi verileri anlyorum. Tartmaya gerek bi
le duymadan onaylayabileceimiz bir baka ey daha var. Felsefe
tarihisinin byle bir eviriyi yapabilmeyi olanakl klacak bir filo
loji donanmna sahip olmas ok nemli bir avantajdr. Bakalar
nn yapt evirilerden, rnein ada Bat dillerine yaplm e
virilerden yararlanmak yerine eski felsefeyi dorudan okuyabilme
uin tabii ki byk yarar var. Oysa avantaj olan bir eyi felsefe ta
rihiliiyle kartrmamak gerek. Kimilerinin inancnn tersine, e
viri ilemi felsefe tarihi yapmak deil; zorunlu olan bu koul, fel
sefe tarihi iin yeterli olmayacaktr. Nasl mantk felsefe yapmak
iin yeterli olmayacaktr. Nasl mantk felsefe yapmak iin zorunlu
olduu halde yalnzca mantk yaplarak felsefe yaplm olmuyor
sa, eski filozofun nermelerini gnmz diline yalnzca evirmek
le, bu eviri zengin bir anlamsal yorum eliinde sunuluyor olsa
bile, felsefe tarihi yaplm olamaz. Peki eksik kalan nedir?
Kanmca burada bir yol ayrm var. nk eviriye dayana
rak yaplabilecek iki ayr etkinlik sz konusu. Ayn eviri temeli
zerinde hem dnce ya da ideler tarihi, hem de felsefe tarihi ya
plabiliyor. ideler tarihi, yaplmas kadar okunup izlenmesi de ol
duka zevkli bir etkinliktir: "u filozof yle der, bu filozof unu
demitir" trnden ve filozoflarn yaptlarnda!l alntlar eliinde,
olduka dizgesel bir biimde sunulan betimlemelerden oluur. Ge
nellikle ok byk ayrntya inmeyen ideler tarihi, eski filozoflara
ilikin kalp nermelerin, klielemi bilgilerin dzenlenmesine
dayanr. Yine genellikle, bir filozofun tantlmasna balanrken
nce onun yaam yks sunulur ve sonra buna, kendisini nceki
hangi dncelerin etkilediinin yks eklenir. Bitirirken de onun
kimleri etkilediinin bir ksa listesi sunulur. lkemizde felsefe ta
rihiliinden ou kez anlalan ey, bir ideler tarihi olmutur. Yani

1 02
"Aristoteles tmelin tikelde varolduunu ne srer, Platon'sa t
melin bamsz olarak ve grnrdekinden daha gerek olan bir
dnyada bulunduunu savunmutur" gibi bildirimlerle ve ayrca
gerekelendirmeler vermeden yaplan bir tarih ...
Az nce de dediim gibi, bu etkinlik zevkli ve ho bir ey,
ancak gerek felsefe tarihilii asndan olduka da bo bir ey;
yani sadece kalplarla i grp, bunlar ierikle doldurmayan bir
sylem biimi. nk felsefenin can damar olan uslamsall do
asnda bulundurmuyor. Felsefeyi, felsefe yapmadan seyrediyor...
ideler tarihi, profesyonelce yaplan felsefe tarihinin kendisinden
zenle kanmak zorunda olduu bir ey. Yanl anialmay iste
mem. deler tarihinin "kt" ya da "zararl" bir ey olduunu ne
srmyorum: Onun felsefe tarihinin yerine geirilmesinin yanll
na deiniyorum. Birbirleriyle ille de Hintili klnacaklarsa, ideler
tarihi felsefe tarihine belki bir ilk giri olabilir. Profesyonelce yap
lacak felsefe tarihilii ncesinde, renciye ilk aamada sunula
cak bir bilgi yerini tutabilir.
Felsefe tarihini filoloji almas veya ideler tarihiyle kar
trmann kkeninde, kimi zaman, felsefeyi bir tr dizgesel ve derin
edebiyat gibi grmek yanlgs yatyor. Byle bir bak asna gre
felsefe metinleri, dizgesel ve derin dnceler, dnya grleri ie
ren, biraz da roman gibi bir eyler. Romanlarnda, insann benlii
ne, varoluunun anlamna ve yaantsna ilikin sorunlara derinle
mesine giren, rnein Tolstoy, Dostoyevski, Kafka, Camus ya da
Sartre gibi yazarlarn da felsefe yaptklarn ne srecek bu gr.
Derin olan her dneeye felsefe demek, felsefe olmayan birok
etkinlie, rnein mistisizme, dine, Dou dncelerine, kuramsal
fizie felsefe gzyle bakmay, dolaysyla da felsefenin ne oldu
unu aklkla kavramam olmay ierir. Felsefeyi felsefe yapan,
ne yalnzca dizgesellii, ne de derinliidir. Bir kere bu nitelikleri
felsefe dnda da bollukla bulabiliyoruz. Ayrca, felsefede, rnein

1 03
insan eylemini aklamaya alrken "kolumuzu nasl oynatt
mz" gibi, olduka "derinliksiz" bir nesneye ynelebiliyoruz. Tols
toy ve brlerinin vardklar derinlikse, kanmca hibir felsefenin
ulaamad yerlere kadar iniyor. Ancak felsefe dediimiz ey bu
"derine ini" ii deil. Felsefe, konusu ne olursa olsun, ne lde
soyut ya da somut bir olguya eilirse eilsin, bir mantksal gerek
elendirrne etkinlii. Bir eyleri aklyor, bunu dizgesel olarak ya
pyor, ama her aklamasn uslamsal, yani argmantatif, gereke
lendirmeler vererek yapyor. Bu uslamsal ynn skp kard
nzda da geride felsefe kalmyor. Kalanlar, felsefems eyler. te
felsefeyi edebiyatla sreklilik iinde grenlerin ncelikle gzn
ne almalar gereken de bu.
Yineteyecek olursam, benim inancm, felsefenin ancak sav
lar uslamlamalarla desteklenmeye baladktan sonra sahneye kt
ynnde. Savlarn uslamlamalara dayandnlmas felsefe iin bir
"raison d'etre", yani bir varolu temeli, gerekesi; onu ayrt eden
bir zsel nitelik. Sylediklerimi konumuz olan felsefe tarihine uy
gulayarak rneklendirrnek istiyorum. Bir ilka filozofunun ne
srdklerini anlamaya altmz varsayalm. Dilsel, edebi, kl
trel, toplumsal ve baka tarihsel verileri tm zenginlikleriyle de
erlendirerek bir eviri yapyor olalm: Filozofun kullanm oldu
u szcklerden o dnemde ne anlaldnn salkl bir biimde
saptandn da dnebiliriz. Buna dayanarak rnein "Herakle
itos her eyin durmakszn deitiini ne srer, Parmenides ise
varln tek ve bir olup blnmeden ve deimeden, nsz ve son
suz srd inancndadr" gibi bir yk anlatrsak, o dnemin fel-
.,

sefesini yksek sesle seyretmi olmann tesine geemeyiz diyo-


rum. nk byle bir yk, felsefeyi asl ilgilendirmesi gereken
eyleri vermiyor, aklamyor. Birbirlerinden ok farkl dnen
kimi kudema zevatn ne diye bylece her kafadan bir ses kart
mak durumunda kaldklarn bir gerekeye balamyor. Felsefe ta-

1 04
rihini bir kakofoni ortam olarak gstermenin tesine geemiyor.
Oysa ona gznz yumsanz da yummasanz da soru ortada: Ne
den var bu gr ayrlklar? te bu nedenleri aklayan bir al"
ma yaplmadka, henz elimizde felsefe tarihilii de yok demek
tir.
Kimi Marksistler, bu aklamalar, iinde bulunulan tarihsel
dnemin retim ve toplumsal-ekonomik koullar dolaymyla ya
parlar, her yaptn, her kltr rnnn o tarih aamasndaki alt ya
pca belirlendiini ne srerlerdi. Eer bylesi bir belirlenirncilik
doruluu yakalamaya yeterli olsayd, ayn dnemde ve benzer
koullarda yaayan filozoflarn farkl grler savunamam olma
lar gerekirdi. Ben baka tr bir belirlemeye inanyorum: filozofla
rn savlarn ve varsa dizgelerini, bu dncelerin arkasndaki fel
sefe sorunlar ile onlarn zm iin ne srlen aklamalar ge
rekelendiren uslamlamalarn saptad kansndaym. yle ki, us
lamsal gerekesi verilmedike ne etimolojinin, ne de daha kapsam
l bir filoloji almasnn, filozofun kavramn tam olarak yakala
may baaraca inancndaym. Byle bir kavram ancak felsefe so
rununun baiarn iindeki ilevi ve zme ynelik gereke/endir
me abalar saptanmakla ortaya karlabilen bireydir. Burada ba
ka yazlarmda da savunduum bir noktay ksaca ynelernek isti
yorum. zgn felsefe terimlerini bizim dilimizde karlarken yn
lendirc ilke etimoloji deil, kavramn aklkla saptanmas olma
l. Buysa, sorunun zmne ynelik tartma btn iindeki us
lamsal al veriin saptanmas, yani yeniden yaplandrlmas dn
da bulunabilecek bir ey deilmi gibi grnyor, bana.
imdi ana izgileriyle, bir felsefe tarihi almasndan ne
anladm betimlemeye alaym: Benim grme gre filoloji
almasna ek olarak felsefe tarihilii, ele alnan eski filozoflarn
uslamlamalarnn yeniden kurulmas, bunu yaparken de kurarnlarn
hangi sorunlar hangi gerekelerle zmeye abaladklarnn ortaya

1 05
karlmas iidir. Felsefe tarihisi, kendisini dizgesini kavramay
amalad filozofun yerine koyarak, onu ynlendirmi olan sorun
lar saptayp, hangi baka filozoflarn savlarn hangi gerekelerle
rtrken, nasl bir zm nasl bir uslamlama zerinde yaplan
drdn, bir hipotezler btn biiminde yeniden kurmak duru
munda. Bir baka deyile, kendisini o filozofun yerine koyup,
onun kuramma ilikin bir kurarn retmek durumundadr. Byle bir
almann amac, eski filozofun dizgesini onun metninin yol gs
tericiliinde ve eski an tartma ortamnn koul ve verileriyle
snrlym gibi, bir kez daha, tm uslamsal yapsyla yeni batan
oluturmaktr. Felsefe tarihinde "yorum" derken ite bu "yeniden
kurma" abasn, byle bir abann rnn anlamak gerek. Felse
fe tarihilii, felsefe tarihini seyretmek deil, onu yeniden yaa
mak, byk felsefeleri yeni batan yaplandrmak olduu lde,
en halis anlamyla "sistematik" bir felsefi etkinliktir. Arada kalan
boluklarn doldurulmas, karanlk kalan noktalarn aklama bul
mas ve hangi savlarn neden ne srldklerinin belirlenmesi an
cak bu yolla olur.
Dile getirdiim tarihilik anlay asndan bir eski felsefe
nin birden ok yorumunun olmas, beklenilmesi doal olan bir so
nutur. Kanmca bu yorum okluunu ideler tarihilii balamnda
deil, ancak ve ancak felsefe tarihilii iinde geerli sayabiliriz.
nk herhangi bir yorumun saygnlk gerekesi, onun bir yap
olarak kolonlarn ve kirilerini oluturan uslamlamalandr. Tutarl
bir dizge iinde ve gereken btn gerekelendirmeleriyle anlaml
klnm bir eski felsefenin, ya da felsefe dneminin yorumu, o
gemi dnemde yaanm olan geree belki de uymayabilir. Bu
nu nsel biimde dnebiliriz: Doaldr ki ayn filozofun yaptma
ilikin olarak ortaya atlan, her biri kendi iinde tutarl, fakat arala
rnda farklar tayan yorumlarn hepsi birden, zgn yaptn kendi
sine ya da bu zgn yapt reten filozofun bundan kastettii d-

1 06
nceye uyamayacaktr. Uyum anlamndaki doruluk asndan
farkl yorumlardan en ok biri doru olabilir. Ne var ki felsefe ta
rihiliinde, doruluk, aklayc kurarnlara saygnlk kazandran
tek deer deildir ve olmamaldr da. Yorum olarak retilen felsefe
yapsnn i tutarll ve aklama gc onun byk nem tayan
baka ynleridir. nk betimlediimiz anlamdaki her bir yorum,
ayn verilerden yola karak ayn sorunlar zmeyi amalayan z
gn birer felsefe dizgesi gibidir. Dolaysyla tarihsel adan deilse
de felsefi adan unu syleyebiliriz: Birlikte doru olamayacak
lde farkl, ancak eit anlamda tutarl olan felsefe tarihi kuram
larndan hibiri, brlerinden daha stn deildir. Kald ki, sonu
ta bunlardan hangisinin geree daha yakn olduu, yani hangisi
nin doru olduu bile, aklk.la belirlenebilen bir ey olmayabilir.
Gerekle akmayan aklama emalar, tutarllk, uslamsallk ve
dizgesel yetkinlik ynnden gerekle akandan aa kalmyor
larsa, onun kadar reticidirler. Bunlar bize en azndan ayn filozo
fun, ayn verilerle, ayn dnce erevesi iinde, gerekte yapm
olduundan farkl olarak nasl bir felsefe gelitirmi olabileceini
gsterirler.
Bu nokta bir baka felsefi anlay ve yntem yanlgsna da
k tutuyor. Kimileri, bir eski filozofu anlamak iin onun kendi
yaptnn okunnas gerektii ilkesinden yola kyor, ancak ne var
ki orada taklp kalarak, almalarn temellendirirken yalnzca z
gn yapt okumalda yetiniyorlar. Onlarn bu tutumlaryla klieci
bir ideler tarihiliinin tesine getikleri zerinde kuku yok. n
k temele aldklar ilke tabii ki doru olan bir ilke; ne var ki, ayn
zamanda bu tek bana brakldnda son derece eksik kalan, ksr
lk getiren bir ilke. Felsefe tarihine byle bir yntemle yaklamak
olduka sakncal, diye dnyorum; nk belli bir eski felsefe
metnine veya dizgesine ilikin olarak eletirmenlerin ve felsefe ta
rihilerinin alar boyunca biriktirdikleri dnce rnnden, an-

1 07
lay zenginlik ve derinliinden yoksun brakyor insan. zellikle
metinleri g olan filozoflar (rnein Aristoteles veya daha yakn
alarda Kant gibileri) karsnda pek de bir ey anlamadan, kar
makark bir kafayla babaa brakabilyor sizi; ya da bylesi me
tinleri anlamay baaryorsanz, yani doru drst bir felsefe tarihi
yorumu olarak, uslamsal gerekelendirmeler a iinde bir kuram
sal yap gelitirebiliyorsanz, byk olaslkla Amerika'y yeniden
kefetmek durumunda kalyorsunuz. Daha nceden bir bakasnca
ortaya atlm ve literatrde epeyce de tartlm bir yorumu bir
kez daha gelitiriyor, harcadnz onca gayrete karn ada anla
y dzeyinin yine de altnda kalabiliyorsunuz. Bir eski filozof
hakknda yazlm dzeyli felsefe tarihlerinin bu filozofun zgn
metnininkine neredeyse eit deer tadklarn, onlarn anlaym
Z! derinletirmek asndan vazgeilip gzard edilemeyecek kadar
nemli olduklarn dnyorum. Onlar hem zgn metni gerein
ce anlamann temel aralar, hem de bu anlay zenginletirip de
rinletirmenin balca yollar. rnein Aristoteles 'in felsefesine
ilikin bugnk kavray dzeyimiz yzyln balarna oranla ok
daha byk bir gelikinlik ve derinlik tayor. ann gerisinde
kalmayacak bir felsefe tarihi almasnn baka felsefe tarihileri
nin ayn konu zerindeki yorumlarndan yararlanmas, onlar de
erlendirip eletrmesi zorunlu bir ey.
Bitirirken, zaman zaman gzlemlenen bir banazlk trne
deinmeden edemeyeceim. Felsefe tarihinde sz sahibi olduklar
kansndaki kimi dnce tarihileri, bazen felsefe tarihi almala
rndaki daha ayrntl tartma, sav ve gerekelendirmeleri, ilgili fi
lozof hakknda bildikleri genel klielere dayanarak eletirip, filo
zofun yorumunu bu kalplara uydurmaya alyorlar. Filozofun
zel bir konunun tartmas iinde sylediklerini onun hakknda
bildikleri genel ve kaba klielere gre deerlendiriyorlar. Bu kimi
zaman yorumu "yanl" bulmaya, kimi zamansa filozofun kendi

1 08
kuramyla elien eyler syledii gibi yarglara bile yol aabili
yor. Oysa eski filozoflarn ayrntdaki aklama ve gerekelendir
meleri, bylesi klielerdeki genellernelere getirilen ayrcalklarla
doludur. Bir dnrn o ayrntlardaki sorunlarla hangi uslamla
malar zerinden ebelletiini ortaya karmadan, kulland klie
nin gerek anlamn da kavram olamaz insan. rnein Aristote
les'in zdenden sz ederek, bir zdek parasnda bulunan nitelik
ve aktellii o zdek parasnn formundaki nitelik ve aktellikler
le karlatrdm bir yerde, "Aristoteles iin zdek yalnzca po
tansiyellik tar; onda niyet yoktur. Aristoteles her trl aktellik
ve nitelin formda olduunu syler" gibi kar klara hedef ol
duumu anmsyorum. Tabii bu anlattm, ideler tarihiliinin fel
sefe tarihiliiyle kartrlmasnn bir de cehaletle bir araya geldi
i daha ar bir durum. Ancak sylemek istediimi de olduka iyi
rneklendiriyor. Bylece yaplan, bir klasik mzik yaptnn ana
ezgisini alp popler bir biimde, hafif mzik paras gibi aldk
tan sonra, dnp zgn yapt bu hafif kopyas asndan yermek,
skc bulmak, eletirmek, hatta "dzeltmeye almaya" benzeyen
bir ey.
Yazm bir sloganla tamamlyorum: Eski felsefeleri nasl m
okumalyz? Profesyonelce ve yaratclkla...

1 09
PARMENDES NCESiNDE
DEGM SORUNU

(198 7)
Parmenides'in bykl, dev inim ve deiim olgusunu
yadsm oluunda deil, gnnn doa felsefesinin temelinde
yatan paradoksu dolaysz olacak dilegetirebilmi, ortaya koyabii
mi olmasndadr. Bundan dolay onun ve kimi baka Gney tal
yal filozoflarn o gne dein safdil bir rahatlk iinde bulunan
Bat Anadolu kkenli felsefeye eksikliini, yeni mantn sesini
duyurduklar ne sr lm tr. Burada Parmenides ' in nemini
tartma konusu yapmayacam. Gstermeye alacam ey,
onun dilegetirdii paradaksun aka sze dklm olmasa bile
kendisinden en az 50-60 yl nceden beri Bat Anadolu filozofla
rnca da derinlemesine kavranm olduu ve onlarn ortaya attk
lar aklamalarn her eyden nce bu paradoksu yantlamay
amalad olacak. Kanmca, bu balamda Bat Anadolu filozof
larnn Eleallar 'a olan belirgin bir stnl, paradoks nedeniyle
alg verilerini (yani algda kavranlan deiim olgusunu) bt
nyle silip atmak, bunu gerei vermeyen bir grn olarak ni
telendirmek yerine paradoksu algya kar kmadan, alg verileri
iinde kalan aklamalarla gidermeye allarndadr. Ayn a
ba, i.. 5 yy'n Parmenides sonras oku felsefelerinde de gz
lemlenir.
Nedir bu, deiim zerine byk tartmalar aan paradoks?
Paradoks, Eski Yunan dncesinin belitleri konumunda olan u
temel inancn bir arada olanakszl dolaysyla doar.

1 10
1 - Nitelik ve nesne ayrmszdr. ( 1 )
2- Deiim bir niteliin/nesnenin yokolmas bir bakasnn
varla gelmesidir. (2)
3- Yokluktan hibir ey varolamaz, varolan hibir ey bt
nyle yokolamaz. (DK 28 BS)
5. yy ' n ikinci yarsna kadar nesne ile n itelik arasnda
ulamsal (kategorik) bir ayrm yaplmamtr. Her iki ulam da ay
rmsz olarak ey ya da varolan diye kavranmtr. Kimi oku filo
zoflar da bu ayrm gzlem dolaysyla deil, sze konu ettiimiz
paradoksu zmek amacyla yapmlardr. 6. yy dnr iin nite
likler de nesneler gibi varlklard. Bir anlamda nitelikler nesnelerin

1) Doa filozoflarnda ey (ey iin kullanlan szck ounlukla "tauto". Bu


"to auto(n)"nun ksaltlm biimi ve "ayn ey" anlamna geliyor. kimi
yerde ise "khremata" kullanlyor. Bunun anlamysa "cansz ey, mal" ola
rak verilebilir), alglanan dnyaya ilikin sylemin balca znesi oluyor.
Bundan, ayrmsz olarak hem nesne hem de nitelik kastedilebiliyor. ey,
alglanan varl, tikeller olarak, nesne ve nitelik ayrm yapmadan dile ge
tiriyor. Bu filozoflarn ou, (temel) niteliklerin bir araya gelerek nesneleri
(eyleri) oluturduuna ne srmlerdir. Drt temel kart (hava, su, top
rak ve ate) onlara gre temel nitelikleri nesneletiren ilkelerdir. Bu ayrm
szl 5.yy'n ikinci yarsnda bile srdren Anaksagoras'ta "para" (mo
ira) ayn zamanda hem nitelik hem de paracktr. Parmenides'teki "varo
lan" (esti), ey deki ift anlamlla ek olarak tikellik ve "genel-anlamdaki
btn-varlk" kaplamlar arasnda da okanlamldr. Aristoteles, Fizik I.
kitap, 3. blmde ( 1 86328) Pannenides'i, nesne-nitelik ayrmn izernedi
i iin eletiriyor. Bu ayrmszlk iin aynca bkz. Masterpieces of World
Philosophy, (der. Frank Magill) Alien and Unwin, 1 63, s. 38; J.M. Robin
son, An Introduction to Early Greek Philosophy, Houghton Mifflin Co;
1968, s.25.
2) Pannenides'in "varolan"dan genel anlamda tm varl kestettii ve dola
ysyla "varla geli"ten (2) nennesindeki gibi bir eyi deil, tm varl
n varla geliini anlad ve bu "topyekun" varla gelii eliik buldu
u, dolaysyla da kendisi iin buradaki gibi bir paradoks domad ne
srlebilir mi? (Do.Dr. Pnar Canevi 'ye bu soruyla aadaki aklamaya
olanak verdii iin teekkr ediyorum.)

lll
paralaryd, bunlar bir araya gelerek nesneleri oluturuyorlard.
Dolaysyla bir nitelii yitirmek ya da kazanmak, bir nesneyi ya da
bir nesne parasn yitirip kazanmakm gibi kavranmaktayd. De
iim olgusunu kimi paracklarn yer deitirmesi, dalmas ya
da bir araya gelmesi gibi kavramak, yine Parmenides sonras felse
felerin, paradoksu zme abalarnn sonucudur. 5. yy'da ortaya
konan oku felsefelerden nce deiim "algda grld gibi"
tanmlanmaktayd. rnein, dalnda geliimini tamamlam bir bi
berin birka saat iinde yeilden krmzya dntn dnr
sek, burada bir nitelin yokolduunu, bir bakasnn da yoktan va
rolduunu gzlemliyoruz. Benzer biimde, frna giren hamuk yok
oluyor, yerine daha nce varolmayan ekmek geliyor. Dikkat edilir
se, bu her iki ilkenin de (yani ve 2) alg verisinin dorudan be
timlenmesi ile ortaya kt anlalacaktr. Alg olgusuna hibir ar
ka plan aklamas kartrmyor, bu ilkeler.

Parmenides'in yalnzca genel anlamdaki tm varln varla gelii hakknda


konutuuna kar kmak iin epey neden var. Parmenides, varla geli ve
yokoluu her trl deiim biimine yayarak kavryor. Nasl olursa olsun her
deiim onun iin bir varla geli veya yokolu. Bundan dolay genel olarak
varln tm ve bir tikel nesne/nitelik arasnda bizim bugn izdiimiz ay
rm, Parmenides'in uslamlamasyla ortaya koyduu paradoksu buradaki sunu
biimini yanl klabilecek bir ey deil. nk kanmca Parmenides, ne olur
sa olsun, herhangi bir eyin deiimini eliik buluyor. Ayrca bununla tutarl
olarak, onun kimi dilegetirilerinin kaplamnn tikeller olduunu da ileri sr
yorum. Parmenides 'in genel uslamlamasna nc! yapt kimi nermelennin
tek tek eylere ilikin olduklar, kukuya yer brakan bir sav deildir. zellik
le, ana metinde verdiim DK2886 ve B7 'de ("Varolmayan eylerin varolmas
hibir zaman kantlanamayacaktr") bunun belirginletii kansndaym. Tpk
tikellerden sz eden Bat anadolu filozoflar gibi, Parmenides de bu iki frag
nanda "tauto" szcn kullanyor.
Ancak bu deerlendirmeden daha nemli olarak, Parmenides'in genel ustam
lamasnn bir petitio principii deil de geerli bir uslamlama olmas benim
yorumumun doru olmasna bal. nk herkesin de itirazsz onaylayaca
gibi Parmenides'in genel uslamlamasnn balca felsefi sonularndan biri,

2
Bu noktaya dein her ey yolunda gidiyor: Gzlemledii
miz doada, varlk ile yokluk arasnda srekli bir gidi-geli var
m gibi duruyor. En azndan alg doay byle gsteriyor. Parme
nides'in ite bu safdil kavraya "dur" dedii, usun sarslmaz ilkesi
olan (3)' ortaya atarak paradoksu belirginletirdii sylenir. Bu il
keyi ilk dilegetiren gerekten de odur. Ancak vurgulanmas gere
ken ey Anaksimandros ile Anaksimenes 'in, Parmenides'e ilkeyi
gzard etmekle sulanan Herakleitos 'un da (3)'n farknda olduk
landr. Orta a'dan beri Latince "Ex nihilo nihil ft" deyimiyle
anlan bu sakm ilkesi, bir lde elikisizlik ilkesine dayanyor.
En azndan Parmenides onu elikisizlie balyor. Bir lde bi
im deitirmi olsa da, sakm ilkesi, gnmzn dnce ve bili
minin bile hala temelinde yer alyor: Bir nesnenin btnyle yok
olmasna ya da birden gaipten belirivermesine pek kolay izin vere
miyoruz. Onun enerjiye dnebileceini, ancak doadaki toplam
enerji niceliinin deimediini dnyoruz.

varln tmnUn bir olduu ve bunun iin deiimin yani varla geli veya
yokoluun olanaksz olduudur. Oysa Parmenides 'in uslamlamasnn daha
henz balang ncllerinde varolandan sz ederken yalnzca ve yalnzca ge
nel anlarndaki tm varl kasdetmesi, varaca sonucu burada varsaymas an
lamna gelir, bu da onu dngsel klard.
Ynelenecek olursa, burada savunduum ey, Parmenides 'in uslamlamasn
kurarken varla geli ve yokoluu tek deiim tr olarak grd ve bu de
iim kavramn hem tikel hem de tmel anlarndaki varla ilikin olarak kul
land. Kendisinden nceki filozoflarla giritii felsefi hesapiamay daha
keskin bir biimde sunabilmek iin burada paradoksu tikeller zerinde kura
rak sundum. Ayn paradoks genel anlamdaki tm varlk iin de geerli.
"Varolan"n burada savunmaya altm bu yorumun literatrde epey saygn
bir yeri var. Bkz. Burnet, Early Greek Philosophy London: A and C.Black,
1 908, s.208; P.Wheelwright, The Presocratics, The Odyssey Press, 1 966,
s.93; G.S.Kirk and J.E.Raven, The Presocratic Philosophers, Cambridge
U.P., 1 960, s.269-72. Bunlar dnda, savunmaya altm yoruma iyi bir
destein, zellikle kullanlan rneklerde, Aristoteles, Physics ( 1 84b J 5-
1 87a 1 0) da bulunabileceini ekieyebilirim.

113
Grld zere, ( 1 ) ve (2)'yi birlikte doru saymak 3 ' n
yadsmasna yol ayor. Oysa (3) yadsnabilecek gibi bir ilke olma
dna gre, elde geriye u olanaklar kalyor: Ya deiimin tanm
n deitirecek ve ona yeni aklamalar getireceiz, ya da nitelik
ile nesneyi ayrt edip ncekinin varlk biimini nesneninkine ba
ml klacaz. Her iki olanak da Parmenides-sonras felsefelerce
deerlendirilmitir. Ancak .. 5 . yy ortalarna dek eilim, ilkeler
zerinde kkten deiikliklere gitmek yerine, onlar koruyarak,
gl aklamalar iinde gidermeye almak olmutur. lkeleri
koruduu halde bir aklama getirmeyen tek radikal zm Parme
nides' inkidir: O, ilkeleri ncl olarak alr ve bunlardan deiimin
olanaksz olduu sonucunu karsar.

II
Varolan her eyin ilk ilkesi ve temel doas udur diyen
Thales, bir anlamda deiimin varl karsnda ex nihilo' yu ko
rumak abasndayd. Bu adan bakldnda her evrendoum
(kozmogonia) kuram byle bir abann rn olarak grlebilir.
Thales 'ten bize kalan bilgilerin yeterince aydnlatmad nokta, bu
filozofun yalnzca her eyin sudan geldiini mi ileri srd, varo
lan her eyin imdiki durumunda temelde su olduu savn da buna
ekleyip eklemediidir. Bu bakmdan nerdii kuramn, yapca,
geler arasnda dnme kapal gibi duran Anaksimandros' unki
ne mi yoksa dnme ak grnen Anaksimenes'inkine mi yakn
olduuna karar veremiyoruz. Ancak her durumda, Anaksiman
dros 'un kendi kuramn, hocas Thales 'in savn eletirerek gelitir
diini syleyebiliriz. Anaksimandros Arkhe 'yi belirsiz ya da snr
sz (Apeiron) olarak saptar. Varla gelen eyler bundan gelir, yo
kolanlar da buna dnerler. Kurama yine sakm ilkesi asndan
yaklarsak, Thales 'ce nerilen emann burada nemli bir incelik
kazandn grrz. Apeiron 'un hem nesne hem de nitelik anla-

1 14
mndaki varla kaynak olduu lde, yoklua geite de kendisi
ne geri dnlen ey olmas, onun belirsizlik ve snrszlnn uzay
zamansal bir anlamdan ok bir eitlilik nicelii anlamnda olduu
dncesini uyandryor.(3) Apeiron bu anlamda, bir varlk deposu,
ex nihilo' yu salama balayan bir nesne ve nitelikler daarcdr.
Arkhe'yi, Apeiron deil de su, hava, toprak ya da ate'ten biri ola
rak grmek kuram byle bir olanaktan yoksun brakr. nk r
nein suyun kendi varl ve nesneletirdii slaklk ile serinlik ni
telikleri, onun kuru, sert ve scak nesnelerin doasnda da bulundu
u grn inandrclktan uzak tutacaktr.
Anaksimandros'a gre Apeiron 'dan, nce toprak, su, hava
ve ate ayrm. Varolan eylerse bunlardan olumu. Bu drt ge
(ya da kken) Anaksimandros iin birer karttr. Toprak kuruyu,
su nemi, hava souu, ate ise sca nesneletirir. Bunlar yalnzca
kart olmakla kalmaz, ayn zamanda birbirleriyle srekli bir sava
n iinde bulunurlar. Anaksimandros savama ilikin grn
doann gzlemine dayandrm olmal. Atein ve scan ok ol
duu yerde suyun uup gitmesi, te yandan fazla suyun atei sn
drmesi, atein pek ok kat cisimi yakp yok etmesi, kuru cisimle
rin, topran, suyu emip yoketmeleri, kimi kat cisimlerin suda eri
mesi, dalgalarn, yamurun, akarsularn ta topra andrmalar
gibi olgular kartlarn savamna rnek olarak dnm olsa ge
rek. Ona gre bu savan, gelerin evrende dengeli bir biimde
dalmasna yolamtr. Burada Thales'in nasl eletirildii ak
olmal. Eer kart gelerden biri Arkhe olsayd, savan dolasyla

3) Bu konuda felsefe tarihilerinin yorumlan farkl olabiliyor. rnein Aris


toteles Apeiron'u sonsuz olarak deerlendiriyor (204b22,2Q3 b l 5). Ancak
gnmzde, bunun uzaysal anlamda bir sonsuzluk olmamas gerektii ko
nusunda bir gr birliine yaklalm bulunuyor. Bkz. Kirk and Raven,
The Presocraric Philosophers, C.U.P., 1960, s . I 09. Benim bu yazda ne
srdm gr Philip Wheelwright, The Presocratics, The Odyssey
Press, 1 966, s.53 'te hemen aynen yer alyor.

1 15
brleri varla gelemezlerdi: Gc ar basan ge brlerini yok
eder, ortaya kmalarna izin vermezdi. Dolaysyla Arkhe belirli
bir ge olamaz; Arkhe belirsiz olmaldr.(4)
Anaksimandros 'a gre gelerden biri brlerine ar basar
sa bunun diyetini deyerek kazandn geri vermek zorunda kalr,
bylece de evrensel denge korunur. Burada, kartlk ve srekli sa
vama karn, kat, sv ve gaz durumlar arasnda gzlemlenen
dnm olgusu aklanmaya alyor. Anaksimandros her eyin
Apeiron'dan gelip ona dndn ve drt genin srekli bir kar
tlk iinde bulunduklann ne srdne gre, bunlann birbirle
rine gerekten dntklerini onaylayamamal. Ona gre dnm
gibi grnen ey, yani artan ve azalan geler, Apeiron'dan gelen
ve ona dnen su, toprak, hava veya ate nicelikleri olmal. Anaksi
mandres dorudan dnme izin vermeyerek, bir yandan Empe
dokles'i hazrlam oluyor, bir yandan da kart geler arasndaki
duyarl dengeyi koruma ilevini yine Apeiron ' a yklemi oluyor.
Apeiron sayesinde ( 1 ), (2) ve (3) bir arada olanakl olabili
yor. ( 1 ) ve (2) ' nin geerli olduu bir dnyada (3) ile eliki, bu
dnya yan sra bir nitelik/nesne deposu olarak Apeiron 'u varsay
nakla engelleniyor: Salarn ilkesi yalnzca grnr dnyaya deil,
grnr dnya-art-Aperion 'a uygulanm oluyor.

III
Deiim iindeki varln saknm Apeiron gibi bir ilkeyle
salamak paradaksun domasn engeller, ancak bu ykseke bir
bedel karlnda salanm olur: Somut ve alglanabilir olan dn
yaya alglanmayan ve soyutluk ynnde epey yol alan bir ilke ek
lemek . . . Anaksimandros somut varl ve onun geirdii deiimi

4) Aristoteles, Fizik, III. Kitap, 5. blmde (204b22) bu uslamlamay Anaksi


mandros adna dilegetiriyor. Kirk ve Raven a.g.y., s. l l 3 'teki tartma bu
konuyu irdeliyor.

1 16
aklarken, bu varln yok olunnu gibi grndnde gerekte
yokolmadn, onun grlmez ve "soyutumsu" bir ortama kayd
n sylyor. Bat Anadolu felsefesi gibi alg verileri zerine ku
rulan ve somut tikelleri kendine balca konu yapan bir dnce bi
imi iin, temel aklayc ilkenin "soyut" tutulmas, belli bir geri
lim, bir sknt yaratm olmal. Belki de bu sknty gidermek iin,
nc Miletos ' lu filozof Anaksimenes ' in yapt ey Apeiron'u
somutlatrmak olmutur. O da hocas gibi Arkhe 'yi tek ve snrsz
olarak dnyor. Ancak bunu daha belirgin klmak iin hava ile
zdeletiriyor. Havay her yere yaylp giren, snrsz bir canllk
tayan, can veren, tpk Apeiron gibi grlmeyen, fakat sesi, se
rinlii ve ak duyumlanan, somut fakat pek de belirli olmayan bir
ilke olarak dnyor. Oysa hava birbirlerine kart olan drt ge
den biri deil midir? Anaksimandros ise Arkhe' nin bunlardan biri
olamayacan gl bir biimde ortaya koymutu. Anaksimenes
bu uslamlamay karlayabiliyor mu?
Anaksimenes geleri kart saymamtr. Hatta bunun da
tesinde, o onlar birbirine dneebilen farkl eyler olarak bile
gnnyor. Onun iin her ey btn geler, hava ile temelde zde
tirler. Hava younlap sktka su, toprak ve ta olur, alp sey
rekleince de ate olur. Su, toprak ya da ate younluk farkyla ha
vann ta kendisidirler.(5) Anaksimenes'in kimi nitelik farkllklar
n, rnein scak ve souu da, nesne ile badatrmadan youn
lama ve seyrelme ile aklad ne srlmtr.<6) Onun amac,
bu kuramyla her iki gl de, hem Anaksimandros'un Thales' e
kar kn, hem d e devinimin salarn ilkesiyle eliir grnmesi
ni gidennek olmu olmal. Evet diyebilecektir Anaksimenes, Ar
khe havaysa o baka bir genin ortaya kmasna izin vennez. Ver
mesine de gerek yoktur zaten; nk "baka" geler diye bir ey

5) Bkz. Hippolitos, Refutatio, 1 ,7,1 ; DK1 3A7. Kirk ve Raven a.g.y., s. l 45.
6) Bkz. Plutarkhos. De prim. frig. 1, s.947 F; DK 1 3B l .

1 17
yoktur. Baka geler gibi grnenler gerekte havadrlar. te yan
dan varolan bir ey yoktur. Hava hep ayn havadr ve younluuna
gre grnm deitirip durmaktadr. Anaksimenes, (2) 'yi yeniden
yorumlayan 5. yy oku felsefeleri ynnde ilk admlar atyor.
Varln younluka skiap seyreklemesi dncesi, bu varln
paracklarnn birbirlerine yaklap uzaklamalar dncesini
gndeme getiriyor. Bu ise, sonuta, her trl deiimi parackla
rn devinmekriyle aklay yntemini hazrlam oluyor.<7l

IV
Younlama ve seyrekleme kuramn bir kez benimseyip,
algda grlen tm eitlilii bir tek Arkhe ' nin eitli durum ve
grnmleri olarak kavrarlktan sonra, Arkhe olarak hangi genin
seildii ancak ikincil bir nem tar. nk Arkhe iin rnein x
ya da y diyelim, sonuta tm varlk onda zdetir; ayn ey hem x

7) Dnce ve bilim tarihi boyunca aralannda bir gerilimin yaand ve Aris


oteles ile Demokritos' un adlanyla zdeleirilen temel almak aklama
biimlerinin kkenierini Anaksimandros-Anaksimenes kartlnda bulu
yoruz. Az ileride ne srlecei zere Herakleitos'a esin kayna olduu
gibi, Arisoteles'e de deiim aklamasnn temel ilkesini veren Anaksi
mandrosu kurarn erevesi, deiirnde ortaya kan yeniliin ve ortadan
kaybolan eyin, bir "gizli" ortama kaydn ya da grnr dnyaya ora
dan geldiini ne sryor. Bu "gizil" ortam, "Apeiron", "eylerin kendisi
ni gizleyen temel doas" (bkz. DK22B I 23), (Anaksagoras'ta) "tohum",
ve sonunda da "potansiyel" olarak yeniden ve yeniden yorumlanp, Ariso
eles'te klasik biimini alyor. te yandan, Anaksimenes'in kurarn ere
vesiyle alglanan deiirnde yitirilir ve kazanlr gibi duran eylerin ger
ekte temelde ve byle olmayp, bunun yalnzca bir grn olgusu oldu
unu ne sryor. Deiim, temel gereklikle deimeyen ayn eyin, isel
mekanii (rnein, skiama ve seyrelmesi) nedeniyle farkl grnmler
almas gibi kavranyor, bu ereveye gre. .. 5.yy'n oku felsefeleri,
zellikle Demokritos ve 1 7. yy Yeni a bilimince gelitiriJip klasikleti
rilen bu aklama tr, ada bilime de hala (nemli lde) bir paradig
ma oluunnay srdryor.

1 18
hem y olarak grnebilecektir. Dolaysyla Arkhe'nin seimi kap
saycl simgelemek tes inde bir deer tam yor. Nitekim,
Anaksimenes 'in younlama ve seyrekleme kuramn benimseyen
Herakleitos<Bl temel ge olarak atei semi, br her eyi de, ate
in younlua gre deien durumlar -ya da belki dnmleri
olarak kavramtr. Evrenin en temel ve kapsayc olgusu olarak
deiimi vurgulamaya alan Herakleitos'un bu seiminin gerek
esini anlamak mmkn.
Younlama ve seyrekleme kuram, Anaksirnenes'in bunu
ortaya att biimiyle, henz 5. yy'n ikinci yarsnn parack
kurarolannda eriecei aklama yetisine sahip deildir. Nesnelerin
gze grnen dnmn aklayabilirken, onlarn niteliklerinin
deiimini aklamakta yetersiz kalmaktadr. Herakleitos kendi de
benimsedii bu kuramn snrll karsnda onun aklayc gc
n gelitirmek yerine, ona ek olarak, yapca btnyle farkl olan
ikinci bir kurarn ortaya atmtr. Herakleitos'un bu zgn kuram
byk lde Apeiron kuramndan esinlenmi, Apeiron'un "varlk
(nesne/nitelik) deposu" ilevinin soyuttan somuta aktanlmasyla
gereklemitir. Niteliklerin yokolu ve varla gelite sakm ilke
siyle elinemek iin iine gidip geldikleri ey, somut evren dn
daki bir ortam deilse nedir? Somut evren iinde nereye gidip geli
yor olabilirler? Herakleitos'un yant hem ok yaln, hem de ok
etkili: Bunlar yine nesnenin iindedirler; orada kalrlar, diyor. Bir
baka deyile "varlk deposu" darda bir yerleme deil, her nes
nenin kendi iindedir. nce yeilken sonra krmz olan bibere kr
mz dardan gelmedi; bu nitelik onun kendi iinde bulunuyordu.
Yeil de, gze yitirilmi gibi grnse de nesnenin iinde kalmtr.

8) Bkz. Digenes Laertios, Filozoflarn Yaamlar , ix, 8-9; DK22A l ; ayrca


bkz. J.M. Robinson, a.g.y., s.89. Herakleitos'un DK22B3 1 ve B90 frag
nanlar bu sav desteklermi gibi duruyor. Bkz. J.Barnes, Early Greek
Philosophy, Penguin Classics, 1 987, s. 1 07.

119
Varlk da yokluk da, niteliksel tm kartlklar da ayn zamanda
nesnedir. Kimi zaman kartln bir yz, kimi zamansa br y
z grnr olur. rnein, nce yayor olan bir varlk daha sonra
lr. nce kat olan bir ey sonra yumuar. nce tek bir btn olan
nesne sonra paralanr. Bu kart nitelikler nereden gelip nereye gi
diyor diye sorulunca, "hibir yere" diyor Herakleitos, "nk bu
nitelikler nesnenin iinde birlikte ve badam bir durumda bulu
nuyorlar." nce biri, sonra br ne kyor. te Herakleitos 'un
nl "kartlann birlii" (ya da "oyunu") kuram.(9) Bu kuramn
ileriki yzyllarda esin kayna olduu baka nl kurarnlar anm
sayabiliriz. Anaksagoras 'taki "tohum" kavram, Aristoteles ' in "ek-

9) Bkz. Kirk and Raven, a.g.y., s. l 87, 1 89- 1 92; Aristoteles, 396b7 ve 20. He
rakleitos'u bu ynde yorumlayabilmek iin, nce, onun ontolojisinin bir
anlamda kalclk ve deimezlie izin verdiini saptamak gerek. nk
byle bir kalclk szkonusu deilse varln temel gelerini olaylar ola
rak saplayan kimi sonraki dnemlerin filozoflan gibi Herakleitos da ontik
temele deiime konu olan eyi deil de deiimi koyuyor olacak, dolay
syla da burada nerilenki gibi bir yoruma kapal olacak. Deiimi byle
sine bir gle vurgulayan bir filozofun bir olaylar ontolojisi yapun, ve
arkhe olarak atein de bunu simgelediini ne srmek akla yatkn deil
mi? Herakleitos'un byle dnmedii kansndaym. (Literatrde buna
Herakleitos'un Platoncu yorumu deniyor.) Gerekelerim unlar:
a) Herakleitos'da "eylerin deiimi" kavram tesinde ya da bundan ba
msz olarak bir "olay" ya da "sre" kavram bulunmuyor. Nerede dei
imden szediyorsa, bunu bir "eye" yklyor. "ey" ise dipnot ( l )'de be
lirtmeye altm gibi, o dnem Yunan dncesi iin aynmsz olarak
nesneyi ve/veya nitelii anlam olarak alyor. Evet, her yerde srekli bir de
iim var; ama bu, "her yerde deien eyler var" olarak kavranyor. Bu
sonuncudan bamsz olarak, kendi bana olay ya da sre kavramlannn
Yunan dncesinin henz ulamad bir soyutlamann rn olduklan
kansndaym. Kald ki, Herakleitos'un bir olaylar antolojisi yaptn sy
lemek, ona "kartlann birlii" kavramna bir yer ve anlam veremerneyi
ierecektir.
b) Eer deiim bir eye ykleniyorsa, tpk Aristoteles'in dedii gibi, de
iime karn ve ona greli olarak deimeyen bir ilke (yani "ey") gerek-

1 20
sinlik" ve "potansiyellik" retileri ve ok daha sonralar ise He
gel ' in "diyalektik"i.
Parrnenides ' in kartlarn birlii kurarnn eliik olmakla
sulad ve pek ok filozofun kendisini bu sulamada destekledii
iyi bilinir. Parrnenides Doruluk Tanras 'n yle konuturuyor:
"Seni bir .. yola kar.. uyaryorum. nk lrnller bu yolda .. bil
gisiz, zihinlerinde bir birlik olmadan, dank dncelerle, kr ve
sarlara benzer bir aknlk ve aresizlikle srklenip gidiyorlar.
Bunlarn bir ou, hibir ayrm yapmadan, varolann ve varolma
yann ayn zamanda zde olduuna ve zde olmadna; ayrca
her eyin izledii yolun geriye dndne inanrnlar" (DK 28

tiriliyor demektir. Bu noktay Kirk ve Raven da, Herakleitos iin aynen


vurguluyorlar: Herakleitos 'un deiimden derinlemesine etkilendii y.ads
nacak bir ey deil; ancak onun iin asl yaarnsal neme sahip olan olgu,
deiim iindeki kalclk ilkesi. (Bkz. s. 1 86- 1 87)
c) Btn bu noktalara ek olarak fragnalardaki "eyler"in Herakleitos iin
nitelikten ok nesne anlamna geldii, onun kulland rneklerden de
karsanabilir. Yine bu anlamda, atei, olay deil, srekli deien nesneyi
simgeleyen bir ilke olarak dnmek daha tutarl olacaktr. "Her ey akar
ve hibir ey buna kar duramaz; herey bir ynde yol alr ve kalc olan
h i b i r ey yoktu r . " "Varlk ( eyler) d i n g i n l i i dei irnde b u l u r . "
(DK2284a) "Her ey kartlk yoluyla doar, hepsi bir nehir gibi ak iin
dedir." (DK22A l : Laertios). "Souk eyler scak olur, scak olanlar sour.
Nemli olan kurur, kuru olan nemlenir." (DK22B I 26) "Ayn nehirlere gi
renlerin zerinden baka ve yine baka sular akar durur." (DK22B 1 2) "Her
ey devinir, hibir ey yerinde durmaz. Varolan eyler bir nehrin akna
benzerler. Ayn nehire iki kez girilemez." (DK22A6: Platon).
d) Herakleitos eylerin deiimini, "bireyin" yada "bireydeki-bireyin"
bir baka eye dnmesi olarak gryor. Tpk sonradan Aristoteles'in de
yoksunluk (privation steresis) kuramnda dilegetirecei gibi, bu "kendine
dnlen baka ey" bir "kart" olarak kavranyor. Olaslkla bu dn
m, eylerin grnr ynnden bir kartn gidip, oraya bir bakasnn
gelmesi biiminde kavranyor. "Peki nereye gidip nereden geliyorlar?" di
ye sorulacak olursa, bunu "eyin ii, yani grnmez olan doas" diye ya
ntlayacaktr, Herakleitos. Ben onun kartiann eylerdeki birlii ve gere
in kendini saklad savlann byle yorumluyorum. Bu yorum da Herak-

121
B6). lgintir, Aristoteles de ona aynen katlyor:OO) "Herakle
itos 'un syledii ne srlen ve ayn eylerin hem var olup hem de
var olmad dncesi mantksal bir olanakszhktr." (I 005b 24)
Herakleitos'u bu tr sulamalara kar deerli mantk asndan
savunma abalar, onun iki deerli mantk balamnda gerekten
elikiye dm olduunu varsayan abalardr. Oysa Herakle
itos'un iki deerli mantk asndan eliik eyler sylediini onay
lamak iin zorlayc bir gereke yoktur. Tersine, kartlarn birlii
nin en doal yorumu elikisiz bir kurarn ierir.
Bir nesne, iinde hem krmzy hem de yeili barndryorsa,
bu durum kendiliinden bir eliki yaratmaz. rnein, krmz ve
yeil, nesne iinde ve zerinde farkl yerlerde bulunuyorlarsa, eli
meden birlikte varolabilirler. eliki ayn yerin, rnein ayn yzey
parasnn ayn zamanda hem krmz hem de yeil olduunu syle-

leitos'u ex nihilo'dan koruyor. Bunu daha da iyi grebilmek iin kendimi


zi Herakleitos 'un yerine koymaya alabiliriz. B ir an iin nesne/nitelik
deposu olarak kavranlan Apeiron'un bu ilevini bir somut eyin kendi ii
ne "monte ettiimizi" varsayalm. Bu durumu iki ksa zdeyile aklamak
gerekse ne derdik? "Kartlar eylerde birlik iindedir ve bu uyum eyin
oasnda sakldr" demek bunu en etkili bir biimde dilegetirmez miydi?
K311 tlann birliini dilegetiren fragmanlar: "eyler bir arada hem btn
dr, hem deildir; hem uyumlu hem de uyumsuz olarak, bir arada ve da
nk tr. B tn her eyden bir birlik ve birlikten de her ey oluur"
(DK22B 1 0) "Tann gndz gece, k yaz, sava ban, doygunluk alktr)
(Bunun anlam: tm kartlardr.) Atein baharatla birleip kan kokulara
gre adiandnid gibi, o da deiim geirir." (DK22B67) "Denizin suyu
hem ok saydam hem de ok bulanktr. Balklar iin iilebilir ve salk
verirken, insan iin iilmez ve yokedicidir." (DK22B6 1 ) "Kalemin izdii
izgi hem doru hem de kvrktr." (DK22B59) "ember zerinde balan
g ve son birdir." (DK22B I 03) "Yaam ile lm, uyanklk ile uyku, gen
ile yal, iimizde birdirler; nk ncekiler deiir sonrakilere dnrler
ve sonrakiler de ncekilere dnrler." (DK22B88) (Beni bu dipnotu ek
lemeye yneiten Do.Dr. Yaln Ko'a teekkr ediyorum.)
1 0) Bkz. Kirk and Raven, a.g.y. , s. l 87 . Onlar da Aristoteles'in bu konuda
hakszca davrand grndeler.

1 22
rnekten doar. Herakleitos ayn eylerin ayn zamanda hem doru,
hem eyri; hem uyank, hem uyur; hem saydam hem bulank; hem
canl hem de l olduklarn sylerken bunu bu eliik anlamda
sylemek zorunda deil. nk kartlardan biri nde, yani grnr
durumdayken, br yzeyin, grnrn arkasnda bulunuyor. Tp
k Aristoteles'te potansiyel olann aktel formun ardnda varolduu,
bu formun kartnn potansiyel olarak zdekte bulunduu gibi. Her
iki kartn da ayn yzeyde, ayn grnrlkle olduklarn ne sr
myor, Herakleitos. Tam tersine, ondan kalan fragnanlar iinde
nemli bir yer tutan ve gerein, birliin, grnen yzeyin altnda,
ardnda yatt retisi, "kartlarn birlii" kuramnn elikisiz ol
duu grn destekliyor. "eylerin gerek doas kendini sakla
maya yatkndr." (DK22: B 1 23) "Grnte olmayan uyum, gr
nte olandan daha gldr." (DK22 B54)
Herakleitos 'un kuram, ( 1 ) ve 2 ' nin deiim balamnda ex
nihilo'yu (3 ') zedelemediini baaryla gsteriyor. Yoklua g
yermu ya da yokluktan geliyormu gibi grnen nitelikler, nesne
de kalyorlar. Nesnenin yzeyi altndaki "deposuna" giriyorlar, ya
da oradan yzeye kyorlar.
Parmenides 'in Bat Anadolu filozoflarnn, sanki (3)'n far
knda olmadan, safdil bir biimde ( 1 ) ve (2) ' yi varsayarak devinim
olgusunu da onayladklar izlenimini uyandrmaya almas, en
yumuak terimiyle bir hakszlktr. Bu hakszlk, onlarn 1 ve 2'yi
aklama gc yksek kuramlaryla birlikte onaylayiarn gzard
eder. te bu ayn gzard editir ki, Parmenides ' in kendisini, bir
deiim kuram ne srerek, yaln olarak ele alnan ( 1 ), (2) ve
(3) ' n bir arada oluturduklar paradoksu gidermeye almak ye
rine kolay olan yolu semeye, yani devinimi yadsmaya itmitir. O I l

1 1 ) Felsefecinin felsefe tarihine yaklamnda kendisi iin seebilecei sayg


deer bir amacn, belirli bir dnemin kurarnlarn kendi ann dilinde
dizgesel bir btnlkle aklayarak o dnemi "anlaml klmak" olduu

1 23
inancndaym. Bu anlaml kl, ayn dnemde etkin olan kimi filozoflarn
bir "kakofoni" iinde deil de, belirli bir soruna ussal kuramlarla zm
arayanlarn birlikte oluturduu bir "harmoni" iinde bulunduklarn gs
termekle, bu dizgesel uyumu onlardan bize kalan verilere dayanarak yeni
den kurmaya almak.la olanak bulur. Eski Yunan dncesi gibi, kalp
lan, kavramlan ve kltr baiarn gnmzden epey uzakta bulunan bir
felsefeyi oluturan nermelerin, o balam iinde ne anlama geldiklerinin
aratrmas, kavramlarn doru saptanmas, kukusuz temel k noktas
olmaldr. Ancak bu her eyden nce bir filoloji almasdr ve felsefe
yalnz bununla yetinemez. Byle almalara dayanan ve gvenilir eviri
lerden yola kan dizgesel almalar belirli bir tarihsel dnemin felsefe
sinden, yine felsefi anlamda bir yarar edinmeyi amalayanlar iin zorun
ludur. Doal olarak bylece yaplan ey "felsefenin felsefesi" olacaktr.
stelik tutarl bir dizge iinde "anlaml klnm" bir dnemin grnm,
bunun gemiteki gerekte alm olduu biimden farkl da olabilir. r
nein ayn dnemin verileri birbirinden farkl olan tutarl emalar iinde
kurulabilir. Bunlar birlikte doru olamayacak lde farkl olabilirler.
Dahas, hangisinin gerekle akan anlamda doru olduunu saptamak
olana da bulunmayabilir. Oysa, gerekle akmayan aklama emalan,
tutarllk ve dizgesel yetkinlik asndan, gerekle akandan aa kal
myorsa, kanmca en az onun kadar reticidirler.
Btn bunlar, felsefe tarihindeki bir dnem zerine yaplan sistematik a
lmann tek deilse de en temel eletirisinin i tutarlla ynelmesi ge
rektiini vurgulamak iin. nk byle bir yaklam bir felsefe felsefesi
dir ve bir tarih almas olarak deerlendirildii lde bir felsefe al
mas olarak da deerlendirilmek durmundadr.

1 24
SOFSTLER

( 1986)
Yirmidrt yzyl nce ortaya kp bir sre byk ilgi gr
dkten sonra Solcrates ve rencilerinin tepkisiyle gzden dr
len, ancak, dnce tarihinin gnmze dein her aamasnda, uy
gun bir ortam bulur bulmaz yeeriveren Sofistlik nedir; nasl bir
kkenden kaynaklanmtr?
Sofistlik, .. 5. yy'n ikinci yarsnda, Eski Yunan toplu
munun geirdii bir siyasal dnmn yaratt gereksinimlerden
domu, o sralar ortaya yeni atlm olan bir bilgibilimsel uslam
lamadan yararlanarak zgn bir felsefi boyut da kazanmtr. Dola
ysyla, bu akmn birbirinden ayrt edilmesi gereken toplumsal ve
felsefi kkenieri vardr.
Bugn "Sofist" dendiinde, gsterili szler, dil oyunlar,
safsata ve mantk hileleriyle bakalarnn dncelerini etkilemeyi,
ynlendirrneyi amalayan, insanlara yzeyde ekici, ancak derinli
i olmayan; doru grnm verip, onlar bu dncelere inandr
maya alan bir kii akla gelir. Sofist, demagogdur; amac doru
olan bulmak veya onu yaymak deil, kendi yararlar dorultusun
da laf canbazl ile dikkati baka ynlere kaydrarak, dinleyicileri
ve rakipleri artmaya, onlar bylece susturmaya almak, bela
gat gsterisiyle insanlar kandrmaktr. Safstliin bu ynn aa
karan ve bu tutumu eletirerek onu felsefeden dlayan, felsefeyi
ondan arndranlar, Sokrates 'in abalar doru ltusunda, zellikle
Platon ve Aristoteles olmutur. Bu filozoflar, birok rnekle, So
fistleri betimlemi, onlarn "uslamlama" diye kullandklar forml
lerin ne biim arpklklara dayandn gz nne sermilerdir.
rnein, Euthyplron adl diyalogunda Platon, Dionysodoros adl

1 25
bir Sofisti safdil bir kii olan Klesippos 'un akln kartrma abas
iinde betimliyor: "Demek senin bir kpein var?" "Evet var" dedi
Klesippos, "hem de en ktsnden." -"Peki onun enikleri de var
m?- "Evet var ve hepsi de onun gibi." "Yani kpek onlarn babas
deil mi?" "Evet," dedi "Onu eniklerin anasyla birlikte grdm"
"Peki kpek senin deil mi?" "Elbette ki benim." "yle ise, o hem
baba, hem de seninse, senin baban olur ve dolaysyla eniideri de
senin kardelerindir."
"Gerek" filozoflarca bylece aalanan ve dnce tari
hinde mantk arpklna ibret diye geirilen Sofistlik, ilk filizie
ni aamalarndaki durumuyla bu denli bir yergiye hi de layk de
ildi. Bu akm, ilk aamalarnda, yzyllar boyunca felsefenin geli
imini srekli kamlam ok nemli bir eletirel tutumun olutu
rulmasnda, deeri hi de kmsenemeyecek bir katk yapmtr.

Sofistliin Toplumsal Temelleri


.. 5. yy' n ikinci yarsnda askeri arln artrarak zen
ginleen Atina, bu dnemlerde aristokrasiden demokrasiye gei
srecini yayordu. Bu dnm, toplumun deerlerinde de nemli
kimi nemli deiimler getirmekteydi. Eski Yunanca'da insandaki
yetkin lik, sekin lik, stnlk gibi nitelikleri dilegetiren "arete",
daha nceleri iyi ve saygn bir aileden gelmekle kendiliinden ka
zanlrken, artk bu dnemde eitim ve yetimeyle elde edilen bir
ey olarak grlmeye balanmt. Bu nitelikleri kazanmak, baar
kazanmaktan geiyordu. Baar kazanmaksa, demokratik ortamda
etkili olmakt. Siyasal kurullar, agoralar, mahkemeler, bakalarnn
dncesini etkileyerek, stnlk ve sekinlik kantlama ortamlar
olmutu. Bakalarn etkilemenin yoluysa, sz syleme ve mantk
sal beceriler elde etmekle olanak buluyordu. Bu becerileri rete
cek, insanlar bu ynde eitecek hocalara gereksinim dourmutu
toplumsal ortam. te bu istemi karlayan kimi felsefeciler, "bilge-

1 26
lik retmenleri", "bilgelik satclar" olarak ortaya kmlardr.
("Sophistes" bilge kii, bilgili kii anlamna geliyor.) Sofistlerin,
rettikleri bu beceriler karlnda para olarak byk birikimler
yaptklar sylenir. Bu akmn balatcs saylan Protagoras, Ati
na' nn en zengin adam olmu. Bu, herhalde tarihte felsefeyle ya
da onunla ilgili bir etkinlikle, servet kazanlabilen tek dnem ol
mu olmal.
Protagoras ve Gorgias gibi ilk nesil Sofistler, ncelikle filo
zoftular ve kendi felsefelerini gelitirmenin yansra, yaamlarn
da "bilgelik satmakla" kazanyorlard. Ancak daha sonralar, para
sal yarar, abuk ve kolay servet edinme olanaklar ar basm,
ikinci nesil sofistler, felsefe ve mantk retmekten ok, ne pahas
na olursa olsun, eri ya da doru hangi yoldan olursa olsun, tart
malar kazanma, karsndakileri artma yntemleri retmeyi
amalamlardr. Sonuta, Sokrates, Platon ve Aristoteles' in yerip
aaladklar safsata tccarlarna dnmtr sofistler.

