You are on page 1of 181

DS SZL

Afin AYGN Aye POLUMAN Cneyt BADEMCOLU

DS SZL

Kullanm Klavuzu: Szlkteki kelimelerin tanmlamas iin farkl renk kullanlmtr: krmz, siyah ve mavi. a. Krmz kelimeler, fen, salk ya da sosyal ayrm gzetmeksizin her adayn hazinesinde bulunmas gereken trdendir. b. Siyah kelimelerin byk ounluu bilim dallarnn zel terminolojisine aittir. Bu renk kelimelerin ezberlenmesine gerek yoktur. c. Eanlaml kelimeler mavi renge boyanmtr. Birok kelimenin zt anlamlar da verilmitir. Aradnz kelime, belli bir bilim dalna ait (ezberlenmesi gereksiz) zel bir terim ise ya da DSye hazrlanan bir adayn ekirdek kelime hazinesi iinde mutlaka yer almas gereken trden ise (rn: give up: vazgemek; call: aramak, armak; define: tanmlamak), DS SZLnde bu kelimeye yer verilmemi olabilir. DS SZLnde aradnz bir kelimeyi Ctrl+F komutu ile bulabilirsiniz. DS SZLnde baz kelimelerin tanmlar iki kez verilmitir. Bu tanmlardan biri fiil, dieri ise isim ya da sfattr. Baz kelimelerin ise birden fazla tanmlar vardr. Bu szlkte kullanlan baz ksaltmalar: smt: something smo / smb: someone / something Lat.: Latince

A A AA
a broad range = geni bir alan / yelpaze a case in point = iyi bir rnek a change of air = hava deiimi a couple of = birka, iki , a few a day out in the country = darda krlarda geirilen bir gn a desperate situation = vahim bir durum a far from pleasant place to live = yaamak iin iyi / ho bir yer olmaktan uzak a full recovery = tam bir iyileme / dzelme a good many = birok, hayli, a large number of a great deal (of) = olduka fazla, ok, a lot, much, zt anl.= a little, a bit a large number (of) = birok, hayli, a good many, a lot (of) a major step forward = ileriye doru byk bir adm a matter of time = an meselesi a number of = ok sayda, (belli) bir miktar, a lot of, plenty of a painful cut in pay = maalarda byk bir kesinti a range of = 1) eitli, various; 2) bir dizi, a series of a series of = bir dizi, a range of a series of measures = bir dizi nlem / tedbir a socially minded urban style = sosyal kayglar gden bir kentleme biimi a sure sign (of) = (bir ey)in kesin bir iareti / gstergesi a variety of = bir dizi, a range of a whole range of = her eit, her tr, ok eitli a wide range of reasons = ok eitli sebepler A. D. = Milattan / sadan sonra, anno Domini, zt anl.= B. C. , before Christ abandon = brakmak, terk etmek, vazgemek, discontinue, stop, zt anl.= pursue, carry on abandoned = terk edilmi, bo, (bina iin) viran halde, desolate, zt anl.= occupied abandonment = terk etme / edilme, brak(l)ma, desertion abate = azal(t)mak, hzn kesmek, die away, diminish, zt anl.= amplify, intensify abbreviation = ksaltma abdominal fat = karn blgesindeki ya aberrant = sapkn, anormal, abnormal

aberration = anormallik, sapma ability = yetenek, kabiliyet, capability, capacity, zt anl.= inadequacy, limitation ablution = abdest abnormal brain scan = beyin taramasnda (ortaya kan) anormallik abnormally = anormal ekilde, allmn dnda, unusually aboard = (gemi, uak, tren gibi tatlar iin) iine, iinde abolish = kaldrmak, feshetmek, cancel abolition = (ortadan) kaldrma, ilga, fesih, cancellation, repulsion abominably = rahatsz edici bir ekilde, dreadfully abort = ocuk drmek, gebelii sonlandrmak abortion = krtaj abound in / with = (bir ey)i bolca / oka bulundurmak / iermek, be abundant with, zt anl.= be lacking, be short of above all = hepsinden ziyade, en bata, mostly abrasion = syrk, soyulma veya kaznma, anma abroad = yurt dna, yurt dnda abrupt = 1) ani, beklenmedik, ani ve kaba, sudden; 2) dik, sarp abruptly = aniden, birdenbire, ani ve kaba bir ekilde, suddenly, (The talks ended abruptly when one of the delegations walked out in protest. = Delegelerden biri protesto amacyla salonu terk edince grmeler aniden kesildi.) absence = yokluk, bulunmama, zt anl.= presence, existence absence of empathy = empati eksiklii (kendini karsndakinin yerine koyabilme yetisinin eksiklii) absent = namevcut, yok, unavailable, zt anl.= present, available absolute = 1) tam, halis, saf, mutlak, pure, zt anl.= imperfect; 2) (bir ey)in hepsi, tamam, complete, zt anl.= limited absolute temperature = mutlak scaklk (Kelvin biriminde llen scaklk) absolute zero = mutlak sfr (0Kye ve -273Cye eit, olas en dk scaklk) absolutely = tamamen, kesinlikle, totally, definitely

www.bademci.com

4 - DS Szl
absorb = emmek, sourmak, suck in, zt anl.= discharge, emit absorption = em(il)me, sour(ul)ma, btnleme, kaynama abstract = soyut, conceptual, intangible, zt anl.= concrete, actual abundance = bolluk, okluk, zenginlik, copiousness, wealth, zt anl.= scarcity abundant = bol, bereketli, ample, zt anl.= scarce, inadequate abundantly = bolca, byk miktarda, copiously, profusely, zt anl.= rarely, scarcely abuse = ktye kullanmak, suiistimal etmek, misuse, mistreat, spoil, zt anl.= defend, respect abuser = suiistimal / istismar eden kimse, (bir ey)i ar miktarda / yksek dozda kullanan kimse academia = akademisyenler camias accelerate = hzlan(dr)mak, ivme kazan(dr)mak, speed up, zt anl.= decelerate, retard acceleration = hz arttrma, ivme kazanma, (giderek) hzlanma, zt anl.= deceleration accentuate = vurgulamak, emphasise, underline accept as = (bir ey)i yle kabul etmek, kabullenmek accepting = hogrl access (fiil) = girmek, nfuz etmek, enter access to (isim) = (bir ey)e giri / gei / eriim, (birisi) ile grme imkan, (bir ey)den faydalanma hakk / imkan, entry, contact accessible = ulalabilir, yararlanlabilir, available, approachable, usable, zt anl.= inaccessible, restricted accessory = tamamlayc, tali, supplementary, secondary accident = kaza accidentally = kazara, yanllkla, tesadfen accident-prone = kaza yapmaya yatkn acclaim = bararak beendiini gstermek, alklamak, hail, applaud acclimatisation = yeni bir ortama / iklime altrma accommodate = 1) yer / yaam alan salamak, be home to; 2) (ihtiyalarna) cevap vermek, hizmet etmek, serve accompaniment = elik etme, (bir ey)in beraberinde gelme, attachment, supplement accompany = elik etmek, (bir ey)in beraberinde gelmek, come / go with, be associated with accomplishment = baar, stesinden gelme, success, achievement, zt anl.= failure, defeat accord = mutabakat, anlama, uyuma, agreement, zt anl.= discord, disagreement according to = (bir kii ya da ey)e gre accordingly = dolaysyla, bu nedenle, so, consequently account (fiil) = saymak, addetmek, consider, deem account (isim) = 1) anlatm, narrative; 2) hesap account for = 1) hesap vermek, (bir ey)den sorumlu olmak / tutulmak, be (held) responsible for; 2) (nedenlerini) anlatmak, aklamak, izah etmek, clarify, explain, justify; 3) (bir ey)in sebebi olmak, be the reason for accumulate = topla(n)mak, y(l)mak, birik(tir)mek, gather, collect, zt anl.= disperse, scatter accumulation = birikme, birikinti accumulative = toplanm, birikmi accuracy = doruluk, kesinlik, precision, exactness, zt anl.= inaccuracy accurate = doru, titiz, eksiksiz, precise, zt anl.= erroneous, inaccurate accurately = doru, tam (olarak), correctly, exactly, zt anl.= inaccurately, erroneously accuse of = (bir ey) ile sulamak / itham etmek, blame with, zt anl.= acquit accused = sank acetonitrile = asetonitril (renksiz, zehirli, solvent olarak kullanlan bir sv), methyl cyanide achieve = baarmak, (zorlu bir uratan sonra) elde etmek, kazanmak, accomplish, zt anl.= fail, lose, quit achievement = baar, elde etme, kazanma, accomplishment, success, zt anl.= failure, defeat acid rain = asit yamuru (ar miktarda asidik zellik gstermesi sebebiyle evre iin zararl olan ya) acidic = asidik (znm hidrojen iyonu oran yksek, pH seviyesi dk olan) zt anl.= basic acidification = asitleme (pH seviyesinin dmesi) acidity = asit derecesi, asidite (bir maddenin asidik reaksiyon gsterme zellii) acknowledge = (bir gerei) kabul etmek, bildirmek, belirtmek, beyanda bulunmak, admit, recognise, zt anl.= deny, ignore acknowledgement = 1) kabullenme, recognition; 2) (kitaplarda) teekkr blm acquire = elde etmek, kazanmak, obtain, gain, zt anl.= forfeit, lose acquired = doutan olmayan, sonradan elde edilmi, earned, zt anl.= innate acquisition = elde etme, sahip olma, gain, earning acquit of = (bir su)tan aklamak / temize karmak, prove the innocence of, zt anl.= accuse of, blame with

www.bademci.com

DS Szl - 5
acronym = ksaltma (birka kelimenin ba harflerinin veya ilk hecelerinin birlemesiyle meydana gelen kelime; rn. radio detection and ranging ifadesinin ksaltmas olarak RADAR kelimesi) acropolis = akropol (yukar kent, bir antik kentin genellikle ynetimsel / trensel merkezini oluturan, yksek bir tepenin zerine kurulu blm) across = 1) karsna, dier yakasna, to the other side of; 2) boyunca, apnda, bir utan bir uca, throughout act = 1) yasa; 2) (tiyatroda) perde; 3) hareket, eylem act as = (bir ey) gibi / (bir ey)e benzer ekilde davranmak, (bir ey) grevi grmek, (bir ey)in grevini stlenmek action = 1) hareket, eylem, zt anl.= inaction; 2) etki, efffect activation = harekete geirme active metal = aktif metal (kimyasal tepkimelere kolaylkla giren metal) activity = faaliyet, etkinlik actually = aslnda, gerekten, aslna baklrsa, as a matter of fact, to tell the truth, in fact actuate = harekete geirmek, altrmak, activate acute = 1) ar, vahim; 2) akut, hzl seyreden / gelien (hastalk) acute viral hepatitis = akut viral hepatit (hepatit virslerinden herhangi birinin sebep olduu, hzl seyreden hepatit) adapt to = (bir ey)e adapte etmek, uyarlamak, intibak etmek, adjust, accommodate, zt anl.= dislocate adapt oneself to = kendini (bir ey)e adapte etmek / uyarlamak, get used to adaptation = adaptasyon, uyum adaptive = uyum gsterme ile ilgili, uyumsal add to = (bir ey)e katk salamak add up to = toplam olarak (bir deer) etmek added bonus = bir baka avantaj addendum = (oul: addenda) ek, ilave addicted to = (bir ey)e baml addictive = bamllk yapan additional = ek, fazladan, extra additionally = ek olarak, in addition, also additive = katk maddesi address = (bir ey)e deinmek, (bir ey) ile uramak, point (to), deal with, handle adenosine triphosphate = adenosin trifosfat (kas dokusunda bulunan ve hcresel reaksiyonlar iin temel enerji kayna salayan nkleotid), ATP adequate = yeterli, enough, sufficient, zt anl.= inadequate, insufficient adequately = yeterince, yeterli bir biimde / oranda, enough, sufficiently, zt anl.= inadequately, insufficiently adhere to = (bir ey)e balanmak, yapmak, bal kalmak adherence = ballk, yapma, dedication adherent = taraftar, yanda, fan, follower adhesive = yaptrc adjacent = yan yana, bitiik adjoin = bitiik olmak, link, border, attach, zt anl.= detach, disconnect adjoining = bitiik, bitiikteki, neighbouring adjust = ayarlamak, arrange, tune, zt anl.= confuse, upset adjustment = ayarlama, adapte olma / etme, regulation, setting, orientation administer = (ila vs.) vermek administration = 1) idare; 2) (ila) verme / uygulama administrator = ynetici, idareci admiralty = 1) amirallik rtbesi ve pozisyonu; 2) deniz kuvvetleri komutanl, naval forces command admiration = takdir, beeni admire = takdir etmek, beenmek, hayran olmak, esteem, zt anl.= look down (on / upon) admission = 1) kabul etme, acceptance, zt anl.= denial; 2) (ie, niversiteye vs.) girme / kabul edilme, entrance; 3) itiraf, confession admission to hospital = hastaneye kabul admit = itiraf etmek, kabul etmek, (gelmesine, girmesine vs.) izin vermek, accept, allow, zt anl.= deny, reject admittedly = genel kabule gre, kukusuz, confessedly adolescence = ergenlik adolescent = ergen adopt = 1) benimsemek, accept, assume, zt anl.= reject, turn down; 2) evlat edinmek adoptee = evlat edinilen ocuk adoption = 1) evlat edinme; 2) (fikir, ideoloji, vs.) edinme / benimseme, acceptance, zt anl.= rejection adoptive = evlat edinilen, evlatlk olarak alnan adrenal system = bbrekst bezlerinin oluturduu sistem Adriatic (isim) = Adriyatik Denizi (talya ile Balkan Yarmadas arasndaki deniz) Adriatic (sfat) = Adriyatik Denizine ait

www.bademci.com

6 - DS Szl
adult = yetikin adulthood = yetikinlik, yetikinlik dnemi advance = ilerlemek, gelimek, progress, develop, zt anl.= regress advanced = gelimi, ileri dzeyde advanced age = ilerlemi ya advanced scanning technology = ileri / gelimi tarama teknolojisi advantage = avantaj, stnlk salayan ey, yarar, zt anl.= disadvantage advantaged = ayrcalkl, imtiyazl, privileged, favoured, zt anl.= disadvantaged advantageous = avantajl, yararl, beneficial, zt anl.= disadvantageous advent = geli, balama, arrival, beginning, zt anl.= departure, end adventure = macera, serven adventurer = macerac, servenci adversary = dman, enemy, foe, zt anl.= friend, ally adverse = kt, elverisiz, zararl, menfaatine aykr, aleyhte, ters (ynl), harmful, contrary, reverse, zt anl.= beneficial, favourable adverse drug reactions = ilacn yan etkileri adverse effect = ters / olumsuz / yan etki adverse reaction = ters / olumsuz tepki adversely = kt bir ekilde, elverisiz artlarda, aleyhte, negatively, zt anl.= positively adversely affect = ters / kt ynde etkilemek advert = reklam, advertisement, ad advertise = reklam vermek, reklam / (bir ey)in reklamn yapmak advertisement = reklam, ilan, advert, ad advertising = reklamclk, tantm advice = t, tavsiye, nasihat, proposal advisable = akllca, makul, doru, appropriate, sensible, zt anl.= improper, unwise advise = t vermek, tavsiyede bulunmak, counsel, suggest adviser = danman, advisor, consultant advisory = tavsiye niteliinde advisory body = danma organ, yetkisi tavsiye vermek ile snrl kurum advocate (fiil) = savunmak, desteklemek, promote, support advocate (isim) = 1) avukat, szc, lawyer; 2) desteki, savunucu, taraftar, supporter aerial = havada bulunan, havaya ait aerial photograph = hava fotoraf aerobic = serbest oksijen veya havaya baml, oxidative, aerobiotic, zt anl.= anaerobiotic aerobics = aerobik (oksijene olan ihtiyac arttran egzersiz biimi) aeronautical = havaclkla ilgili aerospace = uzay / havaclk affair = i, mesele, business, matter affect = etkilemek, have an effect on, influence, involve affected = etkilenmi affection = efkat, sevgi, concern, love, zt anl.= hatred affiliation = yakn iliki, ballk, yaknlk affinity = yatknlk, (bir ey)in baka (bir ey)e benzerlii affirm = dorulamak, onaylamak, confirm, ratify, zt anl.= deny affliction = ar, ac, hastalk, rahatszlk, pain, suffering, distress affluence = bolluk, refah, zenginlik, richness affluent = zengin, refah iinde, rich, wealthy, prosperous, zt anl.= poor, needy afford = (bir ey) yapmaya gc / paras yetmek, (maliyetini) karlayacak durumda olmak affordable = maliyeti karlanabilir, satn almaya para yetirilebilir aficionado = birisini / bir eyi beeni ile takip eden, onun hakknda birikim sahibi kii, hayran Afro-American = Afro-Amerikan (Afrika kkenli, siyahi Amerikal) after a while = bir sre sonra aftermath = (rn. bir felaketin) sonras against = (bir kii / bir ey)e kar (I am against the sale of alcohol to minors. = Kklere alkol satna karym.) against (smos) will = (birisinin) arzusuna ramen / arzusu hilafna age (fiil) = 1) yalanmak, grow old; 2) (arap vs. iin) yllanmak age (isim) = 1) a, devir, period; 2) ya age-linked = yaa bal agency = acente, ajans, kurum, tekilat agenda = gndem agent = 1) temsilci, arac, acente; 2) etmen, faktr age-related = yaa bal, yala ilgili ages past = gemi alar aggravate = 1) (zaten olumsuz bir durumu daha da) ktletirmek, zorlatrmak, arlatrmak, deteriorate, worsen, zt anl.= facilitate, alleviate, ease; 2) cann skmak, irritate, make worse

www.bademci.com

DS Szl - 7
aggregate = agrega (akl vs. gibi dolgu maddesi) aggression = saldrganlk, hostility, zt anl.= resistance, defence aggressive = iddial, hrsl, saldrgan, assertive, offensive, hostile, zt anl.= passive, peaceful aggressively = giriken / saldrgan bir ekilde, offensively, zt anl.= passively agility = eviklik, atiklik aging = 1) yalanma; 2) (arap vs. iin) yllanma agree to = (bir ey yapma)ya raz olmak, (bir ey yapma)y kabul etmek, zt anl.= object to agree with = ayn fikri paylamak, katlmak, zt anl.= disagree (with) agreeable = 1) ho, tatl, pleasant, delightful, zt anl.= unpleasant; 2) kabul edilebilir agreement = anlama, szleme agricultural = tarmsal, tarm ile ilgili agriculture = tarm agronomist = tarm uzman ahead = gelecek, yakla(l)makta / gelmekte olan, ilerideki ahead of = (bir ey)in nne / nnde ahead of its time = zamannn ok ilerisinde, adalarndan daha ileride, far beyond its time aid = katk, destek, yardm, help, relief, support ailment = hastalk, rahatszlk, sickness, illness, disorder aim (at) (fiil) = hedeflemek, amalamak, nian almak, target (to) aim (isim) = hedef, ama, goal, target air photography = hava fotorafl air taxi = hava taksisi (ticari taksi gibi hizmet veren kk uak veya helikopter) airborne = havadan gelen, hava yoluyla tanan, havada olan (rn. airborne bacteria) aircraft = (oul: aircraft) uak, hava tat airframe = bir ua ya da uzay aracn oluturan mekanik aksam airliner = yolcu ua airline = havayolu irketi airlines = havayollar airship = (zeplin vs. gibi) hava gemisi air-starved = havasz kalm air-to-air refuelling = havada yakt ikmali airway = hava yolu (solunum sisteminin, akciere girii salayan kanal eklindeki ksmlar; rn. burun delikleri, boaz) akin to = (bir ey) ile ilgili, yakn, benzer, similar to alarming = rktc, korkutucu, appalling, frightening alarmingly = endie verici bir ekilde, shockingly, disturbingly albatross = albatros (geni kanatlar ve ok uzun sre havada kalabilmesi ile tannan iri bir tr deniz kuu) alcohol-related = alkol (alm) ile balantl alert (fiil) = uyarmak alert (isim) = uyank, tetikte alertly = akgz / uyank bir ekilde, tetikte olarak alertness = uyanklk, tetikte olma hali alfalfa = yoncaya benzeyen, iek aan bir bitki alga = (oul: algae) alg (su yosunu) algal = deniz / su yosununa ait algal ancestors = alg kkenli atalar Alhambra = Elhamra (13. yyda spanyadaki Grnata ehrinde Maribiler tarafndan yaplm olan kale / saray) alien = 1) yabanc, unfamiliar, unknown, zt anl.= familiar, known; 2) uzayl, extraterrestrial alienate from = (arkadalarn)dan, (i)ten vs. sou(t)mak, uzakla(tr)mak, part (from), turn away (from), zt anl.= unite, endear alienating = yabanclatran, (gereklerden) uzaklatran alienation = yabanclama alike = 1) benzer, similar, zt anl.= different; 2) eit / ayn ekilde; 3) hem. . . , hem. . . , similar, in the same way, both alkaline = alkali (bir alkali veya toprak alkali metalin oluturduu ve suda zndnde pH deeri 7den yksek olan iyonik bileik) alkaloid = alkaloid (nikotin ve morfin gibi, nitrojen ieren, genellikle kat halde bulunan ve farmakolojik etkileri olan bitkisel kkenli organik bileikler grubu) all kinds of artistic activities = her eit sanatsal aktivite all manner of = her eit all things considered = her ey gz nne alndnda all too often = ounlukla all walks of life = hayatn her alan (her meslek, her sosyal grup vb.) all-cause mortality = (sebebine gre ayrm yaplmakszn) btn lmler allegation = sulama, itham, iddia alleged = iddia edilen allelopathy = bir bitkinin, rettii kimyasallarla dier bir bitkinin gelimesini engellemesi

www.bademci.com

8 - DS Szl
allergic = alerjik, alerji ile ilgili allergist = alerji uzman doktor alleviate = yattrmak, dindirmek, hafifletmek, azaltmak, rahatlatmak, ferahlatmak, relieve, ease, comfort, zt anl.= intensify, aggravate alliance = ittifak, birleme, association, accord allied = mttefik Allies = (the Allies eklinde kullanlr) Mttefikler, ttifak Devletleri (Bu kelime, ngilizce kaynaklarda genellikle 2. Dnya Savanda ABD, ngiltere ve bu lkelerin yannda yer alan dier lkeleri ifade eder.) allocate = ayrmak, tahsis etmek, appropriate allocation = tahsis, ayrma, denek, allotment, allowance allot = tahsis etmek, (pay vs.) ayrmak, datmak, apportion, allocate allow = izin vermek, salamak, imkn vermek, mmkn klmak, yetki vermek, enable, let, empower, permit, zt anl.= forbid, hinder, prohibit allow for = (bir ey)i dikkate almak / hesaba katmak / gz nnde tutmak, take (smt) into account alloy = maden alam all-time low = tm zamanlarn en dk seviyesi allusion = ima, dolayl atf / alnt, kinaye, indirect reference ally = mttefik, cooperator, friend, partner, zt anl.= enemy, foe almond = badem almshouse = darlaceze, yoksullar evi, imarethane aloft = yukarda, havada alone = yalnz, tek bana along with = (bir ey) ile birlikte, yan sra, together with alongside = yannda, together with alter = (zne dokunmadan ksmen) dei(tir)mek, change, modify alternate between = (iki durum) arasnda gidip gelmek, shift, fluctuate, zt anl.= remain alternate with = (bir ey) ile dnml olarak meydana gelmek alternately = dnml olarak, in turns alternating current = alternatif akm, AC alternative = dier, baka, alternatif, (farkl bir) seenek, option altiplane = buzul anda olumu yksek yayla, altiplano altitude = ykseklik, rakm, irtifa, height, elevation altogether = tamamen, hepten, btnyle, completely, on the whole, all in all alveolar duct = hava kesecii / kanal alveolar sac = hava kesecii alveolus = (oul: alveoli) hava kesecii Alzheimers disease = Alzheimer hastal (genellikle 40-50 yalar arasnda balayan, nron kaybna bal atrofi ve beyin karncklarnda genileme ile belirgin bunama) amass = toplamak, biriktirmek amazing = insan hayrete dren, artc, astonishing, surprising, startling, zt anl.= banal, dull amber = kehribar ambiguous = belirsiz, bulank, mulak, unclear, vague, zt anl.= explicit, lucid ambiguously = belirsizce, mulak bir ekilde, unclearly, vaguely, zt anl.= explicitly, lucidly ambition = hrs, ihtiras, passion, zt anl.= contentment ambitious = (baarmak veya elde etmek iin) tutkuyla dolu, eager, zealous, zt anl.= humble, indifferent, unambitious amendment = dzeltme, deiiklik, correction, change amicable = arkadaa, dosta, friendly amino acid = amino asit (proteini oluturan asitlerden her biri) ammonia = amonyak (kimyasal forml NH3 olan, renksiz ve kt kokulu bir gaz) amnesia = hafza kayb, memory loss among other things = dier etmenler / faktrler yannda amount = miktar, quantity amount to = 1) (miktar olarak) karlk gelmek, add up to, sum up to, zt anl.= differ from; 2) (bir ey) ile eanlaml olmak, . . . anlamna gelmek, correspond to amphibian = amfibi (hem karada hem suda yaayabilen) ample = 1) geni, byk; 2) ok, bol amplification = bytme, (rn. bir ses dalgas veya elektronik sinyal iin) ykseltme / amplifikasyon amplitude = dalga ykseklii amusing = elendirici, komik, funny amyloid protein = amiloid protein (bir tr mumsu yapya sahip, yar saydam, dejenere olmu ve niastaya benzer protein) an awful lot = ok fazla anaemia = anemi (kanszlk)

www.bademci.com

DS Szl - 9
anaemia of folate deficiency = folik asit eksiklii / yetersizliine bal olarak gelien anemi anaesthesia = anestezi (cerrahi mdahele iin anestetik madde vererek kiide ar ve ac hissini ortadan kaldrma) anaesthetic = anestetik madde (uyuturucu) analgesic = analjezik (ar kesici ila) analogue = benzer, karlk analogy = benzerlik, benzeim, similarity analyze = analiz etmek, zmlemek ancestor = ata ancestral = atalar ile ilgili, atalara ait ancestry = atalar, kk anchor-bolt = elik dbelli cvata (nesneleri salam bir ekilde betona tutturmaya yarayan cvata / saplama) ancient = eski, antik (genellikle Bat Roma mparatorluunun knden nceki dnemlere ait), antique, archaic, zt anl.= modern ancient world = antik dnya (genellikle Roma dnemi ve ncesinde Akdeniz havzas ve evresindeki uygarlklar ieren bir tanmlama) and so forth = ve benzerleri, and so on, and the like and the like = ve benzerleri, and so on, and so forth anger = kzdrmak, sinirlendirmek, make angry angina pectoris = angina pektoris (fiziksel egzersiz, ar sigara, heyecanlanma sonucunda gste yaanan ar) angle = a Anglo-Saxon = Anglo-Sakson (zellikle 5-11. yylar arasnda gney ve bat Britanyaya hakim olan ve modern ngiliz ve Amerikallarn bir ksmnn kkeninin dayand halklara verilen genel ad) animal husbandry = hayvanclk annotate = dipnot koymak, aklayc notlar koymak announce = ilan etmek, duyurmak announcement = duyuru, bildiri annoy = can skmak, rahatsz etmek, sinir bozmak, irritate, bother annoying = sknt veren, sinir bozucu, disturbing, exasperating annual = yllk, ylda bir yaplan / yaynlanan, yearly annual rate of growth = yllk byme oran annually = ylda bir, her yl (dzenli olarak), yearly anomalous = anormal, olaan olmayan anonymity = kimliklerin belirsiz oluu, anonimlik anorexia = anoreksi, itah kayb, itahszlk anorexia nervosa = anoreksi nervoza (ok zayf olmasna ramen hastann kendisini ok iman grmesine ve yemek yememesine neden olan psikolojik bir rahatszlk) antenna = 1) (oul: antennas) anten; 2) (oul: antennae) duyarga (kimi bcek ve eklembacakllarn balarnda bir ift halinde bulunan ve evrelerini kimyasal olarak alglamalarna yarayan organ) anthology = seki, antoloji (iir veya hikaye gibi belli bir grup edebi eserin topland kitap) anthrax = arbon (genellikle byk ve kkba hayvanlarda grlen, insanlara da et, st ve dier hayvansal rnler aracl ile bulaabilen ve sklkla lm ile sonulanan bir hastalk) anthropological = antropolojik, insan bilimsel anthropologist = antropolojist, insan bilimci anthropometric survey = rklara has zellikleri belirlemek amacyla, insan vcudunun eitli ksmlarn karlatrmaya ynelik aratrma anthropomorphism = insan biimcilik (insan olmayan varlklarn, insan niteliklerine sahip olduklarnn dnlmesi) anti- = aleyhinde, -e kar anti-aircraft missile battery = uaksavar fze bataryas (sava uaklarna kar karada veya sava gemilerinde konulandrlm fze frlatcs) antibacterial compound = antibakteriyel bileik antibiotic = antibiyotik antibody = antikor (kana dardan giren yabanc maddelere kar koyan protein) antibody-based therapy = antikora dayal tedavi antibody-drugs = antikor ilalar (zellikle kanser tedavisinde kullanlan ve kanserli hcreler zerindeki antijenlere balanp sadece bunlar yokeden ilalarn genel ad) anticipate = (olacaklar) sezinlemek / tahmin edip ona gre davranmak, beklemek, ummak, (bakasndan) nce davranmak, foresee, predict anti-collision = arpmay nleyici anti-constitutional = anayasaya aykr antidepressant drug = antidepresan ila (depresyon tedavisinde kullanlan ila) antidote = panzehir antigen = antijen (vcutta baklk sisteminin harekete gemesine yol aan toksin ya da enzim) antihistamine = antihistamin (alerji ilac grubu)

www.bademci.com

10 - DS Szl
anti-missile defence = gdml fzeye kar savunma anti-poverty = yoksulluk kart, yoksulluu ortadan kaldrma amal antiquity = antik alar (Avrupada Orta a ncesi dnem), zt anl.= modern ages anti-shrink = (kumalarda) ekme nleyici Antoine Lavoisier = 1743-1794 yllar arasnda yaam, modern kimyann kurucusu olarak kabul edilen Fransz aratrmac anxiety = endie, kayg, tasa, huzursuzluk hali, i sknts, worry, uneasiness, zt anl.= tranquillity anxiety disorder = anksiyete bozukluu (endie, korku ve kuruntunun yaratt gerilimle beliren huzursuzluk hali ve i skntsnn sebep olduu rahatszlk) anxious = kaygl, endieli, tedirgin, worried, uneasy any longer = artk. . . , hala, any more, (He doesnt come here any longer. = O artk buraya gelmiyor.) any more = artk (deil), any longer anyway = hem . . . ki, zaten . . . ki, yine de, anyhow, (How long have you been so interested in Broadway theatre, anyway? = Hem sen ne zamandr Broadway tiyatrosu ile bu derece ilgileniyorsun ki?) anywhere else = baka hibir yer(de) apart from = (bir ey)den baka, (bir ey)in haricinde, other than, except for apathetic = apatik, duygularn gstermeyen, tepki vermeyen, indifferent apathy = ilgisizlik, kaytszlk, disinterest, listlessness, zt anl.= concern, involvement Aphrodisias = Afrodisias (Aydn ilinin Geyre Kynde bulunan bir antik kent) Aphrodite = Afrodit (Yunan mitolojisinde ak ve gzellik taras), Venus apiece = para bana apnoea = apne (uyku vs. esnasnda nefes alma ilevinin geici olarak durmas), asphyxia apparatus = (oul: apparatus ya da apparatuses) dzen, aygt, cihaz, aparat, system, equipment apparent = ak, belli, aikr, grnrdeki, gze arpan, obvious, visible, evident, zt anl.= obscure, hidden apparently = belli ki, grne gre, evidently, obviously appeal to (fiil) = (birisi)ne ekici gelmek, (birisi)nin houna gitmek, attract, charm, zt anl.= repel appeal (isim) = 1) ekicilik, cazibe, attraction, charm; 2) bavuru, request, application appealing = ekici, attractive, zt anl.= repulsive appear = 1) ortaya kmak, belirmek, emerge, arise, zt anl.= disappear, vanish, fade; 2) (gibi) grnmek, seem, look appearance = 1) grn, grnm, image, feature; 2) ortaya kma, emergence appendage = eklenti, aksesuar appetite = itah appliance = alet, gere applicable = uygulanabilir application = 1) uygulama, tatbikat, exercise, practice; 2) bavuru applied = uygulamal (rn. applied physiology = uygulamal fizyoloji) apply = 1) uygulamak, tatbik etmek, implement, utilize, practice; 2) bavurmak apply (cold / warm) compress = (yara vs.) zerine (souk / scak) kompres uygulamak apply to = (bir ey)i iermek / kapsamak / ilgilendirmek appoint = atamak, grevlendirmek, assign, zt anl.= discharge, dismiss appointment = randevu appraisal = deerlendirme, fiyat bime, assessment, evaluation appreciably = fark edilir derecede, considerably, zt anl.= negligibly appreciate = deerini anlamak, takdir etmek, take account of, be fully aware of, be grateful for appreciation = 1) takdir, minnettarlk, admiration; 2) deer art apprehend = yakalamak, tutuklamak, capture, arrest, zt anl.= discharge, release apprehension = 1) anlay, kavray, understanding, grasp, zt anl.= misunderstanding; 2) endie, korku, kuruntu, fear, worry apprentice (fiil) = (birisinin yanna) rak olarak vermek apprentice (isim) = rak, stajyer approach (fiil) = 1) yaklamak, yanamak, reach, near; 2) dnmeye / zerinde durmaya / ilgilenmeye / uramaya balamak approach (isim) = tutum, tavr, yaklam, attitude, stance appropriate (fiil) = 1) almak, kendine mal etmek, el koymak, seize; 2) tahsis etmek, ayrmak appropriate (sfat) = uygun, yerinde, suitable, proper, zt anl.= inappropriate, unsuitable appropriately = uygun bir ekilde, yerinde olarak, suitably, properly, zt anl.= inappropriately, unsuitably

www.bademci.com

DS Szl - 11
appropriateness = uygunluk approval = onay, consent approve of = (bir ey)i onaylamak, ratify, zt anl.= disapprove of, deny, reject approximately = yaklak olarak, roughly aquatic = suyla ilgili, suda yaayan aquatic rodent = suda yaayan kemirgen aqueduct = su kemeri Arawak Indians = Aravak Yerlileri (Karayipler blgesi yerli halklarndan biri) arbitrary = keyfi, despota, geliigzel, random, zt anl.= reasonable, democratic, objective arboriculture = aa ve fidan yetitirme arch = kemer, yay, kvrm arch bridge = kemerli kpr archaeobotany = arkeobotanik (paleoetnobotanik bilimine verilen baka bir isim), paleoethnobotany archaeological = arkeolojik, arkeoloji ile ilgili archaeological context = arkeolojik olarak aratrlmakta olan yer / eser archaeologist = arkeolog (insan ve insanlk tarihini, geride braklan eserlere dayanarak inceleyen bilim insan) archipelago = takmada, iinde ok ada bulunan deniz architectural = mimari, mimarlk ile ilgili architecture = mimari Arctic (isim) = Kuzey Kutup blgesi Arctic (sfat) = Kuzey Kutbuna ait, Kuzey Kutbu ile ilgili Arctic Circle = Kuzey Kutup Dairesi (66 33' 39 enleminde bulunup Kuzey Kutbunu evreleyen ve 21 Aralk gn hi gne grmeyen en gneydeki paralel dairesi) arduous = g, etin, yorucu area of contact = temas noktas arguably = (tartmaya ak olmakla birlikte) muhtemelen, (She is arguably the best actress. = O muhtemelen en iyi aktristir.) argue = 1) tartmak, mnakaa etmek, mzakere etmek, discuss, debate; 2) kavga etmek, atmak, ekimek; 3) (bir fikri vs.) savunmak, (belli bir) grte olmak argue away = tartarak rtmek, aksini kantlamak argue over = (bir konu) zerinde tartmak, debate argue that = (bir fikir / bir gr) savunmak, (bir ey)i iddia etmek argument = 1) sav, iddia, assertion; 2) tartma, debate; 3) ekime, controversy arid = kurak, kra arise from / out of = (bir ey)den meydana gelmek / ortaya kmak, ba gstermek, appear, emerge, come forth, come up, zt anl.= disappear, fade Ark = 1) Musa Peygamberin on emrinin bulunduu levhalarn tand sandk; 2) Nuhun Gemisi armament = 1) tehizat, silah; 2) silahlanma armed with = (bir ey) ile donanm armistice = atekes, cease-fire armoured car = zrhl otomobil armpit = koltuk alt arms race = silahlanma yar around = civarnda, dolaynda, aa yukar, yaklak, approximately, roughly arousal = uyarma, harekete geirme, uyan, canlandrlma, activation, stirring, zt anl.= pacification arouse = canlandrmak, harekete geirmek, (tartma vs.) yaratmak, uyandrmak, activate, stir, stimulate, provoke, zt anl.= dampen, pacify arrange = dzenlemek, yerletirmek, organise arrange for = (bir ey)i ayarlamak, (bir ey) iin hazrlk / plan yapmak, organise for arrangement = dzenleme, anlama, dizilim, yerletir(il)me, plan, agreement, system, setup, order arrest = 1) durdurmak, kesmek, stop; 2) tutuklamak, seize arrival = geli, zt anl.= departure arrogant = 1) kibirli, gururlu; 2) kstah art = sanat artefact = insan eliyle yaplan ey (zellikle ilk insanlarn eserleri), artifact artery = atardamar (kan, kalpten vcudun dier ksmlarna tayan damar) article = gazete / dergi makalesi, yaz, paper article of diet = yiyecek maddesi articulate = aka beyan etmek, ifade etmek, express artifact = insan eliyle yaplan ey (zellikle ilk insanlarn eserleri), artefact artificial = yapay, suni, sahte, man-made, imitation, zt anl.= real, genuine artificial fingernail remover = yapay trnak ularn karmaya yarayan madde artificial liver = suni / yapay karacier artificially = yapay / suni olarak, zt anl.= naturally artificially sweetened = suni olarak tatlandrlm

www.bademci.com

12 - DS Szl
artistic term = sanat terimi as a consequence = sonu olarak, consequently as a matter of fact = aslnda, aslna baklrsa, actually, to tell the truth as a matter of legal doctrine = yasalar bakmndan, yasal adan baklrsa as a result = sonu olarak, sonuta, therefore, consequently as a rule = kural olarak as a whole = bir btn olarak as compared with = (bir ey) ile karlatrldnda as directed = talimata uygun ekilde, tarif edildii gibi as ever = her zamanki gibi, as always, as usual as far as = kadar uzaklar(d)a, (I travelled as far as the Arctic Circle. = Kuzey Kutup Dairesine kadar (uzaklara) seyahat ettim.) as far as . . . is concerned = sz konusu . . . olduunda, . . . y ilgilendirdii kadaryla, as far as . . . goes as far as goes = sz konusu . . . olduunda, . . . y ilgilendirdii kadaryla, as far as . . . is concerned as far as character goes = karakter sz konusu olursa as for = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili olarak as if = gya, sanki mi / . . . m gibi, as though as is the case with = daki gibi, ile ilgili durumda olduu gibi as is true of others = bakalarnda olduu gibi as little as = . . . kadar / gibi kk (bir miktar), . . . kadar / gibi ksa (bir zaman), (His wage is as little as 300 YTL a month. = Onun maa 300 YTL gibi kk bir miktar.) as long as = srece, mddete, so long as as opposed to = (bir ey)den farkl olarak, in contrast to as regards = (bir ey)e gelince, . . . konusunda, considering as soon as = er mez (bir eyi yapar yapmaz) as soon as possible = mmkn olduu kadar abuk, ASAP as such = 1) bu sfatla, in that capacity; 2) kendi iinde, o ekilde, in itself, (He is only a child and must be treated as such. = O sadece bir ocuk ve ona bir ocuk gibi / o ekilde davranlmal.) as the semester wears on = smestr ilerledike as to = (bir ey)e gelince, . . . konusunda, (bir ey)e uygun olarak, about, relating to as well as = 1) (bir ey)e ek olarak, de / da, ve; 2) (hem) hem de , in addition to; 3) hem de . . . , (onu) da, and also as with any country = her lkede olduu gibi as yet = daha, henz, imdiye kadar, so far, until now ascendancy = stnlk, g ascent = k, trman, ykseli, yoku ascertain = (aratrarak) tespit etmek, belirlemek, saptamak, ensure, determine, verify ascribe to = (bir ey)e atfetmek, attribute to ash = kl, cinder ashore = karaya, kyya aspect = a, yn, bakm, grn, feature, facet, perspective, view, side aspiration = arzu, istek aspire to = (bir ey)i iddetle istemek, kuvvetle arzu etmek, seek, desire assassinate = suikast yapmak assassination = suikast assault (fiil) = saldrmak, attack assault (isim) = saldr, attack assemblage = bir araya getirilmi / gelmi kiiler veya nesneler btn, karm, topla(n)ma assemble = 1) topla(n)mak, gather; 2) monte etmek, kurmak, paralar bir araya getirerek oluturmak, install, zt anl.= dismantle, disassemble assembler = montr, takyap assembly = montaj assembly = toplant, meclis, kongre assert = 1) (hakkn vs.) gl bir ekilde savunmak / kabul ettirmeye almak, declare, insist, press; 2) ileri srmek, iddia etmek, put forward assertion = 1) savunma, iddia, affirmation; 2) aklama, bildiri, declaration assertive = iddiac, (agresiflik derecesinde) kendinden emin assess = deerlendirmek, deer bimek, hesaplamak, evaluate, appraise assessment = deerlendirme, deer bime, evaluation, judgement asset = kazan, fayda getirecek ey, meziyet, plus assiduously = dikkatli ve srekli alarak, diligently assign = 1) (grev) vermek, tahsis etmek, ayrmak, allot, allocate, portion; 2) atamak, tayin etmek, appoint, designate assimilation = asimilasyon, sindirim, zmle(n)me (barsaktan emilen maddelerin organizmann yapsna girmesi)