Soflstlerin Felsefi Temelleri


Sofistler felsefeye yaptklar olumlu katk genellikle u
bala indirgenir:
a) .. 6. ve 5. yy'larn doa felsefesini vard sonularn
eitlilii ve birbiriyle tutarszl asndan eletirrnek,
b) nsan ve znellii felsefe sahnesine sokarak, bilgi ve ah
lak deerlerinin bu ynn vurgulamak,
c) Doruluk ve erdemin greceli olduunu savunarak, Sak
rates 'in bunlar saltk ve deimez olduu ynndeki tepkisini ha
zrlamak.
Bu olgu, Platon'un ve dolaysyla da Aristoteles ' in tutar
l, kapsaml, eski grleri uzlatrc, insann doadaki yeri ve bil
gisini belirleyici, bireimsel dizgeler gelitirmeleri iin gereken te
mel ve ortam hazrlamtr. Biz burada, bu noktay ayr ayr ay-

1 27
rntyla irdelemek yerine, her n de birletiren ve bunlar sonu
olarak dourmu olan bir geliim izgisini izlemeye alacaz.
Felsefe tarihinde epistemoloji, yani bilgi felsefesini ayr ve
bal bana bir konu niteliinde ele alan ilk filozof olarak Platon
gsterilir. Bu bir anlamda dorudur, ancak yine buna dayanarak
Platon ' u bilgi felsefesinin babas ya da kurucusu diye gstermek,
bir yanlg olur. nk epistemolojiyi kuran, byle bir konuyu fel
sefe iin sorun yapan olguyu ilk belirginletiren dnr Demokri
tos' tur. Demokritos da, 5 . yy'n br filozoflar gibi, Parmeni
des ' in grn ve gerek arasnda izdii ayrmdan etkilenmi, bu
nu benimsemitir. Bu ayrm, epistemolojiye doru atlan ilk nemli
adm saylabilir: Bu, varln kendisini, insann onu kavrayndan
ayrt ederek, kavraya temel olduu sanlan duygularn gvenilir
liini yadsr. Oysa duyulann gvenilirliinin neden, ne lde ve
ne anlamda snrl olduunu belirlemeye alarak bu aynma ge
erli bir ierik salayan, Demokritos olmutur.
Atomcu kuramnn getirdii sonulardan bamsz olarak,
derin ve nemli bir felsefi gzleme dayanan bir aynm iziyor De
mokritos: Bu balamda atomcu retiyi ancak daha sonra izdii
ayrm aklarken kullanyor. Bu, 2 1 yzyl sonra Locke'un felse
fesinde birincil ve ikincil nitelikler aynm adn alan ayrmdr. De
mokritos , nesnenin niteliklerini ele aldnda, rnein biim, kat
lk, byklk, devinim gibi niteliklerin bir insandan brne de
imediini gzlemliyor. Eer bir masann st yzeyi bir drtgen
biimindeyse, bu hi kimseye yuvarlak grnmeyecektir. Oysa yi
ne nesnelere nitelik olarak yklediimiz koku, tat, ses, dokunum
ve renk gibileri, nesnenin kendisinde belirgin bir deiiklik meyda
na gelmese de, bir insandan brne, ya da ayn insan iin bile, de
iik koullarda, byk farklar gsterebilir. Ayn bal hasta birine
ac gelirken salkl bir kimseye tatl gelecektir. Kimi niteliklerin
insandan insana ya da deiik koul ve zamanlardaki ayn kii iin

1 28
bile farkllklar gsterebilmesi, Demokritos'un, epistemolojinin ilk
basama olan, nesnenin kendisi ve onun insandaki bilgisi arasn
daki ayrm kavramasna yol ayor. O, bu aynm daha da pekitiri
yor: Nesnelerin alglan yalnz insanlar arasnda deil, deiik al
g organlar tayan deiik yaratklar arasnda da farkllk gsterir,
diyor.
Demokritos 'un, nesnedeki kimi niteliklerin algda, deiik
yaratklar, deiik insanlar ve giderek ayn insan iin bile koullara
gre deitii gzlemini saptadk. Bu, onun uslamlamasndaki ilk
nerme, ilk ncl. kinci bir ncl olarak, ayn niteliin bu deiik
alglarndan hangisinin doru alg olduunu saptamann bir yolu
bulunmadn ne sryor. Hangi yaratn, hangi insann "daha
doru" alglandnn seimi, bu balamda keyfi, geliigzel ol
mak zorunda. nk bu seimi yapacak bir lt yok ortada. De
mokratios' un bu iki nciden karsad sonu, bu "deiken" ni
teliklerin znel olduklar. Ona gre, gerekte nesne byle nitelikler
tamyor. Nesnenin yapsal zellikleri, evrelerine yaydklar g
rntlerle insann duyularn etkileyince, byle niteliklerin alglan
masna neden oluyor. Nesne gerekte ne tatl, ne ac; ancak insann
tat duyusunu byle etkiliyor. Nesnenin kendiliinde nasl olduu
nun algyla bilinmesi, bylece, bir sorun olarak belirlenmi oluyor.
nceki filozoflarn, "evren, onu grdmz gibidir" ynndeki
yaln gereki inanlarnn tesine ayor Demokritos. Onun bu
durumu atomcu reti yoluyla nasl aklandna deinmeyece
iz. Bunun yerine temelini saptad uslamlamann kendinden son
raki aamalarda nasl gelitirildiine ksaca gz atacaz. Ancak
bunu da balamadan nce, Demokritos 'un bu ayrm balamnda
Platon'dan da ileride olduunu vurgulamak istiyoruz. Demokritos,
niteliklerin algsnn insana ve koullara gre deiebildiini ve bu
deiik alglar arasnda hangisinin doru olduunun sapanamaya
ca nermelennden nesnellik-znellik ayrmn karsyor. Bilgi-

1 29
bilimi dizgeselletirdii Theaetetos diyalogunda, Platon da (Prota
goras zerinden) ayn olguyu ele alyor. Fakat Platon'un bundan
znellii ayrdetmek gibi bir sonuca gidebildiini syleyemeyiz.
Platon eski geleee uyarak "naif' ya da yaln bir gerekilii sr
dryor. Ona gre de alg deiken ve tutarsz, ona gre de hangi
algnn doru olduunu saptamak olanaksz. Ancak Platon "evren
onu grdmz gibidir" inancn krmyor. Algnn bize verdii,
bize yanstt dnyann kendisi deikendir, bu dnyann kendisi
tutarszlklarla doludur, diyerek, Herakleitos 'un modeline gre
kavrad ve bize duyularmzca yansllan bu dnyay, yine nes
nel, baka bir dnyadan, ona gre gerek bilginin konusunu olu
turan "akn" bir dnyadan, ayrt ediyor.

Soflstlerin Felsefeye Gerek Katk1s1


Epikuros, bir mektubunda Protagoras 'n felsefeye nasl ba
ladn yle anlatyor: Protagoras Atomculuun beii olan Trak
ya'nn Abdera kentinde domu. Yaamn hamallkla kazanyor
mu. Bir gn ykledii odunlar dizi ve balayndaki ustal iz
leyen Demokritos, bu hamalla ilgilenmi, onu yanna alarak eit
mi. Sonuta Protagoras belki atomcu olmamtr ama, felsefi d
ncesinin k noktas, hocas Demokritos'un yukarda szn
ettiimiz uslamlamasdr. Bu uslamlamay kullanarak, onu tam bir
genellie yaym ve bylece sofist tutumuna bir felsefi temel kur
mutur.
Ayn esinti bir kiiye souk gelirken bir bakasna lk gele
bilir. Bunlarn hangisinin doru olduunu saptayacak bir lt bu
lunmadna gre, esintinin kendiliinde souk ya da lk olduu
sylenemez, diyor Protagoras. Dolaysyla ayn esintiye "lk" di
yen de, "souk" diyen de, kendine gre doru bir ey sylyor.
Doruluk yarglar bu yargda bulunan kiilere grecelidir. Birbi
riyle elien iki yargnn bu anlamda, ayn zamanda doru oldukla-

1 30
r ne srlebilir; nk "nsan her eyin lsdr". Nesnel an
lamda bir doruluktan sz edilmeyen yerde doruluun ls, al
glayan insann kendisinden baka bir ey olamaz. Yarglarn birbi
rinden "daha doru" olmalar sz konusu edilebilir. Dolaysyla bir
kannn doruluunun tanrlanmas diye bir ey de yoktur. Geerli
olan, kannn bakalarna onaylaur lmas, insanlarn bu konuya
inandrlmas, gerekirse kandrlmas, "ikna edilmesidir". te so
fistlii gerekelendiren felsefi sonu !
Protagoras burada, ayn konu zerinde birbirinden farkl al
g, kan ya da yarglar varken bunlar arasnda doru olarak birini
yelemeye olanak verebilecek bir lt bulunmamasndan, nesnel
anlamda byle bir doruluun sz konusu olmad, dolaysyla
doruluun kiilere greli olduu sonucunu karyor. lt bulun
mamasnn, doruluun nesnel anlamda szkonusu olmad varg
sn gerektinneyecei ak olsa gerek. Protagoras burada byle bir
ierme bulunduunu varsaym oluyor: Bu varsaym olmadan
karsad "grecelik" sonucu karsanamaz. lgin olan, bu varsa
ym yapmayan Gorgias'n, ayn ncllerden bambaka -ve daha
geerli grnen- bir sonu karsam olmasdr. Protagoras 'n her
inanc doru klan ar iyimser sonucuna karlk Gorgias 'nki de
btnyle ktmser: Ayn konu zerinde birbirinden farkl olan
inanlar, ayn olgunun bir kiiden brne deien alglar, arala
rndan doru olann seimine olanak verecek bir lt yoksa, do
ru saylamazlar, diyor. Bu inanlarn bu alglarn hi biri doru de
ildir. Gorgias 'n uslamlamay bu olumsuz sonula tamamlay,
Kukuculuk dediimiz akmn ve bu akmn temelinde yer alan us
lamlamann kuruluudur. Kukuculuun kurulmasndaki bu payla
r, Sofistler 'in dnce tarihine yaptklar ok nemli ve olumlu,
bir gerek katkdr. nk ne denli olumsuz sonulara varrsa var
sm, Kukuculuk, bilgi kuramnn geliimini, zenginlemesini ve
yetkinlemesini salayan balca itici g olmutur. Kukucu us-

131
lamlamann olmad yerde ilgiye deer bir epistemolojiden de s
zedilemez. Epistemoloji, kukucu uslamlamay karlamak, onu s
nrlamak iin kurulur.
Gorgias, hi bir eyin varolmadn; eer varsa bile, biline
meyeceini , byle bir bilginin olanaksz olduunu ne sryor. Bu
d nceler, onun yukanki uslamlamadan karsad sonucun
mantksal nkabulleri: Deiik alg (ya da inanlarn) hi birinin
doru olmamas, ya bu alglanann (ya da inanlann) var olmama
sna, ya da varsa bile bilinemez oluuna baldr. Bu son nokta
Gorgias'taki Kukuculuun, Protagoras 'taki grecelie gre, nes
nel bilgiyi savunan gre daha yakn olduunu gsteriyor. Prota
goras nesnel bir doruluk, bir bilgi olmad iin her insan kendi
doruluunun lsdr derken, Gorgias ile belirginleen kukucu
tutum, bir nesnellik ve ona zg nesnel doruluklar sz konusudur,
ancak insann bilgisi ve kavray buna eriemez, bunu yakalaya
maz, demeye getiriyor. nsan kavraynn bu nesnel dorulua na
sl eriebileceinin aklama abalar ise, epistemolojinin ta kendi
sidir. Sokrates, Platon ve Aristoteles'in eletirileriyle tasfiye edilen
sofistlikten arta kalan kukuculuk, etkili bir akm olarak varln
srdrmtr.
Kukuculuk, Gorgias 'n lmnden yaklak on yl sonra
doan (..365) Pyrrhon 'ca, bir felsefe okulu durumuna getirilmi
tir. Daha sonralar, Platon 'un Akademia's ile birleen kukucu
okul, yetitirdii Timon, Arkesilaos, Karneades gibi dnrlerle
uslamlamalarn zenginletirmitir. Bu uslamlamalar, .S. 1 . yy'da
Aenesidemos, 2. yy'da ise Sextus Empeirikos 'ca yazya dkl
mtr. Kukucu uslamlamalarn Ortaa Avrupa'snda giderek
hemen btnyle ortadan kalktklar, unutulduklar grlr. Sex
tus 'un kitabnn bir kopyasnn bu yzyllar boyunca stanbul 'da
sakland ve 5. yy'da Avrupa'ya buradan gtrld biliniyor.
1 562'de Latince 'ye evrilerek baslan bu yapt, Montaigne'in Ku-

1 32
kuculuu Yenia'da etkili yapan nl denemesini (Apologie de
Raimond Sebond, 1580) yazmasna neden olmutur. Descartes'n
bilgi urainn ve onu izleyen Modern Felsefe'yi bu kukucu us
lamlamalarnn yokluunda dnmek olanakszdr.

1 33
YAYIMLANILARI NCESiNDE
ARSTOTELES'N YAPlTLARI

( / 992)
Bugnn olaylarnn nedenlerinin gemite olduunu he
men herkes onaylayacaktr. Bu anlamda, dnyann gemi aama
lar tabii ki bugnn nedenidir. Oysa belirlenime i likin savlar
bundan ayrt etmek gerek. Kanmca, bir aamadaki durum ve olay
lar kendilerinden olduka ileriki dnemlerdeki aamalar oluturan
durum ve olaylar, onlarn nedenleri arasnda bulunmalarna kar
n, belirlemiyorlar: O nedenler uzaklardaki etkilerinin neler olaca
na ilikin yeterli koullar oluturmuyor. Yine kanmca, doru
olan ey bunun tam tersi: ilkeyi insanlk tarihine uygulayacak olur
sa, ilk a uygarlnn gerekletirdii belli bal baarlarn he
men tm insanln bugn iinde bulunduu dzey iin tarihsel
anlamda zorunlu kouldur. Deneysel olarak bildiimiz yasalar ge
rei, bugnn verileri byleyken, gemi uygarlk birikimi pek
baka trl olamazd. rnein Eski Yunan uygarl yaratlmam
olsa ve lka 'da Mezopotamya ve Msr uygarlklarn dorudan
Roma'nn egemenlik dnemi izleseydi, bugn bu gne benzemez,
bundan pek gerilerde olurdu.
imdi ne srdm ey, gemiin gelecekteki durumu be
lirledii, ona yeterli koul oluturduu veya kimi zaman "tarihsel
materyalizm" diye anlan sav deil. Benim ne srdm, byle
bir eyin tam tersi ynndeki bir ierme ilikisine dayanyor. Zo
runluktah kastettiim, gemiteki koullar yleyken gnmzn
veya gelecein baka trl olamayaca deil. Ben bu gnn veri
Ierinin farkl bir kaynakla temellenmi olamayacan ne sryo
rum. Gnmzn Bat odakl uygarlnn rnein Eski Yunan kl-

1 34
tr olmadan varolmu olamayacan sylyorum. "Gemi her
nasl gereklemise yledir" gibi bir ey tesinde, bugn byley
ken gemiteki etkileyici aamalar olmu olduklarndan pek farkl
olamaz/ard diyorum. B ugn byleyken, ayn yere bundan ok
farkl yollardan gelinemezdi. Tabii buna karlk gemi yine ayn
gemi olarak bugn gnmzdekinden farkl olabilirdi. Unutma
mal, farkl bir gemiin farkl bir bugn ieriyqr oluundan, ge
miin durumunun bugnn durumunu ierdii, yani ona yeterli ol
duu sonucu karsanamaz.
Yukanki ilkeler asndan, bugnn bilim ve felsefesi by
leyken, onun geliimine ve akna gemite yn vermi bir byk
filozofun katks da tarihsel anlamda zorunlu bir koul deeri ta
yor. yle bir filozofun yapt olmadan bugnn dncesi olamaz
d. Ben, Aristoteles'in gelmi gemi en byk dnr olduuna
inanrm. Tabii, yukarda da vurguladm gibi, Aristoteles nce
sindeki aamalar aynen gereklemi olsa da, onunki gibi bir d
nce dizgesi retilememi olabilirdi. Ancak kanmca onun yapt
nn yokluunda dnya bugn iinde bulunduu geliim dzeyinin
yzlerce yl gerilerinde olurdu. Bu yaznn amac da byle bir du
rumun hi de uzak bir yapnt olmadn ortaya koymak. nsanh
n kimi ince rastlantlada bu sonutan nasl kurtulmu olduunun
.
yksn anlatacam. Felsefi olarak deil de tarihsel anlamda,
Aristoteles ' in yapt hangi koullarda yaratld ve bugnlere nasl
ulat? Bu geliimi izlerken, onun geride brakt hemen tm d
nsel ve bilimsel katknn bir aamada dnya zerinden silinmesi
ne ramak kalm olduunu ve bu olaylarda zerinde yaadmz
Anadolu toprann nemli bir rol bulunduunu greceiz.

I
Aristoteles ' in , dnce dnyasnn ehresini deitiren ve
gnmz de kapsayacak biimde binyllar boyu sren byk ve

1 35
dinrnek bilmez bir etki kayna olmu yaptlar, . 322'deki l
mnden yz yl sonra, . 40 ile 20 arasnda, Andronicus tara
fndan Roma'da derlenip yaymlanmtr. Aristoteles 'in imdi bil
diimiz aptaki byk dnsel etkiyi yap bundan sonra balar.
Dorudur, o, yaptlar yaymianmadan nce de n yapm bir filo
zoftu, ancak bu olduka byk bir derece farkyla byleydi: O d
nemde Aristoteles' in etkisi snrl olduu gibi, grlerine ilikin
bilgiler de yaymlan ertesine gre ok daha azd. Her eyden n
ce, genlik dneminde yazm olduu popler (yani eksoterik) ya
ptlaryla tannmaktayd. Andronicus'un yaymladklar bunlar de
il, Peripatetik okulun iinde, uzmanlar arasnda eiti"m iin kulla
nlp tartlmalar amalanan (esoterik) yaptlardr. Szn ettiim
popler yaptlar Ortaalar ap gnmze ulaamamtr. Bunlar
dan geride yalnzca birka fragman kalm bulunuyor.
Aristoteles, lm ertesinde yaanan sa'dan nceki yz
yl boyunca, kendi okulu dnda, parlak, fakat sradan bir dnr
olarak bilinmitir. Hele Peripatetik okulun kapand . 225 'ten
sonra, bu felsefe giderek arka planda kalm, . birinci yzyln
balarna gelindiindeyse btnyle yok olmak tehlikesiyle kar
lamt. Aristoteles'in o dnemlerde nasl tanndna iyi bir r
nek, Cicero ' nun onu, yeniden kefedilip yaymlan nesindeki
betimleyi biimidir. Bu betimleme bizim bildiimizden ok farkl,
ap ok daha kk olan, bir Aristoteles iziyor. Cicero, onu Isoc
rates' in rakibi bir retorik ustas, gl bir yazar, Akademi'nin b
yklerinden Xenocrates ve Speusippus ile birlikte anlan bir Pla
toncu olarak tantyor. Platon'un Akademisi ve Aristoteles'in Peri
patos' u iin iki bal tek okul diyor. Oysa ayn Cicero, Androni
cus'un yaymiayaca uzmanca (estorik) yaptlar okuduktan sonra
byk bir aknlk ve hayranlk duymu, Aristoteles felsefesinin
Platon ' unkinden ne denli farkl olduunu grmtr. Bu olaylar
Aristotelesiliin adan Roma'ya tam, orada Andronicus'un

1 36
nderliinde yeni bir Peripatetik okul kurulmutur. Gerekten de o
aamada Atina'da ne Akedemi ne de Lyceum, g ve etkilerini yi
tirmi kurumlar olarak bile, artk yaamyorlard. . 87 ylnda
Sulla nderliindeki Romallar Atina'y yamalamlard ve Cice
ro kenti bu olaydan on yl sonra gezdiinde eski zamann bu byk
okullarnn yerinde tam anlamyla "yeller esiyordu." O gnlerin
balca etki kayna Stoa felsefesiydi; devlet adamlar, edebiyat
ve dnrlerin nemli bir blm bu felsefe balamnda eitim
grm insanlard.
Ksaca deinmektc yarar olabilir, Stoa, Epikuros okulu (ya
da "bahesi"), ve sonraki dnemlerde kukucu felsefeye kucak a
m olan Akademi, Aristoteles 'in lmn izleyen yzyl iinde
Atina'da Lyceum 'la bir arada yaamlar ve aralarnda derin ve et
kili bir tartma ortamn canl tutmulardr. rnein Stoaclar 'n
Aristoteles felsefesinin eitli ynlerine ve bu filozofun Platon ' a
kart den kimi bamsz kuramiarna ilikin bilgileri bu dnem
dendir. Chrysippus'un (. 280-206) yaptlarnda Aristoteles'e y
neltilen olduka ayrntl eletiriler Stoaclar' n . 3 .yy'da Lyce
um 'daki uzmanca kitaplar ya dorudan, ya da Peripatos rencile
rinin notlar araclyla tanyor olduklarn kantlyor. Diogenes
Laertius'un (S 3.yy) yazdklarna baklrsa, Aristoteles 'in lm
n izleyen 1 5 yl iinde Theophrastus nderliindeki Lyceum 2000
rencisiyle rakip okullardan ok daha pariakt ve onun bu stn
l, bata Stoaclar olmak zere tm adalarnca onaylanyor
du. Ne var ki az sonra aniatacam gibi, bu entelektel etki 3. yy
iinde giderek snm, sonunda okul da ortadan kalkmtr.
Aristoteles'in kendisi de, okulunun sonraki yneticileri de,
Atina yurtta olmayan kiilerdiler. Hep yabanc muamelesi ve ay
rmclyla kar karya yaadlar; rnein Aristoteles Lyceum 'u
hibir zaman zel mlk durumuna getiremedi. Daha nemlisi,
Makedonya ile Atina arasnda o dnemlerde yaanan siyasal ve as-

1 37
keri frtna Peripatos'un bir casusluk yuvas ve igalci dmanlarn
ibirlikisi olarak grlmesine yolat. Okul, entelektellerin de
ilse de, sradan yurttalarn derin nefretini kazand. Bilindii gibi
Aristoteles kuzey Ege'de bulunan (Kalkidikya'daki) Stagira' ldr
ve Makedon krallarna hekimlik yapan bir aileden gelir. Parlak bir
zekaya sahip bu ocuun 17 yana geldiinde Atina ' nn en byk
dnrnn, yani Platon'un yanna, eitim iin yollann Make
donya adna bir yatrm, bir kltrel misyonun balangc olarak
grenler vardr. stelik, Aristoteles ' in yaam ve mirasnn bunu
dorulayan yanlarn bulmak pek de zor deildir. Glenmi ve b
yk bir dinamizm kazanm olan Makedonya, kltrde de sz sahi
bi olmay amaladndan, bu alana yatrm yapmak gereindeydi
ve uygarln o gnk en nemli merkezine gen Aristoteles ile bir
anlamda demir atm oldu. Btn bunlar bir yana, Aristoteles 'in
Atina krallnn koulsuz gvenini kazanmas da, kolayca gerek
lemi eyler deildir. Platon'un lm yl olan . 348 'de Aristo
teles 20 yldr Akademi 'de bulunuyordu ve okulun, biraz dik bal
ve zppe olarak tannsa da, en gl ve byk yetenee sahip ye
siydi. Kendisini kskanp hakknda kardklar dedikodularla onu
karalamaya alan dmanlar vard ama herkes onun sradan bir
Akademi rencisi olmadnn farkndayd. Uzun sredir ders ve
riyor, kitaplar yazyordu ve Cicero ' nu n da deindii gibi, .
4.yy ' n byk sylev ustas Isocrates ' le ak atan, artk yetke sahi
bi bir dn adamyd. Denildiine gre, homoseksel olmay ve
zellikle de yabanc kkeni nedeniyle Platon, lrken okulun n
dediini ona brakamad. Tam o srada Kalkidikya Makedon ordu
larnca igal edilmi, Aristoteles ve Stagira'nn kuatlmas srasn
da, gidip, bir Yunan kolonisi olan kendi kentini savunmak bir ya
na, kln bile kprdatmamt. Atina 'da o gnlerde Makedonya
sempatizanianna byk bir fke oluunca Aristotele artk orada
barnamaz oldu. nce kuzey bat Anadolu 'daki Assos 'a, iki yl

1 38
sonra da Midilli ' ye geden dn r, buralarda geirdii yllar
iinde bir yandan bilim ve felsefesini gelitirip evresinde bir filo
zoflar grubu oluturuyor, bir yandan da Makedonya'nn kendisine
olan gveninin pekinesini ve belki de yksek grevlere atannay
bekliyordu. Assos tiran Hermias hem Makedonya' nn dostuydu,
hem de felsefeye merakl bir kiiydi.
Aristoteles ' in ve mirasnn kuzey bat Anadolu 'yla derin ta
rihsel balantlar olmutur. Bunlardan ilki filozofurouzun Hermi
as ' n kzyla evlenmesidir. kincisi, yine orada, sonradan sa kolu
olacak Midillili Theophrastus'u yanna aldr. Aristoteles'in bun
dan sonraki yllarda, . 342 'den balayarak, artk dnyann en b
yk askeri gcne dnme yolunu tutan Makedonya'da yedi yl
sreyle kaldn biliyoruz. Bu dnemde skender ' e ders veren
Aristoteles, rencisi tahta geip Atina'y ele geirdikten sonra,
ieriden fethedilemeyecei artk anlalan Akedemi'ye rakip ola
cak yeni bir okul kurmak zere bu kente gnderildi. Byk parasal
olanaklar desteinde ve son on ylda toplad kitaplar, bilim ara
lar ve ok sayda yardmcyla birlikte, . 335 ylnda Atina 'da
okulunu kurdu. Akropol ' n kuzey batsnda, Ilissus ay ile Lyca
bettus tepesi arasna den blgedeki Apolion Lyceus ' a ithaf edil
mi koruluk alanda kurulduu sylenen okul, adn da buradan al
mtr. Lyceum 'da sanat ve bilgi daliarna (yani bunlar simgeleyen
muse ' lere) adanan bir tapnak (museum) yaptnlarak bunun iinde
byk bir ktphaneyle, bilinen ilk mze oluturuldu. Bu mzeyi
Apolion tapnana balayan st kapal direkli yolda yryerek
ders verme geleneini benimseyii nedeniyle okula gezimciler, ya
ni "peripatos" da denmitir. Buras, Akademi ' yi, modern alarda
ki niversitelere benzerlik asndan ok gerilerde brakan, tarihin
ilk byk bilim yuvas olmutur.
. 323 ylnda skender lnce bir sre i karklklar ya
ayan Makedonya'nn siyasal ve askeri gc belirsizleti. Atinal-

1 39
lar kendilerini zgrlklerine yeniden kavumu saydlar ve Make
donya sempatizanlarna iddetli bir tepki balattlar. Okulun bana
Theophrastus'u brakarak hala Makedonya elinde bulunan Eriboz
adasna kaan Aristoteles bir yl sonra orada ld. Ayn yl, Atina
yine Makedonya'nn eline dt ve Peripatos'un bu lkeninkine
balanm olan grafii de yine ykselmeye koyuldu. Okulun "sko
larki", yani ba, konumuna gelen Theophrastus ' u n ynetiminde
. 287'ye dein sren dnem, Lyceum 'un byme ve g asn
dan zirveye ulat yllardr. Bu aamada da glk ve tehlikeler
olmam deildir: Daha hemen . 3 1 9 'da balayan iki yllk bir .
iktidar boluu az kalsn Theophrastus'u da Aristoteles'in akbeti
ne mahkum ediyordu. . 307 'deyse yine bir yl srecek bir ba
mszlk kazanan Atina, tm yabanc filozoflarn kentten ayrlma
sn gerektiren bir yasa kartt. Yasan neye ve kimlere kar ol
duu belliydi ve ksa bir sre iin olsa bile, tm peripatetikler tas
tara toplamak zorunda kaldlar. Benzer olaylar . 294 ve 288
yllarnda da yaand. Sonuncusunda okul nemli ykm grd.
inde bulunan Aristoteles heykeli paraland, duvarlardaki kabart
ma haritalar ve dersaneler tahrip oldu.
Stoa ve Epikuros okullarnn al . 304 ve 307 yllarna
rastlyor. Bunlar 40 yldr etkin olan Lyceum ' un yannda henz ol
duka snktler. Dolaysyla o dnemde yeni ina edilmekte olan
skenderiye kentinde kurulacak byk bir ktphane iin Lyceum
rnek alnmak istenmi ve ilk aamada hem Aristoteles'in kendi
sinden, hem de sonralar Theophrastus'dan, yardm ve kitap kop
yalar istenmitir. Lyceum'da bulunan yaptlarn en az bir blm
nn bylece kopyalanarak oraya gittii syleniliyor. Ancak bunla
rn popler mi yoksa uzmanca yaptlar m olduklarn bugn tam
bir kesinlikle bilemiyoruz. Bu dnemde ktphane kuran kentler
arasnda Rodos, Antakya ve Bergama da vard; zellikle bu sonun
cusu balangta skenderiye'den daha hzl byd. Bergamallar

140
da Lyceum 'dan yardm istediler ve okuldan kendilerine byk bir
yaknlk gsterildi. Bergama hem duygusal bir balln srd
Assos 'un o gnk sahibiydi, hem de okul iinde kuzey bat Ana
dolu'da domu olan etkili kiiler vard. rnein nc skolark
(. 287-267 aras) Strato Lapseki 'li, drdnc ve son skolark (.
266-225 aras) Lyco Scepsis'liydi (bugnk an). Bu son dnem
lerde artk bilimsel bir zgnlk yaratamayan Peripatos yalnzca
bir dersane ilevi grmtr. Son skolark zaten bir bilim adam bi
le deildi. Lyco daha ok hatip ve yazar olarak tannrm. Bu kii
nin lm zamannda gerekleen iki olay Peripatos ' un fiziksel
varln ortadan kaldryor. Lyco arkasndan okula kimin nderlik
edeceini belirlemeyip, bu kiiyi okul yelerinin kendi aralarnda
seimle saptamalarn istemi; ne var ki tam o gnlerde de Atina
Makedonya'dan bamszln kazannca okuldakiler seim falan
yapmadan dalmak zorunda kalmlar. Bu da yzyllar sonra Ro
ma'da yeriden kurulana dein Peripatos'a son vermi.
Az nce de belirttiim gibi, Aristoteles 'in popler yaptlar
okul dnda zaten dolamdayd. Peki Andronicus'un ileride ya
ymlayaca yaptiara bu boluk dneminde ne oldu ve bunlar var
lklarn nasl koruyabildiler?

II
Birka ikincil yapt dnda Aristoteles ' in rettii felsefe ve
bilim dizgesinden yoksun kalp, bundan haberi bile olmayan bir
Avrupa dncesini akl almyor bile. Aristoteles olmasayd de
neysel bilim gelenei diye bir ey bile varolmayabilir, btn d
nce yapmz matematik ile gizemciliin karmndan oluan ve
uzakdou felsefelerini andrr bir dnya grnden ibaret kalabi
lirdi. Aristoteles Skolastik ncesinde yeniden ortaya karlmasay
d, birka yzyl iinde de Yenia bilim ve felsefesi gerekleebi
lir miydi? Ortaa bilimi Aristoteles 'in retileri nda dizgele-

141
mi olmasayd buna almak aram olan Kopernik, Galileo, Gas
sendi ve Descartes neyi temel alacaklard? Modern dinarniin kimi
temellerini ilka sonlarnda hazrlayan "irnpetus"u Philoponus
(S 490-570) Aristoteles' in devinirne ilikin aklarnalar elinde ol
madan nasl bir varlk gsterebilecekti?
Bilindii gibi, Aristoteles'in bilimi deilse bile felsefesi Ba
t Ortaanda yzyllarca unutulmu ve sonradan yeniden kefe
dilrnitir. lkan bitiminde uygarl kurutan kavimler g olay
ve Hristiyanlk adna her trl din d ktphane ve okulu yasak
layan Justinianus gibi imparatorlar, insanln daha nce rettii
yksek kltr deer birikimini ortadan kaldrmay baarm olabi
lirlerdi. Byle bir ey kimi mantk risaleleri ve fizik kurarnlar d
nda, Aristoteles 'in de Yeniaiara ulamasn engellerdi. nk
Avrupa asl Aristoteles 'i 1 2. yy'da, nce Arapa'dan sonra da z
gn dilinden evirerek tanmaya balamtr. Bu da Ortaa karan
lnda onun Yunanca metinlerinin kimi ktphanelerde korunmu
oluu ve slam felsefesi iinde bir dnce olarak canlln yitir
rneyii sayesinde olanak bulmutur. Ne var ki bu filozofun yapt
asndan ok daha byk bir badire Peripatos'un kapand aa
madan Aristoteles eserlerinin Roma'da yeniden bulunmalarna de
in geen, yaklak bir buuk yzyllk dnem iinde atlatlrntr.
lka 'da kitaplarn sakland yerler, yukarda adlarn say
dmz birka ktphane ve okuila snrlyd. Eldeki verilere bak
lrsa Aristoteles ' in kitaplar Lyceurn 'dan baka, skenderiye ve
B ergama'daki kopyalardan olumaktayd. Yine deindiim gibi,
bir olaslkla bu ktphanelerdeki btn Aristoteles yaptlar zaten
eksoterik, yani popler olanlard. skenderiye ktphanesinin ka
deri yle gelirnitir: . 1 .yy'da Sezar bu kentte kuatlnca ora
daki ilk byk yangn yaanm. Sonra ktphane 390 ylnda H
ristiyanlk adna Rornallar 'ca yaklm, eer geriye bireyler kal
dysa, bunlar da Halife mer 'in komutanlar tarafndan 64 1 'de bu

1 42
kez Mslmanlk adna btnyle yokedilmi. Roma'da Androni
cus 'un yaymlad Aristoteles'in esoterik yaptlarnn da bulundu
unu varsayalm. Eer Aristoteles Andronicus yaymyla n ve
nem kazanm olmasayd. skenderiye kopyalar oaltlm ol
mayacak, sonuta oradaki dier kitaplada birlikte bunlar da yitiril
mi olacaklard. Grlyor ki, bugn felsefe ve bilimimizin bulun
duklar dzeyde olmalar, Aristoteles 'in yazlarn oluturan rulo
halindeki papirslerin bir biimde Roma'ya ulam olmalarna
baldr. Peki oraya nasl ulatlar?
Bunun iki ayr ve birbirini tam olarak tutmayan yks var.
Her iki yk de papirslerin varlklarn kl pay koruyabilmi ol
duklarn gsteriyor. Makedonya' nn kyle yaklm olmas
anlamna gelebilecei gibi, kitaplarn baka bir yere gtrlm
olabilecei olanan da ak brakyor. Baka bir nemli bilgiyi,
yaptlarn yeniden bulunduklar dnemde yaayan Strabo ' nun (.
63 - S 1 6) anlattklarnda buluyoruz. Strabo 'ya gre Theophras
tus, lm ertesinde ktphanesinin Peripatetiklerden Neleus'a ve
rilmesini vasiyet etmi. Neleus 'da Aristoteles 'in tm esoterik ya
ptlarn ieren bu ktphaneyi doum yeri olan kuzey bat Anado
lu ' ya tam. Bu tananlar belki de Lyceum 'un tm kitaplaryd.
Bu durumda okulun kapanndan sonra bulunamayan kitaplar
akbeti aklanabiliyor. Oysa bizi asl ilgilendiren daha sonra neler
olduu. Szn ettiim yklerin birbirlerinden ayrld nokta
Neleus ' un kendisine kalan kitaplara ne yaptna ilikin.
yklerden birisine gre, Neleus papirsleri Bergama k
tphanesine verilmi. (Belki Lyceum kapandnda -var idiyse- ge
ri kalan kitaplar da Bergama'ya karmlard.) Bergama' nn Peri
patetik kitaplar al ktphaneyi aan I. Attalus zamannda (.
24 - 97) gereklemi olmal. III. Attalus 'a gelindiindeyse ken
tin artk Roma'nn basksna dayanamayaca anlalm, bu kral
da, lkesinin, lm ertesinde Roma' nn mal olmasn vasiyet et-

43
miti. . 1 33 'te bu olay gerekleti ve Bergama' nn dillere destan
olan tm serveti ve baka deerli nesi varsa gemilerle talya'ya ta
np orada pazarlarda satld. Olup bitenlere kar Bergama'da
kan isyan iki yl sonra bastrlnca, Roma bu i iin yapt masraf
lar karlayabilmek amacyla kenti batan aa yamalatt. B u
yama, nceki servet aktannnda olduu gibi resmi yollarla yapl
mak yerine "zel teebbs" ile yardmiaarak gerekletirilmiti.
Kimi giriimciler bu iten byk kiisel kazanlar elde ettiler. Te
oslu Apellico (. 1 50-86) bunlardan biriydi. Bu zat Atina'daki
evinde Bergama ktphanesinden kaldrd kitaplada geni bir
koleksiyon oluturdu. Oysa Romallar baka ne buldularsa gtr
m olmalanna karn, Bergama ktphanesini ne ylmular ne de
kapatmlard. (Bu kurum onlarn denetiminde varln bir yzyl
daha srdrmtr.) stne stlk, Bergama'daki kitaplar artk
Roma devleti ve halknn malydlar. . 86 ylnda Sulla Atina'y
kuatt. Uzun sren bu kuatmada Apellico ld. Sonunda kent d
nce, yaplan yamada kitaplar ortaya karld ve Roma'daki bir
ktphaneciye yolland. Bir sre getikten sonra Tyrannio adnda
ki bir felsefecinin kitaplar incelemesine izin verildii biliniyor.
Tyrannio bunlar bir yandan dzenlerken bir yandan da okuyordu.
Okuduu kimi kitaplardan olduka etkilenince onlar arkada olan
Cicero' nun da okumasna arac olduunu reniyoruz. te bu son
olay Aristoteles 'in ardnda brakt yaptn kaderini deitirmitir.
Cicero ile balayan hayranlk hzla yaylm, sonunda da kitaplar
dzenlenip kopya edilmi ve yaymlanmtr.
kinci yk, Neleus'un kitaplar Atina'dan gtryle bun
larn yine Atina'da, Apellico' nun evinde ortaya k srasndaki
olaylar baka trl betimliyor. Bu dorudan belgeye dayand
iin, inanlmas daha g olsa da, daha byk bir arlk tayor.
Strabo'nun anlattna gre, Neleus kitaplar Bergama'ya deil,
doum yeri olan Scepsis ' teki (anakkale'nin gneyindeki an) ai-

1 44
le evine gtrm. Neleus 'un lmnden sonra Bergama kral yeni
kurulmakta olan kitaplk iin bunlar onun ailesinden isteyince, bu
insanlar da papirsleri bir yeralt mahzenine saklamlar. Ailenin
sonraki nesilleri felsefeyle pek ilgili kiiler olmadklanndan kitap
lar uygun bir sre getikten sonra dar karp gereince koru
may ihmal etmiler; papirsler de orada tam iki yzyl yatarak ol
duka zarar grm. Gnn birinde aile bunlar pazarda sata
karnca Apellico kitaplar satn alp koleksiyonuna katm. Felsefe
tarihisi Grayeff, Strabo'nun aktard yknn, byk olaslkla,
Roma yasalarna gre sulu durumunda kalmaktan korkan Apelli
co tarafndan uydurulduunu, gereinse nceki ykye uyduunu
ne sryor. Buna karlk baka bir felsefe tarihisi Guthrie de el
deki tek belgenin son anlatlanlan desteklediini vurguluyor.
Bugn sahip olduumuz gibi bir bilim Aristoteles'siz varo
lamazd. B ilim ve dncemizin bu filozoftan alarak kendi para
lan konumuna getirdii eyler, 17. yy. mekanis ve atomcu yakla
myla birlikte onun yadsnlan ynlerinden kat kat fazladr. Kald
ki, Aristoteles 'in yadsnlan savlan daha geerli olan kartlannn
ortaya atiabilmesi yolunda en byk hizmeti yapan dncelerdir.
Her eyden nce, tikelin incelenip genellenmesine dayanan deney
sel bilim, Aristoteles 'in icat ettii bir yntemdir. Eer onun kendi
sinden sonraki kuaklara armaan ettii verimlilik ve kavray bi
imi olmasayd, ne mekanizm ne de atomculuk, 17. yy. 'dan itiba
ren gerekleen dev atlm yalnz balarna yapamazlar, kuru ve
ksr birer speklasyon olarak kelerinde beklemeyi srdrrlerdi.
Btn bunlar, felsefenin bir dnce jimnastii ya da fantezi
olmak tesinde insanla "yararl" olabileceini kukuyla karla
yan dar kafallara, felsefeye "uygulamadan ok uzak, kendini dn
yadan soyulayan bir ey" gzyle bakanlara da yant. nk ayn
gerekelerle, kendinden nceki dnrlerin yokluunda bir Aris
toteles de varolamazd. Kukusuz her zgn dnr ve bilim ada-

1 45
mnn bugnn oluumuna burada sz edilen anlamda zorunlu bir
katks olmutur. Aristoteles' i farkl klan, onun katksnn apdr.
nk ap bydke, gnmzn koullar zorunlu kldklar o
katioya daha baml, daha duyarl olmaktadr.

Not:
Bu yazy temel alan tarihsel bilgiyi byk lde Felix Grayeff'in Aristat/e
and his School (London: Duckworth, 1 974) ve W.K.C. Guthrie'nin Aristotle:
An Encounter (Cambridge U.P., 1 98 1 ) balkl kitaplanndan aldm. Aynca,
Werner Jaeger'n Aristotle: Fundamenta/s of the History of his Develop
ment ndan (Trans. R. Robinson, Oxford: Ciarendon Press, 1 950), G.E.M.
'

Anscombe ile P.T. Geach 'in Three Philosophers' ndan (Oxford U.P., 1 9 6 1 )
ve Richard Sorabji'nin Marter Space and Motion' undan da (London: Duck
worth, 1 988) yararlandm.

1 46
EKSOTERK!<*>

(1993)
Felsefe tarihi gelenei Aristoteles' in yaptlarn "eksoterik"
ve "esoterik" olarak iki bee ayrr. nceki tre giren yaptlar bu
gn birka fragrnan dnda kayptr. Konumuz, bu ayrmn nasl
anlalmas gerektiine ilikin.
Geenlerde Hilmi Yavuz bu iki terime yeni ve farkl bir yo
rum getirdi. Ona gre yukanki terimler, Aristoteles'in entellektel
geliirnindeki bir "kapmaya" ilikin olarak, "felsefe d" ve "felse
fi" diye anlalrnal. Yavuz, Gsteri' nin Ocak 1 99 3 saysndaki
"Okuma Notlar"nda benim Felsefe Tartmalarl12'de kan "Ya
yrnlanlar ncesinde Aristoteles 'in Yaptlar" adl yazmda var
saydm "eksoterik-esoterik" ayrrnna kar kyor. ncelikle
vurgulamak gerek, o yazm bu kartln anlamn ele alan bir a
lma deildi ve dolaysyla terimler orada belli bir "iddia" ierrnek
sizin, szlkte ve felsefe tarihindeki "standart" anlamlaryla kulla
nlyorlard. imdi de bal kalmaya niyetli olduum bu standarta
gre "eksoterik" popler, halka sunmaya uygun, deerli bir bilgiyi
paylaanlarn oluturduu bein dnda kalan evrelere de rnale
dilrni, dernek. "Esoterik" ise bunun kart, yani uzmanlar arasnda
eitim veya aratrma iin kullanlp tartlmas amalanan, d
evrelere kapal, ortak bir birikimi paylaan kk bir insan bei
nin mal, diye anlalyor.O> Yavuz standart ancak snrl bir lde
onaylyor. Ona gre "eksoterik sfat, Grekede, ya i) 'felsefe d' . . .

( ) B u yazy okuyarak grlerini belirten Necati Ilgcolu'na teekkr edi


yorum.
1 ) Amlamaya altm bu kartln szcklere verilen tek standard an
lam olduunu ileri srmyorum. Aristoteles'e ilikin olarak kullanldn
da en uygun yorumun bu olduuna inanyorum.

1 47
ya da ii) danda kalanlara seslenen anlamna gelebilir." Bunlardan
hangisini benimsediini bilmek gerek, nk yorumlardan ikincisi
yukarda belirlenen standart ierikle rtrken birincisi bambaka
bir anlama geliyor. Yavuz'un daha sonra ekiedii grlerden (i),
yani "felsefe d" zerinde Jcarar kld anlalyor.
Yavuz'un grlerinin benimkilerden nasl ayrldnn ay
rntlarna gemeden nce bir saptama yapmak istiyorum. Aristote
les'in kimi yaptlarndan sz ederken "eksoterik"i "felsefe d" di
ye belirlemek kanmca doru olmaz ve byk olaslkla filozofun
bu szckle kefettii eyi de olduka arptr.(2) "Felsefe d",
felsefe deil, ya da felsefe olmayan, anlamna geleceine gre,
bylece Aristoteles'in yaymiayarak halka at, halka ynelttii
yaptlarn felsefe olarak grmedii ileri srlm olacak. Buysa
bana olduka an bir savm gbi geliyor. Kanmca, popler olsa
bile felsefe yine de felsefedir. Felsefi dnceyi popletirirken
onu temelsiz bir kurguya dntrmek tabii ki mmkndr ama bu

2) Yavuz "eksoterik"in Greke'deki zgn anlamn D.J.AIIan'dan dn al


yor. (Bkz. The Philosophy ofAristat/e. Oxford University Press, I 978, s.6)
Peki Yavuz "outside philosophy"yi "felsefe d" diye akanrken szc
bu felsefeci tarafndan kastedilmi olan anlamda Trkeletiriyor mu?
Baiarn ve eletirirnde dile getirdiim noktalan gznne almazsak "out
side philosophy" belki "felsefe d" diye de evrilebilir ama Allan'n ia
ret ettii balamda bu szcklerin "felsefe d" felsefe (dnyas-evresi)
dnda (da) bulunan (yani halkn kullanmna da alm) anlamna gelme
si de olanakhdr. ("Felsefe d"nn asl karl "unphilosophical" deil
mi?) Aristoteles'in kulland "eksoterik yaptlanmzda sylendii gibi"
(As has been said in our exoteric works) ifadesindeki eksoterik "outside
philosophy" anlamnda dnldnde elde edilen dile geliri "as has be
en said in your works outside philosophy" olacaktr ki bunu "felsefe d
yaptlarmda sylendii gibi" diye Trkeletirebilmek yansra "felsefe
dnyas dndaki (dnda da bulunan) yaptlanmzda sylendii gibi" di
ye de karlayabiliriz. Peki "felsefe d" ile Yavuz'un kendisi "felsefe
dnyas dnda da bulunan" kastetmi olabilir mi? Bunu sanmyorum,
nk o zaman "kopu" teorisini ne srmesi olanakszlard.

148
kanlmaz olan bir ey deildir. Yukanda da ne srdm gibi,
eer bir "dlama" olarak dnlecekse, "eksoterik"i okul d,
uzmanlk d, belli bir alandaki profesyonellik d diye anlamak
olana var.
Yavuz, Aristoteles ' in yaptlarnn bu terimlerle iki bee ay
rln benim gibi yorumlamadn belirtiyor. Kaygs u: "Den
kel ' in yorumu, felsefenin felsefeciler dnda (Copleston'un deyi
iyle ' halk iin ' ) ve felsefeciler iin iki ayr biernde yaplabilecei
konusunda son derece sakncal bir argmana yol aabilir." Sonra,
felsefe tarihisi 1aeg er' a dayandn belli belirsiz hissettirrnek te
sinde bir gerekelendirrne, kant ya da argman verrneksizin, u
kesin yargya atlyor: " .. .' eksoterik' sfatnn, ' Aristoteles ' in yakn
rencilerinin dnda kalanlada ilgisi yoktur. Byk olaslkla
Aristoteles, Platon'la hesaplat (onu eletirdii ya da benimsedi
i diyaloglarn, kendi entelektel gelimesindeki felsefi bir kop
ma'y gstermek iin, abartl ve ironik bir vurgulamayla ' felsefe
d ' ( ' Eksoterik ' olarak nitelemitir, hepsi bu ! .. " Tabii bu, Ja
eger 'in sav deil, Hilmi Yavuz'un kendi gr, nk Jaeger, i
lerinde Aristoteles' in olgunluk dneminin felsefesiyle elien
retiler barndrnalar dolaysyla eksoterik yaptlan doruyu ara
maktan ok gsteri yapmak amacndaki iirme metinler olarak
nitelendiren kimi lka dnrlerini eletirmitL (3) Yoksa Aristo
teles' in kendi eski almalarna btnyle srt evirmi olduunu
ne srmemiti.
Aristoteles 'in "Eksoterik" yaptlarndan sz ederken ne de
mek istemi olduu konusu kukusuz nemlidir. Oysa terimin bu
filozoftan sonraki yirmi yzyl iinde kazanm olduu bir an
lam da vardr ve Aristoteles 'in szckten kastettii ey sonradan
yerleen anlamdan farkl olsa bile, onu "dzeltemez." Aristote-

3) Bkz., Aristot/e, Oxford University Press, 1 950, s.34.

1 49
les 'in "eksoterik"i hangi anlamda kullandm kesin bir biimde
saptayabilsek bile, bu veriyle, daha sonralar standartlaan kullan
rnn ieriini yeniden belirlemi, bunu yanllam ya da deitir
mi olamayz. Olsa olsa, felsefe tarihinde yerleen bir anlamn fi
lozofun kendi kastettii eyden farkl olduunu kavram oluruz.
Felsefe terimlerinin alar boyunca bu tr sernantk deiimler ge
irmesi olaandr. Szn ksas Aristoteles'in kastettii eyi doru
olarak saptasak bile bundan standart kullanrnn "temelsiz olduu"
gibi sonular karsayamayz. nk bylesi kullanmlarn temeli,
kullanm aamasnda geerli olan uzlamdr. Yine de bunun ze
rinde daha fazla durmayacam. Amacm, tartmay bu konu ze
rinde younlatrmak deil.
Daha nce deindiim bir nokta imdi nem kazanyor.
Dikkat edilirse, Hilmi Yavuz yukanki yargsyla sylemek isteye
bileceinden daha fazlasn ne srm oluyor. nk Aristoteles
eer Platon 'la hesaplat dnemin almalarn "kopma" yzn
den "felsefe dna" atyorsa, bu yaptlar iin, onlar popler say
mann tesinde bir dlama yapm, onlarn deerini, hatta ierikle
rinin felsefi olduunu bile, yadsm oluyor. Peki bu, Jaeger 'in ay
n yaptiara balad nemle nasl badaacak? Yavuz 'un yorumu
izlenecek olursa, bir Aristoteles tarihisi olarak, Jaeger Aristote
les ' in kendi sylediklerini yalanlam m saylacak? Felsefe bile
olmayan yazlarn bu dnrn felsefi geliiminde nasl bir nem
tadn aklamak epey g olsa gerek.
nceki yazmda Jaeger'n bu balamda sylediklerini tart
mamtm, nk byle bir ey konumun kapsam iine girmiyor
du. Abartlardan saknmak kouluyla, birok baka felsefeci gibi
ben de Jaeger ' n Aristoteles 'in gelime dnemine ilikin dnce
lerinin byk bir blmne katlyorum. Ne var ki, bu deerlendir
melere katlmak ayn zamanda eksoter' .-esoterik kartln halk
iin-uzmanlar iin anlamnda kavramaya engel deil. nk ayr-

1 50
m bylece saptamak Jaeger'n ayrma ilikin olarak savunduu u
savla eliik deil: (i) Aristoteles'in eksoterik olarak nitelenen
genlik yaptlar onun olgun felsefesine aykr den Platoncu bir
bak as iermekteydi, (ii) bu genlik yaptlar Aristoteles'in fel
sefi geliimini anlamak asndan ok nemlidir ve (iii) bu yazla
rn olgun dneminkilerle olan ilikisini, dayanaksz inancn doru
lua olan ilikisine benzeterek kavramaya alm olanlar yanl
mlardr.<4> imdi biz, bir yandan bunlarn hepsini onaylarken, te
yandan da Aristoteles 'in sonraki dnem yaptlarn yaymianm
(da alm) olan genlik yazlarndan farkl tuttuunu, onlar
okulundaki uzman dnrler dndakilere amadn tutarllkla
ne srebiliriz. Bunda bir sorun yok. Bu sav yansra, Jaeger
ayrca esoterik denilen yaptlarn bir "gizli reti" oluturduklar
inancna da kar kyor. Daha aada da deineceim gibi, "gizli
reti" savnn bir abart olmas epeyce olasdr. Oysa bu sav de
illemek, ayn yaptlarn halka almam olduklarn da deille
rneyi gerektirmiyor. nk halka alnyor ve dolaysyla uzman
lar arnda kullanlyor olmak baka, yasakl ya da gizli olmak yi
ne baka bir ey. Btn bunlar bir yana, Aristoteles'in felsefi kopu
unu vurgulamak amacyla, eski almalarn felsefe dna atan
bir terim setiine inanmak da zor. Retorik dersi de veren bu b
yk filozof vurgu iin daha uygun bir ifade bulamaz myd? Ka
nmca Yavuz, burada benimle tartmak yansra kozunu Aristote
les ' in kendisiyle de paylamak gereinde.
Tabi i ben, ele aldmz terim iftinin popler-uzmanca anla
mnda dnlm olduunu ne srmekle kalmyor, Yavuz 'un
byle bir ayrm sakncal boluuna da kar kyorum. Bu savm
gerekelendirmeden nce birka kk noktaya deineceim. Ya
vuz, Lucerna' da yaymlanan bir yazdaki "eksoterik" szcn

4) Bkz., ayn yapt s.32-35.

151
"esoterik" olarak dzeltiyor. Hakldr; ancak grn bir yana, de
inilen bu yazy ben yazmadm! zkonusu metin banta kaydedil
mi bir konumamn yazya evrilerek yaymianm "versiyonudur"
ve yaym ncesinde bana ne gsterilmi ne de haber verilmitir.
Asln oluturan konumaya gre bu metinde birok eksiklik, ko
pukluk ve yanllk bulunuyor. indeki bu tr hatalardan ben so
rumlu olamam. (Yeri gelmiken syleyeyim, Yavuz 'un yazsnda
gnderme yapt Lloyd' un kitabnn bal da yanl yazlm.)
kinci nokta: Aristoteles 'in kendi okulunu kurduktan sonra
ki felsefesini deneyeilik (Yavuz'un terimiyle "empirisist" bir d
nce) diye nitelernek benim pek onaylayamayacam bir ey.
"Deneysel" (emprik) bir yn olmay, deneye byk deer verme
yi, ya da Allan 'n dedii gibi, Platoncu idealizmden deneycilie
doru bir kay sergilemeyi,<S> kendisi bir "deneyci yaklam ol
mak"tan zenle ayrt etmek gerektii inancndaym.
nc nokta: Yavuz, "Aristoteles'in sk sk yineledii ken
di deyiiyle, esoterik yaptlar rettii biliniyor elbet" diyor. Ben
bunu bilmiyordum. Aristoteles'in genlik yaptlan iin "eksoterik"
szcn kullanm olduunu biliyorum ama, olgun dneminin
yaptianna onun kendisinin de "esoterik" dediini hi duymam
tm; bu ortaya yeni kartlan bir bilgi olmal. Ben bu terimi kulla
naniann hep sonraki Aristotelesiler olduunu sanyordum. Bu bil
gisizliime Jaeger de katlyor. S onraki Aristotelesiler 'den sz
ederek, "Dandaki dnya iin amalanm bu eksoterik konuma
lada kartlk iindeki (olgunluk dnemine ait) metinleri gizli bir
esoterik reti klliyat olarak kurguladlar; oysa Aristoteles ' te
byle bir kavramn ya da deyimin izi bile yoktur" diyor.<6> Yavuz,

5) Allan, ayn yapt, s.9 Allan'n burada yapt ey, Aristoteles'i iki u tu
tum arasnda belli bir (dereceli) konuma yerletirmek; utardan biri olan
deneyeilik iine oturtmak deil.
6) Jeaeger, ayn yapt, s.32.

152
verdii bu yeni bilgi iin bize bir kaynak gsterirse sevinirim.
Son olarak "eksoterik" yaptlarn diyalog olduklar gr
ne deiniyorum: Bunlarn en nemlisi olarak deerlendirilen Prot
repticus bir ok tarihiye gre bir sylev biiminde kaleme aln
mt ve diyalog deildi. Bunu Yavuz'un kaynak olarak gsterdii
Allan da Jaeger da onaylyor.m Dolaysyla konumuz olan ayrm
(parantez ilerinde olsa da) bir diyalog-metin ayrm olarak sapta
mann doru olmad kansndaym.
Ben, felsefenin uzmanca ve bir meslek olarak (profesyonel
ce) yaplmas gerektiini savunanlardanm. Tarihte ciddi ve zgn
dncenin byk bir ounlukla bu biimde gerekletirildii,
felsefenin niteliinin ve salkl geliiminin byle korunduu d
ncesindeyim. Srf bir entelektel zevk, bir doyum iin de felsefe
okuyabilir, tartabiliriz. Byle bir eyi profesyonelce yapmak zo
runda deiliz. Ama eer belli bir dzeyde zgn dnce retmeyi
amalyor ve bir yerlere ulamak istiyorsak, ii ok daha sk tut
mak, rgn bir biimde uzmanlk oluturmak gereindeyiz. Bunun
yan sra ben felsefeyi kitlelere ulatrmann da ok nemli bir ey
olduuna inanyorum. "Yaygn felsefenin" bulunmad bir lkede
zgn dncenin kolay kolay tutunamayacan dnyorum,
ancak felsefeyi kitlelere ulatrmay, onu retip gelitirmekten ayr
tutuyorum.
Yaptlar esoterik ve eksoterik olarak ikiye ayran Aristote
lesilerin gerekeleri arasndaki en nemlisini uzmanca felsefeyi
poplerletirmekten sakniar olarak gryorum. Kanmca bu hi
de bo yere yaplm bir ey deil. nk gerekten de felsefe n
celilde kitlelere ynelen bir entelektel aba olmak yerine, ok da
ha az saydaki insanla yaplan bir doruyu arama uradr. Bu, in
sann doasndaki bilme isteini karlamaya dnk etkinliklerden

7) Allan, ayn yapt, s. l O; Jeaeger, ayn yapt, s.55.

153
biridir ve rnein edebiyattan ok farkldr; zgn felsefe kitle
okuru iin yaplmaz. (Kitle okuru felsefeye zaten pek bir ilgi de
gstermez. Felsefe kitaplarn ka nsha sattn, satlanlarnsa
kata kann gerekten okunduunu bir dnelim ! ) zgn felse
fe kimi zel durumlar dnda, halka ulamak amacyla yaplr.
Ynetimi ve sorularn soru biimi bir yana, doruluun aray
olarak felsefe, bilime ok daha yakndr. Yine ayn nedenlerle bi
lim de daha dar evreler iinde uzmanca ve bir meslek etkinlii
olarak yaplr, zamannn btnn aratrmaya vermeyi gerektirir.
B aka iler yansra, arada bir, biraz da bilim (veya felsefe) yapa
rak zgnlkler retilemez.
Tabii ki zgn aratrma yansra bilim de poplerletirilebi
lir ve buna da nemle gerek vardr. Poplerletirildiklerinde bilim
de felsefe de ieriklerinden yitirirler. Uzmanlk ii olular onlarn
amatrce de yaplabilmelerine engel deildir ama amatrce yap
lan bilim de felsefe de ou kez "amatr ii" olurlar. Bundan kal
karak, ne srdm eyin felsefenin kaplarn bir avu sekin ki
inin dndakilere kapatmay ierdiini iddia etmek bir demagoji
olurdu. Kaplar elbette ki herkese aktr. Ama bu ak olutan bu
ynde gerekli eitimi, almay, uzmaniamay gerekletirmi ol
masa bile, her nne gelenin her dzeyde felsefe yapabilecei so
nucunu karsayamayz. nk, bir yasak veya engel bulunmasa
da, bu i her. nne gelenin harc deildir. "Yapabilmeyi" salayan
fark, eitim ve uzmanln yaratt farktr. Kimi ayrcalklar dn
da, felsefede uzmanlk profesyonellii, profesyonellik de uzmanl
getirir. Keke daha ok insan yaamn bu ie adamaya karar ve
rebilse!
Profesyonelce felsefeye kar kan kimileri, arkalarn za
man zaman Wittgenstein ' i n bunu yadsyan szlerine dayyorlar.
Dorudur, Wittgenstein byle eyler sylemi ve felsefesini all
mn olduka dnda kalan bir biemle yazmtr. Oysa bu onu ne

1 54
amatr klar, ne de onun uzmanla verdii (arya varan) nemi
glgeler. Wittgenstein durmakszn alan ve yaamnn kimi d
nemlerinde verdii aralar dnda almasn btnyle felsefe
zerinde younlatran bir filozoftu. Tpk Aristoteles gibi, o da,
felsefesini kitlelere amaktan zenle kanm, hatta daha da ileri
giderek, seminerlerini felsefe rencilerinin bile ancak ok kk
bir blmnn izlemesine izin vermitir. kinci dnem felsefesini
yaam sresince yaymlatmam, dar bir evre iinde dolaan ders
notlar dnda Wittgenstein'n almalar "gizli" kalmtr. Bu d
nr basn-yayndan da bucak bucak kamtr. Kendisi hi de po
pler bir filozof deil, halka ak ise, hi mi hi deildir. Kimileri
iin anlalmazln, lmnden krk yl sonra, bugn bile koru
maktadr. Wittgenstein ve felsefesi "esoterik" dediimiz eyin ta
rihteki tipik rneklerindendir. (8)
Aristoteles'e geri dnyorum: Kimi genlik yaptlarn ek
soterik diye nitelerken onun poplerlie kar ortaya koyduu tem
kinli ve snrlayc tutumdan baka iki noktaya daha deinmek ge
rekiyor. Felsefi ierikleri ne olursa olsun, Aristoteles ' in eksoterik
yaptlar yaymianmalar amalanm, bylece hazrlanm ve ger
ekten de yaymianm metinlerdi. Esoterik denen kitaplarysa ders
notu olarak kaleme alnm yazlardr. Atina'ya dnp oku lunu
kurduktan sonra Aristoteles 'in yaymlamak amacyla yazd, r
nein Atina Anayasas gibi metinler olduka azdr. Yavuz'un da
belirttii gibi, eksoterik yaptlarn ounluu Akademia'snda bu
lunduu dnemlerdendir. Bu aamada kendisi, bir ustaya bal an
cak bamszlk arayan, biraz da dik bal, gen bir dnr duru
mundayd. Esoterik yaptlarn retildii dnemlerdeyse Aristoteles
artk kendi okulunu, yani Peripatos 'u, kurmu bulunuyordu. Bu tr
okullarn birletirici niteliine deinmekte buradaki konumuz a-

8) Hem esoterik hem de eksoterik yazlar yazan bir 20. yy filozofu olarak
Russell' gsterebiliriz.

155
sndan bir yarar var, nk onlar rnein imdiki niversitelerde
varolandan ok daha sk bir bala btnleen kurumlardlar. Bun
lar, renim yansra birer "kardelik" (fraternite) birlii, bir tr
din-d renim tarikat oluturuyorlard. Bu ynde iyice ar ol
duunu bildiimiz, daha erken dnemdeki Pitagoras ' okul gibi,
.. 4 ve 3. yy' larn okullar da, bir lde ie kapank ve i daya
nmayla ayakta duran, darya ve rakip okullara kendini kolayca
amayan rgtlerdendir. Peripatos yansra Stoaclar, Epikurosu
lar ve kukuculua kucak am olan sonraki Akademia da byley
di. stelik Peripatos'takilerin ounluu, Atina'da yaad halde
orada domad iin oy ve mlkiyet hakkna sahip olmayan me
tiklerdendi ve onlar Atina halknn gznde zaman zaman Make
donya casusu gibi grlmekteydiler. Yaptlarn da almamasnn
bir nedeni de bu olabilirdi.
Yavuz'un savn tarihsel verilere dayanarak da rteceim.
Bu amala Aristoteles'in eksoterik'ten kastettii eyin lka ' da
nasl anlaldna k tutan kimi belgeleri tantmak istiyorum. Ek
soterik olann okul d, popler ve halka ak olmak anlamlarn
tadn destekleyen bu tarihsel verilerden biri, bize Plutark
hos'un (.S. l .yy) aktard bir anektot. Kimi felsefe tarihileri bu
nun dzmece olduunu ve Andronikos 'a uydurulduunu syl
yorlar. Anlatlan olayn gereklemi olup olmamas btnyle bir
yana, lka'da eksoterik'in Aristoteles 'e ilikin olarak ne anlamda
kavrandn yanstmas bakmndan, bu yine de ok nemli bir
belge. Kanmca, srdrdmz tartmay da, sonraki belgelerle
birlikte, bir sonuca ulatnyor.<9> Plutarkhos skender'in Aristote
les 'ten yalnzca ahlak ve insan bilimleri dersleri almadn, onun
ayrca "daha gizli, g ve nemli retileri de rendiini, bunlara
Aristoteles rencilerinin derin dnsel (speklatif) anlamna ge-

9) Bkz., I. During, Aristotle in the Ancient Biographical Tradition, Acta Uni


versitatis Gothoburgensis, Cilt LXIII, no.2, Gteborg, 1 957 s.284.

1 56
len akroamata ya da epoptika dediklerini, byle konularn sradan
kiilere kapal olduunu, nk anlalabilmeleri iin onlar usta
nn kendisinden dinlemek gerektiini, bu bilimlerin herkese re
tilmediini" sylyor. skender Asya'da seferdeyken Aristoteles'in
byle konular ieren kimi yazlarn oalttnp dattrdn du
yuyor ve ona yle bir mektup deniyor: "skender'den Aristote
les'e selam. Akroamatik bilimleri ortaya karmakla iyi etmedin.
Eer bizlere gizli olarak rettiklerin herkesin eline geerse bizim
onlardan stn olan neyimiz kalr? Anlaman isterim ki bakalarn
gcmn deil bilgimin stnlyle yenmeyi yelerim." Aristo
teles buna nkteli bir yant vermi. Ksaca, bu kitaplar yaymlana
rak "halka aldlar ama halka indirilmediler" (ngilizce'de: "These
books were published but not published") demi.
.S. 2. yy'da yaayan Aulus Gelius'un ayn konular zerine
aktard bilgiler yine sekinci bir Peripatos grnm iziyor.<IO)
Aristoteles 'in rencilerine verdii dersler iki trdenmi. "Bunla
rn kimileri eksoterik, kimileri de akroatikmi. Eksoterik ad, bela
gat sanatna. etkileyici tartma yeteneini gelitirmeye ve yurtta
lk bilgisine uygulanrm. Akroatik ise daha gizli ve kesin olan fel
sefe trne ilikin olup doann diyalektik tartmayla kavramlma
sna ynelikmi. Lyceum 'da sabah derslerini akroatik konulara
ayrr, yeterli yetenei, eitsel temeli ile alma istek ve sevgisi
bulunmayanlar bu derslere almazm. Eksoterik olan gzel konu
ma derslerini akam saatlerinde ayn yerde yapar, bunlara snrla
ma getirmeden her isteyeni kabul edermi. Hep yryerek konu
tuu iin, sonraki derslerine akam yry, ncekilere de erken
yry dermi. Ayn konulara ilikin kitaplarn da, benzer olarak
eksoterik ve akroatik diye ikiye aynrm."
Bu kaynaklar, amzda yaplan deerlendirme ve eletiri-

1 0) Ayn yapt, s.43 1 .

1 57
lerle ayn dzeyde tutulamaz. Bunlar felsefe tarihilerinin deyi
miyle "testimonia" niteliindeki belgeler. Ola ki bunlar kimi abart
mal biliiler de iersinler. rnein belki de, gerekte Aristoteles
yaptlarn okul iinde "gizli" tutmay burada anlatld lde bir
tutku haline getirmemiti. Abartma olaslklar ve dereceleri tart
labilir. Ne var ki, bu tarihsel veriye karn, konu edilen ayrmn
"farkl bir dnceyi sergileyen kendi genlik dnemi yaptlarnn
felsefe d saylmasna ilikin olduunu" iddia etmek, eer ortaya
kanlm baka kantlar da yoksa, kendini ilgin fakat temelsiz bir
kurguya kaptrmak o l u rd u , d i y e d n y o ru m . K a n m c a
Cicero' nun Plutarkhos'tan yzyl kadar nce ayn konuya ilikin
olarak dile getirdii ey hem abartsz, hem de felsefe tarihilerinin
ounluunca onaylanabilecek deerlendirmeler ieriyor: Cicero,
Aristoteles ve Theophrasto s ' u n en yksek iyiye ilikin al
malarndan sz ederken iki tr kitap bulunduunu, "bunlardan
birinin kendilerince eksoterik diye adlandrldn ve popler bir
biernde yazldn, brnnse daha teknik olup bir not defteri
biiminde brakldn" belirtiyor.O 1 )
lkemizdeki fel se fe n i n g e l i i p g l e n m e s i , b i r a z d a
pop ler-uzmanca ayrmn gereince sindirebilmemizle ilgili.
Popler felsefe yansra yaptmz uzmanca ve profesyonelce fel
sefenin nicelik ve niteliini ne lde artrrsak felsefedeki var
lmza da o lde glendirecekmiiz gibi geliyor. Evet, bize
daha ok esoterik felsefe gerek! Bu, Aristoteles veya Wittgens
tein'n (belki) yaptklar gibi ciddi felsefeyi kitlelerden saklamak,
ya da onu bir ayrcalk unsuru olarak kullanmak biiminde deil,
onlarn dahice baardklar stn nitelik, u zm an lk, ve bu ii
profesyonel bir ciddiyetle ele allar anlamnda. Ksacas yetkin
lie gtrmek anlamnda esoterik bir felsefe istiyorum. Yaptmz

1 1 ) Ayn yapt, s.426-427 Ayrca yine o dnemde yaayan Strabon'nun da bu


na benzer bir deerlendirmesi var. Bkz. ayn yapt s.394.

158
felsefede ama okuru beendirmek, etkili yaz, ince nkte ve zeka
kvrakl gsterisinde bulunmak, eletirdi i kiiyi "yenmek",
gln klmak olmamal. Bunun yerine, mantksal yetkinlie, do
ru olan aramaya, anlay derinletirmeye ve bilgiye ynelmeliyiz,
diyoru m . imdi nerdiim reeteyi bu yazda tam qlarak uy
gulayp uygulamam olduumu soracak olanlara yantm u: Bu
yaz da eksoterik!

1 59
RNESANS SONLARlNDA
DNCE VE BLM

(1 986)
Rnesans, az sayda insann gerekletirdii ancak etkisi ok
byk bir dnsel deiim hareketidir. Sanat boyutu dta tutulur
sa, kendi dneminde halk kitlelerine yaylmam, okur yazarlar ara
snda benimsenmesi de, devlet ve zellikle klise tarafndan, gerekti
inde iddet kullanlarak, nlenmeye allmtr. Rnesans'ta fi
lizlenmeye balayan dnceler, zaman iinde olgunlaarak, kitle
lere ancak iki yzyl sonra ulamtr. amzn bak asn belir
leyen bu dnsel temelierin ortaya k, Rnesans olaynn yk
sdr. Bu nedenle Rnesans, yeni bir geliimin balang dnemi
dir. Bu niteliiyle de, byk bir devingenlik, aray, sabrszlk, bir
lde de kanklk ve disiplinsizlik gsterir. Rnesans, bir raya
oturma abasdr. Ancak 1 7 . yzyla girerken tutulan belirgin bir
yolda tutarl admlar atlmaya balanabilmitir. Sanatta byk deha
lar yetitiren Rnesans'n ilk dnemleri, dnce ve bilirnde ayn
byklkte bir rn verememi, sanat alanndaki baaryla karla
tnlabilecek deerdeki dn yaptlarnn ortaya kmas, Modem
Dnce ' nin balangc olan 16. yzyln sonlarnda olanak bul
mutur. Oysa, byk deha gerektirmeyen kimi temel dnsel yeni
liklerin Rnesans 'ta filizlenmesi, sonraki atlmlarn gerekleebil
mesi iin zorunluydu.
talya'da balayan Rnesans'n ilk dneminde sanat ve ede
biyat arlk tar. Bu dnemde Leonardo da Vinci dnda, bilime
ilgi gsteren sanat ya da yazariara pek rastlanmaz. Oysa, yetkeye
kar asl bakaldn bilim alannda yaplan nemli ilerlemelerle ola
nak bulmu, balangtaki dzensiz bocalama dnemi, ancak bu

1 60
yolla olgunlam, gerek bir dnsel bamszlk yaratlabilmitir.
B ilimsel alanda ilerlemeler, nce bu alanda yeni bir bak as, ye
ni bir yaklam biiminin domasn beklemi, bu ise bir lde,
eski Yunan kltrnn Ortaa yorumlarndan bamsz olarak ye
niden incelenmesiyle olanak bulmutur. B ir aray dnemi olan R
nesans 'n yeni bir balang, deiik bir bak as iin, kltrn
kkenieri diye benimsenen eski Yunan ' a dnmesi doaldr. Henz
kendi bamsz dnce ltlerini kuramam olan bu dnemde
araylar, by, simya ve doastclkten de gemi, 16. yzyln
ikinci yarsndaki bilimsel baanlara dein bu "karanlk" alanda yo
un almalar yaplmtr.
Hmanistlerin yansra eski Yunan metinlerinin incelenmesi
ynnde nemli bir aba, 1 5 . yzylda Cosimo de Medici ' nin Bi
zans 'tan gelen Rumiara kurduttuu Floransa Akademisi ' dir. Bura
dan Platoncu ve yeni Platoncu dnceler yaylm, Rnesans 'n
nemli dizgeci filozofu Cusanus ( 1 40 1 - 1 464) Bruno ( 1 548- 1 600)
ve Campanella ( 1 568- 1 639) yaklamlarn temellendirmitir. Eski
metinlerin incelenmesi yalnz Platon zerinde younlatrlmam,
Skolastik dnemde iyiden iyiye biim deitiren Aristoteles reti
si, bu kez zgn yaptlardan, yeniden ele alnmtr.

Cusanus
Cusanus'un felsefesi 1 5 . yzyln zgnlkle nitelendirilebi
lecek tek abasdr. Kendisi Almanya'da yetimi, sonra da tal
ya'ya gelerek buradaki gelimelere yerinde tank olmutur. Dn
cesinde modern eler bulunmakla birlikte, Orta a kkenli g
rlerden arnm deildir. Gizemci, Yeni Platoncu ve Pitagoras
temalarn bir bileimi olan felsefesi, bir tr tmtanrcla ynelir.
te yandan, doa ile Tanr 'y zde tutan bu gr, Hristiyanln
"doann nedeni olarak Tanr" -yani doa ile Tanr 'y ayran- "te
ist" retisiyle badatrmaya alr. Cusanus, Tanr ' nn dncede

161
kavranamayacan, nk O'nun sonsuz varlndaki her niteliin
saltk olduunu syler. Bunun sonucu, Tanr'nn, znde tm kart
nitelikleri de saltk olarak iermesidir. Byle, saltk olarak hem tek
lik hem de okluk olan, saltk bilgi, saltk iyilik gibi sonsuz sayda
ve kart nitelikler tayan bir varlk dncede kavranamaz; nk
dnce buna yetmez. Tanr, ancak sezgi ile bilinir.

Bruno
Cu sanus 'un lmnden yaklak seksen yl sonra dnyaya
gelen Bruno da benzer dnceler ne srer. Ancak bu kez modem
geler, Orta a gelerine ar basar. Onun zamannda artk byk
atlrnlara balam olan doa bilimi, dnderi derinden etkile
mektedir. Stoaclara benzer biimde, evrenin bykl ve dengesi
karsnda derin bir hayranlk iindedir, Bruno. Tanr 'y evrenin
iinde, onun sonsuzluu ile zde grr. Yeni Platoncu temay o da
yineler: Tanr kendini yaayan doada dile getirmekte, doa ondan
bir zorunluk biiminde yansmaktadr. Ancak Tanr doadan ayr
deildir. O, doann hem etkin ilkesi hem de doann zorunlu ilkesi
olarak, onunla zdetir. Tpk Cusanus gibi, Bruno da, Tanr 'y kar
tlarn birlii, tekliin ve okluun zdelii olarak tasarmlar. n
san anl bu varl kavramada yetersiz kalr. Bruno' nun kendin
den sonraki yzyllarda canl kalacak bir dncesi, ortaya att
"monad" kavramdr. Bir tr atomculuk olan bu gre gre varlk,
hem ruhsal hem de fiziksel olan ve yokedilemeyen paracklarn bi
raraya gelmesidir. Bu parack ya monadlar, bir yandan tinleri mey
dana getirirken , br yandan da nesneleri olutururlar.
Bruno, bilim ve bilimsellii ne alan grleriyle ve Koper
nik'i izleyerek dnyay evrenin oda olarak saptayan dneeye
kar kyla, Engizisyon tarafndan tutuklanm, mahkemesi sre
since grlerinden vazgemeyi kabul etmediinden yaklarak l
drlmtr. Kendisine idam kararnn okunmas zerine "Beni

1 62
lme yollarken siz benden daha ok korkuyorsunuz" dedii bili
nir.

Campanella
Campanella ' nn, kimi modem dnceleri savunmu olmas
yznden Engizisyon 'dan ektikleri Bruno' nunkinden pek aa
kalmaz: Yirmi yeqi yl hapis yatmtr. Kitaplara deil, duyuma
nem vermenin nemini, bilginin ancak bylece gvenilir olabile
ceini ne srer. Campanella' nn yaklam da temelde Yeni-Pla
toncu'dur. Platon 'un Devlet'ini anmsatan bir kitapta, eitlii ve
bilge kiilerin bata olduklar bir yntemi savunur. leri srd d
ncelerden ikisi, sonradan Descartes ' n felsefesinde nemli bir yer
tutmu ve bylece kalc olmutur. Anlmzda sonsuz bir varlk
olarak Tanr kavram vardr, der. Ancak sonlu varlklar olarak bunu
bizim yaratm olmamza olanak yoktur. u halde, gerekte sonsuz
bir varlk olmaldr ki, bu kavram o yaratm ve anlmza yerle
tirmi olsun. te, der, bu varlk Tanr'dr. Campanella'nn Descar
tes ' etkileyen ikinci dncesi, bilincin kesinlik iin bir k son
ras oluturduudur. Her eyden kukulansak bile alglarmzn var
lndan ve kendi varlmzdan kuku duyamayacamz ne s
rer. Bu dnce gerekte daha gerilerden, Augustinus'tan kaynakla
nr.

Mekanizm
lk a felsefesinin ilk dnemi Anadolu ' da yeeren doa
felsefesidir. Bu felsefenin doruunu Leukippos ve Demokritos 'un
gelitirdikleri zdeki ve mekanist atomculuk oluturur. Bu felsefe,
Atina'nn bir kltr oda konumunu almas ve Platon ile Aristote
les gibi byk dizgeci filozoflar yetitirmesi nedeniyle glgede kal
m, yirmi yzyl boyunca Epikurus ve Lucretius gibi birka d
nr dnda, ilgi grmemitir. Platon 'un etkisiyle idealizm, Aristote-

1 63
les ' in etkisiyle de erekseki (teleolojik) yaklam, bu denli uzun bir
sre iin insan dncesini biimlendirmi; ayn dnsel yap H
ristiyan retisince de zmsenmitir. Kilise ile zdeleen yetkeye
kar kan Rnesans insannn, dncenin lk a'daki kbkenleri
ni aratrdnda idealist-erekseki tutumun alma olan mekanist
ve atomcu zdekilii yeniden bulgulamas kanlmazd. te bu
bulgu, yeni ve ok byk baanlara gebe bir bilimin kurulmasnda
belki de en byk etmeni oluturmutur.
Ereksekilik ve mekanizm arasndaki fark nedir?
Aristoteles 'e gre deiim ya da devim, nesnelerdeki kimi
eilimlerin kendilerini ortaya karmas, geree dnmesidir. Bu
na gre, bir tohum eer bitkiye dnyorsa, bu o tohumun iinde
ki bitki olduunda eilim kendini gerekletirmitir, aktele dn
mtr. Bitki, potansiyeli aktele dnm tohumdur. Aristoteles,
ayn aklamay cansz doaya da uygular. Elden braklan bir ta
paras neden yere der? nk, der, kat nesnelerin eilimi aa
doru gitmektir. Den ta bu eilimini geree dntrmektedir.
Bu eilimi en belirgin olarak bir ta elimize alp da arln his
settiimizde anlarz. Aristoteles 'e gre, topraktan meydana gelen
kat nesneler aaya, ate ise yukarya doru gitmek eilimi gste
rir. Daha yumuak olarak, suda aaya, havada ise yukarya gitmek
eilimi bulunur. Varln bu temel gelerinin devim ve deiimi, bu
eilimlerin geree kmasdr. Aristoteles ' in bu dncesi deii
mi ileride meydana gelen bir duruma gre akladndan, onun bir
eree ynelik, ya da erekse!, bir aklama verdii sylenir. Bu d
nceye gre, nesneler bylece kendi devimsellerini ilerinde bu
lundurur. Evrenin bylece srekli devim ve deiimi, bir evrimdir:
Bu, daha iyiye, daha yksee doru bir geliimdir.
Demokritos 'un mekanizmi nesnelerin deiim ve devinimi
gelecee ynelik eilimlerle deil, nedenlerle aklar. Bu adan
Aristoteles 'in aklamasnn tam tersidir. Onun evreni yorumlay-

1 64
nda, bir nesnenin devime gemesi bir mekanik d etkiye balanr.
Yani duran bir nesnenin devime gemesi, ya baka bir nesnenin ona
arpmas ya da demesi gibi nedenlerle olanakldr. Deiim ise,
ayn mekanik nedenlerle nesneleri meydana getiren paracklarn
yer deitirmesi, dalmas veya yenilenmesiyle aklanr. Atomcu
luk ad verilen bu gre gre, nesneler, kendileri yaratlmam,
yok edilmeleri olanakl olmayan kimi paracklarn biraraya gelme
sinden oluur. Deiim, bu biraradaln niceliksel deiimidir. Par
acklar blnmez, yani "atom"durlar. zdekilik ise, atomlarn
zdeksel ya da fiziksel olduunu ve tm varln bu fiziksel atom
lardan olutuunu ileri srmektir. 1 6 . yzyln yeni bilimi doaya
bakarken Demokritos ve Epikuros anlamnda sk bir mekanst yo
rum izlemitir. Doann kendisi zerine zdeki bir tutumu da, tp
k bu filozoflarn tutarll iinde benimseyen Modem a bilim
adamlar, atomculukta birbirinden farkl dnceler savunmular
dr. rnein Gassendi ( 1 592- 1 655) Epikurosuluu bu konuda da
srdrrken, Descartes, nesnelerin paracklardan olutuunu, an
cak bu paracklarn blnemeyeceini ne srmenin sz konusu
olmadn dnr. Descartes'a gre, fiziksel nesneler sonsuza dek
blnebilecei gibi, onlarn Demokritos ve Epikuros 'un dndk
leri anlamda boluk iinde devindikleri de ne srlemez. Eer ci
simlerin birbirlerine uzaktan da etki edebildkleri mekanizm iinde
aklanacaksa, uzayn ince bir zdekle dolu olduu varsaylmaldr.
Ancak bu yolla bir yerdeki devinim etkisi onun dorudan dedii
gzlemlenmeyen baka bir yere tanabilir.

Kukuculuk
Mekanizm dnda Rnesans sonlarnda dncenin gelii
mine ok nemli ve olumlu etki yapm baka bir lk a retisi,
kendi tutarll iinde, bilgi zerine son derece olumsuz sonular
getiren Pyrrhoncu kukuculuktur. Bu kendi iinde olumsuz sonu-

1 65
lar ieren dncenin olumlu etkileri 1 7. yzyl felsefesinde gr
lr. Kukuculuun kkleri, felsefenin Atina'da kimi Anadolulu fi
lozoflann yardmyla ilk kurulduu dnemlere dayanr. Bu dnem
de "sofist" ad verilen kimi dnrler, ayn gerein birok dei
ik filozofa deiik biimlerde akland, oysa gerek tek olduu
na gre bu aklamalann hepsinin bu arada doru olamayacaklann
ne srmlerdir. Sofistler, bu aklamalarn hepsi de doru olmak
iddiasn tadkianna gre, hangisinin gerekten doru olduunun
bilinemeyecei sonucunu karsamlardr. Platon da kimi kukucu
dnceleri, algnn bir bilgi kayna olduunu yadsmak amacyla
kullanr. .. 3. yzyln sonlannda yaayan Pyrrhon, kukuculuu
felsefesinin ana gr yapar. Onun kurduu kukucu akademi, .S.
2. yzyln sonlarna dein srm ve bu ada yaayan Sextus
Empiricus kendisine hocalarndan kalan kukucu uslamlamalan bir
kitapta toplamtr.
Kukucu uslamlamalar, bilginin kayna olduu sylenen al
gnn gvenilir bir bilgi salayamayacan, gvenilir olmayan bilgi
nin ise bilgi olmadn ortaya koymaya alr. Bu uslamlamalarn
en nls algnn yanlglann iler. Alg sk sk yanlabildiine gre
ve bu yanlglar srasnda yanlgnn farkna vanlmayabildiine g
e, u anki, hatta her anki algmzn biz farknda olmadan yanlgl
olmas mmkndr. yle ise, diye sonulanr bu uslamlama, tam
anlamyla gvenilir algdan sz etmek olana da yoktur. Bir baka
kukucu uslamlama ise, algnn, yanlmasa da, deien koullara g
re srekli olarak deitiinden yola kar. Eer ayn nesnenin algs
alglayan kiinin kendisinde ve evresinde deien koullara gre
deiiyorsa; rnein deiik bak alanndan deiik grnmler,
deiik k durumlarnda deiik renkler alnyorsa, sz konusu
nesne deimediine gre, bu birbiriyle eliik alglarn hepsi bira
rada doru olamaz. Hangisinin doru, hangisinin yanl olduunu
gsterecek bir yntem de bulunmadna gre, alg bilgi veremez.

1 66
Yetkeye bakaldran ve hemen arkasnda brakt yzylla
rn banazln ykmaya alan Rnesans dnrnn, lk a
incelerken kukuculuu grmezlikten gelmesi de olanakszd. Nite
kim 1 6. yzylda Fransa'da yeniden canlanan kukucu gelenek
Montaigne ( l 533- 592) ve Charron ( l 54 - 603) gibi dnrler
yetitirmitir. Bu dnrler Pyrrhonculuk'un uslamlamalanna da
yanarak bilginin olanaksz olduunu, din ve Tann 'ya yaklamn
Orta a Skolastiindeki gibi mantk ve bilgiyle olamayacan,
bunun ancak sezgi, iedou ya da salt imanla olanakl olduunu
vurgularlar. 7. yzylda kukucu dnrler kimi mekanis ve
atomcu temalarla kaynam, bylece, yeni kurulan bilimin temel
lerine nemli katklar yaplmtr. rnein, Gassendi, Descartes,
sonra da Bayle ( 1 647- 706) kukucu Fransz geleneinin izlerini
tarken mekanizmden de etkilenmilerdir. Gassendi ve Descartes
kukuyu yumuatmann, bununla kesinlie ulamann yollarn
ararken, Bayle, en az Montaigne lsnde dn vermez bir kuku
culuu, 7. yzyln dnsel geliim rnlerinin hemen hepsine
uygular. Gassendi ve Descartes, Galileo'nun ( 1 564- 642) etkisiyle
mekanizmi benimserken, Demokritos ve Epikuros' un alg felsefe
sindeki bir nemli aynm da zmserler. Bu aynm asndan, alg
bize nesneyi olduu gibi vermez. Dolasyla alg, nesnenin bilgisi
olmaktan ok nesnenin insan etkileyiinin bilgisidir. Demek ki,
nesnenin grnen nitelikleri, yani renk, ses, tad, koku, dokunum gi
bi nitelikler ile nesnenin gerek nitelikleri arasnda nemli bir ay
rm vardr. Nesnedeki gerek nitelikler, onun biimi, girilmezlii,
devinimi gibidirler. Bu aynm 17. yzylda, deiik biimlerde, ku
kucu uslamlamay yumuatmak iin kullanlmtr. Ayn zamanda,
doa bilimleri de nesnelerin grnen niteliklerini bir yana braka
rak, gerek niteliklerini ne alm, bunlar niceliksel anlamda l
m, nesneleri bu niteliklere gre belirlemitir. Bayle, uzlamac ol
mayan kukuculuunun karsna dikilen bu ayrm iddetle eleti-

1 67
ri rken, Locke 'taki ( 1 632- 1 704) ayn ayrm eletirecek olan Berke
ley 'e ( 1 685- 1 753) uslamlamalar hazrlyordu.
Rnesans sonlarnda meydana gelen en nemli olay, sonraki
yzyllarda tm dnyann ehresini deitirecek olan yeni bir doa
biliminin kurulmasyd. Modem dnceyi, modem dnyay yara
tan bu olaydr. Leonarda da Vinci 'nin bilimsel almalar bir yana
braklrsa yeni doa bilimini kuranlar Kopernik ( 1 473 - 1 543), Kep
ler ( 1 57 1 - 1 630) ve Galileo 'dur. Bu yeni bilim daha sonra, 1 7 . yz
yl sonlarnda, Newton 'da ( 1 642- 1 727) olgunlaarak dizgeselleir.

Kopetnik
Kopernik Polonyal bir din adamyd . nceleri bir Oornini
ken rahibiyken sonra Kilise'ye aka kar kan Bruno' nun tersi
ne, Kopemik, yaamn inanl bir din adam olarak srdrd. tal
ya'y gezerek Rnesans' tanm, Roma'da bir yl ders vermitir.
Daha gen yata, Gne ' in dnya evresinde deil, dnyann gne
evresinde dndne inand sylenir. Bu dncesini aklad
kitabn yaam sresince yaymlamaya cesaret edememi, bu yapt,
ld yl iinde baslmtr. nceleri Kilise kitaba aka kar
kmam, ancak bu dncelerin Galileo tarafndan kantlanarak
yaylmas zerine, 1 6 1 6 'da mahkum edilmitir. Nedir Kopemik' in
ileri srd dncenin nemi? O, dnyann gne evresinde
dnd savn ortaya atarken uzun yzyllar geerli olmu bir bi
limsel bak asn, bir yaklam biimini yadsyor ve ykyordu.
Eski Astronomi 'nin temelini oluturan sava kar karken, bu ast
ronomiyi destekleyen Aristotelesi bilim dizgesini de kknden
sarsyordu. Gerekte, Kopemik' in ortaya att gr, yeni deildi.
Gnei odaa alan aklamann kkenieri Pitagoras okula dein
gider. Bunu, kendisi de aka kabul eder. .. 5. yzylda yaayan
ve bu okula bal Philolaus, dnya dahil btn gezegenlerin bir
odak evresinde daireler izdiini ileri srmt. Pitagoraslara

1 68
gre bu odak gne deil, "odak atei" adn verdikleri varsaymsal
bir cisimdi. Philolaus'tan iki yzyl sonra yaayan Aristarchus 'un
sav ise, bu varsaym brakarak odaa gnei almt. Bu astronom,
dnya ve br gezegenlerin gne evresinde dndklerini, yerk
renin de kendi ekseni evresinde yirmi drt saatte bir tam dn
yaptn sylemitir. Ancak ondan sonraki iki yzyl iinde yaa
yan Apollonius ve Hipparchus gibi astronomlar, bu sistemi yads
mlar ve .S. 2. yzylda Ptolemaius 'un dnyay odaa alan siste
mini hazrlamlardr. Ptolemaius 'un sisteminin 9 yzyl kadar
uzun bir sre onay grmesi ise, Aristoteles ' in fizik ve astronomi
kuramyla tam bir uyum iinde olmasndandr. Aristoteles ' in kura
mnn, kendi gnnde saduyuya uygun ve byk lde deneysel
temellere dayanan bir dizge nitelii tamasna karn , 9 yzyl
sonra, hala tek geerli gr olarak benimsenmesi, artk bilimsel
gelimeyi engelleyici nitelikteydi.
Kopemik'in ileri srd dncenin, onu izleyen dnemler
deki dnr ve bilim adamlan zerindeki etkilerinin yks bir ya
na, bu aamada vurgulanmas gereken, Modem a'n balang d
nemindeki entellektel ortamn canl bir al-veri rnts sergilc
diidir. Dnemin nde gelen dnderi birbirlerinin almalarn
tanm, eletirmi; birbirlerine esin kayna olmulardr. rnein
Descartes Kepler ile yazm; Hobbes, Descartes ve Gassendi bira
rada tartm ve Descartes 'n yaptn basm ncesi gzden geir
milerdir. Yine Hobbes, Bacon ' u tanm, Galileo'yu grmek iin
ise, zellikle talya 'ya gitmitir. Benzer olarak Kepler ile Galileo da,
karlkl yazmlardr. Ancak, bu dnrler kendi aralarnda, bel
ki de yandan tr, en byk saygy Galileo'ya gstermilerdir.
Galileo hepsi zerinde hayranlk uyandrm, hepsinin dncesini
etkilemitir. lk a rnekanizmini ilk yayan o olduu gibi, gizemci
lii, yetkeyi yadsyyla da rnek oluturmutur. En byk iki baa
rs ise astronomide ve dinamiin kurucusu olarak fiziktedir.

1 69
Galileo Galilei
Galileo, Demokritos ' u n atomculuunu niteliksel deiimi
niceliksel deiime indirgeyite kullanr. Doa-bilimini nicelikler
hesabna, yani matematie dayandrr. Ona gre bilmek, bylece l
ebilmeye balanmakta, matematiksel yntemlerle, karmak gr
nen olgular yaln bir aklama ile dile getirilebilmekteydi. Herey,
atomculuun gerektirdii gibi, cisimlerin paralar ve bu paralarn
devinimin niceliksel bir dile getiriliiyle aklanabilmeliydi. Gali
Jeo, Kopemik 'in sistemini benimser ve onu hararetle savunur. Kep
Jcr'in bulularn onaylad, onunla olan yazmalarnda aka g
rlr. Kendine bir teleskop yaptktan sonra Kopemik'in kuram ge
reince tahmin ettii, ancak gzlemlemek olanan bulamad ki
mi asronomik olgular deneysel olarak saptam, Kepler'in yasala
rn deneyde dorulamtr. Bylece Kopemik'in kuram astronom
larca yaygn olarak onaylanmaya balanmtr. Samanyolu 'nun yl
dzlardan olutuunu bulgulayan yine odur. Gk cisimlerinin em
berler izerek devinmediklerini, zerlerine etki eden bir g olma
d srece, her cisim gibi, onlarn da dz izgiler izeceini ne
srer. ivme, ya da cisimlerin hz deitirrnesini, dairesel devinimi
aklamada kullanr: Hz deitirmeden ember izen bir cisimin,
emberin odana doru srekli bir ivmesi vardr. Bir engelle kar
lamadan den bir nesnenin ivmes(deimez. Bu, arlk ve b
yklk ayrm olmadan, her cisim iin ayndr. teonardo da Vin
ci 'nin yerekimi ile ilgili gzlemi "Her arlk dnyann odana
doru en ksa yoldan dme eilimi gsterir" idi. Galileo, bunu me
kanist bir yorumla tm evrene yaym, bir genel ekim yasas ne
srmemi olmasna karn, Jpiter ve uydular arasndaki ekim
ilikisinin dnya ile ay arasndakiyle zde trden olduunu dn
mtr. Genel ekim yasasnn formln verrnek baars elli yl
sonra Newton'un olmutur.
Galileo'nun baarlar ve artan etkisi ile Kilise'nin onaylad-

1 70
evren kuramn rtmesi, dinsel evreler iin nemli bir tehdit
olarak grlmtr. Bunun sonucunda 1 6 1 6 'da Kopernik'in kitab
mahkum edilerek Engizisyonca yasaklanm, Galileo'ya da gizlice,
aratrmalar ve dncelerinden vazgemesi bildirilmitir. Bunun
pek etki yapmad anlalnca, Engizisyon onu bu kez 1 63 3 'te
aktan aa mahkum etmitir. Bruno'nun ayn sutan yaklmas
zerinden henz 33 yl getiinden durumun ne denli tehlikeli ol
duunu kavrayan Galileo, kendi grlerini yadsyarak geri almak
zorunda kalmtr.

171
MODERN DNCENN ORTAYA IKII

( 1 986)
Modem dnce, birok adan bugn iin de geerliliini
srdren bir dnsel biem, konular ele al ve onlara yaklam
biimidir. Bu dnsel biem, 16. yzyln sonlanndan balayarak
bilim ve felsefeye temel oluturmu, 1 9. yzylda yaygnln bir
lde yitirmesine karn 20. yzylda yeniden n plana gemitir.
Daha zel bir niteleme olarak kullanldnda, "modem dnce"
1 7 . ve 1 8 . yzyllar felsefe ve bilimini belirler. Bu yaklam biimi
ni hazrlayan etmenler arasnda en nemli olan, 16. ve 1 7 . yzyl
larda doa bilimleri alannda yaplan byk aamalardr. Gz ka
matrc bir geliim sergileyen bilimler, doa zerine geerli ve uy
gulamada baarl aklamalar getirmekteydi. Ayn doal olgular
Orta a 'n dogmac biliminde farkl biimlerde aklandndan,
yeni bilimin baars eski bilimin rtlmesi anlamn tayordu .
Oysa, Orta a bilimi, kilise retilerinin bir uzants, bu retile
rin doa zerinde de geerli olduunun kantianma aracyd. He
men btn Ora a bilim ve felsefesi, din dogmalarnn hizmetin
de olup, doruluk lt olarak bu dogmalarla tutarll temel alr.
Kilisenin resmi biliminin rtlmesi, kilisenin dnce zerindeki
yelkesinin sarslmasna, genelde de bir doruluk lt olarak yet
kenin gvenilirliine glge dmesine neden oldu. Daha Rne
sans 'ta balam olan dogmaclk ve banazla kar bakaldr,
bylece daha salam temellere oturlularak ona yeni bir ivme kazan
drld.
Hem Reform, hem Rnesans , hem de Modem Dnce 'nin
ortaya klarndaki ortak yn, hepsinin de Orta a banazln
srdren Kilise'ye kar birer inan ve dnsel bamszlk aray

1 72
ve savam olulardr. Ancak bu hareketler arasndaki ayrlklarn
da gii lrnesi gerekir. Reform dinsel bir oluumdur ve bilimsel ya
da felsefi yenilik araylar ierrnez. Hatta Protestanlar da yeni ve
zgr dncelere, bilime, Katolikler ' i aratmayan llerde kar
km, basklar uygularnlardr. Bu adan bakldnda, Rnesans
ve Modem Dnce'nin daha yakn amalar tadklar, aralarnda
bir sreklilik gsterdikleri gzlernlenir. Bu iki oluum arasnda g
Zt- arpan en belirgin ayrlk, rettikleri dncenin bamszlk d
zeyindedir. Rnesans dnr yetkeye ve banazla kar kar,
ancak dncesini bamsz olarak yrtecek yeni ltler ve bi
imlerden henz yoksundur: Yine Orta a mantn kullanr,
inanlarn kurarnlarn doruluunu yine eski Yunan 'n byk d
nrlerinin nerrnelerine uygunlukla saptar. Rnesans, inan ve
nerrnelerin doruluunu saptayacak, bilgiye gvenilir temeller ge
tirecek ltlerin arayna sahne olmutur. Bu ltler gelitirile
rnedii srece de yetkeye ve dogrnacla bakaldrrnak, aranlan
dnsel zgrl salamaya yetirnernitir. Ayn nedenle, Rne
sans bir gei dnemi niteliklerini tar: Orta a Skolastii ' ne kar
kar, ancak sonunda Skolastiin temeline ald belitlere sarlr.
te Modem Dnce'yi bamsz yapan, doruluu sapta
mada kendine zg yeni bir lt gelitirebilrni olmasdr. Bu l
t ussallk, ya da usa uygunluktur. Ussallk Modem Dnce'nin
20. yzyl dn yaarnnn temelini de belirleyen en nemli niteli
i saylabilir. Bu lt asndan, bilgi olduu onaylanabilecek her
inan ya da aklamann usa uygun olmas gerekir. Buna gre doa,
doruluu dogrnac bir biimde varsaylan yerleik inanlara gre
deil, insann kendi bamsz usu yardmyla aklanrnaldr. Bu
ise, dncenin temeline bireyin mantksal bak asn koyrnaktr.
Modem Felsefe'de sk grlen, nesnel gereklie znel bir yakla
mla ulama abas, ussalln dorulua lt yaplmasnn doal
bir sonucudur.

1 73
Bilgi
Modern Dnce ' nin ortaya k ile birlikte filozoflarda
bilgiye kar byk bir ilgi uyanmtr. 1 6 . yzyln sonlarndan
balayarak, bilgi filozoflar iin en nemli bir sorun konumunu alr.
Filozoflarn ilgilerindeki bu kay az nce deindiimiz olaylardan
kaynaklanmtr. Gelien yeni bilimler doaya ilikin eski aklama
dizgelerini kknden ykm ve bilgi yapsn yeni batan kurmak
gereini dourmutur. Yeniden kurulacak bilgi yapsnn bu kez
salam ve sarslmaz temeller zerinde ykselmesi gerekiyordu. Bu
salam temelierin aranlnasnda kukuculuktan byk lde ya
rarlanlmtr. Bilimdeki gelimeler yalnzca bilgi yapsnn yeniden
kurulmas gereini ortaya koymakla kalmam, ayn zamanda, do
ay anlamann, onda olup bitenleri kavramann uygulamada sala
d gc de su yzne karmt. Bilgiye verilen nem bu nedenle
de artmtr: Bilgi kazanmak, bir anlamda g kazanmakt. Btn
bunlarn felsefe ile ilgili olarak dourduu sonu, hereyden nce
bilgi denilen kendisinin tatmin edici bir biimde anlalmas gerek
lilii idi. Bu ama dorultusundaki iki sorunun o dnemdeki felsefe
almalarn ynlendirdii gzlemlenir. Bu sorunlar 20. yzylda
da nemlerini korumaktadr: (a) Bilginin deeri; bir baka deyile,
herhangi bir inancn hangi lte gre bilgi saylabilecei, ve (b)
Bilginin kayna, yani bilginin nereden geldii sorunu.

Bacon
"Bilgi gllktr" zdeyiinin Francis B acon' dan ( 1 56 1 -
1 626) kaynakland sylenir. Gerekten de, Bacon ' un felsefi ama
c, insan doadaki gleri denetleyecek duruma getirecek yeni bir
bilgi retme yntemi bulmaktr. Bunu zellikle uygulamaya yne
lik bir biimde arar. O, eski dnceye, Aristoteles ve Yunan felse
fesinin yetkesine kar kyla, modern yaklam iin bir rnek
oluturmutur. Bacon bilginin kurarnlardan deil nesnelere bakarak

1 74
retilebileceini vurgular. Doa bilimlerinde yntemli ve sistemli
deneyin ve gzlemin nemine deinir.
Bilgi doay tanyarak elde edilir. Ancak bilgi edinme sre
cine girmeden nce insann kimi nyarglardan arnmas gerekmek
tedir. Bunlardan arnroadka gerein insanca izilecek tablosu,
gerein kendisine uymayacaktr. rnein tm insan soyuna zg
bir nyarg, doa olaylarn, oradaki nesne ve durumlar insan mo
deline uygun olarak yorumlamaktr. Erekselci dnce bundan kay
naklanr. nsann isteklerini doaya uygulaynca, btn evrenin be
lirli bir amaca ynelik olarak devindii kansna kaplrz. Baka bir
tr nyarg ise, insann bireysel niteliklerinden kaynaklanr. Ruhsal
durumuna, eitimine, ya da eilimine gre, her birey ayn olguyu
bir lde farkl deerlendirir. Dilden kaynaklanan bir nyarg tr
bize varolmayan nesneleri varm gibi gsterir. Bunun nedeni, kar
l olmayan adlar ve szlerin bulunabilmesidir. Son olarak da, in
sann yenmesi gereken bir nyarg, eski kuramlarn, yetkeli filozof
larn grlerinin doru olduu inancdr.
Bacon 'a gre gl olmak doay bilmektir. Bu ise, doa
zerinde etkili olmaktr. Ancak doada istenilen etkileri yaratabil
mek, bu etkilerin nedenlerini bilmeye baldr. Nedenleri, Orta
a'n tasm mantyla bulamayz. Onlar bulmann yntemi t
mevarmdr. Trnevarm ise tikel nesneler ya da olaylar arasnda
grlen her benzerlii genelleyip yaymakla olmaz. Bu ilemin s
nrlandrlmas, denetlenmesi gerekir. Bacon geerli bir trnevarm
iin yle bir yntem nerir: rnein scaklk olgusunu kavramak
iin, nce scak olduu sylenebilecek nesnelerin listesi yaplr.
S onra souk nesnelerin listesi, son olarak da eitli derecelerde s
cak olan nesnelerin listesi yaplr. Tmevarm, bu temelden yola
karak gerekletirilir. Aranmakta olan, kavranmas amalanan olgu
nun, yani scakln, bulunduu sylenebilecek yerlerdeki ortak ni
telikler, bu olgunun doasn verecektir. Bacon 'un zerinde durdu-

1 75
u bir nokta, scakln bulunduu her durumda ortak olmayan nite
likleri dlamaktr. Bu dlama yntemi gerek tmevarmn ayrl
maz bir zelliidir. Bacon, Modem a'da trnevarm ynteminin
nemini vurgulayarak onu gelitirmeye alan filozoflardan ilkidir.
Bunun yansra, onda deneye giderek daha byk bir nem, daha
byk bir deer verilir. Bacon, doa zerine edinilebilecek bilginin
btnnn gzlemden geldii savnn artk yan bandadr. Byle
ce, daha sonra Locke' ta kesin biimini bulacak deneyeiliin temeli
ni atmtr.

Gassendi ve Descartes 'ta Bilginin Deeri


Bacon, bilgiyi ne alan yaklamyla dneminin filozoflarn
ynlendirmitir. O da Demokritos ' a hayrand . Ancak, lk a
atomculuu ve bunun getirdii rnekanizmin kendi felsefesi zerin
deki izleri, erek yerine nedenlere ynelmek dnda, o denli belirgin
deildir. Bilginin deeri sorun ise, trnevarm yntemine getirdii
snrlamalar ve belirledii olumsuz nyarglar dnda Bacon iin
pek nem . tamaz. Kukucu us lamlamalarn bilgiyi ve zellikle de
deneysel bilgiyi ne lde tehdit ettii konusunda biraz fazla iyim
ser olduu dnlebilir. Montaigne 'in nclk ettii Fransz ku
kuculuu Bacon 'un yaad yllarda henz ngiltere'de g kazan
mam olsa gerek. Bacon 'dan otuz yl kadar sonra doan iki Fran
sz dnr, Gassendi ve Descartes iin kukuculuun etkisi derin
olmu, bu nedenle de bu dnrler bilginin deeri sorununu felse
felerine k noktas yapmlardr. Bu dnrlerin yetitkleri a
da, zellikle Fransa'da, kukucu uslamlamalar krk yldr tannyar
ve tartlyordu. Gassendi ve Descartes kukuculuu, dogmalar
ykmakta etkili bir silah olarak kullanrken, ayn silahn bilgiyi de
btnyle olanak d brakmasn nlemenin yollarn aramlardr.
Galileo 'nun etkisi altnda her ikisi de mekanizmi benimsemi, an
cak bunu, Tanr kavramn ve dini gereksiz duruma drmeyecek

176
bir biimde yumuatmaya almlardr.
Gassendi nceleri btnyle u bir kukucu tutumu benim
semitir. Bilgiye olanak brakmayan bu tutumunu, bilimin gsterdi
i baarlar karsnda daha sonralar yumuatmak, gereini duy
mutur. Bilimin uygulad mekanizm onu Epikuros 'u incelemeye
yneltmi, sonunda Gassendi, doay ve onun bilgisini, yumuatl
m kukuculukla yourduu mekanst bir yaklam erevesinde
aklamtr. Onun felsefesi Descartes' inkiyle ortak temellerden
kaynaklanyor. Bu iki dnrn ulatklar sonular kuku ve me
kanizm uzlamnn iki deiik yndeki geliimidir. Gassendi ' nin
dizgesi, Descartes 'n yaad dnemde, onun felsefesine, bilinen
en nemli almak konumundayd.
Gassendi 'ye gre insan anlnn yeteneklerini ne abartmak
ta ne de kmsemekle anlam vardr. Oysa dogmaclar bu ulardan
birine, ar kukucular da brne saplanmaktadrlar. Kuku, gve
nilir bilgiye gtren etkili bir ayklama yntemidir. Ancak byle bir
ama iin kukuyu "yapc ve yumuatlm" bir dzeyde tutmak
gerekir. Algnn ieriinin gerein kendisi deil, yalnzca bir g
rnts olduu kukucu sonu onaylanabilir. Oysa bunu onayla
mak, evreni anlamamza olanak veren ve kukuya gerek brakma
yan bilgilerimizin bulunabilecei gereini dlamaz. Ama, saltk
anlamda bilgiyi aramak olmamaldr. "Snrlandrlm bilgi", bili
mi zerinde kurmaya olanak salayacak gvenilirliktedir. Snrlan
drlm bilgi, deneyle balar ve usu deney verilerine uygulamakla
elde edilir. Doadaki eitli ballamlar deneyle kavrarz. Bu ge
nel ballamlar yine deneyde karmza kan tikel olaylara us
yoluyla uygularz. Bylece deneyin o an dorudan kavramadn
da kavrayabilmek olanana kavuuruz. Bu yolla, rnein bir gk
grlts duyduumuzda imei grmemi olsak bile, yine de
akm olduunu dnebiliyoruz. Bu bilgi saltk deildir, gerein
bir "grntsdr" ancak kukulu saylmasna da gerek yoktur. Du-

1 77
yulan bylece bilgi iin bir k noktas yapan Gassendi de, Bacon
gibi Locke deneyciliine esin kayna olmutur.
Descartes hem kukuyu hem de bilginin deerini bylece s
nrlayan bir gr benimseyemez. nanlara bir kez kukuyu uy
gulamaya baladktan sonra, bunu salam bir lte balamadan s
nrlamann, ya da saltk olan gvenilir bilgi yerine tam bilgi sayla
mayacak inanlar getirmenin mantksal gerekesini veremez. Bu,
onun gznde bir tutarszlk olur. Bundan tr Descartes iin, ku
ku bir kez uygulanyorsa, onun ilerneyecei inanlara ulalncaya,
yani, uygulanabildii son noktaya dek uygulanmaldr. Kuku g
trmeyen inanlara ulaldnda zaten saltk anlamda bilgiye ula
lm olacaktr. nk saltk bilgi kesindir ve kesinlik kukuyu
dlar. Descartes, bu dnceyle kukuyu bilgi saylm olan tm
inanlara uygular. Yzyllardr byk bir gvenle doruluu apak
varsaylm pek ok inancn kukucu uslamlamalar nnde bir bir
ykldn grr. Ona gre, deneye gvenmek iin hibir neden
yoktur. nk alg her an yanlabildii gibi, o an insann yanlgl
olan alglannn yanlgl olduunu gsteren bir ipucu veya lt de
yoktur. u halde der, algnn imdi de yanlmadn, rnein, gr
dm her eyin bir dten baka birey olmadn bana kantiaya
cak bir gvence yoktur. Eer bu gvence u an iin yoksa hibir an
iin yoktur. Bir baka deyile, algm her zaman yanlyor olabilir.
Tm yaamm bir d olabilir. Descartes kukuyu alg dna, rne
in matematie de yayar. Sonunda kukunun ykamad, gvenilir
liini sarsnad hibir inan, hibir dnce bulunmadn grr.
Hereyden kukulanmak iin neden vardr. Descartes yle bir us
lamlama yrtr: Hereyden kukulandm doruysa, dnyor
olduum da doru olmaldr. nk kukulanmak dnmektir; d
nmeden kukulanmaya olanak yoktur. Oysa, dndm do
ruysa, dnen bir varlk olarak var olduum da dorudur. Demek
ki kukunun ykamad, ak ve seik, o lde de kesin, gvenilir

178
bir inancm vardr, o da kendi varlmdr: "Dnyorum, yle ise
vanm." te yntemsel kuku diye anlan ve Descartes ' felsefe tari
hinde nl yapan baarlarndan biri olan yaklam budur: Kukuyu
snrlamadan sonuna dek giderek sarslmaz bir kesinlie, gerek an
lamda saltk bilgiye ulamak... Bundan sonra gereken, geri kalan
inanlarmz bu gvenilir inan zerine kurarak bilgi yapsn yeni
den bina etmektir. Descartes bunu, deneyi ne alarak deil, usa ki
mi yeti ve nitelikler balayarak yapar. Ona gre kukuculuun gs
terdii gibi, alg gerei deil, yetkin olmayan bir grnty verir.
Bundan dolay da algdan yola karak bir d gerekliin varoldu
u sonucuna varamayz. Ancak, algmzin bir d dnyay yanstt
ve bu d dnyadan kaynakland; yani bu d dnyann bizim ze
rimizdeki bir lde kendine benzer etkileri olduu doal inanc
mz ok gldr. Bu gl inanc iimize Tanr'dan bakas koy
mu olamaz. O ise bizi hibir zaman aldatmayacana gre, inan
doru olmaldr, der Descartes. Bu nedensel ve tasanmc alg kura
mn, sonradan Locke da benimsemitir. Ancak bu kuramn gerek
tirdii varlkbilimsel varsaym, gereki ve zdeki niteliktedir: Bi
zi evreleyen ve bizden bamsz bir d dnya vardr. Descartes 'n
bu varsaym Tanr'nn iyi niyetiyle dorulama abasnn bir felsefi
kant nitelii tad ne srlemez. zdeki gerekiliin bu te
mel varsaym, Descartes ' izleyen yzyllarda da felsefi sorunlara
gebe olmutur.

Gassendi ve Descartes'ta Mekanizm


Algnn insana yetkin olmayan grntsn yanstt ne
srlen bu d dnyann doas nedir? Hem Gassendi hem de Des
cartes, bunu fiziksel ya da zdeksellik olarak grmlerdir. Bu, be
nimsedikleri rnekanizmin getirdii bir sonutur. Doann yaps ko
nusunda Gassendi lk a atomculuuna daha yakndr. Atomcu
savlar ancak dinsel retilerle aka elitikleri yerde yumuatr

179
ve deitirir. Ona gre, doa, blnmez paracklardan, yani atom
lardan oluur. Descartes da benzer bir parack kuramn benimser,
ancak onun dncesinde paracklar blnmez deildir. Gassendi
yine Atomcular ' izleyerek zdek paracklarnn bo uzayda de
vindiklerini ne srer. Descartes ise, bo uzay olmadn, bo gibi
grnen yerlerin de ince bir zdekle dolu olduunu savunur. Her
iki dnr de devimin bir nesneden brne, itme, arpma veya
basnla aktarldn ve bu mekanik nedenler etki etmedike, duran
cisimlerin duracam devinenlerin ise devinimlerini srdrecekleri
ne inanrlar. Devinimin kayna konusunda Atomcular ' brakr,
dinsel retiye uygun den Aristoteles ' i izlerler. Bu gre gre,
evrene ilk devinimini Tanr vermitir. Descartes, doay devinim
asndan kapal bir dizge olarak yorumlar. Orada toplam devinim
nicelii deimez. Hem toplam devinim deimiyor hem de cisim
lerde devinim ancak mekanik nedenlerle balyorsa gksel cisim
lerde gzlemlenen uzaktan etki nasl olanak bulmaktadr? te Des
cartes bu olay aklayabilmek iin bo uzay yadsm, devinimi
uzaa tayan bir dolgu zdei varsaymtr. ki dnr de Atom
cular'n nitelikler arasnda grdkleri ayrm benimserler. Desear
tes bu ayrm algnn bize vermediine, verdii biliinin deiir ol
duuna kant olarak kullanr. Bir balmumu parasnn rengi, koku
su, tad, deiir der; ancak deimez olan uzamdr. Bunu ise, deney
deil us kavrar. Ayrm daha ayrntyla ele alan Gassendi, renk, tat,
ses, koku ve dokunum niteliklerinin gerekte nesneye zg olma
yp atomlarn deviniminin alg organlarmz zerinde yaptklar et
kiler olduklarn vurgular. Daha sonralar Locke, bu dnceyi ku
kucu uslamlamaya kar algnn gvenilirliini savunmada kullan
mtr. Descartes birincil niteliklerden uzam ya da yaylm n plana
alr. Bunun fiziksel nesnelerin znitelii olduunu ileri srer. Gas
sendi ise, nesnenin ve onun en kk blnmez paralarnn zorun
lu niteliinin ncelikle katlk ya da girilmezlik olduunu dnr.

so
Uzam, biim ve arlk, ona gre, daha sonra gelir. Locke bu konu
da da Gassendi 'yi izlemitir.

Anhk ve Bilim
17. yzylda da pek ok filozof ayn zamanda bilim adamy
d. Bundan tr yeni doa bilimini kuranlar da, modern felsefeyi
gelitirenler de ounlukla ayn kiilerdi. Bu, bilimin kazand ba
arlarn veya dinsel evrelerde uyandrd endie ya da fkenin
felsefe zerine de dnmesine neden olmutur. Yeni bilimi temelien
diren mekanst doa gr yalnzca baarl aklamalaryla Kili
senin ve onun hizmetindeki eski bilimin yetkesini sarsmakla kalm
yordu. Ayn zamanda hemen btnyle zdeki bir gr getiriyor
du. Yeni bilim evreni yalnzca fiziksel nesne, olay ya da ilikilerle
aklyordu. Bu aklamalarda tinsel ya da doast gler ve var
lklara yer yoktu . Oysa dinsel reti doast ve tinsellik dnce
leri zerine kuruludur. Bu yalnzca evrenin kkeni ve onun dzeni
nin aklanmasnda deil, zellikle insan aklamada da geerlidir.
Anlkta olup bitenler, dnce, duygu, istek, dinde hep tine bala
mr; Ahlak yasalar da doast ya da Tanrsal bir temelden kaynak
landrlr. Din ile Yeni Bilimin bu kartlklar, din asndan u en
dieyi douruyordu: zdeki yaklam doa bilimi alanndaki baa
rsn imdi de insann kendisi ve ahliik zerinde gelitirebilecei
retilerde yinelerse, dine artk yer brakmayp, btnyle ortadan
silinmesine neden olabilirdi. Bilimin btn yapaca doa mekaniz
mini insana da uygulamakt. Bu nitelikte felsefe dizgeleri ortaya
konmaya balamt bile. Hobbes 'un ( 1 5 88- 1 679) zdeki kuram
bunun ilk meidir.
Hobbes da Galileo'dan nemli lde etkilenmitir. lk a
mekanizminin ana ilkelerini Galileo araclyla o da benimser. Do
ast etmeniere kar kar, Aristotelesilii yadsr. Bilginin, ne
denleri kavramak, neden-sonu ilikilerini anlamak olduunu d-

181
nr. Hobbes iin doann en belirgin zellii devinimdir. Her dei
im bir devinimdir. Doa, nesnel ve insan dncesinden bamsz
ve nevinen cisimlerin toplamdr. Yaam ve anln ilevleri de de
vinimdir. rnein duyum dediimiz, bir cismin duyu organlar ze
rindeki etkisidir. imdiki duyum, az sonra baka duyumlar edinilin
ce an olur. Anlk beyindeki bir devimdir. Anlktaki ideler, duyum,
an ya da imgelem niteliindeki ierikler de, devinim etkileridir.
Gassendi ' nin tini aklay da lk a zdekiliinden esinlenmi
tir. Hayvanlarn canlln linlerine balar. Hayvanlarn da insan
gibi linleri vardr. Ancak tin, ateten daha ince bir zdekten baka
bir ey deildir. Burada Gassendi dinsel gre bir ak kap bra
kr: nsan tini btnyle zdeksel deildir, der. nk o iki geden
oluur. Biri canlln veren ge, ki hayvanlardaki tinle benzer ni
telikler tar, br de ussal gedir. Tinin ussal gesi zdeksel de
ildir, o Tanr 'dan gelir. Din ile modem dnce arasnda bu nokta
da yaplan bir uzlam, dine pek az yer ve ilev brakmaktadr. Bu,
dinsel evrelerce onaylanamazd. Dinsellie daha byk bir pay
ayran bir uzlam :as, Descartes'n nerdii zmdr.