www.bademci.com

DS Szl - 13
assist in = (birine bir ey)de yardm etmek / yardmc olmak, help in associate = i orta, bal kurulu associate with = (bir ey / olay) ile ilgisi olmak, balants olmak associated with = (bir ey) ile ilgili / alakal / likili, related to association = 1) iliki, relation; 2) dernek, birlik, kurum, society assortment = eitlilik, farkllk, variety, diversity, zt anl.= uniformity assume = 1) farz etmek, varsaymak, suppose; 2) (i, grev vs.) stlenmek, undertake; 3) benimsemek, kabul etmek, believe, presume assumption = varsaym, farz etme, san, supposition assurance = endieleri giderme amal sz veya eylem, gvence assure = temin etmek, gvence vermek, certify, guarantee asteroid = asteroid, uzayda dolanan byk gktalar asthma = astm asthma attack = astm krizi astonish = artmak, hayrete drmek, astound astonishingly = artc / hayrete drc bir ekilde, astoundingly, amazingly, surprisingly astounding = oke eden, hayret verici, surprising, breathtaking, zt anl.= normal, ordinary astronomer = astronom (yldzlar, gezegenleri ve dier gk cisimlerini inceleyen bilim insan) astronomical matters = astronomi ile ilgili konular at all = hi mi hi, hibir surette / ekilde, whatsoever at all costs = ne pahasna olursa olsun at almost no cost = neredeyse bedelsiz / masrafsz olarak at any point in time = herhangi bir zamanda, zamann herhangi bir noktasnda at bargain prices = kelepir fiyatlara / fiyatlardan at best = en iyi durumda, en iyi artlarda, under the most favourable conditions, zt anl.= at worst at ease = 1) rahat, huzurlu; 2) (askeri) Rahat komutu at fault = sulu, kabahatli, in the wrong, guilty, zt anl.= innocent at first glance = ilk bakta, at first sight at first sight = ilk bakta at great expense = byk harcamalar yaplarak at great risk = byk risk altnda at intervals = aralklarla at large = genelinde, ou, ounluu, in general at least = en azndan, at any rate, zt anl.= at most at least to a certain extent = en azndan belli bir dereceye / dzeye kadar at little expense = az bir maliyetle at long last = nihayet, en sonunda at most = en fazla, maksimum, maximum at once = 1) tek seferde, bir defada; 2) derhal, hemen, immediately, right away; 3) ayn anda, at a time, at one time at present = 1) hali hazrda, u an iin, currently, presently, at this time; 2) imdi, now at smos disposal = birisinin emrinde / kullanmnda / elinde (olma durumu) at some point = bir noktada at the expense of = (bir ey) pahasna at the heart = merkezinde, odak noktasnda, kalbinde at the rate of = hznda at the request of their governments = hkmetlerinin talebi zerine at the same rate = ayn oranda / hzda at the time = o zamanlar, back then at the turn of = (bir ey)in sonu ile takip edenin ba arasnda, dnm noktasnda, (at the turn of the century = yzyln banda / sonunda) at this rate = bu hzla at times = zaman zaman, occasionally at will = istendiinde, istenilen zamanda, istendii gibi, as / when one wishes Athens = Atina (Yunanistann bakenti) athlete = atlet, sporcu atomic symbol = element simgesi (kimyasal elementleri temsil etmekte kullanlan bir veya iki harfli ksaltma) atrophy (fiil) = atrofiye / dumura ura(t)mak, krel(t)mek, decay, disintegrate, zt anl.= develop, grow atrophy (isim) = atrofi, dumur, krelme attach = tutturmak, takmak, ilitirmek attach importance = (bir ey)e nem vermek, give importance attach much importance to = (bir ey)e byk nem vermek attached to = (bir ey)e bal attachment protein = tutunma proteini (virsn yzeyinde bulunan ve hcrelere tutunmasn salayan protein) attack (fiil) = saldrmak, assault, zt anl.= defend

www.bademci.com

14 - DS Szl
attack (isim) = 1) saldr; 2) nbet, atak, kriz attain = (bir hedef vs.)ye ulamak, elde etmek, kazanmak, achieve, fulfil, zt anl.= fail attainable = eriilebilir, ulalabilir, (The objectives put forward by the leading party do not seem to be attainable. = ktidar partisi tarafndan ngrlen hedefler pek ulalabilir grnmyor.) attempt (fiil) = giriimde bulunmak, teebbs etmek, try attempt (isim) = deneme, giriim, teebbs, effort, trial attend = katlmak, hazr bulunmak, (okula, kursa, spora vs.) devam etmek attendance = (okula, kursa, spora vs.) devam etme, devamllk, hazr bulunma attendant = (akl hastanesi, huzurevi vs. iin) bakc, grevli attention = dikkat, ilgi attentiveness = azami dikkat, care, thoughtfulness, zt anl.= neglect attitude = tutum, tavr, yaklam, approach, stance attitude researcher = davran aratrmacs, davran bilimci attract = (ilgisini) ekmek, cezbetmek, etkilemek, appeal to attract attention = dikkat ekmek attract notice = dikkat ekmek attract scientific criticism = bilimsel evrelerin eletirisine hedef olmak attract scientific scrutiny = bilimsel aratrmalarn ilgi oda olmak attraction = 1) cazibe, ekim gc; 2) atraksiyon, elence program attractive = ekici, gzel, appealing, zt anl.= repulsive attribute = vasf, nitelik, sfat, aspect, element, feature attribute to = 1) (bir neden)e balamak, yormak, associate with, connect to; 2) (bir ey)e mal etmek, atfetmek, ascribe to attune to = (bir ey)e uydurmak, altrmak, adjust, accord auction off = ak arttrma ile satmak, elden kartmak audience = dinleyiciler, izleyiciler, hazr bulunanlar audio player = CD / kaset / mzik alar audiometry = odyometri (iitme gcnn llmesi) auditor = 1) dinleyici, listener; 2) (bir tr) mali mavir; 3) misafir renci auditory = iitme ile ilgili, iitsel auditory system = iitme sistemi augment = arttrmak, oaltmak, grow, increase, amplify austere = 1) ciddi, arbal; 2) sert, zor, etin authentic = otantik, hakiki, gerek, genuine author = yazar authoritarian = otoriter authority = otorite, yetkili, yetkili merci authorize = izin vermek, yetki vermek, permit, empower autism = otizm (kiinin ileri derecede ie kapank oluu, ar ekingenlik ve kiisel ilikiler kurmada glkle belirgin iine kapanma hali) autistic = otistik (otizm rahatszl olan) autoimmune response = otoimmn tepki (baklk sisteminin bir virs vs. i tanmas ve ona kar antikor retmesi) autonomy = zerklik, otonomi (kendi kendini idare etme) auxiliary = yedek, yardmc, supplementary available = bulunabilir, (piyasada) bulunan, ulalabilir, (alma / kullanma) hazr, attainable, ready, accessible, usable availability = hazr bulunma, bulunabilirlik, edinilebilirlik, eriilebilirlik, zt anl.= unavailability avalanche = avalanche proper = asl / gerek avant-garde = avangard, nc average to = ortalama olarak (bir miktar)a karlk gelmek average life-span = ortalama mr avian flu = ku gribi avian influenza = ku gribi / vebas aviation = havaclk aviator = havac avionics = uu elektronii avoid = (bir ey)den kanmak / saknmak / kurtulmak, escape, stay away, zt anl.= contact, face, confront avoidable = kanlabilir, nlenebilir, evitable, avertable, zt anl.= inevitable, unavoidable avoidance = (bir ey)den kanma / saknma / kurtulma, escape, staying away, zt anl.= contact, confrontation avoidant = (karakter iin) ekinik await = beklemek, gzlemek, expect awaken = uyan(dr)mak, wake up, arouse, zt anl.= put / go to sleep

www.bademci.com

DS Szl - 15
aware of = (bir ey)in farknda, zt anl.= unaware of aware = bilinli, farknda, alert, conscious, zt anl.= unconscious awareness = farknda olma, perception, recognition, zt anl.= unawareness awful = berbat, korkun, terrible, horrible, zt anl.= beautiful, nice awful long time = (dilimizdeki informel karl ile) felaket uzun zaman, ok uzun bir zaman awning = tente, gnelik axiom = aksiyom (kabul edilmi gerek) axis = (oul: axes) aks, eksen

www.bademci.com

B B BB
B vitamin folate = folik asit (bir tr B vitamini) B. C. = Milattan / sadan nce, before Christ, zt anl.= A. D. , anno Domini baby boom = bebek patlamas (ar miktarda doum) baby sticker = kk kartma / etiket Babylon = Babil (antik Mezopotomyann en nemli kentlerinden birisi ve Babil Krallnn bakenti) back (fiil) = desteklemek, support back (isim) = srt back and forth = ileri geri back out = caymak, sznden dnmek back up = desteklemek, arka kmak, support, reinforce, (In his time, there was hardly anyone to back up Darwins theories. = Kendi zamannda Darwinin teorilerini destekleyecek pek kimse yoktu.) back up with = (bir ey) ile desteklemek, arka kmak, support with, reinforce with backer = savunan, destekleyen background = gemi, arka plan backing = destek(leme), support backpack = srt antas backward = 1) arkaya doru, arka tarafa doru; 2) zeka gerilii olan backwardness = gerilik, geri kalmlk, underdevelopment bacterial pharyngitis = (bakterilerin oluturduu ya da onlarla ilgili) farenjit, bakteriyel farenjit (yutak iltihab) bacterium = (oul: bacteria) bakteri bag-snatching = kapka, antay alp kama bail out (of) = (acil durumda bir arac) terk etme bake = (hamur ileri iin) frnda piirmek balance = denge balancing (isim) = dengeleme balancing (sfat) = dengeleyici bald eagle = kel kartal (ABD ve Kanadada bulunan, balk ile beslenen, bandaki tylerin beyaz olmas sebebiyle kel adn alm olan iri bir kartal tr)

ball bearing = bilyeli rulman (yatak ile mil yuvas arasnda metal kreler / bilyeler bulunan rulman) ball of fire = ate topu, (The sun is simply a huge ball of fire. = Gne, basite dev bir ate topudur.), fireball ball of light = k topu ball of the foot = ayak parmaklarnn ayakla birletii, kasl ve su toplamaya meyilli blge ballast = safra (gemilerin ve balon, zeplin gibi tatlarn denge salamak amac ile tadklar su, kum gibi arlk) ballast water = safra suyu (gemilerin ykl deilken denge salamak amac ile ambarlarna doldurduklar su) ballooning = artmak, ykselmek, (fiyat vs. iin) patlamak ballot = 1) oy verme ilemi; 2) oy pusulas Baltic = Baltk Denizi (Kuzey Avrupada, skandinavya ile Danimarka arasnda kalan deniz) ban = yasaklamak, forbid, prohibit, bar, zt anl.= allow, permit, (There was no ban on smoking on the train we travelled in. = Yolculuk ettiimiz trende sigara yasa yoktu.) band = takm, zmre, (mzik iin) grup Bangladesh = Banglade (Gney Asyada bir lke) bank (fiil) = ylmak, kmelenmek bank (isim) = 1) nehir / rmak / hendek / gl kys, kenar; 2) kme, yn banker = banker, bankac banks of the Nile = Nilin kylar bar = ubuk bare = yaln, plak, basit, mere barely = zar zor, glkle, ok az, hardly, zt anl.= enough, sufficiently barometer = barometre (ortam basncn lmeye yarayan alet) barrel = (petrol iin) varil (yaklak 159 litre) barren = kra, verimsiz, infertile barricade = barikat barrier = engel, bariyer, obstruction barter = dei toku, takas

www.bademci.com

DS Szl - 17
basal = temel, bazal basal cell = bazal hcre (bir doku ierisinde en alt tabakada bulunan hcrelerden her biri) basal cell carcinoma = epidermisin alt tabakasn etkileyen, genellikle gne nlarna ar derecede maruz kalnmasndan kaynaklanan, nispeten zararsz bir cilt kanseri tr base = (askeri, bilimsel vs.) s base number = taban says (bir sayma sisteminin dayal olduu say) base on = (bir ey)e dayandrmak, (bir ey)in zerine kurmak base unit = temel birim (rnein, metre temel bir birim, santimetre ise metreden tretilmi bir birimdir.) baseball = beyzbol (atlan topa sopa ile vurularak oynanan, zellikle ABDde ok popler olan bir takm oyunu) basic = temel, fundamental basin = havza, taban, (krater iin) i ksm basis = temel, ana ilke Basle = Basel (svirede bir kent) bat = yarasa bathe = 1) ykamak, wash; 2) suya / svya batrmak, soak baton = denek batter = hrpalamak, dvmek, beat battering = hrpalama battery-powered = pille alan battle (against / with) (fiil) = ile / kar savamak, mcadele etmek, fight (against / with) battle (isim) = meydan sava, muharebe, mcadele, war, fight, endeavour battlefield = er meydan, sava / muharebe alan bauxite = alminyum cevheri, boksit bay = koy, kk krfez be affiliated with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi olmak, be associated / connected with be alarmed by = (bir ey)den tr korkuya / dehete dmek be all there is left = kalan tek ey olmak be anxious to do smt = bir eyi yapmay ok istemek be associated with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi / balants olmak, be affiliated / connected with be at a standstill = durmu olmak be at fault = kusurlu / hatal olmak, be (in the) wrong be aware of = (bir ey)in farknda olmak, be conscious of, realise be based in = (rn. bir kurulu iin) (bir yer)de slenmi olmak, merkezinin (bir yer)de bulunmas be based on / upon = (bir ey)e dayanmak, be built on, depend on be better known = daha iyi tannmak be better known as a scientist = daha ok bir bilim insan olarak tannmak be biased against = (bir ey)e kar nyargl olmak, (bir ey)in aleyhinde bir eilime sahip olmak, (bir ey)e kar durmaya yatkn olmak be bothered with = (bir ey)den tr rahatsz edilmek / rahatszlk duymak be bound to = (bir ey yapmas) kesin / kanlmaz olmak, be certain / sure to be bound to end = sona ermesi kesin olmak, sona ermek zorunda olmak be bound up with = (bir ey) ile ok yakn ilikisi / balants olmak be committed to = (bir ey)e kendini adamak, devote oneself to be composed of = (bir ey)den olumak, (bir ey)den ibaret olmak, comprise, consist of be concerned about = (bir ey) hakknda kayglanmak / endie duymak be concerned with = (bir ey) ile ilgili olmak, (bir ey)i konu etmek, be about, deal with be connected with = (bir ey) ile ilgisi / ilikisi olmak, be associated / affiliated with be conscious of = (bir ey)in farknda olmak, be aware of be convinced of = (bir ey)e ikna olmak, inanmak be critical of = (bir ey)e kar eletirel olmak, (bir ey)i eletirmek, criticize be delighted with = (bir ey)e ok sevinmek be deprived of = (bir ey)den mahrum olmak, lack be disposed to = (bir ey yapma) eiliminde olmak, tend to, be inclined to be due = hak etmek, deserve be empty of (smt) = (bir ey)den yoksun olmak / kalmak be engaged in = (bir ey)in iinde yer almak, (bir ey)e dahil olmak, be involved in be entitled to = hakk olmak, yetkisi olmak, be eligible for, (We are all entitled to equal protection under the law. = Yasalar altnda hepimizin eit korunma hakk vardr.) be equipped with = (ekipman vs.) ile donanm, donatlm

www.bademci.com

18 - DS Szl
be expected = beklenmek, nceden kestirilmi olmak, be foreseen / predicted, zt anl.= be unforeseen / unpredicted be expected to do smt = bir ey yapmas beklenmek be exposed to = (bir ey)e maruz kalmak be fascinated by / with = (bir ey)e kendini kaptrmak, be wrapped up in be for = desteklemek, lehinde olmak, support, favour, zt anl.= be against be given publicity = yazl ve grsel basnda yer almak, hakknda haber kmak be given to = (bir ey yapma) alkanlnda olmak, huy edinmek be grounded = 1) yere konmak, uma izni olmamak; 2) temeli salam olmak, donanml olmak be home to = (bir ey)e ev sahiplii yapmak, (bir ey)in anavatan olmak, harbour be housed in = (bir yer)e yerletirilmek, (bir yer)de barndrlmak be in company of others = bakalaryla birlikte olmak be in demand = (bir mal vs. iin) talep olmak, aranmak, istenmek be in existence = meydanda olmak, var olmak be in possession of = (bir ey)e sahip olmak, (bir ey)i elinde bulundurmak, have be in power = iktidarda olmak be in the grip of = (bir ey)in ynetiminde / denetiminde / kontrolnde olmak be in the habit of = (bir ey yapma) alkanlnda olmak be in the lead = bata gitmek, lider / nde olmak be in the making = yapm / kurulum / retim aamasnda olmak be indexed to = (bir ey)e endekslenmi olmak be indicative of = (bir ey)in gstergesi / habercisi olmak, be a sign of be involved in = 1) (bir i / yar vs.)nin iinde olmak, (bir i / yar vs.)de yer almak, (bir ey)e karmak / katlmak, participate (in); 2) (bir ey) ile uramak / grevli olmak be involved with = (bir ey) ile balant / ilgi / iliki ierisinde olmak, be in connection with be likely to = . . . eiliminde olmak, . . . -mas muhtemel olmak, be disposed to, tend to be likened to = benzetilmek be limited to = (bir yer veya bir ey)e snrlandrlm olmak be linked with / to = (bir konu vs.) ile balantl / balants olmak be made into = (bir ey)e dntrlmek be made up of = (bir madde vs.)den yaplmak / olumak, be composed of be marked by = (bir ey) ile belirginlemek be mistaken = yanlmak, be wrong be no better = daha iyi olmamak be not necessarily concerned with = her zaman / her durumda (bir ey) ile ilgili / alakal olmamak, her durumda (bir ey) ile ilgilenmemek be not without cost = bedelsiz olmamak, bir bedeli bulunmak be noted for = (bir ey) ile nl / tannm olmak, be famous / well-known for be of importance = nem tamak, nemli olmak, be important, be of significance be of interest = ilgin / ilgi ekici olmak, be interesting be of no importance = nemsiz olmak, be insignificant, zt anl.= be of importance be of the opinion (that) = dncesinde / inancnda olmak be on the horizon = ufukta belirmek be on the improve = dzelmekte olmak, ilerleme iinde olmak, zt anl.= deteriorate be on the rise = ykselie gemek, ykselite olmak be over = sona ermek, bitmek, end, zt anl.= begin be pleased with = (bir ey)den memnun / honut olmak, be happy with be prejudiced against = (bir ey)e kar nyargl olmak, be biased (against) be prepared for = (bir ey) iin / (bir ey)e kar hazrlkl olmak, be ready, zt anl.= be unprepared for be present = var olmak, bulunmak, exist, zt anl.= be absent be prey to = (bir ey)e yenik dmek, (bir ey)in kurban olmak be put to work = iba yaptrlmak, altrlmak be quick to do smt = bir ey yapmakta abuk davranmak / hzl olmak be reduced to = (kt) duruma dmek, (bir ey) ile yetinmek zorunda kalmak be referred to as = . . . olarak anlmak, be called be related to = (bir ey) ile ilgili olmak be remembered for = (genellikle bir zelliinden) tr hatrlanmak be required to = (bir ey yapmak) zorunda olmak be responsible for = (bir ey)den / (bir i)ten sorumlu olmak, in charge (of) be restricted to = (bir ey) ile kstl / snrl olmak, be limited to

www.bademci.com

DS Szl - 19
be rumoured = sylentisi dolamak, azdan aza yaylmak be scared of = (bir ey)den korkmak, be afraid of be set on = kararl / azimli olmak, be determined be settled = (bir yer)e yerlemi olmak be several years into smt = bir konuda byk mesafe kat etmek / yllarn birikimine sahip olmak be short of = (bir ey)in eksii olmak, azalm bulunmak, lack, (We are short of cheese. = Peynirimiz azalm.) be situated = (bir yer)de bulunmak, be located be struck = (bir eyin gzellii, ilginlii vs. karsnda) bylenmek, armak be subject to = (yasa, dzenleme vs.)ye tabi olmak, maruz kalmak be subjected to = maruz kalmak / braklmak, tabi tutulmak, go through, undergo, experience be suited to = (bir ey)e uygun olmak be supplied with = (bir ey) ile donatlm / tehiz edilmi, be furnished with be supposed to = (bir ey) yapmas gerekmek / yapmak zorunda olmak / yapmas beklenir olmak, should be suspected of = hakknda (bir su vs.)den tr kuku duyulmak be taken ill = hastalk kapmak, hastala yakalanmak be taken in = kanmak, aldanmak, be deceived be thought to be = olduu dnlmek be through = bitirmi olmak, (I am through with this studies. = almalarm bitirdim.) be to = olacak olmak, (be to remain friends = arkada kalacak olmak) be to follow = (bir eyi) izleyecek olmak, (bir eyin) arkasndan meydana gelecek olmak be unable to = yapamamak, baaramamak, elinden gelmemek, fail to, zt anl.= be able to, succeed in / at be under way = bekleniyor olmak, yolda olmak, (bir i, proje vs. iin) yaplmakta olmak be unfamiliar with = (bir ey)e aina olmamak, yabanc olmak be up to = 1) (bir ey)i yapabilmek, be able to do / deal with; 2) bal olmak, be dependent on be washed away = su ile gtrlmek, su tarafndan silinmek be welcomed by = (birisi) tarafndan ho karlanmak be well ahead of = (bir ey / bir kii)nin hayli nnde olmak be worth = (bir ey)e deer olmak be worth something in the region of euro 700 = 700 Euro dolaylarnda bir fiyat olmak be wrapped up in = (kendini bir ey)e kaptrm olmak, (dnce vs.)ye dalm olmak bead = boncuk beak = gaga, bill beam (fiil) = (elektromanyetik dalgalar aracl ile) gndermek, nlamak beam (isim) = 1) n, k huzmesi, ray; 2) kiri, tayc kolon beam of electrons = elektron akm bean = fasulye, (kahve vs. iin) tane bear = 1) katlanmak, kaldrmak, put up with; 2) sahip olmak, tamak, zerinde bulundurmak, have, carry, (The baby bears a strong resemblance to its grandfather. = Bebek ile dedesi arasnda byk bir benzerlik var.); 3) dourmak, (meyve) vermek; 4) (sorumluluk vs. iin) zerine almak, have bear in mind = aklda tutmak, akldan karmamak bear little relation = ok az ilgisi olmak bear no relation = (bir eyin, baka bir eyle) ilgisi olmamak, (Your composition bears no relation with the topic given. = Kompozisyonunuzun, verilen konu ile hi ilgisi yok.) bear out = 1) desteklemek, support; 2) dar tamak, carry out bear the brunt of smt = bir saldry vs. gslemek (The soldiers in the front had to bear the brunt of the enemy attack. = Cephedeki askerler dman saldrsn gslemek zorunda kaldlar.) bearable = dayanlabilir, katlanlabilir bearer = tayc, porter bearing = 1) ilgi, iliki, ilinti; 2) yn beat (fiil) = 1) dvmek, dayak atmak, thrash; 2) alt etmek, galip gelmek, yenmek, win over, overcome, zt anl.= be defeated beat (isim) = (kalp iin) at beautification = gzelletirme become extinct = soyu / nesli tkenmek, be wiped out, (This dog race became extinct about 300 years ago. = Bu kpek rknn soyu yaklak 300 yl nce tkendi.) bedside manner = doktorun yatan hastaya yaklam / tutumu bed-wetting = altn slatma behaviour = davran behavioural = davran, davranla ilgili

www.bademci.com

20 - DS Szl
behind bars = demir parmaklklar arkasnda (hapiste) Beijing = Pekin (inin bakenti) being = varlk, entity Belgian = Belika ile ilgili, Belikaya ait belie = rtmek, yanltmak, conceal, deceive, zt anl.= reveal belief = inan, dnce, opinion Belize = Belize (Orta Amerikada bir lke) belligerent = kavgac, dvken, savaan taraf, sava, aggressive, zt anl.= peaceful belly = karn, abdomen belonging = ait olma duygusu bench = tezgh bend = eilmek, bklmek, kavis yapmak, flex bend over = yere eilmek, ne doru eilmek, lean down beneath = altna, altna doru beneficial = yararl, hayrl, useful, helpful, zt anl.= useless, harmful beneficiary = (bir mirastan vs.) yararlanan (kii veya ey) benefit (fiil) = yaramak, yararna olmak, yarar / fayda salamak, advantage, work to the advantage of, zt anl.= harm, damage benefit (isim) = yarar, fayda, advantage, use, zt anl.= harm, loss benefit from (fiil) = 1) (bir ey)den yarar / fayda salamak, yararlanmak, capitalise, profit from, zt anl.= suffer; 2) (bir ey)den ders karmak, learn from benefits outweigh its risks = yararlar ierdii risklerden ar eker, risklerinden fazla yararlar var benign = yumuak, iyi huylu, zararsz, mild, zt anl.= severe, malign benign applications = zararsz / ktcl olmayan uygulamalar benignly = yumuaka, tehlikesizce, kindly, harmlessly, zt anl.= maliciously beriberi = beriberi (B1 vitamini eksiklii nedeniyle oluan, el ve ayaklarda iltihap ile belirgin hastalk) beset = 1) rahat vermemek; 2) kuatmak, etrafn sarmak besides = yannda, yan sra, (bir ey)den baka best available record = (the best available record eklinde kullanlr) eldeki en iyi kayt / veri kayna best course to take = tutulacak en iyi yol, yaplacak en iyi i best interests = en iyi ekilde koruma best left to hunters = en iyisi (bu ii) avclara brakmak best-known = en iyi bilinen / tannan bestseller = ok satan (kitap vs.) bet = bahis beta-amyloid protein = beta-amiloyid proteini (Alzheimer hastalnn sebebi olarak bilinen ve nerofibril plak oluumuna neden olan bir tr protein) better (fiil) = daha iyi hale gelmek / getirmek better targeted = hedefi iyi seilmi better-cared = daha iyi baklan beverage = (alkolsz) iecek, soft drink bewildering = artc, hayret veren, overwhelming, (There is a bewildering variety of activities in this new entertainment. = Bu yeni elence programnda artc eitlilikte aktivite mevcut.) beyond = tesi(ne), d(na), out of beyond recognition = tannmaz halde, unnoticeable, zt anl.= apparent beyond what she needs = ihtiyac olandan ok daha fazla(s) bias = nyarg, prejudice, zt anl.= impartiality bid = ihale bilaterally = iki taraftan, iki yandan bile = d, safra bill = 1) fatura, hesap; 2) gaga, beak bind to = (bir ey)e bala(n)mak, fasten to, attach to, zt anl.= free from, loosen from bind with = birbirine bala(n)mak, fasten, attach, zt anl.= free, loosen binomial = iki say grubu, harf vs. den oluan isim, (kimi trler iin verilen) iki terimli isim (rn. calystegia soldanella) biofeedback = kiinin, vcudunda seyreden fizyolojik ilevler hakknda monitrl ara yardmyla bilgi sahibi olmas biofuel = tarlalarda bu amala retilen bitkilerden elde edilen yakt (rn. biyodizel), agrofuel biological function = biyolojik ilev biological immaturity = biyolojik olarak yeterince gelimemi olma durumu biological self = biyoljik benlik / kimlik biologist = biyolog, biyolojist (canllar inceleyen bilim insan) biopsy = biyopsi (tan amacyla mikroskopik muayene iin dokudan kk bir para alma)

www.bademci.com

DS Szl - 21
bipolar disorder = bipolar bozukluk (manik depresyon da denen, depresyon ierisinde coku, taknlk gibi duygularn da yaand bir eit ruhsal bozukluk) bird flu virus = ku gribi / vebas virs birth = doum birth defect = doutan gelen kusur / defekt bit = 1) para, parack; 2) az miktarda bite = srk, lokma bite off = srarak koparmak bitter-blocker = ac tad ortadan kaldran bitterly = sert bir ekilde, acmaszca, dayanlmas zor bir ekilde bitterly disappointed = iddetli bir hayalkrklna uram bizarre = garip, tuhaf, acayip bizarreness = tuhaflk, acaiplik black hole = kara delik (hibir maddi oluum ya da nmn kendisinden kamasna izin vermeyen, gl bir yerekimine sahip yksek ktleli kozmik cisim) blacken = karar(t)mak black-glazed = siyah srl blacklist (fiil) = kara listeye almak blacklist (isim) = kara liste blade = 1) bir ban / klcn keskin kenar; 2) yaprak ayas blame with (fiil) = suu (bir kii)nin stne atmak, (bir ey) ile sulamak, accuse of, zt anl.= acquit of blame (isim) = su, sulama, kabahat, thmet blanket = stn rtmek, (bir duyguyu vs.) rterek bastrmak, kaplamak, cover, suppress, zt anl.= uncover blanket amnesty = genel af blast = patlama, infilak, explosion blast bomb = ses bombas, infilak iddetiyle geni alanlar etkileyen bomba blasting = iddetli ses karan blatantly = gizlemeye gerek grmeden, apak bir ekilde bleach = beyazlatc madde bleak = 1) kt, kasvetli; 2) rzgardan korumasz bleed = kana(t)mak bleed to death = kanamadan lmek bleeding = kanama blend (fiil) = kartrmak, harmanlamak, mix, zt anl.= separate blend (isim) = karm, harman blended = kartrmak veya harmanlamak yolu ile olu(turul)mu, mixed, zt anl.= separated blight (fiil) = soldurmak, berbat etmek, mahvetmek, ruin, damage, spoil blight (isim) = (patates vb.) bitkileri vuran bir tr hastalk blind (fiil) = kr etmek, grmeyi / alglamay engellemek blind to (sfat) = 1) (bir ey)e kar kr; 2) (bir durum)u grmeyen / grmezden gelen blister = kabarck, su toplama block = tkamak, engellemek, kesmek, kapamak, faaliyetini durdurmak, obstruct, cut off, zt anl.= let go, release blockage = tkama, tkanma, blokaj, obstruction, zt anl.= release blocking = 1) engelleme, blokaj, set ekme; 2) gruplandrma (bilimsel bir deneyde denekleri benzer zelliklerine gre snflandrarak inceleme) blood cell = kan hcresi blood clotting element = kan phtlamasn salayan unsur blood flow = kan akm, kann vcut damarlarndaki veya bir yaradan dar ak blood pool = kan toplanmas blood pressure = kan basnc, tansiyon blood supply = (bir organn vs. beslenmesi iin gereken) kan miktar, kan tedarii blood test = kan testi blood vessel = kan damar bloodshed = kan dklmesi, kan dkme bloodstream = kan akm / dolam blow (fiil) = savurmak, frmek, (rzgar) esmek blow (isim) = (kafaya vs.) vurma, darbe blow on (fiil) = (bir ey)e doru flemek / esmek blow out = fleyerek sndrmek blowout = yeni kazlmakta olan bir petrol veya artezyen kuyusunda, derinlerdeki yksek basn sebebiyle oluan ok iddetli pskrme blues = ABDde ortaya km, zellikle siyahi insanlar arasnda daha popler olan, Afrika halk mzikleri kkenli bir mzik tarz bluish = mavimsi bluish-purple = mavimsi mor renk blunt = kreltmek, etkisizletirmek, dull, disable, zt anl.= sharpen blur = bulandrmak blurred vision = bulank grme

www.bademci.com

22 - DS Szl
board = (uak, tren, otobs, gemi gibi byk tatlara) binmek boast of = 1) (kendisi) ile (ar) vnmek, brag; 2) (vnlecek bir ey)e sahip olmak, own, possess bodily processes = vcut iinde meydana gelen (kimyasal, fizyolojik vs.) prosesler / ilemler body = organ, kurum, teekkl body composition = beden yaps body fluid = vcut svs body function = vcut fonksiyonu body image = beden imgesi (insann kendi bedeniyle ilgili alg ve deerlendirmeleri ieren imge) body mass index = vcut kitle endeksi (insann vcut arlnn, boyunun karesine blnmesiyle bulunabilen ve zayflk / imanlk lt olarak kullanlan bir endeks) body weight = vcut arl body-fluid system = vcut svlar sistemi boil over = 1) kontrolden kmak; 2) kaynayarak tamak bold = cesur, gzpek, daring, zt anl.= coward bombard = bombalamak, (top vs. ile) dvmek bond with = ile birlemek, -e bala(n)mak bond yield = tahvil faizi bonding = ba, balanma, (hydrogen bond = hidrojen ba) bone = kemik bone fracture = kemik kr bone marrow = kemik ilii bonfire = enlik atei bony = kemiksi, kemikli book = 1) (bilet, otel vs. iin) reservasyon yap(tr)mak; 2) (futbol vb. bir oyunda hatal oynayan bir oyuncuya) uyar amal (rn. sar) kart gstermek (ve ilgili oyuncuyu kayda geirmek), (expel = (rn. krmz kart gstermek sureti ile (oyundan) ihra etmek) boom = canllk, patlama, ani gelime boost = arttrmak, ykseltmek, destek olmak, improve, increase, support, zt anl.= prevent, undermine, lessen, lower, reduce booster = glendirici booth = kabin, kulbe border on (fiil) = (bir yer)i evrelemek, evirmek, enclose, surround border (isim) = (lke iin) snr bore-hole = sondaj delii boring (isim) = sondaj boring (sfat) = can skc, sknt veren, dull, tiresome bother = sknt, rahatszlk, trouble, annoyance bottled gas = tp gaz botulism = ar bakteri zehirlenmesi boulder = iri kaya paras bounce (fiil) = (ticari ekler iin) karlksz kmak bounce off (fiil) = (top vs. iin) sek(tir)mek bounce (isim) = (derinin ekilip braklmas sonrasnda hemen) eski halini alabilmesi zellii boundary = snr boundless = snrsz, sonsuz, tkenmez, infinite, unlimited, zt anl.= limited, scarce bountiful = cmert, generous bourgeois = burjuva bout = hastalk nbeti, hastalk, fit box kite = kutu uurtma (ekil bakmndan her yan ak bir kutuyu andran uurtma) brain = beyin brain activity = beyin aktivitesi brain area = beyindeki blgelerden herhangi biri brain injury = beyin zedelenmesi brain malady = beyin hastal brain pathway = beyin yolu (beyinde bulunan sinir yollar) brain regions = beynin blmleri brain structure = beynin yaps brain wave = beyin dalgas brain-imaging = beyin grntleme brake = fren branch off (fiil) = kollara / dallara ayrlmak, diverge, subdivide branch (isim) = dal, bran branch out into = (baka yerleri vs. iine alacak kadar) genilemek, yeni alanlara almak, blnerek yeni ilere girimek, expand, zt anl.= shrink brand = marka branding = marka yaratma brand-new = yepyeni, gcr gcr brave = cesaretle kar koymak, gs germek breadth = 1) (bir utan bir uca) tamam; 2) en, width, broadness break = mola, ara, teneffs break away = krlp / kopup ayrlmak break down = 1) paralara ayrmak, analiz etmek, analyze; 2) (motor vs. iin) bozulmak, fail; 3) ruhen veya zihnen kmek; 4) (kimyasal olarak) ykmak / ayrtrmak

www.bademci.com

DS Szl - 23
break into = 1) (zorla) girmek, force an entry; 2) birden (bir ey yapmaya) balamak, burst into break off = (birdenbire) dur(dur)mak, ara vermek break ones promise = szn tutmamak, zt anl.= keep ones promise break out = patlak vermek, birden ortaya kmak, erupt break out of = (hapishane vs.)den kamak, escape (from) break through = (bir yerden engelleri aarak) ilerlemek, zorla gemek, pass through, force a way through break up = 1) (gsteri vs. trden bir etkinlii) datmak, bitirmek, sona erdirmek; 2) (daha kk) paralara ayrmak / ayrlmak breakdown = 1) sinir bozukluu, ruhen kme, nervous breakdown; 2) bozulma, arza, collapse, failure breaking = frenleme, fren yapma ilemi breakthough = r aan ey, great innovation / discovery breakup = 1) (gsteri, organizasyon vs. iin) dalma, bitme; 2) (daha kk) paralara ayrlma breast = meme, gs breast cancer = meme / gs kanseri breastfeed = emzirerek beslemek breastfeeding = emzirerek besleme breathe = nefes almak breathe life into = (bir ey)e yaam flemek, (bir yer)i canlandrmak breathless = nefesini tutmu, nefes bile almayan (heyecan ve ilgi ifade eder) breathlessness = soluksuzluk, soluk alamama breed = cins, tr breed grounds for = (bir ey)e zemin hazrlamak breeding = yeti(tir)me, re(t)me, (bitki ve hayvan trlerini) slah etme breeding grounds = reme / yuvalanma blgesi breeze = esinti brew = gelimek, yaylmak (kt eyler iin) brewing = demle(n)me brick = tula bridge = kpr kurmak, (a) kapatmak bridge the gap between and = ve arasndaki boluu kapatmak, ile arasnda kpr oluturmak brief = ksa, short briefly = 1) ksa bir sre iin, for a short time; 2) ksaca, shortly bright = parlak brilliance = deha, mkemmellik, genius, perfection brilliant = dahice, parlak, harika, intelligent, bright, wonderful brilliantly = harika bir ekilde bring in = 1) (sorun, para, gelir vs.) getirmek, cause, earn; 2) (bir kii)yi veya (bir ey)i (tandk bir ortama) getirmek, sunmak, introduce bring about = meydana getirmek, neden olmak, give rise, produce, effectuate, account for, (The new law brought about many complaints. = Yeni yasa, pek ok ikayete neden oldu.) bring down = 1) aaya ekmek, azaltmak; 2) ykmak, yerle bir etmek bring forth = yaratmak, meydana getirmek, yol amak, dourmak, get, produce, yield bring in = 1) (birisini veya bir eyi tandk bir ortama) getirmek, sunmak, introduce; 2) (para, gelir vs.) getirmek, earn bring into action = harekete geirmek bring no benefit = hi yarar salamamak, hi faydas olmamak bring off = baarmak, baarl bir ekilde yapmak, accomplish bring on = ortaya karmak, sebep olmak, produce bring out = (bir ey) gelitirmek, ortaya karmak, neden olmak, develop, cause bring over = 1) deniz ar bir yerden getirmek; 2) (birini kendi) deerlerine, inanlarna tekrar dndrmek; 3) beraberinde getirmek, (My mother said I could bring my friend over for the night. = Annem, arkadam gece yatya arabileceimi syledi.) bring relief = rahatlatmak, yumuatmak, alleviate, moderate, zt anl.= aggravate, worsen bring through = (birinin bir hastal, zor durumu vs.) atlatmasn salamak, save, pull through bring to an end = son vermek, terminate, zt anl.= start, commence bring to the fore = n plana kartmak bring to the notice = (bir kii)nin dikkatine sunmak, farkna varmasn salamak bring under control = (bir durumu) kontrol altna almak bring up = 1) gndeme getirmek, deinmek, refer (to); 2) ocuk yetitirmek, raise bring up to = (bir toplama, miktara) ulatrmak brisk = canl, hareketli, hzl ve enerji harcatan tarzda, energetic broad = geni, geni apl broadcast = (verici ile) yaynlamak

www.bademci.com

24 - DS Szl
broaden = genile(t)mek, expand, (Literature greatly broadens a doctors horizons. = Literatr, bir doktorun ufkunu nemli lde geniletir.) broadly = geni apl, generally broken generation = acl nesil broken spirit = (rn. yaama azminin yitirilmesi nedeniyle ortaya kan) moral knts bronchoscopy = bronkoskopi (soluk borusu ve bronlarn bir alet vastasyla muayene edilmesi) Bronze Age = Tun / Bronz a (insanlarn bronzu kullanmaya baladklar, Anadolu iin M. . yaklak 3000-1200 yllar arasnda kalan dnem) bruise = (deri ya da deri alt iin) morarmak, morluk, rk, bere brunt = yk, darbe, burden Brussels = Brksel (Belikann bakenti olan ve Avrupa Birliinin ynetim merkezlerinin ounun yer ald kent) brutally = vahice, cruelly, barbarously, zt anl.= gently, humanely bubble = kabarck, baloncuk bubonic plague = hyarckl veba (zellikle pireler ve fareler tarafndan tanan, 14. yyda Avrupa nfusunun drtte birine yaknnn lmne neden olan, yksek ate, halsizlik ve koltuk alt ile kask blgelerinde kabarck oluumu ile belirgin hastalk) budget = bte budgetary = bte ile ilgili bug = (bir sistem ya da makinedeki) hata, arza build on = 1) stne kmek, birikmek, (All the stress builds on my psychology and makes me depressive. = Btn stress psikolojim zerinde birikiyor ve beni depresif yapyor.); 2) daha da ileri gtrp gelitirmek, (The author hopes to build on the success of his previous bestseller book. = Yazar, nceki ok satan kitabnn baarsn daha da ileri gtrmeyi umuyor.); 3) zerine kurulu olmak, (bir ey)i esas almak, be based on build to a common standard = ortak bir standarda gre yapmak / ina etmek build up = 1) olu(tur)mak, form; 2) bymek, birikmek, accumulate, develop, amplify, gather, zt anl.= lessen build up to a size = belli bir ebada kadar yapmak building blocks = yap talar building code = (binalarn nasl ina edileceini vs. dzenleyen) imar yasas building material = ina / yap malzemesi build-up = birikme, accumulation bulimia = 1) oburluk, ar yeme, hyperphagia; 2) bulimi (genellikle gen kzlar arasnda grlen, ar yemek yeme sonrasnda kilo alma korkusu sebebiyle kiinin kendi kendini kusturmas ile belirgin yeme bozukluu), bulimia nervosa bulimia nervosa = bkz. bulimia 2 bulk = byk hacim / ktle bulldoze = (rn. buldozer ile) ykmak, dmdz etmek bullet-proof = kurungeirmez bullfight = boa grei bump = arpma, vurma bumpy = tmsekli, engebeli bundle = demet burden = klfet, yk, strain bureaucracy = brokrasi burglar = (ev, dkkan, ara vs. soyan) hrsz burglary = ev / bina / ara soyma burn = yakmak / yanmak burn up = yakmak, yakarak tketmek burnish = cilalamak, parlatmak, polish, wax, zt anl.= tarnish burst (fiil) = patla(t)mak burst (isim) = 1) patlama ile frlama / salma; 2) bir anlk ve genellikle ksa sreli ok yksek art bury = gmmek, toprak altnda brakmak business ethics = i ahlak business segments = i alanlar business setting = i ortam bustle = tela etmek buttocks = (genellikle oul kullanlr) kala, kaba et, popo buy up = (bir ey)in tamamn satn almak by a third = te bir orannda, by one third by any chance = tesadfen, ans eseri by any means = her ne ekilde olursa olsun by far = oka, ziyadesiyle, fersah fersah, far and away by implication = ima yoluyla by means of = vastasyla, yoluyla, aracl ile, sayesinde, yntemiyle, through by nature = z / doas sebebiyle, doas gerei by no means = asla, katiyen, hibir ekilde, in no sense, certainly not by one account = bir gre / rapora gre by one third = te bir orannda, by a third

www.bademci.com

DS Szl - 25
by reference to = (birey)e gre / ilikin olarak by this means = bu yolla, using this by this time next year = gelecek yl bu vakte kadar bypass = etrafndan dolanarak / yanndan geerek / uramadan amak, baypas etmek bypass surgery = baypas ameliyat (koroner bir damardaki tkankl gidermek iin ana atardamar ve tkank damarn arasna vcudun baka bir blgesinden alnan damar vastasyla kan geii salanmas) by-product = yan rn bystander = seyirci, olaya karmadan kenarda duran kimse, witness

www.bademci.com

C C CC
cage = kafes caged = kafeslenmi, kafese koyulmu calcium-rich = kalsiyum bakmndan zengin calendar = takvim call = isimlendirmek, term call for = (bir ey) istemek, (bir ey)i gerektirmek, ask, require, (Great necessities call for great leaders. = Byk ihtiyalar, byk liderler gerektirir.) call in at = (bir yer)e uramak call in = davet etmek, invite call into question = sorgulamak call on = (birisinden bir ey yapmasn) istemek, (bir ey yapmas iin) davet etmek, (birisini bir ite) kullanmak call out = 1) (yksek sesle ad, numara vs.) sylemek; 2) (greve / i bana / yardma) armak call sign = kod ad, designation call upon = (yardm, destek vs. iin) bavurmak, arda bulunmak calm (down) (fiil) = sakinle(tir)mek, pacify, zt anl.= excite calm (isim) = skunet, dinginlik calorific value = kalori deeri calory = kalori (bir atmosfer basn altnda, 1 gram suyun ssn 1 santigrat derece arttran enerji miktar), calorie Cameroon = Kamerun (Bat Afrikada bir lke) camouflage = kamuflaj, gizle(n)me campaign (fiil) = mcadele etmek, kampanya yapmak campaign (isim) = (seim vs. iin) kampanya camphor = kamfor defnesinden elde edilen, kokulu, beyaz veya effaf renkli, mumsu bir madde can = (boya, tiner gibi eylerin iine konduu) kutu / teneke, konserve kutusu cancel out = ortadan kaldrmak, silip sprmek, offset, wipe out cancer development = kanserin ortaya kmas / balamas / gelimesi cancerous = kanserli cancerous growth = kansere bal byme, kansere bal olarak byyen doku vs.