Dindeki Anhk-zdek Ayrm


Hristiyanln felsefi temelleri byk lde Augustinus ta
rafndan, kimi Yeni-Piatoncu etkiler altnda biimlendirilmitir.
Plotinus'un Yeni-Piatonculuu, lk a 'n byk idealist dnr
Platon ' un damgasn tar. Platon 'un felsefesinde bir tin-gvde ayr
m vardr: Buna gre tin gvdede kafes iindeki ku gibidir, bu
dnyada mutlu deildir ve bu yaamn son bulmasn sabrla bekle
mektedir. Gvde lnce tin lmez; o, baka gvdelere de girebilir.
nk lmszdr. Bu ayrmn kkenieri Platon 'dan ok ncelere
gider. Ayrm, ona Pitagoraslk ve Orfizm zerinden, eski Ortado
u ve Hitit dinlerinden gemitir. Buna gre tini Tanr yaratm fa
kat duyular dnyasna olan tutkusu nedeniyle onu zdeksel gvde-

1 82
lerde tutsak etmitir. Tinin geldii yere geri dnebilmesi iin tutku
larn dizginlemesi gerekir. Aksi halde giderek daha aa yaratkia
nn gvdelerine gidecektir. Bu dnyada geirilen zaman tinin kendi
ni arndumasna hasredilmelidir. Platon'dan alarak Hristiyanln
benimsedii bu gizemci retinin yansra, onu tamamlayan ikinci
bir reti, zdein yani du) ,.rla alglanan tikel nesneler dnyas
.

nn gerek deil, gerein kt bir kopyas olduudur. Asl gerek


kalc, evrensel ve saltk olan soyut, ancak nesnel ideallerden olu
an dnyadr. Bu iki retiyi birletirince, Platoncu Hristiyan gele
neine gre, tin ile zdek arasnda bir aynm olduu, ancak zdein
tam anlamda gereklik tamad gr belirginlemektedir. Pla
ton tinler ile idealar zdeletinnez. Ancak ondan sonraki yzyl
larda, idealar Tannsal tinin iine alnm, insan tini de Tann'dan
fknn olarak dnlmtr. Bir baka deyile Platon'un nesnel
idealizmi ile gizemcilii bir tinselci gizemcilie dnmtr.

Descartes ikicilik
nsanln en eski dnemlerinden beri kimi dinlerin onayla
d tin-gvde, tin-zdek aynm, bu uzun sre iinde saduyuca da
benimsenmitir. Anlk, bilin ve bunlarn ierikleri tinin geleri
olarak dnlm, bunlarn zdeksel dnya iinde alglanyor ol
malar da ayrm kalc yapan bir etmen olmutur. te Descartes 'n
ortaya att zm, din ve saduyunun benimsedii bir retiyi,
bilimin alanna tam bir bamszlk salayacak biimde keskin bir
ayrma dntrr. Dinin, tm varl tine indirgeyen yaklam
karsnda yeni doabiliminin varl zdee indirgeme eiliminden
doan gerilimi, her iki tutumun da doru olduunu ne srerek gi
derir. Bunun elikiye yol amasn, savlarn rtmesini nleyerek
engeller. Savlarn rtmesini de din ve saduyuda bulduu tin
gvde/zdek ayrmn kesin bir kartlk, bitimeyen bir aynlk du
rumuna dntrerek nler. "Descartes' kicilik" adyla anlan bu

1 83
zm, zetle, hem zdekilii hem de tinselcilii ayn zamanda
onaylamak, ancak bunlarn uygulama alanlarn birbirinden kesin
olarak ayrarak eliki dourmalarn nlemektir. Descartes 'a gre,
varlk, fiziksel (zdeksel) ve anlksal (tinsel) olmak zere iki tr
dr. Bunlar birbirlerine indirgenemez. Bu iki varlk tr birer tz
dr. Tz kavramn Descartes, var olmak iin baka hibir eye da
yanmas gerekmeyen; kendi bana, baka bir eyden bamsz ola
rak varolan ey, diye tanmlamtr. Evren birbiriyle iie, fakat bir
birinden btnyle bamsz iki alt-evreden oluur. Bu ikilik insan
da da aynen bulunur. nsann gvdesi zdeksel ve mekanik yasalara
uyan bir yapdr. Gvde olarak insan, tpk hayvanlar gibi, bir robot,
bir karmak aygttr. Ancak insan, hayvanlardan tini olmakla ayr
lr: Hayvanlar dnmezken insan dnr. Dolaysyla Descartes
insan, tin ve gvdeden oluan bir bileik varlk olarak grr.
ikiciliin zmesi gereken nemli bir sorun, birbirine indir
genmez kartlar olarak ayrd tzlerin insanda youn bir iliki
iindeymi gibi durmalardr. Deney, bize hem anln gvdeyi hem
de gvdenin anl srekli olarak etkilediini gsterir. Saduyu da
bu etkileimi tam bir doallkla benimser. rnein, gvdeye batan
bir ine acya neden olur; kimi d etkiler, ya da ilalar duygula
n mlara, kzgnlk ya da mutlulua neden olur; duyu organlaryla
d dnyadan alg ierikleri ediniriz. te yandan isteklerimiz ey
lemlerimize neden olur. eitli ruhsal durumlar, yz kzarmas,
kalp atnn hzlanmas gibi gvdesel etkiler dourur. Tzler ara
snda izilen kesin ayrmn bir ilikiyi olanaksz klmas gerekirdi;
oysa Descartes, kendi kuramyla bir lde tutarszla dmeyi
gze alarak, saduyuyu izlemi ve gvde ile anlk arasnda neden
sel ilikiler bulunduunu ileri srmtr. Etkileimeilik ad verilen
bu gr kendisini izleyen filozoflarca eletiriimi ve aralarnda
tz konusunda byk bir tartma domasna neden olmutur.

1 84
MODERN DNCENN
BALANGlCI VE DESCARTES

(1 985)
Descartes, yapt etki asndan dnce tarihinin en byk
adlarndan biridir. O, bir bakma gnmz de kapsayan bir dn
ce dnemini balatanlarn en nemlisidir. Bu dneme "modem fel
sefe" ya da "modern dnce" diyoruz. Descartes, modem felsefe
dnemindeki tartmalarn temelindeki kavram ve sorunlar belirle
mi, retileri ise zellikle 1 7. ve 1 8 . yzyllarda ortaya atlan fel
sefe yaklamlarnn k noktasn oluturmutur. Bu yzyllarn
dnderi Descartes 'n kimi grlerini onaylamasalar bile, yine
onun baka grlerini benimsemiler, bu grlerden etkilenmiler
ya da hi olmazsa onlar tartmlardr. Bu lde byk bir etki,
felsefe tarihinde Descartes'tan 20 yzyl nce yaam olan Platon
ve Aristoteles gibi filozoflardan beri ilk kez szkonusu oluyordu.

Modern Dnce
Dncede "Modern a"dan ne kastedilir? Modern a,
17. yzylda balayp, bir anlamda gnmzde de sren, fakat zel
likle 17. ve 1 8 . yzyllar niteleyen bir dnsel biim olarak ortaya
kar. Modem dncenin en belirgin nitelii ussallktr. Dncede
bamszln kazanlmas, Eski Yunan felsefesinin yetkesinin ye
nilmesi ve buna bal Ortaa dogmaclnn ortadan kaldrlmas
na ynelik abalar modem felsefenin baka zellikleridir. B ir kar
latnna yapacak olursak, 16. yzyl Rnesans dncesi de tpk
modem dnce gibi Ortaa dogmaclna bir bakaldrdr. An
cak, bir gei dnemi olan Rnesans, bakaldrsn gerek bir dev
rim yapabilecek dnsel bamszlktan yoksundur. Rnesans d-

1 85
nr, Ortaa dogmasna kar kt yerde, yine Ortaa filozo
funun mantk ve usavurma kalplarn kullanyor, grlerini temel
lendirmesi gerektiinde, kant olarak yine Platon ve Aristoteles' in
yazdklarn kullanyordu. te modem dnce, Rnesans'daki bu
dnsel bamll, ortaya koyduu yepyeni bir doruluk lty
le yener. Bu lt, az nce deindiimiz ussallktr. Modem a'da
bir inancn doruluu, artk bunun herhangi bir byk ustann gr
nden tretilebiliyor olduuna dayandnlmamaya balanmtr.
Bunun yerine, bir inancn doru olarak onaylanmas, onun ussal ya
ni akla yatkn olmasna balanmtr. Bylece de doa, doruluu
dogmac bir biimde kabul edilmi ilkelere gre deil, bunlardan
bamsz olarak dnen insann kendi ussall ve mantksal bak
asna gre aklanmaya balanmtr. Bu ise, onun belirgin olan
baka bir niteliini, nesnel olarak znel bir bak asndan yakla
ma tutumunu dourmutur.

Descartes'n Yaam
Rene Descartes 1 596 'da Fransa'da soylu bir ailenin ocuu
olarak dodu. renimini bir Cizvit okulu olan La Fleche kolejinde
yapt. Burada iyi bir matematik eitimi alan Descartes, daha sonra
bu bilim daln felsefeye rnek yapm ve Analitik Geometri'nin te
mellerini kurarak matematie nemli bir katkda bulunmutur. Des
cartes, felsefesinin temellerini 1 6 1 7 'de girdii Hollanda ordusunda
subayken kurdu. zgn felsefesini burada ve baka Avrupa ordula
rnda ald grevler sresince gelitirdi. O ada k mevsimleri
nin askeri etkinlii yavalatmas nedeniyle kendini derin dneeye
verecek bol ve uzun sreler bulmutur. Sonralar yazdna gre
1 6 1 9-20 knda hava o denli soukmu ki bir gn sabahtan, evini
stan byk sobann iine girmi ve btn gn iinde kalarak derin
dneeye dalm. Sobadan ktnda felsefesinin ana izgilerini
artk kurmu durumdaym. Descartes ordudan ayrldktan sonra bir

1 86
sre Paris 'te yaad. 1 698 'de Hollanda' ya gtil ve orada 20 yl
oturdu. Zamann en ho grillil ve bamsz dneeye sayg gste
ren zgr lkesi Hollanda'da bile, Galileo'ya inan ve kendi dil
iinceleri nedeniyle hakknda soruturma ald oldu. 1 649 'da,
felsefeye ilgi duyan bir kii olan sve kraliesi Christina'nn an
s zerine, kendisine ders vermek iin sve 'e gitti. Kralienin gn
lilk derslerini sabahn beinde almakta diretmesine ve sve klar
nn souuna, Descartes ancak birka ay dayanabildi: 1 650'nin u
bat aynda 54 yanda ld.

Bilgi Felsefesi
Descartes felsefesinin odan bilgi konusu oluturur. Bilgi
ye verilen nem, Modem dncenin ortaya k dneminin ok
belirgin olan baka bir niteliidir. Ortaa'dan kalan dogmac bilgi
dizgesinin yadsnmasyla bilginin yeni batan yaplanmas sorunu
domu ve bylece de dikkatler bilginin doas ile kayna zerine
evrilmitir. Ayrca, bilginin uygulamada salad olanak ve yarar
larn bykl de anlalmt. Descartes'tan 35 ya bilyk olan
ada, ngiliz filozofu Francis Bacon "bilgi gtr" ya da "bilgili
olmak gl olmaktr" deyiiyle bunu vurgular.
Descartes, gemiten bize kalan ve sorgulanmadan doru
olarak benimsenmi hibir inancn, usumuzun szgecinden geme
den bilgi olarak kabul edilmemesi gerektiini ileri sryordu. n
k gelien bilim, Eski Yunan'dan kalan ve doru olarak benimsen
mi inanlarn yanlln bir bir ortaya koymaktayd. yle ise, di
ye dnmtr Descartes, doruluu kesin olan bir inan bulursak,
onu bilgiye temel olarak alr, baka bilgileri de, tpk matematkle
belitlerden tretim yaptmz gibi, bu bilgiden tilretebiliriz. Pekiyi,
bu br bilgilerimizi kendisinden mantk yoluyla tretecemiz te
mel bilgi nasl bulunabilecekti? Bu temel bilgi yle olmalyd ki,
doruluu apak olmal ve anlmzda ak ve seik olarak kavra-

1 87
nabilmeliydi . te Descartes byle bir apak doru bulabilmek
amacyla gvenilir saylm olan inanlar dizgesel bir biimde
usun szgecinden geirir. Usun szgeci olarak kulland ise, yine
bugn "Descartes" adndan ayr olarak dnemediimiz "yntem
sel kuku", yani doruyu bulma yntemi olarak kukunun kullanl
masdr. Descartes bu ynteme gre, ele ald her bir inancn ku
ku gtrp gtrmediini snam, bylece kukulu inanlar eleye
rek, doruluu kuku gtrmeyen bir bilgi saptamaya almtr.
Bu aray iinde ise u ortaya kmtr: Hangi inanc alrsak alalm
ve bu inanca ne denli bal olursak olalm, bunun, doruluundan
kuku duyabilecek bir yn bulunabilmektedir. Yeterli bir derinlik
ve ayrntyla ele aldmzda, inandmz her eyden kuku duy
mak iin bir neden bulabiliyoruz. yle ise, demitir Descartes, ma
dem ki her eyden kukulanyorum, u halde kesin olan bir ey, be
nim kuku duyuyor olduumdur. Kuku duyduum kesin ve doru
dur, nk her eyden kuku duyduum inancndan bile kukulana
cak olsam, yine de kuku duyuyor olurum. Oysa, kuku duyduum
ne lde kesinse, dnyor olduum da o lde kesindir. nk
kuku duymak dnmektir; dnyor olmadan kuku duymaya
olanak yoktur. Descartes, bylece nl karsamasma varr: Eer
dndm bylece kesinse, dnen bir varlk olarak varoldu
um da kesindir. Dnyor olduum, varolduumun kantr. "D
nyorum; yle ise varm".
Kendisinin bir dnen varlk olarak varolduunun kant
Descartes iin br bilgilerin zerine kurulaca bir apak doru
luktur. Bu gibi apak doru inanlarn anlmzda doutan bu
lunduklar ve sonradan renilmediklerini ileri sren Descartes, bu
savyla Modem a Usu geleneini kurmutur. Kimi temel bilgi
lere doutan sahip olduumuz savnda kendisini Spinoza ve Leib
niz gibi nl 1 7 . yzyl filozoflar izlemitir. Baka konularda Des
cartes ' n birok grn benimseyen ngiliz filozof Locke ise, bil-

1 88
ginin, ancak grp duyup, tutup, tattklarmz, yani algladklarmz
zerine kurolabileceini ne srecektir. B ilginin algyla baladn
savunan bu filozof, doutan bilgiler olabilecei grn yadsr.
Locke'a gre douta anlk bir beyaz kat paras gibidir. zerine
gelen ilk lekeler algyla gelir. Locke 'un Descartes ' a kart olan bu
gr "Deneycilik" adyla anlr. Kendisini bu grnde destekle
mi. olan iki 1 8 . yy filozofu Berkeley ve Hume'dur. Usular ve De
neyciler arasndaki tartma, 1 8 . yy. sonunda byk filozof Kan'n
eletirisine dein ateli bir biimde, daha sonra ise yumuayarak,
sregitmitir.

Varlk Felsefesi
Doabilimi alannda Descartes nemli bir lde Gali
leo' nun etkisi altnda kalm, bunun sonucu olarak da evreni gzka
matrc bir denge iinde ileyen byk bir makina gibi grmtr.
yle bir makina ki, onun iinde fiziksel nesneler ve aralarndaki it
me, arpma basn gibi devimsel etkileimlerden baka bir ey bu
lunmamaktadr. Yine yle bir makina ki, iinde zellikle doa st
glere, tinlere ve baka gizemli varlklara da yer olamaz. 1 6. yy' n
ortalarndan balayarak yaygnlaan bu zdeki, ya da materyalist
bilim-dnya gr aklama alann giderek geniletiyor ve gide
rek de baar kazanyordu . Bu adan, evreni Tanrsal ve tinsel kav
ramlarla aklayan Kilise retileri iin nemli bir tehlike olutur
mak durumundayd . rnein, Descartes 'n ada ngiliz dnr
Hobbes bir materyalist felsefe dizgesi gelitirmiti bile. Aklama
gc olarak bilimden daha zayf kalsa da, siyasal olarak, Kilise hala
ok nemli bir gt ve yeni bilimi kuran dnrler zerinde kimi
kez idama varan bask yntemleri uygulattrmaktayd. te dine de
bal bir kii olan Descartes, yaad ada, bilim ve Kilise arasn
daki bu sertleerek byyen gerilimi gidermeyi amalayan, uzlat
rc bir zm nermitir.

1 89
Bir yanda, Tanr, doa st gler ve ruhlarla yaplan akla
malar, br yanda da bunlarn hibirini kullanmadan, yalnz fizik
sel nesne ve ilikilerle yaplan aklamalar. Her iki aklama da her
eyi yalnzca kendinin doru olarak aklad savnda ... Desear
tes 'n uzlatrc zm, her iki aklamann da doru olduunu,
fakat bunlarn, birbiriyle hi bir yerde rtmeyen, btnyle ayr
alanlara ilikin olduklann ileri srmek olmutur. Buna gre doa
bilimlerinin aklamalar fiziksel evrene ilikin olarak doru iken,
tinsel aklamalar da dncelerimiz, duygularmz yani i dnya
mza ilikin olarak dorudur. Fiziksel evren ve tinsel evren, birbi
riyle hi bir yerde rtmeyen iki varlk alandrlar. rtmezler,
nk biri uzaycia iken br deildir. Descartes, bu zmne te
mel olmak zere varl iki ayn ve birbirine indirgenemez tre ayr
mtr. Buna gre, var olduu sylenen bir nesne, ya fiziksel (veya
zdeksel) ya da tinsel varlk tar. Herhangi bir ey bu iki tr dn
da varolamad gibi, eer, rnein, fiziksel ise, tinsel olan hibir
yn de yoktur. Bu iki, birbirinden kesin biimde ayn varlk trn
den oluan evrenler o denli ayrdrlar ki aralarnda tam bir bam
szlk szkonusudur. te bu zme, "Descartes kicilik" denir ve
ayn zm bugn bile yaptmz "tin ve zdek" ayrmnn Yeni
a'daki felsefi temelini oluturur.
Bu ikinci anlay asndan insan dediimiz varlk bir sorun
yaratmtr. nk insan hem fiziksel (yani gvdesel) hem de din
sel (yani anlksal) ynleri olan bir varlktr. Descartes' ikicilik in
sana nasl uygulanabilir? Descartes insan tin ve gvde gibi iki
apayr varln biraraya gelmesinden oluan bir bileim olarak yo
rumlamtr. Yani varlk trlerindeki ikicilik insanda da aynen bu
lunmaktadr, Descartes'a gre. Ancak o, tinin gvdeyi ve gvdenin
tini etkilediini de onaylar. rnein bir ey yapmay isteyip ona ka
rar vermek ve sonra gvdenin bir yerinin yanmas sonucu duyulan
ac gibi. Descartes 'a gre bu rnekteki istek, karar ve ac, tinsel

190
olaylar olarak, gvde ile etkileim iindedirler. Bir yandan, varl,
birbiriyle ortak hibir noktas olmayan iki tre ayrmas, te yandan
da insanda bu iki varlk trnn karlkl etkileime girdiklerini
onaylar grnmesi, Descartes ' izleyen Usular 'ca bir tutarszlk
olarak grlmtr. Bu dnrlerden kimi, insan tini ve gvdesi
arasnda bir etkileimin szkonusu olamayacan, etkileime ben
zer bir durum varsa, bunun, tpk iki ayr duvar saatinin ayn anda
gong almalan gibi, nceden kurulmu bir uyum olduunu ileri sr
mlerdir.
Bir tutarszl iermi olsun ya da olmasn, Descartes ' n
nerdii zm, onu eletirenierinkinin tersine, saduyuyu yanst
maktadr. Saduyuyu izlemi ve bir lde de onu biimlendirmi
olmas da Descartes ' "byk dnr" yapan baka niteliktir.

lk Felsefe Kitab
Akln daresi in Kurallar Descartes ' n kaleme ald ilk
felsefe yazs olarak bilinir. 1 628 'de yazld sanlan bu kitap, fel
sefesinin genel ilkelerini kurduu 1 6 1 9 kndan 9 yl sonra ve Pa
ris'ten ayrlp Hollanda'ya yerlemesinden az nce tamamlanmtr.
Descartes' n yaam sresince baslmayan bu yapt, ilk kez 1 70 1 ' de
Amsterdam 'da yaymlanmtr. Descartes ' n kendi el yazsn bu
lunduran metin bugri kayptr. Yaymanm olan metin ise Hollan
da'dan ayrlrken ardnda brakm olduu bir kopyadr. Btnnn
36 kuraldan olumas gereken kitap, eldeki durumuyla 2 l .den sonra
son bulmaktadr. Kitabn btn -eer Descartes 36 kuraln tmn
yazm ise- blm olarak dnlmtr. lk 12 kural onun ge
nel yntemini, sonraki 1 2 bu yntemin matematie uygulann,
elde bulunmayan en son 12 kural da felsefeye uygulann akla
yacak biimde planlanmtr. Kurallar, sonradan Yntem zerine
Konuma' da daha ksa olarak verilecek ve kuku ile yorulacak
yntemin ilk dilegetiriliidir. Descartes, felsefesinin balangcn

191
oluturan bu aamada kesinlie varabilmenin yolunu, yntemini be
lirlemeye alr. retisine gre kesinlik yalnzca kuku gtrmez
olan dnceler iin szkonusudur. B ilgi ise ancak kesin olandr.
Kesinlie bakalarnn yetkesine gvenerek, ya da herkesin apak
doru olarak kabul ettii inanlan benimseyerek gidilemez. Yapl
mas gereken, bu inanlarn doruluunu saptamaktr. Bu sapama
ise adm adm, kuku gtrmez ve ak seik nermelere ulamakla
olur. Ak ve seik olmann yolu, kaypak ve karmak olan her d
nceyi gelerine blmektir. Bu gelerin doru olup olmadklar
daha kolayca anlalabilecektir. Doruluu yalnzca us kavrar. Do
ru olduklar bylece saptanan nermelerden kendileri tam olarak
ak ve seik bir biimde grlemeyen nermeler tmdengelimle
karsanabiliyorsa, bunlarn doruluu da gvenilirdir.
Akln daresi in Kurallar Trke 'de ilk olarak Mehmet
Karasan ' n evirisiyle 1 945 'te km (Devlet kitaplar) .. Kurarn
Yaynlar' nda Yntem zerine ile birlikte baslan Akl Ynlendirme
Kurallar ' ndan baka Sosyal Yaynlar'da yeni kan Engin zden
evirisi nc Trke eviriyi oluturuyor.

1 92
DESCARTES VE RENKLER

( / 997)
"Renkler ve zevkler tartlmaz" diye, zellikle estetik de
erleri greceletiren bir sz vardr. Bu, herkesin iyiyi, gzeli ve
dorusunun kendine gre olduu anlayn alayan, evrensel de
erlere gzn kapatp, kt zevki ve bayal tanmay engelle
yerek, rnein Pavarotti' nin Tatlses 'ten, Verd i ' nin de Aksu'dan
daha stn bir eyler rettiklerini ne srmeyi olanakszlatran ve
birok durumda da grecelii cehalete kalkan olarak kullanmaya
yetki veren bir ifadedir. Ayn zamanda da, tabii anlarnca kaypak
olan ve lastik gibi eilip bklebilen bir szdr bu. Benim imdi
gsterdiim tepki zellikle zevk/erin greceletirilmesine karyd.
Peki ya renkler? Renkler gerekten de algnn koullarna greceli
deiller mi? Evet, byle bir grecelik olduka kuvvetle szkonusu.
zellikle de bu nedenle, "Renkler ve zevkler tartlmaz" sz, en
azndan renklere ilikin olarak aka yanl olan bir dilegetiri.
Bir baka deyile, renkler felsefi adan tartlmaya olduka uy
gun ve elverili bir konu oluturuyor. nk rnein nmdeki ka
dn beyaz olduunu ne srmeme karn, hava kararrken onun
renginin de, koyulaarak, dntn gzlemliyorum. Kat, her
farkl k derecesinde farkl bir renk tonuna brnyor. Parlak bir
k altnda, eer yannda baka renkte bir nesne, diyelim krmz
bir kitap duruyorsa, nmdeki katn da o renge brndn,
yani krmzya benzer bir renk aldn farkediyorum. Gne batar
ken, belli alardan pembemsi, sar neon ndaysa sarms gr
nyor. In kayna hangi renkteyse, kadnn rengi de ona ben
ziyor. stelik eer sarlk hastalana yakalanmsam, gzme
len saatinde gne altnda bile san grnyor. In kayna hangi
renkteyse, kadnn rengi de ona benziyor. Peki bylesine deiik

1 93
renklere brnen bu kadn "gerek" rengini bilebildiimizi iddia
edebilir miyiz? Ayn kat, deien alg koullarna greceli olarak,
farkl renklere brnd iin, onun . erek bir rengi olup olmad
, ya da onun beyazlnn bir uzlam olmak tesinde anlam ta
yp tamad sorular da, felsefi tartma konular olarak ortaya
kyorlar.
Burada, renklerin ve doaca onlara yakndan benzeyen ses,
tat, koku ve dokunnaya ilikin niteliklerin grecelikleri ve nesnel
likleri zerinde durmak istiyorum . Ancak, amacm, bu konuda
kendi dncelerimi aklamak deil. Size felsefe tarihinin daha
eski dnemlerinde yaptracam ksa bir gezintiden sonra, sz
Galileo'ya ve renkler konusunda ondan kuvvetle etkilenen Descar
tes 'a getireceim. Descartes'n bu balamdaki grlerini zetle
yerek, ou kez btnyle Boyle ve Locke'a maledilen birincil ve
ikincil nitelikler arasndaki ayrmn, onlardan daha nceki aama
larda da, felsefeciler arasnda olduka belirgin olarak kavranan bir
ey olduunu gstereceim.
Anlalm olaca gibi, burada renklerden sz ederken as
lnda daha genel bir eyi kastetmekteyim. Az nce de syledim;
kimi alardan renklere benzeyen baka nitelikler de var. Duyular
mzn dorudan kavrad nitelikler bunlar. Grme duyusu, nasl
ncelikle renkleri duyumluyor, ya da buna ara oluyorsa, iitme
duyusu sesleri, dokunma duyusu sertlik, s, keskinlik, sivrilik ve
benzeri yzey niteliklerini, tat ve koku da kendilerine zg olan
nitelikleri ncelikli olarak duyumluyorlar ya da buna ara oluyor
lar. Dnyay alglayta duyurnladmz nitelikler, bunlardan iba
ret deildir, tabii. Ancak rnein nesnelerin biimleri, devinebilir
likleri, girilmezlikleri gibi nitelikler, az nce saydktarm kadar
"dorudan" bir biimde duyumlanmyorlar. Onlar dorudan du
yumladklarmz zerinden, sanki bunlarn araclyla duyumluyo
ruz. rnein, grsel olarak biimleri, farkl renklerin ayrm izgi
lerinde kavryoruz.

1 94
Renkler ve benzeri niteliklerin alg koullarna bal olan
deikenlikleri, ve dolaysyla da kalc bilgiye temel olmaktaki g
venilmezlikleri, filozoflarca felsefe tarihinin ilk balang aamala
rndan beri vurgulanagelmi olan bir eydir. Dorudan olmasa da,
Herakleitos bu konudaki ilk dnceleri dile getirenlerden biridir.
"Gzler ve kulaklar insan iin kt tanklardr; zellikle de, kiide
bunlarn dilinden aniayabilecek bir ruh yoksa" diyor.( l l Parmenides
ise gerei grnten ayrt ederken "Gnlk deneye dayanan al
kanlklarn gzlerini dalgnlatrmasna, kulaklarnda ve dilinde
yanklar (yani bozulmalar) oluturmasna izin verme. Bu zerinde
ok tartlm konuyu usunla yargla" diyor.(2) imdi okuduumuz
dilegetiriler dorudan duyumlanan niteliklere ilikin deildi; bu
nitelikleri araclklaryla algladmz duyu organlarnn genel ola
rak pek gvenilir eyler olmadklarn ne sryorlard.
Demokritos'da bunlara benzer dnceler daha net olarak
tekrarlanr. Ayrca ondan gnmze kalan fragm anlar arasnda,
dorudan duyurnladmz nitelikler zerine belirgin bir kuku d
ren, onlara grecelik ykleyenler de vardr. "Bilmenin iki biimi
olur" diyor; bunlardan biri gerek, br ise karanlktr. unlarn
hepsi karanlk trdendir: Grme duyma, koklama, tat, dokunma.
bryse gerek olup bundan ok farkldr."(3) Burada tabii De
mokritos 'un, duyumsal niteliklerin hepsini birden, Herakleitos ve
Parmenides gibi, usun verileriyle mi karlatryor olduu, yoksa
duyumsal niteliklerin trleri arasnda bulduu bir ayrm m iz
meye alt gibi bir soru sorulabilir. rnein, Demokritos usu ve
duyular karlkl olarak konuturmu: "Us: Tatl, ac-. ve renk, bir
uzlam olarak vardrlar; gerekte yalnz atomlar ve boluk vardr.
Duyular: Zavall us. Hem verilerini bizden alrsn, hem de bizi yk-

1) DK22 8 1 07
2) DK28 87
3) DK68 B i l

1 95
maya alrsn. Oysa bizim ykmmz senin de sonun olur."(4) Az
ileride ortaya daha da belirgin olarak kaca gibi, Demokritos 'un
usun verileriyle kartlk iinde sunduu eyler, zellikle renk ve
onun gibi nitelikler; o, zellikle bylesi niteliklerin duyumlann
daki grecelii ve deikenlii kastediyor.
Aristoteles, Demokritos'un grlerini ne gibi uslamlamala
ra dayandrd konusunda ok deerli bilgiler aktarmtr. ''Ayn
nesne pek ok canl varla, bize grndne kart olarak biim
lerde grnr; hatta ayn nesne ayn kiiye bile her zaman ayn g
rnmez, diyorlar. Bu grnlerden hangisinin doru, hangisinin
yanl olduu da ak deildir, nk bunlardan hi biri brnden
daha doru deildir; tersine, bu adan hepsi edeerdedirler. De
mokritos buna dayanarak ya hibir eyin doru olmadn, ya da
doruluun bizim iin belirgin olmadn sylyor."(5) "Baln ki
mine ac, kimine de tatl geldii olgusuna dayanarak, Demokritos
onun kendiliinde ne ac ne de tatl olduu sonucu karyor."(6)
Aristoteles'in rencisi Theophrastos 'un De sensu adl, duyulara
ilikin yapt da, bize Demokritos'un bu konudaki grlerine ili
kin ok nemli bilgiler verir. Theophrastos ' a gre, Demokritos,
"nesnel" diye adlandrd nitelikleri atomlarn karlkl konumuy
ia akladktan sonra, "br duyusal niteliklere ilikin olarak, bun
larn nesnel gereklik tamadklarn, hepsinin deiim geiren
duyu organlarmzn etkilerinden ibaret olduunu; imgeleri de de
iim geiren gvdemizin oluturduunu savunuyor. Scak ve so
uun da doaca nesnel olmadklarn dnyor... znel adan,
niteliksel deiim olarak duyurnladmz eylerin bize dardan
gelen atomlarn zerimizdeki etkileri olduunu sylyor... Demok
ritos 'un duyusal niteliklerin nesnel anlamda gerek olmayiarna

4) DK68 B l 25
5) Metafizik, 1 009b7
6) DK68 A 1 34

196
ilikin kant, bunlarn, herkese ayn biimde alglanrnaylardr.
Kirnileri iin tatl olan bir ey bir bakasna gre ac, yine bakala
rna gre eki, yakc, ya da az buruturucu olabilir; br duyu
nitelikleri de buna benzer olarak belirlenebilirler."(7)
Dernokritos'un aktardrnz bu dncelerinin felsefe tarihi
asndan birok nemli etkileri olmutur. Bunlardan ikisini vurgu
lamak isterim. Dernokritos 'un, daha ilerilerde, nce S ofistler 'ce,
sonra da Pyrrhon 'cu okuica gelitirilecek olan, algya ilikin ku
kucu uslarnlarnalarn temelini atyor olmas, bunlardan biridir.<S>
kinciyse, znel ve nesnel arasndaki ayrm, niteliklerin tipleri
arasndaki ayrmla rttrerek, duyulara bal olan nitelikleri, ya
ni renk, ses, koku gibilerini znel; biim, arlk, girilrnezlik gibi
lerini de nesnel olarak belirleyiidir. Bu her iki nokta da Yenia
modern dnce ve biliminin yzyllar sonra (yaklak yirmi yz
yl sonra) yeniden bulup benirnseyecei kurarnsal temellerdir.
Rnesans'n sonlarnda yaayan dnrler, Helenistk d
nemde oluturulan lka bilimi ve dncesine ve zellikle de
Atina felsefesinin yetkesine dayanan Ortaa anlayna, ondan da
ha gvenilir olan bir almak ararnlardr. Arnasal ve insanmer
kezci aklama biiminin yerine koyabilecekleri bir baka model
bulmak iin abalayan, dnernin kimi bilim ve dn adamlar,
Lucretius 'un De Rerum Nalura's zerinden Epikuros ' u bulup La
tince'ye evirrniler, te yandan da Sextus Ernpiricus 'un kukucu
uslarnlarnalarn ortaya kararak, o zamanlara dein yzyllar bo
yunca kayp kalm mekanst atornculuu ve kukuculuu insanl
a yeniden kazandrrnlard. Modern bilirnin 1 6 . yzyln sonia-

7) De sensu I. 6 I
8) lka'n kukucu uslamlamalarn bir kitap halinde toplayan Sextus Empi
ricus 'un Pyrrhonic Hypotiposes' inin birinci uslamlamas (trope), rnein
I. 58-6l 'de de youn ve ksa bir biimde ifade edildii gibi, byk lde
Demokritos' un fragnanlarndan alnmaldr.

1 97
rndan itibaren ortaya koymaya balad byk baarnn arkasn
da, bu bulgularla birlikte yeni bir aklama modelinin benimsen
mi oluu yatar. Galileo Galilei Yenia biliminin ilk kurucusudur.
Burada onun Demokritos 'ta bulduu rnekanizn ve atomculuu ne
lde sadk bir biimde kullandna ancak ksaca deinebiliyo
rum. Daha ok, kendisinin duyusal niteliklerin znel doasna ili
kin olarak syledikleri zerinde duracam.
yle diyor Galileo: "Sanki nesnelerin iindeymi gibi kav
radmz tatlar, kokular, renkler ve benzerleri, aslnda bu nesnele
re ilikin olarak birer addan baka bir ey olamazlar; ben, bunlarn
yalnzca alglayan zihinde varolduklarna inanyorum. Eer algla
yan canl ortadan kaldrlrsa, tm bu tr niteliklerde btnyle si
linip ortadan kalkacaktr. Ne var ki, bu nitelikleri bir kez br ger
ek ilineklerden ayr ve zel olarak adlandrdmzda, onlarn da
farkl ve gerek olarak varolduklarna inanveriyoruz."(9) Gali
leo' nun gerekesi u: Bir fiziksel nesneyi dndmzde, bunu
belli bir biim ve bykl olup, belli bir yer ve zamanda bulu
nan bir ey olarak kavrarz. Buna karlk ayn zdeksel cisimleri
ses karan, rengi, tad ve kokusu olan eyler gibi dnmek zo
runda deiliz. Tabii byle bir gereke, renklerin ve seslerin nesnel
olamayacaklarm kantiayacak lde gl deil; olsa olsa onla
n nesnel olmayabileceklerini saptayabilir. Yani Galileo'nun belir
lemesine gre, cisimlerin biim tamamalar mmkn deilken,
onlarn renkli olmamalar, tpk renkli olmalar gibi, olanakl bir
ey. Ne var ki, kanmca bu Galileo iin bir zaaf deil, nk o,
renklerin cisimlerdeki gerek nitelikler arasnda olmadn a pri
ori olarak kantlamak abas iinde deil. Bunlarn gerek nitelik
ler arasnda grlmeleri gerekmiyorsa, greceli olular dolaysyla

9) "The Assayer" ( 1 623), The Philosophy of the 16th and 1 7th Centuries, R.
Popkin, der., New York: The Free Press, 1 966, s.65.

198
kukucunun ekmeine ya srmelerine izin vermek zorunda dei
liz, dernee getiriyor. Bilimimizi, bunlarn gerekliin bir paras
olarak dnmek gerekneden kurarz. Gerekte renk ve ses gibi
nitelikler bulunmadn, bu gibilerin bizde oluan etkilerden baka
bir ey olmadn ne sreriz. Ancak sz konusu etkilerin nasl
olutuunun aklanmas gerek; Galileo 'nun bu yolda inandrc
bir aklama yapmas lazm.
Galileo, Demokritos'un rnekanizmine kout olarak, algy
nedensel bir dzenek iinde dnyor: Cisimlerden yansyarak
yaylan paracklar duyu organiannza arpnca bu olaydan du
yum olarak etkileniyoruz, diyor. Karmda duran bir eyi grmek,
ondan bana gelen paracklardan etkilenmemle oluyor. Oysa bende
oluan etkiyi kartndaki nesnede bulunan niteliklerle zdeletire
meyiz. Galileo kendisinden sonraki felsefede sklkla kullanlacak
olan bir rnek tipiyle kantlyor dncesini. Bir ty dnelim di
yor. Bu ty, canl olmay dolaysyla duygular da olmayan bir
nesnedir. imdi ty birinin az ve bumuna hafife srterek do
latrmaya balayalm. Bu deme ve srtnme olay o kiide kar
durulmaz bir gdklanma duygusu oluturacaktr. "Bu gdklanma
tye deil, btnyle bize ait olan bir duygudur. Eer alglayan
canl-gvdeyi ortadan kaldrrsanz, ardnda gdklanmaya ilikin
bo bir addan baka bir ey kalmaz. Ben doadaki cisimlere ykle
dirniz tat, koku, renk vb. birok baka niteliin de, bu anlatlan
dan te bir biimde varolduuna inanmyorum."00) Tyn derimi
ze srtnmesine kout bir anlamda, cisimlerden gelen paracklar
duyu organlarmza arparale gvdemizde kimi etkilere neden olu
yorlar. Ancak durum buysa, duyurnun nesnede ya da paracklarda
olduunu iddia edemediimiz gibi, niteliin nesnede varolduunu
da ne sremememiz gerekir. "Tat, ses ya da koku duyumlarmza
neden olabilmeleri iin, d cisimlerin byklk, biim ve farkl

10) A .g .e., s.66.

1 99
hzlardaki devinim dnda bir eye sahip olmalarnn gerektiini
sanmyorum . . . Bu duyurolanan niteliklerin, tpk kol altndaki ya
da burun iindeki hassas deri blmnn ortadan kalkmasyla yok
olan gdklanma gibi, canlnn dnda, birer addan baka bir ey
olmadna inanyorum."( ! 1 )
Galileo Descartes ' bilimsel ve felsefi birok temel sav ko
nusunda derinden etkilemitir. Bu balam da onlardan biridir. An
cak, Descartes, rnek ald bu dnrn savlarn hemen her du
rumda kendi katklarn ekleleyerek deitirmi ve gelitirmitir.
Galileo 'da ana izgilerle ortaya konan dnceler, Descartes 'da,
genel varlk retisinin bir uygulamas olan alg kuramndan kar
sanacak biimde, tam bir dizgesellie ulatrlr. Descartes ' n alg
zerine grlerini ksaca zetledikten sonra, bu balamda onun
renkler, sesler ve benzeri niteliklere ilikin sav ve uslamlamalarn
aklayacam.
Descartes, dnen ve uzaml varlk ikiciliini, yine tam bir
genellikle benimsedii rnekanizrole bir araya getirmi, bylece de
tin ile gvde arasndaki ilikiyi bir karlkl nedensel etkileim bi
iminde kavramtr. Etkileirncilik ad verilen bu retinin tam
odanda Descartes'n alg kuram yer alr. Burada etkileirnciliin
ikicilik ile bir eliki yaratp yaratmad gibi klasiklemi sorunl:r
zerinde durmayacam. Birbirlerinden btnyle bamsz iki t
zn birinden kaynaklanan nedensel etkinin brnde oluturduu
sonutan sz ederken, karlkl etkileim olarak dnlen eyin
yalnzca tek ynyle ilgilenecek, fiziksel cisimlerin nedensel zin
cirler sonucu tini (ruhu), ya da bir baka deyile anl (zihni) etki
leyilerini betimleyeceim.
Descartes'n kuram iinde alg, sonsuz blnebilirlii olan

I I ) A .g.e., s.67.

200
paracklarn bir araya gelmesiyle oluan cisirnlerin,0 2l derne,
arpma ya da basn gibi devinirne dayanan mekanik etkilerinin tin
zerinde oluturduu izlenirnlerle aklanyor. Bu nesnelerden du
yu organlarrnza gelen k dernetleri, titreimler ve baka zdek
sel etmenlerin oralarda oluturduklar mekanik etkiler, ayn meka
nik ilkeler uyarnca sinirler zerinden beyne tanyor. Beyinde bi
imlenen irngeyi oluturan devinirnlerse tinde duyurnlarn meyda
na gelmesine neden oluyorlar.< I 3) Descartes rnein grme duyu
munun gvdede ya da gzde gereklernediini ne sryor: "G
ren, gz deil tindir; ancak tin, dorudan deil, beyin araclyla
grr" diyor. 0 4> Bu dzenei, kimi skolastik dnrlerin varsay
dklarna benzer olarak, yani nesnelerin duyu organlarnda olutur
duu imgelerin sinirlerce beyne aktarlp gtrtmesi biiminde
kavrarnarnalyz, diye uyaryor, Descartes. Nesneden tine doru
aktarlp tanan bir ey, bir "ynelirnsel biim" (intentional form)
yoktur, diyor. rnein hava iinde imgelerin uumas gibi bir d
ncenin sama olacan,(l5) burada sz konusu olan eyin bir
yerden brne giden bir imge deil, bir neden-etki zinciri iinde
bir biri ardna oluan imgeler, devinimler olduunu belirtiyor. < I 6)

2) B urada Galieo ile Descartes arasndaki kimi temel gr farkllklann k


saca zetleyelim: Galileo zdein sonsuza kadar blnebilir olmadn,
yani atomlardan olutuunu dnrken Descartes blnebilirlie snr ta
nmyor (Corpuscularianism). Galileo, yine lka atomculan gibi. atomla
nn ve genel olarak zdein bo uzay iinde devindiini (Void) ne srer
ken, Descartes, Empadokles ve Anaksagoras gibi, uzayn dolu olduunu
(Plenum), deviniminse yer deitirmeyle gerekletiini savunuyor. Evren
deki toplam devinimin deimedii konusunda ise iki dnr anlayorlar.
3) Descartes, (Optics) Descartes. Se/ected Philosophical Writings, Cotting-
ham, Stoothoff ve Murdoch, Cambridge University Press, 988, s.64.
4) A .g.e . s.68.
.

1 5) A .g.e., s.58-59.
1 6) Descartes, (Rules for the Directian of the Mind) The Philosophical Work.s
of De.scarte.s, l .Cilt, Elizabeth Haldane, ev., Dover Publications, Ine.,
1 955, s.37-38.

201
Descartes' n bu balamda vurgulad son nemli nokta, beyinde
oluan imgenin, ona neden olan eye benzemesinin gereknedii
gzlemidir. Alg deneyinin belli bir nesnenin algs olmasnda, be
yinde oluan imgenin o nesneye benzeyip benzernemesinin neden
sel bir rol yoktur. Eer byle bir benzerlik alg zinciri iinde bir
zorunlu koul konumunda olsayd, "Benzerlii grebilmek iin
beynin iinde de gzler bulunmas gerekirdi" diyor, Descartes.0 7l
Algnn nesnesini, ona benzemesi gerekneden nasl olup da tasa
rmiayabildiini kavramak iin, algy nesnenin bir imi olarak d
nmek yeterlidir. Nasl ki, insanlar arasnda kurulmu olan uzla
mlar sayesinde, szckler, benzemedikleri eylerin imieri olabili
yorlarsa, doa da duyumlar, nesnelerine nitel ike benzerneleri ge
rekmeyen imler olarak meydana getirmi olabilir.<IS)
imdi Descartes 'n renklere ilikin grlerine geliyoruz.
Descartes 'n, duyumlarn, tasarm olduklar zdeksel nesnelerin
niteliklerine benzerneleri gerekmez, dediini az nce belirttim. B u
sylenen, duyumlarn, tasarmlar olduklar niteliklere hibir za
man benzemeyecekleri anlamna gelmiyor tabii. Galileo'yu ve lk
a atomcularn izleyen Descartes iin de, biim ve byklk gibi
kimi niteliklerin duyumlar, bunlarn kendileriyle bir benzerlik ili
kisi iindedir. Nesnede bulunan bir eye benzedikleri ne srle
rneyecek olanlar, renk, ses, koku, tat ve dokunun duyumlardr.09)
Descartes nesneleri geometrik ve niceliksel zellikleri olup devi-

1 7) Descares ( 1 988), s.64.


1 8) Descartes, (The World of Treatise on Light) Tle Plilosoplical Writings
of Descartes, I . Cilt, Cottingham, Stoothoff, Murdoch, ev., Cambridge
University Press, 1985, s.8 1 ve sonras.
1 9) Demokrios'un duyum ile ona neden olan eyin bakalk/arna ilikin g
rlerini rneklendirrnek ve dolaysyla modern dnrlerle bir karla
trma yapabilmek amacyla, yine Theophrastos'un onunla ilgili olarak ak
tard u savlara bakabiliriz (De Caus. Plullf. VI. 1 .6; DK68 A l 29): "Her
bir lada bir biim verirken, Demokritos, tatl olan byke ve yuvarlak

202
nebilen varlklar olarak kavrar; ona gre de, gerekte nesnelerin
biim, byklk, devinim ve bunlardan karsanabilen nitelikleri
dnda, algladklarmza benzer bir zellikleri yoktur. Renk, k,
ses, koku gibi duyumlar d dnyadan edinilen etkilenimlerdir; an
cak nesnelere ilikin bu duyumlar, imierde de szkonusu olduu
gibi, nesnelerin kendilerine benzemeyen eylerdir.
Nitelik trleri arasndaki ayrm gerekeye dayandryor,
Descartes. Bunlardan ilkine gre, renk ve benzeri duyumlarn zih
nimizdeki imgeleri karktr ve biz bu nedenle onlarn nasl eyler
olduklarn bile belirgin olarak kavrayamayz.(20) Oysa biim, de
vinim ve byklk, seiklikle imgeleyebildiimiz eylerdir.(2 1 )
Descartes burada seiklik derken, zellikle niceliksel anlamdaki
bir llebilirlikten sz ediyor. B iimlerin llebilir olularna
karlk, renklerin netlikle belirlenip llebilen eyler olmadkla
rn ne sryor. Tabii, bunu yaparken llebilir olmann nesnel
lik iin yeterli bir koul olduu savn da yalnzca varsaym olu
yor. kinci olarak, Descartes Galileo 'nun ayn amala verdiine
benzer bir uslamlama ileri sryor.<22) "Bir kl gvdemize ar
pnca onu kesiyor. Bunu izleyen ac, klcn ya da onun kestii

olan atomlardan oluuyor diye saptad. Eki olan, kaba, yzeyi, trtll,
pek ok sivrisi olan erisiz atomlardan oluuyor. Tad keskin olan eyler,
bu adn ierdii gibi, kendileri de keskin, sivri kvrk, ince ve erisiz
atomlardan meydana geliyor. Yakc eyler yuvarlak, ince, sivri ve kvrk
atomlardan yaplm. Tuzlu eyler, sivri byke, dnk, iki yan eit
atomlardan; ac olan, yuvarlak ve yumuak olup krk ve ufak atomlardan;
yal bir tat veren eylerse ince, yuvarlak ve kk atomlardan oluuyor."
20) Herhangi bir ey, rnein krmzy dnmeye alalm. B unun hangi
tonunu, hangi koyuluk derecesini dneceiz; asl krmz bunlardan
hangisi; eer bunlarn yalnzca biri krmzysa, brleri krmz deil mi;
zihnimizde bir tek deil de sonsuz sayda krmz imgesi mi olmak zorun
da? Dolaysyla ak ve seik olan bir krmz kavramamz olduu tutarl
olarak savuna bileceimiz bir ey mi?
2 1 ) Descartes ( 1 988) [The Principles of Philosophy ), s.206-7.
22) Ty ile gdklanma rnei iin bkz. Descartes ( 1985), s.82, 84.

203
gvdenin devinimlerinden -tpk renk, ses, koku ya da tatda olduu
gibi- btnyle farkl bir eydir. Ac duyumunun gvdemizin kimi
blmlerinin baka cisimleri dernesi sonucunda, orada oluan de
vinirnlerce meydana getirildiini aka grebiliyoruz."(23) nc
bir uslarnlarnas ise yle: Biim, byklk ve devinebilirlik gibi
nitelikler, birden ok duyu organyla kavranabilirken, renk gibileri
iin byle bir ey sz konusu deildir, diyor.<24) Son iki uslarnlarna
daha sonralar Locke tarafndan da kullanlacaktr.
Descartes' n Galileo' yu izleyerek, cisirnlerde nesnel anlam
da renk, koku, ses ve tat gibi nitelikler bulunmadn ne srd
n grdk._ (25) Ne var ki, Descartes cisirnlerin renkli olduunu yad
srken, bunu , bylesi niteliklere hibir nesnel boyut brakmayacak
ekilde yapmyor. Kendinden sonraki filozoflar ve zellikle de
Locke' u etkileyecek olan zgn bir dncesi u olmutur: Des
cartes, sz edilen trdeki nitelikleri, cisirnlerin biim, byklk,
konum ve blmlerindeki devinimterin sinirlerimiz zerinde eitli
etkiler oluturmaya olanak veren kimi eilimleriyle (disposition)
zdeletirir. <26 ) Dolaysyla, bu yeni anlaya gre, rnein bir e l
mann krmzlndan sz ettiirnde, bir yandan yalnzca bu cis
rnin bende oluturduu ve kendisinde ona benzer bir karl ol
mayan bir etki hakknda konurnaktayrn. Bir baka adansa, el
mann kendinde gerekte de varolan ve krmz duyurnuyla bir
benzerlii olmad halde, elmann bende o duyurnu oluturma ey
lemi olarak anlalacak, nesnel bir nitelikten sz etrnekteyirn. Yani
renkler de bir anlarnda nesnel olarak nitelikler; ancak nesnel nite
likler olarak, duyurnladnz renkler gibi deiller.
Burada niyetim Descartes 'n ksmen kendinden nceki fe!-

23) Descartes ( 1 988), s.205.


24) Descartes ( 1 988), s.207.
25) Descartes ( 1 988), s.53.
26) Descartes ( 1 988). s.206.

204
sefenin kaltm olarak benimsedii ve ksmen de zgn dnce
leri olarak ortaya att bu grleri deerlendirmek deil. B unu
baka bir yere saklyorum. Yazm, sonraki kimi Yenia dnr
lerinin bu grleri nasl kullandklarn zetleyerek bitireceim.
Locke ile yakn bir arkadal olan byk kimyac Robert
Boyle zdeksel nesnelerin temel yapsn aklarken, yine ayn De
mokritos 'u ereve iinde kalmaya zen gstermitir: Bu bilim
adam, zdek paracklarn tanrolarken nedenli kk olursa ol
sun, her cisimde biim, byklk ve devinebilme olanann bulun
mas gerektiini vurgular. B ylesi nitelikler tamayan bir zdek
parasnn varolmayacan ne srdkten sonra, tm br nitelik
leri paracklarn bir araya geli biimleriyle aklamann mmkn
olduunu belirtir. Bu grlerden de esinlenen Locke, nesnelerden
hibir koul altnda ayrlamayan nitelikleri "birinci! nitelikler" ad
altnda tanmlamtr.(27) ikincil niteliklerse, yine onun tanrnma g
re, "gerekte, cisimlerin kendilerinde bulunan bir eyler deil, ci
simlerin birincil nitelikleriyle yani onlarn oylum, klk, yap ve de
vimleriyle bizde renkler, sesler, tadlar vb. gibi duyumlar reten g
ler olan niteliklerdir"(28) Burada, Locke ile kendisinden nceki filo
zoflar arasndaki kimi benzerlikleri saptayalm: Tpk Descartes gi
bi, o da, alglayan eyin organ ya da gvdenin bir blm deil, an
ln kendisi olduunu savunuyor.(29) Yine Descartes' izleyerek,
yalnzca birincil niteliklerin birden ok duyu organyla kavranabil
diini ve yalnzca onlarn bilimsel anlamda llebilir olduunu
vurguluyor. Locke 'un, ayrm temellendirmek iin kulland r
nekler(30) arasnda en azndan biri, Galileo ve Descartes'n da kul-

27) nsan Anl zerine Bir Deneme, Vehbi Hackadirolu, ev., Ara Yayn
clk, 1992, s. l 09.
28) A .g.e., s. 1 09.
29) A.g.e., s.86.
30) Bkz. a.g.e., s. l l 1 , 1 1 3 (Il, viii, 1 6, 1 9, 20, 2 1 ).

205
!anm olduklar trdendir: " . . . Ayn atein, belli uzaklkta bizde s
caklk duyumu uyandrrken, daha yakndan, bsbtn deiik bir
ac duyumu uyandrdn gz nnde tutan birisinin atein kendi
sinde uyandrd scaklk idesinin edimsel olarak atete bulundu
unu, buna kar ayn atein ayn yoldan rettii ac idesinin atete
bulunmadn syleme hakkn nereden bulduunu dnmesi ge
rekir."(3 1 )
A z nce aktardm ikincil nitelik tanmnda grdmz
gibi Locke, Descartes 'n zgn olarak ortaya att ve renklere
nesnel bir varlksal temel ykleyen "belli bir etkiler oluturma ey
lemi" dncesini, nesnenin (nedense!) "gleri" olarak belirliyor.
Bylece Descartes'daki "eilim" anlayn, nesnelerin tm neden
sel etkinliklerini kapsayacak bir biimde genelletirirken, ikincil
niteliklerin, cisimdeki gler olarak, bizde meydana getirdikleri
duyurnlara benzemediklerini vurguluyor.<32) Bu adan, Locke 'un,
kendisine dnsel olarak ok daha yakn bulduu arkada Boy
le'u deil de Descartes ' izlemi oluu ilgintir. nk Boyle, nes
nel anlamda yorumlandklarnda, renklerin bir adan cismin ken
disinde varolan eilimler gibi grlebilirken, te yandan byle bir
eilimsel nitelike dntrlm olan, yansmt tn kendisiyle
de zdeletirilebileceini, hatta byle bir zdeletirmenin daha
doru olacan ne srmt.(33) Kanmca Locke'un nitelikler ko
nusundaki en nemli katks, birincilleri nesne iin zorunlu nitelik
ler olarak tanmlarken, renkleri ve br ikincilleri bunlardan nesne
iin zorunlu olmaylaryla ayrt etmesidir. Locke Boyle 'un zdek
paracklarn tanmlamakta kulland belirlenimleri ters yz ede
rek, onlar nitelikleri tanmlamakta kullanm oluyor.
Burada zetlemeye altm tartmann, lka dnce
sinde saptanan bir felsefe sorunu olarak, kimi niteliklerin duyumu-

3 1 ) A .g.e., s. I I I .
32) A .g.e., s . I I 1 - 1 1 5.
33) Robert Boyle, Works, 2. Ci lt, Londra, I 744, s.6-7.

206
nun, alg koullarndaki farkllklara greceli bir biimde deitii
gzleminden kaynaklandn ve niteliklerin trce ikiye ayrlmalar
sonucuna gtrdn hep birlikte izledik. Tartmann Modern
dnce asndan noktalanysa, Berkeley ' in felsefesi iinde ol
mutur. Berkeley, Locke 'un ortaya att gerekelere dayanarak,
ikincil niteliklerin znel olduklarnn ne srlmesi durumunda,
bunlarn birincillerden hem ayrt edilemeyen hem de ayrlamayan
eyler olmalar dolaysyla, ayn gerekeler uyarnca birincillerin
de znel saylmas zorunda kalnaca grn savunmutur.(34l
B ir baka deyile o, Demokritos 'tan kalt olan ayrm ykm, tm
n itelikleri znel letirm itir. Burada, bu olduka ilgin uslam
lamalarn ayrntlarna inecek yerim yok, ama u kadarn sy
leyebilirim: lk bakta ok gl olduklar izlenimini vermelerine
karn, Berkeley ' in uslamlamalar geerli deildir. Yine de, sz
konusu uslamlamalar, bu filozofun yaad adan (yani 1 8 . yy ' n
balarndan) yzylmzn ikinci yarsna dein, felsefe iinde renk
lerin domasna ve birineil-ikincil nitelik ayrmna ilikin tart
malarn ciddi bir biimde gndeme getirilmelerini engelleyecek
kadar kalc bir etki yapmay baarmtr. Belki daha da ilgin olan
ey, tm bu tartmann tam ortasnda olularna karn, Berkeley
sonrasndaki Yenia bilim adamlarnn, ayn ayrm, bu filozofu
yantlamadan ve sessizce (adeta dogmac) bir biimde varsaynay
yeleyileridir. Descartes'n kurucular arasnda olduu modern
doa bilimi, dnyay betimlerken cisimlerin ikincil niteliklerine
deinmez. (35)

34) Nitelik trlerinin ayrt edilemezlikleri ve birbirlerinden ayrlamayan ey


ler olularna ilikin uslamlamalar iin bkz. Hylas ile Philonous Arasmda
Konuma, K. Sahir Sel, ev., stanbul: Sosyal Yaynlar, 1 984, s.32-42.
35) Bu yazy yazarken, Peter Hacker'in Appearence and Reality (Basil
Blackwell, 1 987) balkl kitabndan da yararlandm. Yine bu yaz, 8
Kasm 1 996'da Trkiye Felsefe Kurumu'nun dzenledii "400. Doum
Ylnda Descares ve Trkiye'de Descartes" seminerinde bildiri olarak
sunulmutur.

207
USULUK

( 1 986)
Usuluk, modern felsefenin bir genel nitelii olan ussallk
ile kartrlmamal dr. Ussallk belirli bir dnem dncesinin
yaygn bir zelliiyken, usuluk -en azndan Modern a usulu
u- ayn dnem iinde filizlenen felsefe okullarndan biridir. Bu
adan usuluun rakibi olan deneyci okul da en az usuluk l
snde ussall temel alr.
Usuluk modern dncede deneyeiliin kart savlar or
taya atan felsefe okulu olarak nem tar. Bu iki okul arasndaki
ayrm ve tartma 1 7 . ve 1 8 . yzyllarda yer alan dnce evrimini
biimlendirmitir. Usuluk ve deneyeilik arasndaki kartlk bil
ginin kayna zerinedir. Deneyeilik insan anlndaki btn bil
ginin deneyden, ya da duyumdan kaynaklandn ne srer. De
ney dnda baka bir bilgi kayna bulunduunu ne srmek de
neycilii yadsmaktr. rnein Bacon, tm bilginin deneyden gel
diini, ancak kimi dinsel bilginin ve zellikle Tanr bilgisinin ie
doutan kaynaklandn dnd iin, tam anlamyla deneyci
saylmaz. Usuluk ise, en az kimi bilgilerimizin ustan kaynaklan
dm savunur. Balangta daha kat olan bu tutum iki yz yl
iinde yumuamtr. rnein modern usuluun kurucusu olan
Descartes gvenilir bilgi nitelii tayan hibir inancn deneyden
gelemeyeceini ne srerken , Kant bilginin deneyle baladn
kabul eder; ancak kimi bilgilerin doruluunu deneyden bamsz
olarak saptayabileceimizi dnr. Bir tek neernenin bile doru
luunun deneyden bamsz olarak saptanabileceini sylemek
deneyeilikle badamadna gre, Kant da, yumuak anlamda bir
usudur.

208
Usuluk'un Gerekesi
Kimi bilgilerimizin -bunlarn bilgimizin btnne oran ne
olursa olsun- ustan, anlktan kaynaklandn ne srmenin gerek
esi nedir? Usuluk hereyden nce Hristiyan Tanrbilimi'nin be
nimsedii bir retidir... Dolaysyla Skolastik felsefe yoluyla Mo
dern a'a iletilmi bir felsefe sav olarak, usun deneyden bam
sz bir biimde bilgi rettii dncesi, 1 7 . yzylda geni onay
gren bir apak doru konumundayd. Hristiyanlk, usuluu yi
ne Platon 'daki tinin lmezlii temasndan almtr. Platon 'a gre,
tin bilgiyi algyla edinmez, ancak eski yaamnda edindiklerini
an m sar.
Descartes'n modern dnce iinde felsefesini usu bir te
mele oturtmasnn ana nedeni, din evreleriyle iyi geinmek, ya da
aklndan bir trl karamad bir skolastik nyarg deildi. Des
cartes, usuluu, kukucu uslamlamalar keyfi olmayan bir yn
temle snrlamak abas iinde benimsernek durumunda kalmtr.
Gassendi gibi, kukuyu herhangi bir aamada, arlkl bir mantk
sal gereke gstermeksizin, nemsiz sayarak, bilginin bir lde
kukulu nermeler zerine de kurulabileceini sylemek, keyfi, ya
da tutarsz bir tutum ise, kukuyu gidebildii yere dek gtrmeli
dir. Oysa, kukucu uslamlamalar deneyin bilgi verdii savn
rtmektedir. Dolaysyla kukucu uslamlamalarn gcn onayla
yan Descartes iin yle bir seim sz konusudur: (a) Ya bilginin
tek kaynann deney olduunu onayiayacak ve bylece gvenilir
bilgi diye bir ey bulunmadn kabul etmek durumunda kalacak,
(b) ya da gvenilir bilginin olanakl olduunu, dolaysyla da ger
ek bilginin deneyden kaynaklanmadn ileri srecektir. Kuku
culua, onu bir yntem olarak kullanmak dnda deer vermeyen
Descartes (a) ' y seemezdi. nk (a), kukuculuun sonularn
en karamsar bir uca dein onaylamaktr. Bilginin olanakszl
Pyrrhon 'un kendi vard sonutur. Montaigne de, bu onaylanrsa,

209
imana sarlmaktan baka are kalmayacan vurgulamtr. Deney
sel bilginin olanaklln savunmak iin ya Gassendi' nin yolunu
semek ya da kukucu uslamlamay kstlayc yeni bir yntem
bulmak gerekiyordu. Descartes byle bir yntem aramak yerine,
(b)'yi benimsemitir. Bu yntemi saptamaya alacak olan filozof
Locke'dur.
Descartes ' n kukuyu ancak dnen bir varl k olarak
"ben"de durdurduuna deinilmiti. Bu anlamdaki "ben", anlk
ve an ln bir yetisi olarak ustur. Descartes' n seimine gre de
ney gvenilir anlamda bilgi retemiyorsa bu bilgiyi anlk ya da us
nasl retmektedir? 17. yzyl filozoflar matematie derin bir
hayranlk beslemilerdir. Doa bilim lerindeki i lerlemelerde
nemli bir pay olan matematiin rneklendirdii tmdengelim,
ya da karm, felsefeye uygulayarak bilirnde kazanlan baary
orada da yinelerneyi ummulardr. B ilim temele ald doru
nermelerden baka bilgileri nasl karsyorsa, felsefe de dizge
sinin temeline koyaca apak dorulardan bilgi retmeli, yeni
dorular karsamalyd. Usu iin bylece elde edilecek, gveni
lir bir bilgi yaps olur; nk doruluu kesin nermelerden tm
dengelimle karsanacak nermelerin doruluu yine kesin ola
caktr. Apak doru nermeler yalnzca kendilerinden bilgi
karsamada kullanlmazlar. Algdan gelen ve d dnya zerine
gvenilmez bir bilii veren ideleri ve inanlar gvenilir duruma
sokmaya da yararlar. Usun bilgi rettii, apak doru nermeler
den yeni bilgiler karsad anlamnda alnrsa, bu apak doru
lar usun nereden rettii, nereden bulduu sorusu doacaktr.
Descartes bu soruyu, apak dorularn doutan ideler, doutan
dnceler olduklarn ne srerek yantlar. Bu nermeler Tan
r ' ca insan an lna doutan nce yerletirilmitir ve insan bun
lar anlnda olarak doar. Ben 'in varlnn bilgisi de byle bir
doutan bilgidir.

210
Doutan Bilgiler zerine Tartma
17. yzyl usularna bu konuda sorulan sorularn banda,
nasl olup da kk ocuklarn, anlklarnda tadklar bu temel
dorularn farknda olmadklar, gelir. rnein bir kk ocuk
atei de duman da tanr; hatta karsnda grd dumann ateten
"ktn" da syleyebilir. Oysa kk ocuklar hibir zaman
"Her olayn bir nedeni vardr" gibi filozofa genellemeler yapmaz
lar. Byle bir nermenin farknda bile deillerdir. "Dumana ate
neden olur" nermesinin "Her olayn bir nedeni vardr" apak
doru nermesinden karsandn ne sren usu bunu nasl
aklayacaktr? Usunun yant, doutan dncelerin balangta
bilin altnda kaldklar, bunlarn "uyur" ya da "rtk" durumda
olduklardr. Kk ocuklarn bildikleri bu temel dorularn far
knda olmamalar bundandr. Doutan ideleri bilince karan, on
lar uyaran, algdr. Doadaki nedensel ilikileri gzlemledike,
her olayn bir nedeni olduu dncesi anlmzda giderek daha
belirginleir. Gerekte algnn kendisinde, rnein, ate ile duman
arasnda bir iliki grnmez. Algda grnen, bu ikisinin birarada
ldr. Ate ile dumann nedensel olarak ilikili olduunu anlk
kavrar. Her olayn bir nedeni olduu temel doruluuna dayana
rak, birarada alglanan bu olaylarn bir neden ve bir etki olduklar
n saptar. Algnn eksinlii doutan bilgiler ve usa, ite bu yolla
giderilir.
Doutan dnceler savn ilk eletren filozoflardan biri
Gassendi'dir. Ancak, ilk kapsaml ve etkili eletirel uslamlamalar,
Descartes'dan derinine etkitenmi ve yine usu saylabilecek bir fi
lozof olan Malebranche'dan ( 1 638- 1 7 1 5) gelmitir. Bu dnrn
doutan dncelere kar knn nedeni Gassendi gibi deneye
nem vermesi deildi. Tersine, Malebranche Descartes ' n felsefe
sini Platoncu bir yorumla znel usuluktan nesnel bir usulua d
ntrmtr. Onun amac, insann hereyi Tanr 'da grdn ka-

211
ntlamaktr. Apak dorularn her insanda ayn olmasnn nedeni,
her insann Tanr 'daki ayn doruyu gryor olmasdr. inliier 'in
Avrupallar ' la ayn matematii gelitirmi olmalar bundandr. Ay
rca, Tanr ' nn her insann anina kimi temel dorular koymas
yerine, ncelikle kendi anlndaki bu dorular insaniara gsteri
yor olmas daha ekonomiktir. Btn ideier, dnceler Tanrsal an
lktadr. deler, Tanr ve insan tnleri dnda bir varlk bilinemez.
zellikle fiziksel bir d dnya gerekte varsa bile, bilinebilir de
ildir. nk insan bu dnyay hibir zaman aigiamaz. Alglad,
Tanr anlndaki idelerden baka bir ey deildir. Descartes 'nkine
gre ok daha banaz ve Orta a yaklamiarna yakn bulunabi
iecek bu feisefeyi kurarken, Maiebranche, byk etki yapan pek
ok yeni dnce de ortaya atm ve gl usiamiamaiar gelitir
mitir. delerin gerek variklar olduklarn saptarlktan sonra bun
larn d dnyadan geiemeyeceklerini ve insan aninda yaratla
mayacakiarn kantlamaya alr. Sonra da ideierin insan anln
da doutan bulunamayacan gsterneyi amalayan usiamlama
lar kurar. Malebranche, uslamiamalarndan birinde, eer anlkta
doutan dnceler varsa bunlarn sonsuz sayda olmalar gereke
ceini vurgular. rnein, anin dnebiiecei deiik geometri
biimleri sonsuzken, gen gibi bir tek biimi de deiik boyut ve
alarla sonsuz ayr biimlerde dnebiliyoruz. Sonsuzluk iinde
sonsuz sayda doutan dnce onaylanamaz.

Locke ve Doutan Bilgi


Doutan dnceler savnn onayianmas deneycilii ola
naksz brakacaktr. Bu nedenle deneyeiliin kurucusu olan Locke,
felsefesine bu sav yadsmakia balar. Onun kar ktklarnn ba
nda, kimi ide ya da dncelerin insaniarda evrensel, yani genel
olarak benimsenmi olmalarnn bu dncelerin doutan olduk
iarn gsterdii gr gelir. Kimi dncelerin her insanda bu-

212
lunmasnn bunlarn doutan olmalarna kant saylarnayacan
vurgu lar. Sz konusu evrensellik baka nedenlere de balanabilir.
Kald ki evrensel olduu ne srlen pek ok dnce gerekte
byle deildir. rnein evrensel saylan "zdelik" ya da "Tanr"
gibi ideler zerinde genel bir gr birlii bulunarnaz. Ahlak ku
rallar ise toplumuna ve zamanna gre deiiklik gsterir. ocuk
lar, eitilmemi kiiler ya da vahiler apak dorulardan btny
le habersizdir. Eer bu dncelerin anlkta bilin d olarak da
bulunabilecekleri sylenecek olursa, bunlarn doutan olup olma
dklarn saptamak olanakszlatrlrn olacaktr. Evet, dorulu-
, undan kuku duyrnadrnz kimi nerrneler vardr. Ancak bunla
rn doutan olduklarn ileri srmek ve onlar Tanrsal kaynaa
balamak, dogrnacla yolarnaktr: B unun sonucunda bu ner
nelere bir dokunulrnazlk, bir sorgulanrnazlk verilmi olur. Oysa,
kimse "Var olan vardr" ya da "Ayn nesne ayn zamanda deiik
yerlerde bulunarnaz" gibi nennelerden yeni bilgiler karsayarna
rntr. Yeni bilgi deneyden gelir ve bunun en iyi kant Newton'un
alrnalardr, der.
B u eletiriyi yaparken Locke ' un doru varsayd iki sav
bulunmaktadr. Bu savlar grelim: Dnceler ya da ideler iin
"kayna anlkta olmak" dile getiriinden iki deiik anlam kar
lablir: Ya kaynan douta anlk ieriinde bulunan bir nerrne
olduu, ya da eldeki dncenin doru olduunun deneye gerek
olmadan, salt anlk yetileriyle bulunabilrnesi. Locke'un varsayd
ilk sav, Descartes ve Skolastiklerin kayna anlkta olan bilgi ya da
dnceden, nceki yorumu anladklar, yani bilgilerin douta an
lkta bulunan kimi dncelerden geldii, ya da, karsandn ne
srdkleridir. Locke ' un yapt ikinci varsaym ise, anl iine
ideler ve dnceleri alan, onlar orada tutan bir ortam, bir eit
"kap" olarak deerlendirrnektir. Ona gre Descartes ve Skolastik
ler, douta, deney ncesi dncelerin anlk iinde, tpk bir kap

213
iindeymi gibi durduklarn ileri srmektedirler. Locke kendinden
nceki bu filozoflarla ilgili olarak her iki varsaymda da hakldr.
Ancak, ilgin olan, Locke 'un da, bu varsaymiara almak yorum
lar olabileceini grmemesi, kendinin de anl ve doutanl ay
nen eskiler gibi kavramasdr. Dolaysyla tpk Descartes gibi Loc
ke da, anl, ilevi ideleri tamak ve iinde tutmak iin, bu ideleri
karlatrp birletirmek tesinde bir etkinlii olmayan bir ortam
biiminde grr. Anlk ideleri temelde ne yaratabilir ne de deiti
rebilir. Ancak onlar yeniden rgtler.

Leibniz'in nsellii Savonusu


Leibniz ( 1 646- 1 7 1 6) Locke 'a kar usuluu savunurken,
kimi idelerin kaynann anlkta olmas grn, bu iki varsaym
deitirerek onaylanabilir duruma getirmeye almtr. Bylece,
deneyci ve usularn birlikte beninseyebilecekleri bir ortak nokta
bulmay amalar. Leibniz ' e gre "kayna anlkta" olmak anlk
iinde kimi doutan dncelerin bulundurulmas deil, bilgi de
erindeki kimi nermelcrin doruluklarnn deneye bavurmak ge
rekmeden, anln kendi yetilerince bulunabilir olmasdr. Locke 'a
uyarak bilginin deneyle balad ve douta anln bo olduu da
onaylanabilir. Ancak anlk ierikleri deney kkenli olsa da, anln
kendisi bunun dnda tutulmaldr; nk o, deney ncesidir. Ani
n doasna gelince, bunu Locke'un varsaymndan farkl yorum
layarak yine deneyci sav onaylamak olanakldr. Douta anlk
deneycilerin ne srdkleri gibi botur; henz ide olarak bir ieri
e sahip deildir. Ancak anlk edilgen bir ideler kab deil kendi
derinlii ve yetileri olan bir ortamdr, anlk ideler zerinde etkin
dir. Onun yetileri evrenin ussal dzeni dorultusunda iler ve de
ney girdilerini bu dzen dorultusunda ussallatrr. Ayn yetiler
kimi nermelerin doru olduunu deneye bavurmak gerei olma
dan saptamaya olanak verir. Kant ' n kategorilerini ve sentetik a

214
priori kavramn hazrlayan bu dnceler, usuluun Descartes 'ta
ki daha kat yorumundan Kan aamasndaki yumuak yorumuna
doru gelitirilmesinde nemli bir katk yapmtr.

Tz Sorunu
1 7 . yzyl felsefesin..: Descartes'tan kalan en nemli sorun
lardan biri de onun tz zerine at tartmadr. Varlk konusunu
kesin bir ikincilikle yorumlayan De;;cartes'n, bylece birbirinden
tam olarak bamsz yapt varlk trlerinin karlkl nedensel et
kileimde bulunduklarn sylemesi, kendisini izleyen usularca
bir tutarszlk olarak grlmtr. ki varlk tr birbirinden tam
olarak bamssa birbirini nedensel olarak da etkileyememelidir.
nk, demitir 17. yzyl usu flozofu, neden ile etkisinin bir or
tak yan olmaldr. Ona gre, hibir ortak yan olmayan iki olay
arasnda nedensel iliki de dn lemez. Ayrca etkileirncilik
Descartes'n kendi benimsedii fizik bilimiyle de tutarszdr. n
k bu bilime gre fiziksel evrendeki devim nicelii deimezdir.
Ayn devim nicelii dizge iinde mekanik etkileimlerle nesneden
nesneye aktanlmaktadr. Oysa, anlk ile gvde arasnda bir neden
sel etkileimi onaylamak, mekanik etkiler yerine anlksal etkilerle
balayan gvde devimlerini de gndeme getireceinden, fiziksel
evrendeki devinim niceliini artracaktr. Bu her iki kar k da,
Hum e 'un nedensellii zmlemesinden sonra geerliini yitir
mitir. Oysa 1 7 . yzylda bu eletiriler Descartes'n etkileirnci iki
ciliini tutarsz gsteriyordu. Usular arasnda, tz sorununda Des
cartes ' a kar en kktenci tutumu savunan filozof Spinoza olmu
tur.

Spinoza
Spinoza ( 1 632- 1 677) ikicilii yadsmtr. Bu amala yle
bir uslamlama kullanr: Eer Descartes kendi verdii tz tanmn

215
tutarl olarak irdeleseydi tzn birden ok olamayacan grrd.
Tz, Descartes'in tanmnda, kendi bana ve baka hereyden ba
msz olarak varolandr. Spinoza'ya gre de bu bir apak doru
dur ve kabul edilmesi zorunlu olan bir tanmdr. Ancak bu tanm
Descartes'n dndklerinden farkl sonular iermektedir. nk
tz saltk anlamda bamszca sonsuz olmaldr. Sonlu olan hibir
eyin saltk anlamda bamsz olmasna olanak yoktur. Sonlu ol
mak, snrl olmak olduuna gre, snrl olan her ey nasl snrn
tesinde kalana bamlysa, sonlu olan da kendi dnda kalana ba
mldr. Bu bamllk, en azndan, dnda kalann kendi yerini
almamas veya sonsuz olmamas anlamndadr. Demek ki tzn ta
nmlad gibi olmas iin, s nrsz ve sonsuz olmas gerekir. An
cak eer tz sonsuzsa bir tek tz var olabilir. Eer birden ok tz
olsayd bunlar birbirlerini snrlarard ve hibiri de ne sonsuz ne
de bamsz olamazd. Tz, tek ve sonsuzsa varlnn nedeni de
kendi kendinden baka bir ey olamaz. nk bir nedeni olsayd,
varl iin ona baml olmu olurdu. Spinoza u sonuca varyor:
Eer tz bamsz, sonsuz ve kendi kendine varolan ise, tz ayn
zamanda hem doa hem de Tanr 'dr; bunlarla zdetir. Bu da de
mektir ki Tanr ile Doa da zdetir. Grlen, bilinen herey bu bir
tek tzn deiik yanslar, kiplikleridir. Descartes hem fiziksel ev
reni tinsel olandan ayrrken, hem de bunlarn Tanr 'dan geldikleri
ni sylerken, yanlmtr. Ne tin ne de doa Tanr'dan gelmez; bun
lar Tanr ile zdetir. Bylece Descartes 'n yaradancl, Spinoza
iin Bruno 'nunkine benzer bir tmtanrclk olarak deiir. Desear
tes fiziksel tzn zniteliini uzam, tinsel tznkini ise dnce
olarak belirlerken, Spinoza' nn grne gre, bu zellikler tek t
zn sonsuz zniteliklerinden bizce anlalr olan yalnzca ikisidir.
Nerede uzam varsa, orada ayn tzn baka bir nitelii olan dn
ce de vardr. Nesneler ve tinler olarak bildiklerimiz tzn kiplikle
rinden baka bir ey deildir.

216
Bu kurarn balamnda insan aklamak Spinoza iin sorun
deildir. nsan Descartes ' n sand gibi bileik bir yaratk deildir.
O, tzn bir kiplii olarak, br znitelikleri yansra, uzam ve d
nceye de sahiptir. Dolaysyla, iki ayr tzn bileimi szkonusu
olmadna gre, etkileim de szkonusu deildir. Anlk da, gvde
de, ayn eyin deiik grnmleridir. Spinoza' nn bu tmtanrcl
byk bir tepki grm, kendisi tanrtanmazlkla sulanarak
Yahudilik'ten karlmtr. Ayn yllarda ( 1 663) Katolik kilisesi de
Descartes 'n yaptlarn yasak kitaplar listesine almt. Bu yine de
daha henz yeni rahip olmu Malebranche 'n 1 664'te Descartes 'n
yaptiarna rastlayp birka yl kendini bunlar incelemeye verme
sini nleyememitir. Sonunda, Modern a usuluunu Hristiyan
lk ile badatrmak abasndaki Malebranche' n yaptlar da Kili
se'nin kard yasak listesine girmitir.

Aranedeneilik ve Malebranche
Malebranche, Descartes ' n etkisi altnda, zdeksel bir d
dnyann varln yadsmaz. Descartes 'a gre zdeksel cisimler
devimi yoktan balatamaz. Mekanik yasalarla kendilerine geen
devimi yine ayn yasalara gre baka cisimlere aktarrlar. Baka bir
deyile cisimler, baka cisimlerin devinmesine, onlara arparak ne
den olabilirken, saltk anlamda etkin varlklar saylamazlar. Maleb
ranche bu dnceyi tutarlln bozmadan, daha u bir noktaya
gtrr. Ona gre zdeksel cisimler saltk anlamda edilgindir. De
vimi, arparak, baka cisimlere aktarmalar da szkonusu olamaz.
stelik yalnzca zdeksel/fiziksel tz deil, ayn zamanda tinler de
edilgindir. Evrendeki tek etkin varlk Tanr 'dr. Bundan tr de
nesneleri devindiren, yalnzca Tanrsal istentir. Tanr evrendeki
tm deiimi tek bana ynlendirirken belirli bir ekonomi amacy
la kimi yasalar koymutur. Evren i devindiriini dzenlemek iin
koyduu bu yasalara bal kalmas iin bir zorunluk bulunmamas-

217
na karn, bunlara kendi de uyar ve onlar tek bana uygular. Ne
dense! iliki iindeymi gibi grnen iki nesne szkonusu oldu
unda, gerekte bunlardan biri brnn devimine neden olmaz,
yalnzca, Tanr'nn kendi koyduu yasalar uyarnca onun bu ikinci
nesneyi devindirmesine "vesile" olur; buna ortam hazrlar. kinci
nin devimine neden olmu gibi grnen nesne, gerekte yalnzca
bir "araneden"dir. Devimin gerek nedeni Tanr'dr.
Bu durum anlk ile gvde arasnda gzlemlendii ne sr
len nedensel iliki iin de geerlidir. Gerekte ne anlk gvdede ne
de gvde anlkta bir etki oluturamaz. Hem gvde hem anlk, etki
yapyormu gibi grndkleri yerlerde birer "araneden"den baka
bir ey deildirler. Eer anlk, gvdesinde oluan devimin gerek
nedeni olsayd, bu devimi nasl oluturduunu bitirdi. Oysa, insan
lar, yaptklar eylemleri nasl gerekletirdiklerini bilmek bir yana,
bu eylemleri, ou kez kendiliinden, otomatik bir biimde yapar
lar. Demek ki, belirli bir eylemde bulunmay istemek, o eylemin
ortaya kmasna "vesile" olmaktan te bir etkinlik tamaz. Eyle
min gerek nedeni, etkinliini kendi yasalarna gre dzenleyen
Tanr'dr. Buna benzer olarak nesneler de Tanr ' nn anl etkile
mesine "araneden" olurlar.

Geulinex
Malebranche'n bu aklamasna "aranedencilik" denmitir.
Aranedenci aklama, onun genel felsefe dizgesinin bir paras,
doal sonucudur. Ancak Malebranche gvde-anlk ilikisine uygu
lan asndan aranedencilii kurarken Geulinex'ten ( 1 624- 1 669)
nemli lde etkilenmitir. "Bir eyi yapabilmek iin nce onun
nasl yaplabildiini bilmek gerekir" ilkesini Geulinex ortaya atm
ve gvde ile antn gerekte birbirlerini etkilemediklerini, etkinin
Tanr 'dan geldiini, bu ilkeden ilk olarak karsamtr. ki saat d
nelim, der. Bunlardan biri zaman gsterirken, br de akrep ve

218
yelkovan sklm olarak, yalnzca saat balarnda gong alsn.
Bu iki saate bakarak birinin gong almasna brnn neden oldu
u dnlebilir. nk bu durumda da, nedensel ilikilerde bu
lunduu ne srlen btn dzenlilik vardr. Oysa gerekte, bu iki
saat birbiri zerinde etkili olmak yerine, nden, eletirilerek kurul
mutur. Geulinex 'e gre anlk ve gvde, tpk bu saatler gibi Tan
r ' nn batan koyduu ve sonra kendisinin de uyduu yasalara gre
deiim geirirler. Anlksal olaylar ancak baka anlksal olaylara
neden olabilir. Tanr istencimizi zgr brakmtr. Fakat O, isten
cimizin nasl yneleceini nden bilir. Tanr, bu bilgiyle olayiann
meydana geli srasn belirli yasalara balamtr. te bu yasalara
uyarak gelien olaylar, saat rneinde olduu gibi gvde ile anlk
arasnda bir nedensel etkileim varm izlenimini brakrlar. Ancak
Geulinex, bu "olaylarn yasalar uyarnca geliiminden" Tann ' nn
anlksal ve zdeksel evrenleri nden kurup, yasalara gre ilemele
rini kendilerine braktn kastetmez. Ona gre, Tanr etkin olarak
olaylar bu yasalara gre gelitirir. Olaylar yasalara gre o sralar;
yani gerek neden yine O'dur. Geulinex 'teki Tanrsal yasalar, daha
ok anlksal ve fiziksel dnyalardaki olaylarn kout biimde za
man iinde sralaniarn dzenler. Malebranche' dakiler ise, bu
balamda, Tanr 'nn aranedenlerin ortaya kyla etkin bir biim
de neden oluunu dzenler. Yani Geulinex 'taki yasalar, tzlerin
alanlar iinde ve birbirleriyle kout olaylar dzenlerken Maleb
ranche'nkiler tzler aras etkileimleri dzenler. Her iki dnre
gre de, Tanr yasalar koymak yansra olaylar etkin biimde on
lara uydurur. Etkin neden O'dur.
Aranedeneilik bir tr koutuluktur. Koutuluk, tzler ara
snda etkileim olmadn ve olaylarn her tz alannda, brne
kout olarak gelitii ni ne sren kuramdr. Leibriiz, Geulinex 'n
saat rneinden esinlenerek aranedenci olmayan bir koutuluk
gelitirir; Tanr 'y anlk-Gvde elemelerine dorudan kar tr-

219
maz. Ona gre, anlk ve gvde, doalar gerei varlk ve devimieri
kout bir biimde srdrrler. Tanr balangtan, onlarn doalar
n uyumlu olarak yaratmtr. Anlk ile gvde arasndaki koutluk
bu nden kurulmu uyum nedeniyledir, iki tz bu uyumu srdre
rek Tanr 'nn istencini yerine getirmektedirler.

znel idealist Eilimler


Foucher ( 1 644- 1 696) koutuluun her biimine kar k
mtr. Tanr'y bir felsefe ilkesi, bir aklama arac olarak kullan
may yanl bulur. Descartes ' n kurduu ikicilik ve gzlemlenen
anlk-gvde etkileimi birarada tutarsz ilkelerdir. Ancak, ada
larnn iki tz arasndaki etkileimi "varm gibi grnyor" olarak
aklamalarn, derin bir yanlg olarak yorumlar. Sorunu yaratan
tutarszl gidermek iin yaplmas gereken, ikici grten vazge
ilmesi, bunun iinse fiziksel/zdeksel tzn yadsnmasdr. Tz
iki deil, tektir ve bu da anlktr. Uzam nesnelerin znitelii deil
dir. Leibniz bunu ne srerken hakldr; ancak fiziksel nesne kav
ram n dnce dizgesinden btnyle karnamakla nemli bir
yanlgya dmektedir. Foucher Descartes dizgesini temele alarak
bu dizgedeki fiziksel/zdeksel tz yadsmakla geriye varlk ola
rak yalnzca anlk ve onun ieriklerini brakmaktadr. Bu 1 8 . yz
ylda Berkeley ' in dizgeletirecei znel idealizm ynnde modern
dncede atlan ilk nemli admdr.
Berkeley ' in idealizmine esin kayna olan bir baka 1 7 .
yzyl ayrm etkinlik-edilginlik arasndakidir. Descartes'ta tzle
rin karlkl bamszln temeliendiren uzam-dnce nitelikle
ri, giderek yerlerini etkinlik asndan deerlendirmelere brakm
tr.
Cudworth ( 1 6 1 7- 1 688) fiziksel nesneleri, devimi kendilikle
rinden balatmamalarndan tr "edilgin", tin ya da anl ise "et
kin" olarak niteler. Ona gre tek etkinlik oda tindir. Malebranche

220
etkinlii sradan tnlerden de alarak Tanrsal tinde toplar. Uzarnn
zdee bir znitelik olduu retisi de Foucher ve Leibniz gibi
baka dnrlerce de eletirilmitir. Ancak, Berkeley 'deki znel
idealizm i hazrlayanlar arasnda bulunan Henry More ( 1 6 4- 687)
uzam btn tzlerin, yani tz olmann bir znitelii yapar. tini ya
da anl zdekten ayran, ona gre de, tinin etkin oluudur. zde
in devinime balamas, onu bir tinin devindirmesine baldr. An
cak tinin bir nesneyi devindirebilmesi, onun nesnenin bulunduu
yerde bulunabilmesine baldr. Bu ise, tinin de uzayda yeralmas,
yani uzam olmasn gerektirir. Tinler nesnelerin iine girerek onla
r hem devindirir, hem de onlar oluturan paracklar (monadlar)
birarada tutarlar. Bu grlerin mantksal sonucu olarak, More,
rnekanizn yadsmtr. Mekanst aklama, kimi nesnelerde devi
nimin kendiliinden balamasan ve yerekimi olayn aklaya
maz. Bu konular yine de rnekanizrole aklamaya almak, tinin
ve dolaysyla Tanr 'nn yetisini elinden almak olup, More 'a gre,
tanrtanmazla yol aar. Bu dnr, mekanizme kar k ve
devinimi tinsel odaklara balayyla Leibniz ' i de hazrlayanlar
arasndadr.

Leibniz
Leibniz ( 1 646- 1 7 6) felsefesi iinde rnekanizn ykmtr.
Ancak, onunki Ortaa aklamalarna bir geri dn de deildir.
Yapt, mekanizm ile erekseki aklama arasnda bir tr uzlam,
bir kurgusal bireim denemesidir. Bu kurgusal dizgeyi kurarken,
pek ok yeni ve zgn dnceler retmi, kendinden sonraki fel
sefe zerinde etkili olmutur. Leibniz, mekanizme kar, bu yakla
mn aklayamad olgunun gzleminden yola kar. ikici tz
kuram iin de temel sorunu oluturan bu gzlem, eylem ile ilgili
dir. Eylem fiziksel gvdenin devime gemesi olduuna gre, bu
nun nedeninin ne olduu, etkileirncilik ve koutu grler ara-

22 1
sndaki tartmay balatmt. Ancak eylemin nedeni ister tinsel
etkinlik, ister Tanr ya da ister nden kurulu bir ileyi uyumu ol
sun, kesin olan. mekanik bir aklamay kabul etmediidir. Birinin
kolu kendiliinden kalkt lde eylem saylabilir. Kol ona bir
ey arpt iin devime getiinde ise, bunu zaten eylem sayma
yz. Leibniz yle der: Descartes 'taki rnekanizmin gerektirdii ve
fiziksel evren iindeki toplam devinim niceliinin korunmas ilkesi
aka yanltr. nk, pek ok cisim devinimi baka cisimlere
aktarmadan duraganla getii gibi, baka bir cismin arpmas ge
rekmeden devime geen pek ok cisim de gzlemlenebilir. Meka
nizmin aklayamad ve aklanmas gereken de bu olgudur. Le
ibniz, bu amala devime temel olacak bir ilke varsayar. Bu yle bir
temel olarak dnlmektedir ki, cisimler devimi yitirdiklerinde
bunu yitirmeyecekler, yeniden devime balarken ise bu temelden
tr balayacaklardr. Leibniz, bu temeli, cisimlerin devime ge
me ve -eer devim iindelerse- devimi srdrme eilimi olarak ta
nmlar. Bu eilime verdii ad ise "g"tr. G, her varlkta, her
tzde bulunur. Dolaysyla, der Leibniz, tzn znitelii Desear
tes'n ne srd gibi uzam deil gtr. G yalnzca bir tze
zg deil, her tze zgdr; tz olmann zniteliidir. Cisimlerin
varl uzama dayanmaz; tam tersine uzarnn varl cisimlerin var
olmasna baldr. Bir cisim olmadan uzam szkonusu olamaz; oy
sa cis imler olmadan da g vardr. Demek ki uzam, bamsz
olmak bir yana, bakalarna indirgenebilir bir niteliktir.
G, evrenin mekanik bir ileyie benzer bir biimde devin
mesinin temeli ve nedenidir. Eer g diye bir ey olmasayd, ci
simler ya da tzler olmazd. Leibniz, bu fiziiyle devingen bir ev
ren ngrm olur: Benimsedii gr "enerjetizm" adyla tannr.
Buna gre, Descartes 'taki toplam devinimin evrende ayn kalmas
ilkesi, yerini evrendeki toplam gcn ya da enerjinin deimemesi
ilkesine brakmaktadr. Bu adan, fizik biliminde sonraki gelime-

222
terin Descartes ' deil, Leibniz ' dorulad da belirtilmelidir. An
cak Leibniz, fiziini bu gzlemler ve aklamalar erevesinde b
rakmamakta, onu kurgusal bir metafizik dizge zerine oturtmakta
dr. imdi bu dizgeye bir gz atalm.
Leibniz, paralara ayrlabilen, ya da zmlenip baka bir
eye indirgenebilen eylerin felsefede ilke olamayacan ne s
rer. Uzam, ite bu anlamda bir bileik kavramdr; giderek klen
paralara ayrlabilir. Dolaysyla da temel bir felsefe ilkesi duru
munda deildir. Temele konacak gerek bir felsefe ilkesinin tam
bir yalnlk tamas, hibir anlamda bileiklik iermemesi gerekir.
te yandan, her varln temel nitelii "g" olmak gerektiine
gre, Leibniz aklayc ilkeyi "yaln g oda" kavramnda bulur.
Evrendeki her varln byle blnmez g odaklarndan olutuu
nu ortaya atarak bu odaklara Bruno' nun felsefesinde bulduu "mo
nad" adn verir. Ona gre, evrendeki her nesne gerekte bir gler
bileimi, biraradaldr. G odaklar ya da monadlar sayca son
suz olup, her biri bir tz olarak, grnen varlklar meydana getir
mek iin biraraya gelirler.
Leibniz'in bu tz okuluu bir tinselci atomculuk biimini
alr. Monadlar nesneleri oluturan birer atom, birer birim niteliin
dedir; ancak bilinen nedenlerle, onlam uzama sahip olmas d
nlemez. Monadlar fiziksel deil, metafizik noktalar olarak kav
ranmaldr; Onlarn boyutu yoktur ve dolaysyla da zdek ddr
lar. Monadlar hi deimez yokedilemezler: Onlar tinsel g odak
lardr. Manadlarn balca iki yetileri vardr. Bunlardan ilki etkin
liktir. Etkinlik, monadlardaki, devimi balatabitme gcdr. kinci
yeti ise, tasarmlamadr. Monadlar birbirlerini etkileyemez; ancak
her biri tm evreni, yani btn br monadlar tasarmlar. Bu ayn
zamanda manadlar biraraya getiren, onlarn balantasn kuran il
kedir. Her monad evreni ayn aklkta tasarmlayamaz, ayn l
de etkinlie de sahip deildir. Dolaysyla bu tzler, yeLilerinin

223
gllk derecesine gre bir hiyerari sralanmas iindedir. Bu an
lamda en yksek monad Tanr 'dr. Onun altnda, baka insan mo
nadlar olmak zere, sonsuz sayda monad saralanr. En aa mo
nadlar, rnein talar bile yaayan tzlerdir; ancak bu aa tzle
rin tasarmlar bulank, etkinlikleri de ok dktr. Onlar koma
durumundaym gibi yaarlar. Bu h iyerari erevesinde hibir
monad bir bakasna btnyle benzer deildir, olamaz. nk
tam anlamda e olan iki varlk, bir, yani zdetir. Bu nedenle bir
ormandaki btn yapraklar karlatrsak, her birinin bir brn
den ayrlan nitelikleri olduunu grrz. Monadlarn sralan tam
bir sreklilik gsterir. Yksekten aa doru, monadlar, en ince
ayrmiara dayanan bir biimde sralanmtr. Leibniz'in bu srekli
lik ilkesine gre doada hibir atlama szkonusu deildir. Monad
lar, hibir zaman zde olmamalar yansra, birbirlerinden ok k
k farklarla ayrlrlar. Ayrlklar, bir derece ayrldr. Dolaysyla
evren, bir okluk iinde birlik evrenidir.
Leibniz monadlarn tasarmlama yetisini bir d alg olarak
deil, kendi iinde kapal bir dncede bulundurma olarak anlar.
Dolaysyla evrenin btn bilgisi anlktadr; tasarmlama ak ve
seikletike, rtk ya da uyur durumda olan bilgiler bilinli duru
ma geer. Ona gre "monadlarn pencereleri yoktur". Birbirleriyle
etkileime giremezler. Bundan tr de tin ile gvde arasndaki
"etkileim", tpk Geulinex ' in saat rneinde olduu gibi, yalnzca
bir grntr. Gerekte durum, nden kurulmu bir uyumdan ba
ka bir ey deidir.
Daha Leibniz 'de bile n plana gemeye balayan kurgusal
dnce, ondan bir yzyl sonra, Alman felsefesinin en belirgin ni
telii olacaktr.

224
DENEYCLK

( 1986)
Tasararnc Gerekilik ve Eletirisi
John Locke, alg kuramn ve onun ardndaki varlkbilimi,
hemen hemen olduu gibi Descartes'tan almtr. Alglayan kii
den bamsz bir fiziksel d dnyann varolduunu ve algnn, bu
d dnyaca insan anlnda oluturulan tasarmlar olduunu ne
srer. D dnyann neden olduu bu tasarmlar d dnyay en az
bir lde, olduu gibi yanstrlar. Yani alg ierii, fiziksel nesne
lere benzer. Ksacas Locke 'un kuram tpk Descartes' nki gibi,
bir tasannc gerekiliktir. Usuluun kaynaklarna deinirken,
Descartes 'n ayn kuramla kukuculuk arasnda ne gibi bir seime
zorland grlmt. Kukuculuun gl uslamlamalar, "eer
bir d dnya varsa, bunun deneysel bilgisi olanakszdr" sonucuna
gtrr. Bundan tr Descartes bilgiyi usla temellendirmitir.
Locke ise, deneycilii, bir genel felsefe yaklam olarak ortaya
atan ve felsefeyi bu dorultuda kurmay amalayan bir dnrdr.
Bu nedenle Locke 'un zmesi gereken bir glk, deneyeiliin te
mel ilkesi olan "btn bilgi deneyden kaynaklanr" dncesi ile
yukanki kukucu sonucun kartl olmutur. nk bu iki ner
me birarada doru iseler, bilgi diye bir eyden sz edilemez; yani
bilgi olanakszdr.
byk deneyci fizolof, bu kartl, birbirinden nemli
lde deiik yntemlerle gidermeye almlardr. "Btn bilgi
deneyden kaynaklanr" ilkesinden hibiri vazgeemeyeceine g
re, onlarn yntemleri kukucu vargy deiik biimlerde yads
mak ya da snrlamak olmutur. Locke, bunu , zellikle Gassen
di 'de vurguianm olarak bulduu birincil ve ikincil nitelikler ara-

225
sndaki ayrmdan yararlanarak yapmaya alr: Birincil nitelikler
nesnelerin gerek nitelikleridir. kinci! nitelikler ise "grnte
dir". Dolaysyla kukucu uslamlama sonunculara uygulanabilir
ken, ncekileri etkilememelidir. Locke, byle bir savunmaya ola
nak salamak iin birincil ve ikincil nitelikleri deneysel bir lte
gre ayrt etmeye alr. Algnn yanlglar ve alg ieriinin dei
en durumlara gre srekli deiimi yalnzca renk, ses, koku, tat
ve dokunum iin geerlidir, der. Biim, girilmezlik, devim gibi ni
telikler ise bilimsel yntemlerle nesnel olarak llebilir. Bunlar,
ayn deiim ve yanlglara ak deildir. Gereklikte ikincil nite
likler diye bir ey yoktur. Renkli ve sesli alglar dnyas bizim d
dnyadan etkileni biimimizden baka bir ey deildir. Dolaysy
la da btnyle znel, yani insan anlna zgdr.
Bu ayrma gre, kukuculuun vargsn ikincil niteliklerin
algsna uygulanm olarak btnyle onaylarken, btn bilginin
deneyden kaynaklandn birincil niteliklere dayanarak ne sr
mek olana domaktadr. Kukuyu, bilgiye zaten temel yaplma
yan ikincil niteliklerle ilgili olarak hakl karmak ve bunun yans
ra deneysel bilgiyi gvenilir ve nesnel olan birincil niteliklerin al
gsyla temellendirmek. te Locke 'un tutmu olduu yol budur.
Bu yol her ne kadar Bayle ve Newton gibi, o gnn bilim adamla
rnca benimsenmise de kimi filozoflarca ar bir biimde eletiril
mitir. B irincil ve ikincil nitelikler arasnda geerli bir ayrm bu
lunduu savn eletirenler nce Bayle ve Leibniz, sonra da Berke
ley olmutur.
Bayle ( 1 647- 1 706) 1 7 . yzylda yeniden glenen kukucu
akmn en nde gelen ve ilerici temsilcisidir. Montaigne kukucu
luunu benimseyerek bununla insan anlnn ussal bilgiye ulaa
mayacan saptadktan sonra gerek bilginin ancak Tanr'ya inan
mak ve ona snnakla elde edilebileceini ne sren Avranches
piskoposu Huet ( 1 630- 172 1 ) Pyrrhonculuk ' u din hizmetinde kulla-

226
nyordu . Ne deneyin ne de usun gvenilir bilgi veremeyeceini or
taya koyan uslamlamalar ustalkla uygulamaktayd . ada ngi
liz Joseph Glanvill ( 1 636- 1 680) ise kukuculuu nedensellik d
ncesine uygulayarak Malebranche ' nkine benzer sonulara var
mt. Grnte Heut ' nin yolunu izleyen Bayle ise, kk vurgu
farklaryla, kukucu program dinsel inanlarn ve Tanr dncesi
nin ussallktan uzak olduunu gstermek iin kullanr. Bu dn
celerini yayd nl Szlk' ok etkili olmu, Fransz ve Alman
aydnlanmasn hazrlayan etmenler arasnda nemli bir yer tut
mutur. Bayle bu yaptnda, ann btn byk felsefe ve bilim
dizgelerini kukuculuk asndan eletirir. Eletirilerini ynelttikle
ri adalar arasnda Malebranche, Leibniz, Newton ve Locke da
vardr. Descartes ve Locke 'a kar, Malebranche ile birlikte, bir fi
ziksel d dnyann varlnn kantlanamayacan ne srer. Des
cartes bu kant Tanr ' nn iyi niyetiyle, Locke ise "tersinin ussal ol
mayaca" gerekesiyle vermilerdir. Bunlarn gerek ya da gve
nilir tandamalar olmadn vurgulayan Malebranche ve Bayle,
Foucher ile de birlikte, Berkeley ve Hume'un bilgiyi kukuya kar
savunma yntemlerini hazrlam olurlar. te yandan, metafiziin
de nesnel bir tinselciliin yanbanda olan Leibniz, epistemolojide
bir fiziksel d dnyann varldan hi vazgememitir.
Bayle Szlk'nde Leibniz dizgesinin ilk kapsaml eletiri
sini yapan dnrdr. Bu eletiri, Leibniz' in onu yantlamasyla
giderek genilemitir. Aralarndaki anlamazlk noktalar bir yana,
hem Bayle hem de Leibniz, Locke 'un birincil ve ikincil nitelikler
arasndaki ayrm ussal temellere dayandramadn, birbirine ta
mamlayan gerekelerle ileri srerler. Bayle, ikincil nitelik denilen
lerin kukucu uslamlamalara ak olduu lde birincil nitelikle
rin de ak olduunu vurgular. Deien a gre renkler de nasl
deiiyorsa, deiik uzaklk ve alardan biim ve uzam da deii
yor olarak gzlemlenir. yle ise, ikincil niteliklerin znel olduklar

227
lde birinciller de znel olmaldr. D dnyann varl konu
sunda kuku beslemeyen Leibniz, ayn ayrm tam tersi bir dorul
tuda eletirir. Ayrmn temeli ikincil niteliklerin alglayan znenin
durumlarna baml olular ise, bu doru olmadndan geerli
bir ayrm da yoktur, der. nk ayn bal salkl bir adama tatl,
hastaya da ac geliyorsa, bu, bal birinden birinin yanl alglad
n sylememizi engellemez. Renkleri, ses, koku, tat ve dokunurola
r dzgl ve normal durumlara gre "nesnel" olarak snflandra
biliriz. Yaptlarn l 8. yzyln balarnda yayniayan Berkeley, bu
her iki eletiriyi birletirip kullanmaktan baka, ayrma kar bir
nc eletiri daha gelitirir. Bir nesnenin gerekte rnein bii
mi (birinci! nitelik) olup da rengi (ikincil nitelik) olmamas olanak
szdr, der: nk bunlar birbirlerinden mantksal olarak ayrla
maz. Herhangi bir renk yaylmn biimi de olmadan dnemeyiz
bile . . . B irincil ve ikincil nitelikler diye bir ayrmn bulunmad
konusunda ne srlen bu gerekeler tam anlamyla can alc ol
masalar bile, Locke 'tan sonra hi kimse kukuculuu bu ayrmla
snrlamay rlenememitir. Bundan tr temellendirilemeyen tasa
nnc gereklik de 20. yzyla dein etkili bir biimde savunula
mamtr.
Tasannc gerekiliin byle uzun bir sre temelleri sa
lam bir gr saylamam olmasnn bir nedeni de, Berkeley 'in bu
gr ile deneyeiliin tutarsz olduunu gstermesidir. nk, ne
alg ieriinin (Locke ' a gre birincil niteliklerin algsnn) d dn
yann kendisine benzedii, ne de d dnyadaki nesne ve birincil
niteliklerin anlktaki idelere, yani alg ieriklerine neden olduu
deneysel olarak dorulanabilir veya temellendirilebilir savlar de
ildir. Berkeley bunu gl bir biimde ortaya serer. Eer bir ner
me bir ilikinin varln ne sryorsa, deneysel olarak temelien
dirilmesi iin, ilikinin aralarnda bulunduu ne srlen gelerin
karlatrlabilir olmalar gerekir. Oysa ne benzerlik ne de neden-

228
sellik ilikilerinin bu balarndaki geleri karlatrlabilir deildir.
Bir nesnenin idesini o nesnenin kendisiyle karlatrmaya, insan
anl iin, olanak yoktur. nk insan anl nesneye onun algs
ya da idesinden bamsz olarak ulaamaz. nsan, evresine ilikin
bilii edinrnede algsnn olanaklaryla snrldr. Dolaysyla, bir
ideyi nedeni ya da benzeri olduu sylenen nesneyle karlatrma
ya kalktrnz her durumda, onu yine baka bir ide ile karlatr
maktan baka bir ey yaparnayz. Nesnenin bir algsn bir baka
algyla karlatrmann tesine geerneyiz. yle ise, alg ile d
dnya arasnda, hem bir nedensellik hem de bir benzerlik bulundu
u savlar, deneyeilik asndan temelsizdir ve tutarl olarak ileri
srlernezler. yle ise, Berkeley ' in gstermi olduu gibi, sadu
yuya btn yaknlna karn, Descartes ve Locke 'un tasarrnc
gerekiliini geersiz klan gerekler bulunmaktadr.

Bilginin geleri: ideler


Locke ' un insandaki kavray gcn betirnlerken kulland
en nemli kavram, Descartes'tan ald "ide" kavrarndr. Bu her
iki dnre gre, de, anln tm ierii idelerden oluur. de,
bylece, anln yetileri dnda, orada bulunan her ierii kapsacl
na gre, yalnz dorudan salt alg yoluyla edinilen ieriklerle s
nrl deildir. de hem salt alg ieriidir, hem de bugn "kavram"
adyla andrnz ve anln bellek veya irngelern yetisiyle ilern
den geirdii ieriklerdir.
Her trl inan, dnce ve duygutanm da ide kapsamnda
dr. Descartes kimi idelerin anla Tanr 'ca konduunu ne srer
ken Locke bunlarn, kkence, tmnn deneyden geldiini savu
nur. Dorudan algladmz ierikler, anika bellekte saklanr ve
sonradan eitli ilemlere konu olur: Anln irngelern gcnn
ideleri paralara ayrmaya ve sonra istedii biimde (yeni bileim
ler olarak) bu paralar yeniden birletirme olana vardr. Anln

229
btn ierikleri ideler olduuna gre ve bu bilginin de btnyle
anlkla yeralan bir ey olmas dolaysyla, tm bilgi idelerden olu
ur.
"Deney" dediimiz, idelerin ve dolaysyla da bilginin kay
na, gerekte iki ayr kaynaktan oluur. Bunlardan biri, yani du
yum be duyu organ yoluyla anla d dnyada bilii verir; d
dnyay konu eden ideleri retir. kinci kaynak olan iduyum ani
n kendi zerine dnmesi, kendi etkinliklerini alglamasdr. Do
laysyla bu, anln kendi ilemleri, kendi ieriklerini konu eden
ideleri retir. Yaln ide, daha yaln paralara blnemeyen bir ide
dir. Anln deney dnda, yaln ideleri oluturmak olana yoktur;
yalnz, edinmi olduu yaln ideleri istedii gibi yinelemek, kar
latrmak ve birletirmek yeteneine sahiptir. Bylece retilen ide
ler ise bileik idelerdir. Demek ki, anln btn ierikleri ve bu
arada bilgi, yaln idelerden kurulan bileiklerden oluur. Bilginin
geleri, yaptalar, btnyle deneyden kaynaklanr; nk anlk
yeni yaln ideler uydurmak, imgelemek ya da bir biimde retmek
olanandan yoksundur. Anlk yaln idelerin oluumunda edilgen
dir. nk bu idelere d dnyadaki nesneler ve nitelikleri neden
olurlar. Anln etkinlii, yaln ideleri karlatrp birletirme aa
masnda szkonusudur.
Kimi yaln ideler dzenli olarak birarada alglandklarndan
bunlarla oluturulan bileik ideler bu biraradal korur. Anlktaki
ideler iinde nesne ideleri dediklerimiz, bu dzenli olarak hep bira
rada, yani bileik olarak alglanan, yaln idelerden kurulu bileik
lerdir. Locke bilgiyi, idelerin uyum ya da balantsnn veya uyum
suzluk ya da kartlnn anika kavranmas, alglanmas olarak
tanmlanr. Bu tanma gre rnein sar ve mavinin zde olmadk
larn biliriz: Bu iki ide uyumsuzdur. te yandan iki sar nesnenin
zde bir renk tamaktan dolay uyumlu olduunu da syleriz. te
bilgi bu uyum ya da uyumsuzluklarn kavranmasdr. Bilgi iin

230
baka rneklere de gz atalm : Altn, her zaman sardr ve yumu
ak bir metaldir. Dolaysyla, bu ideler birlikte varolmak asndan
uyum iindedir. te yandan, yine altn ve siyah renk, ayn adan
uyumsuzdur. Duman ve ate, yap ve dam, aralarnda belirli bir
iliki trn srekli korurluklarndan uyum iindedirler: nceki
neden-etki, sonraki de alt-st ilikisidir. Bylece, alglarn uyumu
ya da uyumsuzluunun kavranmasyla, byle ilikilerin bulunup
bulunmadn biliriz.
Bilginin salamlk ve gvenirlik asndan derecesi var
dr: Sezgisel bilgi bunlarn en pekinidir ve anln iki idenin uyu
munu dorudan ve baka ideler aracl olmadan kavramasdr.
Altnn sar olduu, beyazn kara olmad bu anlamda kavranr.
te yandan gsterimsel bilgi ise, iki ide arasndaki uyum ya da
uyumsuzluu, araya konan baka idelerin yardmyla saptamaktr.
Bu bir dolayl bilgidir. Bu yolla da kesin kantlar salanabiliyor ol
masna karn, tam bir aklk ve seiklik, tam bir kolay anlalrlk
sz konusu deildir. Gsterimsel bilgide araya konan idelerin bi
rinden brne gei sezgisel anlamda bilgi olmaldr. rnein,
birbiriyle karlatrlamayan a ve c'den hangisinin daha byk ol
duu, b' nin bunlarla karlatrlp ilikinin saptanmasyla gsteri
lebilir. Eger a > b ve b > c dorudan ya da sezgisel olarak kavrana
biliyorsa a > c de ayn kesinlikle, ancak gsterimsel olarak, kavra
nyordur. Kesinlik tamayan ve dolaysyla tam bir bilgi nitelii
tamayan duyusal bilgi, bir gerek d dnya bulunduu ve algnn
bunu yanstt inanc gibi inanlar konu eder.
Berkeley ve Hume, Locke 'un anln ilevi ve bilginin yap
s zerine getirdii bu aklamay, byk lde benimsemilerdir.
Bu aklama iinde ikisinin de yadsdklar bir nokta, d dnyann
varl zerine, kan deerinde de olsa, bir bilgimiz olduudur. On
lara gre bu kannn bilgi saylmas iin hibir gereke yoktur. G
rld gibi, biri bu kannn yanl olduunu ne srerken, br

23 1
bilinemez olduunu savunmutur. Locke'un yukanki aklamalar
na Hume 'un getirdii bu yenilik, ide!eri, izienimlerden ayrmaktr.
Bu yaklak olarak kavram-duyum ayrmdr. Locke'un "ide" ad
altnda topladklarn bylece ikiye ayrlm olan Hume, izlenimle
ri deneyin temel verileri olarak dnr. Ona gre her trl anlk
ierii ve bilgi, izlenimlerle balar. ideler ise izlenimlerin daha so
luk kopyalan olarak onlarn anlktaki etkileridir. Hem izienimler
hem de ideler, yaln, ya da birleik olabilirler. Yaln izienimler her
zaman yaln idelerden nce gelirler. te yandan bileik idelerin her
zaman bileik izlenimlerin kopyalan olmalar zorunlu deildir. Zo
runluluk, bir bileik ideyi oluturan yaln idelerin yaln izlenimle
rinden gelmesine ilikindir. Yapt deiiklii bylece Locke diz
gesine uyarladktan sonra, Hume Locke 'un aklamalarn izler.
Locke soyutlamay imgelernden ayr bir genelleme yetisi olarak
grr. Berkeley ise byle bir genelierne yetisinin olanakszln
vurgulamtr. Hem Berkeley hem de Hume anlakta lider ideler
zerinde ilem yapma yetileri olarak yalnz imgelem ve bellek'e
yer verirler.

D Dnya
Locke 'un d dnyann yaps zerine aklamalar Desear
tes 'tan esinlenmitir. nsan evreleyen ve algya neden olan d
dnya bir gerek varlktr. Fiziksel ya da zdeksel olan bu varlk
cisimlerden oluur. Cisimler zdeksel tzlerdir. zdeksel tz tek
varlk eidi deildir. Bunun yansra tinsel tz de ikinci bir varlk
trn oluturur. Cisimlerin znitelikleri uzam, girilmezlik, devi
nim gibilerdir; bunlar Locke ' un "birinci! nitelikler" dedikleriyle
akr. Tinlerin nitelikleri ise dnmek ya da kavray ve devimi
balatan istentir. Locke iin dnmek, Descartes 'tan farkl ola
rak, tinin bir znitelii deil etkinliidir. zdeksel tzler, yani ci
simler edilgindir. Onlar eitli niteliklerin biraradaldr. Locke ' un

232
aklamalar, tzler konusunda belirgin bir sknty yanslar. Ona
gre iki tr varlk olduu kuku gtrmez. Bu iki varlk tr de
neysel olarak kavranr ve ayrca da etkileim iindedir. Locke Des
cartes ' n ikici etkileim kurarnn btnyle benimser. Ancak bu
aklanan anlarnda iki tr varlk olarak, fiziksel dnyada nitelikler,
tinsel dnyada da ideler ve bunlar zerindeki etkinlikler tesinde,
herhangi bir eyin deneyle kavranrnas szkonusu deildir. Oysa
"tz" derken yalnzca niteliklerin ya da idelerin biraradaln kas
tetrniyor, alglayarnadrnz, ancak nitelikleri ve de ideleri birara
da tuttuklarna inandmz kimi gerekliklerden szediyoruz. Al
glanr olmad halde tzn varolduunu onaylarnak, deneyeilik
iinde tutarl deildir. Bunun farknda olan Locke, tzleri adeta is
teksizcesine kabul eder. Bu kavram, der, hem felsefe iin eskilere
giden bir gelenektir, hem de saduyunun nitelikler ve idelerin nasl
olup da srekli birarada bulunabildiklerini aklayabilrnesi iin,
bunlar birlikte tutan bir dayanak dncesine gereksinimi vardr.
Locke saduyu uruna deneycilikteki tutarllndan sk sk dn
vermi bir filozoftur. Ona gre d dnyann cisimleri paracklar
dan oluur. Biraraya gelen paracklar, bo uzay iinde mekanik
yasalara gre devinir. Bo uzay dncesini benirnserken, Desear
tes yerine Gassendi ' nin grn yelernektedir Locke.
Berkeley Locke' unkiyle taban tabana kart bir varlkbilim
gelitirmi, Hurne ise hem Locke 'un hem de Berkeley 'in grleri
nin deneyeilikle tutarsztklarn gideren, ancak kuku ynnde
epey yol alan bir tutum saptamtr. nce, Berkeley ve Hurne 'de
tz dncesinin ne gibi bir deiim geirdiini izleyelirn. Berke
ley, az ileride daha ayrntyla deinilecek olan zdeksizcilii gere
i, zdeksel tz yadsr, tinsel tz olduu gibi korur. zdeksel t
zn deneysel ynden hibir belirgin ya da olumlu yn bulunmad
n ve btnyle olumsuz ynlerle betirnlenen bir kavram olduu
nu vurgular. Dolaysyla, ona gre zerine hibir gvenilir bilgirni-

233
zin bulunmad byle bir kavramn gereklii dile getirdiini sy
lemek deneyeilik asndan geersiz ve tutarszdr: zdeksel tz
yadsnmaldr. Deneyeilik asndan Berkeley 'e burada hak verme
mek elde deildir. Ancak ayn gerekelerle tinsel tz niye yads
madn anlamak da kolay deildir. Burada Berkeley Locke' unki
ne benzer bir ey yapmakta, bu kez kuramsal tutarllk uruna de
neyciliinin tutarllndan dn vermektedir. Hume 'un deneyci
likteki tutarll su gtrmez. Onun bu yaklam en tutarl sonu
cuna, hatta bir kmaz noktaya ulatrd sylenir. Herhangi bir
kavramn deneyeilik asndan onaylanabilirliini ya da anlam ta
yp tamadn saptamay u sorunun yantlanabilir olup olma
dna balar: "Bu ide (kavram) hangi izienimden kaynaklanmak
tadr?" Tz kavram gibi bu soruyu yantlayamayan kavramlar de
neycilik asndan yadsnmaldr. Nitekim tz, her iki varlk ba
lamnda da yadsyan Hume iin nesneler, birer ide tutamndan, tn
ler de belirli bir zaman kesiti iindeki izienim ve idelerin toplamn
dan baka bir ey deildir.

znel idealizm
Berkeley neden zdeksel tz yadsm, ancak buna karlk
tinsel tz korumutur? Az yukarda, bunun yant kuramsal tutar
llk ile aklanmt. imdi Berkeley bilgibiliminin temelindeki bu
varlkbilim kuramn ve bunun nasl kaynaklandn ele alalm.
Berkeley znel idealizmin kurucusudur. Locke ile ayn deneyci
noktalardan yola kan, Locke ' un anln yaps zerine verdii
aklamann hemen tmn onaylayan, ancak bu filozofun alg ku
ramn btnyle yanlgl bulan Berkeley, varlkbilirnde Locke 'un
tam kart bir kurama gitmitir. Nedir "durup dururken" byle
kktenci bir tutuma kaymasnn nedeni? Bu nedenler felsefi gerek
sinimler olarak gsterilebilir mi? Berkeley 'in znel idealizmi ku
rup benimsernesinin nedeni eletirel ve bilgibilimseldir: Locke 'un

234
deneyciliini benimseyip, onun alg kuramn yanlgl bulmasnn
sonucudur. Locke 'taki alg kuram deneyeilik asndan yetkisiz
olan byk bir aama yaparak d dnyann bilinebileceini ne
sryor ve algnn kendi ieriinde yapt bir ayrmla d nesnele
rin grnrdeki ve gerek niteliklerini belirliyordu. Berkeley ku
kucu uslamlamalar da kullanarak Locke 'un bu savlarnn geer
sizliini saptamaya almtr. Ne var ki, birincil ve ikincil nitelik
ler ayrmnn ortadan kaldrlmas, bu ayrmn Locke felsefesi iin
de grld ilevi de sahipsiz brakacak, kukuculuun ortaya at
t deneysel bilginin olanakszl savnn snrlanabilmesi midi
ni ykacakt. Bir baka deyile Berkeley, deneysel bilginin olanak
llnn kukuculua kar Locke yntemiyle salanamayacana
inandndan, Gassendi ve Descartes'n karianna kan bilgi so
rununu dereycilik iinde baka bir yntemle zmek gereini duy
mutur. "Eer bir d dnya varsa bunun bilgisi olanakszdr" sav
nn artbileeninin zorunlu bir doruluk olmadn saptamak, yani
deneysel bilginin olanakl olduunu saptamann bir yolu, bir d
dnyann var olduunu yadsmaktr. Berkeley, kendi anda geli
en bir eilimin de etkisi altnda, kukuculuun karamsarlndan
deneycilii ite bu yolla kurlarmay denemitir. Etkilendii eilim
ise, Foucher ve Malebranche'da filizlenmeye balayan zdeksizci
tutumdur. Malebranche, d dnyay yadsmaz, ancak bilinemeye
ceini ne srer ve bir anlamda da algy aklamak iin gerekli ol
madn gsterir. Foucher ise daha ak bir biimde zdeksel tz
yadsmak noktasna gelir.
Berkeley, Locke 'un alg kuramn eletirirken bilinebilecek,
kavranabilecek hereyin alg ierii ile snrl olduunu ok iyi an
lamt. Ne dnebiliyor, ne bilebiliyorsak, bunu, alg ieriinde
bulduumuz malzeme ile anlmzda kuruyoruz. Bu anlkta kur
duumuzun bir d dnyadan kaynakland, ya da byle bir dn
yaya benzedii, deneyeilik iinde kantlanmas olanaksz savlardr.