cancer-related = kansere bal cane = baston canister = metal tp cannabis = Hint keneviri cannibalism = yamyamlk (kendi trn yeme) cannot help = elinde olmamak, kendine hakim olamamak, (I cant help eating chocolate even though I am on a diet. = Diyette olmama ramen, ikolata yemek konusunda kendime hakim olamyorum.) canopy = ormanda aa tepelerinin oluturduu en st tabaka, glgelik Canton = Kanton, Guangdong (inde bir liman kenti ve ayn isimli eyaletin bakenti) canvas = branda bezi, tuval, tuval zerine yaplm resim cap = balk, kapak capability = yetenek, kabiliyet, kapasite, ability, capacity, zt anl.= incompetence capable of = (bir ey)i yapabilir / yapmaya gc yeter, muktedir, able to, zt anl.= incapable of, unable to capacity = kapasite, g Cape of Good Hope = mit Burnu Cape Town = Cape Town (Afrika ktasnn en gneyindeki mit Burnunda yer alan ve Gney Afrika Cumhuriyetinin ynetim merkezlerinden biri olan kent) capillary = klcal damar capital punishment = lm cezas, death penalty capitalism = kapitalizm (retim aralarnn ounluuna zel mlkiyetin sahip olduu ve ilettii; yatrm, dalm, gelir, retim, mal ve hizmet fiyatlarn piyasa ekonomisinin belirledii sosyal ve ekonomik sistem) capitalize = byk harfle yazmak capitalize on = (bir ey)den yararlanmak, benefit from, exploit Cappadocia = Kapadokya (antik dnemde Orta Anadolunun geni bir ksmn kapsarken, gnmzde sadece Nevehir ili snrlar iinde kalm olan ve volkanik oluumlar ile tannan blge) captivate = bylemek, cezbetmek

www.bademci.com

DS Szl - 27
captivating = dikkat eken captive = kapatlm, esir capture = 1) yakalamak, esir etmek, tutuklamak, fethetmek, imprison, catch, zt anl.= release; 2) fotorafn ekmek, take a photo of, photograph; 3) (fotoraf / resim iin) (rnein bir an) yakalamak, (With his camera he tried to capture changes as they took place before his eyes. = Fotoraf makinesiyle gznn nnde meydana gelen deiimleri yakalamaya alt.); 4) saptamak, tespit etmek, record capture off-guard = hazrlksz / savunmasz yakalamak carbon isotope ratio = karbon izotop oran, CIR carbon-emission tallies = karbon yayma etelesi / hesap tablosu carcinogenecity = kanser yapma eilimi carcinoma = karsinoma (epitel dokuda ortaya kan kt huylu her tr kanser eidi; drt temel kanser trnden biri) cardboard = karton cardiac = kalbe ait cardiac arrest = kalp durmas cardiac rehabilitation = kalp rehabilitasyonu (alma yetenei azalm olan kalbe, uygun egzersiz uygulayarak tekrar eski g ve yeteneini kazandrma) cardiac sphincter = kardiyak sfinkter (yemek borusunun en u noktas ile mide arasnda kalan valf / kapakk) cardiovascular disease = kalp ve kan damarlar rahatszl / hastal cardiovascular health = kalp ve damar sal care about = 1) sevmek, holanmak, be fond of; 2) (bir fikir vs.)ye ilgi duymak / ile ilgilenmek care for = 1) zen gstermek; 2) holanmak carefree = kaygsz, dertsiz, umursamaz carefully = dikkatli / titiz bir ekilde caregiver = hasta ya da ocuk bakcs, nurse, attendant careless = dikkatsiz, zensiz, zt anl.= careful cargo cult = kabile hayat yaayan topluluklarda, gelimi lkelerden gelen bir grupla ilk defa karlatklarnda, zellikle onlarn birlikte getirdikleri teknolojik aletlere duyulan hayranlk ile balantl olarak ortaya kan tapnma eylemine verilen ad cargo hold = kargo ambar Carib Indians = Karib Yerlileri (Gney Karayiplerde yaayan bir yerli halk) caries = di veya kemikte rme carotenoid = insan, hayvan ya da bitkilerde bulunan, genelde sar ile krmz arasndaki doymam pigmentlerden herhangi biri carpet = (taban) kaplamak carriage = vagon, araba carrier = tayc, porter carry away = 1) ikna etmek, persuade; 2) heyecanlandrmak, excite; 3) gtrmek carry on = devam etmek, srdrmek, continue, persevere, conduct, zt anl.= give up carry out = yapmak, uygulamak, gerekletirmek, yerine getirmek, accomplish, fulfil, implement, perform, conduct, (The experiments were carried out by Dr. Preston. = Deneyler Dr. Preston tarafndan gerekletirildi.), (She carries out her duties efficiently. = Grevlerini dzgn bir ekilde yerine getiriyor.) carve = oymak carving = oyma case = 1) vaka, olay, event; 2) dava; 3) durum, incident, situation Caspian Sea = Hazar Denizi cast (fiil) = (glge) yapmak / drmek, (maden) dkmek cast (isim) = oyuncu kadrosu cast-in-place = yerinde dklm casual = 1) tesadfi, rastgele, gayriresmi, accidental, incidental, informal, zt anl.= deliberate, formal; 2) profesyonel olmayan, (bir ey)i arada bir yapan, zt anl.= professional catalysed by breakthroughs = yeni bulu / keiflerle glenmi catalyze = katalize etmek (zellikle bir kimyasal reaksiyonu kolaylatrmak / abuklatrmak) catastrophe = felaket, (doal) afet catastrophic = feci, felaket getiren, disastrous catch a yawn = bakas esnerken esnemeye balamak catch the public attention = halkn dikkatini ekmek catch up on old times = (iki ya da daha fazla kii iin) sohbet ederek, gemite yaananlar ya da karlan olaylar renmek catch up to / with = (birinin ya da bir eyin) (hz)na, (seviyesi)ne vs. yetimek, draw near, zt anl.= fall behind categorically = kategorik olarak / snflandrlarak incelenmek suretiyle categorize = snflandrmak, classify

www.bademci.com

28 - DS Szl
cater = (zellikle dn vs. iin) yemek hizmeti vermek cater to French tastes = Fransz zevklerine hitap etmek catering = yemek tedarik etme caterpillar = trtl catheter = kateter (vcutta herhangi bir boluk ya da kanala sv vs. iletmek amacyla kullanlan ince, uzun tp eklinde ara) Catholic = Katolik (Hristiyanlk dininin Katolik mezhebi ile ilgili) Catholicism = Katoliklik (Hristiyanlkta byk bir mezhep) cattle = sr cattle-farming = sr iftilii causality = nedensellik, sebep-sonu ilikisi causation = (bir hastalk vsye) neden olan ey cause (fiil) = neden olmak, yol amak cause (isim) = 1) ama, gaye, hedef, dava, lk, purpose, objective; 2) neden, sebep, reason caution (isim) = 1) ihtiyat, alertness, attention, zt anl.= recklessness; 2) uyar, ikaz, warning caution (fiil) = uyarmak, ikaz etmek, warn cautious = ihtiyatl, tedbirli, sakngan, careful, prudent, zt anl.= careless, thoughtless cautiously = ihtiyatl, tedbirli, dikkatlice, carefully, thoughtfully, zt anl.= carelessly, (The infected wound was very cautiously drained, for it was close to an artery. = Enfekte olmu yara, bir artere yaknl sebebiyle ok dikkatli bir ekilde drene edildi.) cave-sanctuary = maara-mabet cavity = oyuk, boluk, (dite) rk cavity-wall = arasnda boluk bulunan duvar cease = (bir ey yapmay) durdurmak, durmak, sona er(dir)mek, stop, end, halt, quit, zt anl.= begin, continue cease to need = ihtiya duymamak, ihtiyac olmamak ceaselessly = durmakszn ceiling = (oda iin) tavan, zt anl.= floor celebrate = vmek, kutlamak, praise celebrated = nl, mehur, hretli celebrity = nl kimse celestial = gk ile ilgili, gksel celestial body = gk cismi celestial observatory = gzlemevi, gkyz gzlem merkezi cell plate = bitki hcrelerinin ortasnda oluup byyerek hcreyi ikiye ayran ve daha sonra hcre duvarna dnen yap cell-phone = cep telefonu, mobile phone cellular hypoxia = hcresel oksijen azl cellulose = selloz (bitki hcrelerinin duvarn oluturan ve kat retiminde kullanlan madde) censor = sansrlemek census = saym, nfus saym centenarian = (en az) yz yllk, yz yl yaam olan central = merkezi, ana, main, fundamental, zt anl.= peripheral, minor, secondary central Europe = Orta Avrupa centre of the brain = beynin merkezi centre on / upon = (bir ey) zerine younlamak / odaklanmak, focus on, concentrate on, zt anl.= disregard, overlook century = yzyl, asr ceramic = seramik (genellikle mlek retmek amac ile seramik amurunun piirilerek sertletirilmesi yolu ile elde edilen malzeme) cereal = 1) tahldan yaplm hazr yiyecek; 2) tahl cerebellum = (oul: cerebellums ya da cerebella) serebellum, beyincik cerebral = serebral, serebrum ya da beyinle ilgili cerebral cortex = serebral korteks (beyinde serebrumun girintili kntl st katmann oluturan, bilin ve hafza gibi fonksiyonlar ile ilgili olan gri madde tabakas) cerebrospinal fluid = serebrospinal sv (beyinomurilik svs) ceremonial centre = tren merkezi certain = 1) belli, fixed; 2) kesin, sure; 3) baz, some certainly = kesinlikle, elbette ki, definitely, absolutely, zt anl.= probably certainty = kesinlik, zt anl.= uncertainty cervical = boyun ile ilgili cervical vertebrae = boyun omurlar Chad = ad (Orta Afrikada bir lke) chafe = (srtme sonucu) yarala(n)mak / berele(n)mek / kzar(t)mak chain = zincir chain of events = olaylar zinciri chairman = bakan chalk = tebeir, kireta challenge (fiil) = meydan okumak, kafa tutmak, (gcn, yeteneini vs.) snamak, confront

www.bademci.com

DS Szl - 29
challenge (isim) = (insana meydan okuyan trden) zorluk, baarlmas zor i, (Mount Everest presented a challenge to Hillary. = Everest Tepesi, Hillary iin kendisine meydan okuyan zor bir hedefti.), (To build a bridge in one day was a real challenge. = Bir gnde bir kpr ina etmek baarlmas zor bir iti.) challenging = meydan okuyan, zorlayc, (gcn, yeteneini vs.) snayan chamber = oda chamber music = oda mzii (kk bir grup mzisyenin genellikle bir odann iinde kk bir topluluk iin ald mzik) chameleon = bukalemun (renk deitirebilen bir kertenkele tr) chance error = tesadfi / rastlantsal hata chances = ans change = deiiklik, deiim, alteration, modification, variety change into = (bir ey)e dn(tr)mek, convert into change ones mind = fikrini deitirmek change over to = (bir eyden bir ey)e tamamen dei(tir)mek, (The country has changed over from military to civilian rule. = lke askeri rejimden sivil rejime dnd.) channel (into) = kanalize etmek Channel Tunnel = Man Tneli (Man Denizinin altndan geen, ngiltere ile Fransay demiryolu ile birbirine balayan tnel), Eurotunnel chaotic = karmakark, dzensiz, confused, disorganised, zt anl.= harmonious, orderly chapter = (rn. bir hikayedeki) blm, ksm, section, part characteristic = karakteristik zellik, (bir kii ya da unsura) has zellik, feature characteristic attitude = karakteristik davran, (kiiye) zg davran, tipik davran characterize = nitelendirmek, tanmlamak, karakterize etmek, define, describe charge (fiil) = 1) hcum etmek, saldrmak, hamle yapmak, attack; 2) bir masraf birinin hesabna geirmek / yazmak; 3) (bir silah vs. belli bir miktar patlayc ile) doldurmak charge with = (bir ey) ile itham etmek / sulamak charge (isim) = 1) har, cret; 2) (elektriksel) yk chariot = atl sava arabas charity = hayr cemiyeti, yardm dernei charm = cazibe, ekicilik charming = ho, cana yakn, ekici charter (fiil) = bir ua, tarifesi dnda uu gerekletirmek amac ile kiralamak charter (isim) = eski Avrupada ehir kuruluu ve ynetimi ile ilgili kurallar belirleyen belge charter airline = uularn bir tarife olmakszn, kiralama veya zel szlemeler erevesinde gerekletiren havayolu irketi cheating = kandrma, aldatma check = kontrol etmek check for = (bir ey bulmak) amac ile kontrol etmek, (check the building for gas leakage = binay gaz kaa bulmak amacyla kontrol etmek) check with = (bir kii)ye sormak, (bir kii)nin onayn almak checker = dama ta check-up = genel salk kontrol cheering = neelendirici, keyif verici chemical affinity = kimyasal ekim / cazibe / yatknlk chemical energy extraction = (besinlerden vs.) kimyasal enerji karma / elde etme ilemi chemical reaction = kimyasal tepki / reaksiyon chemist = kimyac, kimyager chemotherapy = kemoterapi (zellikle kanser hastalklarnda kimyasal maddelerle yaplan tedaviye verilen genel ad) cherished = deer verilen chessboard = satran tahtas chest = 1) sandk, kutu, box; 2) gs chest infection = gs enfeksiyonu chestnut = kestane chick = civciv chiefly = balca, en ok, her eyden nce, mostly, above all child abuse = ocuk istismar child labour = ocuklarn altrlmas childbirth = doum child-guidance clinic = ocuklar iin psikolojik rehberlik ve ruhsal hastalklarn tedavisi gibi hizmetler veren klinik childhood blindness = ocuk krl (A vitamini eksiklii, kzamk, yenidoanlarda gz enflamasyonu, doutan gelen katarakt vb. nedenlerle ortaya kan krlk) chimpanzee = empanze (alet kullanabilecek kadar zeki olan ve genelde bu tr deneylere konu edilen maymun tr) chip = ip (yariletken bir maddenin zerinde oluturularak retilen kltlm elektronik devre), integrated circuit

www.bademci.com

30 - DS Szl
chip-making = elektronik devre / ip retme chlorine = klor (doada genellikle keskin kokulu, yeilimsi sar renkli, zehirli ve tahri edici Cl2 (diklorin) gaz olarak bulunan element) choice = seenek, seim, are, alternative, option choke on = (boaz) tka(n)mak, boazna bir ey kamak choking = boulma, soluk alamama chromosomal = kromozomal, kromozomlar ile ilgili chromosomal polymorphism = biyolojide belli bir trn iinde, farkl kromozom saylarna veya ekillerine sahip bireylerinin bulunmas durumu chromosome = kromozom (hcre ekirdeinde, zerinde kaltsal zellikleri belirleyen genleri tayan, iplik eklindeki oluumlardan her biri) chronic = kronik, sreen chronic bacterial infection = kronik bakteriyel enfeksiyon chronic bleeding = kronik kanama (uzun sre devam eden kanama) chronic disease = kronik hastalk (uzun sre devam eden hastalk) chronic infection = kronik enfeksiyon (uzun sre devam eden enfeksiyon) chronic insomnia = kronik uykusuzluk (uzun sre devam eden uykusuzluk hali) chronically = kronik olarak, sreen ekilde chronicle = tarihi olay kayd chunk = byk bir para, yn churchyard = kilise bahesi / avlusu cipher = ifre circuit = elektrik devresi circulate through = (bir ey)in iinde deveran etmek / dolamak, go about in, move around in circulation = 1) dolam; 2) datm miktar, tiraj circulatory = sirklatuar, dolamla ilgili circumference = daire evresi, evre ls circumnavigate = denizden (rn. dnyann) etrafn dolamak circumstance = olay, vaka, durum, koul, keyfiyet, situation, case, incident, condition circumstances being what they are = artlar byle olunca cirrhotic = sirotik (siroz ile ilgili ya da ondan ileri gelen) citizen = vatanda, yurtta citrus = narenciye, turungil city-state = ehir devlet (kendi kendini yneten ve yakn evresindeki topraklara da hakim olan kent) civet = misk kedi trnn genel ad civic = yurttalk / vatandalk ile ilgili civil disturbance = sosyal kargaa, i kargaa civil engineer = inaat mhendisi civil right = vatandalk hakk civil service job = devlet memurluu civil unrest = sosyal kargaa, i kargaa, civil disturbance civil war = i sava civilian law = medeni hukuk, civil law civilization = medeniyet, uygarlk civil-servant = devlet memuru, kamu grevlisi claim (fiil) = talep / iddia etmek, demand, request, zt anl.= disclaim, deny claim (isim) = iddia, talep, hak talebi, assertion, demand, request, zt anl.= disclaimer clarify = akla kavuturmak, make clear, illuminate clarity = aklk, berraklk, netlik class = snf, tabaka, zmre, caste class hierarchy = sosyal snf hiyerarisi (bireylerin birbirinden stn / aa olmasn belirleyen ve sosyal snf farklarndan kaynaklanan dzen) classical period = klasik dnem (bir uygarln veya bir sanat dalnn tarihsel sre ierisinde hem gelenekselci, hem de yksek seviyede olduu ve genellikle gnmzde en tannm eserlerinin ounu verdii dnem), classic period classical rules = klasik bilim kurallar (rn. izafi veya kuantum olmayan, doada genellikle basit yntemlerle gzlemlenebilen olaylar basite aklamakta kullanlan kurallar ve kanunlar) classics = klasikler, klasik eserler classify = snflandrmak, break down, sort, group clattering = (makine iin) dili, krank, pres gibi hareketli ve takrdayan paralar ieren, takrdayan clavicle = kprck kemii clay = kil clean bill of health = salk raporu (bir hekim ya da hekimler kurulu tarafndan dzenlenen ve bir kiinin salkl olduunu belgeleyen rapor) cleanse = temizlemek, artmak, ykamak, clean, wash, zt anl.= pollute clear = ak, bariz, aikar, net, belirgin, obvious, zt anl.= unclear

www.bademci.com

DS Szl - 31
clear away = 1) kaybolmak, disappear; 2) ortadan kaldrmak, remove clear out of = (bir yer)den svmak, tymek, slip out of clear up = 1) (hastalk) gidermek, ge(ir)mek, iyile(tir)mek, heal, cure; 2) tamamen temizlemek, ortadan kaldrmak, remove clearly = aka, ak ve net olarak, obviously clearly defined = ekli / hatlar aka belirgin clever = zeki(ce), akll(ca), smart client = mteri cliff = uurum, sarp kayalk climate = 1) durum; 2) iklim; 3) eilim climatic = iklimsel, mevsimsel climatic control = iklim kontrol (iklimleri ve mevsimleri anlamay ve kontrol etmeyi amalayan aratrma alan) climatologist = iklim bilimci (iklimleri inceleyen bilim insan) climax = zirve, doruk cling to = (bir ey)e yapmak / skca sarlmak, zt anl.= let go of clinical trial = klinik deneme / alma clinician = klinisyen (klinik reti ve uygulamada uzmanlam hekim) clip tightly = (mandal, klips vs. ile) skca kapatmak / kstrmak clockwork = genellikle dililer ve benzer hareketli paralar ieren bir sistem ile alan clog (fiil) = tkamak clog (isim) = kan phts clogging = (damar iin) tkanma, tkanklk cloned sheep = klonlanm koyun cloning = klonlama (yapay olarak tek bir hcreden birbirine benzeyen canl meydana getirme) close down = (bir iyerini vs.) kapatmak, shut down close in on / upon = (bir ey ya da kii)ye (sinsice) yaklamak, approach close on = (genellikle rakamlardan nce kullanlr) hemen hemen, yaklak, close to close up = 1) (bir ey)i tkamak, kesmek, kapamak, faaliyetini durdurmak, block, shut; 2) (birbirine) yaklamak, come closer closed basin lake = kapal havza gl (akarsular tarafndan beslenmeyen ve sular akarsular yolu ile denize ulamayan gl) closed circuit = 1) kapal devre (ana ebekeye bal olmayan veya internet, televizyon, radyo yayn gibi herhangi bir d sistem ile balants bulunmayan); 2) herhangi bir kopukluk olmakszn, elektrik akmnn tam bir dng iinde dolanabilecei elektrik devresi closedown = kapanma, shutdown, zt anl.= opening closely = yakn ekilde, yakndan, sk skya, dikkatlice, tightly, strongly, carefully, zt anl.= remotely, distantly closer scores = birbirine daha yakn (daha az farkl) skorlar clot = pht, emboli, emboli clothe = kaplamak clothing chain stores = hazr giyim maazalar zinciri cloud complex = bulut kompleksi (birlikte hareket eden bir bulut bei) cloudy fluid = bulank sv club football = kulplemi / profesyonel futbol clue = ipucu, iaret, hint, sign, evidence clumsy = hantal, kaba, biimsiz, awkward, ungainly cluster = kme, grup, dizi, group clutch = (yumurtalar iin) bir kerede / bir gebelikte yumurtlanm CO2 = karbon dioksit (doada genellikle gaz halinde bulunan, canllarn solunum ile dar verdikleri bileik), carbon dioxide coal-derived = kmrden elde edilen coalesce into = birlemek, birleip bir btn oluturmak, fuse into, (There is a tendency for separate industrial systems to coalesce into large units. = Ayr endstriyel sistemlerin birleip byk birimler oluturmas ynnde bir eilim mevcuttur.) coal-mining = kmr madencilii coast = ky, sahil, shore coastal = kyya / sahile ait coastline = ky boyu, sahil eridi coating = kaplama co-author = (kitabn / yaynn vs.) yazarlarndan her biri cobalt = kobalt (ferromanyetik zellii olan, sert ve gmi-beyaz bir metal) cobbled = kaldrm ta deli coconut = hindistan cevizi code = 1) kanun, yasa, law; 2) kod, ifre coenzyme = koenzim (baz enzimlerin aktivitesi iin gerekli olan organik ya da mineral bazl, kk molekl) cognitive = bilme / kavrama / idrak ile ilgili cognitive function = kognitif fonksiyon (alglama, renme ve mantksal bir temele oturtma ilemlerinin psikolojik sonucu olarak ortaya kan durum) coherent = tutarl, uygun, ahenkli, mantkl, consistent, rational, zt anl.= incoherent

www.bademci.com

32 - DS Szl
cohesion = btnlk, birleme, ballk coin (fiil) = 1) madeni para basmak; 2) szck / sz tretmek coin (isim) = madeni para, sikke coincide with = (bir ey) ile rastlamak, (ayn zamana) denk gelmek, coexist, accompany, zt anl.= differ, deviate coincidental = rastlantsal, tesadfi Cold War = Souk Sava (2. Dnya Sava sonrasnda oluan, Sovyetler Birlii ile ABD nderliindeki Bat devletleri arasnda yaanan savasz gerginlik ve dmanlk ortam) colitis = kolit (kolon iltihab) collaborate with = (birisi) ile ibirlii yapmak, beraber almak, cooperate with collaboration = birlikte alma, ibirlii, cooperation collagen = kolajen (ba doku liflerinin yapsn oluturan ana protein) collapse (fiil) = gmek, kmek, yklmak, fall in, fall down, topple, fail, zt anl.= succeed, triumph collapse (isim) = gme, kme, yklma, fall in, downfall, topple, failure, zt anl.= success, triumph, (These flimsy houses are liable to collapse in a heavy storm. = Bu erden pten evler sert bir frtnada yklmaya yatkn grnyorlar.) collapse on oneself = kendi iine / stne kmek collar = yaka, boyunluk, tasma colleague = meslekta, i arkada, peer collect = toplamak, biriktirmek collection = toplama, koleksiyon collective = kolektif, ortaklaa, joint, shared, zt anl.= individual, solo collective burial = toplu gm / mezar collectively = toplu olarak, hep beraber, ortaklaa, jointly, zt anl.= individually collector = koleksiyoncu collide = arpmak, arpmak, clash, crash collision = arpma, atma collusion = gizli anlama, secret aggrement colonial = smrgeye ait colonial power = smrgeci g (dnya apnda kolonilere / smrgelere sahip devlet) colonist = koloni kuran, kolonide yaayan colonization = kolonizasyon, smrgeletirme colonize = 1) smrgeler kurmak; 2) koloni oluturmak, kolonize olmak (ayn tr mikroplarn besi yerinde yer yer kmeler oluturmas) colony = koloni, smrge colorectal cancer = kolorektal kanser (kolon ve rektum kanseri) colossal = kocaman, kaba saba, bulky colour = saptrmak, nyarg katmak, distort colour scheme = renk dzenlemesi coma = koma (d uyaranlar ya da uyarmalara yant vermeyen derin bilinsizlik / baygnlk durumu) combat with / against (fiil) = savamak, mcadele etmek, fight with / against, struggle with / against, zt anl.= surrender (to), compromise combat (isim) = sava, muharebe combat stress = sava / muharebe nedeniyle oluan stres combination = birleme, birleim, birletirme, mixture, unification, zt anl.= dissolution combinatorics = kombinatorik (matematikte saylarn, harflerin ve nesnelerin aratrlmas ile ilgili alan) combine = birle(tir)mek, unite, embody, zt anl.= separate combustion = yanma, tutuma combustion driven = yanma ile alan come about = meydana gelmek, ortaya kmak, olmak, take place, arise come across = rastlamak, tesadf etmek, encounter, meet, zt anl.= avoid come along = 1) gelmek, ulamak, birlikte gelmek; 2) ortaya kmak come by = 1) nceden haber vermeden (birisinin) yanna uramak, drop by; 2) elde etmek, edinmek, acquire come down = (fiyat iin) inmek, dmek come from = 1) (bir ey)den kaynaklanmak, result from; 2) (bir yer)den gelmek, (oral) olmak, ( I come from Manisa. = Manisalym.) come in = 1) gelmek, ulamak, (haber vs. iin) alnmaya balamak, ortaya kmak, arrive, appear; 2) (u versiyonlarda / ekillerde / renk seeneklerinde / tiplerde) bulunmak, (These pencils come in seven different color choices. = Bu kalemler yedi farkl renk seeneinde bulunmaktadr.) come into being = ortaya kmak, belirmek, come into existence, come to life, emerge come into close contact with = (bir ey) ile yakn temasta bulunmak come into force = yrrle girmek, uygulanmaya balamak, go into effect come into high favour = ok tutulmaya balamak come into prominence = nlenmek, tannmak, become well-known

www.bademci.com

DS Szl - 33
come on = sahneye / ortaya kmak, appear, show up, zt anl.= go off, disappear come onto = (piyasaya, pazara) kmak come out = grnmek, akla kavumak, appear, become clear come out against = (bir ey)e kar kmak, oppose come over = (ksa bir yol kat ederek veya ziyaret iin) gelmek come round = (operasyon sonras) toparlanmak, kendine gelmek come through = (beklendii gibi) ulamak / varmak, arrive (as expected) come to an end = sona ermek, cease, terminate come to be = olagelmek (rn. come to be known = bilinegelmek) come to be regarded as. . . = (bir ey) olarak deerlendirilmeye / grlmeye balamak come to believe = inanr hale gelmek come to pass = olmak, gereklemek, happen, become real come to possess = (bir yolunu bulup da) sahip olmak, ele geirmek come to smos aid = birisinin yardmna gelmek come to the attention of = (bir kii)nin dikkatini ekmek come to the fore = n plana kmak come up = ortaya kmak / meydana gelmek, happen, zt anl.= submerge, sink, disappear, (A light wind came up. = Hafif bir rzgar balad.) come up with = (genellikle olumlu bir plan, fikir vs.) ileri srmek / ortaya atmak, (karlk, yant, fikir vs.) bulmak, ortaya atmak, nermek, (zm vs.) ile ortaya kmak, think of, suggest, (He has come up with some brilliant scheme to double his income. = Gelirini ikiye katlayacak ok parlak bir plan buldu.), (The committee came up with an interesting plan. = Komite ilgin bir plan ortaya att.) comeback = (geri) dn comet = kuyrukluyldz comfort = rahatlk comfort care = rahatlatc bakm comfortable = rahat, konforlu comfortably = kolaylkla, rahata, well, at ease, happily, (We could live fairly comfortably with our fathers salary. = Babamn maa ile rahata geiniyorduk.) comic book = izgi roman coming our way = yolumuza kan command = hakim olmak, etkisi altna almak, kumanda etmek, influence, rule, be dominant over, zt anl.= follow commemorate = anmak, ansn yaatmak, honour, immortalise commence = balamak, begin, start, initiate, set out, zt anl.= cease, finish, terminate commendable = vgye deer, praiseworthy, zt anl.= unworthy comment on (fiil) = fikrini sylemek, yorumda bulunmak, express, remark comment (isim) = yorum commentator = yorumcu, eletirmen, (bir msabakay, olay) nakleden kii commerce = ticaret, trade commercial = ticari commercial interests = ticari karlar commercially viable = ticari olarak retilebilir / yaplabilir commission (fiil) = atamak, grevlendirmek, smarlamak, assign, delegate, order commission (isim) = grev, atama, komisyon commissioner = komisyon / kurul yesi commit = 1) sz vermek, taahht etmek, pledge; 2) (su vs.) ilemek; 3) (intihar) etmek, (He committed suicide. = O intihar etti.) commit oneself to = 1) kendini adamak, balanmak, devote oneself to; 2) sz vermek, promise commit to = (hapishane, akl hastalklar hastanesi gibi bir yer)e kapatmak commitment = 1) vaat, taahht, sz, ykmllk, ballk, dedication, devotion, pledge, obligation, duty, promise; 2) (hapishane, akl hastalklar hastanesi gibi bir yere) kapat(l)ma commodity = (ticari) mal, eya, good common = olagelen, yaygn, prevalent, current, widespread, zt anl.= rare, uncommon common person = sradan insan, halktan insan, commoner, zt anl.= nobleman common sense = saduyu commonly = ounlukla, usually, zt anl.= rarely, seldom commonly evident = birok insan tarafndan bilinen commonplace = sradan, olaan, baya, usual, ordinary, zt anl.= exceptional, rare communal = toplumsal, halka ait communal meal programme = toplumsal yemek program communicate with = (birisi) ile haberlemek / iletiim kurmak, be in touch with

www.bademci.com

34 - DS Szl
communication = iletiim, haberleme communicative = iletiim ile ilgili community = 1) topluluk, toplum, halk, society; 2) yerleim yeri community mental health centre = halka ak akl sal merkezi compact = sktrarak kltmek compact into = younlaarak / skarak (bir ey)e dnmek companionship = arkadalk, elik comparable to = (bir ey) ile karlatrlabilir / kyaslanabilir, (bir ey)e benzer, equivalent to comparatively = oransal olarak, nispeten, relatively compare favourably with = (bir ey) ile karlatrldnda daha iyi / stn durumda olmak compare with = (bir ey) ile karlatrmak / kyaslamak, liken to compare well with = (bir ey)e benzemek, (bir ey)den farksz olmak compared to / with = (bir ey) ile karlatrldnda, in comparison to / with comparison = karlatrma, iliki, benzerlik, relation, similarity compartment = blm, ksm, blme compass = pusula compatibility = uyumluluk, harmony, agreement, zt anl.= incompatibility compatible = birbiriyle uyumlu, well-matched, zt anl.= incompatible, discordant compel = zorlamak, mecbur etmek, force, oblige compelling = zorlayc, compulsive, zt anl.= flexible compelling urgency = (kiiyi nlem almaya) zorlayan acil durum compensate for = telafi etmek, make up for, (Nothing can compensate for the death of a loved one. = Hibir ey sevilen bir kiinin lmn telafi edemez.) compete with / against = (birisi / bir ey) ile rekabet etmek / yarmak, rival with / against compete among themselves = kendi aralarnda yarmak / rekabet etmek competency = yeterlik, kifayet, yetenek, ability competent = 1) (dil, yetenek vs. iin) iyi seviyede; 2) yetenekli, ehil, capable, able, zt anl.= incompetent, unable competition = rekabet, yarma competition skiing = (profesyonel) kayak yar competitive = 1) rekabeti, rekabete dayanan; 2) iddial; 3) yarma amal competitive power = rekabet gc competitive spirit = rekabeti ruh competitor = rakip, rival compile = derlemek, oluturmak, collect, accumulate, zt anl.= disperse complacency = kendinden honut olma, selfsatisfaction, zt anl.= agony, suffering complacent = kendinden honut, self-satisfied, zt anl.= troubled, uneasy complain = ikayet etmek, yaknmak complaint = ikayet, yaknma, grievance complement = tamamlayc, supplement complete (fiil) = tamamlamak, bitirmek, finish complete (isim) = btn, eksiksiz, whole complete blood (cell) count = tam kan saym (belirli bir miktar kan ierisindeki kan hcrelerinin tam saylarn bulmaya ynelik bir laboratuvar testi) completely = tamamen, btnyle, entirely, totally, zt anl.= partly, partially complex = karmak, complicated, zt anl.= simple, straightforward complexity = karmaklk, apraklk, complication, zt anl.= simplicity compliance with = (kanun ya da kural)a uygunluk complicated = karmak, anlalmas g, complex, intricate, zt anl.= simple complication = 1) karklk, zorluk, sorun; 2) komplikasyon (bir hastaln seyir veya tedavisi srasnda dier bir hastaln ya da bozukluun ortaya kmas) comply with = uymak, uygun davranmak, itaat etmek, conform to, abide by, zt anl.= disregard, resist component = unsur, e, para, eleman, ingredient, part composition = 1) bir maddenin yap ve bileimi, kompozisyon, structure; 2) kompozisyon, ksa dzyaz, essay compost = bitkilerin veya mutfak artklarnn rmesiyle elde edilen gbre compound (fiil) = birikmek, eklenerek oalmak, combine compound (isim) = (kimyasal) bileik, karm comprehend = 1) (tam olarak) anlamak, kavramak, grasp, (As the patient failed to comprehend the seriousness of his situation, the surgeon made up her mind to frankly talk to his relatives. = Hastann, durumunun ciddiyetini kavrayamamas sebebiyle doktor, onun yaknlaryla aka konumakta karar kld.); 2) kapsamak, iine almak, include

www.bademci.com

DS Szl - 35
comprehensive = kapsaml, geni, etrafl, inclusive, overall, in depth, zt anl.= exclusive, narrow, limited compress (fiil) = sktrmak, bastrmak, pressurize, condense, zt anl.= expand compress (isim) = 1) sktrma, bastrma; 2) kompres (yara zerine bastrlan bez / pamuk vs.) compress application = (yara vs.) zerine kompres uygulama compression = sktrma comprise of = kapsamak, iermek, (bir eyler)den olumak, oluturmak, tekil etmek, constitute, consist of, make up comprised of = (bir ey)den oluan, (bir ey)den ibaret compromise (fiil) = 1) (karlkl dn vererek) uzlamak, agree; 2) (bir iin sonucunu) tehlikeye atmak, riske sokmak compromise (isim) = (karlkl dn vererek) uzlama, uyuma, orta yol bulma, agreement, settlement compromised = zayf dm, weak compulsive = zorlayc, compelling, zt anl.= flexible compulsive behaviour = komplsif davran (bir kiiyi, zellikle anlamsz bir eyi tekrarlayc tarzda yapmaya zorlayan davran biimi) compulsively = nne geilmez bir ekilde, obsessively, zt anl.= flexibly computational = hesap ile ilgili, hesap ieren compute = hesaplamak Computed Tomography = bilgisayarl tomografi, CT computer virus = bilgisayar virs (bir bilgisayarn yazlm veya donanmlarna zarar vermek amac ile oluturulmu bilgisayar program) computer-generated image = bilgisayar yardmyla oluturulmu grnt computing = hesaplama, bilgisayar kullanm conceal = saklamak, gizlemek, hide, zt anl.= reveal conceivable = akla yatkn, makul, reasonable, zt anl.= inconceivable conceive = 1) anlamak, kavramak, alglamak, dnmek, tasarlamak, think, consider, devise, (Not very many people can conceive the works of modern art. = Modern sanat eserlerini anlayabilen pek fazla insan yoktur.); 2) gebe kalmak, get pregnant conceiving = gebe kalma, getting pregnant concentrate in = (bir ey)in iinde toplanmak, birikmek concentrate on = (bir ey)e odakla(n)mak / younla(tr)mak, focus on concentration = 1) younluk, density, intensity; 2) younlama, odaklanma, intensification, focusing concentration gradient = konsantrasyon / younluk fark concentric rings = (bir hedef tahtasnda olduu gibi) emerkezli (i ie gemi) halkalar concept = konu, kavram conception = 1) kavram, dnce, gr, concept, idea, notion; 2) gebe kalma, gebelik, pregnancy conceptual = kavramsal concern (fiil) = ilgilendirmek, endielendirmek concern (isim) = 1) ilgi, ilgilenilen ey, interest, zt anl.= indifference, neglect; 2) kayg, worry, (There is a lot of public concern over dangerous toxins recently found in some food. = Yakn zamanda baz besinlerde tespit edilen tehlikeli toksinler ile ilgili byk bir toplumsal kayg var.) concerned with = (bir ey) ile ilgili / alakal concerning = (bir ey / kii) ile alakal / ilgili olarak, (bir ey / kii)yi ilgilendiren, regarding, relating to concession = imtiyaz, privilege conclude = 1) sonu karmak, determine; 2) bitirmek, sonulandrmak, complete conclusion = 1) karar, decision; 2) sonu, netice, karm, result, outcome, deduction conclusive = 1) kesin, son, nihai, definite, final, zt anl.= questionable, uncertain; 2) ikna edici, inandrc, convincing, zt anl.= unconvincing conclusively = 1) kesin olarak, nihai olarak, definitely, finally, indisputably, zt anl.= questionably, (A case of malpractise is difficult to prove conclusively. = Hekim hatas, kesin olarak kantlanmas zor bir durumdur.); 2) ikna edici / inandrc bir ekilde, convincingly, zt anl.= unconvincingly concrete = 1) somut, actual, solid, tangible, zt anl.= abstract, intangible, (What sort of concrete evidence do you have to show us? = Bize gsterecek ne gibi somut delilleriniz var?); 2) beton concurrence = 1) ayn zamana rastlama; 2) uyum, ahenk concussion = baylma ile sonulanacak kadar iddetli darbe condemn = knamak, ayplamak, sulu bulmak, blame, zt anl.= acquit condense = 1) younla(tr)mak, koyula(tr)mak, concentrate; 2) zetlemek, abridge