235
Bu savlar bilgimize ne bir yenilik katar ne de ondan bir ey gt
rr. yle ise, eer bir d dnya varsaym yadsnmakla bilgiden
bir ey yitirilmiyorsa, bildiimizin dnda byle ikinci bir dnya
varsaymak da hibir ey kazandrmyordur. Bu gereksiz ikilik, bu
gereksiz yineleme, bilgi kuramn gereksiz yere karmaklatr
maktadr. Nesne dediklerimizi nasl biliriz? Onlar renkler, biim
ler, tatlar ve kokulardan oluan varlklar olarak biliriz. Bir baka
deyile, onlar biliimiz asndan nesneler, kimi idelerin srekli
biraradalndan baka bir ey deildir. Bilinenin tesinde bir ey
ler ne srmek deneyeilik asndan onaylanamayacana gre.
nesnelerin ide demetlerinden baka bir varlk tadklar da onayla
namaz. ideler iin varolmak alglanmak ya da dncede kavram
yar olmaktr. Bunun tesinde alglanmayan, dnlmeyen bir var
lktan szetmek de eliiktir. nk, alglanmayan bir varl im
geleyemeyiz. Byle bir eyi imgelerneye altmz her durumda
onu zaten alglyor, dnyor olacaz.
Berkeley, Descartes 'tan kalan ikicilii tam olarak ykar. An
cak onun felsefesinde de bu ikicilikten kaynaklanan ve onu yans
layan bir ayrm srdrlr. Descartes iin zdeksel varlk devimi
balatamaz, yalnzca iletir. Tinsel varlk ise isten ile zdektc de
vim balatabilir. te bu dnce, Cambridge Platoncular olarak
anlan Cudworth ve Henry More'da etkinlik-edilginlik nitelikleri
ile varl ikiye ayrmaya yol amtr. Onlar, Descartes ' n iki tz
n bu niteliklcrle belirlerler. Berkeley ise, artk zdeksel tz diye
bir ey brakmadna gre, bu ayrm tinsel tz iki ulama ayrma
da kullanr. Ona gre, ideler ve idelerden oluan nesneler edilgin
dir. Bunlar hibir etkiye neden olamazlar. Etkin varlk tindir. Tin
ise ide olmad iin alglanmaz. Tinlerin varln etkileriyle anla
rz. Tin, ideleri alglayan, dnen, eyleme neden olan varlktr.
"Ben"den baka tinlerin varl da bu etkiler gzlemlenerek kavra
nr. Tanr yetkin tindir. Onun kant ise, deneyde kavradmz ve

236
byk bir denge, tutarllk ve gzellik iinde ileyen evrendir. Ev
ren idelerden baka bir ey olmadna gre, bu idelerin nedeni
Tanr ' dr. Malebranche "hereyi Tanr ' da alglarz" derken bunu
Tanr anlndaki nesnel ideleri biz alglarz, anlamnda sylyor
du. Berkeley 'e gre ise algladmz bizim znel idelerimizdir, an
cak bunlara neden olan Tanr'dr. Alg ve deney, Tanr'nn neden
olduu ideleri duyumlamaktr. Grld gibi, Locke 'un d dn
yas yerine ''Tanr"y koymakla Berkeley de deneycilii en az onun
lsnde aan, deneyeilikle tutarsz bir aklama veriyor. Peki,
Berkeley neden deneycilikte tutarszlk pahasna "Tanr" kavra
mndan bu lde temel bir iievde yararlanmak gereksinimini
duymutur? Bunu ncelikle onun bir din adam oluuna m bala
maldr? Hayr, Berkeley, bunu tekbencilii (solipsism) nlemek,
algnn tutarllin aklamak ve nesneleri, varlklar kalc olarak
aklayabilmek gibi felsefi nedenlerle yapmtr. Eer nesneler be
nim znel alglarmdan baka bir ey deilseler, benim u an alg
lamadm nesneler yok olup, ben onlar yeniden algladmda ye
n iden var m oluyorlar? Nesnelerin alglar neden hep dzenli
bekler halinde gelir? Algladmz bu evren neden btnyle tu
tarl ve dzenlidir? Btn her ey benim znel idelerimden oluu
yorsa bu ideleri kendi kendime mi yaratyorum? Var olan tek ey
ben ve idelerim midir? Berkeley bu sorulara felsefesini saduyu
dan uzaklatracak yantlar vermeyi, Tanr kavramn kullanarak
nlemitir.
Tanr 'nn deneyci bir bilgilim asndan tutarl olarak onay
lanamayacak bir kavram olduu aktr. Hume da bunu byle gr
mtr. Evet, deneyeilik asndan d dnyann varolduunu bil
mek olanakszdr. Ne var ki, Tanr ' nn varln bilmek ve onun al
gya neden olduunu ne srmek de en az bu lde olanak ddr.
Deneyeilik asndan sylemeye yetkili olduumuz, bu her iki il
kenin de bilinemez olduklardr. Bunlar varsalar bile bilinemezler.

237
Bu adan yine deneycilik, bize rnein d dnyann var olmad
n ne srmeye de olanak vermiyor. Tutarl deneyeilik "Bir d
dnya varsa da bilinemez" sonucuna gtryorsa, ayn sonu a
sndan insan bilgisinin bir d dnyann bilgisi olduu da yadsn
m olur. Oysa, eer bilginin bir d dnyann bilgisi olduu tutarl
deneyeiliin artk kukucu uslamlamalardan etkilenmesi iin de bir
neden kalmamtr. nk kukucunun deneysel bilgiyi ykan sav,
"d dnyann deneysel bilgisi" zerinedir. Dolaysyla, Hume' un,
deneysel bilgi zerindeki kukuyu ortadan kaldrd, ancak bunu,
kukuyu d dnyann varl zerine evirmekle elde ettii syle
nebilir. D dnyann varlnn bilinemezlii, Malebranche'da or
taya kan bir dncedir; Bayle'de de vardr. Az nce grd
mz gibi Hume bunu etkili bir biimde kullanm, ayn dnceyi
Hume zerinden Kant da benimsemitir.

Neden Kavrama
Hume 'un bilim ve felsefeye en nemli katklarndan biri,
"neden" kavramn deneyci adan ve bir d dnya varsaym yap
madan zmlemi olmasdr. Ancak, bu zmleme iinde yeralan
dncelerden pek ou yeni deildir. Etkili bir dizgesellikle dile
getirilileri ve deneyeilik hizmetinde kullanliar Hume'da olanak
bulmutur. 1 4. yzylda yaayan Autrecourt'lu Nicholas, neden ile
etki arasnda zorunlu bir ilikinin sz konusu olamayacan vurgu
lam, nedenin ortaya kmasndan sonra etkinin ortaya kmasnn
yalnzca olas olduunu, eer etkinin ortaya kmasn bekliyorsak,
bunun ayn olaylar gemite hep birlikte gzlemlemi oluumuz
dan kaynaklandn ileri srmt. Bu dncelerin Tanr kantla
rn geersiz kldn anlayan Kilise, Nicholas' n kitaplarn yaktr
mt. Bu filozoftan kalan yazlar ancak 19. yzylda ortaya karl
m olduuna gre, Hume 'un kendisinden esinfenmi olmas olas
deildir. Hume'a esin kayna olan Malebranche'dr. Ancak Joseph

238
Glanvilll ( 1 636- 1 680), 1 66 1 ' de yaynlad bir kitabnda deneyin
bize neden ile etkisi arasnda bir iliki gsterrnediini, neden-etki
ilikisi zerine bilgimizin, btnyle, olaylarn birarada gzlemlen
mesinden ileri geldiini ne srmtr. Glanvill'e gre de, zorunlu
anlamda nedensel ilikiler bilinernez. Malebranche' n benzer d
ncelere ulamasnn deneyeilikle ilgisi yoktur. O, nesnelerin edil
gin olduklar Descartes' grn tutarl olarak gelitirir ve hibir
nesnenin, mekanik evrende bile, gerek anlamda neden olamayaca
n ileri srer. Tek etkin varlk Tanr'dr ve nesnelerin oluturduu
aranedenleri, gerek neden olarak O, etkilerine balar. Dolaysyla
Malebranche, nesneler iinde etkin glerin bulunmadn gster
rnek amacyla, gzlernin, nedensel olarak ilikili olduklar sylenen
iki olay arasnda biraradalk ve srekli baltarndan baka bir ey
vermediini vurgular. Byle nesne veya olaylar arasnda zorunlu
bir ilikinin alglanrnadn belirtir.
Hume bu dncelere, kavramlar deneyci snamadan gei
ren o nl "Bu ide hangi izlenirnden kaynaklanmaktadr?" sorusu
yoluyla gitmitir. Hurne'un balca amac, neden ile sonu arasnda
kimi 1 7 . yzyl rnatefizikilerinin ileri srdklerinin tersine, bir zo
runlu iliki bulunmadn gstermektedir. Ona gre bilgi, "idelerin
ilikisi" ve "olguya ilikin" olmak zere iki trldr. Bunlardan n
ceki, geometri, cebir ve aritmetik doruluklarnn bilgisidir ve zo
runluk dzeyinde, tam bir kesinlik tar. Ancak olgutarla ilgisi yok
tur. Olguya ilikin bilgiyse, tam bir kesinlik tamaz, zorunlu deil
dir. Hurne 'un bu ayrm, Kant'n sonradan "analitik" nerrnelerin
zorunlu ve dolaysyla a priori olabileceklerini savunur. Ona gre
olguya ilikin nerrneler olumsal ve deneyseldir. Bu tr nemeler
ve bu tr bilgi iin en tipik rnek, nedenlerin bilgisidir. Hume 'un
neden-sonu ilikisinin zorunlu ve nsel olmadn gstermesi, de
neyciliin onaylanabilmesi iin gerekliydi. nk olgu zerine n
sel bilgiler bulunduunu onaylarnak, usuluu benirnsemektir.

239
Hume'un deneyci snamas, neden ile etki arasnda zorunlu
bir ilikinin gzlemlenmediini ortaya karr: Eer byle bir ba
lant olsayd bunun bir izlenimi olmas gerekirdi; oysa btn gz
lemlenen, neden ve etki dediimiz iki olayn art arda gelmesinden
baka bir ey deildir. Bu bir yana, neden ile etkisi arasnda zorun
lu bir iliki olamaz: nk gen kavramndan, i alarnn topla
mnn iki dik aya eit olduunun karsanabildii anlamda, rne
in baruta yaklaan atein, patlama getirecei bulunamaz. Bu ne
dense! ilikiyi hi alglamam biri, getirecei korkun sonucu
kavrayamadan atele baruta yaklaabilir. Ayrca, elikiye dme
den, atee atlan bir barut torbasnn patlarnarln imgeleyebiliriz.
Oysa ayn anlamda i alarnn toplam iki dik aya eit olmayan
bir gen imgelemek olanakszdr, nk burada bir eliki ieril
mektedir.
Nedensel iliki bir balant olarak ne gzlemlenebiliyor ne
de bir zorunluk ya da nsellik tamyorsa, art arda gelen iki olay
arasnda bir neden-sonu balants bulunduu yolundaki bilgimiz
nereden kaynaklanmaktadr? Hum e' a gre bu kaynak yine gzlem,
yani deneydir. Deneyde srekli ve tutarl olarak art arda, birarada
gzlemlediimiz olaylaroan birini grdmzde brnn de or
taya kmasn bekleriz. Bu beklenti ise, birarada alglayn neden
olduu bir alkanlktan dolaydr. Kayna byle olan bir bilginin
mantksal anlamda kantlanmas da sz konusu olamayacana g
re, tam bir kesinlik tad da sylenemez. Nedensel bilgi, Hu
me 'a gre, yalnzca olasdr.
Hume'un deneycilii, bu dorultuda tam tutarllkta gidile
bilecek son nokta, sylenebilecek son sz gibidir. O, kukuyu bilgi
zerinden kaldrarak bilginin nedeni zerine yerletirmitir. Etkile
ri byk olan bu felsefe, bir anlamda 1 8 . yzyln deneye dayal
ussal, ancak usuluk kart yaklamnn snrn eker. 1 9 . yzy
ln romantik ussallk kart akmlar, yapabileceinin tmn yap-

240
m gibi grnen bu felsefeye kar bir tepkidir. Oysa Hume 'un
retilerinden kaynaklanan felsefe yaklamlar bu dnrn l
m zerinden geen iki yzyl boyunca, varlklann, bilimle bala
rn hi koparnadan ve felsefe tartmalarnn en n sralarnda
srdrmlerdir. te yandan Hume 'un ada deneyci araylar
Fransa'da younlar. Bu araylar, Locke felsefesinden yola kp
bunun belirli bir retisini vurgulayarak geliir ve ou kez de z
deki ya da zdekilie yaklaan sonulara varr.

24 1
LOCKE VE BERKELEY'DE DI DNYA<)

(1 982)
Locke ve Berkeley 'in kuramlar, deneyci yaklamn iki
kart u noktasn oluturur. Aralarndaki kartlk, k noktalar
nn ortak olmas nedeniyle, felsefi gerekilik (realizm) ve idealiz
min ayn sorun ve konular zerindeki deiik tutumlarn en say
dam bir biimde gsterir. Kaba bir anlatmla, Locke ve Berke
ley'in grlerinin birieebildii alanlar bilgi kuram , yani episte
moloji kapsamnda kalrken, epistemolojinin arka plannda gr
dkleri metafizik yaplar taban tabana karttr, diyebiliriz. Bir ba
ka deyile, bu iki filozof, bilginin bize erime yolu zerinde anla
rlarken, bu bilginin kaynan ok farkl biimde yorumlamakta
drlar. Locke ve Berkeley, algy, bilgi edinmenin tek yolu olarak
grmlerdir. Bilginin ieriini alg yoluyla edinilen idelerin olu
turduu konusunda da dnce birlii iindedirler. Ancak bu idele
rio nereden geldii konusunda apayr ve eliik aklamalar ver
milerdir. Locke, deneyci epistemolojisine temel olarak deneycilii
fersah fersah aan gereki ve hatta "fiziksel" anlamnda materya
list bir ontoloji nerirken, Berkeley deneycilikte tutarl olmak ad
na bu gerekilii yadsmtr: Eer bilginin kkeni alg ise, bilgi
olarak nerebileceklerimiz yalnz alg ierikleri olmaldr. Gerek
i ontoloji bu ierikterin arkasna, tesine ilikindir. Oysa alg ie
riinden bamsz olarak bunun arkasndakini kavrayamadmza
gre, bu ieriin kkeninin hangi niteliklere sahip olduunu da bi
lemeyiz. Bilgimiz algyla snrl ise, algya neden olan hibir za-

() Bu yazy okuyarak dzeltmeler neren Zeynep Davran ve Engin Akarl 'ya


teekkr bor! uyum.

242
man bilemeyiz. Az sonra bu tutarl deneycilikten ontolojiye kay
masnn, Berkeley 'i nerelere gtrdn izleyeceiz. Deneycilik
te tutarl olmak asndan Berkeley' den hi de aa kalmayan Hu
me'un bu varlan sonulardan ald ders, ontoloji alannda susma
y renmek olmutur.

I
nce Locke 'taki d dnya kavramna gz atalm. Bu konu
da ilk sorulabilecek soru, Locke epistemolojisi asndan d dn
yann varlna ne gibi bir gerek bulunduudur. Bu gerein birka
nedeni vardr:
a) Birinci nedenin, Locke 'un deneyciliinin saduyuya ba
mllnda bulunduu gsterilebilir. Locke saduyuya yle bal
dr ki, pek ok yerde, kuram sradan kiinin sezgisine ters dt
an, kuramsal tutarllndan bile dn vermeye hazrdr. Saduyu
nun doal eilimi, algy bizden bamsz somut nesnelere alan
bir pencere olarak grmek ve hatta alg ierii ile algnn nesnesi
arasnda ayrm bile yapmamaktr. Locke bu eilimi kuramnda
nemli lde korumu ve alg ieriinde hep ayn kalan ide tu
tamlarnn bileimlerinin d dnyann somut nesnelerinin simgele
ri, grntleri olduklarn ileri srmtr. Tabii, bu ileri sr, ken
disine Descartes 'tan miras kalan grnt ve gerek ayrmn, yani
alg ierii ve bu ieriin kendilerine ilikin olduu nesneler ara
sndaki ayrm da iermekte ve bu noktada saduyunun tesine
gemektedir. Ancak bu ayrm, algnn yanlabilirlii dorultusun
daki gl kukucu uslamlamalar karsnda gerekilik asndan
zorunlu olmutur.
b) Locke ' u bir d dnyann var olduu savna gtren
ikinci neden, alg ieriinin seyrek durumlar dnda amaz bir
tutarlla sahip oluudur. Alg ieriini oluturan ideler yalnzca
tutarl bekler (yani nesnelerin grntleri) oluturmakla kalm-

243
yor, ayn zamanda bu bekler tam bir kalclk gsteriyor; yani
ideler ayn tutarll srdryor. Belirli bir nesnenin grntsn,
koullar deimedike, ancak o nesneyi daha nce grdm a
dan grebildiim gibi, bunu, istediim yerde istediim zaman,
keyfi olarak grebilmeme de olanak yok. Bu grntnn algmda
bulunabilmesi ve baka grntlerle ilikisi tam bir dzenlilik
iinde. yle ki, baz koullar yerine geldiinde hangi grntlerin
belirecei de kolayca kestirilebiliyor. Bu tutarll Locke en do
al biimde, bizden bamsz ve bizi etkileyen bir ilke ile akla
yabilirdi ve bu ilkeyi de saduyunun varsayd, "bizden bamsz
somut nesneler" kavramnda bulmutur. Buna gre Locke, algmz
tutarldr, nk o, varln bizim dmzda belirli yasalara bal
ve tutarl olarak srdren somut nesnelerin algsdr, diyebilecek
durumdadr.
c) Bir nc neden olarak, Locke 'un, yaam dneminde
biimlenmekte olan klasik bilime kendi epistemolojisini temel
yapma eilimi gsterilebilir. Deneysel bilginin bir bilim olutur
mas, onun, zerinde etkin olunabilecek ve zellikleri betimlenebi
lip aklanabilecek somut nesnelerden oluan ve bizden bamsz
bir dnyaya ait olmasna baldr. yle ise Locke asndan, bu so
mut nesneler, zelliklerini o gne dek fizik biliminin belirledii ci
simlerle akmal ve algnn konusu olan d dnya fizik bilimince
betimlenen cisimler dnyas olmalyd.
Deneysel bilginin doa bilimlerine temel yaplmas amacna
glge dren, algnn yanlabilirlii ynndeki kukucu uslamla
maya kar Locke' un savunma yntemi, nesnelerin niteliklerini bi
rinci! ve ikinci nitelikler olmak zere iki tre ayrmak olmutur.
Bylece Locke algdaki yanlabilirlii znel olarak ikincil nitelik
lere balayarak, fiziksel cisimlerin bilirnce belirlenen nesnel nite
likleri olan birincil niteliklerin d dnya hakkndaki bilgimizin
gerek nesnesi ve gvenilir kayna olduunu ileri srmtr.

244
imdi Locke ' u n d d nyay nasl kavradna bakal m.
Locke, her eyden nce, alg ieriimizin, en azndan belirli bir l
de, d dnyay bize olduu gibi yansttn dnmtr. Alg
ieriimizde tutarl olarak bir arada bulunan ideler, d dnyadaki
nesnelerin niteliklerinin grntleridir. D dnya tam grnd
gibi deildir tabii. rnein, renkler, sesler, kokular, tadlar v.b. tr
den ikincil niteliklerin bizde oluan ideleri, nesnelerin gerekte ta
dklar zellikleri gstermezler. Fakat kitle, devinim, biim, say
vb. trden birincil niteliklerin ideleri d dnya cisimlerinin ger
ekten sahip olduklar zellikleri verirler. u halde, alg ieriimiz
deki idelerin (en azndan) bazlar, gereklikteki nesnelerin kendi
lerine benzerler. te bu dnce, yani alg ieriinin d dnyaya
benzerlii, Locke 'un gerekiliinin nemli bir ilkesidir. Bu ger
ekiliin bir baka nemli ilkesi ise, alg ierii ile bunun kayna
olan d dnyann fiziksel nesneleri arasndaki ikinci bir ilikidir:
Alg, d dnya hakkndaki bilgi edinme yolumuz ise, doal olarak
karsanacak bir sonu nesneler ve niteliklerinin alg ieriimiz
olan ideleri oluturduklar, yani onlara neden olduklardr. yley
se, Locke 'a gre nesneler ve ideleri, yani gereklik ve grnts
arasndaki iki iliki, benzerlik ve neden olmadr. D dnya etkin
ve kendini byk lde olduu gibi gsteren bir ilkedir. Ancak bu
kadar gerekilik iin yeterli olamayacaktr. Gerekilii asl be
lirleyen, d dnyaya atfettii bamsz varlktr. Algmzn meyda
na gelmesine neden olan fiziksel cisimler, bu alg olmad zaman
da varlklarn srdrrler ve var olmalar algda grnt olarak
belirmelerine bal deildir. te bu algdan bamsz varla sahip
olma zellii, Locke iin alg ieriinin tutarlln byk bir g
le aklayan bir kuramsal ilke olmutur. Orada grdm ideler tu
tam, bir nesnenin neden olduu ve ona benzeyen grntsdr.
Baka ynlere baktktan bir sre sonra yeniden ona baktmda,
onu yeniden grmemdeki tutarllk, nesnenin, ben onu alglamad-

245
rnda da varln srdryor olduu nermesiyle tatmin edici bir
biimde aklanmaktadr.

II
Berkeley 'in neden idealizmi setii dnldnde, kimi
zaman bu fizolofa kar, felsefi adan olumsuz bir tavr taknlr;
aslnda bir din adam olduu iin, Tanr 'y kantlamak ve nemini
vurgulamak uruna, bir fiziksel d dnyann varlndan vazgeti
i sulamas yneitilir ona. Vard sonularda byle bir gr
benimsemesine karn, Berkeley'in ama ve k noktasnn, biraz
kaba diye niteleyebileceimiz bu deerlendirilmesi yanltr. Bir fi
lozof olarak, Tanr 'y kantlamak uruna doru olduuna inand
eyde tahrife yeltenmeyecek bir apa sahip olan Berkeley, aslnda
bu so ca, bir misyoner tavrnn gerei olarak deil, tutarl bir de
neycinin. tutarl deneysel bilginin olanakl olduunu gsterme a
balar iinde ve tam bir itenlikle srklenmitir.
Her eyden nce, tutarl deneyeiliin gerekilii nereme
rnesi gerekir. Bilgi deneysel ise, algy aarak algnn kkeni hak
knda konuma olanana sahip olamamamz gerekir. Algnn ar
dndakini deneysel olarak her ne zaman kavramaya alsak yine
onun algsna arparz. nk nesneler ile olan deneysel ilikimiz
de, yapmz gerei, algyla snrlyz. yle ise algnn arka plan
hakknda sylenen her ey deneyeilikle tutarszdr. imdi, bu ge
erli dncenin ierdii, algnn kaynann bilinemez olduudur;
yoksa, d dnyann var olmad deil. Demek ki, Berkeley ' i ide
alizme gtren yol tutarl deneycilikten gese bile, bu tutum, yolun
ancak yarsn oluturmaktadr. Yolun geri kalann oluturan felse
fi zorunluklar hangileridir?
Algnn gvenilirliine kar kukucunun gelitirdii uslam
lamaya ksaca deinmitik. Felsefe tarihinde ok eskilere giden bu
uslamlama, deneysel bilgiye kar gl bir tehdit oluturmutur.

246
Algmz birok durumda yan lr. Bazen var olmayan eyleri de
grdmz olur. stelik alg ieriini inceleyerek bunun yanlgl
ya da serap veya rya olduunu anlamamza .olanak da olmayabi
lir. yle ise, hibir alg ieriinin tam olarak gvenilir olduu sy
lenemeyecektir. Bu da deneyden elde edilen inanlarn, felsefi a
dan bilgi saylamayacan, yani, deneyden bilgi retilemeyeceini
iermektedir. Kukucunun vard sonu, bir d dnya varsa, bu
nun gvenilir deneysel bilgisinin olanaksz olduudur. Locke ' un
bunu nasl karlarln grdk: Locke, kukucu uslamlamann
ikincil nitelikler iin geerli iken, birincil niteliklerin, nesnel olma
lar sayesinde, bundan etkilenmediklerini ve onlarn bilgisinin tam
gvenilirlie sahip olduunu ileri srmtr. Bylece Locke, d
dnyann doru betimlemesinin birincil niteliklerin idelerince sa
landn savunmaktadr. te Berkeley, birincil ve ikincil nitelikler
arasndaki bu ayrmn sakat olduunu ve salam bir temele dayan
marln iddia etmitir. Bu ynde gelitirdii uslarr.lamalara dein
roeyecek ve ne lde hakl olduunu burada aratrmayacam.
Bunu yapmak yerine, iddiasnda hakl olduu kabulnn kendisini
nereye itmi olduunu gstermeye alacam.
Eer birincil ve ikincil nitelikler tutarl olarak ayrt edilemi
yorlarsa, kukucu uslamlama, birincil niteliklerin bilgisini de, tpk
ikincilerinki gibi, kapsam na alacak ve dolaysyla d dnyann
deneysel bilgisinin gvenilirlii btnyle kuku gtrecektir. Va
rlan nokta, kukuculuun savnn kabul mdr? Eer bir d dn
ya varsa, bunun deneysel bilgisi olanaksz m grlecektir. Gerek
te Berkeley ne kukucu idi, ne de deneycilikten dn vermeye raz
olabilirdi. yle ise deneysel bi lgiyi olanakl duruma getirecek
hangi ilem gerekiyorsa ona bavurmak Berkeley iin zorunluydu.
Kukucu uslamlamann kantlama amacnda olduu nokta udur:
Eer bir d dnya varsa deneysel bilgi olanakszdr.
Berkeley 'e gre bu kabul edilmesi gerekecek bir sonu ola-

247
cana gre deneysel bilginin olanakszln ieren bu neernenin
her zaman doru olmasn nlemenin tek yolu "Bir d dnya var
dr" neernesini yadsmaktr. Tabii bu yolla, "Deneysel bilgi ola
nakldr" nermesinin her zaman doru olduu kantlanm olma
yacaktr. Ama yine de bylece, bu neernenin doru olabilme ola
na (yani olumsall) ak braklabilmektedir. Demek ki Berke
ley d dnyay, kendi k noktasnn zorlamas sonucu ve deney
sel bilgiye ak kap brakmak uruna yadsmaktadr. .1;\IIJltb!! de
yile, Berkeley deneyciliinde, idealizm bir bala!J:;;ok Y%'a
bir nkabul deil, tutarl olarak varlan bir sonJJat:r.

III
imdi, az nce grdmz ve bu zorunlP.J&imm
ma erevesinde, Berkeley'in idealizme taban saloo} OOiJi
"'

Locke gerekiliindeki d dnya kavramn nasl glffii


gz atacaz. Berkeley 'in Locke gerekeliine kar r<Ufijim
gl uslamlama, alg ierii, yani idelerin nesnelere (daha do..r.u,
su, onlarn birincil niteliklerine) benzedikleri savna kar olandr.
Deneyeilik asndan iki eyin birbirine benzediklerini nerebii
rnek iin bunlar, en azndan ilkece, karlatrabilmek olanakl ol
maldr. Birbirlerine benzedikleri nerilen A ve B ' den yalnzca A
grlebilir ve B grlemez bir eyse, A' nn B 'ye benziyor olduu
nermesinin deneysel adan doruluu saptanamaz: Yani, byle
bir nerme deneysel adan anlamszdr. Locke 'un verdii akla
mada ise yaplan aynen budur: Bir idenin belirli bir nesneye benze
diini nerebiirnek iin bu ide ile nesneyi karlatrabilmeliyiz.
Halbuki, ideye dorudan eriebildiimiz halde nesneye dorudan,
yani ideden bamsz olarak, eriemiyoruz. Ne zaman erimeye a
lsak yapmz ve doamz gerei, yine o idede kalyoruz. Berke
ley bu eletiriyi canl bir anlatrola yle dile getiriyor: "deler an
cak yine idelere benzerler". Locke'un bu uslamlamaya kar her-

248
halde diyecek bir eyi olamazd. Gerekten de kendi iinde tutarl
bir deneycilik, Locke 'un nerdii ve ide-nesne arasndaki benzer
likten geen kuramsal aklamaya izin vermeyecektir.
Berkeley ikinci olarak, nesnelerin idelere neden olduklar
savn eletirmitir. Berkeley bunu, ayn tutarl deneyeilik dorul
tusunda, yine gl bir biimde gerekletirebilirdi. rnein, ben
zerlii eletirdii biimde, Berkeley, A ve B gibi iki ey arasnda
nedensel iliki bulunduunu deneysel olarak nerebiirnek iin bun
larn her ikisini de birbirinden bamsz olarak gzlemleyebilmek
gerekeceini ve bu yerine gelmediince, A'nn B 'ye neden olduu
nermesinin doruluunun saptanamayacan ayn etkinlikle bil
direbilirdi. Tutarl d neycilik, deney (ya da alg) ieriinin nedeni
olarak bu ierik dnda bir ilke gsterebilmeye izin veremez. By
le bir nerinin doruluk ya da yanll gsterilemez, yani deney
sel adan anlamsz olurdu. Byle gl bir yol bulunmasna kar
n Berkeley, baka ve felsefi adan doyum salamaktan uzak bir
eletiriyi kullanmay yelemitir. Berkeley 'in kendi kuramnn
ierdii bir sonu olarak, nesneler (gerekte ide tutarnlarndan ba
ka bir ey olmadklarndan) edilgin ve atldr. Bundan dolay da
herhangi bir eye neden olamazlar. Neden olabilecek ilke etkin ve
etkili olan ruhtur. te Berkeley bu gerekeyi kullanarak Locke 'un
nerisinin kabul edilerneyecei sonucunu karsyor. Bu eletiri
nin, Locke ' u kendi gr iinde rtmedii ve ancak Berke
ley ' in grleri kabul edildikten sonra ilgin olabilecei bellidir.
Fakat Berkeley ' in kuramn kabul etmek iin ise nce Locke 'un
grnn tatmin edici bir biimde yadsnabilmesi gerekecein
den, kullanlan bu uslamlamann pek ciddiye alnamayaca syle
nebilir. yleyse, Berkeley elinde tutarl deneyeiliin gerektirdii
hazr ve gl bir yadsma yolu varken ne diye bu keyfi eletiriye
bavurmutur? Yoksa Berkeley 'i buna zorlayan etmenler mi bulun
maktayd?

249
Bu sorular yantlamadan nce Berkeley 'in eletirisini nasl
sonulandrdn grelim. nk bu noktaya kadarki eletiriler,
her ikisi de kabul edilebilir olsalar bile, d dnyay Locke 'un be
timledii biimiyle yadsmyor, yalnzca byle bir d dnyann,
gerekte var olsa bile varlk ve niteliklerinin deneyeilik asndan
bildirilemeyeceini gsteriyor. Oysa Berkeley' in bilginin olanakl
ln kurtarmak iin, algnn tesinde, ondan bamsz bir d dn
yann var olamayacan gstermesi gerek. Onun bu amala kul
land ve d dnyann algdan bamsz varln yadsyan uslam
lamasn, idealizmi pozitif olarak kantlamay amalayan, daha n
l 'esse est percipi' uslamlamasyla kartrmamak gerekir. Sonraki
uslamlama idealizm asndan yapc iken, nceki gerekilii y
kcdr. Yapc uslamlama imdiki amalarmz asndan kapsam
mz dna tamaktadr; oysa burada ele almyoruz. Peki d dnya
nn varln yadsyan ykc uslamlama nedir?
Berkeley "alglanmayan varlk" kavram dnlemez, di
yor. Bu bakmdan alglanmayan varlk bir mantksal olanakszlktr
ve dolaysyla byle bir ey olamaz, diyor. Bunu nasl temellendir
diine bakalm:
Alglanmayan bir nesne imgelerneye alalm, diyor Berke
ley; bunu ne zaman yapmaya alsak ancak kendimizi onu algl
yor olarak imgeleyebiliriz. Demek ki, alglanmayan bir eyi imge
lernek olanakszdr. te yandan, imgelenmesi, yani dnlmesi
olanaksz hibir eyin var olamayaca nermesi de dorudur.
Ama yle ise, yukarki iki nermeden, alglanmayan bir nesnenin
var olamayaca sonucu da doru olarak karsanacaktr.
Bu ilk bakta kar durulmaz gibi gelen uslamlamann so
nucu, neyse ki, zorunlu olarak doru deildir. Bunun nedeni kar
samann geersizlii deil, alglanmayan bir eyi imgelemenin ola
naksz olduu nclnn yanllndadr. Doru; herhangi bir eyi
imgeleyebilmek iin onu veya onu oluturan paralar nceden al-

250
glam olmak gereklidir; ama bu, nceden alglanm bir nesnenin
imgelenmesinin zorunlu olarak kendimizi onu alglyor olarak im
gelememizi gerektirmeyecektir. nk bir nesneyi, eer onu algl
yor olsak, bize grnecei biimde imgelemek olanana sahibiz.
Bunu yapmak da kendimizi onu alglyor olarak imgelem ierii
nize katmamz gerektirmeyecektir. Dolaysyla, o anda alglan
mayan bir nesne imgelenebildiine gre, bunda mantksal bir ola
nakszlk gsteri lebilmi deildir. Yani sonu olarak Berkeley,
Locke gerekiliindeki d dnya kavramn baaryla yadsyabil
mi deildir. Ancak Berkeley'in kendisi bu baarszln farknda
deildi; eer farknda olsayd, yaptna devam etmesine gerek
kalmam olurdu.

IV
imdi Berkeley asndan d dnya tasfiye edilmi olduu
na gre verecei idealist aklamann ana izgileri ne olacaktr?
Gereki d dnya kavramn tasfiye etmek, nesnelerin varln
ortadan kaldrmak ve algmzn konusu olan dnyay gerek dna
indirgemek deildir, diyor Berkeley. Aslnda biz zaten nesneleri ve
dnyay grmeyiz; grdmz alg ieriimiz olan idelerdir ve
bu idelerin tutarl bileimlerini baz nesne adlar altnda topluyo
ruz. Bu anlamdaki nesnelerin tmn de dnya olarak yorumluyo
ruz. "Nesneler vardr", "Dnya vardr" gibi nermeler de anlamsz
deildir. Yalnzca, bunlarn anlamn doru saptamalyz. Herhangi
bir nesnenin varolduunu bildirirken, sylediimizin anlam, bunu
herhangi birinin alglyor olduundan teye geemez.
Bu haliyle kalsa, deneyci idealizmin epistemoloji nemli bir
ekonomi salayaca ve birbirini tekrar eden iki dnya yerine ba
sit, bir tek dnya ile btn olguyu aklayabilecei dnlebilir.
Ancak, Berkeley'in karsnda iki nemli soru daha bulunmaktadr.
Bu sorular bir bilgi kuramnca yantlanmas zorunlu olan sorular

25 1
deildir. Yantlar her durumda bilgi snrlarn aarak onun arka
plan hakknda olacak, yani metafizik yantlar olacaktr. Ama ayn
yantlar, eer verilebilirse, bilgi kuramma metafizik adan nemli
aklama boyutlar getireceklerdir. Sz konusu ettiimiz sorularn
ilki, algnn, seyrek durumlar dnda niin amaz bir tutarlk gs
terdiidir. Annsanaca gibi Locke 'un d dnya kavramn ne
srnn temel nedenlerinden biri bu soruya yant salayabilmek
olmutur. Ama eer bu soruyu Berkeley ' in kuram da yantlaya
caksa, d dnyay tasfiye ettiinden, ayn aklama gcne sahip
baka bir ilke ne srmesi gerekecektir.
kinci soru ise Berkeley'in kendi aklamasndan domakta
dr: Berkeley, d dnyay tasfiye ederken, nesnelerin varln zo
runlu olarak alglanyor olmalarna balamt. Bu byle ise, soru
labilecek en doal soru bir nesnenin hi kimse tarafndan alglan
madnda varlnn son bulup bulmayaca ve yeniden alglan
maya balandnda yeniden varla dnyor olarak grlp gr
lemeyeceidir. rnein, nmdeki siyah kutucuun iindeki pr
lanta yzk, kutuyu kapaynca, kimse tarafndan alglanmad ve
bunun yansra Berkeley 'in kuram gereince algdan bamsz var
olamayacana gre, yok olup, kutuyu sonraki her amda yeni
den varla m dnyor? Berkeley bu saduyuya ok aykr sonucu
kabul etmemitir. Bu nedenle de nesnelerin varlklarnn sreklili
ini salayacak bir ilkeye gereksinim duymu oluunu doal kar
lamak gerekir.
Berkeley, her iki sorunun yantnda da aklayc ilke olarak
Tanr 'y kullanmtr. Nesnelerin varlklar sreklidir, nk Tanr
onlar hikimse alglamad zamanlarda da srekli olarak algla
maktadr. Algnn ierii hemen amaz bir tutarllk gsterir, n
k alg kendi kendine meydana gelen bir olgu deil, Tanr ' nn ne
den olduu bir olaydr.
Grld gibi, Berkeley, deneycilii her ne kadar tutarl

252
olarak yrtmse de admn ontolojiye att anda deneycilikten
en az Locke kadar uzaklamakta ve d dnya varsaym yerine,
ondan daha keyfi olan Tanr varsaymn koymaktadr. Yine grl
d gibi, Tanr 'y, ilke olarak tpk d dnya gibi algmzdan ba
msz bir varla sahip ve onun nedeni olarak yorumlamaktadr.
yle ki, sonuta bu iki ilke arasnda braklan tek fark, biri algya
benziyor iken brnn byle bir benzerlii olmamasdr. Artk
Berkeley'in alglarn nedeni konusunda Locke' u yadsrken tutarl
bir deneyei n i n ku llanaca uslamlamay grmezlikten geliini
aklayabiliriz: Bylece yapmaya alt, algnn nedeni olarak
Tanr kavramna ak kap brakmakt.
Son olarak unu soralm: Berkeley, Tann kavramn kullan
madan deneycilikte gerekilii yadsyan tutarl bir gr gelitire
bilir miydi? Bunu, kendisini, vard sonuca srklemi olan ilk
adm atmam olmas kouluyla gerekletirebilirdi.
1 ) Berkeley yalnzca gerekilii geersiz ilan edip braka
bilirdi. Oysa o, d dnyann bilinemez olduunu sylemekle ye
tinmemi, onun varln yadsma yolunu tutmutur. Bu yadsma,
varl algya baml klm ve buna bal olarak sreklilii sala
mak iin de Tanr kavramn gerektirrnitir. Ama diye sorulabilir,
d dnyay yadsmak, Berkeley asndan her eyden nce kuku
cuya kar bilgiyi korumak iin gerekli olmam mdr? Buna kar
lk biz de unu soralm: "Eer bir d dnya varsa, bilgi olanak
szdr" nermesi hangi yorumunda gldr? Yant ak olsa ge
rek: "Eer bir d dnya varsa onun bilgisi olanakszdr" anlamn
da. stelik ikinci nerme birinciyi iermemektedir bile. Kukucu
nun uslamlamasnn mantksal olarak ierdii sonu gerekte bi
rinci deil ikinci nermedir. Ama durum byle ise, "Eer bir d
dnya varsa bunun bilgisi olanakszdr" nermesinin doruluunu
kabul edip, bilgiyi d dnyann bilgisi olarak yorumlamadan, onu
kendi iinde tutarl bir zihin ierii dizgesi olarak gsterebilmek

253
olana da bulunmaktadr. Dolaysyla, Berkeley' in izlemi olduu
yolun kendi asndan bilginin olanaklln koruyabilmenin tek
yolu olmad belirtilmelidir.
2) Berkeley bilgiye temel olarak bir ontolojik aklama ge
tirmeyi reddederek idelerin nedenlerinin bilinemez olduunu ne
rebilirdi.
Grld gibi, yukanki her iki noktadaki tutumu da Ber
keley ' in admlarn ontoloj i alanna kaydrmaktadr. Oysa bunlar,
ilgin konular olmalar bir yana, bir bilgi kuramnn aklamak zo
runda olmad noktalardr. Dahas, bunlar Berkeley ' i n Locke 'u
eletirirken benimsedii tutarl deneyeiliin aklamay zaten red
detmesi gereken konulardr. te Berkeley' in deneyeilik adna ba
latt eletirilerin onu nerelere gtrdn iyi deerlendiren Hu
me, bilginin (yani algnn) kayna konusunda kukuculuk ardna
snarak ok daha tutarl bir deneyeilik sunabilmitir. Ama bunu
belirtmek, Hume ' un tutarl deneyciliinin en geerli ya da doru
aklamay salayabildiini iddia etmek olmad gibi, tutarl
deneyeiliin zorunlu olarak Hume 'un grn iereceini savun
mak da deildir.

254
HUME, NEDENSELLK,
TiKELLK VE TEKLCLK

(1 992)
Nedensellik, zaman iinde varl birbirine balayan eydir.
Evrenin neresinde olursa olsun, dnlebilecek her zaman dili
minde bir fiziksel zorunluluk olarak, belli bir deiim sreci yer
alr. Deiim, bir niteliin ortadan kalkp yerine bir bakasnn gel
mesi, yani bir nitelik-oluumudur. Buysa nedenlerden kaynaklanr;
her olayn, her nitelik-oluumunun, bir nedeni vardr.( ! ) Bu syle
neni kuvvetli bir anlamda yorumlamak gerek. Meydana gelen her
deiimin, her olayn herhangi bir nedeni bulunduunu ne sre
rek, evrenin durumunu yeterince doru bir biimde aklam ola
mayz. nk olup bitenlerin ok byk bir blmnn, onlarla
ballam iinde olan, belli trden nedenleri var. Evrenin dzenli
bir yer olmasnn balca gerekelerinden biri olan bu son ilke, Hu
me'un da saptad gibi , benzer nedenlerin evrenin her yerinde
benzer etkiler oluturmalardr.
Hume 'un felsefeye yapt belki de en nl katk, ortaya at
t, nedensellie ilikin aklamalardr. Bu filozofun amacnn
zellikle neden kavrammlZI aklamak olduunu ve de onun bu

1) B urada dile getirdiim ey, '"nedensellik ilkesi" adyla andmz temel ya


sadan bakas deil. lkeye gre hi yoktan, ya da nedensiz olarak, hibir
olay meydana gelemez; byle bir deiimin ortaya kmasndan "sorumlu"
olan bir baka deiim gereklemi olmaldr. Nedensellik ilkesinin varl
n saknm ilkesiyle yakn bir ilikisi olduunu anmsayalm. Hibir ey
tmyle yoktan varolmaz ve varolan hibir ey de tmyle yoklua dn
emezse, yeni bir niteliin ortaya kp, nceden varolan bir bakasnn or
tadan kalkmas olana deiimin de, her zaman ve her yerde bir nedeni ve
de bir etkisi olmas gerekecektir.

255
aklamay nedensel ilikilerin deneysel bilincine dayandrmaya
altn biliyoruz. Kukusuz, Hume'un neden kavrammzn de
neysel terndierine ilikin olarak ne srdkleri, nedensel balant
larn varlkbilimsel koullarn da ilgilendiiiyor. Bunun lsn,
yani Hume 'un neyi neye ilikin olarak ne srdn, aklkla
kavramaya almalyz. Burada onun nedensellik kuramnn kimi
belli bal ynlerini ksaca zetleyip tartmak istiyorum. Ancak bu
amala nce, Hume bilgibiliminin payandasn oluturan alg ve
anlk felsefesinin temel ilkelerini gzden geirmek gerekiyor.
Hume modern felsefede duyu-deneyi ve kavram arasndaki
ayrm aklkla saptam olan ilk dnrdr. Bu ikisini "izlenim
ler" ve "ideler" sz.:kleriyle karlyor. Burada Hume 'un dn
celerini aktarrken, duyu-deneylerini ben de "izlenim" szcyle
dile getireceim. te yandan, filozofun "ide" diye and eylere
ben "kavram" diyeceim. Hume tm bilginin izienimlerden kay
naklandn ne srmtr. Ona gre, izienimler deneyimizin ie
riini oluturuyor. Edindiimiz her izienim iin zihnimiz bir de
kavram retir. Kavramlar, daha canl olan izlenimlerin soluk kop
yalardr. Hem izienimler hem de kavramlar yaln ya da bileik
olabilirler. Bileik olanlar gelerine ayrlabilirken, yaln olanlarn
ayrlabilecekleri geleri yoktur. Bunlar epistemik temelleri olutu
ruyor. Hume 'a gre her yaln kavram yaln bir izlenirnden kaynak
lanr; bir eyin yaln izlenimi, her durumda, onun kavramndan n
ce gelir. Bileik kavramlar yaln olan gelerden oluurlar. Bu yaln
gelerse, daha nce duyurnladmz yaln izlenimlerin kopyalar
dr. Genellikle, bileik kavramlar bileik izienimlerden tretilir.
Ancak bu her zaman byle olmak gereinde deildir.
Hume izlenimleri iki tre ayrm tr. Locke ' u i zleyerek
bunlar duyu izlenimleri (dsal deney) ve dn izlenimleri (isel
deney) olarak saptar.(2) Duyu izlenimlerinin anlmzda, bilinme-

2) ngilizce'deki "impressions of sensation" ve "impressions of reflecion".

256
yen nedenlerin etkileri olarak varla geldiklerini syler. Dn
izlenimleri ise, Hume 'un grne gre, byk lde kavramlar
dan kaynaklan rlar. nce, duyu organlarmzn etkilenimleriyle
oluan kimi izienimler edinir, rnein sca, souu, susuzluu
ya da al, bir hazz ya da bir tr acy tadarz. Anlmz byle
bir izlenimin, o izienim kesildikten sonra da srecek olan ve kav
ram diye adlandrdmz, bir kopyasn yapar. Bylesi bir haz ya
da ac kavram, anlmz etkileyince, istek, tiksinti, umut ya da
korku gibi, kimi yeni izlenimlerin olumasna neden olacaktr. te
bu son trden olanlar, duyu organlarndan deil de, anln kendi
ieriklerini gzlemleyiinden kaynaklanan eylerdir; dolaysyla
bunlar duyu izlenimi deil, dn izlenimleridir. Tabii dn izle
nimleri de, anlkta, yine bellek ve imgelem tarafndan kopyalana
cak ve onlardan da kavramlar tretilecektir. Daha sonra, belki
bunlar da yeni izlenimlere ve dolaysyla yeni idekre gebe olacak
tr. Hume 'a gre, oluturduumuz kavramlar zerinde etkin olan
iki anlksal yetimiz var: bellek ve imgelem. Sonrakinin rettii
kavramlar ncekininkilerden daha soluktur. Bellek, kavramlar
anln onlar oluturduu zamanki dzenlerini bozmadan sakl
yar. mgelemse bu dzeni istediimiz gibi deitirebilmemize ola
nak veren yeteneimiz. Ancak, diye ekliyor Hume, imgelemimiz
btnyle rastlantsal olarak almaz; o da kurgusu iinde kimi
ilkelere uyar. Kurgu yaparken kavramlar hep dzenli iftler bii
minde sral olarak artrrz.
Betimlediimiz bu ema, Hume iin ok tutarl bir deneyci
bilgibilim olana salyor. Bu filozof, hemen her kavrammza
ilikin olarak, onun hangi izienim lerden kaynaklandn sorar.
Kuram asndan, izienimlerden kaynaklanmayan kavramlar de
neysel temelden yoksun bulunacak, yani meru olmayacaktr. m
gelem rnleri olarak, bylesi dncelerin nesnel karlktan yok
sun olduklar ne srlebilecektir. Hume 'un nedensellik kavram-

257
na ilikin olarak yapt ey de, bu anlamdaki bir deneysel meru
iyet hesab vermektedir.(3)
Artk nedenselliin tartmasna dnebiliriz.<4> Hume, ne
dense! yarglarmda anlmzn duyu-deneylerimizin tesine a
tn gzlemliyor. u anlamda: Nedensel yarglarmz deneyleri
miz hakknda deil; bizim dmzdaki olgular ilgilendiriyor. Anl
mz belli bir eyin varln, oluumunu, ya da etkinliini gz
lemler gzlemlemez, zaman iinde onu izleyen, ya da ondan nce
gelen baka bir eyin dncesine atlyor. Bunu yaparken de, ne
den ve etki olarak belirledii kimi olaylar ok sk bir balant
iindeymiler gibi varsayyor. Anlmz, sanki dnyadaki tm
olaylar, tm nitelik-oluumlarn bylece balantl olarak kavra
maya belirlenmi gibi. Bu "gdnn" kkenini anlalr klmaya
alan Hume, balantlym gibi kavranan eylerin deneysel a
dan nasl ayrt edilebileceklerini saptamay amalyor. Nedensel
olarak iliki iindeki olaylarn iki belirgin deneysel zellii var.
Bunlar, neden ve etkinin uzayda birbirine deiyor olmalar (conti
guity) ve etkinin zaman iinde nedeni izlemesi (succession). Nere
de bir nedensel iliki varsa, orada Hume 'un belirledii bu iki zel
lik de gzlemleniyor.<S> Buraraya kadar anlatlanlar bir rnekle
aklayalm. Bir istekann bilardo topuna vurarak onu devindirdii
ni dnelim: Byle durumlarda istekann vuruunun devinime ne
den olduunu sylyoruz. Burada, istekann ucu topa demi ve
topun devinimi istekannkinden sonra gereklemitir. Bu iki zel
liin nedensellik iin zorunlu koul oluturup oluturmadn bu-

3) Buraya kadarki zet, zellikle Hume ( 1 969), s.49-57'ye dayanyor.


4) Hume'un nedensellie ilikin grlerinin zeti, Hume ( 1 969) ' un I . kitap,
blm 3'teki 2, 1 4 ve 1 5 ' inci kesimlere dayanyor.
5) Gzlemlediimiz dnyada durum byk bir ounlukla byle. Ancak sz
konusu bu zelliklerin nedensellik iin zorunlu beliniler olduklarn ne
srmek, hemen aada da deineceim gibi, burada amak istemediim
olduka tartmal bir konuyu gndeme getiriyor.

258
rada ele almayacam. Vurgulanmas gereken nokta, bu iki kou
lun, zorunlu olsalar bile, yeterli olamayacaklar. B ir baka deyile,
belli bir olay iftinin birbirlerine nedenseilikle bal olduklaru,
salt olarak bu iki zellii saptayarak belirleyemiyoruz. Hume 'un
da dedii gibi, herhangi bir ey, rnein bir nitelik-oluumu, ne
dense! olarak bal olmad bir bakasna deebilir, stelik ayrca
onunla ardk (birbiri ardndan gelecek biimde sralanm ) da
olabilir.<6) stekann topa vurmasnn hemen ardndan aksran bir
bilardocu, bu iki zellii de yerine getirdii halde vuruu ile aksr
mas arasnda nedensel bir iliki olumamtr. Burada yetersizlii
gz nnde bulunduran Hume, bu konudaki genel inanlarmza
da uyarak, nedensel ilikilerde az nce saptananlardan da nemli,
baka bir zellik daha bulunduu onaylar: Nedensel ilikiye dam
gasn vuran bu zellik, neden ile etki diye belirlenen olaylar ara
snda yer ald dnlen bir "zorunlu balant"dr. Ne zaman ne
rede nedeni grsek, orada onun etkisinin de ortaya kmasn bek
leriz; byle dnrz, nk bu iki olayn zorunlu bir balant
iinde olduklarna inanrz. Buna gre, bu zorunlu balant denile
nin nasl bir ey olduunu anlayabildiimizde, nedenselliin zn
de kavram olacaz.
Hume sz konusu zorunlu balantnn bir ussal zorunluluk
olamayacan gsteriyor. Nedensellikte bulunan balant, rnein
"gen olmak" ile " al olmak" arasndaki kadar sk bir zorun
luluk deil. Nedenin varln etkisi varolmadan, etkinin varln
da nedeni varolmadan dndmzde herhangi bir elikiye
dmyoruz. Oysa as olmayan bir geni tutarl olarak d
nmemize hibir anlamda olanak yok. Hume'un belirttiine gre
zorunlu balant, olaylar birbirine zincirleyen bir g de olamaz,

6) Hume ( 1 969), s. 1 25. Hume neden ve etki olarak dnlen olay ve du


rumlarn tmne birden "nesne" diyor. Ancak bunu dar olarak "cisim" an
lamnda kavramamalyz.

259
nk nedensel iliki ii deki olay iftlerini izlediimizde, bunlar
arasnda yer alan herhangi bir gcn izlenimine hibir durumda ta
nk olmuyoruz. Grld gibi, Hume hep izlenimlere bavuruyor.
Onun g1hi bir deneycinin, zorunlu balant dncesinin kaynan
aratrrken, bu dncenin temelindeki duyusal izlenimleri sapta
maya almas doal ve tutarl. nk onun benimsedii retiye
gre, olgulara ilikin olduu ne srlen bir dneeye geerlilik
ve meruluk veren tek ey, bunun temelindeki duyu deneyleri, yani
izlenimlerdir. Tek tek nedensel ilikileri incelediimizdeyse, neden
ile etkisi ara, nda deme ve birbirini izleme dnda, ayrt edici
hibir denyst l zellie rastlamyoruz. Demek ki, diyor Hume, zo
runlu balant 1\avrammzn kken ve temeli, tekil olarak ele al
nan nedensel i l kilerin gzleminde yatmyor.
Bu aamada Hume tikel nedensel ilikilerin deneyini tekil
olarak deil, byk saylar oluturan oulluklar halinde ele alma
ya balyor. Bu fihJZof nedenselliin deneydeki temelinin ite bu
rada kefedilebileceini ne sryor. Kendisini felsefe tarihindeki
saygn konumuna ykselten nemli saptamas u: Zorunlu balant
ve dolaysyla da nedensellik kavram larmzn kayna, diyor, bir
birine benzer olan nedensel iliki rneklerinin karmzda byk
saylarda, tekrar tekrar klardr. Benzer nedenler, her zaman ve
her yerde benzer olan etkilerle, deimez olarak birlikte varoluyor
lar. rnein bir nesnenin bir bakasna arpmasna benzer olan
olaylar , her yerde, kendisine arplan nesnenin devinimine geii
ne benzeyen olaylar izliyor. Dolaysyla nedensel olarak balantl
olduunu dndmz arasnda nesnel olarak varolan ey, ben
zerierin kendilerini ok byk saylarda tekrarlaylarndan bakas
deil. Yani, bylece gzlemlenen deimez birlikteliin (Constant
conjunction) bir sk ballam tesinde, "gerek" bir ba, gzle-

7) ( 1 969), s.2 I 4.

260
me ak bir zincirienim gibi bir varl ya da temeli bulunmuyor. C7 l
Dolaysyla, nesnel anlamda dilegetirilecek olursa, bir nedensel
iliki, birbirine deen, ardk ve benzer olan olay iftlerinin uzay
ve zamana dalm olan byk saylardaki varl, ya da baka
trl sylenecek olursa, birbirine deen ve ardk kimi olay tiple
rinin deimez birlikteliklerinden baka bir ey deil . Hume nesnel
olarak dnlen nedensel ilikilerin, bir deimez birliktelik ola
rak ortaya kmalarnn zorunluluunu ne srmyor. Onun syle
dii ey, gzlemlediimiz nedensel ilikilerin temellerinin dzenli
birlikteliklerde bulunduu ve bylesi izlenimlerin bizim nedensel
lik kavrammzn kkenini oluturduu. Hume ' a gre dzenlilik
asndan gelecein de gemi gibi olacana olan inancmz, ne
bir nesnel kesinliktir ne de bir ussal, yani mantksal zorunluluktur;
buna gveniimiz yalnzca ve yalnzca nedensellie olan inanc
mzdan kaynaklanmaktadr. Nedensel bir ilikinin gelecekte de
srmesi ancak bir olaslktr.
Olaylar arasnda yer ald varsaylan bir zorunlu balantya
ilikin kavrammzn deimez nesnel birlikteliklerden kaynaklan
d ortaya karld; ne var ki bu kavramn gzard edilmemesi ge
reken znel bir temeli de var. Daha nce belirtildii gibi, deimez
birliktelikler, birbirleriyle tmel anlamda zde olan olay iftlerine
deil, benzer olan tikel iftiere ilikin olarak geerli. Hume, bu her
yerde ve her zaman birlikte gzlemlenen benzerlerin, anlmzda
"yeni bir izienim oluturduklarn" sylyor.<Bl Anlmzn ben
zerlerini hep birlikte gzlemledii olay iftlerinden birini grd
nde, ondan brnn dncesine atiarnas da, ite yine bu izie
nim dolaysyla. Peki nasl bir izienim bu? Hume zorunlu balant
kavramnn olumasna temel salayabilen, duyusal bir izienim
(yani bir duyu-deneyi) bulunmadn tekrar tekrar vurguluyor.
Balantnn duyu organlaryla alglanan bir izlenimi yok; rnein

8) ( 1 969), s.2 1 5 .

26 1
istekann ucunu topa balayan bir ilinliye ait, edinebiirliimiz bir
deney yok. Dolaysyla, diyor Hume, bu kavram bir dn izleni
minden (impression of reflection) kaynaklanyor olmaldr.<9) De
mek ki, zorunlu balant "nesnelerde deil, anlmzda varolan bir
eydir."00) Ksaca ynelencek olursa, bu aklamaya gre, gemi
deneylerde belli iki duyunun izieniminin benzerlerinin deimez
birlikteliini gzlemlemi olan anlmz, bunlarn birbirlerine
bal olduklar ynnde bir alkanlk, bir dn izlenimi oluturu
yor. Herhangi bir yerde bunlardan birini duyumlaynca da, bu izle
nime dayanarak brnn dncesine karsyor. Zihnimiz her ne
kadar neden ve etki ile bunlarn benzerleri olan olay iftleri arasn
da bir ba bulunduunu varsaysa da, bu yalnzca zneleraras bir
varsaym. Nesnel anlamda neden, etki ve bunlarn benzerleri ara
snda varolan tek ortak eyse, onlarn deimez birliktelikleri.
Olaylar arasnda bundan baka bir balant yok.
Nedensel olmayan ardklklarla nedensel ilikileri birbirin
den ayrt etmeye alan Hume 'un duyusal deneyde bunlar arasn
da bulabiirlii tek farkn, deimez birlikteliin yalnzca nedensel
iliki iindeki ardklarda gzlemlenii olduunu saptadk. Tabii,
Hume'un amac "nedensellik" ve onun dayana olarak dnlen
"zorunlu balant" kavramlarmz, deneysel olarak temellendir
mekti. Hume nedensellik iin "bir olayn tm benzerlerinin bir
bakasnn tm benzerlerince izlenmesi" gibi bir tanm yaptn
da0 1 ) szn ettii olaylar, yani nitelik-oluumlar, fiziksel deil
deneysel eyler. Burada Hume 'un d dnyadaki eylere ve dzen
Iiiikiere hibir durumda deinmediini, bir kural olarak yalnzca

9} ( 1 969}, s.2 1 6.
1 0) ( 1 969}, s.2 1 6.
1 1 ) Hume ( 1 979), s.87. Aynca bkz. Hume ( 1 969), s.222. Daha nce de belirt
iim gibi, Hume nitelik ya da olaylar iin "object" yani nesne szcn
kullanyor. Ancak bundan kastettii bir cisim deil. bir cisimdeki nitel de
iiklik.