www.bademci.com

36 - DS Szl
condition (fiil) = 1) artlandrmak, etkilemek, equip, adapt; 2) art komak condition (isim) = 1) hal, durum, situation; 2) art, koul, requirement; 3) rahatszlk, hastalk conditional = koullara bal, contingent, zt anl.= unconditional condor = Gney Amerika akbabas conduct (fiil) = 1) (deney, aratrma vs.) yrtmek, ynetmek, uygulamak, administer, carry out, perform; 2) iletmek, gtrmek, yn vermek, transmit, convey conduct (isim) = davran, tavr, hareket tarz, behaviour, attitude conduction = snn, kat maddeler ierisinde paracktan paraca geerek iletilmesi conductive = iletken, geirgen conductivity = iletkenlik conductor = (orkestra iin) ef conduit = kanal, oluk cone = 1) renge duyarl grsel reseptr hcreler; 2) koni, kozalak, koni biimli herhangi bir nesne confer a benefit to smo = birine bir yarar / menfaat salamak confer on = (biri)ne (nvan vs.) vermek, bahetmek, render, bestow confer with = danmak, consult confide to = (bir iin) sorumluluunu (biri)ne vermek, entrust confide to / in = (biri)ne srrn amak confidence = gven, itimat, trust, zt anl.= distrust confident = gvenli, emin, sr paylalabilir, kendinden emin, trustworthy, sure of oneself confidential = gizli, secret, zt anl.= open, public confidentiality = gizlilik confidently = gvenle, fearlessly configuration = dzenleni, dizilim, dzen, dzenleme, ekil configure = deitirmek, ayarlamak confine to = 1) (bir alan)a hapsetmek, imprison in; 2) (yataa, eve vs.) balamak, tutmak, (bir ey) ile snrlandrmak, limit to, restrict to confined to = 1) (bir ey) ile snrl, (yataa, eve vs.) bal, limited to, restricted to; 2) hapis, imprisoned, (The problem of underdevelopment does not appear to be confined only to a few African countries. = Az gelimilik sorunu yalnzca birka Afrika lkesi ile snrl gibi grnmyor.) confined to bed = yataa bal / mahkum, yatalak, bedridden confinement = hapsedilme, kapatlma confirm = teyit etmek, dorulamak, validate, affirm, substantiate, zt anl.= deny, disprove confiscation = zorla el koyma, msadere, haciz, istimlak, kamulatrma, seizure conflict with (fiil) = (birisi) ile atmak / ekimek, clash with, disagree with, zt anl.= agree with, conform to conflict (isim) = anlamazlk, ihtilaf, atma, disagreement, fight, zt anl.= accord, peace conflicting = (birbiriyle) atan, elien, zerinde anlalamayan, ihtilafl, contradictory conform to / with = (bir ey)e uymak / uygun davranmak, comply with, abide by, zt anl.= object to, oppose, conflict with conformation = ekil, yap, shape conformational = yapsal, ekilsel confront = (olumsuz bir ey) ile yzlemek, (istenmeyen bir ey / bir kii) ile kar karya gelmek / karlamak, face, challenge, zt anl.= avoid, retreat from confrontation = kar karya gelme, atma confuse = 1) (kavramlar) birbirine kartrmak, mix up; 2) akln kartrmak, artmak, puzzle, zt anl.= clarify confused = akn, sersem, kafas kark, bewildered confusion = 1) kafa karkl, aknlk, perplexity, zt anl.= clarity; 2) dzensizlik, disorder, zt anl.= order congenital = doutan olan, (When John was 17, he died of congenital heart disease. = John, 17 yandayken, doutan gelen bir kalp hastal sebebiyle ld.) congested = kan toplanm, tkank, kalabalk congestion = tkanklk, skklk, izdiham, blockage congestive = kan veya su toplanmas ile ilgili congressional = kongre kaynakl conjecture = varsaym, tahmin, assumption, supposition, guess, (The exact figure for the damage is a matter for conjecture. = Hasarn gerek / tam miktar tahmine kalm.) conjointly = birlikte, beraber conjure up = akla getirmek, anmsatmak, uyandrmak, evoke connect with = 1) (bir ey) ile birle(tir)mek; 2) ilgi kurmak; 3) (tatlar iin) aktarmal hat iinde olmak / bulunmak Connecticut = Kuzeydou ABDde bir eyalet connection = balant, alaka, relationship conquer = fethetmek

www.bademci.com

DS Szl - 37
conquest = fetih, sefer, zafer, campaign, victory conscience = vicdan conscious = bilinli, farknda, bilinci yerinde, alert, aware, zt anl.= unconscious, unaware conscious memory = bilinli hafza (bir kiinin bilinci akken hatrlayabildiklerinin toplam) consciousness = bilin, farknda olma hali conscript = zorunlu olarak orduya katlan asker consecutive = art arda, pe pee, successive consecutively = ardk olarak, arka arkaya, successively consensus = oy / gr birlii, unanimous vote / opinion consequence = sonu, semere, (bir eyin ardndan gelen) etki, result, effect, zt anl.= cause, source consequent on = (bir ey)in sonucunda ortaya kan, sonucu olan consequently = sonu olarak, dolaysyla, bu nedenle, accordingly, subsequently, as a result, therefore conservation = muhafaza etme, koruma, doal kaynaklar ya da evreyi koruma, (One of the aims of TEMA Foundation is to make people realise the importance of conservation. = TEMA vakfnn amalarndan biri de insanlarn, evreyi korumann nemini fark etmelerini salamaktr.) conservative = 1) muhafazakar, tutucu; 2) (tedavi, ameliyat vb. durumlarda) ar / ar tedavi giriimlerine bavurmayan, koruyucu, organ btnln koruyan conserve = korumak, (enerji, g vs.) saklamak, dikkatli / tutumlu kullanmak, economise (on), zt anl.= waste consider = 1) (yle olduuna) inanmak, assume, regard, deem; 2) dnmek, aklda tartmak, think about; 3) dikkate almak, gz nnde tutmak, take into account; 4) zerinde dnmek, think over consider to be = (bir ey) olarak grmek / kabul etmek, consider as considerable = nemli, hatr saylr, byk, hayli, fazla, sizable, substantial, zt anl.= little, insignificant considerably = epeyce, olduka, significantly, quite a lot, zt anl.= slightly, (Large windows make the car feel considerably bigger. = Byk pencereler arabay olduka byk gsteriyor.) considerate = dnceli, saygl, thoughtful, zt anl.= inconsiderate considerately = dnceli bir ekilde, thoughtfully, zt anl.= inconsiderately, thoughtlessly consideration = ilgi, dnce, zen, solicitude, zt anl.= unconcern, disregard considering (that) = . . . dikkate alndnda, (bir ey)e gelince, (bir ey) konusunda, as regards consist of = (bir ey)den meydana gelmek / ibaret olmak, be made up of consistent = tutarl, coherent, steady, undeviating, zt anl.= changing, inconsistent consistently = tutarl / deimez bir ekilde, invariably, zt anl.= divergently consortium = konsorsiyum (ortak bir kar iin oluturulmu organizasyon) conspicuous = gze arpan, dikkat eken, obtrusive, prominent, zt anl.= inconspicuous, unseen conspicuous consumption = gsteri iin tketim conspiracy = komplo, entrika, plot constant = 1) srekli, devaml, continuous, perpetual, relentless, zt anl.= terminable; 2) sabit, deimez, invariable, unvarying, stable, fixed, zt anl.= variable constantly = devaml, srekli, invariably, continually, perpetually, zt anl.= rarely, seldom, never constellation = takmyldz, bur consternation = hayret, aknlk, dehet constipation = konstipasyon (peklik, kabzlk) constituent = e, unsur, element, factor, zt anl.= aggregate, whole constitute = 1) oluturmak, comprise, make up; 2) kurmak, tesis etmek, establish constitution = anayasa constitutional = 1) kendiliinden sahip olunan (rn. doutan gelen), inherent; 2) anayasal constriction = 1) sk(l)ma, bz(l)me, contraction, shrinkage, zt anl.= expansion, swelling; 2) boaz, dar geit construct = 1) kurmak, yapmak, form, compose; 2) ina etmek, build construction = inaat, yap constructive = yapc, yardmc, positive, helpful, zt anl.= destructive consult smo over smt = birisine, bir ey hakknda / konusunda danmak, confer smo on smt, seek advice from smo about smt consultancy = danmanlk, mavirlik consultation = danma, mzakere, conference, discussion

www.bademci.com

38 - DS Szl
consume = 1) (yiyecek, iecek vs.) tketmek, eat, drink; 2) bitirmek, tketmek, harcamak, use up, deplete, zt anl.= add, restock consumer = 1) tketici; 2) piyasada bulunan / herkesin satn alabilecei (ey) consumer spending = tketici harcamalar consumption = tketim, yeme-ime contact = temasa / balantya gemek, dokunmak contagious = bulac, infectious contain = 1) kontrol altna almak, kontrol altnda tutmak, control, zt anl.= spread, (Our priority is to contain the spread of this fatal disease. = nceliimiz bu lmcl hastaln yaylmasn kontrol altna almaktr.); 2) kapsamak, iermek, include, zt anl.= exclude, leave out contained in = iinde olan, kapsamnda bulunan container = (ie, sandk, varil gibi her trden) kap contaminate with = ile kirletmek, (hastalk vs.) bulatrmak, pollute with, infect with, zt anl.= cleanse of, purify of contaminated with = kirlenmi, (hastalk vs.) bulam, polluted with, infected with contamination = 1) bulatrma, bulak, kirlenme, pislik, pollution, blemish; 2) (radyasyon vs. sznts nedeniyle oluan) kirlilik contemplate = 1) (bir ey) zerinde dnmek, dnp tanmak, tasarlamak; 2) seyretmek contemporary = 1) (birisinin) ada (olan), ayn ada (yaam olan); 2) ada, gncel, yat, modern, current, zt anl.= archaic, ancient content = 1) ierik, composition; 2) memnun, honut, happy, satisfied contentment = tatmin, memnuniyet, honutluk, satisfaction, zt anl.= discontentment, dissatisfaction contest = 1) yarma, mcadele, ekime, competition, challenge, zt anl.= cooperation; 2) kar kmak, itiraz etmek contestant = yarmac context = balam, ierik, evre ve koullar Continent = (the Continent eklinde kullanlr) Avrupa Ktas continent = kta continental = ktasal continental drift = kta kaymas (ktalarn, birbirleriyle olan jeolojik etkileimleri erevesinde yer deitirmeleri), continental shift continental plate = kta plakas (yerkabuunun, birbirlerinden byk fay hatlar ile ayrlm paralarndan her biri) continual = srekli, devaml, kesintisiz, constant, perpetual continually = devaml, srekli, constantly, perpetually continuation = devam, srdrme continuously = daima, srekli olarak, constantly, perpetually, zt anl.= never, rarely contour = dzey izgisi, ykselti erisi, d hatlar contract (fiil) = 1) (hastalk) kapmak, (hastala) yakalanmak / tutulmak, catch, obtain, pick up, zt anl.= infect, give, transmit; 2) kas(l)mak, bz(l)mek contract (isim) = kontrat, szleme contracting rule = anlamada / szlemede uyulmas gereken kural contraction = kaslma, daralma, bzlme, constriction, tightening contradict = aksini sylemek, yalanlamak, elimek, ters dmek, oppose, deny, zt anl.= agree contradiction = eliki, aykrlk, tutarszlk, conflict, inconsistency, zt anl.= agreement contradictory = elikili, tutarsz, conflicting, inconsistent, zt anl.= confirming, consistent contraption = mekanizma, tertibat, cihaz, gadget, (In the utility room of our primary school there were a model human body, some simple machines and various other contraptions to facilitate our learning. = Okulumuzun malzeme odasnda bir insan vcudu maketi, baz basit makineler ve renmemizi kolaylatracak baka pek ok cihaz vard.) contrary = ters, kart, zt, aksi, opposite, (It is impossible to reconcile such contrary viewpoints. = Bylesine kart bak alarn uzlatrmak imkansz.) contrary to = karn, aksine, as opposed to contrast = kartlk, ztlk, fark, difference, distinction, zt anl.= similarity, likeness contrasting = (birbirine) zt olan, farkl, kart, different, distinct, zt anl.= similar, alike contribute to = katkda bulunmak, support, help contribution to = katk, (He was awarded a prize for his contribution to world peace. = Dnya barna yapt katk nedeniyle bir dle layk grld.) contributor = (gazete, dergi vs. de) yaz yazan kimse contrive = dzen kurmak, dolap evirmek control group = kontrol grubu (bilimsel bir deneyde, karlatrma yaparak deneyin etkisini daha iyi anlayabilmek amac ile ikiye ayrlan deneklerden, zerinde deney yaplmayan grup), zt anl.= test group

www.bademci.com

DS Szl - 39
controllable = denetlenebilir, kontrol edilebilir controversial = tartma konusu olan, tartmal, ihtilafl, debatable, zt anl.= uncontroversial, unquestionable controversy = tartma, ekime, anlamazlk, debate, argument, dispute, zt anl.= agreement, unanimity contusion = ezik, bere, rk, bruise convection = sv veya gaz dalgalanmas yoluyla s iletimi convection stream = snp ykselme ve souyup alalma sebebiyle oluan akm / aknt convenience = uygunluk, rahatlk, elverililik, comfort, facility, suitability convenient = elverili, kullanl, msait, uygun, useful, suitable, zt anl.= inconvenient convention = uygulama, gelenek, practice, tradition Convention on Long-Range Transboundary Air Pollution = 1983ten beri yrrlkte olan, uzun mesafeli uularn uluslararas hava sahalarnda yaratt kirlilii kontrol altna almay amalayan uluslararas antlama conventional = geleneksel, konvansiyonel, traditional, (The country has the ability to use conventional as well as nuclear weapons. = lkenin hem konvansiyonel hem de nkleer silah kullanma kapasitesi var.) conventional wisdom = genel kan conventional X-ray machine = geleneksel rntgen cihaz conventionally = konvansiyonel / geleneksel olarak, traditionally conversely = tersine, aksine, contrarily conversion = dnm convert into = deitirmek, dntrmek, evirmek, transform, turn into, change into convertible = deitirilebilir, evrilebilir, versatile, zt anl.= inflexible, rigid convey = 1) iletmek, tamak, pass along; 2) bildirmek, express conveyor = tayc bant convict of = sulu bulmak, mahkum etmek, declare guilty of, zt anl.= acquit of, release convince of = inandrmak, ikna etmek, persuade, talk into convincing = inandrc, ikna edici, conclusive, credible, zt anl.= far-fetched, unconvincing convincingly = doyurucu / inandrc bir ekilde, satisfactorily cool = serinle(t)mek cool down = soumak coolant = serinletici, soutucu cooling = soutma, serinletme cooperate with = (birisi) ile ibirlii yapmak, beraber almak, collaborate with cooperation = ibirlii, beraber alma, collaboration coordinate = bir arada idare etmek, manage coordination = koordinasyon (rn. kaslarn birbirleriyle uyum iinde almas) cope with = (bir sorun vs.) ile ba etmek, baa kmak, stesinden gelmek, deal with, manage, handle, tackle, zt anl.= mismanage copious = bol, ok, bereketli copper = bakr copper-veined = bakr veya bakr renkli damarl copyist = kopya katibi (el yazmas kitaplar kopya ederek oaltan kii) coral = mercan coral reef = mercan kayal / resifi core = i, z, esas, merkez, centre, nucleus, zt anl.= exterior core body temperature = vcut i scakl (bir canlnn vcudunun i ksmlarnn normal alma scakl) core material = ekirdek malzeme (zerine kaplama yaplan malzeme) core sample = derinden alnan numune core-mantle = ekirdek ve manto arasnda veya mantonun ekirdee yakn ksmnda co-researcher = ayn aratrma ekibinden insanlarn birbirlerine olan durumu, ekip arkada cork = ie mantar coronary = koroner, kalbin etrafndaki damarlarla ilgili coronary artery disease = koroner arter hastal (damar geidindeki daralma nedeniyle kalp kasna yeterli kan gidemedii iin, kalp kas hcrelerinin yeterli oksijeni temin edememesi) coronavirus = koronavirs (st solunum yollarnda akut enfeksiyona sebep olan bir tr virs) corporate = (genellikle anonim irket halinde) irketlemi, irkete ait corporate earnings = irket kazanlar corporation-owned = irket(ler) tarafndan sahip olunan / iletilen corporatisation = irketleme, byk irketlere dnme corrective measure = dzeltici / iyiletirici nlem correlate = karlkl ilikisi olmak correlation = karlkl iliki, korelasyon

www.bademci.com

40 - DS Szl
correspond to = (bir ey)e karlk gelmek / tekabl etmek correspondence = mektuplama, yazma corresponding = karlk olan, tekabl eden corrosion = korozyon (metal malzemenin oksitlenme veya baka kimyasal etkilerle anmas) corrupt = yoz, rveti, dishonest corruption = yolsuzluk, bozulma, yozlama, rvetilik, dishonesty cortical area = kortikal blge (beyinde serebrumun girintili kntl st katmann oluturan, bilin ve hafza gibi fonksiyonlar ile ilgili olan gri madde tabakas) cosmic radiation = kozmik radyasyon (uzay ortamnda bulunan, kayna gne ve dier gk cisimleri olan radyasyon) cosmic ray = kozmik n (uzay ortamnda seyreden, gne veya dier gk cisimleri kaynakl ykl paracklar) cosmically recent past = evrenin yana gre yakn gemi cosmos = evren, kainat, universe cost = mal olmak, fiyat / bedeli . . . olmak cost-conscious = mali hassasiyet / maliyet kaynakl hassasiyet cost-effective = uygun maliyetli costly = maliyetli, pahal, expensive, zt anl.= cheap, inexpensive cost-overrun = maliyet art costwise = maliyet asndan cottage = kk ev, kulbe, shack, hut cough = ksrk Council of Ministers = Bakanlar Konseyi (Avrupa Birlii ierisinde belirli bir konu ile ilgili bir dzenleme gerektiinde her ye lkenin ilgili bakannn katlm ile oluan ve rettii ynergelerin, ye lkelerin i hukukunun zerinde olduu konsey) councillor of state = eyalet meclisi yesi counsel (fiil) = tlemek, t vermek, advise, suggest counsel (isim) = dava vekili counsellor = danman, rehber count (fiil) = (geerli) say(l)mak, gemek, be valid count (isim) = 1) saym; 2) kont (bir asalet nvan) counter = kar gelmek, karlk vermek, gidermek, respond, oppose, ward off counterbalance = karlkl olarak dengelemek countermeasure = kar tedbir counterpart = akran, muadil, karlk, peer counterproductive = amaca hizmet etmeyen, ters etkisi olan countertechnology = kar teknoloji, (During cold war, against the USAs ICBMs (intercontinental ballistic missile), the Soviet armys countertechnology was a fairly effective ECM (electronic countermeasure) system that they developed. = Souk sava srasnda ABDnin ktalararas balistik fzelerine kar Sovyet ordusunun karteknolojisi, kendilerinin gelitirdii olduka etkili bir elektronik savunma sistemi idi.) counterweight = denge salayc arlk counting = (say) sayma countless = saysz, innumerable, myriad, zt anl.= few, limited, (Once, there were countless ridiculous arguments among public that AIDS was confined to heterosexuals. = Bir zamanlar, toplumda AIDSin heterosekseller ile snrl olduuna dair saysz sama fikir bulunmaktayd.) countryman = vatanda, hemehri countryside = sayfiye, krsal alan country-wide = lke apnda couple with = balamak, birletirmek, balant kurmak, connect with / to, link with / to, zt anl.= separate from, detach from couple = ift, kar koca course = 1) gidiat, sre, progress; 2) ders, kurs; 3) yn, rota, route course of history = (the course of history eklinde kullanlr) tarihin ak court = mahkeme, tribunal court appearance = durumaya kma, durumada hazr bulunma court proceeding = duruma, celse, hearing court-case = dava cover = 1) rtmek, kaplamak, encase; 2) kapsamak, iermek, involve, encompass, zt anl.= leave out coverage = 1) haber konusu olma, ilenme; 2) kapsama alan covering = zar, rt, membran, membrane covert = gizli (genellikle casusluk vs. ile ilgili) crack (fiil) = 1) (ifre) krmak, zmek, decipher, solve; 2) atla(t)mak, yar(l)mak crack (isim) = atlak, yark cracking = atla(t)ma, (ifre iin) krma cradle = 1) beik (bir medeniyetin vs. doduu ve gelitii yer); 2) beik (bebein yatrld sallanr yatak)

www.bademci.com

DS Szl - 41
craft = 1) hava, deniz veya uzay tat, tekne, gemi, vessel; 2) zanaat, meslek (daha ok esnaf ve sanatkarlar iin) crash (into) (fiil) = (bir ey)e arpmak, kaza yapmak crash (isim) = (hisse fiyatlar vs. iin) ani ve kt sonular yaratan d, yklma crash-landing = arpma, arparak inme crater = krater (den bir meteorun oluturduu byk ukur) crave = ok istemek, (bir ey)e can atmak, aermek, die for, zt anl.= detest crave attention = ilgi ekmek / istemek craving = iddetli arzu / zlem, aerme crawl = emeklemek, srnmek crawl up = srnerek trmanmak crayfish = kerevides (stakoza benzer ama daha kk bir deniz veya tatl su hayvan), crawfish craze = geici moda create = yaratmak, oluturmak, produce creating value out of nothing = hi yoktan deer yaratma creatinine = kreatinin maddesi (keratin metabolizmasnn son rn olarak idrarla atlan madde) creation = (rn. i alanlar) yaratma, ortaya karma creativity = (sanatsal vs.) yaratclk creature = yaratk credibility = inanlrlk, gvenilirlik, reliability credible = inanlr, gvenilir, believable, reliable, zt anl.= incredible, unreliable credit to = (bir eyin icadn vs. biri)ne mal etmek, onun yaptna inanmak, (The invention of the electric guitar is credited to him. = Elektrogitarn icad ona mal edilir.) credit = 1) kredi; 2) saygnlk, vg creepy-crawly = srnerek veya yere yakn ilerleyen crevice = yark, atlak crew = tayfa, mrettebat, takm crew vehicle = insanl ara crime = su crime against humanity = insanla kar su (katliam, soykrm benzeri byk lekli su) criminal = 1) su oluturan, sua ait; 2) sulu; 3) (mahkemenin tr iin) ceza, ar ceza criminal act = su oluturan davran, su, crime criminal justice system = ar ceza hukuku / adalet sistemi criminal trial = ceza davas criminal use = sua ynelik kullanm crinkle = buru(tur)mak, kr(tr)mak, wrinkle crippling stiffness = (kaslarda vs.) aksamaya / sakatla neden olan sertlik / kaskatlk crisis = (oul: crises) kriz criterion = (oul: criteria) lt, kriter critic = 1) eletirmen; 2) eletiri, gr, deerlendirme critical = 1) kritik, ciddi, yaamsal, hayati, ok nemli, significant, vital, crucial, essential, zt anl.= insignificant, trivial; 2) (gr, yaklam vs. iin) eletirel critical case = kritik vaka criticize = eletirmek crocodile = timsah Croesus = Kroisos (Antik Lidyann son kral) Crohns disease = Crohn hastal (kronik iltihapl barsak hastal) crop = ekin, rn, mahsul, harvest crop yield = rn verimi cross over = (snr, nehir vs. iin) (kar tarafa) gemek, pass beyond, go across crossroad = kavak crossroads = kesiim noktas, kavak noktas crossword puzzle = kare bulmaca crowd = (bir yer)i (toplanarak) doldurmak, (toplanarak) kalabalk yaratmak crowded = kalabalk crowding = kalabalklama, skklk crown = ta crucial = can alc, kritik, ok nemli, pivotal, vital, zt anl.= trivial, insignificant, (It is crucial that everyone strictly obeys the rules during the experiment. = Deney srasnda herkesin kurallara harfiyen uymas hayati nem tamaktadr.) crucially = can alc bir ekilde, essentially, significantly crude = 1) ham, i, pimemi, raw; 2) basit, kaba, coarse; 3) cahil(ce), primitive crudely = ham / olgunlamam bir biimde, kabaca, cahilce, artlessly, inexpertly, zt anl.= artfully cruising speed = seyir hz crumble = paralanmak, ufalanmak, dalmak crusade against (fiil) = mcadele etmek, savam vermek, kampanya yapmak, struggle against, fight, campaign against crusade against (isim) = 1) hal seferi; 2) youn ve kararl mcadele, savam crush = ezmek, bastrmak, yok etmek, harap etmek, suppress

www.bademci.com

42 - DS Szl
crushed pebble = ufalanm akl ta crust = kabuk, d tabaka cry out for = bararak (yardm vs.) armak, call out for crystalline solid = atomlar veya moleklleri geometrik bir dzen ierisinde yer alan kat madde CT scan = bilgisayarl tomografi taramas, Computed Tomography scan culminate = 1) sonulanmak, end, zt anl.= begin, start; 2) dorua varmak, climax culmination = 1) doruk, zirve; 2) son, biti culprit = sulu, guilty, offender, zt anl.= innocent cult = klt, tapnma cultivate = gelitirmek, zenginletirmek, yetitirmek, (topra) ilemek, develop, enrich cultivate = ilemek cultivation = yetitirme culture = 1) kltr; 2) (bir bakteri vs. iin) kltr analizi yaplmas cultured = kltrl cumulative = kmlatif, toplu olarak cup = (genellikle su ya da benzeri bir eyi tamak / tutmak amac ile avu ilerini derinletirerek) (eli) bardak / fincan ekline sokmak curable = tedavi edilebilir, zt anl.= incurable curb = kstlamak, snrlamak, gem vurmak, restrain, limit cure (fiil) = iyiletirmek, tedavi etmek, remedy, relieve, treat cure (isim) = ifa, tedavi, are, ila, remedy, relief cured = tuzlanm, salamura curiosity = merak curious = 1) tuhaf veya benzersiz olmas nedeniyle ilgi eken; 2) merakl current (isim) = aknt, akm current (sfat) = 1) imdiki, halihazrdaki, contemporary, present, gncel; 2) cari currently = u sralarda, bu gnlerde, hlihazrda curriculum = (oul: curricula) ders program, mfredat curtail = azaltmak, ksaltmak, decrease, shorten, zt anl.= increase, prolong curve upwards = yukar doru bombe yapmak cushion = yastk cushion of air = hava dolu yastk custom = gelenek, adet, tradition customary = allm, adet olan, accepted, common, zt anl.= unusual, abnormal customize = istee gre kk deiiklikler yapmak, modifiye etmek, modify, alter, zt anl.= keep, preserve cut (fiil) = kesmek, ksmak, azaltmak, kesinti yapmak cut (isim) = kesinti, ksnt cut a pitiable figure = acnacak bir tipi olmak / tip izmek cut back on = (zellikle tasarruf amacyla bir ey)de ksnt yapmak, azaltmak, cut down on cut down on = (bir ey)i ksmak / azaltmak, reduce, restrict, decrease, economise on, zt anl.= increase, waste cut free from = (balayan bir eyi) keserek (baka bir ey)i serbest brakmak, serbest kalmak cut off = (nefes / yol) kesmek, tkamak, block cut off from = (aile vs.)den ayr kalmak / ayrmak, ilikisini kesmek, separate, zt anl.= reunite with cut out = (belli bir biimde) kesip karmak, (bir metinden vs.) karmak, silmek, cut off cut size = kesim boyutu cut the price by half = fiyat yarya indirmek / yar yarya azaltmak cutting-edge = yeniliki, en gelimi, lider cyanide poisoning = siyanr zehirlenmesi cycle = dalgalanma, dng, sikls cyclic = periyodik olarak ortaya kan, dnemsel cycling = bisiklete binme cyclone = siklon, kasrga, hortum cylinder bearing = silindirli rulman (yatak ile mil yuvas arasnda metal silindirler bulunan rulman) cynical = alayc cytochrome oxidase = sitokrom oksidaz (hcrenin solunumunda nemli bir rol olan bir tr enzim) cytologic = hcreye ilikin cytoplasm = sitoplazma (hcre ii sv)

www.bademci.com

D D DD
daily = gndelik, gnlk, day-to-day daily life = gndelik hayat, day-to-day life dairy = st rnleri dairy farming = mandraclk dam = baraj damage (fiil) = zarar / hasar vermek, bozmak, harm damage (isim) = hasar, zarar, yara, harm, injury, wound damming a river = bir akarsu zerine baraj kurma ii damp = nemli, rutubetli, moist, wet danger = tehlike, risk, hazard, risk dangerously underweight = (hayatn) tehlikeye sokacak derecede zayf Dante = 1265-1321 yllar arasnda yaam ve nl lahi Komedyann yazar olan talyan air dare to = (bir ey)i gze almak, (bir ey)e cesaret etmek, venture daring = cretkar, gzpek dark energy = karanlk enerji (kozmolojide, btn uzay etkileyen ve evrenin genileme hzn arttrc bir etkisi olduu kabul edilen hipotetik bir enerji tr) dark matter = karanlk madde (astrofizikte, k yaymad ve yanstmad iin dorudan alglanamayan, varl, evresindeki dier materyal zerindeki ktleekimsel etkisi yolu ile tespit edilebilen maddeye verilen ad) dart = 1) fze; 2) ani ve hzl hareket dash away / off = acele ile kp gitmek dashed = (mit, plan vs. iin) suya dm, boa km data access = veri eriimi database = veritaban date = tarihle(n)mek date back to = (belli bir yl vs.)ye tarihlenmek, tarihine uzanmak, date from, date to, be dated to date from = tarihinden kalmak, tarihinden balamak dating = tarihleme, tarih tutma, tarihlendirme daunting = yldrc, gz korkutucu, discouraging dawn = dou, gn aarmas, afak skmesi, (dawn of civilization = uygarln douu)

day-care = gndz ocuk bakm daydreaming = hayal kurma, hayallere dalma daytime = gndz day-to-day = gndelik D-Day = II. Dnya Savan sona erdirdii kabul edilen Normandiya kartmasnn yapld gn (6 Haziran 1944) DDT = baz blgelerde tarm ilac olarak kullanlan zehirli bir kimyasal, dichlorodiphenyltrichloroethane dead space air = solunum esnasnda akciere ulamayan blgelerde (burun, soluk borusu vs.) kalan hava deadly = ldrc, fatal deafness = sarlk deal blows to = (bir ey)e darbeler vurmak deal with = 1) (bir ey)i idare etmek, stesinden gelmek, cope with, tackle, manage; 2) (bir ey)i ele almak, ilgilenmek, get involved in, manage, zt anl.= disregard, ignore dealings = i, alveri, i ilikisi, iliki, business, relations death penalty = lm cezas, capital punishment death rate = lm oran Death Valley = lm Vadisi (ABDnin Kaliforniya ve Nevada eyaletleri arasnda yer alan, en alak noktas deniz seviyesinden 86 metre aada olan, kurak bir havza) debate (fiil) = tartmak, mzakere etmek, argue, discuss debate (isim) = tartma, mzakere, argument, discussion debellation = fetih debilitate = kuvvetten drmek, zayflatmak, takatini kesmek, incapacitate, undermine, weaken, zt anl.= invigorate, strengthen debilitating = gten dren, zayflatan, incapacitating, zt anl.= invigorating debris = dknt, yknt, enkaz debris disk = dknt halkas debt relief = borcun hafifle(til)mesi, bor indirimi debut = (sahneye) ilk k, balang decade = on yl

www.bademci.com

44 - DS Szl
decanter = (genellikle alkoll ikiler iin) srahi olarak kullanlan boyunlu ie decay (fiil) = r(t)mek, decompose decay (isim) = 1) yklma, rme, bozulma, azalma, collapse, corrosion, degeneration, decline; 2) (radyoaktif) bozunma decay-causing = rmeye neden olan deceit = aldatma, aldanma, hile, dzen, deception, fraud, zt anl.= honesty deceive = aldatmak, kandrmak, mislead, delude decelerate = hzn azaltmak, zt anl.= accelerate decent = saygn, makul, akl banda, muntazam, respectable, acceptable, proper, zt anl.= indecent deception = aldatma, aldanma, hile, dzen, deceit, fraud, zt anl.= honesty deceptive = aldatc, yanltc, false, misleading, zt anl.= straightforward, upright deciduous = (bitki iin) yaprak dken decipher = ifresini / anlamn zmek decision = karar decision-making = karar alma ii decisive = kesin, belirleyici, net, kararl, definite, zt anl.= indecisive, questionable decisively = kesin olarak, kararl bir biimde, certainly, determinately declaration = ilan, bildiri, announcement declare = ilan etmek, bildirmek, make known, announce, zt anl.= deny, revoke decline (fiil) = azalmak, dmek, gerilemek, kmek, drop, decay, deteriorate, zt anl.= increase, progress, recover decline (isim) = azalma, d, gerileme, k, drop, decay, deterioration, zt anl.= upturn, progress, recovery decomposer = l bitki ve hayvan kalntlarn kimyasal olarak ayrtran organizma decomposition = rme, ayrma, spoilage decorate = dekore etmek, sslemek decrease = azal(t)mak, d(r)mek, eksil(t)mek, diminish, zt anl.= increase decreased mortality = dk lm oran dedicate to = vermek, adamak, devote to dedication = adama, adanmlk, devotion deduce from = (bir ey)den (bir ey) anlamak, (anlam) karmak, karsamak, infer from, realize deduction = mantksal karm, mantk yrtlerek varlan yarg, implication deed = eylem, i, fiil, achievement, action deem = saymak, addetmek, regard deep space = derin uzay (uzayn, Gne Sisteminin tesindeki ksm), outer space deeply = derinden, derinlemesine, profoundly, intensely, zt anl.= moderately, slightly defeat (fiil ) = bozguna uratmak, yenmek, overthrow defeat (isim) = bozgun, yenilgi, zt anl.= victory defect = kusur, bozukluk, eksiklik, imperfection, deficiency, zt anl.= excellence defective = kusurlu, bozuk, eksik, imperfect, deficient, zt anl.= flawless, excellent defence-related industries = savunma ile ilgili endstri alanlar defendant = daval, (mahkemede) savunma (taraf) defensive = savunmac, savunmaya ynelik, protective, zt anl.= offensive defer = ertelemek, geciktirmek, put off, retard, zt anl.= expedite defiantly = cretkar / kstah / meydan okuyan bir ekilde, boldly, rebelliously deficiency = eksiklik, yetersizlik, kusur, inadequacy, insufficiency, shortage, zt anl.= adequacy, sufficiency, excess deficit = ak, yetersizlik, inadequacy, shortage, zt anl.= excess, surplus define = tanmlamak, specify, designate definite = kesin, net, certain, zt anl.= indefinite definition = kesinlik, netlik, znrlk, tam anlamn verebilme zellii deflation = 1) (bir ey)in havasnn boalmas, snme, zt anl.= inflation; 2) deflasyon, fiyatlarn dmesi, zt anl.= inflation deforestation = ormanszlatrma, zt anl.= afforestation deforested = ormansz kalm, zt anl.= afforested, forested deformity = arpklk, biimsizlik, sakatlk degenerate (fiil) = yozlamak, dejenere olmak, deteriorate degenerate (isim) = yozlam, soysuz, dejenere, corrupt, deteriorated, zt anl.= healthy degenerative = dejeneratif (bir doku veya organn zamanla yapsal veya fonksiyonel bozulma gstermesi hali) degenerative disorder = dejeneratif hastalk (organ veya dokunun yap ve grev bakmndan zelliini kaybederek bozulduu hastalk) degrade = drmek, ktletirmek, disgrace, put down, take down, zt anl.= aggrade degree = byklk, derece (etki, bilgi vs.)

www.bademci.com

DS Szl - 45
dehumanize = insanlktan karmak, insani zelliklerini yok etmek dehydrate = suyunu almak, kurutmak dehydration = dehidrasyon (su kayb, susuz kalma, bir yapnn ya da organizmann su kayb) de-icing system = buzlanmay giderici sistem de-ink = mrekkepten arndrmak deinstitutionalization = hasta tedavisinin, hastane vb. kurumlar dnda yaplmas delay (fiil) = geciktirmek, ertelemek, hold up, slow down, postpone delay (isim) = gecikme, retardation delayed = gecikmi, ge delayed detection = ge tehis / tan delegate (fiil) = grevlendirmek, (bir ii) devretmek, commission, empower delegate (isim) = delege, temsilci deletion = sil(in)me, erasing, removal deliberate = 1) kastl, on purpose; 2) temkinli, careful deliberately = kasten, bile bile, intentionally, on purpose, zt anl.= accidentally, unintentionally deliberation = 1) zerinde dnme, mtalaa, consideration; 2) mzakere, tartma, discussion delicate = nazik, narin, hassas, fragile, subtle, tender, zt anl.= tough, solid, rugged delight (isim) = sevin, memnuniyet, keyif, joy, pleasure delight (fiil) = sevindirmek, memnun etmek, keyif vermek, please deliver = teslim etmek, vermek, brakmak, datmak, mesaj iletmek, transfer, hand over, distribute, send, zt anl.= keep, retain delivery = 1) teslim, datm, handing over, distribution; 2) (bir annenin) bebek dourmas, doum, giving birth delusion = aldanma, yanlma, misconception, deception, zt anl.= reality demand (fiil) = talep etmek, istemek, request, claim, call for demand (isim) = 1) talep, claim, request, zt anl.= supply; 2) ihtiya, need; 3) durum, (bir durumun) gerektirdikleri, requirement demanding = (ok aba, ilgi vs.) isteyen / bekleyen, zorlu (rn. a demanding job = ok aba gerektiren bir i) demented = bunam, akln yitirmi dementia = 1) delilik, lgnlk; 2) bunama demise = k, yok olma, perishing democratization = demokratikletirme demographer = demograf (dnyadaki veya bir lkedeki nfusun yapsn, durumunu, dinamik zelliklerini inceleyen bilim insan) demographic = demografik (nfus ile ilgili deikenlere ait) demolish = yok etmek, ortadan kaldrmak, destroy, exterminate, wipe out, zt anl.= preserve, restore, construct demon = iblis demonology = iblislerin, cinlerin veya bunlara dair inanlarn incelendii aratrma alan demonstrate = kantlamak, gstermek, illustrate, depict demonstration = gsteri denied by = (birisi ya da bir kurum) tarafndan dlanm / reddedilmi denomination = birim denote = gstermek, belirtmek, anlamna gelmek, stand for, point to, mean denounce = knamak, condemn, zt anl.= praise dense = youn, sk densely = youn bir ekilde, heavily, zt anl.= loosely, sparsely densely populated = nfus younluu fazla olan, zt anl.= sparsely populated density = zktle, younluk (bir maddenin birim hacimdeki arl) dental = di veya diilikle ilgili dental caries = dite rme, di r, dental cavity dental cavity = di r, dental caries dental examination = di muayenesi deny = yadsmak, yalanlamak, reddetmek, yoksun brakmak, refuse, reject, zt anl.= admit, accept department = departman, ube, daire, blm departure = 1) ayrl, kalk, leaving, take-off, moving out; 2) sapma, deviation, divergence depend on / upon = (bir ey)e baml / bal olmak, rely on, zt anl.= be independent (from) dependence = bamllk, addiction dependency = bamllk, dependence, zt anl.= independence dependent on = (bir ey)e baml, reliant (on), zt anl.= independent, self-reliant depict = betimlemek, anlatmak, resmetmek, describe, picture depiction = betimleme, resmetme, description, picture

www.bademci.com

46 - DS Szl
deplete = tketmek, bitirmek, exhaust, consume, zt anl.= add, restock depleted = yetersiz, tkenmi, bitmi, azalm, low depletion = tkenme deploy = konulan(dr)mak, mevzilen(dir)mek, bir plana gre yerle(tir)mek, position deployed = konulandrlm, mevzilendirilmi deport = snrd etmek, lke dna gndermek deposit (fiil) = koymak, brakmak, ymak, place deposit (isim) = 1) mevduat; 2) yn, depo; 3) maden / mineral yata deposit on = stnde birikmek deposition = kme, tortu depressed = 1) morali bozuk, depresyonda, lowspirited; 2) azalm, miktar dm, down depression = 1) depresyon (ruhsal knt); 2) (ekonomide) buhran deprivation = yoksunluk, mahrumiyet, lacking, zt anl.= availability, surplus deprive of = (bir ey)den yoksun brakmak / mahrum etmek, strip of, zt anl.= offer, supply with depth = derinlik deputy = 1) yardmc, vekil; 2) milletvekili derive from = (bir ey)den elde etmek / karmak / tre(t)mek, obtain from, originate from desalination = tuzunu giderme descend = alal(t)mak, in(dir)mek, lower, zt anl.= ascend descend from = (bir kii)nin soyundan gelmek, originate from descendant = torun, soyun devam, (bir kiinin) soyundan gelen describe = betimlemek, resmetmek, anlatmak, depict, picture, explain description = betimleme, tarif, ekal, depiction, picture descriptive = tanmlayc, betimsel desert = terk etmek, brakmak, abandon, leave deserve = (iyi ya da kt anlamda) hak etmek, layk olmak, earn deservedly = hakl olarak, hak ettii gibi, justly design (fiil) = dizayn etmek, tasarm yapmak, tasarlamak, gelitirmek, dzenlemek, formulate, invent, organise, devise design (isim) = dizayn, tasarm designate = 1) belirtmek, iaret etmek, specify; 2) atamak, grev vermek, assign designated = belirlenmi, specified, picked out designation = (ksaltma biiminde) ad (rn. Trk Hava Yollar iin THY), (uaklar, hava alanlar vs. iin) kod, call sign desirable = arzulanr, ekici, cazip, preferred, attractive, zt anl.= undesirable, unsuitable desire (fiil) = istemek, arzu etmek desire (isim) = arzu, iddetli istek desired = istenen, elde edilmesi amalanan, required, zt anl.= undesired desolate = 1) terk edilmi, ssz, bo, abandoned; 2) harap, perian, destroyed; 3) yalnz, kimsesiz, solitary despair = znt, keder, mitsizlik, desperation, hopelessness, zt anl.= hope desperate = 1) aresiz, helpless; 2) mitsiz, hopeless, zt anl.= hopeful, promising despise = kmsemek, hor grmek, adam yerine koymamak despite = (bir ey)e karn / ramen, in spite of, regardless of destination = hedef, gidilecek yer, var yeri destiny = kader, yazg, talih, ksmet, fate destroy = yok etmek, ortadan kaldrmak, demolish, exterminate, wipe out, zt anl.= preserve, restore, construct destruction = ykm, yok etme, imha, extermination, zt anl.= construction, renovation destructive = ykc, zararl, devastating, detrimental, zt anl.= constructive, (This missile has sufficient destructive power to blow up a battleship. = Bu fze, bir sava gemisini havaya uurmaya yetecek kadar ykm gcne sahip.) destructively = ykc olarak, ykc bir ekilde, damagingly, harmfully, zt anl.= constructively detach from = (bir ey ya da kii)den ayrmak / koparmak, zt anl.= attach to detachment = ayrlma, ayrlk detail = ayrnt, detay detain = gzaltna almak, alkoymak, apprehend, withhold, zt anl.= release, liberate detect = ortaya karmak, bulmak, fark etmek, kefetmek, discover, identify detect individual atoms = atomlar tek tek saptamak detectable = bulunabilir, saptanabilir, noticeable detection = bulma, ortaya karma, tespit, saptama detector = dedektr (metal, radyoaktif madde vb. eyleri bulmaya yarayan alet)

www.bademci.com

DS Szl - 47
detention = alkoyma, engelleme, tutuklama, tevkif, restraint, custody, zt anl.= release deter from = (bir ey)den caydrmak / vazgeirmek, discourage, inhibit, zt anl.= encourage, promote deteriorate = bozulmak, ktlemek, decline, worsen, zt anl.= recover deterioration = ktleme, bozulma, decline, worsening, zt anl.= enhancement, improvement determinant = 1) belirleyici etken; 2) determinant (bir matris veya bir denklem iin zel bir prosedr kullanlarak elde edilen, matrisler veya denklemler aras ilemlerde kullanlan say) determine = 1) belirlemek, saptamak, establish, find out, calculate; 2) karar vermek, amalamak, decide, resolve, shape determined = kararl, azimli, decisive, persistent, zt anl.= irresolute, hesitating determining = belirleyici deterrent = caydrc etmen detonator = (bomba vs. iin) ateleme mekanizmas, fnye detoxification = detoksifikasyon (zehirlerden vs. arndrma) detoxify = detoksifiye etmek (zehirlerden vs. arndrmak) detract from = eksiltmek, (deerinden, neminden, kalitesinden) drmek, belittle, lower, diminish detractor = ktmseyen / kmseyen kii detrimental = zararl, harmful, damaging, zt anl.= beneficial, helpful devaluation = devaluasyon (parann deer kaybetmesi) devalue = deerini drmek devastate = harap / perian etmek, mahvetmek, destroy, ruin, zt anl.= construct, restore devastating = ykc, yok edici, harap edici, destructive, disastrous, zt anl.= constructive develop = 1) (hastalk vb. iin) ortaya kmak / balamak / gelimek; 2) gelitirmek, ortaya karmak, bring out developed = gelimi developed world = gelimi dnya (dnyann gelimi lkelerden oluan kesimi) developing = gelimekte olan developing country = gelimemi ya da gelimekte olan lke, underdeveloped country development = ilerleme, gelime, advancement, zt anl.= regress deviation = sapma, ayrlma, diversion, variance, zt anl.= conformity, uniformity device = alet, aygt devious = drst olmayan, kaypak, sinsi, dolambal, deceitful, insidious devise = tasarlamak, plan gelitirmek, dzenlemek, formulate, invent, organise, design, (It is necessary to devise a new computer program that will be easy for schoolchildren to learn. = Okul andaki ocuklarn kolay renebilecekleri yeni bir bilgisayar program tasarlamak gerekiyor.), (They have devised a plan for keeping traffic out of the city centre. = Trafii kent merkezinden uzak tutacak bir plan gelitirdiler.) devoid of = (bir ey)den yoksun / mahrum, lacking devote to = (bir ey)e adamak / ayrmak, dedicate devoted = bal, kendini adam, dedicated devoted to = (bir ey)e adanm / ayrlm, dedicated to, (This land is devoted to mining. = Bu arazi madencilie ayrlmtr.) devotion = sadakat, iten ballk, adama, dedication devoutly = iten, ciddi, kendini adam, sincerely, devotedly diabetes = diyabet (eker hastal) diagnose = tehis etmek / edilmek, tan koy(ul)mak diagnosis = (oul: diagnoses) tehis, tan diagnostic = tan, tanyla ilgili dialect = lehe dialysate = diyaliz esnasnda membrandan (zardan) geen (bir tr filtre edilen) madde dialysing membrane = diyaliz zar / membran dialysis = diyaliz (bbrekleri almayan hastalarda, bir makine ile kan atk maddelerden arndrma ilemi) diamond = elmas (sertlii sebebiyle kesici olarak, parlakl sebebiyle de ss eyas olarak kullanlan bir mineral) dictate = zorla kabul ettirmek, emretmek, impose, command die down = hafiflemek, snmeye yz tutmak, azalmak, fade away die out = yok olmak, ortadan kalkmak, fade away, perish, zt anl.= develop, expand, flourish dietary (isim) = perhiz yemei, dietetic dietary (sfat) = perhizle ilgili dietary fat = besin maddeleriyle vcuda giren ya

www.bademci.com

48 - DS Szl
dietary iron intake = beslenme yoluyla vcuda demir alm dietary objective = (yaplan / yaplacak) diyetin hedefi / amac differ from = (bir ey)den farkl / deiik olmak, diverge from, zt anl.= conform to, resemble differ = deimek, farkllk gstermek, vary, diverge differ sharply = net / aka grlr bir ekilde farkllk gstermek differential = 1) (arabalardaki) diferansiyel dilisi; 2) farkl, ayrc differentiate = ayrmak, ayrt etmek, farkllamak, distinguish differentiation = ayrm, farkllk differing = birbirinden farkl, divergent difficulty = glk, zorluk, problem, trouble diffuse = yay(l)mak, datmak, dalmak, spread diffusible = yaylabilir, dalabilir diffusion = difzyon (yaylma, dalma, geme) dig ones way out of = kendini (bir ey)den kurtarmak dig up = kazp karmak, zt anl.= bury digest = sindirmek, hazmetmek digested = sindirilmi, hazmedilmi digestion = sindirim, hazm digestive juice = sindirimi kolaylatran salg / sekresyon digestive system = sindirim sistemi digestive tract = sindirim kanal dilemma = kmaz, amaz, ikilem dilute = sulandrmak, younluunu ya da derecesini drmek, inceltmek, (She cleaned the bathroom with hypo-chloride diluted with water. = Banyoyu, su ile seyreltilmi amar suyu ile temizledi.) dimension = boyut, l diminish = azal(t)mak, eksil(t)mek, decrease, zt anl.= increase diminishing return = gittike azalan getiri diphtheria = difteri (boaz ve soluk borusu cidarlarnda fazladan bir tabaka oluturarak nefes alma glne yol amas ile belirgin bir hastalk) dire = 1) acil, ok ciddi, critical; 2) korkun, dehetli, berbat, dreadful, terrible, (Such an invasive intervention may have dire consequences. = Bylesi invazif bir mdahale, ok kt sonulara yol aabilir.) direct = 1) ynlendirmek, guide; 2) talimat vermek, instruct direct democracy = dorudan demokrasi (halkn, egemenliini bizzat ve dorudan kulland, btn kararlarn halkn tamamnn katlm ile alnd demokrasi tr) direct participation = dorudan katlm direct public attention to = kamu dikkatini (bir ey)e ekmek / yneltmek direction = yn director = ynetici, idareci, ynetmen, manager dirt = amur, toprak disability = sakatlk, engel, maluliyet, handicap, invalidity disable = 1) etkisiz hale getirmek; 2) sakatlamak disabled = sakat, engelli, handicapped disadvantage = dezavantaj, saknca, drawback, inconvenience, zt anl.= advantage, benefit disagree with = (bir ey / birisi) ile ayn fikirde olmamak, (deliller, veriler iin) (bir ey) ile uyumlu olmamak, zt anl.= agree with disagreement = anlamazlk, ihtilaf, atma, conflict, fight, zt anl.= accord, peace disappear = ortadan kalkmak, yok olmak, kaybolmak, vanish, zt anl.= appear, emerge disappearance = ortadan kalkma, yok olma, vanishing, zt anl.= appearance, emergence disappointing = d krkl yaratan, discouraging, zt anl.= encouraging, inspiring disappointingly = hayal krkl yaratacak ekilde, discouragingly, zt anl.= inspiringly disappointment = d krkl, discouragement, zt anl.= fulfilment, success disapproval = onaylamama, doru bulmama, itiraz, objection disapprove of = doru bulmamak, onaylamamak, find unacceptable, zt anl.= approve of disaster = felaket, ykm, afet, catastrophe, tragedy disaster relief operation = bir felaketin ardndan, zarar gren insanlara yardm ulatrmaya ynelik alma disastrous = feci, ykc, detrimental, terrible, zt anl.= fortunate, successful disband = datmak, dalmak, disperse, zt anl.= combine, unite discard = aklndan karmak, reddetmek, yok saymak, dismiss, reject discarded = atlm, skartaya km discernible = fark edilebilir, grlebilir, perceptible, noticeable, zt anl.= imperceptible, obscure discharge from (fiil) = 1) (hastay hastane)den taburcu etmek; 2) tahliye etmek, release

www.bademci.com

DS Szl - 49
discharge (isim) = 1) (hasta iin) taburcu olma; 2) tahliye, boaltm, akma, release discipline = bilim dal, disiplin disclose = amak, ifa etmek, aa vurmak, reveal, display, zt anl.= hide, conceal discomfort = rahatszlk, sknt, annoyance, trouble, zt anl.= comfort, ease discomforting = rahatsz edici disconcert = 1) artmak, perplex; 2) dzenini bozmak, altst etmek, disturb, upset disconnection = kopukluk, balant kesilmesi, dissociation, zt anl.= connection, association discontent = honutsuzluk, memnuniyetsizlik, dissatisfaction, zt anl.= contentment, satisfaction discontinue = kesmek, durdurmak, yarda brakmak, terk etmek, vazgemek, cease, quit, end, abandon, stop, zt anl.= keep on, proceed, pursue, carry on, (The bank will discontinue its Saturday service. = Banka artk Cumartesi gnleri hizmet vermeyecek.), (The doctor told the patient to discontinue with the medicine. = Doktor, hastaya ilac kesmesini syledi.) discordant = birbiriyle elien, aralarnda uyumazlk bulunan, conflicting, incompatible, zt anl.= compatible, concordant discount = 1) nemsememek, kmsemek, disregard; 2) indirim yapmak discourage = cesaretini / hevesini krmak, gzn korkutmak, deter, dissuade, zt anl.= urge, encourage discouraging = cesaret krc, unfavourable, zt anl.= encouraging discover = kefetmek, bulmak, ortaya karmak, meydana karmak, find discovery = keif, bulu, bulgu discredit = gzden drmek, gvenini sarsmak, disapprove of, degrade, zt anl.= praise, honor discreetly = (azndan kan sze ve hareketlerine) dikkat eder bir ekilde, ihtiyatl, tedbirli, carefully, thoughtfully, cautiously, zt anl.= recklessly, heedlessly discrepancy = farkllk, fark, ayrm, elime, tutarszlk, uyumazlk, conflict, distinction, variance, zt anl.= agreement, consistency discrete = ayr, farkl, distinct, separate, zt anl.= associated, similar discretely = farkl bir ekilde, (birbirinden) ayr olarak, distinctly, separately discretion = takdir yetkisi, consideration, free-will discriminate against = (aleyhine) ayrm(clk) yapmak, disfavour, show prejudice against discrimination = ayrmclk, ayrm yapma, bias, unfairness, zt anl.= impartiality discuss = (bir konuyu) ele almak, grmek, tartmak discussion programme = (televizyonlarda yaynlanan) herhangi bir tartma program disdain = kk / hor grmek, tepeden bakmak, scorn, zt anl.= admire, praise disease = hastalk disfigure = biimini bozmak disfigurement = kozmetik bozukluk, vcutta ekil kayb disfiguring = (yara vs. iin) kozmetik bozuklua yol aan disgraced = utan verici, rezil disgust = irenme, tiksinti disgusting = iren disintegrate = parala(n)mak, bl(n)mek, ufalanmak disintegration = paralanma, blnme, ufalanma disk-like = disk gibi, disk biimli dismantle = skmek, paralara ayrmak, demonte etmek, take apart, zt anl.= assemble dismay = korkutmak, yldrmak, cesaretini krmak, discourage dismiss = gz ard etmek, aklndan karmak, reddetmek, ignore, discard, reject dismissal = aklndan karma, reddetme, ciddiye almama, discarding, rejection dismissive = hafife alan, batan savma, uninterested, zt anl.= interested Disneyland = Walt Disney irketi tarafndan dnyann deiik kentlerinde alan byk elence parklarndan her biri disorder = 1) bozukluk, hastalk, illness, ailment, zt anl.= health; 2) dzensizlik, kargaa, confusion, mess, trouble, chaos, turmoil, zt anl.= order disordered = dzensiz disorientation = oryantasyon bozukluu (yn, yer, zaman tayininde bozukluk) disoriented = ynn kaybetmi / arm disparate = farkl, apayr, different, zt anl.= alike, similar disparity = eitsizlik, farkllk, inequality, difference, zt anl.= parity, equality dispatch = gndermek, send off dispel = datmak, defetmek, gidermek dispense with = (bir ey)siz yapmak, ihtiya duymamak, vazgemek, do away with, (We are dispensing with formalities. = Formalitelerden vazgeiyoruz.)

www.bademci.com

50 - DS Szl
dispersal = yay(l)ma, sa(l)ma, dissemination, propagation disperse = datmak, yaymak, samak, disband, break up, zt anl.= accumulate, gather dispersion = dalm displace = yerini almak, yerinden etmek displacement = 1) yerinden oynama / kayma; 2) deplasman (bir cismin kaplad alandaki su veya havann arl) display (fiil) = gstermek, sergilemek, grntlemek, show, illustrate, demonstrate display (isim) = gsterge, ekran disposal = yok etme, ortadan kaldrma disposal = (p vs.) atmak, (atk vs.) boaltmak dispose of = 1) (bir ey)i pe atmak, imha etmek, yok etmek, bertaraf etmek, get rid of; 2) (para, zaman vs.) (belirli bir biimde) harcamak, elden karmak, datmak, consume, part with, zt anl.= keep, save disposition = 1) yaradl, miza, tabiat, temperament; 2) dzenleme, yerletirme, tertip, dzen, dalm, arrangement disproportionate = oransz, ar, unbalanced, excessive, zt anl.= proportionate, balanced disprove = aksini kantlamak, invalidate, zt anl.= prove, confirm dispute (fiil) = 1) doruluundan kuku duymak, doubt, question; 2) tartmak, argue dispute (isim) = anlamazlk, uyumazlk, tartma, ekime, controversy, argument, zt anl.= agreement, understanding disregard = hie saymak, bo vermek, aldrmamak, ignore, overlook, zt anl.= consider, pay attention disrepair = (bina, makine iin) bakmszlk, ilgisizlik disrupt = bozulmasna yol amak, altst etmek, aksatmak, disturb, spoil, upset, zt anl.= arrange, organise disruption = aksama, kesilme, failure, collapse, zt anl.= success disruptive = aksatan, kargaaya yol aan, ykc, disorderly, troublesome, chaotic, zt anl.= disciplined dissatisfied with = (bir ey)den honut / tatmin olmayan, disappointed, displeased, zt anl.= satisfied dissatisfy = honut / tatmin etmemek, disappoint, displease, zt anl.= satisfy disseminate = (bir fikir, haber vs.) yaymak, spread, circulate, (The more widely the facts about AIDS are disseminated, the better our chances of halting the epidemic. = AIDS hakkndaki gerekler ne kadar ok yaylrsa, bu salgn durdurma ansmz o kadar artar.) dissemination = sama, yayma dissipate = datmak, dalmak, yay(l)mak, scatter, spread, zt anl.= gather, collect dissipation = yay(l)ma, dalma, sa(l)ma, dispersion dissolve = eri(t)mek, z(n / l)mek distance = uzaklk, mesafe distant = uzak mesafedeki, uzak, remote, far away, zt anl.= near distend = i(ir)mek, dilate olmak, genilemek, swell, enlarge, zt anl.= contract, shrink distinct = ayr, belirgin, farkl, mstakil, separate, apparent, discrete, zt anl.= similar, associated distinction = 1) ayrt etme, differentiation; 2) fark, stnlk, superiority, peculiarity, zt anl.= resemblance, similarity distinctive = tipik, kendine zg, kolaylkla ayrt edilebilen, characteristic, zt anl.= ordinary distinctly = ak / belirgin bir ekilde, clearly distinctness = netlik, seiklik, clearness, accuracy, zt anl.= obscurity distinguish between = (iki kiinin ya da eyin) arasnda ayrm yapmak, ayrmak, ayrt etmek, recognize, identify, tell (the difference) distinguishable = ayrt edilebilir, recognizable distinguished = sekin, gzide, remarkable, prominent, zt anl.= common, ordinary distort = biimini bozmak, arptmak, deform distorted = arptlm, deformed distract = (dikkati) baka tarafa ekmek, megul etmek, confuse, disturb, zt anl.= concentrate distraction = dikkat dalmas, disturbance, zt anl.= concentration distress = znt, ac, endie, misery, pain, worry, zt anl.= alleviation, comfort, relief distressing = zc, ac verici, disturbing, worrisome distribute = datmak, bltrmek, allot, hand out distributor = bayi, datc district = mntka, blge, yre, area, region, distrust = gvensizlik, itimatszlk, zt anl.= trust disturb = endielendirmek, rahatsz etmek, huzurunu karmak, bother, annoy, zt anl.= calm, comfort

www.bademci.com

DS Szl - 51
disturbance = 1) kargaa, alkalanma, dzeni bozucu ey, turmoil, zt anl.= order, stillness; 2) (uykuda) bozukluk / dzensizlik, interference disturbance of flow = akn bozulmas disturbed = skntda, rahatsz disturbing = rahatsz edici, endie verici, annoying, troublesome, zt anl.= comforting disturbingly = rahatsz edici bir ekilde, alarmingly, dreadfully disunite = ayrmak, separate, sever, zt anl.= unite, connect disuse = kullanmay kesmek / brakmak ditch = hendek dive (fiil) = dalmak dive (isim) = dal diverge = ayrlmak, (birbirinden) uzaklamak, sapmak, farkl olmak, branch off, deviate, zt anl.= converge, unite diverse = eitli, farkl, different, various diversely = eitli ekillerde, variously diversify = eitlendirmek, farkllatrmak, spread out, zt anl.= narrow down diversity = eitlilik, farkllk, variety, assortment, zt anl.= uniformity divide = bl(n)me, split, zt anl.= join divine = ilahi, tanrsal divine intervention = ilahi mdahale division = blm, departman divorce = ayrmak, ayrlmak, boa(n)mak, separate, sever, zt anl.= unite dizygotic twins = ift yumurta ikizleri, fraternal twins dizziness = ba dnmesi Djurab Desert = Djurab l (ad snrlar iinde yer alan bir l) do as one pleases = istedii gibi davranmak, istediini yapmak do away with = ortadan kaldrmak, eliminate do good = yaramak, iyi gelmek do little = pek az katks olmak do ones best = elinden geleni(n en iyisini) yapmak, do the best one can do ones bit = kendine / stne deni yapmak do so much for = (bir ey) iin fayda salamak do their bit = kendilerine / stlerine deni yapmak do well by = (bir ey) iin iyi etmek, iyi yapmak, durumu iyi olmak, come along, recover, flourish, zt anl.= fall back, fail do with = yetinmek, ba etmek, manage with, put up with do without = (bir ey) olmadan idare etmek, muhta olmamak doctrine = doktrin, (deimez veya deimesi zor) reti document = belgelemek, ispat etmek, prove documentary = belgesel dogmatic = dogmatik (tartma / sorgulama kabul etmeyen), zt anl.= pragmatic domain = alan, nfuz alan, (bir kimsenin / rgtn vs.) kontrol altndaki blge dome = kubbe domed = kubbeli, kubbe ile rtl domed arcade = kubbeli revak / arkad (bir yannda duvar veya bina cephesi olan, dier yan ile d mekan arasna ise aralklarla stun, paye veya benzeri destek elemanlar yerletirilmi olan, zeri sra sra kk kubbeler ile rtl uzunlamasna dzenlenmi alan; bu dzenleme, cami ve kervansaray mimarisinde sklkla kullanlmtr) domestic = 1) evcil, evde kullanlan, evsel, ev ile ilgili; 2) dahili, yurt iine ait domestic economic news = i / dahili ekonomi haberleri domestic front = lke ii, i cephe dominance = egemenlik, hakimiyet, stnlk dominant = baat, stn, egemen, presiding, controlling, zt anl.= inferior, recessive dominate = hakim / egemen olmak, govern, prevail dominion = egemenlik, hakimiyet, sovereignty don = (elbise vs.) giymek, put on donate = balamak, hibe etmek, bestow on / upon, zt anl.= retain, withdraw donation = ba, hibe donor = ba, (kan, organ vs.) veren kii, verici doomed = yok olmaya mahkum dopamine = dopamin (beyinde, hareket ve duygularn dzenlenmesinde etkin olan, eksiklii Parkinson hastalna yol aabilen bir nrotransmiter) doping = doping (yapay olarak fiziksel ya da mental aktiviteyi arttrmak amacyla uygulanan, yasal olmayan prosedr) dormancy = uyku hali dormant = uykuda, sleeping, inactive dosage = doz, dozaj, dose

www.bademci.com

52 - DS Szl
dose = ila dozu, dosage dot = nokta, benek double = iki misline / katna kmak, iki misli / kat yapmak double-blind test = ift kr alma (bilimsel bir deneyde, nyarg ve plasebo etkileri engellemek iin deneklerin ve deneyi uygulayan kiilerin, deneyin ierii ya da nemli ynleri hakknda bilgi sahibi olmamalarn ngren test ya da alma biimi) doubt = phe, kuku doubtful = pheli, kukulu, dubious, zt anl.= undoubted, certain doubtless = kukusuz, kesin Down syndrome = Down sendromu (21. kromozom iftinde bir fazla kromozom bulunmas nedeniyle gelien, kaslar, gz kapaklar, burun, ba vb. organlarda ekilsel bozukluklar ve zeka gerilii ile belirgin sendrom) down to the last detail = en ince ayrntya kadar downfall = k, ykl, d, collapse, destruction downhill = yoku aa, yamatan / tepeden aa doru downstream = aknt ynnde, aa doru downy = 1) pofuduk, yumuak; 2) ince tyl, havl dozen = dzine (12 adet) dozens of = dzinelerce draft = 1) taslak, outline, sketch; 2) geminin su ekimi (yzer haldeyken, su seviyesinden geminin en alt noktasna kadar olan toplam ykseklik), draught (draft okunur) drag (fiil) = (ekerek) srklemek drag (isim) = su veya havann, iinde ilerleyen bir cisme mukavemeti, hz kesme gc drag on = uzayp gitmek, (uzun zamandr) srmek, keep going, zt anl.= shorten, curtail drain = 1) suyunu aktmak, kurutmak, drene etmek; 2) alp uzaklatrmak drainage = drenaj, atk su vs. , su aktma sistemi dramatic = 1) dramatik, arpc, striking, remarkable, sensational, zt anl.= unexciting; 2) ok yksek miktarda, heavy, zt anl.= mild dramatically = dramatik / arpc bir biimde, strikingly, sensationally, zt anl.= unexcitingly, undramatically drastic = iddetli ve abuk etki eden, sert, iddetli, severe, dire, zt anl.= mild, modest drastically = radikal ekilde, byk lde, sert ekilde, hugely, zt anl.= mildly draw = 1) (izgi, ekil vs.) izmek; 2) almak, elde etmek, extract; 3) ekmek, pull, zt anl.= push, repel draw a conclusion = sonu karmak draw attention to = (bir ey)e ilgi / dikkat ekmek, attract attention to draw in = iine ekmek, pull in draw into the spotlight = gz nne getirmek, gndeme getirmek, dikkat ekmek draw new meaning = yeni anlam karmak draw on = (bir ey)den yararlanmak draw the line at = (bir ey)e snr koymak draw up = 1) kaleme almak, write out; 2) (bir ara vs. iin) bir yerde durmak, (kenara vs.) ekmek, come to a stop drawback = saknca, mahzur, dezavantaj, disadvantage, setback, inconvenience, zt anl.= advantage, convenience drawbridge = kaldrma kpr (alp kapanabilen kpr) dread = ok korkmak, dehete dmek, endie etmek, fear, worry, zt anl.= welcome dreadfully disabling = korkun / ar bir ekilde sakat brakan dreamer = rya gren / grmekte olan kimse dressing = 1) pansuman; 2) (salata vs. iin) sos drift = srklenmek drill (isim) = matkap drill (a hole) = (matkap vs. ile) delik amak, make a hole drilling = delme drive = 1) hareket ettirmek, dndrmek, move, turn; 2) sevk etmek, tahrik etmek, urge, impel, zt anl.= inhibit drive off = kovmak, defetmek, chase away, dispel drive out = karmak, yerinden oynatmak drive through = 1) (bir nesneyi, rnein bir iviyi) (bir ey)in iine akmak / zorlayarak sokmak; 2) (bir yer)in iinden (araba ile) gemek driven by = (bir ey ya da biri tarafndan) gdmlenmi driving force = itici g droop = sarkmak drop off = uykuya dalmak, fall asleep droplet = damlack, zerre drought = kuraklk drown = (suda) boulmak drown out = (bir sesi daha yksek bir sesle) bastrmak

www.bademci.com

DS Szl - 53
drowsiness = uyuukluk, sersemlik hali, ar uyuklama hali drowsy = uyuuk, sersemlemi, dozy drug = 1) ila, ecza, medication; 2) uyuturucu madde drug addict = uyuturucu bamls drug addiction = uyuturucu madde bamll drug crops = uyuturucu elde edilen bitkiler drug enforcer = narkotik polisi drug overdose = ilata ar doz drug trial = ila denemesi drug-trafficking = uyuturucu tama / trafii drum = davul drunk = sarho, ikili, zt anl.= sober dry ice = kuru buz (svlamadan, dorudan buharlamas sebebiyle kat karbondioksite verilen ad) dry out = kuru(t)mak dual = ikili, ifte, ift ynl duality = ikilik dub = . . . olarak armak / adlandrmak dubious = kukulu, pheli, belirsiz, kararsz, doubtful, unreliable, zt anl.= certain, definite duck = rdek duct tape = genellikle kuma destekli, kaliteli koli band ductile = (pek ok metal gibi) dvlerek / ilenerek tel veya levha haline getirilebilir, (kolay) biimlendirilebilir, malleable due = zaman / vadesi gelmi, mature due in part to = ksmen (bir ey) nedeniyle due to = nedeniyle, because of, owing to, on account of due to be built = (belli bir tarihe kadar) yaplacak / ina edilecek olmak dull = 1) skc, donuk, duygusuz, tekdze, boring, zt anl.= interesting; 2) anlama gl eken, dumb, dense, zt anl.= bright, sharp dumping ground = p dkme alan duodenum = oniki parmak barsa duplex = ift, dubleks duplicate = kopyalamak, aynsn yapmak, copy durability = dayankllk durable = dayankl, salam, sturdy, long-lasting, zt anl.= fragile duration = sre, sreklilik, term, continuity, (Amazingly, the boy lay quietly through the whole duration of the physical examination. = ocuk, tm muayene sresi boyunca artc bir ekilde hi sesini karmadan yatt.) dust = toz dust devil = hortum gibi dnen toz bulutu Dutch (isim) = Hollandaca Dutch (sfat) = Hollandal, Hollandaya ait Dutch-derived = kkn Hollanda dilinden alan dwell on = (bir konu) zerinde durmak dwell upon = (bir yer / bir ey)in zerinde oturmak / yaamak / barnmak dweller = yre halk, sakin, inhabitant dwelling place = barnma / yaama yeri dwindle = klmek, azalmak, diminish, shrink, zt anl.= enlarge, expand, grow dye = boya dynastic times = dinastik dnem, hanedanlar dnemi (rn. Eski Msr iin M. . yaklak 3150 yl sonrasndaki dnem) dynasty = hanedan dysentery = dizanteri (barsaklarda oluan yaralar, kanl ve mukus ieren ishal ile belirgin bir hastalk) dysfunction (ya da disfunction) = bir organn grevini yapmamas, disorder dyslexic = okuma zorluu eken

www.bademci.com

E E EE
eager = istekli, gnll, willing, keen, ready, zt anl.= reluctant, unwilling eagerly = istekli / hevesli bir ekilde, willingly, keenly, zt anl.= reluctantly, unenthusiastically early = erken, (tarihsel olarak) nce gelen, zt anl.= late early 20th century = 20. yzyln balar early detection = erken tehis / tan early warning = erken uyar earn = (para, hak vs.) kazanmak, edinmek, hak etmek, gain, zt anl.= lose earplug = kulak tkac earthenware = pimi topraktan yaplm anak, mlek vs. earthquake = deprem earthquake predictor = deprem habercisi earth-retaining = toprak iindeki, topraa temas eden ease (fiil) = 1) kolaylatrmak, skntdan kurtarmak, improve, facilitate, simplify, zt anl.= aggravate, worsen; 2) gerilemek, ekilmek; 3) gevemek, basky azaltmak ease (isim) = kolaylk easy prey = kolay av easygoing = uysal, rahat, mild, gentle, zt anl.= fractious eating disorder = yeme bozukluu Ebola = Ebola (ishal, kanama, deri dkntleri ve yksek ate ile belirgin lmcl bir hastalk) eccentric = eksantrik, sra d, allmn dnda eccentricity = tuhaflk, eksantriklik, bizarreness, weirdness, zt anl.= conventionality ecclesiastical = kiliseye ait, dini ECG = elektrokardiyogram (kalp kasnn ve sinirsel iletim sisteminin almasn incelemek zere kalpte meydana gelen elektriksel faaliyetin elektrokardiyograf denen bir cihaz tarafndan alnan kayd), electrocardiogram echo = aynsn syleyerek desteklemek, tekrar etmek eclogue = karlkl konuma eklinde pastoral iir ecologically aware = evre bilinci olan

ecosystem = ekosistem (snrl bir alanda, rnein bir gl evresinde, yaayan tm canllar ve onlarn birbirleriyle ve evreleriyle olan etkileimlerini ieren sistem) ecstacy = kendinden geme, ar sevin eczema = egzema edge = kenar, snr, yan, border edible = yenilebilir, yemeye uygun edit = redaksiyon yapmak, inceleyerek kk deiiklikler yapmak, alter, modify edition = bask, edisyon editorial board = yayn kurulu educational = eitici effect (fiil) = yerine getirmek, gerekletirmek, baarmak, carry out, actualise, perform, zt anl.= fail effect (isim) = etki, sonu, influence, outcome effective = 1) verimli, randmanl, etkili, efficient, powerful, zt anl.= inefficient, ineffective; 2) yrrlkte; 3) efektif, gerek, fiili, actual effectively = etkin / verimli bir ekilde, efficiently, zt anl.= ineffectively, inefficiently effectiveness = 1) etki, nfuz / etki derecesi, efficiency, power, zt anl.= ineffectiveness, inefficiency; 2) etkinlik, yararllk, istenilen etkiyi retme g veya kapasitesi, efficacy, zt anl.= inefficacy, inefficiency efficacy = etkinlik, yararllk, istenilen etkiyi retme g veya kapasitesi, effectiveness, zt anl.= inefficacy, inefficiency efficiency = (almada, ite) verim, etkinlik, productivity, effectiveness, zt anl.= inefficiency efficient = verimli, randmanl, etkin, effective, zt anl.= inefficient, ineffective efficiently = etkin / verimli bir ekilde, effectively, zt anl.= inefficiently effort = aba, gayret, hard work effortlessly = aba gstermeden, kolayca effusion = dkme, aktma, serpme egg = yumurta, ovum (sperm ile birleme yetenei tayan dii reme hcresi) Egypt = Msr (Kuzeydou Afrikada bir lke) eject = dar atmak, karmak, fkrtmak

www.bademci.com

DS Szl - 55
elaborate (fiil) = ayrntlarna inmek, zenli bir ekilde hazrlamak / yapmak, develop fully elaborate (sfat) = karmak, girift, ayrntl, intricate, zt anl.= simple elapsed = (zaman miktar iin) geen, gemi olan elastic = esnek, flexible, zt anl.= rigid elastin = elastin (arterlerin duvarlar gibi elastik dokularda bulunan bir cins protein) elder = (iki karde ya da kiiden) daha yal / daha byk (olan) elderly population = yal nfus election = seim, se(il)me, (parliamentary election = genel seim, milletvekili seimi) election campaign = seim kampanyas elective = 1) seime ait, seimle ilgili; 2) semeli (ders) electricity = elektrik electroconvulsive (shock) treatment = elektrook tedavisi electroencephalogram = elektroensefalogram (beyin dalgalar aktivitesinin elektriksel yntemle izlenmesi ve llmesini salayan yntem), EEG electrolyte = elektrolit (besinlerle vcuda giren ve vcut hcrelerinin normal ilevlerini srdrebilmeleri iin gerekli olan maddeler) electromagnetic = elektromanyetik (elektriksel kuvvetler ve manyetizma ile ilgili) electromagnetic force = elektromanyetik kuvvet (elektriksel yk tayan paracklar ile elektromanyetik alanlar arasndaki etkileimi kontrol eden ve moleklleri oluturan atomlar bir arada tutan temel fiziksel kuvvet) electromagnetic ion trap = elektromanyetik iyon kapan (iyonlar elektriksel ve manyetik alanlar yardmyla bir blmede tutmaya yarayan sistem) electromagnetic noise = elektromanyetik grlt (bir elektronik devredeki veya bir radyo dalgas ierisindeki istenmeyen sinyaller) electromagnetic radiation = elektromanyetik nm (k hznda hareket eden elektromanyetik dalgalar eklindeki enerji yaylm) electromagnetism = elektromanyetizma (elektriksel ve manyetik kuvvetler ve bunlar inceleyen bilim dal) electron microscope = elektron mikroskobu (incelenen nesneye elektronlar gndermek suretiyle grnt alan ve ounlukla tek tek atomlar grntleyebilecek kadar yksek znrlk salayabilen bir eit mikroskop) elegant = zarif, k, kibar elemental mercury = saf civa elementary = temel elementary particle = temel parack (daha kk paralardan olutuu tespit edilmemi olan parack) elephant seal = deniz fili / fil foku (arl iki tonu geen ve kulaklar olmayan iri bir fok tr) elevate = ykseltmek, arttrmak, raise elevated = art(trl)m, yksek, ykseltilmi elicit = aa karmak, arouse, bring about eligible = uygun, (seilmeye) elverili, gerekli koullara sahip, suitable, (According to the exclusion criteria of the survey, five cases were not found eligible due to their diabetes problem. = Aratrmann hari tutma kriterleri uyarnca, be vaka, diyabet problemleri sebebiyle almaya alnmad / uygun bulunmad.) eliminate = ortadan kaldrmak, yok etmek, gidermek, elemek, eradicate, cut out, (Poverty must be eliminated. = Fakirlik yok edilmelidir.) elimination = eleme, karma, discharge, deduction, zt anl.= inclusion eloquence = etkili ve gzel sz syleme yetenei elsewhere = baka yer / yerde / yere elude = kamak, kanmak, (bir ey)den syrlmak, escape, evade elusive = tanmlanmas g, indefinable embark on / upon = girimek, balamak, begin, engage in, zt anl.= cease, end embarrass = utandrmak embarrassed = utanan, mahup, uncomfortable embarrassing = rahatsz edici, utan verici embassy = bykelilik embed = oturtmak, gmmek, insert, implant embellish = sslemek, ornament, decorate embodiment = (bir ey)in somut hali, kendisi, symbol embody = 1) (bir ey)i somutlatrmak, (bir ey)in somut ifadesi olmak, symbolize; 2) kapsamak, include, combine, zt anl.= exclude, divide embrace = 1) sarlmak, kucaklamak, hug; 2) kabullenmek, accept, zt anl.= reject, shun; 3) kapsamak, iermek, include, encompass, zt anl.= exclude, leave out embroiled = karm, karklk iinde embryo = embriyo, cenin (doum ncesi geliiminin bandaki bebek / yavru) embryonic = 1) embriyoya ait; 2) olgunlamam emerald = zmrt

www.bademci.com

56 - DS Szl
emerge = kmak, meydana kmak, appear, arise, come forth, zt anl.= disappear, fade emergence = ortaya kma, appearance, zt anl.= disappearance emergency = acil durum, urgency emergency administration = (ilacn) acilen / bekletmeden verilmesi emerging = ykselen, gelien, ortaya kan, arising, zt anl.= fading emigrant = lkeyi / kenti terk eden gmen, zt anl.= immigrant emigrate = g ile lkeyi / kenti terk etmek, move out, zt anl.= immigrate emigration = g ile lkeyi / kenti terk etme, zt anl.= immigration eminent = 1) tannm, nl, renowned; 2) yksek mevki sahibi eminently = gayet, son derece, exceptionally, extremely, zt anl.= ordinarily emission = dar ver(il)me, yay(l)ma, (gaz vs. iin) sal(n)ma emit = dar vermek, gndermek, yaymak, karmak, discharge, zt anl.= absorb emotion = duygu, his, heyecan, feeling, sentiment emotional = duygusal, duygulu, passionate, sentimental, zt anl.= cold, unemotional emotional intelligence = duygusal zeka emotionally = duygusal olarak, duygusal ynde emotionally charged = duygu ykl emotionally disturbed = duygudurum bozukluu olan, duygusal sorun yaayan emperor = imparator emphasis = (oul: emphases) nem, vurgu, importance, significance emphasise = vurgulamak, altn izmek, stress, underline emphatic = 1) srarl; 2) gze arpan, vurgulu emphysema = amfizem (ya, sigara ya da kronik bronite bal olarak solunum fonksiyonunda bozulma, yetersizlik) empire = imparatorluk empirical = deneysel, ampirik empirically = deneysel / ampirik olarak employ = 1) kullanmak, yararlanmak, use, utilize; 2) altrmak, istihdam etmek, i vermek, ie almak, hire, recruit, zt anl.= fire employee = alan, ii, eleman, worker employer = iveren, patron employment = istihdam empower = yetki / izin vermek empty (into) = (bir ey)in iine, (bir yer)e boal(t)mak empty-calory item = sadece enerji veren, ancak, besleyici hibir deeri olmayan alkol vb. madde emulsify = emlsiyon yapmak, bulama haline getirmek enable = salamak, imkn vermek, mmkn klmak, yetki vermek, allow, let, empower, ensure, make it possible, zt anl.= forbid, hinder, (New techniques enable surgeons to open and repair the heart. = Yeni teknikler, cerrahlarn kalbi ap onarmasn mmkn klyor.) encircle = evrelemek enclose = (bir ey)i (bir mektupla ayn) zarf iine koymak, attach enclosed = kapal, kapatlm encode = kodlamak, ifrelemek, encrypt, zt anl.= decode, decypher, decrypt encompass = kuatmak, sarmak, etrafn evirmek, iine almak, cover, include encounter (fiil) = kar karya gelmek, rastlamak, face, come across encounter (isim) = karlama, yz yze gelme encourage = tevik etmek, zendirmek, cesaret vermek, yreklendirmek, promote, zt anl.= deter, discourage encouragement = tevik, zendirme, yreklendirme, zt anl.= discouragement encouraging = umut verici, zendirici, yreklendirici, favourable, promising, zt anl.= discouraging, unfavourable encrypt = ifrelemek, encode, zt anl.= decode, decipher, decrypt encryption = ifreleme end = u, taraf end in = (bir ey) ile sonulanmak, result in end up = sonunda (bir ey) olmak, sonunda (bir ey / yer)e varmak, kendini (bir yer)de bulmak end up with = sonunda (elde bir ey ile) kalmak; sonunda (beklenenden daha az / kalitesiz bir ey) elde etmek endanger = tehlikeye drmek, riske atmak, jeopardise, risk, zt anl.= save, aid endangered = tehdit altndaki endeavour (fiil) = abalamak, gayret etmek, struggle, try endeavour (isim) = aba, gayret, ura, mcadele, effort, struggle