262
deney ierikleri hakknda konutuunu ileri srmek istemiyorum.
Tam tersine; kanmca deneyin arkasndaki dnya hakknda ayrca
sz etmekle, nedensellik zerine sylediklerinin ift anlaml olarak
yorumlanamayacan gstermi oluyor. nk Hume, nesnel d
zenlilikler ve cisimlerden sz ettii yerde, nedensellii bunlar ze
rinden tanmlamamaya ve de deneysel bir tanmn dnya zerinde
ki dzenliliklere ilikin bir ierimi olduunu ne srmemeye b
yk zen gsteriyor. 0 2) JSku gtrmeyen bir nokta, Hume'un
gr asndan bizim doay dzenli olarak alglaymz temel
lendiren eyin nesnel evrendeki deimez birliktelikler olduudur.
Bu filozofun belli bal iddialarndan biri, nedeni grdmz yer
de onun etkisini de aramak eilimimizin, yani dzenlilii aklama
gdmzn, yine bu birlikteliin gzlemine dayanddr. Neden
sellik kavrammzn kkeninde bu psikolojik srecin bulunduunu
ve ayn eyin zorunlu balant kavrammz iin de, hem gerekli
hem de yeterli koul oluturduunu dnyor. B undan dolay, bu
filozofun gznde nedensellik kavrammzla, duyutarmzla gz
lemlediimiz dzenlilikler arasnda, mantksal bir iliki bulundu
u, kanmca yadsnabilecek bir ey deil. Ne var ki, tm bunlara
dayanarak Hu me 'un kuramn n, ayrca nesnel anlamdaki nedensel
ilikilerle, bylesi iftierin benzerlerinin uzay ve zamana yaylma
lar arasnda, mantksal bir ilikinin varln da ierdiini ne sr
mek geersiz olur. Byle bir ierim bulunduunu ne srmek, ge
ersiz olduu kadar yanltr da. Hume'un nesnel anlamdaki byle
bir mantksal ilikinin varln hibir zaman savunmad kansn
daym. Eer durum byleyse, nesnel anlamdaki nedensel ilikilerin
deimez birlikteliklerden bamsz olarak da varolabileceklerini,
bir mantksal olanak olarak saptamak, Hume'un kuramma kar bir
eletiri deeri tamaz.03)

1 2) Nesnel anlamdaki cisimler ve dUzenliliklere ilikin olarak bkz. s.21 4-2 1 5 .


1 3) Byle eletiriler iin bkz. Anscombe ( 1 975), s.65; Cartwright ( 1 9R9),
s.2 1 ; Tooley ( 1 987), s.29.

263
Hume 'un nedensellik aklamasn nesnel anlamdaki neden
lere ilikin olarak ortaya atmadn ne srdm. Bunu biraz daha
aklatrmaya alaym. (A) Belirtmi olduum gibi Hume ak
lamasn neden kavrammzn deneysel temellerini saptamak ama
cyla gelitiriyor. Aklamas bu balamda son derece zgn, gl
ve etkili. (B) Hume, tartmalar iinde, deneydeki dzenlilikleri,
deney tesi varlklar olarak nesnelerin ve olaylarn birliktelik ko
ullarndan ayr olarak dnyor. Ona gre deneydeki birliktelik
ler gibi nesnel birliktelikler de var, ve de ayrca bu sonrakilerin
varl neden kavrammz iin bir zorunlu koul. Ne var ki, Hume
hibir yerde neden kavrammzn deneydeki deimez birliktelikle
re dayand savn, nesnel anlamdaki nedenselliin de nesnel bir
likteliklere dayand biimde, d dnyaya yaymyor. Hume bunu
yapmad, nk yapsayd aka yanl olan bir ey ne srm
olurdu. Kimi felsefeciler, Hume'un, tartmalarnn soncunda sun
duu nedensellik tanmlarnda "nesne" szcn kullanmasn,
onun nedensellik ile deimez birliktelik arasnda oluturduu ba
nesnel anlamda kastettii ynnde yorumluyorlar. Benim buna
vermek istediim yant u: Eer byle bir yorum doruysa, Hume
mantksal adan apak yanl olan bir sav ne srm olacak.
Onun bu yani grernemi olmasna olanak yok. nk bu (A) ve
(B) noktalar nda kendini kolayca belli ediveren bir yanl.
Nesnel anlamdaki nedensellii yine nesnel olarak kavranlan de
imez birlikteliklerle tanmlarsanz, bu iki ey arasnda nesnel an
lamda bir mantksal iliki, yani bir zorunluluk ilikisi ngrm
olursunuz. Oysa Hume bu konuda ok duyarl bir dnr. "Zo
runlu balant"nn nesnel olamayacan saptarken orada sz ko
nusu olan zorunluluun bir mantksal iliki olamayacan, nk
neden ve etkisinin birbirlerinden ayr olarak dnlebildiklerini
vurgulayan<14l Hume'un, bir nedensel ilikinin de benzerlerinden

1 4) Hume ( 1 969), s. l 27.

264
ayr olarak dnlebileceini grememesi, onun apna uymaya
cak bir acemilik olurdu. stelik, nesnel anlamdaki nedensellii d
zenliliklerden ayr ve bamsz olarak dnmek, Hume 'un dne
minin onun kendi savna kart olan tm nedensellik kuramlarnn
zaten yapmakta olduu bir ey. Hume 'u "nesnel" nedenleri akl
yormu gibi yorumlamak, ona fazlasyla acemi ve safdil bir hata
ykledii iin yanl olmak zorundadr, diyorum.
Hume'un nedensellik kavrammz aklamak amacyla ge
litirdii tanm nesnel anlamdaki nedensellie uygulamak, bu d
nre geerli olarak yklenebilecek bir gr olmadndan, ken
disini nesnel anlamda yorumlanan byle bir tanm dolaysyla ele
tirrnek de en azndan haksz bir giriim olur. Kald ki, imdi belir
tildii gibi, nedensellii dzenliliklere zorunlu olarak balayan bir
sav aka yanltr da: Tm evrende tek bana, benzersiz olarak
varolacak tekil bir nedensellik iliki dncesi, mantka bir eli
ki dourmuyor. Tek bana, ya da ok seyrek benzerliklerle varol
mak; varl byk saydaki benzeriikiere asknt olmamak, tutar
sz dnceler deiller. Tabii rastlantsal ardklklarn, yine bt
nyle rastlantsal olarak, geni benzerlik bekleri oluturmalarn
ve dolaysyla bir yasal dzenlilik grnm vermelerini de, man
tk asndan engelleyen bir ey yok. Kimi felsefeciler, Hume 'un
kuramma fiziksel dnyada nedensel olmayan dzenlilikler de bu
lunduu gerekesiyle kar kyor. rnein gece ile gndz, yeil
ve krmz trafik klar gibi ve bunlara benzer kimi baka durum
larn, genellenebilen deimez birlikteliklerin nedensellik iin zo
runlu olduu savn rttkleri ne srlerek, bu durum Hu me 'un
aklamalarna kart bir rnekmi gibi sunuluyorJ I 5) Bu yaplan
belki kimi Hume yorumlarnrn eletirisi olabilir, ama bunu Hu
me 'un kendi grlerinin eletirisi saymak, kanmca bu filozofu
yanl anlamaktr. Bir kez daha yineleyelim: deimez birliktelik,

1 5) Dzenlilik kart uslamlamalar iin bkz. Armstrong ( 1 983), Blm 2, 3, 4.

265
nesnel anlamdaki nedenselliin mantksal bir ynn oluturmu
yor. Konuya deneysel adan bakldndaysa, kart rnek yerine
kullanlan dzenlilik trlerinin uzay ve zamandaki belli blgeler
iinde snrl kaldn gryoruz. Ne var ki, nemli olan nokta bu
deil. Onaylamak gerek; nedensel olan dzenliliklerle, nedensel
olmayanlarn ayrmn deney ile saptamak g ve hatta baz du
rumlarda da olanaksz olabilir. Fakat, bu anlamda dnlen sapta
ma ve kantlama gibi baz etkinlikler, bilgi-bilimsel dzeydeki a
balar. Kimi gzlem durumlannda nedensel dzenlilikleri tesadfi
olaylardan ayrt ederneyiimiz bu iki trn kendilerinde de ayrm
sz olduklarn gstermez. Hepsinin tesinde, bu noktalarn hibiri
Hume'un aklamalarn etkileyemez. O, nedensel dzenliliin bu
lunduu durumlarda, byle bir eyin gzleminin nedensellik kav
rammz nasl temellendirdiinin hesabn veriyor. Bu anlattklar,
nedenselliin gzlemin ardndaki antik yapsn belirlemeyi ama
layan eyler deil.
Dikkat edilirse, Hume'un yapt aklamalar hibir durum
da, ne bilgisel ne de varlksal dzeyde, tmel olgu ya da kavramla
rn varsaylnasn gerektirmedi . Genellik, yasallk ve dzenlilik
gibi olgulardaki, ayn olaylarn kendilerini tmellik oluturacak bi
imde yinelemeleriymi gibi duran grnler, her zaman tikelle
rin byk saydaki benzerlikleriyle birlikte varolmalar biiminde
yorumland: A ve B olaylar arasndaki nedensel balant, onlarn
deimez birliktelikleriyle aklandnda, bu ayn A ve B ' nin
farkl yerlerde birlikte bulunduklar deil, onlarn benzerlerinin e
letii kastedildi. Hume bir ade ; dolaysyla onun varlkbilimi yal
nzca tikel eylerden oluuyor. Onun felsefi dncesi, tutarl bir
rikelcilie rnek oluturuyor. Hume'un ne srdklerini znelera
ras nedensellik kavrammza ilikin olarak deil de nesnel dnya
daki nedenseilikler kastedilecek ekilde yorumlayan birisi, bu filo
zofa gre, nedensellii nedensel olmayan ardklktan ayran eyin

266
"genellenebilirlik" olduunu dnmek durumundadr. Tabii bura
da "genellenebilirlik"ten bir olay iftinin benzerlerinin byk say
lara ulamas anlalacak. Bu nokta bize tikel bir varlkbilimini be
nimsemenin tekil ya da ok seyrek gerekleen nedensellii, bir fi
ziksel olanakllk biiminde kavramay gerektirmediini gsteriyor.
nk fiziksel olarak olanakl olduu lde yaygn da olan ey,
"tekil nedensellik" deil, belirlenimsiz nedenselliktir.
Tekilcilii tikelcilikten zenle ayrt etmeli. Tikelcilik, genel
likle veya tmelliklerin tikellerce zmlenen ilkeler olarak kavra
nlmas. Tekilcilikse, tikel nedensel ilikilerin onlara elik eden ge
nellikler gerektirdiini yadsyan grtr. Tekilciliin nedensellik
balamnda ortaya atl amalarndan birisi, kimi felsefecilerini
Hume'un retisine bir almak salama abalar olmutur. Ne var
ki yukarda tarttm gibi, bu yolla bir almak oluturma beklen
tisi bir yanlgya dayanyor. Hume'un kendi retisini, daha yakn
zamanlarda ortaya kan Hume-umsu kimi tezlerden dikkatle ayrt
etmemekten kaynaklanyor. Aslna baklrsa, Hume'un retisi te
kilcilik ile kktenci bir biimde farkl olan bir dnce de deil.
nk her iki kurarn da, bir yandan nedensel bir ilikinin varln,
ona uyan bir doa yasasnn varlndan mantksal anlamda bam
sz sayarken, br yandan byle yasallklarn gzlernde nedensel
ilikileri rastlantsai ardklklardan ayrt ettiklerini onaylayabilir:
B ir nedensel iliki, kendisine uyan bir yasaya mantksal olarak
bal deidir. Daha nce belirttiim gibi, bu her iki kurarn da tek
balarna var olacak nedensel ilikileri mantksal olanakllk iin
de deerlendirmek durumunda. Ancak zerinde ayrldklar ne
srlebilecek nokta da ite burada geliyor: Hume 'un retisi, man
tksal olarak olanaksz saymad bu eyi, fiziksel olarak olanakstz
sayyor. Peki ya tekilciliin bu fiziksel olanakllk konusuna ilikin
tutumu ne?
Yeti, g, ya da eilim gibi kavramlarn, tikel nedensel ili-

267
kilere degin, varlkbilimsel bir aklayc deerleri yok; rnein
"aspirin olmak zellii, iinde ba arlarn giderme yetisini ta
r"( l6) gibi dilegetiriler, sorunu zmek yerine topu baka bir sa
haya atyorlar. nk yeti, g ya da eilim gibi eyler, kendileri
aklanmak gereinde olan eyler. nce unu saptayalm: Ne tikel
cilik kimi nedensel yetiler ya da gler varsaynay gerektiriyor, ne
de glere dayandrlan bir aklama tekilcilii ieriyor.<l7) Tekilci
lie gre tm nedensel ilikiler, onlara uyan sk yasal dzenlilikler
bulunuyor olsa bile, doaca tekildirler; varlklar, oulluk ya da
genellik anlamndaki bylesi yasallklar iermez.< 18) Dolaysyla
olguya tekilcilik asndan bakldnda dzenliliklerin nedensel
ilikileri rastlantsal ardklardan ontik olarak ayrt ettii ne sr
lemez.( l 9) yle bir eletiri yapacam: Tekilciliin Hume 'un g
rnden bamsz bir yaklam olmadn, ya da zgn bir yan
olabilmesi iin, onun tek bana varolan nedenleri fiziksel adan
da olanakl saymas gerekeceini ne srmek istiyorum . Yani te
kilcilik ya Hume ' un gr iinde eriyip gidecek, yahut da, ondan
bamsz olabilmek iin "tek bana nedenlerin" fiziksel anlamda
olanakl olduklarn savunacak. Yaznn kalan blmnde, byle
bir fiziksel olanakllk iddiasn rteceim.
"Tek bana nedenler" sav, bir nedensel ilikinin yalnzca
bir kez, ya da yasallkla kavranamayacak lde seyrek bir biim
de gerekletiini savunan gr. imdi bu gr doru klan bir
olanakl dnya varsayalm. Bu dnyada, tek bana, yalnzca bir
kez varolmu bir nedensel iliki , bundaki neden gesinin yalnz
bana varolan benzerleri ve seyrek olarak da, bu gelerin nedensel
olmayan rastlantsal birliktelikleri bulunacaktr. Eer bu olanakl

6) Cartwright ( 989), s. 4 I .
7) rnein bkz. Shoemaker ( I 984), s . 2 3-232.
8) Bkz. Anscombe (I 975), s.63.
9. Bkz. Ducasse (I 975), s. 8- 9; Cartwrigth ( 1 989), s.2.

268
dnya aktel olsayd, byle bir tek bana nedenin ya da mucize
den ayrt edilemeyeceini, ya da bir mucizeyi iereceini ne sr
yorum.
Tek bana nedenleri savunmak isteyen biri, byle bir eyin
mucizelerden kolayca ayrt edilebildiini ne srecektir. nk di
yecektir, kaynaklarnn tanrsal olmas bir yana, mucizeler doa
yasalarna karttr ve onlar ihlal ederler. Oysa, tek bana neden
ler byle yasalar ihlal etmeden, yalnzca onlarn kapsam dnda
kalrlar. Bir mucize, iki olayn belli bir (ya da birka) yasaya kar
derek bir araya gelmesidir. Varolan yasalar belli bir olay belli
bir bakasyla birletirirler; mucize dediimiz eyse bu olaylardan
birinin, yasann birletirdiinin dndaki, bambaka bir olaya ne
den-etki ilikisine girmesidir.<20) Tek bana nedenler byle deil
ler; onlar yasalarn dnda kalr, ancak yasalar ihlal etmezler. Yani
onlar, yasalarn kapsamad olaylar birletirirler.
Tek bana nedenlerin yasalar ihlal edip etmedikleri konu
sunu bir an iin bir yana brakalm. Bunun dnda, onlarn doas,
mucizelerinkiyle hemen btnyle ayn. Her ikisi de benzerleri ol
mayan olaylar balyor. imdi bir kez unu saptayalm: Yasalln
dnda kalarak gerekleen bir nedensel ilikinin, yasalar doru
dan ihlal etmese bile, onlara kart den etkileri olabilecektir. Do
laysyla "dnda kalmak" ile "kart dmek" arasndaki izgi, ilk
bakta grnd lde kolay ve seik bir ayrm olmayabilir.
Ayrmn salkl olabilmesi iin , ncelikle etki zincirlerinin bu tr
kart sonular iermediini saptamak gerekir. rnein, dikkatini
younlatrarak, anlksal gleriyle kak ve atallar eip yamult
may baard iddiasndaki birini dnelim. Bu kiinin baard
n syledii ey, doadaki yasalara ilk bakta kart dmyor. Is-

20) Mucize kavramnn kkeninde lanndan kaynaklanma zorunluluu olmasa


bile, bir doal dzene aykr dme zorunluu var. Bkz. Hume ( 1 979),
s. l 22- 1 23.

269
tlan bir metal parasnn hacim olarak genlernek yerine, tersine
bzlmesi durumunda olaca gibi, bir yasann birletiedii olayla
rn benzerlerine bir ayrcalk olumu olmuyor. nk, metal par
alarnn, yanzca ve yalnzca kendilerine deer durumdaki zdek
paralarndan aktarlan gle eilebilecekleri gibi bir yasa yok. Yi
ne de btn bunlara karn, ele aldmz rnekteki durum doa
yasalarn dolayl olarak ihlal ediyor. Kan yamulmasna neden
olan, buna yetecek miktardaki fiziksel enerjinin kayna, fiziksel
dizge iinde, yasalara uygun bir biimde saptanamyor.
Bundan daha da nemli olan ikici bir noktaysa u: Tekiki
eer tek bana nedenlerin doa yasalar dnda kaldklar halde
onlarla elimediini ne sryorsa, kendisine byle bir eyin na
sl, ne trdeki bir fiziksel olanakllk olduunu sormak gerekir. r
nein bu, allm anlamndaki bir deneysel olanakllk mdr? yi
bilindii gibi, ortaya kp da alglanan, yani deney ieriine konu
olan her eyi deneysel olanakllk yerine koymuyoruz. nk "de
neysel olarak olanakl" demek "gzlemlenebilir" demek deil. De
neysel olanakllk, ne denli az olursa olsun, doa yasalaryla uyum
iinde ortaya kp onlarn dna kaymayan durum ve olaylar
kapsar. Bir oluumun doa yasalaryla uyumlu ve tutarl olmas, bu
yasalarca aklanabilir olmas anlamndadr. rnein gkyzne
doru iki kilometre yksee zplamak, bir batnda yirmidrt enik
dourmak, ya da lmcl bir hastay onun alnna dokunarak iyile
tirmek, ancak ve ancak yasalarla aklanabiliyorsa, ve de ancak
byle aklanabildikleri lde, deneysel olanakllk iinde sayla
bilecek eylerdir. Benzer olarak, bin metre kplk som altn y
nndan oluan bir da da, ancak varolan doa yasalar bunca alt
nn olumasna ve uzayn belli bir blgesinde st ste birikmesine
el veriyorsa olanakldr. Kavranabilir olduu halde, allmadk ko
ullarda varla gelerek, doa yasalarna kar gelmedii halde, on
lara uyduu da ne srlemeyen bir ey, bir deneysel olanakllk

270
deildir. Her nasl anlalacaksa anlalsn, tek bana nedenselliin
iine sakulaca "fiziksel" olanakllk durumu, snrlar mantksal
olanakllk lsnde geni olmasa da, bildiimiz deneysel olana
n telerine amak gereinde. Bir baka deyile, tek bana ne
denler, deneysel olanakllk ile mantksal olanakllk arasnda kalan
bir blgeye yerleecekler.
Doa yasalarn tek bana nedenlerin deil de yalnzca mu
cizelerin ihlal ettii ve bu oluum trleri arasnda bakaca nemli
bir ayrm bulunmad ne srldnde, bu trlerden ncekini
"fiziksel anlamda olanakl" saymak, sonrakini de yle saymay ge
rektiriyor. Eer doa yasalarna kartlk oluturmayan tek bana
nedenler olanaklysalar, ayn anlamda, doa yasalarna kartlk
oluturan tek bana nedensel ilikiler de olanakl olmallar. nk
belli bir olanakllk ortamnda, benzerleri baka hibir yerde birlik
te olmayan olaylar, beraberce nedensel olarak balantl bir ift
oluturabiliyorsa, bunun herhangi bir olay ifti olmasn tutarl ola
rak engellemek mmkn deil. Dolaysyla, olanakllklarna by
lece izin verilen olay iftleri, varolan yasalarn btnyle dnda
kalabilecekleri gibi, onlarla ksmen veya btnyle de rtebile
cektir. B ir yasayla tam olarak rtmek, bu yasann kapsamna gir
mek, yani ona uymaktr. Byle bir birliktelik, varolan bir dzenlili
in paras olacandan, tek bana nedensel iliki dediimiz eyi
rneklendirmeyecektir. Ksmi bir rtmeyse, bir defaya mahsus
olarak nedensel ilikiye giren iki olaydan birinin, bir ncsyle,
belli bir yasa kapsamnda, benzerlik bekleri oluturduu anlamn
dadr ki, bu da varolan bir doal dzenliliin ihlali olur. Bylece
mucizelere de alm olan fiziksel olanakllk alann, onlara yine
de kapal tutmak iin, a priori anlamnda, st-dzey bir yasa varsa
yarak bu alana yalnzca doa yasalarn ihlal etmeyen olay iftleri
nin kabul edilmesini salamaya almak tutarl bir giriim olur
mu? Byle bir eyi varsaymak yalnzca ad hoc deil, kanmca te-

27 1
kilci tutumun k noktasyla da eliiyor. Nedensellii yasallktan
zgr klmaya alrken, onu daha genel ve a priori yasalarn bo
yunduruuna sokmak olur mu? Olaylarn yasalar dnda kalacak
ekilde benzersiz nedensel iftler oluturmalarna izin verip, bunu
sonra tekrar yasaya balamak, alan yeni olanakllk alann tutar
sz klar. Tutarszlk mantksal olanakszl ierdiine gre, byle
yapmak alan olanakllk alann tekrardan kapamak sonucunu ve
recektir. Sonu olarak tekilcinin dayand nedensel ilikileri ola
nakl klmann, mucizeleri fiziksel anlamda olanakl saynay ge
rektirdiini gryoruz. Mucizelerin fiziksel olanaklln ieren
bir yaklam savunulabilir bulmuyorum. Dolaysyla "tek bana
nedenler" savna dayanmak tekilcilik iin geerli bir yol deil. Bu
bana bilime yatkn olan her tkelci yaklamn benzeriikiere daya
nan doal dzenlilikleri hesaba katmas gerektiini gsteriyor.
nk daha nce de belirttiim gibi, tek bana nedenlere dayand
rlan bir tekilcilik, kendini, yadsmay amalad Hume'un tikelci
liine indirgenmekten kurtaramyor.
Geerli olarak yorumlanan Hume retisinin dimdik ayakta
durduunu gryoruz. Yapmay amalad eyi, yani nedensellik
kavrammzn temellendirilmesini, nemli bir glkle karlama
'dan baaryor. Buna karlk Hume retisinin aklamasz brakt
bir konu da var. Bu, nedensellik kavrammz temeliendiren de
ney olgusunun ardndaki nedensellik varlkbilimi. Hume ' un kura
mndaki eksiklii, kanmca byle bir boyutun yokluunda aramal.

Kaynaklar:
Anscombe, Elizabeth "Causality and Determination", Causation and
Conditionals. derleyen E. Sosa, Oxford: The University Press, 1 975.
Armstrong, David Universals: An Opinionated lntroduction, San
Francisco: Westview Press, 1 989.
Cartwright, Nancy Natural Capacities and their Measurement, Ox
ford: the Ciarendon Press, 1 989.
Ducasse, C.J., "On the Nature and Observability of the Causal Relati-

272
on", Causation and Conditiorals, derleyen Emest Sosa, Oxford: The Univer
sity Press, I 975.
H u me, David A Treatise of Human Nature, (ilk yaymlan: I 739)
derleyen E.C. Mossner, Penguin, 1 969.
Hume, David An lnquiry Concerning Human Understanding, (ilk ya
ymlan: I 748) derleyen C. Hendel, lndianapolis: Bobbs-Merrill, I 979.
Shoemaker, Sydney ldentity, Cause and Mind, Cambridge: The Uni
versity Press, I 984.
Tooley, Michael Causation, Oxford: The Ciarendon Press, 1 987.

273
DENEYCLGN ETKLER VE KANT

(1 986)
Avrupa'da Deneyeilik
1 8. yzyl, deneyeiliin byk yaygnlk kazand bir a
dr. Aydnlanma ulat her yere onu da gtrm, dnceleri
deneyci retilerin etkisi altna almtr. Aydnlanma'nn zaman
iindeki ilerleyi ynn kabaca izmeye alrsak, ellier yl ara
ile ngiltere, Fransa ve Almanya dorultusunda bir sralan elde
ederiz. Dolaysyla ngiliz dncesi, bu hareketi balatmann
salad olanaklan deerlendirerek deneyeiliin en zgn reti
ve tartmalarn dilegetirebilmiken, Alman dncesi de ngilte
re'deki bir yzyllk geliimini tamamlayan ve bir anlamda kendi
ni Hume'un olgunluunda sonulandran bu akm, olanaklarnn
snrlarn grerek deerlendirebilmek avantajn tamtr. Hu
me' un klasik anlamdaki deneycilii mantksal sonucuna gtrd
ve bylece sonulandrd dnlrse, Aydnlanma'nn ver
dii taze kanla yaplan dnsel atlmn Hume 'dan nce mi, son
ra m gerekletirildiinin nemi ortaya kar. Bu adan Alman
dncesinin tad avantajdan Fransz dncesi yoksun kal
mtr. Fransz aydnlanmas Hume ile adatr ve bu dnem
Fransz dnrlerinin Hume ile kiisel ilikileri bulunmasna
karn, bu byk filozofun retilerini, getirdii sonularla birlik
te deerlendirecek zaman bulamamlardr. Bu nedenle de Fran
sz dncesi bilgi ve varlk konularn kapsayan temel felsefe
alanlarnda Kant apnda bir filozof yetitirememitir. 1 8. yzyl
Fransas ' nn gerek zgnlk tayan dncelerini Rousseau
retmitir. Ancak Rousseau, dnce yaps ve eilim olarak de-

274
neyci Aydnlanma' nn, bir paras olmaktan ok, ona tepkidir. Ro
usseau, dnce biimlerini deitirerek 19. yzyl romantizmini
hazrlyordu.
Fransz aydnlanmas, dnrlerin birbirleriyle yakn iliki
ler kurduklar ve yemekli toplantlarda sk ve dzenli olarak bira
raya gelerek tarttklar bir ortamda gelimitir. Bu toplantlar ya
nsra birletirici bir baka olgu, Diderot ynetimindeki Ansiklope
di'nin yaymlanmas olmutur. Baron d'Holbach'n "Salon"undan
geenler yalnzca haftada iki kez toplanan o dnemin hemen btn
Fransz dnderi deil, ayn zamanda Hume, Gibbon, Walpole,
Priestley, Adam Smith, Benjamin Franklin gibi Anglo-Saksonlar
dr. Fransz dnrlerinin etkisi altnda kaldklar deneyeilik ala
nnda yaptklar, Locke' un dizgesindeki retilerin kimini geliti
rerek, temel ilkeleri asndan daha yaln ve daha tutarl aklama
lar elde etmeye almaktr. Bu abalarn Locke'ca giderilememi
sorunlar ne lde giderdii kukuludur. Kesin olan, bu dorultu
daki hibir almann, Hume ' unkindeki zgnlk, tutarllk ve
kapsama eriememi olmasdr.
Deneycilii Fransa'ya tayan, ngiltere'yi gezip oradaki ku
rumlara hayran kalm olan Voltaire 'dir ( 1 694- l 778). Ancak, Ay
dnlanm a ' n n temel dncelerini veren Locke ' u n Deneme'si
1700'de Franszca'ya evrilmi, Newton'un bayapt Principia ise
zaten Latince yazlmt. Bu yaptlardaki dncelerin yaylna
ivme kazandran, Voltaire 'in l 728 ' de kan ngilizler zerine
Mektuplar adl yapt ile l 734'te yaymlad Felsefe Mektupla
r ' dr. S on b y k usu lar o lan Malebranche ve Leibniz ' i n
l 720'den nce ldkleri anmsanrsa, Fransa'da byle bir tepki ha
reketine ortamn ne denli uygun olduu da grlebilir. Bu arada
srp giden kukuculuk ve zellikle Bayle' in, l 696'da yaymiad
Sz/k' nn Aydnlanma'y hazrlayan ortama katks vurgulan
madan geilemez.

275
Duyumculuk
Condillac ( 1 7 15- 1 780) bu etkiler altnda yetimitir ve Ro
usseau 'dan sonra belki en zgn 1 8 . yzyl Fransz filozofudur.
Hem genelde Locke ' un yntemini benimsemitir, hem de Desear
tes ve Malebranche'n zmlemeden kullandklar "us", "yarg"
ve "usavurma" gibi anlksal yeti kavramlarnn aklanmas gerek
tiini hissetmitir. Condillac Locke'a, btn bilginin deneyden gel
dii savnda katlr, ancak deneyin hangi kaynaklar kapsad ko
nusunda ona kar kar. Ona gre, iduyum deneyden saylarak,
usulua kaylmakta, bu yaklama dn verilmektedir. Locke'da,
Descartes gibi kimi anlak yetilerini varsayar. Oysa bellek, imge
lem, usavurma gibi iievlerin "yetiler" olarak grlmesi de deney
eilikle tutarl saylamaz. Dolaysyla, Condillac deneyin kaynan
d duyum ya da algyla snrlamak yolunu tutar. Ona gre, deney
saylabilecek her ey bir duyu organndan gelmelidir. Ancak br
yandan Condillac'n, btn bilginin deneyden geldiine inann
dan dolay, "iduyum" ve "anlak yetileri" denilenleri d duyum
verileriyle aklayabilmesi gerekmektedir. te bu, Condillac ' n
balca felsefi amac ve program olmutur. Btn bilgiyi ve anlk
sal yetileri dduyuma zmleme program ve bunun olanakl ol
duu sav "duyumculuk" (sensualism) adyla anlr.
Programn gerekletirmek iin Condillac duyumlar bt
myle denetlenebilen insana benzer (o, bir mermer yontu rneini
kullanr) varsaymsal bir varlk dnr. Bu varla deiik duyu
organlarndan tek tek deneyler edindirerek, anlak yetileri ve i du
yum ieriklerinin d duyum verileriyle nasl kurulabileceini ara
trr. Condillac 'n yakn arkada olan Diderot ( 1 7 1 3 - 1 7 84) yine
deneyci bir temelden yola karak zdeki sonulara varr. Diderot
1 749'da yazd Krler zerine Mektup'ta Condillac 'n duyumcu
zmlemesinin, Berkeley'deki gibi bir znel idealizme ok yak
latn ileri srmtr. Condillac 'n hibir aamada zdekilii

276
benimsememi olduu kesindir. Ancak o, deneyeilikle idealizme
gitmeyi de amalamam, kendi grn bu tutumun aka dn
da saymtr. Bir baka deyile, Condillac tpk Locke gibi ikicidir
ve ne anl zdee, ne de zdei anla indirgemez. Diderot' nun
eletirisi karsnda, kendi felsefi konumunu temellendirmek iin,
ayn duyumcu temelden kalkp duyusal verilerle zneden bamsz
bir d dnya olduunu kantlamaya almtr. Ayn sorunun br
ikici ve tasarmc gerekiler olan Descartes ve Locke' a ne byk
glkler kard iyi bilinir. Condillac da, kendinden nceki bu
iki byk filozofun ancak varsaymlarla yantladklar gl ye
ni bir varsaymla zmeye alr: Duyumlarla tandmz nesne
lerin bizim dmzda bulunduklar duyumlarmza neden olduklar
dncelerinin kkenini duyum iinde bulabilirsek, bu yolla bu
dncenin kendisinin tantlanm olacan, yani byle bir d
dnya bulunup duyumlarmza neden olduunun ortaya karlm
olacan dnmtr. Duyumlarla ilgili bir olguyu tantlamann,
duyurnun dndaki bir gereklii tantlamak olaca varsaymyla
Condillac kukuculuu hi gznne almam gibidir. Bu bir yana,
kitabn yazd zamanlar Berkeley' in iinde bu tr yanlgl bek
lentileri rten zengin uslamlamal yaptlar krk yldan uzun bir
sredir basl bulunmaktayd. Peki Condillac dmzda bizden ba
msz varlklar bulunduu inancmzn kkeninin duyumda oldu
unu nasl gsterir? O, bunu dokunum duyusundan yola karak
baarmaya almtr. Yalnzca dokunum duyusuna sahip olan bir
varln elini gsne dedirdii dnlsn: Biri parmak ucunda,
br de gsnde olmak zere ayn anda iki diren ya da katlk
duyusuyla karlam olacaktr. Bu ayn anda duyulan iki ayr "d
arda brakma" duyumu, varln kendi gvdesinden baka bir
nesneye deiinde edindii tek "darda brakma" duyumuyla kar
latrldnda, "dlk" dediimiz kavram oluturulabilmektedir,
Condillac' a gre.

277
Locke deneyciliini Condillac 'n tam tersi ynde gelitir
meye alan dnr Maine de Biran' dr ( 1 766- 824) Condillac
.

ldnde henz on drt yanda olan bu dnr balangta


hem deneyeiliin kurucusuna hem de duyumculuun kurucusuna
hayrand. Sonralar Locke'ta da Condillac'ta da yetersizlikler bu
lan Maine de B iran, d quyuma verilen neme kar kmtr. Ona
gre bilginin en nemli kayna i deneydir. D deneyin edilgen,
i deneyin etkin olduunu savunmu, yinelenen d deneyin yekne
saklk yaratarak etkisini yitirdiini, oysa yinelenen ideneyin bece
rileri glendirdiini ne srmtr. Maine de Biran rnek olarak
sregiden sesler ya da kokular, belirli dnsel ilemlerin iten yi
nelenmesi olgusuyla karlatrr. ncekiler bir sre sonra duyul
maz olurken, yinelenen dncelerin pekinletiini gzlemler. Bu
na dayanarak, renmenin temelini i duyumda saptar.

Helvetius ve nsan Yetenekleri


Helvetius (I 7 I 5- 77 1 ) Condillac 'n ada ve hem o dne
min br dnderi gibi Locke ' un izleyicisi, hem de Condillac'n
gelitirdii duyumculuu savunanlardandr. Ona gre de, hem an
lkla hem de ahiakla ilgili herey temelde d duyuma dayanr. An
cak Helvetius duyumculuu Condillac gibi bilgi kuramn temel
lendirrnek amacyla kullanmaz. Onun iin duyumculuk anlk ve
ahlak kuramnn k noktasdr. Helvetius'un grleri asndan,
btn bilgi ierii nasl duyumdan geliyorsa, tm duygulanmlarn
ve tutkulann kayna da yine duyumsal geler olan haz ve acdr.
Tutkular insan eyleminin kaynadr.
Locke, deneyeiliin gerei olarak, doutan dnceler sa
yidsmt. Ona gre anlk, douta bir beyaz kada benzer.
',ilgi ve anlktaki tm birikim, sonradan deneyle olur. Loc
"doutan birikim eitlii" ilkesini Helvetius yetenekler
'1lar ve gelitirir. Ona gre douta, insanlar yete-

278
nekleri asndan tam bir eitlik iindedir. Her insan douta e ye
tenekli bir anlk tar. Bunu deitirecek hibir kaltsal etmen yok
tur. nsanlar arasnda gzlemlenen yetenek aynikiar btnyle
d evre ve eitimden kaynaklanr. Deiik birikimleri olan kiile
rin yetenekleri de, buna bal olarak, deiik ynlerde geliir. Be
ceriler yatkmlklar, erdenler, hep duyumsal birikim, yani eitim
sonucodur. Tutku, eitim ve birHdmde, do!ay::y!:! d! yeneklerin
gelitirilmesinde nemli bir yer tutar. Yaplmas gereken, yetenekli
kiiler ei rnek iin, insanlara tutku alamak, bu gdc gc
kazandrmaktr. Helvei!li bu dncelerden trettii ahlak kura
myla Bentham ve Mill'deki yararCi!: hazrlamtr. nsann dav
rann ynlendiren haz ve acdr. stelik bu eillmier bencidir de.
Ancak bu bencil duyumsallk, toplum baiarn iinde bakalannn
haz ve kan iin abalamay da gerektirebilir. Erdem, bencilikten
trer; onun toplumsallatnlm biimidir. Eitim, erdemleri sapta
yarak bireyin benciliini genel yarar ve kariara gre dzenler.
Ahlak, benciliin toplum balamnda genel yarara ynelik olarak
dnmesidir. Toplum erdemli kiiyi dllendirip ona saygl dav
randka, genel yarar iin almak, kendi znel hazz iin al
maktan baka bir ey olmaz.

armclk
Deneycilik, Fransz dncesi balamnda yalnzca bu yn
lerde gelitirilmemitir. Bu yaklamdan kaynaklanan I 8. yzyln
nemli bir dnce hareketi, zdekiliktir. Ancak zdekiliin tar
tmasna balamadan nce ngiliz deneyciliinin 1 8 . yzylda
kendi bnyesi iinde rettii bir psikoloji kuramma deineceiz.
"armclk" ya da "Ballamc armclk" adyla anlan
bu kuram, deneyciliin, anln yetileri ve ilevlerini usulua d
meden aklamak gereksinimini karlad bir psikolojidir. K
kenleri Locke'de olan anmclk, bir anlamda Condillac ' n an-

279
lk felsefesinde de gelitirilmektedir. Ancak bu kuramn gerek ku
rucular Hume ve Hartley'dir ( 1 705- 1 757). 1 9 . yzyln byk de
neycisi J.S. Mill ise onlardan ald bu retiyle btn kuramn te
mellendirir. Hartley, nceleri Tanrbilim okuyan ve sonra rahiplik
iin gerekli dereceleri almaktan vazgeerek tbba merak saran bir
dnrdr. Beyin ve sinir anatomisi alannda zellemi, bir aka
demik derece almamasna karn hekim olarak almtr. Hu
me'un zellikle nedensellik kavramn zmlerken ortaya att
armc temalar ieren nl yapt nsan Doasnn Bir incele
m esi l 739'da yaymlanmt. Hartley 'in ok benzer grleri geli
tirip bir armc psikoloji kuram durumuna getirdii yapt ise
on yl sonra kmtr. Bu nedenle, Hume ' u annamasna karn,
ondan etkilenmedii sylenemez. Hartley'in gerek katks, Loc
ke'ta ilk filizlerini, Hume'de ise ak bir dile getiriini bulan ar
mcl gelitirmek ve Hume'cu kukuculuktan arndrmak y
nnde olmutur.
Hartley, ann bilgi dzeyine dayanan bir mekanst sinir
fizyolojisi kuram ortaya atar. Bu kurama gre alg yle gerek
lemektedir: D dnyadaki nesneler duyu organlar zerinde etki
yaparlar. Bu, duyu organlarn beyne balayan sinirleri uyarr.
Uyar, organlardan beyne, mekanik yasalara gre tanr. Hartley,
bu mekanik ilikiyi somut bir rnee dkebi tmek iin sinirlerde
andran ok ince bir sv bulunduunu varsaymtr. Uyary
organlardan beyne tayan, bu svnn titreimidir. Titreimler bey
ne ulanca, oradaki belirli bir blgede yapt etkiyle duyum ya da
deney denilen olay oluturur. Benzer duyumlarn, benzer titreim
lerle beyin zerinde sk sk etkili olmas, beyinde bu duyumlarn
"tipleri" ya da "imgeleri" gibi kalntlar brakr. Bu kalntlar yaln
idelerdir. Yaln idelerin ve dolaysyla her trl anlksal ieriin
kkenini duyuma balamakla Hartley deneycilii temeliendiren bir
fizyoloji ne srm olur. Yine ayn fizyolojiye dayandrd ar-

280
mc psikoloji ise yle bir yap tar: Kimi duyumlar tutarl ola
rak birarada alglarz. Dolaysyla kimi yaln ideler de srekli ola
rak beraberce oluurlar. Bunun sonucunda bu ideler yle bir ba
lant iine girerler ki, birlikte alglanan idelerden yalnzca birini al
glasak bile, anlkta br duyumlarn ideleri de uyanr ve bilince
getirilirler. Duyumlarn, idelerin bu ilikisine "artrma" denir.
Bu, ayn zamanda oluan veya birbirini izleyen iki ide arasndaki
ballamdr. artrma, bileik ideterin oluumunun temel ilke
sidir. Hume nedensel ilikiyi aklarken, birlikte izlenen iki olay
dan birinin alglanmas zerine, alkanlk yznden brk olayn
ortaya kmasnn da beklendiini ne srdnde, Hartley 'in bu
dncelerinin ana izgilerini veriyordu. Hartley arm btn
anlk olayiarna yayar. Bunu anln ilev ve yetilerinin temelinde
ki iliki olarak saptar. Ona gre btn anlksal olaylarn ortaya
k ve birbirini izleyii armla temellenir. Bilgi idelerin sk bir
balantsndan baka bir ey deildir. Locke, bilgiyi ideterin uyum
ya da uyumsuzluunun kavranmas olarak tanmlamt. Hartley bu
ilkeyi armclk iinde daha da keskinletirir. Bilmek, idelerin
art arda gelilerini aratrmak, bu sralantaki geici ilikileri ata
rak kalc ilikileri saptamaktr. armclk, Mill ' in bilgibilimi
zerinde derin bir etki yapmas yansra, 1 8 . ve 1 9. yzyln eitli
anlk ve ahlak kuramiarna da k noktas olll'lutur.

zdekilik
kicilik, anlksal ve zdeksel olmak zere, iki tr varlk bu
lunduunu ne srer. Bu kuramn bal ca sorununun, ayrd var
lk trleri arasndaki ilikiyi. onaylanabilir ltlerle saptamak 61-
duuna daha nce deinmitik. te yandan, idealizm, varln yal
nzca anlksal olduunu savunan teki bir tutm olarak, fiziksel ni
telikleriyle duyurnladmz doay anl;a indirgemek sorunu ile
kar karyadr. zdekiliin sornu ise, idealizminkinin tam tersi

28 1
ynde, aynsdr: Btn varln zdeksel olduunu ne srn
'
den tr, anlksal denilen tm olgunun zdee nasl indirgenece
ini gsterebilmek zorundadr. lk a zdekiliinde tin ya da an
lk, ok ince atomlardan oluan bir varlk olarak dnlmekteydi.
M ...r...." r,.;; n7rlf'Jr,.. ; ; ai nriP ; ., .. l-J,.. ._... .. h;rlikte ' tin ' beyinde
"J" ..b _ _ _ _:...)'.a.a.a-- ..., .., &&VUU\l'3 lG
.LW.&VU""I l l U.l

meydana gelen bir devinim olarak yorumlanmaya oii!a. John


Toland ( 1 670- 1 72 1 ) bu zdekilii dn vermez bir biimde savu
nur. Devinimin zdee dardan gelmediini, zdei zorunlu bir
nitelii olarak zdekle birlikte varolduunu temellendirmeye al
r. zdekilik 1 8. yzylda Fransa'da, 1 9. yzylda ise Alman
ya'da yaylm ve etkili olmutur. Ancak pek ok dnrde z
dekilik tam bir tutarllkla savunulmaz. ou kez zdein en yay
gn varlk biimi olduu sav yansra etkinlik tamayan ve snrl
bir alan kapsayan zdekten bamsz bir anlksal varlk da onayla
nr. Bu son tutum, artk zdekilik deil, zdee belirli bir nem
balayan glgeolguculuk, yani bir tr ikiciliktir. Glgeolguculua
gre anlk ya da tin, beynin ilevi sonucunda doan bir yanklan
ma, bir glgeolgudur. Anlkta olup biten her eyin nedeni, beyin
deki fiziksel nitelikli olaylardr. te yandan, anlk edilgindir ve
hibir beyinsel ya da gvdesel olaya neden olamaz. zdekilikle
glgeolguc;uluk arasnda gidip gelen bu bir lde belirsiz tutum
Hobbes 'da da gzlemlenir. Hobbes anlktan sz ederken bunu be
yi:: i!!deki bir devim olarak dnr. Ancak anlksal olaylar, ya
ni bilin durumlarn, deney i.:rik!eri ve anlksal ilemleri, devi
nim ilinekleri, brakl! kimi grntler, etkiler olarak yorumlar.
Bunlar, ne beyinle ne de onda oluan devinimle zdetir. Bunlar
"devim gibi olmayan" ve beyinden ayr bir varlk trdr. Hob
bes 'daki bu u at_zlk, bir lde 1 8. yzyl zde.kiliine yansd
gibi, daha ok 1 9. y zyl Alman zdekiliinde gr![ir. 1 8 .
yzylda Hartley zdekiligi.r tam snrnda duran bir glgeolgucu
dur. Kendisine byk hayranlk bt:'5lemi olan Priestley zdekilik-

282
te ok daha tutarl olmutur. Diderot ( 1 7 1 3 - 1 7 84) ve Cabanis
( 1 757 - 1 808) an l beynin ilevi olarak yorumlarlar. La Mettrie
( 1 709- 1 75 1 ) ve Baran d'Holbach ( 1 723- 1 789) yine dn verme
yen zdekiler arasndadr. Bu Fransz filozoflan, yaam!an sre
since, grleri dolaysyla byk tepki grm, bask altnda bra
klm ve kimi zaman lkelerinden kamak gereiyle karlam
lardr.
La Mettrie askeri doktor olarak parlak bir karlyer srdr
mekteyken 1 745 'te Tinin Doal Tarihi ve 1 747 ' de Bir Makine
Olarak nsan balkl kitaplarnda zdekilii savununca, nce
Hollanda'ya, oradan da Berlin'e kamak zorunda kald. Orada B
yk Frederick' in himayesi altna girdi. La Mettrie hazlan ne alan
yaam felsefesine uygun bir yaant srdrd. 175 1 'de henz 4 1
yanda birden lnce, dmanlan onun fazla yemekten atlad
sylentisini kararak bu olay smrdler; bylece zdekilii k
tlemeye altlar.
Descartes, hayvanlarda tin ya da anlk bulunmadn ileri
srmtr. ii4 5C!" hayvanlar karmak makinalardan baka bir
ey deildir. La Mettrie ise bunu onayiad.ik sonra, ayn deer
lendirmenin insan iin de geerli olduunu, insan ile hayviil ra
snda niteliksel deil ancak niceliksel bir aynm szkonusu olabile
ceini ne srer. Ona gre, insanda Mr de tfn olduunu ne srmek
iin geerli bir neden bulunamaz. Onda beyin daha byk oldu
undan yetenekler daha gl, igdler ise daha zayftr. insanda
duygu olduu gibi, hayvanda da duygu vardr; ancak daha zayftr.
Tpk Diderot ve Holbach gibi La Mettrie de deneycidir: Deneysel
bir temelden, gvenilir gzlemden yola klrsa geerli sonularn
zdeki olmas gerektiini vurgular. Tinsel olduu ne srlen b
tn olaylarn, gvdenin durumlarndan etkilenip ondan kaynaklan
dklar gsterilebilir. Sonuta La Mettrie, arada bir tinsel olaylarn
gvdesel olaylarn sonucu olduunu ne srerse de, bilimsel bir hi-

283
potez olarak belirgin bir biimde tinsel olaylar merkezi sinir siste
minde meydana gelen fiziksel olaylarla zdeletirir. O Modern
a'da tanrtanmazl aka savunan ilk dnrlerden biri ol
mutur.
Diderot da, Tanr ' ya balanan pekok insan yetisinin ger
ekte byle bir varsaym gerektirmediini gstermeye alr. r
nein ona gre doru ve yanl dncesi, anlak deerleri, duyum
lardan kaynaklanr. Canllar Tanr ' nn yaratt savna kar kar
ken, yaamn srdrmekten aciz kalan hantal yaratklar Tanr ' nn
neden yarattnn aklamasnn verilemeyeceini vurgu lar. leri
srd evrimci dncesiyle Lamarck'a ve Darwin'e esin kayna
olmutur. Bir Tanr ya da yaratan kavramyla hibir yeni bilgi ya
da aklama salanamadn dnr. Diderot' nun deneyci lii
yalnzca bilginin kayna konusunda kuramsal bir felsefi tutum
olarak kalmaz. O, ileri srd pekok sav deneyim ve gzlemle
temellendirmeye alm, deneycilii eyleme uygulamtr. Duyu
larla tannan evrenin Descartes'n aklad gibi mekanik yasalara
gre ileyen byk bir zdeksel rlizge oldu un dqnc Diderot,
istenci zgrl sav n anlamsz bulur. Tpk Hartley gibi o da,

mekani zmi benimseyerek sk bir belirlenimcilie ynelir: Her ola


yn bir nedeni olduu gibi her eylem de bir fiziksel nedene bal
dr, der.
Diderot yeni ve ilerici grleri yaymak iin durmak bilme
den alm olan, Fransz aydnlanmasnn odandaki kiidir. Di
derot ' nun uzun sre ektii yoksullua karlk, bu konularda daha
ansl olan arkada Holbach, Ansiklopedi evresinin btn d
nrlerine yllar boyunca haftada iki kez ziyafet vermi, bylece on
larn aralarnda dzenli olarak tartmaianna ve dnce al veri
lerini canl tutmalarna olanak salamtr. lk balarda dine ve din
ile ibirlii yapt yerlerde devlete kar yazd kitaplarn baka
adlar altnda Amsterdam 'da bastrp Fransa' ya sokturm utur.

284
1770'li yllarda ise zdeki ve tanntanmaz felsefsini dizgeleti
rerek yaymaya balamtr. nl yapt Doann Dizgesi, deneyci
lik, belirlenirncilik ve zdekiliin bir kesime noktasdr. Deneyle
tandmz doada zdek ve devimden baka bir ey yoktur. De
vim ise doann btnnde, durmak bilmeyen neden-sonu iliki
leri sergiler. Doann bir paras olarak insan da zdekseldir. Tin
denilenin kendi bana varl yoktur. Doa 'da ne rastlant ne de
dzensizlik szkonusudur. Her olay amaz bir biimde neden-so
nu zincirleri zerindeki yerini alr. Bu geliimi deitirmek ve n
lemek olanakszdr. Her olayn bir nedeni olmas tesinde bu nede
nin belirli bir neden olmas zorunludur. nsan da bu yasalara uydu
undan zgr isten ya da eylemin zgrl gibi kavramlar an
lamszdr. nsann her eylemi kaltsal, evresel ve eitsel koullar
ca belirlenmitir. Holbach ' nki sradan bir belirlenirncilik deil
yazgcln snrlarn zorlayan bir zorunlukuluktur, Ancak, yaz
gcla dnse de doa st ya da Tanrsal boyutu olmayan bir
zoru nlukuluktur, Holbach' nki. O, insandaki pek ok ktln
kaynan Tanr inancna balar: Ona gre, ilkellik, banazlk, za
yflk ve gerikafallk ile iiedir.Doay anlamayan Tanr kavra
mna bavurmu ve bu kavram adna yaplmadk ahlakszlk ve iki
yzllk braklmamtr.
Holbach da, br zdekiler gibi tepki ile karlanm, d
nceleri dinsel ve siyasal evrelerde byk fke ve hatta korku
yaratmtr. Voltaire gibi ada kimi dnrler de onu ar bula
rak eletirmilerdir.

sko Okulu
Deneyeiliin 1 8 . yzyldaki etkileri, yalnzca bu yaklam
benimseyerek onu belirli ynlerde gelitirmek biimini almaz. r
nein, sko Saduyu Okulu gibi tutumlar, Hume' a, kendi vatan
iinden kan bir tepki akm oluturmutur. Saduyu Okulu, de-

285
neyeiliin olumsuz sonularna tepkidir. nk Hume ile ulalan
sonulara gre insann varl ve bilginin gvenilirliklerini yitir
mi, doruluklar bir kuku perdesiyle rtlmt. D dnyann
varl, bilginin olanakll, tz, nedensellik, tin, Tanr' nn varl
gibi temel ilkelerin tantlanamayacan ne srmek bir anlamda
felsefenin ilevine son vermekti. Thomas Reid ( 1 7 10- 1 796), Du
gald Stewart ( 1 753- 1 828) ve Thomas Brown ( l 778- 1 820) 'un ba
lca nemli dnrlerini oluturduu saduyu okulu, Reid'in n
derliinde, Hume'un kknden sarst bu ilkeleri, yeni bir doru
luk lt kullanarak yeniden temellendirmeye alr. Reid'e gre
insanda duyurnun gereklemesiyle birlikte, bu duyurnun bir ger
ek nesnenin duyumu olduu kesin inanc da oluur. Her trl ta
ntlama, kendileri tantlanmaz olan bu temel ilkelerden tretilir.
Gzlerole kavranan temel ilkeler, olumsal dorularn ve zorunlu
dorularn temel ilkeleri olmak zere ikiye ayrlr. Mantk ve mate
matiin belirtileri zorunlu temel ilkelerken, bilincinde olduumuz
her eyin var olduu ilkesi ise, olumsal bilginin temel ilkesidir.
Tm bu tantlanmaz ilkelerin doruluk lt saduyudur. Doru
luk ltnn kendi geerlii de saduyuya uygunlukla saptanr.
Eer olumsal dorularn temel ilkesine gre bilincinde olduum
herey gerekse, d dnya, ben, anlk, tz ve nedensellik, hepsi
bamsz bir varlk tayor demektir.

Ussalhk amm Sonular


Bir ussallk a olarak Modern Dnce'nin kendi kendine
son vermesinin bir nedeni de insan anl konusunda sylenebile
cek hereyi syleyebilmi olduu izlenimini yaratndandr. Ger
ekten de, 1 500'l yllarn sonunda yeermeye balayan ussal ve
znel yaklam biiminin belilerinden knca, tutulabilecek her
iki almak yolda da tutarll tam olarak salayan, olgun ve kap
saml dnce dizgelerine ulalmt. Dnce serveni iin imdi

286
gereken, belitleri deitirmek, Rousseau 'nun mjdeledii gibi, us
sallktan bir lde vazgemekti. Hume nasl ussal dncenin de
neyci yolunda ilerlendiinde ulalacak son nokta gibi duruyorsa,
ayn anlamda Kant da ( 724- 804) ussal dncenin usu yolun
dan ilerlendiinde gelinebilecek son noktadr. Bugn bile her bilgi
kuramnn bu dnrlerden ya birini ya da brn en az bir l
de temel almas bundandr. in daha da ilgin yn, kimi kk
tenci gr ayrlklar bir yana braklrsa, Hume ve Kant kuramla
rnn byk benzerlikler tamalardr.
Aydnlanma'nn Almanya'ya ulap orada yaylmas ngilte
re 'de balad adan yaklak bir yzyl sonra gereklemitir.
8. yzyln banda bu lkedeki felsefi etkinlik, btn yaptlarn
Franszca ve Latince yazm olan Leibniz'in dncesini Alman
ca'da yaymak ynndedir. Wolf ( 1 679- 754) hem Leibniz' in fel
sefesini dizgesel bir biimde Almanca'da dile getirmi, hem de bu
felsefeyi skoya 'dakine benzer bir tr saduyu yaklarnma uyar
lamaya aba gstermitir. Bunun sonucu, o dnem Almanyas'nda
kurgucu usu grlerle birarada, hatta semeci biimde, deneyci
grlerin de benimsenmesi olmutur. Gerekte, tpk Fransa'da
olduu gibi, burada da, Locke, Newton ve Hume' un yaptlar ta
nnmaya ve yaylmaya balamt; bunlar kurgucu ve usu gelenei
sarsyordu.
Kant' n yaam bu deiimierin ortasnda yeralmtr. O, ya
am boyunca doup byd kentten ayrlmam ve d dnsel
etkileri yerlerinde edinmek yerine, onlarn gelip kendisini bulmas
n beklemitir. Modern a dnrlerinin pek ou iin allm
n dnda edilgin olan bu tutum, Kant' n yarat ve dizgeletirme
gcnde yle bir sonu dourmutur ki, bunu da allagelmi diye
nitelemeye olanak yoktur. Kant' n yaptn olaand yapan onun
olaand etkisidir. Yoksa, pek ok byk dnrde de olduu
gibi, onun dizgeletirdii dncelerin ounluu, daha nce ba-

287
kalarnca ortaya atlmt. Kant, 35 yana gelene dein, Leibniz
Wolff felsefesini izlemitir. Bu dnemde okuduu Hume 'un kendi
sini "dogmac uykulardan uyandrdn" yazar. On yllk bir sre
ngiliz deneyciliini incelemi, bu yaklamdan derin bir biimde
etkilenmitir. Kant kendi zgn felsefesini 45 yandan sonra ge
litirmeye balamtr. Gelitike gelien ve yeni ufuklar, ayrntlar
yaratan bu dncelerin baslmas srekli ertelenrnek gereinde
kalyordu. Sonunda kimi eksik yanlar gze alarak, 78 ' de Sal
Usun Eletirisi adl bayaptn yaymlad. Buradaki dnceler,
tpk Descartes 'nkilerin kendi anda yapt etki gibi, Kant ' iz
leyen 00- 1 50 yl boyunca felsefe dizgelerinin byk ounluu
iin k nokas olmutur.
D dnyann bilinemeyecei grn Hume'dan alp be
nimseyen Kant 'a gre, de kendinde nesne bilinemez. nsan anl
nn bilebildii, "duyumlad-gibi-nesne"dir. Bir baka deyile bil
gi duyumlada snrldr. Kant, duyumlarn dnyasn grngler
(phaenomena) olarak adlandrm, d dnya iin de numenler (no
umena) terimini kullanmtr. Grng-numen ayrm, ana izgiler
de Descartes 'tan m iras kalan anlk-fiziksel d nya ayr m dr.
nemli bir deiiklik, numenlere ne fiziksel ne de baka bir niteli
n yklenmemesidir. nk bunlar bilinemez. Kant'n deneycileri
izledii ikinci bir sav daha vardr: Ona gre de bilgi deneyle ba
lar. Deneycilii temeliendiren bu sav benimsemekle, Kan'n da
bu gre katld ya da deneycilii zroleyen bir bireime ula
tn ileri srmek biraz gtr. zellikle Leibniz 'in doutan bil
giler zerine ortaya att dncelerden sonra, bilginin nsellii
(a primi oluu), zaman asndan deney ncesi olmaktan ok, do
rulanabilir/ik asndan deneyi gerektirrnek ya da gerektirmemeye
balanmtr. Buna gre, dou aamasna geri dnlp, o zaman
anln gerekten bir tabula rasa olup olmad saptanamayacan
dan, bir savn deneysellii de, onun doruluunun saplanmasnn

288
deneye baml olup olmad ile anlalacaktr. Bu lt asndan
Kant 'n deneyci olmakla pek bir ilgisi yoktur. nk, bilginin de
neyle baladn ne snnekle birlikte, tmyle deneysel temelle
re oturan hibir bilgi olamayacan da ekler: Hibir bilgi btny
le deneysel verilerle temellendirilemez, dorulanamaz. Kant'a g
re bilginin ancak ierii deneyseldir. Bilginin szkonusu olabilme
si iin, anln ya da usun, bu ierie bilimsel bir katk yapmas zo
runludur. Bu katk yaplmadan alg szkonusu olamaz, duyumlarda
kalnr.