www.bademci.com

DS Szl - 57
endemic = endemik (belirli bir blge ile snrl, belirli bir blgeye zg) endurance-type = dayankllk gerektiren tr endure = dayanmak, katlanmak, ekmek, bear energy-demanding = (bol) enerji gerektiren enforce = 1) kuvvetlendirmek, takviye etmek, strengthen; 2) mecbur etmek, (uymaya) zorlamak, uygulamak, yerine getirmek, impose, prosecute enforcement = 1) icra, infaz, uygulama, execution, zt anl.= waiver; 2) uygulayc, yaptrmc, (law enforcement authorities = polis tekilat) engage = 1) ie almak, tutmak, angaje etmek, employ; 2) kullanma / iin iine sokmak, put to use, bring into action; 3) (vites, dili vs. iin) (birbirine) gemek engage in = (bir ey) ile megul olmak, be involved in engaged = kullanmda, alr vaziyette engaging = sevimli, ho, ekici, charming, attractive, zt anl.= repulsive engender = dourmak, yaratmak, yol amak, produce, create, bring about engineer = (bir ey)in projesini yapmak, (zm) gelitirmek, work out engrave = kazmak, oymak engulf = yutmak, yutarak yok etmek, swallow up, drown enhance = arttrmak, ykseltmek, oaltmak, gelitirmek, zenginletirmek, eitlendirmek, make better, increase, improve, zt anl.= decrease, weaken enhanced = gelimi enjoy = (bir ey)in tadn / keyfini karmak enlarge = by(t)mek, genile(t)mek, amplify, broaden, zt anl.= reduce, diminish enlargement = bytme, geniletme, broadening, zt anl.= reduction enlighten = aydnlatmak, bilgilendirmek, explain, advise, educate enlightened = aydn enlightenment = aydnlanma (a), bilgilenme enormous = muazzam, ok byk, tremendous, immense, huge, zt anl.= tiny, little, insignificant enormously = muazzam bir ekilde, ok byk miktarlarda, immensely, zt anl.= minimally enough = yeterince, adequate, sufficient, zt anl.= inadequate, insufficient enquiry = bkz. inquiry enrich = zenginletirmek, improve enshroud = rtmek, sis altnda brakmak ensue = kmak, meydana gelmek, ardndan gelmek, arise, occur, follow, zt anl.= precede ensure = garanti etmek, salamak, temin etmek, make it possible, secure, guarantee, (Taking vitamin pills does not necessarily ensure good health. = Vitamin haplar almak, salkl olmay garanti etmez.), (The best intentions will not always ensure success. = yi niyet her zaman baar getirmez.) entail = iermek, gerektirmek, involve, require entangle = kartrmak, dolatrmak, karmakark etmek, snarl, complicate entanglement = vakit alc i, formalite, karklk, (a, ip vs.)ye dolama, complication enterprise = giriim, teebbs enterprising = giriken, giriimci enterprising spirit = giriimci ruh entertain = elendirmek, megul etmek entertaining = elenceli, elendirici enthusiasm = evk, istek, heves, eagerness, willingness, zt anl.= reluctance enthusiast = (bir konu ile) ilgili / merakl kii enthusiastic = evkli, hararetli, heyecanl, excited, devoted, zt anl.= disinterested entice = kendine ekmek, ayartmak, kandrmak, lure entire = tm, btn, complete, whole, zt anl.= partial, (an entire generation = btn bir nesil) entirely = tmyle, tamamen, completely, totally, zt anl.= partially, (When he came back to his hometown, he noticed that the place was entirely different from what he had left two decades ago. = Geri dndnde memleketinin, artk yirmi yl nce brakt yer olmadn, tamamen deitiini grd.) entitle = hak / yetki kazandrmak / vermek entitled = adl, balkl entombment = gmme, mezar olma entrance = giri, entry entrap = hapsetmek, kapana kstrmak, capture entrepreneurial = giriimci entry = giri enviable = gpta edilecek, desirable, zt anl.= unenviable, unfavourable enviously = kskanarak, haset duyarak environment = evre, ortam environmental conditions = evre artlar environmental constraints = evresel kstlamalar, doa koullarnn yol at zorluklar environmental groups = evreci gruplar

www.bademci.com

58 - DS Szl
Environmental Protection Agency = evre Koruma Tekilat (ABDde, insan salnn ve doal evrenin sanayileme karsnda korunmas ile grevli tekilat) environmental savings = evre ile ilgili yararlar, evre koruma environmentally conscious = evre bilinci yerinde, evre bakmndan bilinli environmentally friendly = evre dostu envision = zihninde canlandrmak, tasavvur etmek, visualize, envisage envy (fiil) = kskanmak, imrenmek, be jealous of envy (isim) = kskanlk, haset, gpta, jealousy enzyme = enzim (kimyasal tepkimeleri hzlandran molekl), maya, ferment epidemic = salgn hastalk, salgn epidemiologist = epidemiyolojist (salgn hastalklar uzman) epidemiology = epidemiyoloji (toplumda grlen hastalklarn sebeplerini, grl oranlarn, yayllarn, hastalklara kar nlem ve korunma yntemlerini konu alan tp dal) epilepsy = epilepsi, sara (nbetler halinde gelen dikkat kayb, uyku hali veya kontrolsz titreme / kaslma ile beraber bilin kayb ile belirgin sinirsel hastalk) episode = 1) (hastalk, ksrk vs. iin) nbet, bout; 2) (yk, film, dizi vs. iin) blm, ksm, part epistle = 1) mektup; 2) Yeni Ahitteki havari mektuplarndan her biri epitomize = rnek oluturmak, zetlemek equality = eitlik, denklik, zt anl.= inequality equally accented = eit vurgulu equate = eit saymak, eitlemek equatorial = ekvatorla ilgili, ekvator blgesindeki equilibrium = denge, eitlik equip = donatmak, furnish equivalent to = (bir ey)e eit / edeer, same, alike, zt anl.= different, unequal era = devir, a, dnem, period eradicate = ykmak, yok etmek, ortadan kaldrmak, eliminate, exterminate, wipe out, demolish, destroy, zt anl.= construct, preserve, restore erect (fiil) = dikmek, kurmak, ina etmek, build, put up, zt anl.= demolish, destroy erect (isim) = dimdik, ayakta erode = an(dr)mak, erozyona uramak / uratmak, kemirmek erosion = anma, erozyon, deterioration, attrition erroneous = yanl, hatal, wrong, incorrect, zt anl.= right, correct error = 1) defekt, hata, defect; 2) yanl, yanllk, mistake erupt = (volkan iin) patlamak, pskrmek eruption = 1) (volkanik) patlama, pskrme; 2) deride dknt, rash escape (fiil) = kamak, firar etmek, flee, break out escape (isim) = ka, firar, flee, breakout escape the suspicion = (birisi)nin kukusundan kurtulmak esophagus = zofagus (yemek borusu) especially = zellikle, zel olarak, particularly, in particular, specifically, zt anl.= generally, in general essence = z, temel, asl, core essential = 1) asl, esas, temel, fundamental, zt anl.= incidental, peripheral; 2) gerekli, zaruri, crucial, vital essentially = aslnda, esas itibariyle, primarily, fundamentally, actually establish = 1) oluturmak, oturtmak, form, found, lay down, constitute; 2) saptamak, tespit etmek, authenticate, verify, show, prove; 3) kurmak, tesis etmek, institute, found, set up established = oturmu, yerlemi establishment = 1) kur(ul)ma, tesis etme / edilme, foundation; 2) kurulu, enterprise esteem = sayg, itibar, respect, zt anl.= disrespect estimate (fiil) = tahmin etmek, kestirmek, guess, reckon estimate (isim) = tahmin, kestirim, approximation estimated = tahmini, predicted estimation = tahmin, kan, guess, belief eternity = sonsuzluk, ebediyet ethanol = etanol (alkoll ikilerde bulunan alkol eidi), ethyl alcohol ether = eter, lokman ruhu (etil alkolden retilen ve eskiden genel anestezi oluturma amac ile kullanlan uucu madde) ethical = ahlaki, ahlakla ilgili, (The doctor had no ethical objection to drinking but he simply said that it was unhealthy. = Doktorun imeye kar ahlak ynnden bir itiraz yoktu, yalnzca salksz olduunu syledi.) ethically = etik olarak, ahlaki deerler bakmndan, morally ethnic = etnik (rkla ilgili, rksal zelliklerle ilgili) ethnicity = etnisite, etnik bir guruba bal olma hali

www.bademci.com

DS Szl - 59
ethylene = etilen (etil alkol, etilen oksit gibi baz baka kimyasallarn retiminde kullanlan renksiz, yanc bir gaz) etiologic = etyolojik (hastalk nedenleriyle ilgili) EU = Avrupa Birlii, European Union Euro Disney = Pariste yer alan byk bir tatil ve elence tesisi, Disneyland Resort Paris European banking community = Avrupa bankaclk topluluu European Commission = Avrupa Komisyonu (Avrupa Birliinin, birlik politikalarn tasarlayan ve onay iin Avrupa Parlamentosuna ve Avrupa Konseyine sunan ve kan kararlar uygulamakla ykml olan organ) European Economic Community = Avrupa Ekonomik Topluluu (1957 ylnda imzalanan Roma Antlamas ile kurulan ve bugnk Avrupa Birliinin temeli saylan birlik) European Parliament = Avrupa Parlamentosu (tm Avrupa halkn temsil eden genel meclis) Eurozone = Avro Blgesi (para birimi olarak Avro kullanan lkeler), Euro Area, Euroland euthanasia = tenazi (tedavisi imkansz bir hastalk yznden, hastann yaamnn kendi isteiyle sonlandrlmas) evacuate = tahliye etmek, boaltmak, vacate evade = kanmak, saknmak evaluate = deerlendirmek, deer bimek, hesaplamak, assess, appraise evaluation = deerlendirme, assessment, appraisal evaporate = buharla(tr)mak, vaporize, zt anl.= condense evaporation = buharlama, zt anl.= condensation evaporative cooling = buharlama yolu ile serinletme even so = bununla birlikte, her eye ramen, yine de, however, nonetheless, nevertheless even wider = daha da geni apl, daha da yaygn even without = . . . olmadan bile evenly = eit ekilde, dengeli ekilde, zt anl.= unevenly, uniformly event = olay, hadise, incident eventual = daha sonraki, nihai, future, consequent eventuality = olaslk, probability eventually = sonunda, nihayet, at last, finally ever = her seferinde artan / azalan bir ekilde ever-growing = srekli artan / byyen ever-increasing = srekli artan every chance = her (trl) frsat, imkan every last drop of smt = bir eyin son damlasna kadar every other = her iki (gn, ay, yl vs.)de bir every other day = gn ar evidence = belirti, delil, gsterge, iaret, indication, hint, proof, clue evident = ak, belli, apparent, clear, zt anl.= concealed, obscure evil = kt, ktcl, malevolent, zt anl.= good, benevolent evocative = arm yaptrc, artran evoke = (bir duygu) uyandrmak, aklna getirmek, artrmak, recall, stimulate evolution = evrim evolutionary = evrimsel evolutionary natural selection = evrimsel doal seilim / seleksiyon (doa koullarna adapte olamayanlarn yok olmas, adapte olabilenlerin ise hayatta kalmas teorisi) evolve = (uzun bir zaman diliminde) geli(tir)mek, evrim geirmek, progress, develop exact (fiil) = koparmak, zorla veya tehditle almak exact (sfat) = kesin, kusursuz, tam, accurate, precise, zt anl.= inaccurate exact form = tam ekil / biim exactly = tam olarak, tam tamna, precisely, accurately, zt anl.= roughly exactness = kesinlik, kusursuzluk, accuracy, precision, zt anl.= inaccuracy, inexactness exaggerate = abartmak, gznde bytmek, overemphasise, zt anl.= underestimate exaggeration = abartma, overstatement, zt anl.= understatement examination = inceleme, denetim, tefti, inspection examine = 1) dikkatle gzden geirmek, incelemek; 2) muayene etmek excavate = kaz / hafriyat yapmak, kazp ortaya karmak, unearth, zt anl.= bury excavation = kaz exceed = amak, (limit / miktar vs.)nin zerine kmak, tamak, fazla gelmek, surpass, go beyond, be more than necessary, zt anl.= fall behind (of), be less than, be inferior to exceedingly = ar bir ekilde, son derece, ihtiyatan ok fazla bir ekilde, extremely, passing, zt anl.= mildly, little excel in = 1) (bir konuda) baarl olmak, be successful in / at; 2) stn olmak, surpass, outperform, zt anl.= be inferior excellence = mkemmellik, kusursuzluk, perfection excellent = mkemmel, perfect

www.bademci.com

60 - DS Szl
except = haricinde, dnda exception = istisna, (An exception to the rule. = stisnalar kaideyi bozmaz.) exceptional = olaand, istisnai, unusual, extraordinary, zt anl.= ordinary, (General principles should not be based on exceptional cases. = stisnalardan hareketle genel prensipler oluturulmamaldr.) exceptionally = olaand / istisnai bir ekilde, extremely, zt anl.= slightly, moderately excess (isim) = arlk, fazlalk, artk, surplus, zt anl.= shortage excess (sfat) = ar, (haddinden) fazla, (He is trying to lose excess weight. = Fazla kilolarndan kurtulmaya alyor.) excess water = (rn. vcuttaki) fazla su excessive = ar miktarda, fazla, too much, redundant, zt anl.= moderate, reasonable excessively = ar derecede, overly, redundantly, zt anl.= moderately exchange = dei toku etmek, al veri etmek, trade, swap excited = heyecanl, rahat durmayan, zt anl.= calm excitement = heyecan exciting = heyecan verici, zt anl.= unexciting exclude = karmak, dahil etmemek, darda brakmak, hari turmak, leave out, zt anl.= include excluding = . . . dnda / haricinde exclusion zone = girilmesi / yerleilmesi yasak / sakncal blge exclusive = 1) (kiiye, kurulua vs.) zel, sadece belli bir zmreye ak, restricted, zt anl.= open, public, shared; 2) dta brakan; 3) tam / btn (blnmemi veya paylalmayan), complete exclusively = sadece, yalnzca, solely, entirely excreta = vcuttan boaltm yolu ile atlan madde (rn. dk, idrar, ter) excrete = (idrar, dk vs.) boaltmak excretion = 1) boaltm; 2) boaltm ile atlan madde, excreta excursion = ksa sreli gezi excuse = mazur grmek, balamak, pardon, forgive, zt anl.= blame with, accuse of execute = uygulamak, yerine getirmek, (cezay / kiiyi) infaz etmek, carry out execution = uygulama, yerine getirme, yapma, infaz etme, completion, realisation executive (isim) = idareci, ynetimde yetki sahibi kii, (chief executive officer (CEO) = ynetim kurulu bakan) executive (sfat) = yrtmeye ait exemplary = rnek oluturan, rnek alnacak (davran vs.) exemplify = rnek olmak / sunmak, rneiyle aklamak exemption from = (bir vergi vs.)den muafiyet, baklk, immunity to exercise = 1) vcut hareketi, egzersiz; 2) uygulama, tatbikat exercise tolerance test = efor testi (fiziksel egzersizin kalp almas zerine etkisini belirleme amacyla uygulanan test) exercising machine = egzersiz aleti exert = 1) (kuvvet / basn vs.) uygulamak, apply; 2) (bir kii zerindeki etkisini, hatrn vs.) zorlayarak kullanmak exert oneself = kendini zorlamak exertion = aba, gayret, emek, effort exhaust (fiil) = gcn tketmek, wear out, impoverish, zt anl.= revive, invigorate exhaust (isim) = egzoz (yakt ile alan tat ve makinelerde atk gaz dar atan nite) exhausted = bitmi, tkenmi exhausting = yorucu, bitap drc, very tiring, zt anl.= refreshing exhaustion = bitkinlik, tkenmilik hali, fatigue exhibit (fiil) = sergilemek, gstermek, ibraz etmek, tehir etmek, reveal, illustrate, present, zt anl.= conceal, cover, hide exhibit (isim) = sergilenen ey exhibition = sergi, display, show exist = var olmak, bulunmak, mevcut olmak, be present existence = varlk, mevcudiyet, (bir ey)in var olmas, var olu, presence, zt anl.= absence existentialism = varoluuluk (insanlarn tamamen zgr olduklarn ve kendi yaptklarndan sorumlu olduu grn savunan, daha ok Avrupada hkm srm bir 20. yy felsefe akm) existing = var olan, hali hazrda bulunan, present, current exoplanet = gne sistemi dndaki bir yldz etrafnda dnen gezegen exorcise = (eytan, cin vs.) kartmak exotic = allmadk, egzotik expand = genile(t)mek, by(t)mek, extend, broaden, zt anl.= shrink, contract, compress expanding = genileyen expansion = genile(t)me, by(t)me, development, growth

www.bademci.com

DS Szl - 61
expansive = geni, engin, yaylp genilemeye elverili, yaygn, kapsaml, extensive, zt anl.= narrow expect = 1) beklemek, beklenti iinde olmak, anticipate; 2) tahmin etmek, kestirmek, predict expectation = beklenti, anticipation expected = olmas beklenen, umulan, predicted, foreseen, anticipated expectorate = balgam karmak, akcierlerden ve boazdan her trl ifrazat (kan, tkrk vs.) dar atmak expedition = aratrma / keif gezisi expend = harcamak, spend, consume expenditure = gider, harca(n)ma, masraf, expense, zt anl.= income expense = masraf, harcama, expenditure experience (fiil) = (bir dnemden) gemek, yaamak, go through, undergo, zt anl.= avoid experience (isim) = deneyim, tecrbe experienced = deneyimli, tecrbeli, zt anl.= inexperienced experiment = deney experimental = deneye dayanan, deneysel experimentation = deneme, test etme, deney yapma expert = uzman expertise = uzmanlk, ekspertiz, (belirli bir alandaki) bilgi expiration = ekspirasyon, soluk / nefes verme, exhalation explanation = aklama, izahat, clarification explanatory = aklayc explanatory power = anlatm gc explicit = belirli, ak, definite, specific, zt anl.= ambiguous, unclear explicitly = tam ve ak bir biimde, expressly, zt anl.= implicitly explode = patlamak, infilak etmek exploit = 1) (kendi kar iin) kullanmak, yararlanmak, utilize, (The opposition aims to exploit the economic crisis. = Muhalefet, ekonomik krizi kendi kar iin kullanmay amalyor.); 2) smrmek, istismar etmek, abuse exploitation = smrme, kullanma, yararlanma exploration = aratrma, inceleme, keif exploratory = keif / inceleme ile ilgili / amacna ynelik explore = (keif iin) dolamak, aratrmak, incelemek, search, examine explorer = kaif explosion = patlama explosive = patlayc explosive charge = bir atmlk patlayc explosively = aniden ve hzl bir ekilde expose = aa karmak, reveal, uncover, zt anl.= shroud, conceal expose to = (bir ey)e maruz brakmak, (bir ey)in etkisine ak brakmak, make prone to, zt anl.= protect from, shield from exposure = 1) maruz brakma / kalma, tehir etme; 2) fotoraflkta diyaframn ak kalma sresi, poz express = ifade etmek, anlatmak, beyan etmek, state, articulate expression = ifade, deyim, anlatm, davurum, exposition expressionism = ekspresyonizm, davurumculuk expressive = anlaml, manal, aklayc, meaningful, indicative, zt anl.= expressionless expressly = aka, clearly extend = uza(t)mak, srmek, prolong, protrude, zt anl.= shorten extend support = destek vermek / sunmak extended = uzun sren, long, zt anl.= short extended family = geni aile (ebeveynler ve ocuklarn yannda bykbaba, bykanne, kuzenler gibi daha uzak akrabalar da ieren aile) extension = byme, genileme, uzatma, development, expansion, zt anl.= curtailment, shrinkage extensive = yaygn, geni apl, kapsaml, comprehensive, zt anl.= limited, narrow extensive burn = geni / byk miktarda / ciddi yank, intensive / major / widespread burn extensively = byk miktarda, yaygn bir ekilde, largely, substantially, comprehensively, zt anl.= partly, narrowly extensor muscle = ekstensr / gerici kas extent = 1) tamam, btn; 2) kapsam, oran, byklk, derece, degree extention = uzatma exterior = d, d yzey, zt anl.= interior exterminate = imha etmek, yok etmek, eradicate, destroy external = d / harici, zt anl.= internal external force = d g external hernia = d ftk external stimulus = d / harici uyaran

www.bademci.com

62 - DS Szl
externalise = da vurmak, nesnelletirmek extinct = nesli tkenmi extinction = soyu / nesli tkenme, yok olma, (They think a meteor caused the extinction of the dinosaurs. = Dinozorlarn yok olmasna bir meteorun yol at dnlyor.) extinguish = 1) ldrmek, yok etmek, kill, eliminate, zt anl.= build, create; 2) sndrmek, put out, zt anl.= ignite, light extort = (para) szdrmak, (hara) almak, zorla veya gzda vererek almak, squeeze extracellular = hcre d extract = ekmek, ekip karmak, elde etmek, draw out extramarital = evlilik d extraneous = 1) dsal, harici; 2) konu d, ikincil neme sahip, secondary extraordinary = olaanst, fevkalade, exceptional, outstanding, zt anl.= common, usual, ordinary extraterrestrial = dnya d (ile ilgili), dnya dndan gelen, zt anl.= terrestrial extravagance = israf, savurganlk, arlk, wastefulness, exaggeration, zt anl.= economy, thrift extravagant = tutumlu olmayan, savurgan, thriftless, zt anl.= thrifty extravagantly = msrife, ar, savurganca, abundantly, bountifully, zt anl.= sparingly extreme = ar boyutta, ekstrem, ok fazla, maximal, utmost, uttermost, zt anl.= mild, moderate extremely = ar ekilde, ok, maximally, zt anl.= mildly, moderately extremity = son, u nokta, frontier, limit, zt anl.= minimum extrinsic = dardan gelen, d eyeball = gz kresi / yuvar eyelid = gz kapa eyesight = gr

www.bademci.com

F F FF
F-1 tornado = orta kuvvette kasrga (Fujita leine gre 117-180 km / saat hzla esen, kk aalar devirebilecek gteki kasrga), moderate tornado fabric = kuma, bez, doku fabricate = imal etmek, paralarn bir araya getirerek retmek, manufacture, produce face = (birisi / bir ey) ile kar karya gelmek, yzlemek, yz yze gelmek, (birisi / bir ey)in karsna kmak, confront, encounter, challenge, zt anl.= avoid, evade, retreat (from) face transplant = yz nakli face up to the fact = bir gerekle yzlemek facet = yn, taraf, aspect, feature facial = yzle ilgili facial expression = yz ifadesi facilitate = kolaylatrmak, bir eyin olma ihtimalini arttrmak, alleviate, help, zt anl.= worsen, hamper, impede, (You could facilitate the process by sharing your knowledge with us. = Bilginizi bizimle paylaarak bu ii / ilemi kolaylatrabilirsiniz.) facility = 1) tesisat, tesis; 2) kolaylk, imkan, (zel bir) hizmet fact = gerek, var olan olgu factual = gerek olaylara dayanan, somut, based on fact, zt anl.= fictional faecal = gaita / dk ile ilgili faience = fayans (kil, kuvars, kalker gibi malzemelerden oluan amurun ok yksek sya maruz braklmas ile retilen, genellikle inko glazrl malzeme) fail = 1) bozulmak, almaz hale gelmek, break; 2) baarsz olmak, be unsuccessful, zt anl.= succeed, achieve failing = kusur, zaaf, k, gerileme, yetersizlik, weakness, flaw failing eyesight = kusurlu grme failure = yetersizlik, yetmezlik, bozukluk, malfunction faint-object camera = Hubble Uzay Teleskobu iin tasarlanm ok yksek znrlkl bir kamera sistemi fair = (derece, not vs. iin) orta, ne iyi, ne kt, average, mediocre

fairly = 1) olduka, somewhat, quite, zt anl.= extremely; 2) adilce, justly, equitably, zt anl.= unfairly fairly near = epeyce yakn fair-skinned = ak tenli fairy tale = peri masal faithfully = sadakatle, vefakarca, devotedly fall (fiil) = dmek, azalmak, decrease fall (isim) = 1) d, k; 2) meyil, decline; 3) sonbahar, autumn fall back on = (son are olarak) tutunacak dal olmak, (yardm edecek birine) bavurmak, turn to (smo) for help fall behind = geri kalmak, lag behind, zt anl.= lead, outperform fall in with = 1) (bir ey / birisi) ile ayn fikirde olmak, agree with; 2) (bir ey / birisi) ile ilikisi olmak, have a relationship with fall into disfavour = gzden dmek, rabet grmemek, fall into disrepute fall into disrepute = ad ktye kmak, gzden dmek, fall into disfavour fall into disuse = kullanlmaz olmak, kullanlmaz hale gelmek, braklmak, terkedilmek, be abandoned fall on = karlamak, encounter fall short of expectations = bekleneni karlamamak fall through = bitmemek, yarda kalmak, baarsz olmak, fail, zt anl.= succeed fall to = 1) (birisi)ne yenik dmek, yenilmek, bozguna uramak, be defeated (by); 2) (istenmeyen bir iin, bir kiinin) grevi haline gelmesi fall-off = azalma, dme, decrease, zt anl.= increase fall-out = serpinti, dknt false = sahte, gvenilmez, yanl, hatal, wrong, unreal, fake, zt anl.= real, genuine falsify = arptmak, tahrif etmek, misrepresent fame = n, hret, reputation famed = nl, famous familial = ailevi, aileden gelen

www.bademci.com

64 - DS Szl
familiar = alldk, bildik, aina, common, known, acquainted, zt anl.= unfamiliar, (The older I grow, the more I distrust the familiar doctrine that age brings wisdom. = Yalandka, yan bilgelik getirdii ynndeki o bildik gre duyduum gven azalyor.) familiar with = (bir ey)e aina / alkn familiarize with = 1) (bir kii / bir ey)i tantmak, bilgilendirmek, inform; 2) (bir kiiyi bir ey)e altrmak, acquaint with familiarly = tandk / bildik / aina bir ekilde, zt anl.= unfamiliarly family enterprise = aile irketi family history = aile hikayesi / yks (bir hastaln, ailenin baka yelerinde grlme durumu) family tendency = ailesel eilim (belli bir hastala kar aile bireylerinin ounda grlen ve ou kez kaltsal nitelik gsteren eilim) famine = ktlk, alk fan = 1) yanda, taraftar, fanatik; 2) yelpaze fanciful = hayali, imaginary, zt anl.= real Fancy painting your house? = Evinizi mi boyamak istiyorsunuz? fantastic = akl almaz, gerek d, hayali, illusive, incredible, zt anl.= common, ordinary far = ok daha, much (more) far afield = uzak diyarlar(a / da) far and wide = uzaklar(a), geni bir alan(da) far behind = ok gerisinde, way behind far below = ok ok altnda far better = ok daha iyi, much better far beyond = ok akn, ok ilerisinde, way ahead far exceed = (her hangi bir eyi miktar vs. asndan) kat kat amak, (bir deer vs.)nin fazlasna sahip olmak far from = (bir ey olmak)tan ok uzak far from satisfactory = tatmin edici olmaktan ok uzak, unsatisfactory, disappointing far greater = ok daha fazla / byk far less = ok daha az far more = ok daha fazla, much more far more often = ok daha sk far too = ar, normal olandan ok daha (fazla) far too much = ar miktarda fare = bilet creti far-fetched = gerek pay ok az olan, uydurma, doubtful, unconvincing, zt anl.= likely, realistic far-flung = ok yaygn, uzak yerlere yaylm far-off = uzak, sapa, distant, zt anl.= close, near far-reaching = geni kapsaml fascinating = ok ilgin, etkileyici, byleyici, interesting, attractive, zt anl.= boring, dull fascination = (bir eye / bir kiiye) kendini kaptrma, bylenme fashion = ekil, way fashionable = revata / rabette olan fasten = balamak, tutturmak, ilitirmek, affix, attach fat gain = ya birikimi, yalanma fat intake = (besin maddelerinin yenmesi yoluyla) ya tketimi / alm fatal = lmcl, vahim, deadly, mortal, (A hospital spokesman said that the minister had suffered a fatal heart attack. = Bir hastane szcs, bakann lmcl bir kalp krizi geirdiini syledi.) fatality = 1) lm, death; 2) lmle sonulanan kaza ya da afet fatally = lmcl ekilde fate = akbet, yazg, kader, destiny fateful = lmcl, feci, fatal fatfold = ya dokusu fatigue (fiil) = yormak, tire, zt anl.= relax, rest fatigue (isim) = yorgunluk, bitkinlik, tiredness, zt anl.= strength, vigour fatty acid = ya asidi fatty tissue = ya dokusu faultless = kusursuz, flawless, perfect, zt anl.= faulty, imperfect faulty = kusurlu, defolu, defective, imperfect, zt anl.= flawless, perfect fauna = fauna (belli bir blgedeki hayvan topluluu), hayvanat favour (fiil) = 1) tarafn tutmak, kayrmak, lehin(d)e olmak, tercih etmek, fancy, prefer, zt anl.= dislike; 2) meydana gelme ihtimalini arttrmak, kolaylatrmak, encourage favour (isim) = 1) beenme, sevgi, sempati; 2) iyilik, ltuf favourable = avantajl, uygun, advantageous, zt anl.= unfavourable favourably = olumlu biimde, approvingly, positively, zt anl.= unfavourably favoured = tutulan, beenilen fearsome = korkun, awful, dreadful feasible = (rn. ekonomik veya pratik olarak) yaplabilir, uygulanabilir, beneficial, practicable, worthwhile, zt anl.= unfeasible, impractical

www.bademci.com

DS Szl - 65
feat = yaplmas g ve cesaret isteyen ey feather = (ku iin) ty feature (fiil) = takdim etmek, ne karmak, mark feature (isim) = 1) zellik, ayrc / belirgin nitelik, property, characteristic, element; 2) (bir toprak paras ya da harita zerindeki yol, tmsek gibi) iaret federal government = federal hkmet fee = cret feed on = (bir ey) ile beslenmek feedback = geri bildirim, response feedlot = hayvan barndrma ve besleme amal arazi feel the urge to do smt = bir ey yapmak iin kuvvetli istek duymak, be tempted to feel up to = (kendini bir ey)i yapacak kadar gl hissetmek fellow = 1) meslekta, colleague; 2) doktora veya bilimsel aratrma bursu alan kimse, akademi yesi female = dii, zt anl.= male fence = it fermentation = mayalanma, fermantasyon (bir maddenin bakteriler, mantarlar ve dier mikroorganizmalar araclyla kimyasal olarak rmesi) ferric iron = ferrik demir (dierlerine kyasla daha yksek birleme deerine sahip olan demir bileii) ferrous = iinde demir bulunan ferry = feribot (ara tayabilen gemi), ferryboat fertile = verimli, bereketli, prolific, productive, zt anl.= infertile, fruitless fertility = 1) verimlilik, bereketlilik, productivity; 2) dourganlk, ksr olmama fertilization = dlle(n)me, gbreleme fertilize with = (bir ey) ile gbrelemek / zenginletirmek fertilizer = gbre, compost, manure fetal = fetse ait, fets ile ilgili, foetal fever = ate, ateli hastalk fib = kk bir yalan sylemek fibre = iplik, (besinler iin) lif fibril = kk lif, lifik fibril formation = fibril (lifik) oluumu fibrin = fibrin (kan phtsnn esas unsurunu oluturan madde) fibrous = fibrz (lifli) fibrous material = fibrz madde (liflerden olumu madde) fiction = kurgu, roman ve hikaye edebiyat, zt anl.= non-fiction fiction theme = kurgusal tema / konu fictional = kurgusal, hayali, uydurma, zt anl.= factual field = alan fieldwork = saha / arazi almas fierce = iddetli, sert, brutal, violent, zt anl.= tame, gentle fiery = ateli, tutkulu fight = dvmek, savamak, mcadele etmek, struggle fight back = kar koymak, direnmek, resist, zt anl.= give in fight off = pskrtmek, yanna yaklatrmamak, drive back, repel fight out = (bir sonu kncaya dek) savamak, dvmek fighter = avc / sava ua fighting spirit = sava / mcadeleci ruh figurative = temsili, tasviri, mecazi figure = 1) rakam, say, number; 2) ekil, shape figure out = dnerek ve hesap yaparak (cevab vs.) ortaya karmak file = (resmi) ileme koymak, dosya halinde teslim etmek, dosyalamak fill in = 1) tamamen doldurmak; 2) (boluk) doldurmak, yazmak, write out fill out = (form vs.) doldurmak, fill in, complete filter out = szmek final = son, nihai, last, zt anl.= first finally down to = sonuta geldii nokta finance-related = finansman ile ilgili, finansmana bal financial = finansal, parasal, ekonomik, economic, monetary finch = ispinoz kuu find = bulgu find no way = are bulamamak finding = bulgu fine = para cezas fingernail = bir eldeki trnaklardan her biri fingerprint = parmak izi finite = sonu olan, snrl, llebilir, limited, zt anl.= infinite fire (fiil) = 1) atelemek; 2) iten atmak, kovmak fire (isim) = yangn, ate fireball = bkz. ball of fire

www.bademci.com

66 - DS Szl
fired clay = frnlanm kil (kilin, genellikle ekil verildikten sonra atete veya seramik frnnda piirilerek sertletirilmi hali) firing = frnlama, atee tutma firm (isim) = firma, irket, company firm (sfat) = sk, sert, salam, kat, rigid, solid, zt anl.= flexible firmly = kararllkla, dn vermez biimde, skca, salam bir ekilde, tightly, strongly, zt anl.= loosely, (Our government is firmly committed to eradicating malaria. = Hkmetimiz, kendisini kararllkla stmay yok etmeye adamtr.) first course = ilk kr, ilk uygulama first-rate = (kalite bakmndan) birinci snf fiscal discipline = mali disiplin fiscal policy = maliye politikas fiscal practices = maliye ile ilgili iler / ilemler (zellikle kamu harcamalar, vergiler vs.) fishery = 1) balk avlanlan blge; 2) balk iftlii fishing grounds = balk avlama blgesi fissure = (toprakta, kayada ya da barsakta derin) yark, atlak, fisr fit (fiil) = 1) yerletirmek, oturtmak, takmak; 2) uymak, oturmak, (The dress that she tried on fitted her perfectly. = Denedii elbise stne tam oturdu.) fit (isim) = nbet, kriz fit (sfat) = uygun fit in with = 1) (bir ey)e uymak / uygun dmek, be suited to; 2) (bir yere, gruba vs.) ait olmak, belong to fit into = s(dr)mak, uy(dur)mak, uygun olmak, go / place in, be suitable fit to = badamak, uymak, match, suit fitness = zindelik, form(da olma) fitting = uygun, yakan, appropriate fittings = (oul kullanlr) tesisat malzemeleri fix = onarmak, repair fix up = 1) ayarlamak, arrange; 2) bulmak, temin etmek, provide fixation = saplant fixed = sabit, constant, zt anl.= variable flair = yetenek, kabiliyet, ability, talent, genius flame = alev flamenco dance = Flamenko Dans (spanyaya zg, Endls Halk Mzii eliinde yaplan bir eit dans) flap = (kanat) rpmak, sallamak flare = parlama flare up = 1) (ate iin) parlamak, erupt; 2) (frtna iin) patlamak, break out; 3) (hastalk iin) birden alevlenmek, aniden ortaya kmak, intensify suddenly flash of lightning = imek / yldrm akmas flashback = geriye dn (bir roman ya da filmde, olaylarn kronolojik srasnn bozularak gemie gidilmesi) flashy = gsterili, cafcafl flatten = dmdz etmek, yerle bir etmek flaunt = gsteri yapmak, hava atmak, show off flavour = tat, lezzet, eni, taste flavoured = (bir ey katarak) tatlandrlm flavourful = lezzetli flavouring = tatlandrc flavour-optimised = tad hoa giden, tatlandrlm flaw = kusur, defo, zayflk, fault, (Beautiful scenery does not make up for the flaws of this film. = indeki gzel manzaralar bu filmin kusurlarn rtmeye yetmemi.) flawed = hatal, kusurlu, erroneous, zt anl.= flawless, perfect flawless = kusursuz, noksansz, faultless, perfect, zt anl.= faulty, defective, flawed flee = kamak, firar etmek, run away, escape fleet = filo flesh = et, yumuak doku, ten, canl doku fleshy-leaved = etli yaprakl flex = eilmek, bklmek, esnemek, bend flexibility = esneklik flexible = esnek, elastiki, gevek, tolerant, adjustable, elastic, relaxed, zt anl.= inflexible, rigid flexor muscle = bkc / fleksr kas flight = uu fling = frlatmak, savurmak, atmak, throw, (With the hope of being forgiven, he flung himself down at the Kings feet. = Affedilmek umudu ile kendini kraln ayaklarna att.) float = (havada) yzmek / asl durmak, (suda) yzeyde durmak / yzmek floating = havada asl duran, (tahta paras vs. iin) denizin hareketiyle su zerinde yzen / srklenen, (a floating ship = denizde srklenen bir gemi) flood (fiil) = 1) su altnda brakmak, swamp; 2) (grnt, an vs. iin) aklna mek flood (isim) = sel, su baskn flooding = su basmas floor = (vadi, deniz iin) taban flora = bitki rts, bir blgedeki tm bitkiler

www.bademci.com

DS Szl - 67
Florence = Floransa (talyada bir kent) Florentine = talyada bir kent olan Floransa ile ilgili, Floransaya ait florescence = ieklenme floristic = iekler / iekilik ile ilgili, iekler bakmndan flourish = gelimek, bymek, ilerlemek, grow, develop, zt anl.= fade flow (fiil) = akmak, run flow (isim) = ak, akm, debi, stream flow down = aa doru akmak flowering = iek aan flow-line = ak hatt flu = grip, influenza flu specialist = zellikle grip zerinde alan uzman fluctuate = inip kmak, deimek, dalgalanmak, alternate, vary fluctuating = inip kan, deien, dalgalanan, alternating, variable fluctuation = dalgalanma, oynama, inip kma fluent = akc, ak, przsz fluid = akkan fluorescent = floresan (kimyasal yolla veya nm yoluyla ald enerji ile parldayan) flux = aknt, oynaklk fly a mission = (uak, uzay mekii vs. iin) greve gitmek, grevde yer almak fly in = uakla getirmek fly in formation = (birden fazla uak iin) belli bir dzende umak f-MRI scanner = fonksiyonel manyetik rezonans grntleme cihaz, functional magnetic resonance imaging scanner focal point = odak noktas focus on / upon (fiil) = zerinde / zerine odaklanmak, younlamak, arlk vermek, concentrate on focus (isim) = (oul: (edebi kullanmda) focuses, (bilimsel kullanmda) foci) odak noktas fodder = (saman veya ot gibi) hayvan yemi foetal = cenine ait, ceninle ilgili, fetal foetus = fets, cenin, fetus fog = sis fold = kat, kvrm fold (over) = katlamak (Fiil, back, down, up edatlar ile de ayn anlam verir. Kullanlacak edat, katlamann ynne gre deiir.) folk ballad = halk trks follicle = kesecik, folikl (anatomide bir grup hcrenin arasnda yer alan kresel formlu boluk) follow = izlemek, takip etmek, track follow in the footsteps of smo = bir kiinin izinden gitmek follow suit = bir bakasnn yaptklarn yapmak, ayn ekilde hareket etmek follow through = sonuna kadar gtrmek / uymak, complete, obey, zt anl.= quit, give up follow up = 1) (hastay) takip etmek; 2) (bir neriyi, talimat vs.) yerine getirmek; 3) (daha nce balanm bir ii) bitirmeye veya daha etkin hale getirmeye ynelik iler yapmak follower = takipi, mrit following = (bir olay / ey / kii)yi takiben, (bir olay / ey / kii)nin ardndan, after, zt anl.= prior to, before folly = lgnlk, ahmaklk, aklszlk fondness = dknlk, byk sevgi, fancy, preference, zt anl.= aversion Food and Drug Administration = Amerikan Gda ve la Dairesi food supply = besin rezervi / deposu foodstuff = yiyecek maddesi foolish = aptal(ca), ahmak(a), stupid, unwise, zt anl.= wise, sensible foot = (oul: feet) ayak (30. 48 cmye edeer uzunluk ls) foot and mouth disease = aft (hayvanlarda grlen bir tr hastalk) footing = taban, temel footprint = ayak izi footrace = kou veya yry yar for a length of time = (belli) bir zaman boyunca for a time = bir ara, bir aralar, for a while for ages = ok uzun bir zamandr, for a very long time for all = tm (olanlara) ramen for and against = lehinde ve aleyhinde for good = temelli, bir daha dnmemek zere, permanently for instance = mesela, rnein, szgelimi, for example for life = mr boyu for one thing = (genellikle sze balarken kullanlr) bir kere, her eyden nce, in the first instance for that matter = ayn anlama gelmek zere for the most part = genel olarak, generally, mostly

www.bademci.com

68 - DS Szl
for the sake of = hatr iin, uruna, (bir ey olsun) diye for years to come = daha uzun yllar forbidden = yasak, banned, prohibited, zt anl.= allowed force (fiil) = zorlamak, mecbur etmek, zorla yaptrmak, oblige force (isim) = kuvvet force a way through = (zorlayarak, engelleri aarak) kendine yol amak, break through force down = ilac yutarken zorlanmak force on / upon = zorla vermek / yklemek, enforce force out = zorlayarak kartmak forceful = kuvvetli, iddetli, etkili, vigorous, powerful, effective forcefully = zorla, iddetle, vehemently, zt anl.= feebly forcibly = zorla, against ones will, by force, coercively, zt anl.= voluntarily forebear = ata, cet, ancestor, zt anl.= descendant forecast = nceden tahmin etmek, predict, anticipate, foresee forecourt = d avlu forefront = en ndeki yer, n plan foreign = d, yabanc, yabanc uyruklu foreign affairs = dileri foreigner = yabanc foremost = en nemli, bata gelen forensic = adli, mahkemeye ait forerunner = haberci, mjdeci foresee = nceden grmek / sezmek, anticipate, predict foreseeable = nceden grlebilir / sezilebilir, ngrlebilir, ngrlebilen, predictable, zt anl.= unpredictable, unforeseeable foreseen = nceden sezilmi / grlm, predicted foreshadow = (bir ey)in habercisi olmak, foretell, anticipate foreshadowing = bir roman ya da filmde, olacaklar hakknda okur ya da izleyiciye nceden baz ipular veren edebi sanat / anlatm teknii, (bir ey)in habercisi olma forest land = orman arazisi foretell = tahmin etmek, nceden sylemek, predict, guess, anticipate form (fiil) = 1) oluturmak, tekil etmek, produce, make up; 2) ekil vermek, biimlendirmek, shape form (isim) = eit, tr, type, kind formal = resmi, usule uygun, conventional, proper, zt anl.= informal formalize = resmiletirmek format = format, genel biim formation = oluum formative = ekil veren former = nceki, eski, previous, old, zt anl.= latter, future, next former Soviet areas = eski Sovyet blgeleri (1991de dalmadan nce Sovyeter Birlii snrlar iinde yer alan blgeler) formerly = nceden, eskiden, previously, zt anl.= in the future formidable = dili, zorlu, etin, difficult, zt anl.= easy formula-feeding = hazr gda yoluyla besleme formulate = 1) formlize etmek, forml halinde ifade etmek; 2) ak ekilde ortaya koymak; 3) dzenlemek, prepare fort = kale, hisar, istihkam fortean = olaand ve tuhaf olaylarla ilgili forth = n forthcoming = yaknda(ki), nmzde(ki), approaching, upcoming fortification = tahkimat, savunma duvar, sur fortify = (savunma duvarn, istihkam) salamlatrmak / kuvvetlendirmek, strengthen fortress = kale, hisar, castle, stronghold fortunate = ansl, lucky, zt anl.= unfortunate, unlucky fortunately = iyi ki, neyse ki, krler olsun ki, luckily, zt anl.= unfortunately fortunes = (birisinin hayatnda) talihin dnd anlar fossil = fosil (kaya tabakalar arasnda talam halde bulunan ok eski canl kalnts) fossil fuel = fosil yakt (kmr, petrol vs.) foster = tevik etmek, hamilik etmek found = kurmak, tesis etmek, establish, institute foundation = temel, dayanak, kurulu, establishment, institution founder = kurucu fountain = eme, fskiye fraction = (kk) para, kesir, bit, piece, zt anl.= total, whole fracture (fiil) = krlmak, paralanmak fracture (isim) = krk (bir travma, osteoporoz vb. nedene bal olarak kemik btnlnn bozulmas ya da krlarak ayrlmas), atlak

www.bademci.com

DS Szl - 69
fragile = nazik, narin, hassas, krlgan, delicate, subtle, tender, zt anl.= tough, solid fragment = krlm para, kk para fragmentary = blk prk, sadece bir ksmn ieren fragrant = gzel kokulu frail = zayf ve gsz, hafif ve krlgan frame (fiil) = ekil vermek, tasarlamak, dzenlemek, build, plan, compose frame (isim) = 1) (sinemada) kare, resim; 2) erceve frankly = aslnda, aslna baklrsa fraternal twins = ift yumurta ikizleri, fraternal ikizler, dizygotic twins fraud = sahtekarlk, hile, aldatma, deception, zt anl.= honesty free (fiil) = kurtarmak, rahatlatmak, liberate free (sfat) = bedava, without charge free market = serbest piyasa (rn fiyatnn, alc ve satcnn karlkl olarak anlamasyla belirlendii, arz ve talebine hkmet tarafndan mdahale edilmeyen piyasa) free nerve ending = serbest sinir ucu free recall = (psikolojide) serbest hatrlama (herhangi bir mdahale / soru / hatrlatc unsur vs. olmadan kendi kendine hatrlama) freeze = don(dur)mak, zt anl.= thaw freezing of assets = varlklarn dondurulmas freight = yk French-built = Fransz yapm frequency = sklk, frekans frequent = sk, sk karlalan / tekrarlanan, common, zt anl.= rare frequently = sk sk, oka, often, zt anl.= seldom fresh = taze, yeni, new freshness = tazelik freshwater = tatl su friction = srtnme friendly fire = dost atei (rn. bir askeri birliin zerine, bal olduu ordunun baka bir birlii tarafndan yanllkla ate almas) frigid = 1) dondurucu souk; 2) (cinsel anlamda) souk; 3) (tavr olarak) souk fringe = d kenar fringe benefits = sosyal haklar, cret d demeler frivolous = hafif, havai, uar from all over the world = tm dnyadan, dnyann her tarafndan from its April low = Nisandaki en dk seviyesinden from Plato onwards = Platondan bu yana from 2009 onward = 2009 yl ve sonras from the point of view = (belli bir) bak asndan / asna gre from time to time = zaman zaman, arada srada, now and then, once in a while, occasionally front = cephe frontal = frontal (organn n ksm veya n yz ile ilgili) frontier = hudut, snr, boundary fruit fly = meyve sinei (genetik aratrmalarda sklkla denek olarak kullanlan bir sinek tr) frustrated = (baarszlk veya olumsuz koullar sebebiyle) engellenmi, hsrana uram, ksteklenmi, thwarted, discouraged, zt anl.= encouraged frustrating = (youn abalarn karlksz kald durumlar iin) asap bozucu, sinirlendirici, annoying, exasperating frustration = (bir amaca ulaamama veya uygunsuz koullar sebebiyle) cesaretin krlmas, hayal krkl, huzursuzluk, discouragement, disappointment fry = yada kzartmak fuel (fiil) = krklemek, iddetlendirmek, tahrik etmek, energize, stimulate, (This budget fuels inflation and cuts our living standards. = Bu bte enflasyonu krklyor ve yaam standartlarmz ksyor.) fuel (isim) = yakt, firewood fuel the flames = atee krkle gitmek fuel-efficient = yakt tasarruflu, az yakt tketen fulcrum = dayanak noktas fulfil = yerine getirmek, yapmak, accomplish, satisfy, meet, zt anl.= fail to meet full acuity = tam grme / tam gr keskinlii full power = tam g fullerene = molekler ekilleri ii bo bir kreyi andran bir tr karbon formu full-term = (doum iin) normal sresinde meydana gelen (a healthy baby born at full-term = zamannda domu salkl bir bebek) fully functioning = tam ilev / fonksiyon gren fume = duman fumes = kt kokan gazlar function = 1) fonksiyon, ilev; 2) fonksiyon (matematikte, iki deerler kmesi arasndaki ilikiyi tanmlayan argman veya eri) functional = ilevsel, fonksiyonel functional deficit = ilevsel yetersizlik

www.bademci.com

70 - DS Szl
functional magnetic resonance imaging = fonksiyonel manyetik rezonans grntleme (beyin ve omurilikteki sinirsel aktiviteye bal kan akn lerek grnt almay ieren bir nro-grntleme yntemi), f-MRI functioning = ileyi, alma fund = sermaye salamak, parasal destek vermek fundamental = esas, temel, asl, nemli, basic, central, primary, essential, central, zt anl.= secondary, (Hard work is fundamental to success. = Sk alma baarnn temelidir.) fundamentalist = muhafazakar, tutucu, gerici fundamentally = esas itibariyle, aslnda, kknden, temelden, primarily, essentially funding = finanse etme, finansman funeral = cenaze treni fungal = mantardan kaynaklanan fungicide = fungisid (mantar ldrc kimyasal madde) fungus = (oul: fungi) mantar funny = tuhaf, garip furiously = hiddetle, fkeyle furnace = kalorifer kazan furnish with = 1) salamak, provide, supply; 2) demek furniture = mobilya furry = krkl further (fiil) = daha ileriye / daha teye tamak, advance further (sfat / zarf) = 1) daha da, ayrca, daha teye (tede), daha fazla, (mevcut olana) ek / ilave, more; 2) baka, some more, other further test = daha fazla denemek, zerinde daha fazla deneme yapmak furthermore = dahas, bundan baka, ayrca, stelik, additionally, moreover fuse = (birbiriyle) kayna(tr)mak, eritmek fuselage = uak, roket gibi aralarn genellikle metal ve silindir formlu gvdesi fusion = fzyon, birleme, kaynama futurism = gelecekilik futuristic = geleceki, a tesi ile ilgili

www.bademci.com

G G GG
G8 = G8 lkeleri (Bu gruptaki 8 lkeyi Almanya, ABD, Fransa, ngiltere, talya, Japonya, Kanada ve Rusya oluturur. Dnya ekonomisinin ve askeri gcnn yardan fazlasn kontrol eden bu 8 lkenin yapt toplantlarda tm dnyay etkileyecek gvenlik ve ekonomi konular grlr), Group of Eight G8 summit = G8 zirvesi (G8 lkelerinin hkmet bakanlarnn bir araya geldii yllk toplant) gain = kazanmak, elde etmek gain a footing = ayak basacak yer bulmak, tutunacak dal bulmak gain acceptance = kabul grmeye balamak gain ground = yaylmak, ilerlemek, rabet kazanmak, advance, make progress, zt anl.= lose ground gain in = (bir ey)de art veya ilerleme gstermek gain in favour = rabet grmek, taraftar toplamak gain popularity = popler olmak, n kazanmak gain recognition = kabul grmek, tannmak gallery = balkon, galeri gamble = kumar oynamak game = av hayvan game fishing = (yemek iin ya da spor amacyla) balk avlama game of checkers = dama oyunu gametophyte = gametofit (bitkilerde reme hcresi veya bu hcreleri reten yap) gamma wave = gamma dalgas (alg ve bilin ile ilikili bir eit beyin dalgas) gang = ete gap = ak, fark, gedik, boluk, aralk, uurum garbage = p, waste gargle = gargara yapmak garment = giysi, elbise gaseous = gaz halinde gas-laden = gaz ykl gasoline = benzin gasping = nefes nefese kalmak gastric juice = mide salgs, mide zsuyu gatekeeper = 1) seim yapan kii / kurum; 2) kapc gather = 1) topla(n)mak, raise, come / bring together; 2) anlamak, sonu karmak, anlam karmak

gauge = lmek, lmlemek, measure, evaluate gay = neeli, en gecko lizard = keler (dnyann her tarafnda yaygn olarak bulunan, pek ok tr olan, duvarlarda ve tavanda gezinebilmesi ile tannan kertenkele) gecko-like = keler benzeri gelatinous = jle kvamnda / grnmnde, jellylike gelatin-silver print = jelatin-gm bask (siyahbeyaz fotoraf basksnda kullanlan bir teknik) gender = cinsiyet, sex gene = gen gene chip = gen ipi gene sequence = gen sekans / dizisi gene therapy = gen tedavisi (kaltsal hastalklarn tedavisi amac ile salksz genlerin ilevlerinin deitirilmesini veya organizmaya salkl genlerin nakledilmesini ngren yntem) general population = tm toplum general practitioner = pratisyen hekim general time period = ayn anda / zamanda generalization = genelleme generalize = genelleme yapmak generate = retmek, yaratmak, yield, render, produce generation = 1) (elektrik vs. iin) retim; 2) nesil generations of = nesillerce, pek ok kuak generous = cmert, eli ak, zt anl.= tight-fisted generously = cmerte, bountifully, abundantly, zt anl.= sparingly, inadequately gene-spliced = gen eklenmi / balanm genetic code = genetik ifre (hcre ekirdeklerindeki kromozomlarda yer alan ve bireyin kaltsal zelliklerinin ortaya kmasn salayan DNA dizilimleri) genetic component = genetik unsur genetic make-up = genetik yap genetic manipulation of intelligence = zekaya genetik olarak mdahale etme genetic marker = genetik iaret (tannabilen ve soylar belirlemek amac ile farkl bireylerde izlenebilen DNA paralar) genetic mutation = genetik deiim / mutasyon genetically = genetik olarak

www.bademci.com

72 - DS Szl
genetically modified = genleriyle oynanm, genetik deiime uratlm genetically-based = genetik temelli geneticist = genetiki Geneva = Cenevre (svirede bir kent) genius = deha, dahi genome = genom (bir organizmann genetik ifresinin tamam) gentle = 1) yumuak nazik, kibar; 2) hafif atete (kaynatmadan) gentle wave = nazik / hafif dalga / hareket genuine = 1) iten, samimi, sincere; 2) gerek, hakiki, real, zt anl.= fake genuinely = gerekten, itenlikle, really, sincerely, (If you are genuinely interested in one thing, it will always lead to something else. = Eer bir eye gerekten ilgi duyuyorsan, o, sana mutlaka baka eylerin kaplarn da aacaktr.) genus = (oul: genera) soy, takm, tr, cins geodetic survey = arazi lm geologist = jeolog (yerekillerini, yerin ve kayalarn yapsn inceleyen bilim insan) geopolitical importance = jeopolitik nem (bir blgenin bulunduu corafi pozisyon ile siyasi ve ekonomik etkiler yaratabilme kapasitesi) Georgia = Grcistan geoscience = yerbilim (Dnya gezegeni ile ilgili tm bilim dallarn kapsayan bir terim) germ = mikrop germicide = mikrop ldrc germination = filizlenme, imlenme gerontologist = yallk uzman gestate = gebelii srmek, gebelik sresi geirmek gesture = el, kol veya ba hareketi, jest get a better idea of = (bir ey) hakknda daha iyi bir fikre sahip olmak / daha ok bilgi edinmek get across = (yol, su, dere, rmak gibi bir eyin) karsna gemek, go across, cross get along with = (birisi) ile (iyi) geinmek, uzlamak, get on well with, be in good terms with get around = hareket etmek, dolamak, move around get away = kamak, kmak, go away, escape get away with = yanna kar kalmak get back into shape = eski formuna kavumak get cut in half = yarya inmek, yar yarya azalmak get greater hold = daha ok yaygnlamak get in = (bir ey / bir yer)in iine girmek, enter, zt anl.= get out get in touch with = (birisi) ile temasa gemek / iletiim kurmak, connect, contact, communicate, (In the event of excessive bleeding, you should get in touch with your doctor at once. = Ar kanama olmas halinde, hemen doktorunuzla temasa gemelisiniz.) get into = (yaramazlk, inatlk vs.) etmek, ban (belaya, skntya vs.) sokmak, be involved in get into the moats of the palace = korunan bir yere girmek get involved in = (olaya) karmak, get pulled in get irritated = rahatsz olmak get off = 1) (bir tattan) inmek; 2) paay kurtarmak, (birini) cezadan kurtarmak; 3) yola k(ar)mak, yolculua bala(t)mak get on with = (ite, meslekte vs.) ilerlemek, devam etmek, advance, carry on get out of control = kontrolden kmak get over = (hastalk, zorluk vs.) atlatmak, savmak, stesinden gelmek, recover from, defeat, overcome, zt anl.= retreat, surrender get rid of = kurtulmak, elden karmak, bandan savmak, defetmek, yakay syrmak, abolish, eliminate, (As he is in a financial difficulty, the owner needs to get rid of the car. = Para sknts ektii iin, sahibinin, arabay elden karmas gerekiyor.) get smt checked out = bir eyi muayene / kontrol ettirmek get stuck = skp / taklp kalmak get through = 1) (telefon vs. iin) balant kurmak, ulamak, reach; 2) bitirmek, atlatmak, survive get tight = (gs, kalp vs. iin) skmak get to know = tanmak, tanmak get used to = (bir ey)e almak, adapte olmak, adapt oneself to, familiarize oneself with giant = devasa, ok byk, huge, gigantic, zt anl.= miniature giant squid = dev mrekkep bal gift = tanr vergisi yetenek, talent gifted = tanr vergisi yetenei olan, talented, zt anl.= inept gigantic = devasa, muazzam, enormous, huge, zt anl.= tiny give a hard time = zorluklar yaatmak, sknt ektirmek give an account of = (bir ey)in hesabn vermek / (bir ey)i sunmak / aklamak give birth to = doum yapmak, (bir ey) dourmak give erroneous impression = yanl izlenim vermek / brakmak

www.bademci.com

DS Szl - 73
give in to = (birisi)ne yenilmek, teslim olmak, surrender to, succumb to, submit to, zt anl.= conquer, resist give off = dar vermek, salmak, send out, emit give out = 1) datmak, distribute; 2) ok yorulmak, bitmek, become exhausted give priority to = (bir ey)e ncelik vermek give rise to = (bir ey)e yol amak / neden olmak, meydana getirmek, lead to, bring about, produce, zt anl.= eradicate, destroy give smt a try = bir eyi denemek give the lead = stnlk kazandrmak, ne geirmek give up = 1) (bir ey)den vazgemek, (bir ey)i terketmek / brakmak, let go of, zt anl.= seize, stick to; 2) teslim olmak, pes etmek, quit, zt anl.= go on give way to = (bir ey)in nn / yolunu amak, (bir ey)e yol amak given = belli, belirli, belirlenmi, set given (that) = (bir ey)i gerek / gereklemi / olmu kabul edersek, taking smt into consideration given time = zamana brakldnda , zaman verildiinde glacial = buz ana ait, buzullara ait glacial ice = buzullar tekil eden buz glaciation = buzullama glacier = buzul glacierized = buzullam glamorous = cazip, gz alc glance = gz atma glandular = salg bezlerine ait glassy material = cams / cama benzer malzeme (genellikle bir hammaddenin ok yksek scaklklara maruz braklmas ile elde edilen, przsz yzeyli, salam malzeme tr) glaucoma = glokom (gz ii basncnn art ile belirgin, krle uzanan gz hastal) glaze = sr, glazr (genellikle seramie uygulanan, dekorasyon ve szdrmazlk salama amac tayan, yksek scaklklara maruz braklarak oluturulan cams / cama benzer kaplama malzemesi) glide = (havada) szlmek glimpse (fiil) = bir an iin grmek, ksaca gz gezdirmek, anlk / ksa bak glimpse (isim) = anlk / ksa bak glitter = parldamak, ldamak, sparkle, shine global = kresel, dnya apnda(ki) global warming = kresel snma (dnyadaki ortalama scaklk deerlerindeki genel art eilimi) globalisation = kreselleme globally = kresel olarak globe = yerkre glomerulonephritis = glomerlonefrit (bir tr bbrek hastal) gloomy = umutsuz, i karartc, kasvetli, depressing, dull, zt anl.= uplifting glorious = ihtiaml, gsterili glory = ihtiam, vakar, an ve eref glossy = parlak glottis = glottis (nefes borusundaki ses telleri arasnda bulunan ksm / boluk; alp kapanmas konumamz salar) glow = (kor gibi) kzarmak, parlamak glucose = glkoz (vcut svlarnda, zellikle kanda, hayvansal ve bitkisel dokularda, zm ve dier meyvelerde bulunan eker cinsi) glue together = (bir eyin paralarn birbirine) yaptrarak (btn) oluturmak / bir araya getirmek glycemic effect = glisemik etki (kandaki glkozun meydana getirdii etki) go about = ele almak, yapmak, undertake, approach go abroad = yurtdna gitmek go ahead = devam etmek, ileri gitmek go along with = 1) (bir ey / bir kii) ile beraber gitmek; 2) (bir ey)e raz olmak, (bir ey)i kabul etmek go astray = sapmak, yoldan kmak go bankrupt = iflas etmek, go bust go bust = iflas etmek, go bankrupt go for = 1) (bir ey) yerine gemek, saylmak, count as; 2) peinde olmak, aramak, seek, look for go into effect = geerli olmak, yrrle girmek, come into force, take effect, zt anl.= annul, repeal go off = 1) kamak, run away; 2) (bir aygt iin) bozulmak, durmak go on = srmek, devam etmek, continue, zt anl.= end, (ongoing = devam eden) go on strike = grev yapmak, greve gitmek go so far as = (bir ey yapacak) kadar ileri gitmek go through = (bir dnemden) gemek, yaamak, experience, zt anl.= avoid go unappreciated = takdir edilmemek go undetected = gzden kamak, farkedilmemek, go unnoticed

www.bademci.com

74 - DS Szl
go unnoticed = fark edilmemek, farkna varlmamak, go undetected, zt anl.= get noticed go untreated = tedavi grmemek / edilmemek go up against = kar(sna) kmak goal = ama, hedef, aim, target, objective goddess = tanra gone are the days = . . . o gnler geride kald good = ticari mal / eya / rn goodness = Aman Tanrm! goods = ticari mallar goodwill = iyi niyet, benevolence, zt anl.= ill-will, malevolence gore = (boynuz, fil dii vb. ile) karnn demek / fena halde yaralamak, eviscerate, run through gorge = dar ve dik yamal vadi, boaz gorgeous = harika, muhteem, beautiful, splendid gorgeously = harika bir ekilde, beautifully govern = 1) ynetmek, ynlendirmek, etkisi altnda tutmak, administer, guide, influence; 2) (bir ey)in kurallarn belirlemek, (Laws which govern the production and sale of drugs in the USA are very strict. = ABDde ila retimi ve satn ynlendiren yasalar ok katdr.) governance = ynetim, idare government = hkmet, devlet grade = (ders, snav vs. iin) not, puan, mark gradient = 1) eim, meyil; 2) belli bir miktar fiziksel maddenin ya da herhangi bir boyutun lmndeki deiim oran / deiim hz gradual = aamalar halinde, yava yava, step-bystep, slow, zt anl.= abrupt, sudden gradually = aamalar halinde, yava yava, azar azar, ar ar, bit by bit, step-by-step, progressively, zt anl.= abruptly, suddenly graduate from = (kurs, okul vs.)den mezun olmak Graeco-Roman = Greko-Romen (Eski Yunan ve sonrasnda gelen Roma kltrlerinin etkisine girmi, bu kltrler ile ilgili) grain = tahl, tane, tahl tanesi grain of truth = gerek krnts, kk (bir) gereklik pay grain-fed = tahlla beslenmi Granada = Grnata (spanyann Endls eyaletinde bir kent) grand = byk, grkemli, ulu, majestic, impressive grand drama = dnya sahnesi grand jury = yce divan grand piano = grand piyano, kuyruklu piyano (telleri, arkaya doru uzayan bir blme yatay olarak yerletirilmi olan piyano) Grandstand = 1) (rn. bir yar pistindeki) en yksek ve gr as en iyi olan tribn; 2) blgede yaplan motor sporlar yarlarnda, tribn gibi ilev grmesi sebebiyle ABDdeki lm Vadisi iindeki yksek bir kayala verilmi olan ad grant (fiil) = vermek, bahetmek, give, award, concede grant (isim) = denek, tahsisat, burs, ba, fon granule = tanecik, granl grape = zm grapefruit = greyfurt graph paper = milimetrik kat (zerinde milimetrik kareler basl bulunan izim kad) grapple with = (bir kii / bir ey) ile boumak grasp = anlamak, kavramak, understand, comprehend, zt anl.= miss grass-fed = otla beslenmi gratify = honut etmek, tatmin etmek, satisfy, please, gladden, zt anl.= dissatisfy gratifying = memnun / tatmin edici, satisfactory grave (isim) = mezar, tomb grave (sfat) = ciddi, vahim, serious gravel = akl graveyard = mezarlk, cemetery gravitational pull = yerekimi / ktleekim kuvveti gravity = ktleekim kuvveti, yerekimi great = byk, muazzam, ulu, big Great Barrier Reef = Byk Bariyer Resifi (Avustralyann kuzeydou aklarndaki dnyann en byk mercan kayal) great white = byk beyaz kpekbal greatly = byk oranda, enormously, immensely, zt anl.= slightly greed = hrs, agzllk green = evreci (yeil) greenhouse = sera greenhouse gas = sera gaz (yeryznden yansyan gne nlarn sourarak atmosferin normalin zerinde snmasna sebep olan gazlar) Greenland = Grnland (Atlas Okyanusunun kuzeyinde, Kuzey Kutbuna yakn bir yerde yer alan ve siyasi olarak Danimarkaya ait bulunan byk bir ada) Grenada = Bat Hint Adalarnn gneydou kesiminde yer alan bir ada grenade = el bombas grid = ebeke grievance = yaknma, ikayet, ikayete yol aan ey, complaint

www.bademci.com

DS Szl - 75
grind (fiil) = tmek, ekmek grind (isim) = tme (biimi) grip (fiil) = tut(un)mak, yakalamak, hold, grasp, zt anl.= release grip (isim) = kontrol, idare gritty = aklms, grit kumta, akl groin = kask groove = oluk gross = 1) geni apl, byk, broad; 2) brt, total gross anatomy = makroskopik anatomi (mikroskopa gerek olmakszn, organizmann gzle grlen organ ve oluumlarnn incelenmesi) gross domestic product = gayri safi yurtii / milli hasla (lkede, rnein bir yl iinde, retilen tm rnlerin ve hizmetlerin toplam piyasa deeri) grossly = 1) fazlaca, ar bir biimde, fena halde, overly; 2) genellikle, byk lde, generally ground = 1) yer, toprak, zemin; 2) gereke, dayanak, reason ground control = yer kontrol (hava alanlarnda bulunan, uaklarn ini kalklar ile rotalarn dzenleyen ve koordine eden birim) ground rules = bir oyun, spor ya da yarmay yneten temel kurallar ground water = taban / yeralt suyu grounding = dayanma, temeli olma ground-nesting = yuvasn yerde yapan groundnut = yer fst, peanut ground-penetrating = zeminin altna inebilen grounds = gereke, dayanak, basis, rationale grove = meyve aac bahesi, koru, orchard grow active = hareketlenmek, faaliyete gemek grow higher = ykselmek, rise grow in public stature = toplum gznde ykselmek grow older = yalanmak grow out of = (sorunlar) zamanla geride brakmak grow up = 1) meydana gelmek, vuku bulmak, develop; 2) bymek, mature growth = byme, art, boom guarantee = garanti etmek guarantor = kefil, garantr guard (against) = (bir eye kar) korumak / nlem almak, protect (against / from) guardianship = vasilik, himaye guerrilla = gerilla (genellikle devlet glerine kar ete sava yrten kimse) guess = tahmin etmek, sanmak, zt anl.= know for sure guidance = rehberlik, yol gsterme, supervision guide towards = (bir ey)e doru klavuzluk etmek, yol gstermek, ynlendirmek guide the way the audience feels = izleyicilerin duygularn ynlendirmek guide through = (tehlikeli bir blgenin iinden geirmek iin) klavuzluk etmek, yol gstermek guidelines = (yol gsterici) ilkeler, kurallar, ana hatlar, road map guilt = sululuk, zt anl.= innocence Gulf Stream Current = Golfstrim Aknts (Meksika Krfezinden Bat ve Kuzey Avrupaya akan ve o blgelerde iklimi lmanlatran bir deniz aknts) gunnery = topuluk gun-shot = (tabanca, tfek vs. iin) at, silah sesi, silah yaras gut = barsak, intestine gymnast = jimnastiki gypsum = al

www.bademci.com

H H HH
habit = alkanlk habitat = doal ortam, doal yaama ortam habit-forming = alkanlk gelitiren habitual pattern = davran biimi / dzeni / modeli haematocrit = hematokrit (kandaki eritrositlerin yzde olarak hacmi) haemochromatosis = hemokromatoz (dokularn anormal renk dalm hastal; doutan gelen bu hastalkta deri tun rengine dner) haemodialysis = hemodiyaliz (bbrekler grev yapamad zaman hasta kanndan, hemodiyaliz aygt kullanlarak, bata re olmak zere ykm rnlerinin temizlenmesi) haemoglobin = hemoglobin (kana krmz rengini veren ve akcier ve vcut dokular arasnda oksijen tayan protein), Hb haemoglobin value = hemoglobin deeri haemorrhage = hemoraj, kanama, (ar kan kayb) haemorrhagic fever = kanama ve atele birlikte seyreden viral enfeksiyonun yol at bir hastalk, VHF hail = selamlamak, seslenmek, (beeni ile) karlamak, acclaim, welcome hail from = (bir ehir, bir lke)den geliyor olmak, (bir yer)i temsil etmek hair dye = sa boyas hair-thin electrode = sa teli inceliinde elektrot half-built = ina halinde, yapm tamamlanmam hallucination = sanr, halsinasyon, head trip, illusion halt = dur(dur)mak, stop, zt anl.= start halve = yarya indirmek, ikiye blmek ham = abartarak rol yapan yeteneksiz oyuncu Hamilton Depression Rating Scale = Hamilton Depresyon lei (hekimlerin, hastalardaki depresyonun iddetini lmek iin kullanabilecekleri 21 soruluk bir test) hamper = engellemek, gletirmek, prevent, hinder, impede, obstruct, zt anl.= help, facilitate hand = (elle) vermek, uzatmak, give, bestow hand gesture = el hareketi hand out = (elden bir ey) datmak, bltrmek, (ceza) vermek, (adalet) datmak, give out, distribute, deliver

handful = bir avu handicap = engel, elverisiz durum handle = 1) ilemek, kullanmak, ele almak, manipulate; 2) baa kmak, ilgilenmek, idare etmek, stesinden gelmek, manage, deal with, tackle handlebar = gidon, tutma ubuu handling = (bir sorunu vs.) ele alma ekli, muamele, care, treatment, zt anl.= neglect handset = 1) elde tanan ve kullanlan cihaz (rn. cep telefonu, telsiz); 2) daha byk ve karmak bir cihazn elde tanan ve kullanlan nitesi hang around with = 1) (bir kii / bir ey) ile babo beklemek / dolanmak; 2) (bir kii) ile vakit geirmek / gezmek hanging = asma, asarak idam etme hangover = kalnt, arta kalan ey happen to know = (ans eseri / tesadfen) bilmek harbour = beslemek, barndrmak, house, host, contain hard = zorlu, sk, zahmetli, tough, laborious hard fact = inkar edilemeyecek gerek hard times = zor gnler / zamanlar harden = sertlemek, katlamak hardened = sertlemi hardened steel = sert (dvme) elik harder wearing = daha zor eskiyen hardliner = uzlamaz, tutucu kimse hardly = 1) nadiren, ok az, hemen hemen hi, scarcely, barely; 2) zar zor, g bela, glkle hardness = 1) (duygusal anlamda) soukluk, insensitivity, unfeelingness; 2) sertlik, acmaszlk, harshness, stiffness hardship = glk, sknt, darlk, burden, trouble, zt anl.= ease, prosperity hardware = donanm, madeni aksam hard-working = alkan harm = zarar, hasar, damage harmful = zararl, damaging, zt anl.= harmless harmless = zararsz, zt anl.= harmful harness = (doal bir gc dizginleyerek) yararlanmak, kullanmak, employ, utilize

www.bademci.com

DS Szl - 77
harsh = sert, kat, acmasz, rough, bitter, zt anl.= mild harsh social stigma = sosyal olarak deinilmesi zor, utan verici konu harvest (fiil) = rn almak, hasat yapmak, get crops harvest (isim) = hasat, crop hasten = acele et(tir)mek, hzlandrmak, hurry, accelerate, zt anl.= delay, slow down hatch = gverteye alan kapak hatchway = ambar az have a chance = frsat yakalamak, ans olmak have a tough time = zorluklar / sorunlar yaamak have an effect on = (bir ey) zerinde etkisi olmak / etki yaratmak have little in common with = (birisi / bir ey) ile ok az ortak ynleri olmak have little or no control on / over = (bir ey) zerinde ok az kontrol sahibi olmak veya hi kontrol sahibi olmamak have more than ones share = (bir ey)den nasibini fazlasyla almak have nothing to do with = hi ilgisi / balants olmamak, have no connection with have on hand = elde bulundurmak have smt in common with = (birisi / bir ey) ile ortak ynleri olmak / noktalar bulunmak have to do with = (bir ey) ile ilgisi / balants olmak, have connection with have trouble with = (bir ey) ile ba dertte olmak, sorun yaamak have yet to be = henz -medi, daha -meyi bekliyor have yet to be explained = henz aklanmam olmak, daha aklanmay bekliyor olmak have yet to be identified = henz tanmlanmam olmak, daha tanmlanmay bekliyor olmak hay fever = saman nezlesi, alerjik rinit hazard = tehlike, risk, danger, risk, zt anl.= safety, security, (Drinking alcohol is a real health hazard if carried to excess. = Arya kalrsa, alkol almak salk asndan ciddi tehlikeler yaratr.) hazardous = tehlikeli, dangerous, zt anl.= safe, secure haze = pus, hafif sis, mist head for / to / towards = (bir yer)e doru gitmek, yolculua hazrlanmak, ynn (o yer)e doru evirmek headlight beam = far headquarters = merkez bro, karargah, komuta merkezi, seat heal = iyile(tir)mek, saaltmak, cure heal wounds = yaralar iyiletirmek / saaltmak healer = saaltc, iyiletirici health care = salk bakm health implication = (bir eyin) salk zerindeki etkisi health visitor = (hastaya bakmak ya da nerilerde bulunmak iin) eve gelen salk grevlisi healthcare schemes = salk planlar / programlar healthcare system = salk sistemi health-conscious = salk hakknda bilinli health-seeking = (bir) hastala are arama healthy = salkl / yerinde / hakl, (healthy relations between the two countries = iki lke arasnda salkl ilikiler; healthy scepticism = hakl / yerinde bir kuku) hearing = 1) iitme (gc); 2) celse hearing loss = iitme kayb heart disease = kalp rahatszl heart rate = nabz / kalp atm hz, pulse, heartbeat heartburn = mide ekimesi / yanmas heat resistant = sya dayankl heated = hararetli heatedly = hararetli bir ekilde (tartmak) heathen = kafir, heretic heat-shield tiles = s kalkan panelleri (uzay mekiklerini, atmosfere girite oluan ok yksek scaklktan koruyan kaplamay oluturan seramik paneller) heat-trapping gas = sera gaz, s tutucu gaz (s kaybn azaltc etkisi yksek gaz), greenhouse gas heavens = (oul kullanlr) gkyz, sema heavily = byk lde, ciddi ekilde heavy element = ar element (genellikle metalik zellik gsteren, atom arl yksek, zehirli ve evreye zararl element) Hebridean Islands = Hebrid Adalar (skoyann bat kys aklarnda bulunan bir adalar grubu) hedge = al veya aa dikilerek oluturulmu it hedge bindweed = it sarma (baka bitkilerin etrafna sarlarak yaayan, beyaz veya pembe iekli bir tr sarmak) hedgehog = kirpi heed = dinlemek, nemsemek, dikkate almak, care, attend, pay attention, zt anl.= disregard heel prick = ineyle topuktan kan alma height = 1) boy, ykseklik, tallness; 2) doruk, peak

www.bademci.com

78 - DS Szl
heighten = yksel(t)mek, art(tr)mak, oal(t)mak, raise / rise, intensify, increase, zt anl.= lessen, lower, decrease helium = helyum (element simgesi He olan, renksiz, kokusuz bir gaz; havadan hafif olmas sebebiyle zeplin gibi hava tatlarnda kullanlr) Hellenistic = (yaklak M. . 334-30 yllar arasndaki) Hellenistik Dneme ait helmet = mifer, kask helpful = yararl, faydal, useful, beneficial, zt anl.= useless, harmful hemisphere = 1) yarmkre; 2) (beyin iin) lob, lobe hemlock = baldran, aotu (Eski Yunanda Sokratesin lmne neden olan son derece zehirli bir ot) hence = bylece, dolaysyla, thus, therefore hepatitis B = hepatit B (ate, sarlk, rtiker, itahszlk, bulant ve halsizlikle belirgin hepatit) hepatitis B virus = hepatit B virs hepatitis protein = hepatit kart antikor herb = ot, ifal bitki herbicide = herbisit (istenmeyen bitkileri yok eden ila) herd = sr hereditary = kaltsal, irsi, inherited, genetic, congenital, zt anl.= acquired, learned hereditary tendency = kaltsal eilim heredity = kaltm, soyaekim, genetics, inheritance heretical = bir dinin veya topluluun inanlarna ters den heritage = miras, kalt hero = kahraman heroic = kahramanca hesitate = ekinmek, duraksamak hesitation = ekinme, duraksama, tereddt heterogeneity = heterojenite, farkllk (baka bir tr ile karlatrlabilir olmama hali), zt anl.= homogeneity hexagon = altgen hibernation = k uykusu hiccup = hkrmak hidden = sakl, gizli, out of sight hide away = sakla(n)mak, conceal (oneself) hierarchy = hiyerari hieroglyph = hiyeroglif (karakter olarak basit resimlerin ve sembollerin kullanld yaz) hieroglyphic = hiyeroglif yazsna benzer high family demand = ailevi sorumluluklarn getirdii maddi ve manevi yk high fast = yksek ve abuk denmesi gereken cret high seas = enginler, ak deniz high time = artk zaman (gelmiti / geldi de geiyor bile), (It is high time you started studying. = oktan almaya balamalydn.) highest levels ever recorded = imdiye kadar kaydedilen en yksek seviyeler high-fibre = (besinler iin) lif oran yksek highlander = dal highlight = ne karmak, dikkat ekecek hale getirmek, make prominent, play up highly = ok, byk oranda, vastly, greatly highly so = daha da fazla high-profile = gze arpan, dikkat eken high-ranking professional body = st dzey meslek kuruluu high-resolution neutron sensor = yksek znrlkl ntron sensr high-rise = yksek, ok katl high-risk = yksek riski olan high-standing = (bir eyin) zerinde duran high-stress = ok stresli highway = otoyol high-yielding = yksek verimli hijack = (uak, gemi) karmak hiker = uzun yry yapan kimse hilltop = tepe st / doruu hindbrain = beynin arka blmleri hinder = engellemek, impede, obstruct, (Landslides and bad weather are continuing to hinder the arrival of relief supplies to the area. = Toprak kaymalar ve olumsuz hava koullar yardmn blgeye ulamasn engellemeye devam ediyor.) hint (isim) = 1) belirti, emare, sign; 2) ipucu, clue hint at (fiil) = akla getirmek, izlenim brakmak, ima etmek, point to, suggest hippo = (hippopotamus kelimesinin ksaltlm hali), su aygr Hippocrates = Hipokrat (M. . 460-377 yllar arasnda yaam olan Egeli hekim) hippopotamus = hipopotam, su aygr hit = ac / zarar vermek, vurmak, damage, strike hit hard = ciddi ac / zarar vermek Hittite = Hitit (M. . 2. binyl ortalarnda Orta Anadolu ve evresine hakim olmu bir krallk)

www.bademci.com

DS Szl - 79
hoist = kaldrmak, yukar ekmek hold smo to account = birisinden hesap sormak hold = 1) (toplant vs.) dzenlemek; 2) (elinde) tutmak, sahip olmak; 3) (bir) gr / inan sahibi olmak, maintain; 4) yle kabul etmek, regard hold accountable = sorumlu / mesul tutmak hold an office = bir makamda / grevde bulunmak hold back = tutmak, tkamak, alkoymak, trap hold clues to = (bir ey)in ipularn iermek hold in check = kontrol altna almak / altnda tutmak, keep under control hold in place = yerli yerinde tutmak hold no possibility = hibir olana olmamak, mmkn olmamak, ihtimal d olmak hold on = dayanmak, brakmamak hold the promise = sznde durmak, vaadini yerine getirmek, keep the promise hold the view that = grnde olmak hold up = geciktirmek, engellemek, delay, obstruct hold with = (bir gr vs.)ye katlmak, agree with holiday = tatil Holocene Epoch = Holosen Dnemi (yaklak 11.500 yl ncesinden gnmze kadar olan buzul a sonras dnem) home nursing visit = hastalara, bakm ve tedavileri ynnden yardmc olma amacyla yaplan ev ziyareti home rule = zerklik home telecare = evde tele-bakm (eve kurulan grntl ve sesli bir haberleme cihazyla, ki buna tansiyon ler, termometre vs. gibi aletler de balanabiliyor, hastane veya doktorlarla temas kurup salk hizmeti alma sistemi) home to = (bir ey)in ev sahibi / anavatan homebound = eve bal (hastalk vs. nedeniyle evden kamayan) homeless = evsiz, sokakta yaayan homo sapiens = (biyolojide) modern insan homonym = esesli homosexual = ecinsel hookworm = engelli solucan, kancal kurt hop = sramak hope = umut etmek, ummak hopefully = 1) umutla, (The little boy looked at the woman hopefully as she handed out the sweets. = Kk ocuk, ekerleri datmakta olan kadna umutla bakt.); 2) inallah, mit edilir ki . . . hopeless case = umutsuz vaka horde = kavim, airet, kalabalk hormone = hormon hormone balance = hormon dengesi hormone level = hormon seviyesi horrible = korkun, berbat horrific = korkun, tyler rpertici horrify = korkutmak, dehete drmek, scare, terrify horrifying = korkun, dehete drc, frightful, horrible horror = byk korku, dehet, terror horseshoe bat = nal burunlu yarasa horticulture = iekilik, bahecilik hose = hortum hospitality = konukseverlik, zt anl.= inhospitality hospitalization = hastaneye yat(r)ma hospitalize = hastaneye yatrmak / kaldrmak host (fiil) = ev sahiplii yapmak host (isim) = 1) (mikrop vs.) tayc; 2) ev sahibi hostile = dmanca, dman, saldrgan, kar olan, aggressive, antagonistic, adversary, enemy, zt anl.= friendly hostility = dmanlk, husumet, enmity, antagonism hot spot = tehlikeli blge hot topic = hararetle tartlan konu hot whirlpool = scak jakuzi hotly = youn ve ok ihtilafl / hararetli bir ekilde, heatedly, (The committee hotly discussed the matter. = Komite meseleyi hararetle tartt.) hotly disputed = zerinde ok tartlan hotspot = tehlike altnda olan blge / nokta house = barndrmak household = evsel, eve ait household tasks = ev ileri housing = barnma, habitation Housing Bill = imar ve iskan yasa tasars housing estate = konut alan, iskan edilecek alan / bina, residential estate How do they help? = Ne faydalar var?, Ne yarar salyorlar? However eager one may have been = Kii ne kadar hevesli olursa olsun. . . , Kiinin tm hevesine ramen. . . hug = sarlmak, sarmak, kucaklamak, embrace huge = ok byk, devasa, muazzam, immense, gigantic, enormous, zt anl.= tiny huge amounts (of) = byk miktarlarda hugely = byk oranda, geni apta, greatly, zt anl.= slightly