Duyum ve Alg Ayrm


Bu son ayrm, Kant' n bilgi felsefesi alannda yapt etkile
rin en nemlilerinden biri saylabilir. Bu, Leibniz'in anl algda
etkin bir ilke olarak deerlendiriinin, kuramsal bir aklamasdr.
Deneyci felsefe, tpk Descartes gibi, anl algda edilgin olarak
ybrumlar. Bu dndere gre alg, d etkilerin anlkta belirli ie
rik ve biimlerde izler brakmasdr. Kant, sonuta edinilen bu be
lirli ierik ve biimlerdeki alglann oluturulmasnda anln etkin
bir grev sttendiini dnmtr. Ona gre, algnn ierii de
neyden gelirken, biimi anika verilir. Duyum ve alg ayrm da
ite bu sav temellendirir. Kant'a gre duyum, algnn ve bilginin
ilk girdisini, ieriini ve dolaysyla da zorunlu koulunu oluturur:
Duyum olmadan ne alg, ne de bilgi szkonusudur. Ancak salt du
yum bilgi deildir. nk bilgi alglardan oluur ve bilgi olabil
mek iin duyurnun algya dntrlmesi gereklidir. Gereken, du
yum zerinde birtakm yapsal, biimsel dzenlemelerdir. Alglar,
nesne grngleridir. Duyumlarda ise nesnelere karlk olan bir
ey yoktur: Bunlar karmak bir nitelik izlenimleri akdr. Anln
etkin ilevi, Kant'a gre, ite bu karmakark duyum akndan
nesne grngleri elde etmek ynnde bir dzen kunnaktr. B ir
baka deyile, anlk ve us, algnn ieriini biimlendiren bir grev

289
yapar. Duyum ve alg ayrmnn, Hume'un izienim ve ide (kavram)
ayrmn karlamak yansra, bundan ok daha etkili ve kapsaml
olduu ak olsa gerek.
Anlk, kendisine dndan gelen karnak duyum akna ne
gibi bir dzen uygular ve bu dzenin kendi kkeni nedir? Anlk,
duyum girdilerine, hereyden nce Kant'n "gr biimleri" dedii
uzay ve zaman kalplarn uygular. Duyumlar uzay ve zaman iin
de olmayabilir, ancak bir nesnenin dncesini bu iki gr bii
minden hibir koulda soyutlamak olana yoktur. B una benzer
olarak, her nesne algsnn belirli bir nicelik, iliki, tz olmak vb.
temel ve ondan ayrlmaz zellikleri olacaktr. Kant'a gre, bunlar
da, anln duyuma uygulad kavramsal kalplardr. Bu trden on
iki ulam ayrtrr. Onun alg kuramnn temel sav, anln tuyuma
gr biimleri ve ulam kalplarn uygulad ve duyurnun bu uy
gulamayla algya dntdr. Kant, Leibnizci eilimlerin gd
snde, bu kalplarn doutan, usun znde bulunduunu ne s
rer. Ona gre, algya kazandrlan biimin kkeni d dnya deil
dir. Us, duyumu "kalba sokarken" d dnyada bulunan kavrana
bilir kimi yaplar uygulamak yerine, btnyle kendi doasnda
bulunan verileri kullanmaktr. Bu da d dnyann bilinemez oldu
u savyla btnyle tutarldr. Sonuta Kant, algnn ieriini de
neysel olarak deerlendirirken biimini "doutanlk sav" ere
vesine oturtmu olur. Uzay, zaman ve on iki ulam da nesnel deil,
genel anlamda insan anlna zgdr.

Sentetik a priori
Gr biimleri ve ulamlarn alg nitelii tayan her anlk
ieriinin ayrlmaz nitelikleri olduu belirtilmiti. Bunu rneklen
direrek aklamaya alalm: Gz ve beyin yapmz yle olmu ol
sun ki, btn insanlar bir yandan renk kr, te yandan da "sivrilik
kkr" olsun. Alg dzenei btn krk izgi ve alar yumt,at;p

290
erilere dntrrken, renkleri de siyah-beyaza indirgiyor olsun.
nsanln byle bir anlksal yap tad dnyada, ne renk bilgisi
ne de krk izgi bilgisi szkonusu olacaktr. Anlk, ona dtan ge
len duyuma uygulad kalplarla rengi ve sivrilii yok etmektedir.
Bu nitelikleri bir szge gibi dta brakrken, rnein erilik ve si
yah-beyaz da ieri almaktadr. Kant'a gre insan anlnn gerek
yaps buna kouttur. Girdinin kimi niteliini dta brakr, kabul
ettiklerini de belirli kalplara gre biimlendirir. rnee dnecek
olursak, byle bir dnyada her eyin siyah-beyaz olduu ve btn
biimlerin yumuak kenarl olduu, bilgi asndan zorunlu anlam
da doru olacaktr. nk bu dnya insanlar iin bilinebilirlik a
sndan, siyah-beyaz veya yumuak kenarl olmayan nesneler, ola
nak ddr. Ancak, buradaki nemli bir nokta, zorunlu olan byle
bilgilerin, Hume'da "olguya ilikin" diye adlandrlan trden, yani
sentetik olmalardr. Bu doruluklar, deneyin verdii doruluklar
olmayp, anln deneyi dzenleyii zerine doruluklar olsalar bi
le, "olguya ilikin", ya da sentetiktirler. Gerek dnyada da hem
zorunlu hem de sentetik olan bilgiler, ayn koutlukla, anln alg
y dzenleyiine ilikin olanlardr. "Her olayn bir nedeni vardr",
"zaman geri evrilemez", "ki ayr nesne ayn zamanda ayn yerde
bulunamaz" gibi bilgiler byledir. Bunlar, olduklarndan baka tr
l olamazlar: Bir baka deyile, bir kez doruysalar hep doru, ya
ni zorunludurlar. Zorunlu olmalarndan tr de doruluklarn de
neye bavurmadan bilmek, saptamak olana vardr. Yani bu ner
meler nsel (a priori) nermelerdir. te yandan, Hume 'un ne sr
dnn tersine, bu nermeler a priori olmalarna karn sentetik
gibi durmaktadrlar. Kant, "analitik"i, kendi kendini yineleyen yani
yklemi znesinde bulunan biliiyi yineleyen nerme diye tanm
lar. "Sentetik" bunun kart, yani ykleminin znedeki bilii te
sinde, onu aan bir bilii verdii nermedir. Yukardaki nerneler,
Kant' a gre, analitik deildir ve ayn zamanda deneyden bamsz

29 1
olarak dorulanabilirler: Bu sentetik a priori nerme ya da bilgiler,
Kant felsefesinde usuluun dorulanmasdr. Yukanki trden
nermelerin gerekten sentetik ve a priori nitelikleri biraraya geti
rip getirmedikleri tartma konusu olmutur. Deneycilii srdren
dnrler bu nermelerin eer sentetik iseler a priori olmadklar
n, ya da a priori iseler sentetik olmadklarn gstermeye, yani
Hume'u dorulamaya almlardr.
Modern dnce iindeki bilgi felsefelerinin ortaya atlma
sndaki en nemli etmenin kukucu uslamlamalar olduu belirtil
miti. Felsefe nemli bir dnm noktas olan Kant ' n kuramnn
kukucu uslamlamalar nasl karlarlna bakalm: Kant iin artk
klasik anlamdaki kukuculuk sorun deildir. nk kukucunun
uslamlamasndaki bir d dnya olduu ve bunun alg ile ayn bi
imde deinedii varsaym atlmtr. Kant, Hume ' u izleyerek
d gerekliin bilinemez olduunu ne srer. Dolaysyla algnn
bir d nesneye gre doruluk ya da yanll artk szkonusu de
ildir. Doruluk ve yanllk imdi daha ok ularolara uygun olup
olmamak sorunudur. Ancak bu kez de zlmesi gereken, bir yan
dan d gerekliin bilinemezlii sav ile, te yandan algnn hay
ranlk verici tutarllnn aralarnda yarattklar gerilimdir. Bir ba
ka deyile Hume'un forml, Kant' klasik kukuculuktan korur
ken, onu bana bu kez de Hume 'un tutarl admlarla gittii d
dnya kukuculuunu sorun -olarak sarmaktadr: Kant'n snrlama
s gereken klasik kukuculuk deil, Hume'cu kukuculuktur.
Algnn tutarlln bir d dnyann varln varsaymadan
aklamaya alanlardan Berkeley, btn yk Tanr kavramyla
kaldrmay denemi, Hume ise algnn u ana dein tutarl olmas
nn nedenini aklayabilmek bir yana, bundan bir saniye sonra al
gnn btnyle dzensizlemesinin olanaksz olmadn vurgula
mt. te Kant'ta sentetik a priori nermelerle dilegelen anln
salt kalplar, algnn dzenini ve tutarlln bir d dnyay var-

292
saymadan aklama abasnn rnleridir. Kan 'n bilgi kuram z
dekilie btnyle kapaldr. Bu kurarn nesnel bile deildir. An
cak Kan' n znel idealizme kayd da sylenemez. Anln kalp
lar tek tek kiilerde znel deil, btn bir insanln doasna z
gdr. Bir baka deyile, anlk kalplar Kan'ta zneler arasdr.

293
KANT VE BLG SORUNU

(1 985)
ki yzyl nce bu yllarda, byk Alman filozofu lmmanu
el Kant, 1 78 1 'de yaymlad bayapt Salt Usun Eletirisi zerin
de kimi deiiklikler yapmaktayd. On yllk bir almann rn
olan bu kitab, kendisinin de nden sezinledii gibi, eletirmenler
ce yanl yorumlanm, onun bir tr znel idealizmi savunduu ile
ri srlmt. Kant, bu eletirilere yant olarak 1 7 8 3 ' te Prolego
mena 'y yaymlam, Salt Usun Eletirisi'nin 1 787 'deki ikinci bas
ksnda da kimi blmleri deitirerek, kitaba yeni bir nsz ekle
mitir.
Kant'n bu yapt ncelikle bilgi ve onun kkeni zerinedir.
Etkisi ise derin ve kalc olmutur. 1 9 . yy'da Kant felsefesini en az
bir lde temel almayan bir dnce dizgesi gstermek gtr.
Bu etki, 20. yy dncesi zerinde de, daha yumuam olmasna
karn, srmektedir. Gnmzde, Kant'n bilgi kuramndaki re
tiler, psikoloji ve biolojinin kimi dallannda gelitirilen bilimsel ku
ramlar da ynlendirmektedir. Nedir Kant 'n bilgi kuramnn ana
izgileri? Burada bunu, hem dizgesinin ayrnt ve i ileyiine gire
meden, hem de getirdii retilerden yalnzca birkan zetleye
rek yantlamak zorundayz. B u kuramda getirilen belki de en
nemli yenilik, algda anln rol ile ilgilidir. 17. ve 1 8 . yy' lar fel
sefesi, Descartes'n etkisi altnda, algda anla edilgin bir grev
ykler. Buna gre anlk duyumu, nedeni darda olan bir etkile
nim olarak elde eder. Bylece edinilen duyum, bir alg oluturacak
lde, kendiliinden dzenlidir: Nedeni olan d gerekliin d
zenini yanstr. Anln etkinlii, algnn tamamlanmasndan sonra,
alglanan tanmak, onu yeniden dzenlemek veya anmsamak gibi

294
ilemlerle szkonusu olur. Leibniz Locke ' u eletirirken anln alg
sreci iinde de daha etkin olarak yorulanmas gertiini vurgula
mt. Bundan da esinlenen Kant, algnn ilk girdileri olan duyum
larla sonuta elde edilen ierikler arasnda nemli bir ayrm izer.
Algnn sonucu olan bu ierikler nesne grngleridir (phaenome
na). Oysa ilk girdilerde nesnelere karlk olan bir ierik yoktur;
bunlar karmakark bir duyum akdr. Anln etkin ilevi, ona.
gre, bu karmakark duyumlardan nesne grnglerine doru bir
dzen kurmaktr. Bunu dzen -ki Kant buna algnn biimi (form)
der- ilk girdi ieriklerine uzay ve zaman , ve anln kimi temel
kavramlann (ulamlan) uygulamakla elde edilir. Duyumlar uzay ve
zaman iinde olmayabilir; oysa nesnelerin dncesi bu iki gr
biiminden hi bir koulda soyutlanamaz. Benzer dnceler rne
in nicelik, iliki gibi ulamlar ile ilgili olarak da geerlidir. Bir
baka deyile, duyum, kavramsal kalplar iinde yorumlanr. Bu
yorUmlama olmadan anln elde ettii alg deil, ancak kark
duyumlardr. Dolaysyla, bilgi iin zorunlu bir koul, duyurnun
anika algya dntrlmesidir.
Kant, bilginin ancak deneyle balayabilecei konusunda
Locke, Berkeley ve Hume geleneinin temel savn onaylar; ancak
anln aklanan zorunlu katks olmadan bilginin szkonusu ola
mayacan da vurgular. Kant anln duyurnlara uygulad ulam
lann nsel (a priori), yani onun doasna zg olup deneyden gel
mediini ne srmtr. Bu sav, kendisini usu filozoflar arasna
katar. te yandan o, Hume 'u izleyerek, duyumlarn kk ve nede
ni olan bir "kendinde nesneler" dnyasnn (noumena) bilinemeye
ceini, bilgi iinde kavranamayacan da onaylar. Bilinebilenlerin
snr, algya neden olan dnyay iine almaz, bilgi, "algda kurul
duu gibi dnya"nn, yani grnglerin bilgisidir. Kant' n reti
leri, onu ilk eletirenierin dnm olduklar gibi bir znel ide
alizmi ierir mi? Nedensellik, zdelik, tz, uzay ve zaman gibi,

295
bilgi iin temel kavramlar, Kant'n felsefesinde grngler dnya
snn dna zg olgulardan deil, insan anlnn uygulad ka
lplar arasndadr. Bu, onun kuramma bir znellik boyutu vermek
tedir. Ancak, bu bir idealizm deildir. idealizm, var olan her eyin
anla ve anlk ieriklerine indirgenmesini ierir; oysa Kant, anlk
dnda bir kendinde nesneler evrenini onaylamaktadr. Onaylama
d, bunun dorudan bilinemeyeceidir. Bilginin ancak insan ani
nda var olabilecei sav ise, hemen hemen tanmsal denebilecek
gte bir doruluktur. te yandan znellik, Kant'ta, nesnelii yak
latrlabilecek hemen en u noktasndadr. nk onun retisinin
ngrd anlk kalplar tek tek znelere greli braklmam, in
san anlnn genel yetileri, genel nitelikleri olerek dnlmtr.
Kant'n hesabn verdii tek bir "ben"in bilgisi deil, genel olarak
insann bilgi edinme yeteneidir. Bu adan onun ngrd an
lamdaki znellik bir "intersbjektiflik" dzeyinde, yani zneler
arasdr. Bunu ne srmek ise, bilginin doas ve snrnn en belir
gin bir niteliini ortaya kartmaktr.

296
YZYIL VE NGLZ
19.
GEREKiLiGNN DOGUU

(1985)
19. yy. Ortalarmda Bat Felsefesi
9.yy dncesini belirleyen niteliklerden belki de en ar
Ikis eitliliktir. Felsefe tarihi, bu yzylda, o aa dein hi
grmedii lde zengin, renkli bir dnce ve grler eitlilii
ne tank olmutur. Bu eitlilik belirli bir sorun ya da konunun ele
alnp birbirini izleyen filozoflarca giderek derinleen bir anlayla
incelenmesi geleneinden, bir lde ayrlndn gsterir. Ortak
noktalardan kan filozoflar bile, 9.yy 'da, kendi yollarnda gider
ler. Bir benzetme yaplacak olursa, felsefi dnce, gemi yzyl
larda olduu gibi, bir diree sarlp hep onun zerinde dal budak
salan bir sarmaa benzemek yerine, artk bir ulu aa gibi her
yne gelien, gelitike de ineelen dallar andrr. Yine bu benzet
me asndan, pek ok daln ucu kmaz sokak gibidir: s . yy'n
felsefelerinin birou, kendi dorultularnda son sz sylerler.
9.yy felsefesinin ortak k k noktalarna, ortak nitelik
lerine ve gvdeden ayrlan ilk ana daliarna ksaca bakalm: Felse
fe tarihi iinde en bykler arasnda saylan mmanuel Kant'n d
ncesi kimi kez 7. ve 8 . yzyl felsefesinin bir bireimi niteli
inde grlr. Ayn bireim, 9. yzyl felsefesinin hemen tm
iin k noktas olmutur. Dolaysyla, modern dncenin evrimi
iinde Kant' n konumu kimi gemi akmlarn kendisinde birleti
i ve bu birlemeden byk bir eitliliin doduu bir odak nok
tas grnmndedir.
nceki yzyllarda grlen akmlar lsnde trde olma
mak zerine, Kant 'n dnce temelinden gelitirilen iki felsefi

297
dorultudan sz edilebilir. Kant bir anlamda evreni ikiye ayrm
Bunlara grngeler ya da fenomenler dnyas ile nurneoler dnya
s der. Ana izgileriyle verilecek olursa, grngler dnyas algt
mzn dnyasdr: Grp, dokunup, iittiklerimiz bu dnyay olu
turur. Nurneoler dnyas ise, algyla kavrayabildiklerimizin tesin
de kalan, algdan bamsz, kendindeki nesnelerin ortamdr. te
Kant'tan sonra gelen kimi Alman filozoflan, dncelerine k
noktas olarak bu nurneoler dnyasn almlardr. Bu dnyann bil
gisi algyla olmaz, nk o, tanmsal olarak algnn tesindedir.
Burada bilginin yolu daha ok sezgi ve inantr. Bilirnce bilginin
tek yolu olarak kabul edilen algnn bu akmda arka plana itilii,
bir nceki yzylda doan ve Rousseau ile Schiller'de gelien Ro
mantizmin etkisini de yanstr. Romantizmin duygular ne alp
usalla kar kn yanslar. Kant felsefesinde yer alan nurneoler
dnyasndan kaynaklanan bu akma "Alman dealizmi" diyoruz.
Bu, dnce tarihinde Alman dilinde yaplan felsefenin kendini ilk
ortaya koyuu ve en byk etkiyi yapt dnemdir. Kant' , belirle
meye altmz adan izleyen Fichte, Schelling ve Schleiermac
her bu akmn nl adlarndandr. Bu filozoflar Almanca' nn tm
olanaklarndan yararlanarak felsefi yaklamlarnn da gtrd
kurgusal dnceyi yepyeni boyutlara ulatrrlar. Alman dealiz
mi'nin doruk noktas ise bayaptlarn Kant' nkilerden yaklak 25
yl sonra yaymlamaya balayan Hegel'dir. Etki olarak Hegel ' in
Kant'tan pek aa kald sylenemez.
Hegel idealizm ve kurgusallk ynnde alabildiine ilerler
ken, felsefesini son derece ussal bir dizge olarak gelitirmitir."Ger
ek olan ussal, ussal olan da gerektir" der. Bylece Hegel'de us
saltk yeniden n plana kmaktadr, ama onun anlad alg ya da
grngler dnyasnda bulunabilecek bir ussallk deildir. Ona gre
gerek, bir btn olarak ve tarihsel boyutu iinde ele alnmaldr.
te bu anlamdaki btn "Saltk"tr ve Saltk da tinseldir. Btn tarih,

298
bu tinin kendisini bir manta gre amas, yani onun evrimidir.
Evrim kavramnn 19. yy dncesinde nemli bir yeri var
dr. B u kavram yerine daha iyi oturtabilmek iin, nce, Kant 'tan
treyen ikinci bir felsefi doruhuyu belirlemeye almalyz. Bu
nu yapmak, Alman dealizmi'ni belirlemekten daha gtr, nk
burada ortak nitelikler daha da azalmaktadr. Yine de kapsayc bir
terim olarak "Bilimin etkisi altndaki felsefe"yi ne srebiliriz. Bu,
terimin kapsam altndaki filozoflara baktmzda, hemen hepsi
nin, evren kavram olarak Kant'taki grntler dnyasn aldklan
n gryoruz. Onlara gre dya, algladmz ve bilimsel yolla
kavradmz dnyadr. Bu adan bir ou, 1 8 . yzyl deneycili
iyle sreklilik gsterir. Ayn nedenle, felsefi yaklamlar kurgu
sal, yani speklatif, deildir.
Bu balk altnda ele aldmz btn dnrler bilime tam
birgven duymular, bilimsel gelimenin artan bir hzla sreceine
inanmlardr. Gerekten de 1 7. ve 1 8. yy ' larda bilirnce alnan yol
ok byk olmu, Descartes ve Locke gibi filozoflarn da katkla
ryla, bilimin kendi dnya gr, felsefesi biimlendirilmiti. Ko
pernik, Kepler, Galileo, Boyle, Newton ve Lavoisier gibi bilim
adamlarnn katklaryla Doa bilimleri byk baanlar gstermi,
srekli bir geliime sahne olmutur. Bu geliim ve baar, 1 9 . yy 'n
bilim etkisi altndaki felsefesine kimi beklenti ve amalar veriyor
du. nce, gelimesini ileri bir noktaya ulatran doa bilimlerinin
yntemleri rnek alnarak toplum bilimlerinin kurulabilecei ve
ayn baarnn burada da salanabileceine inanyordu. Fransz
Devrimi'nden sonraki siyasal adan alkantl dnem Avrupa'sn
da ortaya kan toplumsal sorunlar, byle bir bilimle zmeyi
amalyorrlu bu filozoflar. Bundan dolay, bu balk altndaki say
labilecek dnrlerin hemen hepsi toplum felsefesine kaym ve
bu alanda kurarnlar ortaya almlardr. Bunlarn hemen tm, yine
bilimin etkisi altnda, doay ve toplumu dinamik gerekler olarak

299
gryorlard. Ortaya attklar toplumsal kurarnlar soyut dizgeler
deil, tersine, uygulamaya dnk, toplumsal reform nerileriydi.
Bentham, Comte, Mill ve Marx gibi nemli dnrler, toplum fel
sefesini, daha iyi bir toplum yaratmak amacyla gelitirmilerdir.
Bu reformcu ama, szkonusu kuramlara, ou kez ideolojik bir
nitelik vermi, ortaya atlan grlerin kitleler zerindeki etkisi
doruluk ya da yanllklarndan daha nemli tutulmutur.
Bilimin etkisi altndaki felsefede yalnzca toplum sorunlar
ele alnmamtr. Bilgi konusunda 1 8 . yy deneycilii "Pozitivizm"
ad altnda srm, ahlakta Yararclk ortaya atlmtr. Alman de
alizmi, karsnda yine Almanya'da kksalan zdekilik'i bulmu
tur.
Evrim kavram hem bilimin etkisi altndaki felsefede, hem
de Hegel ve sonras Alman idealist felsefesinde, nem tar. Dik
katler bilimlerin ve toplumlarn gelimesine dnnce, zaman iin
de bir yetkinlie gidi, bir ilerleme gzlemlenmi ve bunun bir
aklamas verilmeye allmtr. rnein Comte, dnce biim
lerindeki gelimeyle toplum biimleri arasnda koutluklar sapta
m, Marx ise Hegel'in diyalektik evrim mantn topluma uygu
lamtr. Evrimi felsefesine balca konu yapan dnr ise Spen
cer'dr. Spencer 'n dncesi bir bilim adam olan Darwin'e esin
kayna olmu ve bylece canl trlerinin evrim yoluyla ortak bir
kkenden geldikleri kuram ortaya atlmtr. Bu kurarn dinsel ev
relerin tepkisiyle karlanca, 1 9. yy'n ikinci yars, dinle elele
veren idealizm ile Darwincilik' i savunan zdekilik arasndaki sa
vaa tank olmutur.

Yzyl Blmnde ngiliz Dncesi


19. yy'n sonlarna gelindiinde, ngiliz dncesi eitli et
kiler altna girer. Yzyl boyunca Mill ve onu izleyenierin etkisiyle
srdrlen geleneksel deneyci yaklam, bu dnrn lm ile

300
bir anlamda sahipsiz kalmt. Evrimci dnce, yalnz bana, ge
nel bir felsefe olarak etkisiz kalyor, ya bir bilimsel kurama, ya da
bir felsefe yaklamna, boyut kazandrmaktan ileri gidemiyordu.
zdekilii Hobbes ve Toland ile 1 7 . yy' da yaam olan ngiliz
dncesi, Almanya'da yeni yaylan bu dnceyi benimseyite
pek de hzl yol alm deildi. Feuerbach, Buchner, Haeckel ve
Vogt gibi dnrlerin zdekilii iki yzyl nceki Robbes 'daki
kimi tutarszlklar yinelemekteydi. Diyalektik zdekilik ise siya
sal yaamda belirli bir etki yaparken, felsefe yaklam olarak, bel
ki de Hegel ' in arl nedeniyle, doyurucu bulunmuyordu. Hux
ley, zdekiliin ngiltere'deki uzants olarak, byk bir felsefi
nem tamamtr.
B u akmlar dnda, ABD 'de filizlenmekte olan yeni bir
yaklam, deneycilie sahip kmakta, kendini "kktenci deneyci
lik" adyla Hume ve Mill'den ayrt etmekteydi. Pragmaclk, Peir
ce, James ve Dewey' nin katklaryla gelitirilmitir. Ancak Peir
ce' in daha sonraki bir aamasndaki ngiliz felsefesiyle nemli ya
knlklar gstermesine karn, Pragmaclk, ABD'de yapt derin
etkiyi ne kta Avrupa'snda ne de ngiltere'de tadamamtr.
Yzyl dnmne yaklaldnda ngiltere'deki en arlkl
etki idealizm ve zellikle de Hegel 'in felsefesiydi. Mill'den sonra
deneyeiliin at boluk, Berkeley'inki gibi deil, nesnel trden
bir idealizm ile doldurulmu oluyordu. Fransa gibi ngiltere'de de,
yzyl sonundaki hemen btn felsefe profesrleri Hegelci idiler.
Bunlar arasnda, hi biri Hegel dzeyinde filozoflar olmamalarna
karn nem tayanlar, Green, Bradley, Bosanquet ve Mc Tag
gart'tr. Bu drtl arasnda dncesi belki de en incelikli olan
Bradley, Appearance and Reality (Grnt ve Gerek) adl kita
bnda ahlak ve onun kavrad tm grngler evrenine, yani
uzay-zaman iindeki nesneler dnyasna kar ykc bir eletiri ya
par. Byk incelik tayan bu eletiri, Elsa okulunu andran bir bi-

301
. imde, saduyuya epeyce aykr sonulara ular: Bradley uslamla
malaryla deneysel adan "gereklik" ad altnda anlan hemen
- hereyin eliik olduunu tantlamtr. Ona gre bu eliik grn
t ardnda gerek bir gereklik vardr; bu ise duygu, dnce ve is
tenten oluan Saltk'tr. Tek varlk odur.
O ada ngiliz dncesi zerinde dolayl, ancak nemli
bir etki yapan baka bir akm, Avusturya'da filizlenmekte olan ve
Husserl ' in Grngbilim 'ini hazrlayan bir idealist Gerekilik'tir.
Bunun kkenierinde Descartes, Kant ve Hegel ' in kimi dncele
rini bulmak olanakldr. Ancak bu akm gerek felsefi temelini Pla
ton'dan alr. Brentano' nun 1 870'li yllardan balayarak rtaya att
niyetsel anlk eylemleri retisi, rencileri Meinong ve Hus
serl ' in dncelerini temellendirmitir. Meinong, zerinde dnce
yrtkbilen hereyi "nesne" olarak deerlendirip, varolan, kalc
olan ve olanaksz nesneler arasnda ayrmlar izer. rnein, "deniz
kzlar", "uan atlar" gibi deneysel adan olanaksz, "yuvarlak ka
re" gibi mantk asndan olanaksz eyler zerine de dnebildi
imize gre, bunlar da nesnedir, der. Nesne konusundaki nyarg
mzn bizi onu olanakl olarak grmeye koullandrdn, oysa bu
nun bir zorunluluk olmadn vurgular.

ngiliz Gerekilii'nin Douu


Deneyci felsefenin yeniden kazanlmas ve bunun 1 . Dnya
Sava'na dein belirli bir mantk tutumla yorularak gelitirile
bitmi olmas, hem ada Angiasakson dncesinin bugnk d
rmne ulamas, hem de iki sava aras dneminin Pozitivist Vi
yana Okulu ' nun ortaya kabilmesi iin zorunlu bir koul olmu
tur. Bu denli nemli sonular olan mantk-deneyci ngiliz felse
fesi ise varln 20. yy' n balangcnda doan yeni ngiliz gerek
iliine borludur. Mantk-deneyciler ve gerekilii yeniden do-
- uranlar, ayn dnrlerdir. Bu dou ise, G.E. Moore 'un daha
nce kendi de benimsemi olduu idealizm ' i 1 903 ylnda yazd
bir yaz ile yadsmasyla gereklemitir.
Moore, 1 873'te domu, 1 892'de ise klasik filoloji reni
mi iin Cambridge niversitesi Trinity College'a girmitir. Orada
tant ve kendisinden daha gen bir renci olan Russell'n et
kisi ile eitimini felsefe alanna kaydrmtr. Moore ile Russell
arasnda burada balayan dostluk kalc olmu, nemli etkileri olan
bir felsefi al-verie olanak salamtr. 1 898 'de Trinity College'a
retim yesi yaplan Moore, renciliinde hocalar Bradley ve
McTaggart' n etkisi altnda, tpk arkada Russell gibi, Hegelci bir
idealistti. Sonralar yumuatlm bir Platonculuk'a kayan Moore,
bunu Russell'a da alam ve onun matematiin temellerine ilikin
almalar zerine bu adan etki yapmtr. Bu dnemde her ikisi
de gen hocalar Stout araclyla Meinong 'un yazlarn izlemi
ler ve ondan etkilenmilerdir.
1 903 ylnda Moore' daki Platoncu idealist gerekilik, bir
fiziksel d dnya gerekiliine dnmtr. Mind adl felsefe
dergisinde yaymlad "idealizmin rtlmesi" (The Refutation
of ldealism) balkl yazs, gerek bir dnm noktasdr. Bu yaz
da Meinong'dan ald bir ayrm kullanr: Bilginin konusu olan
nesne ile kavray oluturan bilin edimi, nemle ayrt edilmelidir,
Moore 'a gre. Berkeley'in "var olmak alglamaktr" sonucuna g
tren nl uslamlamas, bu ayrm nda geersiz kalr. idealist
sonucu benimsernek iin gereke kalmam olur.
Moore, gerei anlksal varla indirgeyen idealizm 'i byle
ce yadsrken, somut zdeksel nesnelerin varln onaylay yan
sra, tmel kavramlar olan nitelik, iliki ve trlere de bir anlamda
gereklik ykler. Bu yeni grleri artk Russell de benimsemi,
her iki dnr de Platonculuk'u belli belirsiz srdren bu fiziksel
, gerekilii hzla yayan bir odak oluturmulardr.
Daha sonraki yllar, Platoncu geler giderek azalmtr. r-
nein 1 9 1 0'lu yllarda mantk ve zmleme, Russell'a kimi soyut
kavramlar, onlara varlk ya da gereklik yklemek gerelaneden
yaln gelerine ayrmak olanan tanmtr. Mantksal Atomculuk
adn verdii bu dncelerinin gelime aamnda yanna doktora
almas yapmak iin gelmi olan Wittgenstein da, kendisi zerin
de etki brakmtr. Russell, rencisini izleyerek, nceleri Platon
cu gzlklerle yorumlad matematn btnyle totolojilerden
olutuuna inanmtr.
Moore'un bu alardaki geliimi ise onun alg sorunu zeri
ne zaman iinde yumuayan bir gr gelitirii ile belirlenir: Ku
kucu uslamlamalarn gcn, giderek byyen bir lde onayla
yyla birlikte, yaln bir gereki likten Grngci.ilk'e doru
kaymtr. "idealizmin rtlmesi"nde, zdeksel nesnelerin do
rudan ve olduklar gibi alglandn ne srer. ileriki dnemlerde
ise, alglanan zdeksel nesne deinedii halde, onun insana gr
n koullarla birlikte srekli deiim iindeyse, insann grd
nn nesnenin kendisi olamayaca sonucuna varr. Demek ki,
der, insann alg srasnda grd, yalnzca o sra var olan ve nes
nenin yzeyinden ayr bir eydir. Moore bunu "duyu-verileri"
(sense-data) adn vermitir. Duyu-verileri kuram bir anlamda
Locke'u artran bir grtr. Bu tr bir gr, ayn yllarda
Russell 'ca da benimsenmitir. Duyu-verileri kuramma katk yapan
baka iki Cambridge filozofu ise Stout ile Broad'dr.
Gerekiliin Cambridge'deki bu geliim ve yayln anla
trken Oxford 'a deinmernek hakszlk olur. nk benzer bir ola
y bu niversite de, ancak daha sessizce yaamtr. idealizm 'in
gz atnnad, Yzyl'n son yirmi ylnda bile, bir gereki dire
ni Oxford'da varln srdnnekteydi; 1 88 8 'de Fiziksel Gerek
ilik (Physical Realism) balkl bir kitap yayrolayan Case ve
onun gen ada Cook Wilson, Yzyl dnmnden balayarak
buradaki dnderi giderek idealizm ' den soutmay baarmlar-

304
dr. Cook Wilson 'u izleyen dnrler arasnda Joseph ve Prichard
da saylabilir. Cambridge'dekine gre daha nce balayan, ancak
sesini o lde duyuramayan bu gereki "devrim", duyu-verisi
kavramn yadsyyla belirlenir. Oxford gerekileri, algda gr
nenin nesnenin kendisi olduunu savunmular. Stout'a ve Moore'a
eletiriler yneltmilerdir. Onlarn yaln gerekiliine gre, algla
nan nesne ile anlk arasnda bir duyu-verisi perdesi bulunamaz.
Price, duyu-verisi kavramn onaylanr bir biime dntrmeye
alarak, bu iki kart gereki tutum arasnda bir uzlatnna ara
mtr. Yaln gerekilik ve grngcle kayan duyu-verisi ger
ekilii arasndaki tartma Il. Dnya Sava'ndan sonra Oxford'a
tanm ve Austin ile Ayer arasnda srdrlmtr.

305
ViYANA EVRES DL, DOGRULUK VE
MANTlK

( 1 985)
Mantksal pozitivizm 20. yy'n nemli felsefe akmlarndan
biri olmutur. Bu akm Viyana evresi adndan ayr dnmek
olana yoktur. evre, 1 922'de Viyana niversitesi Felsefe Profe
srl' ne atanan Moritz Schlick in, yanna kendisi gibi ncelikle
'

bilim adam olarak yetimi dnderi toplayarak, tartmalar yo


luyla bilime ve dnvermez bir deneycilie arlk veren bir yakla
m kurma abalar sonucunda domutur. Schlick'ten baka nem
tayan evre yeleri, Neurath, Viyana'da uzun sre kalmam olan
Carnap ve felsefeciden ok mantk ve matematiki olan G
del'dir.
Viyana evresi'nin retileri o denli zgn deildi. Ancak,
tutkulu tartma ve ar deneyci grleri savunma biimleri, onla
rn nemli bir felsefi grevi yerine getirmeleri yol amtr. Yaptk
lar, Alman geleneinin kurgucu, romantik metaf.:ikiliine yne
len bir temizlik eylemidir. Bu temizlik, Angio-Sakson dnce
dnyasnda, orada bulunan ortak kkenli baka deneyci akmlarla
tutarll dolaysyla, itenlikle benimsenmitir. Ancak Kta Avru
pa'snda, zellikle Hitler faizminin trpann yedikten sonra,
nemli bir iz brakp brakmad kukuludur.
Mantksal Pozitivizm 'in nde gelen kkeni Hume' u n de
neyciliidir. Bu deneycilii doa bilimine temel yapan fiziki filo
zof Mach da bir Viyanal idi. Felsefe tarihini pek de yakndan tan
madklar ne srlen evre dnrleri, bilimi dorudan duyu-de
neylerine indirgeyen ar deneycilii ondan almlard. Baka bir
dnsel etki kayna olan A.B .D. 'li filozof C.S. Peirce, 1 870'li

306
yllarda Pragmaclk'a temel olan yazsnda Mantksal Pozitivist
ler'in ba reti olarak benimserlikleri "dorulama ilkesini" byk
lde hazrlar. Pierce'e gre bir kavramn anlamn saptamak iin,
bu kavramn doru olmas durumunda, uygulamada.hangi sonula
rn doacan dnmelidir. Viyana evresini etkileyen nc
felsefe ise, l .Dnya S ava srasnda en olgun aamasna erien ve
Russell ile rencisi Wittgenstein' n kurduklar, Mantksal Atom
culuk'tur. evre dnderi Russell'dan zellikle sembolik mantk
ve bunu deneyeilikle youru biimini alrken, Wittgenstein ' n,
matematik nennelerini ierike bo, yani totoloji (esz) oldukla
r retisini benimserler. Hem Russell'n, hem de Alman mantk
s Frege' nin l .Dnya Sava' ndan ok ncelerden beri, nennele
rin anlamlln belirleyileri, "bir nennenin anlamn bilmek,
onu doru ve yanl yapan koullan bilmektir" dile getirilileri ol
mutur.
te bu kaynaklan temel alan Mantksal Pozitivist' ler bir an
lamda, felsefeyi bilime indirgerneye almlardr. Metafiziin di
le getirdii nenneleri anlamsz sayabilecek forml, anlam kura
m olarak benimserlikleri dorulama ilkesinde bulmulardr. Bu il
keye gre "bir nermenin anlam, onun dorulama yntemidir".
Ayn ilkeden tretilen anlamllk ltne gre ise, "bir nennenin
anlaml olmas, onun dorulanabilir olmasdr". Dorulama ya da
dorulanabilirlik, doruluk ya da yanlln deneysel gzlernde
saptanmas ya da kantlanmas olduuna gre, rnein "Tz, nite
likleri bir arada tutan ilkedir" ya da "Tin kendini tarihsel sre
iinde gerekletirir" gibi nenneler dpedz anlamszdr. Bunlar
konu eden sylem, yazlar, kitaplar, samal aamazlar.
Doal olarak, dorulama ilkesi anlamllk aacndan yalnz
metafizik sylemi deil, ahlak, estetik ve din sylemini de budu
yordu. nk ahlak ve gzellik yarglarnn gzellik ya da yanll
n deneyde saptamak olana yoktur. Bunlar bir yana, dorulana-

307
bilir ilkesi, geri tepen bir silah gibi, bilimin tmel nermelerini,
yani yasalar da tehdit etmitir. Bir yasay dorulamak, onun zel
uygulamalarn deneyde saptamak olacandan, onun doru ya da
yanl olduunu kantlamaya olanak yoktur. Gemi olaylar dile
getiren nermeler de deneyde dorulanmas olanaksz nermeler
dir. Btn bu etmenler nedeniyle dorulama nedeniyle dorulama
ilkesi yumuatlmaya allm ancak byle yapmann Mantksal
Pozitivizm 'in btn ekiciliini alp gtrd de gzden kama
mtr.
Alfred Ayer' n Dil, Doruluk ve Mantk adl kitab Mantk
sal Pozitivizm ' i ngiltere ve A.B.D. 'de tantan ve etkili klan yapt
tr. Kesin, keskin, tutkulu ve kvrak anlatrruxla yzylmzn en
ok okunan felsefe kitaplar arasndadr. Ayer, Oxford'da felsefe
okuduktan sonra, 1 932'de 22 yanda mezun oldu. Hocas Gilbert
Ryle'n nerisine uyarak Viyana'ya gitti. evre 'ye girdi. Alt ay gi
bi bir sre orada kalarak onlar ve tartmalarn izledi, bu dn
celerle dolu olarak ngiltere'ye dnd. Bir sre sonra Dil, Doru
luk ve Mantk' yazmaya koyuldu. Kitab bitirip bastrttnda 25
yandayd. Yaymcs balangta kitab 500'den ok basnay
riskli bulmu, Il. Dnya sava bana dein 4 bask yaparak 2000
kopya satmt. Sava ertesinde ise bu yapt bilinen baarsna eri
mitir.
Ayer Dil, Doruluk ve Mantk'ta Hume' u izleyerek anlaml
nermelerin iki bee aynlabileceini ne srer. Bunlar olgulara
ilikin nermeler ve matematik ile mant oluturan formel ner
melerdir. lk bektekilerin deneyde snabilir olmas zorunludur.
kinci bektekiler ise totolojidir; yani dnyaya ilikin bir ey anlat
mazlar. Bunlar sembollerin yeniden dzenlenmesinden oluurlar.
Bu iki bek dnda kalanlar sahte nermelerdir ve gerek bir bi
imde anlam tamazlar. Tannbilim nermelen bunlar arasndadr.
Ayer ahlak nermelerine zel bir tr anlamllk tanyabilmek iin,

308
onlarn duygulanmlar dile getirdiini ve olgulara ilikin olmadk
larn ne srmtr.
Dil, Doruluk ve Mantk, dorulama ilkesinin karlat
glkleri gidermek abas iinde, bu ilkenin "sk" ve "yumuak"
yorumlar arasnda bir ayrm izer. Sk yoruma gre, bir nerme
nin doruluunun kesin bir deneysel kantla saptanmas gerekir.
Yumuak yorum ise, bir nermenin doruluk ya da yanllnn
belirlenmesi dorultusunda geerli saylabilecek bir gzlemin bu
lunuyor olmasn anlamllk iin yeterli sayar. Ayer ilkeyi ancak bu
yumuak yorumunda benimser.
Sava sonunda kitabn gzden geiren Ayer, bir nsz ile
kimi yumuatma ve inceitmeler getirmitir. lk baskdaki savlarn
dan dnmez, ancak bunlar bir lde keskinletirerek glkler
den arndrmaya alr. 1 950'li yllarla birlikte Ayer ' n Poziti
vizm 'den ayrlarak, kukuculua kar algnn gvenirlii ve d
dnya dncesinin hangi -:tnlamda savunulabilecei gibi, daha ok
geleneksel epistemoloji konu ltrna kayd grlr. Dolaysyla
Dil, Doruluk ve Mantk, Ayer 'in olgun dneminin grlerinden
epey uzakta kalan bir yaptdr. Bu yaptta anlatma dklen reti
leri artk bugn savunan pek kimse de kalmamtr. Ancak bu, kita
bn tarihsel nemini ve felsefe konularna giri iin okuruna sala
yaca keskin ve aydnlk dnce lenini glgeleyemez.
Vehbi Hackadirolu'nun evirisiyle byle nemli bir yap
tn Trkeye kazandrlm oluu sevin vericidir.

309
WITTGENSTEIN:
TRACTATUS'UN ARKA PLANI

(1995)
1 985 yl, 20. yy' n byk dnr Wittgenstein'n Trki
ye'de daha yaygn olarak tantilmas ynnde nemli somut adm
lann atld bir dnem oluybr. Geen yl, btn lke iinde bu ad
duymu olaniann says l OOO ' i bulur muydu, bilemeyiz. Dncesi
nin ana izgilerine ilikin genel bir bilgisi olaniann says ise 2'yi
ne kadar aard, bunu da sylemek g. rnein, Erkut Sezgin gibi
bu dnr ciddi olarak incelemi bir felsefecimiz de yok deildi,
ancak byle rnekleri pek oaltamayabiliriz gibi geliyor. Bugn,
sanrz "Wittgenstein" ad ve bunun, dili felsefesinin odana alp
anlamiy anlamszdan ayrmaya, dilin doasn kavramaya alm
bir filozof olduu, ok daha geni bir kitlece biliniyor. Ne var ki,
Wittgenstein ' n nemli yaptlanndan birinin ve onun felsefesini ta
ntan bi, kitabn Trke'ye evrilmi olmasna karnO l, bu felsefe
nin balca temalarndan bir ikisini az daha derinliine kavrayanla
rn says yine de pek artm olmayabilir. Bunun nedeni, Wittgens
tein'n felsefesinin gl, anlatm biiminin younluu ve onun
dncesini tantan pek ok almannki gibi David Pears ' in kita
bnn da, neredeyse Wittgenstein 'n kendi biimini aratacak lde,
anlamas g blmler iermesi ile ilgili ... Felsefe geleneinin ok
daha kkl olduu Bat lkelerinde bile Wittgenstein ' gerei gibi
anlamak onyllar almtr. lmnden otuz yl akn sre geip,
zerine byk bir aratrma kaynakasnn biriktii bugn bile, Ba-

1 ) Tractatus, ev. Oru Aruoba, BFS Yaynlan; Wittgenstein, David Pears,


AFA Yaynlan.

310
t 'da, bu ad hemen her aydn tanyor ve felsefe d alanlarda ya
ptlarndaki "giz dolu" dilegetirilerden bol bol alntlar yaplyor
olmasna karn, onun dncesini daha derinlikli olarak kavrayan
lar, akademik felsefe evreleri dna pek tamyor.
B u ve bunu izleven ikinci bir yazya filozofun ilk dnem
dncesine bir giri Oar2k, uar la olsa tutarl bir adan yardmc
olmak, Wittgenstein ' n dizgesmin odakta olan temalanndan birini
tantmak istiyoruz. Bunu yaparken, David Pears' in yaklamndan
deiik bir yol tutacaz. Belirli bir anlam kuramn ele alacak, bu
nun ierdii Platonculuk'un giderilmesine ynelik bir yntem ola
rak Russell ve rencisi Wittgenstein ' n atomcu dizgelerini kar
latracaz.

Ynletimsel Anlam Kuram


Bir zel ad dnelim: "Mavi", yani komunun kedisi . . .
mavi szcnn dil iindeki grevinin neolduunu soracak olur
sak, bunun doal bir yant, komunun kedisini dilegetirmeye, yani
bu kediye ilikin bir ey sylemeye olanak saladdr. Bir baka
deyile "Mavi" o kedi yerine durur, o kediyi gsterir. Daha teknik
bir deyimle ise, kedi "Mavi"in ynletimidir. Ayn soruyu anlam
asndan yeniden soralm: "Mavi", zel adnn anlam nedir? Yi
ne doal olan yant, bu anlamn komunun kedisi olduudur. Bir
lde tartmal olsa da, bir zel adn anlamnn, o adn gsterdi
i, yerine durduu nesne olduu sylenebilir. zel adlar iin an
lam, ynlelimle zdetir.
zel adlar, dilde yeralan szcklerin yalnzca bir trdr.
zel adlarn ileyi ve anlamtay biimini, btn szcklere ge
nellediimizi dnelim. Bu genellerneye gre, yalnzca bir zel
adn deil, herhangi bir szcn anlam da, dilegetirdii ya da
ynlettii nesnedir. Her szck iin, anlam olarak gsterilebilecek
bir nesne szkonusudur. Bu genellerneye dayanan anlam kuramma

31 1
gre, szckler nesneleri adlandrrlar ve adlandrdklar nesne de
onlarn anlamn oluturur. Salt nesnel anlam kurarn ya da ynle
timsel anlam kuram diye nitelendirebileceirniz bu aklama, bi
linen en eski anlam kurarndr. rnein Platon byle bir kurarn sa
vunrnutur. Tevrat 'da bile bu trden bir anlam anlay yeralr.
Dillerin, evren ya da d dnyann niteliklerini, durumunu
yansttklar dorudur. Dilin en temel iletiimsel grevini d dn
yann betirnlenrnesi olarak deerlendirrnek yanl bir ey sylernek
olmasa gerek. Bundan dolay kimi szcklerin d dnya ile doru
dan iliki iinde olmalarn da doal karlayabiliriz. te byle bir
yaklam genelletiren kimi filozoflar, dil ile gereklik arasnda
bile bir karlkllk bulunduunu dnrnlerdir. Buna gre, dil
deki her szck, d dnyadaki bir nesnel gereklii dilegetirir.
Ynletirnsel ya da nesnel anlam kurarnnn bu saduyuya uygun
ynleri bir yana, karlat nemli metafizik ve mantksal g
lkleri vardr. I. Dnya Sava ncesindeki Wittgenstein ' n felsefe
abalarn, byle bir anlam kurarnn benimsedikten sonra ortaya
kabilecek glkleri nleyen bir dil kurarnma ynelik abalar
olarak deerlendireceiz. nce, ynletirnsel kurarn salt olarak be
nirnsernenin ortaya karaca glklere gz atalm.

Kuramn Getirdii Sorunlar


Ynletirnsel kurarnn tekil adiandrma yapan szcukler ba
lamnda pek bir sorunu yoktur. Kurarn zaten bu tr szcklerin an
larnlln genelletirmekle elde edilmitir. Oysa szcklerin tekil
adiandrma yapmadklar aktr: yle olsayd zel adlar dnda
szck bulunrnazd. rnein kimi szckler hibir nesneye ilikin
deildir:"ve", "ile", "oysa", "dein" gibi szcklerin dilegetirdik
leri "nesnelerden" sz edebilir miyiz? Denebilecektir ki eer bu
szckler anlam tayariarsa ve byle bir anlam olarak gsterebile
cek bir nesne yoksa, ynletirnsel kurarn yanl olmaldr.

312
kinci bir glk, tam ters ynde, birden ok sayda nesneye
uygulanma durumunda olan szckler balamnda douyor. "n
san", "kedi", "krmz", "uzun", gibi genel terimler, bir baka dei
le, tr adlar ve sfatlar, birden ok nesneyi bir arada dile getirirler.
Burada doan sorun, szcn anlamn oluturduu ne srlebi
lecek belli bir nesnenin bulunmay ve bu anlamn birden ok nes
nece oluturulmasdr. Oysa rnein "kedi" szc , birden ok
nesneyi dile getirmekle okanlaml olmu saylamaz. nk her bir
tikel kedinin bu szcn deiik anlamn oluturduu sylene
mez. "Kedi" btn kedileri bir arada dile getirir. B ir baka deile
bu szck tm kedileri kapsayan bir kmeyi dile getirmektedir. Bu
na dayanarak, ynletimsel kurama gre, "kedi"nin anlam olan bu
kmenin bir nesne, gereklii olan bir varlk olduunu ne srmek
sonucu domaktadr. Bu yolu sonuna dek izlemekse, Platoncu k
maza gtrmekte, "soyut nesneler"in, evremizi dolduran somut ti
keller gibi varlk tadklar vargsna ulamaktadr. nk ynle
timsel anlam kuramn salt anlamda benimsemek, ya bu varlkbi
limsel sonucu, ya da kuramn yadsnmasn gerektirecektir. Varlk
bilimsel adan, pek ok Ortaa dnr yansra 19. yy sonlarn
da parlayan Avusturyal filozof Meinong da anlam kuramndan
kaynakland ne srlebilecek bu ar idealist sonulara kaym
tr. Oysa, mantksal adan bakldnda, genel terimierin anlamlan
nn nesne bekleri olan varlklardan olutuunu sylemek doru ol
maz. nk kediler kmesine ilikin bir ey sylemek, kedilere
ilikin bir ey sylemek deildir: "Kediler kmesi ok byktr",
"Kedi ok byktr" anlamn tamaz. Ynletimsel kuramn baka
mantksal glkleri de var: Eer bu kurarn doru olsayd, kedi
nesiinin ortadan kalkt varsaymna gre "Artk kedi diye bir ya
ratk kalmamtr" nermesi doru olmak yerine anlamsz olurdu.
Benzer bir anlamda "Amazon diye bir ey yoktur" nermesi de
doru olamaz, anlamszla mahkum edilmi olurdu.

313
Russell ve zmleme Yntemi
19. yy'n sonlannda Meinong 'un etkisinde olan Russel, i
tenlikle benimsedii ynletimsel anlam kuramn 20. yy 'n ilk yl
lanndan balayarak harcamtr. Onun bu amala ortaya koyduu
yntemler, Angio-Sakson felsefe dnyasndaki hemen her dnr
iin, felsefenin nasl yaplaca konusunda balca rnei olutur
mutur. 1 9 1 3'ten balayarak Russell'in rencisi olan Wittgens
tein, doup byd Viyana'da edindii ynelimler balamnda
hocasnn 1 O yl daha nce saptad kimi temel sorunlarla ilgilen
mi, bunlan zmede yine hocasnn temel retisini benimseye
rek onu. izlemi, sonuta ise Russell ' kendi retileri dorultusun
da aan bir dizge gelitirmitir.
Neydi Russell 'n ynletimsel anlam kuramn Platoncu so
nulardan uzaklatrmay amalayan ve yzyln ilk yarsnda,
Wittgenstein dahil ngiliz ve Amerikan dnrlerini bu denli de
rinden etkileyen yntemleri? Bu yntemler, Russell 'in karsna
kan balca sorunu gidenneyi amalyordu. Yukanda da dein
diimiz gibi, anlamlan olarak belirlenebilecek hibir nesne gste
rilemeyen szcklere ilikin sorun bunlardan biriydi. Russell, bu
tr szcklerin "tamamlanmam terimler" olduunu ne s
rer: "Ve" ya da "veya" gibi zckleri ele alrsak, der, bunlarn an
cak bir trnce balamnda anlam kazandklann grrz. Yaltlm
olarak anlam tamadklarndan, anlamlar olarak belirlenebilecek
bir nesne gsterilerneyii de doaldr. Bir trnce iinde kazandkla
r anlamllk ise, bu szcklerin trncenin anlamna yaptklar kat
kdr. Bu grnn kant, "ve", "veya" gibi terimleri bir kulla
nm baiarn dnda tanmlayabilmenin olanakszldr. rnein
"ve" yi tanmlayabilmek, ancak (p ve q) bileimini tanmlamakla
olanakldr. Bu ise - (-p V-a) 'ye edeerdir.
Genel terimiere ilikin ikinci sorunun zm ise yine ben
zer bir dnceden yola kar, ancak daha aamal bir yoldan ge-

3 14
er. Russell, zel ad ya da tr ad olsun, btn adlarn gerekte bi
leik terimler olduunu ne srer. Ortaya kan her trl glk bu
yaln grn arkasnda yatan bileikten, karmaklktan domak
tadr, ona gre .. Yaplmas gereken, mantksal adan edeerlii
yitirmeden, bileik olan yaln paralara ayrmak ve bylece de, bi
leiklikten dolay karlalan glkleri ortadan kaldrmaktr.
Amalanan yalnlk salandnda, terimierin bir tek nesneyi ad
landrd ortaya kacaktr. Mantksal edeerlii bozmadan yaln
paralara ayrmak, karmak bir tmceyi "ve" ile balanm birka
yaln trnce ile karlamak, bir baka deile de mantksal zm
leme yapmaktr. Doal diller, Russell' a gre, yeterince saydam ve
yaln tmeelerden olumadklarndan eitli anlam karmaalarna
neden olurlar. Mantksal zmleme, bu karmakl, anlam boz
madan, saydam ve tekanlaml mantk dili ortamna evirmeye,
bylece de glkleri gidermeye olanak verir.
Russell ' in nerdii zmleme u aamalar ierir: Russell,
olduklarn ne srd adlarn gerekte birer gizli betimleme ol
duklarn dnr. rnein "Aristoteles" ad gerekte "Organon 'un
yazar" gibi bir betimlemedir. Betimlemeler ise, tpk balalar gi
bi, tamamlanmam terimlerdendir. Yalnz balarna anlam ta
maz, ancak bir trnce balamnda anlam kazanrlar. Dolaysyla
betimlemelerin anlamn vermek, iinde yer aldklar tmeeleri
zmlemekle olur. Russell' un 1 905 ylnda ortaya att nl Betim
lemeler Kuramma gre, iinde bir betimleme bulunduran tmceler,
aralarnda varlk bildiren yaln tmeelerin de bulunduu yalnlara
indirgenebilir. Dolaysyla rnein "Organon 'un yazar bir filozof
tur" gibi, gnlk dildeki (gizli olarak karmak) bir tmce, mantk
sal zmleme sonucunda u nermenin bileimine indirgenir:
"Organon ' u en az bir kii yazmtr" ve "Organon 'u en ok
bir kii yazmtr" ve "Organon'u her kim yazdysa bir filozoftur."
Grleceyi gibi, zmleme sonucunda "Aristoteles" ya da onun

315
karl olan "Organon 'un yazar" gibi karmak bir terim kalma
m, karmak trnce yaln terimlerden oluan yaln tmeelere in
dirgenmitir. zmleme, eldeki btn karmak terimler gideri
lineeye dek srdrlerek tam bir yalnla eriildiinde, artk genel
adlarn sorun karmadklar, nk btnyle ortadan kaldrldk
lar grlecektir. Bu mantksal yalnlar dzeyinde ise, dil ile d
dnya arasnda tam bir karlkllk vardr:bu dzeyde her terimin
anlam bir nesnedir. te zmleme, Platoncu varglara sapmama
y bylece olanakl klmaktadr, Russell'a gre. zmleme ynte
mi ve Betimlemeler Kuram , Wittgenstein ' n gznde hocasnn
felsefeye yapt en byk katk idi. O da bunlar btnyle be
nimsemi ve Russell' izlemitir. Wittgenstein'n hacasndan bir
lde aynid konu, yalnlar dzeyinde, dil ile d dnyann nasl
aktnn kuramma ilikindir. "Mantksal Atomculuk" ad veri
len bu kuram, Russell ve Wittgenstein, zellikle sava nedeniyle
birbirlerinden ayr kalmalanndan tr deiik biimlerde ilemi
lerdir.

316
Makalelerin lk Yaymlan

I. BLM
1 ) Felsefeye Balarken "Felsefe Nedir" Sorusu. Gnmzde Kitaplar, S. I 4
( 1 985), s.38-39, 63.
2) Felsefe, Bilim ve Dierleri. Cumhuriyet Bilim Teknik, S.52 1 ( 1 5.3. 1 997)
s.8-9.
3) Felsefede Edebiyat. Gnmzde Kitaplar, S.26 ( 1 982), s.24-26.
4) Trke'de Soyut Kavramlan. Gnmzde Kitaplar, S. I 3 ( 1 985), s.J0- 1 2.
5) Dnme Gelenei ve Gnmz. ada Kltrmz, Olgular-Sorunlar,
( stanbul: Cem Yaynev i, 1 99 1 ) iinde ss.39-49.
6) Kltr ve Evrensellik. insancl, S.2 ( 1 992), s.6- I O.
7) Yaygn Felsefe Eitiminin nemi. Gnmzde Kitaplar, S.26 ( 1 982),
s.32-34.
8) Trkiye ve Dnyada Felsefe Aratrmalan. Cumhuriyet Bilim ve Teknik,
S.5 1 4 (25 . 1 . 1 997) s.8-9.
9) Trkiye'de Felsefe. Cumhuriyet Dneminde Trkiye' de Bilim, (Ankara:
Trkiye Bilimler Akademisi: 1 997) iinde ss.35-49.

Il. BLM
1 ) Felsefe Tarihi. Varlk, S. I 040 ( 1 994), s.54-56.
2) Parmenides ncesinde Deiim Sorunu. ll. Trkiye Felsefe, Mantk ve
Bilim Tarihi Sempozyumu ( 1 1 -13 Kasm 1987) ( zmir: Ege niversitesi
Edebiyat Fakltesi Yaynlan; 1 987) iinde ss. l 09- 1 22.
3) Sofistler. Gnmzde Kitaplar, S.27 ( 1 986), s.29-32.
4) Yaymlanlan ncesinde Aristoteles'in Yaptlar. Felsefe Tartmalar
12. Kitap ( 1 992), s.7- 1 4.
5) Eksoterik. i nsancl S.3 ( 1 993), s. l l - 1 5 .
6 ) Rnesans Sonlannda Dnce v e Bilim. ada Kltrn Oluumu ( stan
bul; Metis Yaynlan, 1 986) iinde ss.50-58.
7) Modern Dncenin Ortaya k. ada Kltrn Oluumu ( stanbul;
Metis Yaynlan, 1 986) iinde ss.59-68.
!1) Modern Dncenin Balangc ve Descartes. Gnmzde Kitaplar, S . l 9
( 1 985), ss.38-41
9) Descartes ve Renkler. Felsefe Tartmalan 2 1 . Kitap ( 1 997), s.30-39.

317
1 0) Usuluk ada Kltrn Oluumu ( stanbul: Metis Yaynlar, 1 986)
iinde 1 90-202.
l l ) Deneyeilik ada Kltrn Oluumu, ( stanbul: Metis Yaynlar, 1986)
iinde s5.203-214.
1 2) Loeke ve Berkeley'de D Dnya. Yazko Felsefe Yazlar 4. Kitap- ( 1 982),
5.67-76.
1 3) Hum e, Nedenseliik, Tikelcililc ve Tekilcilik. Felsefe Tartmalar
1 7. Kitap ( 1 994), 5.63-74.
14) Deneyeiliin Etkileri ve Kant. ada Kltrn Oluumu ( stanbul: Metis
'
Yaynlar, 1986) iinde 55.2 1 5-226.
1 5) Kant ve Bilgi Sorunu. Gnmzde Kitaplar S. l 8 ( 1 985), 5.44-45.
1 6) 1 9. Yzyl ve ngiliz Gerekilii'nin Douu. Gnmzde Kitaplar, S . l 7
( 1 985), s.4 1 -44.
17) Viyana evresi, Dil, Doruluk ve Mantk. Gnmzde Kitaplar, S . l 6
( 1 985), s.33-34.
1 8) Wittgenstein: Traetatus'un Arka Plan. Gnmzdej(itaplar S.22 ( 1995),
5.39-42.

3 18

You might also like