www.bademci.com

80 - DS Szl
hull = gemi veya uak gvdesi hum = (ark) mrldanmak, vzldamak, vzldamaya benzer ses karmak human embryonic stem cell = insan embriyonu kk hcresi Human Genome Project = nsan Genom Projesi (insann genetik kodlarnn tamamn zmeyi amalayan proje) human mission = (zellikle uzayda) insanlarn grev ald alma / seyahat humanely = insancl bir ekilde humanities = hmaniter bilimler, (felsefe, psikoloji gibi) konusu insan olan bilimler humanize = insancllatrmak, zt anl.= dehumanize humanoid = insans (robot, yaratk vs.) humble = mtevaz, alakgnll, modest humid = rutubetli, nemli humorous = mizah yollu, akac, komik, funny, zt anl.= serious humour = mizah, (with humour = ii akaya vurarak) Humphry Davy = 1778-1829 yllar arasnda yaam olan ngiliz kimyac ve mucit humus = humus, besince zengin toprak hunger = alk hurricane = kasrga, hortum hurt = incitmek, zarar vermek, harm, damage hybridisation = melezletirme hydrocarbon = hidrokarbon (yalnzca hidrojen ve karbondan oluan organik bileik) hydrochloric acid = hidroklorik asit (hidrojen klorr gaznn suda zlmesi ile elde edilen gl bir asit) hydrogen bonding = hidrojen ba olumas hydrogen chloride = hidrojen klorr (kimyasal forml HCl olan, oda scaklnda gaz halinde bulunan bir bileik) hydrological = su bilimi ile ilgili hydroponic farming = topraksz tarmclk (sadece su iinde bitki yetitirme) hydroxyl radical = bir oksijen ve bir hidrojen atomundan oluan kimyasal grup hygiene = hijyen hymn = ilahi hyperactivity = hiperaktivite (ar hareket ve faaliyet gsterme hali) hypercholesterolemia = hiperkolesterolemi (kanda kolesterol dzeyinin yksek olmas) hyperinflation = hiperenflasyon (kontrolsz, ok iddetli enflasyon) hypersensitive = ar duygulu / duyarl hypertension = hipertansiyon (yksek tansiyon) hypnosis = hipnoz (yapay uyku) hypnotise = hipnotize etmek hypnotised = hipnotize edilmi hypnotizable = hipnotize edilebilir hypochondriasis = hastalk hastas olma durumu hypothalamus = hipotalamus (beyinde otonom sinir sistemini yneten blge) hypothermia = vcut ssnda dme, vcutta dk s hypothesis = (oul: hypotheses) hipotez, varsaym (belirli olaylar aklamak iin yaplan nerme) hypothesize = farz etmek, hipotez retmek, ne srmek, varsaymak, put forward, posit

www.bademci.com

I I II
I gather = Anladm kadaryla I should imagine = (genellikle yar alayl) tahmin ederim ki. . . , mutlaka yledir. . . I should think = tahmin ederim ki. . . , mutlaka yledir. . . I suppose = sanrm, herhalde Im afraid = korkarm ki (maalesef anlamnda) i. e. = yani, baka ekilde ifade etmek gerekirse. . . (Lat. id est), that is ice cap = dalarn zirvelerinde veya gezegenlerin kutuplarnda bulunan kubbemsi ekilli buzul ice sheet = buz tabakas ice shelf = ky buzulu (karadaki bir buzulun deniz zerindeki uzants) ice up = buzlanmak, buzla kaplanmak, buzla kaplanm olmas nedeniyle i gremez olmak icing = buzlanma iconic = sembollemi, ikonlam ICU = Youn Bakm nitesi, Intensive Care Unit icy-cold = buz gibi souk identical = ayn, tpk, zde, alike, same, zt anl.= different, unlike identical twins = tek yumurta ikizleri, monozygotic twins identification = 1) tan, tehis; 2) kimlik / hviyet / nfus czdan vb. belge identification bracelet = zerinde kimlik bilgilerinin yazl olduu bir tr bileklik identify = 1) tan(m)lamak, tehis etmek, determine, diagnose; 2) kimliini tehis etmek; 3) tip belirlemek / tanmlamak identity = kimlik, hviyet, bir kii ya da yeri dierlerinden ayran zellikler (the distinct cultural, religious and national identity of Tibetans = Tibetlilerin kendilerine has kltrel, dini ve ulusal kimlii) idiosyncrasy = yapsal zellik, miza, yaradl idol = ilah, tanra, taplas ey if any = eer varsa / olursa if anything = 1) eer herhangi bir etki yarattysa (o da udur. . .); 2) eer bir fark varsa if left untreated = tedavi edilmezse

if there are any = eer varsa (bir eyin varlna inanlmad ya da buna ait bir kant bulunmad durumlarda kullanlr), (Good people, if there are any, are hard to find. = yi insanlar -o da eer kaldysa- bulmak ok zordur.) ignition = 1) ateleme, tutuma; 2) ateleme dzeni, kontak ignorance = 1) bilgisizlik; 2) aldrmazlk, grmezden gelme ignore = gz ard etmek, aldrmamak, bo vermek, grmezden gelmek, disregard, overlook, zt anl.= care for, notice ill = kt, ters, uursuz, hasta, adverse, bad, zt anl.= good, beneficial ill effect = kt etki illegal = yasa d, kanuna aykr, illicit, prohibited, zt anl.= legal, legitimate illegitimate = 1) yasad, illegal; 2) evlilik d, gayri meru, adulterine Illinois = ABDde bir eyalet ill-paid = az cretli, dk maal, zt anl.= well-paid ill-treat = kt davranmak, abuse, injure ill-treatment = kt muamele, zt anl.= hospitality illuminate = 1) aydnlatmak, klandrmak, light, brighten; 2) eitmek, aydnlatmak, educate, enlighten illuminating = aydnlatc illumination = aydnlatma illusion = hayal, kuruntu, yanlsama, fantasy illustration = resim, tasvir, ekil image = resim, fotoraf, picture image capture = fotoraf ekimi imaginable = hayal edilebilen, gz nne getirilebilen imaginary = imgesel, hayali, fictitious, zt anl.= actual, real imaginative = yaratc, creative imagine = hayal etmek, envisage, guess imaging = grntleme imbalance = dengesizlik, zt anl.= balance

www.bademci.com

82 - DS Szl
IMF = Uluslararas Para Fonu (global ekonomik dzeni takip etmek, borsa, dviz kurlar, deme planlar gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, teknik ve ekonomik destek salamak gibi grevleri bulunan uluslararas bir organizasyon), International Monetary Fund imitate = taklit etmek, taklidini yapmak, copy, simulate imitation = taklit, imitasyon immature = olgunlamam, toy, gelimemi, undeveloped, young, unripe, zt anl.= mature, ripe immeasurable = llemez, tahmin edilemeyecek boyutlarda, incalculable, zt anl.= measurable immediacy = arada bir vasta ya da arac olmamas hali, dorudan etki, (the immediacy of war, as seen on television = televizyonda sunulduu ekliyle savan dorudan etkisi) immediate = 1) annda, hemen o anda, acil, urgent; 2) yakn; 3) imdiki, ilk akla gelen, current immediate aftermath = (bir savan, doal afetin) hemen sonras immediate care = hemen yaplan bakm, tedavi immediate effect = hemen grlen etki immediate post-disaster period = felaketten hemen sonraki dnem immediately = derhal, hemen, annda, at once, right away immense = muazzam, ok byk, tremendous, enormous, zt anl.= tiny, little immensely = gayet, pek ok, byk oranda, son derece, olduka, extremely, enormously, zt anl.= slightly immigrant = gmen, lkeye / kente g ederek gelen kimse, zt anl.= emigrant immigrate = g ile lkeye / kente gelip yerlemek, move in, zt anl.= emigrate immigration = g ile lkeye / kente gelip yerleme, zt anl.= emigration imminently = tehdit ederek immobile = sabit, hareketsiz, motionless, zt anl.= mobile immoral = ahlaka aykr, edepsiz, unethical, corrupt, zt anl.= ethical, moral immortal = lmsz, eternal, zt anl.= mortal immune destructive effect = bakl ykc / ypratc / bozucu etki immune system = baklk sistemi immune-compromised = baklk sistemi zayf dm olan immune-triggering = baklk sistemini harekete geiren / tetikleyen immunisation = baklama, baklk kazandrma (genellikle alama yoluyla vcudu bir hastala kar bak hale getirme) immunize = baklk kazandrmak, baklk oluturmak impact = 1) etki, tesir, nfuz, effect, influence; 2) darbe, arpma, hit, collision impair = bozmak, zayflatmak, (While my brain and brawn remain unimpaired, I will continue to lead this party. = Akl ve beden salm elverdii srece, bu partiyi ynetmeye devam edeceim.) impaired hearing = zayf / az iitme impaired immune response = bir hastalk vs.ye kar baklk sisteminin verdii yetersiz / zayf reaksiyon impairment = boz(ul)ma, zayfla(t)ma, damage, harm, zt anl.= repair, improvement impassable = geilmez impeach = sulamak, itham etmek, devlet memurunu mahkemeye sevk etmek imperative = zorunlu, mecburi imperceptively = seilmez / fark edilmez bir ekilde, unnoticeably imperfect = eksik, kusurlu, faulty, defective, zt anl.= perfect, flawless imperfection = eksiklik, kusur, fault, defect imperfectly = eksik, kusurlu bir ekilde, ksmen, partially, defectively imperial = imparatorlua ait, emperyal, emperyalist, smrgeci imperial battle cruiser = imparatorluk sava gemisi (baz bilimkurgu eserlerinda ad geen uzay gemisi) impetus = hz, g, gd implant (fiil) = implante etmek (tedavi iin vcut iine bir madde vs. yerletirmek), nakletmek, alamak, insert, embed, (implant an artificial tooth in the gum = di eti ierisine yapay bir di implante etmek) implant (isim) = implantasyon (nakletme, dikme, alama) implement = uygulamak, yerine getirmek, put through, carry out, perform implementation = uygulama, yerine getirme implicate = 1) sorumlu saymak, hold responsible; 2) ima etmek, imply implicated = (bir ey)in altnda aranan, altta yatan implication = sakl anlam, ima, suggestion, connotation, zt anl.= explicit statement

www.bademci.com

DS Szl - 83
implications = (bir ey)in olas sonular implicit = 1) ifade edilmeden anlalan, sakl, zt anl.= explicit; 2) ima edilen, dolayl olarak anlalan implode = iddetle ieriye doru kmek, ie doru patlamak imply = (dolayl olarak) gstermek, ima etmek, (bir ey)e iaret etmek, indicate, suggest, state indirectly, zt anl.= express import = ithal etmek, zt anl.= export imported = ithal edilmi impose on / upon = zorla kabul ettirmek, dayatmak, (yasa, kural, yaptrm vs.) uygulamak, empoze etmek, assert imposing = etkileyici, impressive impossible = imkansz, olanaksz impoverish = 1) yoksullatrmak, make poor; 2) gcn kesmek, exhaust, wear out impoverishment = fakirleme, yoksullama impractical = uygulanamaz, gerekletirilemez, mantksz impractically = uygulanamaz / gerekletirilemez / mantksz bir ekilde impregnate (with) = 1) emdirmek, iirmek; 2) hamile brakmak impress = (genelde iyi ynde) etkilemek, (iyi) izlenim brakmak, influence impress on / upon = aklna sokmak impression = 1) izlenim, etki, intiba, sense, influence; 2) bask, damga, iz impressionist = izlenimci, empresyonist (Fransada, 19 yyda ortaya km bir resim akmnn takipisi olan kii) impressive = (iyi ynde) etkileyici, arpc, remarkable, striking, zt anl.= ordinary impressively = (iyi ynde) etkileyici bir ekilde, remarkably, strikingly, zt anl.= ordinarily imprint = iz improbable = ihtimal dahilinde olmayan, olas olmayan, unlikely, zt anl.= probable, likely improve = dzel(t)mek, yoluna koymak, geli(tir)mek, arttrmak, enhance, upgrade, increase, zt anl.= deteriorate, worsen, decrease, weaken improved = iyiletirilmi, dzeltilmi improved medical care = gelimi salk bakm improvement = dzelme, ilerleme, iyiletirme, gelime, enhancement, progress, advance, zt anl.= impairment, deterioration improvise = birdenbire aresini bulmak, doalama yapmak imprudent = sorumsuz, irresponsible, zt anl.= prudent impulse = tepki, drt, itici kuvvet, drive, urge impulsive = tepkisel, instinctive, emotional, zt anl.= thoughtful, cautious impulsively = tepkisel olarak, dncesizce, instinctively, emotionally, zt anl.= thoughtfully, cautiously impurity = kirlilik, katk ey in a convincing manner = inandrc / ikna edici bir ekilde in a given situation = belirli bir ortamda / durumda in a sense = bir bakma, in a way in a sorry state = hazin / zc bir durumda in a way = bir bakma, in some way, in a sense in accord with = (bir ey)e uygun olarak, uyarnca, uyumlu, tam bir anlama iinde, in compliance with, in unison with, in accordance with, zt anl.= contrary to, in conflict with, in dispute with in accordance with = (bir ey)e uygun olarak, uyarnca, in compliance (with), zt anl.= contrary to in addition to = (bir ey)e ek olarak, additionally, also in advance = nceden, pein olarak, beforehand in all likelihood = byk bir olaslkla, most likely in an advisory capacity = danman sfatyla in an effort to = . . . amacyla in any way = hibir ekilde in bulk = toptan, yn halinde in case of = halinde, durumunda in close association with = (bir ey) ile yakn iliki / ibirlii iinde in close contact with = (bir ey / bir kii) ile yakn temas / balant iinde in combination with = (bir ey) ile birlikte, together with in common = ortak olarak, genel olarak in comparison with = (bir ey, bir kii) ile kyaslandnda, in relation to, with reference to in conjunction with = (bir ey) ile birlikte / balantl olarak, together with in connection with = (bir ey) ile balantl olarak in consequence = (bunun) sonucunda, (buna) bal olarak, as a result in consultation with = (birisi) ile danma ierisinde / konsltasyon yaparak

www.bademci.com

84 - DS Szl
in contrast to / with = (bir ey)in / (bir kii)nin tersine / aksine, (bir ey) ile karlatrldnda, contrary to in deed = elbette, tabii ki, gerekten de, of course, certainly in detail = detayl / ayrntl / kapsaml olarak in due course = zaman geldiinde, in due time in excess of smt = bir eyden fazla, bir eyi geen in fact = aslnda, esasen, in reality, in truth, indeed in favour = revata in favour of = lehine / lehinde, in support of, zt anl.= against in fear = korkuyla in fulfilment of = (bir ey)i gerekletirmek / yerine getirmek iin in installments = blmler / ksmlar halinde, taksitle in its wider sense = daha geni anlamyla in line with = (bir gr vs.) ile ayn dorultuda, in conjunction with in London alone = sadece Londrada in many respects = birok adan / ynden in many ways = bir ok bakmdan in no small measure = hi de kmsenmeyecek bir boyutta in no way = hibir bakmdan, hibir surette, (He is in no way ready for the exam. He hasnt touched his textbook yet. = Snava hibir surette hazr deil. Daha kitabn kapan bile kaldrmad.), by no means in number = sayca in office = grevde, grev banda in ones day = kendi dneminde (in my day. . . = benim zamanmda. . .) in opposition to = (bir ey)e kar / muhalif olarak, contrary to in order to = amacyla, (bir ey yapmak) iin, so as to, to in other words = baka bir deyimle, put differently in part = ksmen, baz alardan, partly, zt anl.= wholly in particular = zellikle, bilhassa, particularly, especially in parts = ksmen, baz alardan in place of = yerine in practice = gerekte, pratikte, zt anl.= in theory in preference to = (bir ey)den ziyade, tercihen, rather than in proximity = yaknnda in rational terms = mantk kapsamnda, rasyonel dnce ile in readiness for = (bir ey)e hazr bir biimde in reality = gerekte, aslnda in regard to = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili olarak, with respect to in response to = (bir ey)e cevaben / karlk vermek amacyla, as a reaction to in retrospect = gemie bakldnda in return for = karlnda, karlk olarak in search of = (bir ey)in aray iinde in short supply = retimi / piyasaya arz yetersiz in so far as = olduu srece, olduundan tr, because in some respects = baz alardan, in a way in some ways = baz ynlerden / alardan in spite of = (bir ey)e ramen / karn, regardless of, despite in succession = srayla, by turns, one after another in terms of = ilgili olarak, asndan, bakmndan, on the basis of, in relation to in that = yznden, dolay, nedeniyle, u bakmdan ki, as, because, since in the best of circumstances = en iyi artlarda in the case of = (bir ey) halinde / durumunda, (bir eyin / bir olayn) olmas durumunda in the context of = balamnda, erevesinde in the course of = srasnda, esnasnda, ak ierisinde, during in the face of = karsnda in the first place = en bata in the form of = eklinde / formunda in the hope of = (bir eyin olmas) umuduyla in the last resort = son are olarak, as a last resort in the light of = (bir ey)in nda / altnda, in view of in the limelight = genel ilgiyi zerinde toplam olarak in the long run = uzun vadede, in the end, eventually, (Patience and determination will pay in the long run. = Sabr ve kararlln dl uzun vadede gelir.) in the meantime = bu arada, bu sre zarfnda, ayn zamanda, meanwhile in the meanwhile = bu sre iinde, bu arada in the midst of = ortasnda, arasnda in the modern sense = modern anlamda in the public interest = kamu yararna / karna

www.bademci.com

DS Szl - 85
in the wake of = (bir felaketin) ardndan, peinden in the way of medication = ila trnden, (That socalled pharmacy doesnt have much in the way of medication. = O szde eczanede ila trnden pek fazla bir ey yok.) in this respect = bu bakmdan, bu hususta, bundan yola karak in time = zaman iinde, zamanla in turn = srasyla, successively, (I talked to each of my students in turn. = Srasyla, her bir rencimle tek tek konutum.) in utero = rahimde, henz domam in view of = (bir ey)i gz nne alarak, (bir ey)den dolay, in the light of in vitro fertilization = tp ii dlleme (ovulasyonu takiben dar alnan ovumun, laboratuvarda tp iinde sperm ile dllenmesi) In what way? = Hangi ynden / adan? inability = beceriksizlik, yeteneksizlik, gszlk, yetersizlik, incapability, weakness, zt anl.= ability inaccessible = girilemez, ulalamaz, unreachable, zt anl.= accessible inaccurate = yanl, kusurlu, hatal, erroneous, zt anl.= accurate inactivate = hareketsiz hale getirmek, elini kolunu balamak inactive = hareketsiz, durgun, still, static inadequacy = yetersizlik, eksiklik, insufficiency, shortage, zt anl.= adequacy, sufficiency inadequate = yetersiz, eksik, elverisiz, insufficient, zt anl.= adequate, enough, ample, (His income is inadequate to meet his basic needs. = Geliri, temel ihtiyalarn karlamakta yetersiz kalyor.) inadequately = yetersiz bir ekilde, insufficiently, zt anl.= adequately, sufficiently inadmissible = kabul edilemez, uygun grlmez, unacceptable, irrelevant, zt anl.= admissible inadvertent = kastsz, elde olmayan, accidental, unintentional, zt anl.= deliberate, intentional inappropriate = yanl, uygunsuz, yersiz, improper, awkward, zt anl.= appropriate, proper inattention = dikkatsizlik, ihmal, neglect, carelessness, zt anl.= attention, carefulness in-betweenness = arada kalmlk inborn = tabiatnda olan, doutan gelen, kaltsal, congenital, hereditary, innate, zt anl.= acquired incapable (of) = ehliyetsiz, yeteneksiz, unable, incompetent, zt anl.= capable (of) incentive = zendirici ey, bonus, inducement inception = balang, balama incessant = srekli, ard arkas kesilmeyen, neverending, zt anl.= occasional inch = 1) in (2. 54 cmye edeer, ngiliz kkenli uzunluk lme birimi); 2) (kalnlk hesabnda) parmak, (rn. inch pipe = yarm parmak(lk) boru) incidence = tekrar oran, olu skl, insidans, occurrence, happening incidence rate = sklk oran, insidans incident = (genellikle kt sonular olan) olay, hadise, occurrence, event, happening incision = kesi, yarma, cut incline = eim include = iermek, dahil etmek, katmak, kapsamak, birletirmek, embody, incorporate, consolidate, combine, zt anl.= exclude, separate, divide inclusion = dahil edilme / olma, zt anl.= exclusion incomparable = kyaslanamaz, esiz, uncomparable incompatible with = (bir ey) ile badamaz, uyumaz, conflicting, unsuitable, zt anl.= compatible incompetence = yetersizlik, yeteneksizlik, incapability, zt anl.= competence, capability incompetent = 1) yetersiz, yeteneksiz, incapable, unskilled, zt anl.= competent, capable; 2) yetkisiz inconclusive = bir sonuca varmayan, inandrc olmayan, incomplete, unsatisfactory, zt anl.= conclusive inconclusive measure = inandrc / kesin olmayan lm inconsistent = 1) istikrarsz, unreliable, zt anl.= consistent; 2) elikili, tutarsz, conflicting, contradictory, zt anl.= confirming, consistent incontestably = tartlmaz / itiraz edilemez / su gtrmez bir ekilde inconvenient = uygunsuz, elverisiz, zahmetli, mkl, awkward, inappropriate, zt anl.= convenient, appropriate incorporate (into) = dahil etmek, katmak, birletirmek, include, amalgamate, consolidate, zt anl.= exclude, separate incorrect = yanl, hatal, wrong, zt anl.= correct increase (fiil) = art(tr)mak, oal(t)mak, yksel(t)mek, gelitirmek, grow, enhance, rise / raise, improve, zt anl.= decrease, weaken, fall, drop increase (isim) = art, rise, zt anl.= decrease, fall increased = artm olan, zt anl.= decreased

www.bademci.com

86 - DS Szl
increased risk = artan risk / tehlike increasingly = gittike artan bir ekilde incredible = inanlmaz, akl almaz, unbelievable, zt anl.= credible, reasonable incredible as it may seem today = bugn inanlmaz / akl almaz grnse de incredibly = inanlmaz ekilde, unbelievably, zt anl.= credibly, reasonably incubation = inkbasyon, kuluka devresi incur = kar karya kalmak, maruz kalmak, meet with incurable = tedavi edilemez indeed = gerekten, hakikaten, dorusu, certainly, without a doubt, in fact, actually indefinite = belirsiz, zt anl.= definite indefinitely = belirsiz bir sre iin, srekli, sonu gelmeyen bir ekilde, continually, zt anl.= temporarily, (Due to renovation works, the Regency Hotel was closed indefinitely. = Tadilat almalar sebebiyle, Regency Oteli belirsiz bir sre iin kapand.) indentation = girinti independence = bamszlk, zt anl.= dependence independent = bamsz, zgr, self-reliant, free, zt anl.= dependent (on) independently = bamsz olarak, zt anl.= dependently India = Hindistan Indiana = ABDde bir eyalet indicate = belirtmek, iaret etmek, gstermek, denote, point to indication = belirti, delil, gsterge, iaret, evidence, hint indicator = indikatr, gsterge, belirte, ibre, sign indifference = aldrmazlk, umursamazlk, kaytszlk, disinterest, zt anl.= concern indifferent = aldrmaz, umursamaz, disinterested, zt anl.= careful, thoughtful, heedful indigenous = yerli, native indirect = dolayl indirectly = dolayl bir ekilde indiscriminately = ayrm yapmakszn, arbitrarily, randomly indispensable = vazgeilmez, essential, vital, zt anl.= dispensable indistinguishable = ayrt edilemez, seilemez individual (isim) = birey, fert individual (sfat) = bireysel, kiisel, ferdi, personal individualistic = bireyci indivisible = blnemez indoors = ieride, ieriye, inside, zt anl.= outdoors, outside Indo-Pacific = ndo-Pasifik (Hint Okyanusu, Bat ve Orta Pasifik ile Endonezya evresini iine alan blge) indrawn = (nefes iin) derin, (karakter iin) iine kapank induce = 1) neden olmak, sevk etmek, cause, activate; 2) ikna etmek, kandrp yaptrmak, convince, persuade, zt anl.= prevent; 3) (elektrik akm) meydana getirmek indulge (in) = kendini vermek, kendini kaptrmak, severek yapmak industrial relation(ship)s = iveren - ii ilikileri Industrial Revolution = Sanayi Devrimi (18. yy sonunda ortaya kan youn sanayileme akm) industrialize = sanayile(tir)mek ineffective = etkisiz, useless, unproductive, zt anl.= effective inefficiency = etkisiz olma, verimsizlik, randmanszlk, ineffectiveness, zt anl.= efficiency, effectiveness inefficiently = verimsiz bir ekilde inequality = eitsizlik, zt anl.= equality inert = hareketsiz, eylemsiz, duraan, inanimate, motionless, zt anl.= active inevitable = kanlmaz, inescapable, unavoidable, zt anl.= avoidable, avertable, evitable inevitably = kanlmaz bir ekilde, unavoidably, inescapably, zt anl.= avoidably inexhaustible = tkenmez, infinite, unlimited, zt anl.= exhaustible, finite inexpensive = pahal olmayan, ucuz, cheap, zt anl.= expensive inexpensively = ucuza, cheaply, zt anl.= expensively infallible = yanlmaz, amaz, gvenilir, unfailing, reliable, zt anl.= fallible infancy = 1) bebeklik, yavruluk; 2) balang infant = bebek, infant (ilk 30 aya kadar olan bebeklik devresi) infanticide = bebeklerin ldrlmesi infantry = piyade, yaya asker infect = bulamak, contaminate, spread (to) infected with = (bir virs vs.) ile enfekte olmu, enfeksiyon kapm infection = enfeksiyon, bulac hastalk, mikrop kapma

www.bademci.com

DS Szl - 87
infectious = bulac infectious disease = bulac hastalk infer from = 1) (bir ey)den anlamak / karmak, derive from; 2) (bir ey)den sonu karmak, deduce from inferior (to) = 1) (bir eyden daha) aa / dk / deersiz, lesser, lower, under, zt anl.= superior to; 2) (anatomide) daha aada, altta, alt taraf, zt anl.= superior inferior frontal gyrus = inferiyor frontal gird (beyin frontal lobunun alt blgesinde bir nokta) infertility = infertilite, ksrlk infinite = snrsz, sonsuz, zt anl.= finite infinitely = sonsuz olarak, snrszca, son derece infirm = zayf, gsz, ill, weak, zt anl.= healthy, well infirmity = zayflk, sakatlk, disorder, debility, zt anl.= wellness inflame = enflamasyona yol amak, (bir tr) iltihaplanmak inflamed = iltihapl, iltihaplanm inflammable = yanc, kolay tutuan, combustible, zt anl.= fireproof inflate = i(ir)mek, blow up, zt anl.= deflate inflation = 1) enflasyon (lkedeki mal ve hizmet fiyatlarndaki genel art); 2) (bir ey)in hava ile dolmas, ime, zt anl.= deflation inflexible = esnemeyen, esnek olmayan, unbendable, zt anl.= flexible inflict = (ar / ac / ceza) vermek, impose, bring down in-flight refuelling = havada yakt ikmali inflow = iine akma influence (fiil) = etkilemek, lead, affect, shape influence (isim) = etki, tesir, nfuz, effect, impact influential = etkili, sz geen, nfuzlu, hatrl, powerful influenza = grip, enfluenza, flu informal = gayriresmi, zt anl.= formal information = biliim, enformasyon information good = (kitap, yazlm gibi) ticari deerini, ierdii bilgiden alan mal / bilgi / enformasyon rn informative = bilgilendirici, tantc, aydnlatc informed = bilgili, haberdar, knowledgeable infrared = kzltesi infrastructure = altyap infrequent = seyrek, sk olmayan, occasional, irregular, zt anl.= frequent infringement = (yasa, kural vs. iin) aykr hareket, kar gelme, ihlal ingenious = akllca, ustalkl, dahice, clever, brilliant ingeniously = zekice, maharetle, ustalkla, brilliantly ingest = yemek, azdan almak, eat, consume, take in from the mouth ingestion = yeme, azdan alma, intake from the mouth, oral intake ingredient = bir karm oluturan maddelerden her biri, ierik, e, para, eleman inhabit = iinde oturmak, yuvalanmak, barnmak, dwell, occupy, (Only birds and small animals inhabit these remote islands. = Bu uzak adalarda yalnzca kular ve kk hayvanlar barnmaktadr.) inhabitant = bir yerde oturan kii, sakin inhale = nefes almak, (nefes yoluyla) iine ekmek, breathe in, zt anl.= expire, breathe out inhaler = solukla cierlere (narkoz vs.) verme aygt inherent = doutan gelen, doasnda var olan, intrinsic, innate inherently = esasnda, aslnda, znde, basically, fundamentally inherit = (atadan) (kaltmla) almak, miras kalmak, acquire, receive inheritance = kaltmla geme inherited = kaltsal, irsi, congenital, ancestral inhibit = yavalatmak, zorlatrmak, restrain, zt anl.= allow, facilitate inhuman = insanlk d, zt anl.= humane initial = ilk, balang, bataki, birinci initial velocity = ilk hz, balang hz initially = ncelikle, aslnda, esasen, nceleri, balangta, primarily, essentially, at first, originally, in the beginning, zt anl.= finally initiate = balatmak, start, launch, pioneer, zt anl.= complete, terminate initiation = balang, balatma injure = yaralamak injured = yaral injurious = zararl injury = yara, hasar, yaralanma, wound, harm, damage inland = denizden uzak, i ksmlar(a doru), bir lkenin ilerine doru inlet = giri, zt anl.= outlet inmate = hapishane veya akl hastanesinde bulunan kimse, tutuklu innate = (bir ey)e zg / has, tabiatnda olan, kaltsal, inherent, intrinsic, zt anl.= acquired

www.bademci.com

88 - DS Szl
inner = ie dnk, ruhsal, internal, spiritual, zt anl.= outer inner ear = i kulak innocence = masumiyet, susuzluk, zt anl.= guilt innocent = masum, susuz, zt anl.= guilty innovation = yenilik, deiiklik, bulu, icat, novelty innovative = yeniliki, yaratc, creative, zt anl.= conservative innumerable = saysz, saylamaz, countless inoculation = a, alama, vaccination, injection inorganic mercury salt = inorganik civa tuzu in-patient = hastanede yatan hasta, resident patient inphase = ayn fazda (iki veya daha fazla dalgann dalga boylarnn ayn olmas ve dalga tepelerinin akmas sonucu birbirleriyle uyum iinde olmalar hali) inquiry = aratrma, sorgu, soruturma, questioning, research, quest inscription = kitabe, yazt inscrutably = anlalmaz / esrarl bir ekilde, mysteriously insecticide = insektisit (bcek ldrc kimyasal madde) insecurity = emniyetsizlik, gven duygusundan yoksunluk, jeopardy, risk, zt anl.= safety, security inseparable = (birbirinden) ayrlamaz / ayrlmaz insert = sokmak, (arasna) koymak, embed, implant in-service training = hizmet ii eitim insight = anlay, olaylarn i yzn kavrama, awareness, comprehension, zt anl.= ignorance, dullness insignificant = nemsiz, deersiz, unimportant, zt anl.= significant, important insist on = (bir konuda) diretmek / direnmek / srar etmek, assert (that) insoluble = erimez, znmez insomnia = uykusuzluk inspection = kontrol, yoklama, tefti, denetleme inspection facility = denetleme tesisi inspector = mfetti, denetleyici inspiration = ilham, esin, influence, stimulus inspire = 1) ilham vermek, esinlemek, tevik etmek, encourage, stimulate; 2) telkin etmek / vermek, duygu alamak inspired = solunan (hava vs.) instability = istikrarszlk, dengesizlik, kararszlk, imbalance, fluctuation, zt anl.= stability install = yerletirmek, (cihaz vs.) kurmak, (bilgisayar program vs.) yklemek, tesis etmek, (We have had central heating installed in our flat. = Dairemize merkezi stma sistemi kurdurduk.) installation = 1) kurma, deme, establishment; 2) tesis(at), tertibat, fitting instance = rnek, durum, vaka, case, example, occurrence instantly = hemen, annda, urgently, immediately instead = yerine, onun yerine. . . , (Dont buy the red shirt; buy the blue one instead. = Krmz gmlei alma; onun yerine mavisini al.) instead of = yerine, onun yerine. . . , (Instead of the red shirt, I bought the blue one. = Krmz gmlek yerine mavi olan aldm.) instil (ya da instill) = 1) alamak, inject; 2) telkin etmek, (bir fikir vs.) alamak, impress instillation (ya da instilment) = 1) enstilasyon, damlatma; 2) telkin instinct = igd instinctive = igdsel institution = 1) kurum, messese; 2) yerlemi gelenek, devaml olan ey institutional = kurumsal instruct (on) = (hakknda) talimat vermek, yol gstermek, enlighten (about), inform (about) instructional = eitime ait, eitici instructions = direktif, ynerge instrument = aygt, enstrman insufficiency = yetersizlik, eksiklik, inadequacy, deficiency, zt anl.= sufficiency, amplitude insufficient = yetersiz, eksik, inadequate, zt anl.= sufficient, enough, ample insulate = yaltmak, izole etmek, protect, shield insulation = yaltm, izolasyon insurance = gvence, sigorta insurance cost = sigorta masraf insurance cover = sigorta kapsam insurer = sigortac insurgent = asi, ihtilalci, rebel insurmountable = baa klmaz, g yetmez intact = bozulmam, zarar grmemi, salam intake = 1) herhangi bir maddenin vcuda girii, (ieri) alm, (yeme ime vastasyla) alnan (ey), consumption; 2) giri, giri az, inlet integer = (matematikte) tam say, whole number integral = bir btnn ayrlmaz bir paras olan, essential, intrinsic, zt anl.= incidental

www.bademci.com

DS Szl - 89
integrate into / with = (bir ey)e katmak, (bir ey) ile birle(tir)mek, entegre etmek / olmak, incorporate into, unify with, zt anl.= separate from integrated = karma, btnlemi, entegre integration = entegrasyon, kaynama integrity = 1) doruluk, drstlk; 2) btnlk intellect = zeka, akl intellectual = entellektel, akla dayanan, zihinsel intellectual life = entellektel yaam intellectual property rights = fikir haklar, fikir ve sanat eserleri haklar intellectual self = entellektel (bilgi ve yaratclk yetenei ile ilgili) benlik / kimlik intend = niyet etmek, tasarlamak, amalamak, planlamak, aim, plan intense = iddetli, gl, fierce, powerful, zt anl.= mild intensely = youn bir ekilde, greatly, zt anl.= slightly intensification = younlama, iddetlenme, byme intensify = iddetlen(dir)mek, younla(tr)mak, aggravate, concentrate, zt anl.= lessen intensity = younluk, keskinlik, iddet, force, power, volume intensive = youn, iddetli, in-depth, thorough, zt anl.= partial, superficial intensive care = youn bakm intention = maksat, niyet, kast, purpose, aim intentional = kastl, bilerek yaplan, deliberate, zt anl.= unintentional, accidental intentionally = kasten, bilerek, deliberately, zt anl.= unintentionally, accidentally interact with = birbirini etkilemek, birbiriyle ilikide olmak, relate to / with, (While the other children interacted and played together, Ted ignored them. = Dier ocuklar birlikte iletiim kurup oynarken, Ted onlar grmezden geldi.) interaction = etkileim interchangeably = yer deitirerek, birbirinin yerine interconnection = ara balant interdependent = birbirine bal, dependent on each other, zt anl.= independent interdisciplinary = bilimler / disiplinler aras interest = 1) kar, menfaat, kar, kazan, stake; 2) faiz; 3) ilgi alan, ilgilenilen ey, involvement interest rate = faiz oran interested in = (bir ey) ile ilgilenen / ilgili, (bir ey)e ilgi duymak interestingly = ilgin bir ekilde interfere in = (bir ey)e karmak / mdahale etmek, meddle with, intervene in interfere with = (bir ey) ile atmak, engellemek, mani olmak, mdahale etmek, hinder, prevent, intervene in, step in, zt anl.= facilitate, (Childbearing should not interfere with a career, but it usually does. = Hamilelik, kariyere mani olmamaldr, ama genellikle olur.), (It is the number and seriousness of complications interfering with it that makes an operation a major one. = Bir operasyonu majr yapan ey onu zorlatran komplikasyonlarn says ve ciddiyetidir.) interference = mdahale, karma, meddling interference pattern = (k iin) iki farkl dalgann birleerek oluturduu karmn bir ekrann zerinde oluturduu desen interim = ara, geici interior = i, i ksm, zt anl.= exterior interject = araya katmak, eklemek intermediary = arac, arabulucu, mediator, negotiator intermediate = ara, orta intermediate state = gei dnemi intermittently = kesik kesik, aralklarla internal = dahili, i, lke ii ile ilgili, i tarafta, zt anl.= external internal bleeding = i kanama internal organ = i organ internalise = ie atmak, kiiselletirmek, znelletirmek, zmsemek international = uluslararas International Criminal Court = Uluslararas Ceza Mahkemesi (soykrm, katliam gibi sular ile itham edilen kiileri yarglayan uluslararas mahkeme) International Date Line = Uluslararas Tarih Deitirme izgisi (batya doru geildiinde mevcut tarihin bir gn ileri, douya doru geildiinde ise bir gn geri alnd 180 meridyeni) international environment = uluslararas ortam / evre interpret = 1) yorumlamak, aklamak; 2) szl eviri yapmak interpretation = yorum, yorumlama, aklama, commentary, remark interpreter = 1) yorumcu; 2) mtercim, tercman interrelated = birbiriyle ilgili / ilikili interrupt = szn kesmek, engellemek, yarda kesmek, bother, break in, suspend interstate = eyaletler aras

www.bademci.com

90 - DS Szl
interstellar space = yldzlar aras boluk (uzayn, yldz sistemlerinin dnda kalan ksm) intertwine = birbirine dola(n)mak, birbirini sarmak / birbirine sarlmak intertwined = i ie gemi interval = aralk, fasla intervene in = araya girmek, interfere in, mediate intervening = araya giren, interfering intervention = mdahale, giriim, intercession interview = grmek, mlakat yapmak intestine = barsak intimate = derin, ayrntl, (intimate workings = i ileyi, derindeki mekanizma) intimately = derin bir ba ile, ayrlmaz ekilde, i ie intimidate = gzn korkutmak, gzda vermek intimidation = gzn korkutma, yldrma, sindirme, gzda, threat intolerably = dayanlmaz bir ekilde, unbearably intonation = tonlama, diksiyon intoxicated = 1) sarho olmu, drunk; 2) zehirlenmi, poisoned intoxication = zehirlenme, poisoning intracerebral haemorrhage = beyin (ii) kanamas Intracoastal Waterway = Kyii Suyolu (ABDnin dou ve gneydou kylar boyunca uzanan, doal nehirler ve yapay kanallardan oluan, elence ve ticari amal suyolu) intracranial = kafatas iinde bulunan intraperitoneal adhesion = i karn zar boluunun (iltihap vb. nedenlerle) yapmas intravenous = intravenz, damar iine / iinden, damar yoluyla alnan intricate = kark, aprak, girift, complicated, complex, zt anl.= simple, straightforward intrigue = merak veya ilgisini ekmek intriguing = merak uyandran intrinsic = kendine zg, kendi tabiatnda olan, peculiar, innate, zt anl.= acquired introduce smt to = (rn. bir ortam ya da piyasa)ya arz etmek / sunmak / getirmek introduce = 1) balatmak, initiate, institute; 2) ortaya koymak, tantmak, present introduction = 1) giri, nsz, takdim, tantm, sun(ul)ma, entry, presentation; 2) devreye girme / sokma; 3) piyasaya kma / arz edilme, creation, foundation introverted personality = ie dnk kiilik intrusion = zorla girme, zorla mdahalede bulunma inundate = su ile kaplamak, su basmak, flood, swamp inundation = su basmas, sel, flood invade = istila etmek, saldrmak, overrun, assault, zt anl.= withdraw invader = istilac invalid = 1) geersiz, hkmsz, null, void, zt anl.= valid; 2) (yatalak) hasta, sakat, disabled invaluable = paha biilemeyen, ok nemli / deerli, zt anl.= worthless invariable = deimez, her zaman olan, constant invariably = deimez / amaz bir ekilde, her zaman, always, ever, constantly, zt anl.= never, rarely, (Incompetents invariably make trouble for people other than themselves. = Beceriksizler her zaman dier insanlarn bana bela olurlar.) invasion = istila, saldr, akn, intrusion invasive = 1) invazif, deri altna inen, vcut ii, (tbbi bir mdahale iin) ine ile ya da keserek deri altna inmeyi gerektiren; 2) (kanser vs. hcreleri iin) istilac, saldrgan invent = icat etmek, yaratmak, uydurmak, create, make up invention = icat inventive = yaratc, bulucu, creative, innovative, zt anl.= uninventive inventor = mucit, yaratc, icat eden (bir eyi ilk dnen veya yapan kii) inverse = ters, aksi, opposite, contrary, reverse invert = tersine evirmek, tersyz etmek, reverse invest in = (bir ey)e yatrm yapmak investigate = aratrmak, soruturmak, tefti etmek, incelemek, inquire, inspect, examine investigation = aratrma, soruturma, tefti, inceleme, inspection, examination investigator = mfetti, aratrmac, dedektif, inspector investigatory = aratrma / dedektiflik ile ilgili investment = yatrm investor = yatrmc invigorate = canlandrmak, glendirmek, stimulate, zt anl.= blunt invigorating = canlandrc, glendirici, enerji verici, stimulating, zt anl.= tiresome invisible = grnmez invoke = bavurmak, (yardm, koruma vs.) istemek, resort to involuntarily = gnlszce, isteksiz olarak, unwillingly, reluctantly, zt anl.= willingly involuntary = gnlsz, istemsiz, unintentional, unwilling, reflexive, zt anl.= voluntary, deliberate

www.bademci.com

DS Szl - 91
involve = 1) iermek, kapsamak, include, contain, entail, zt anl.= exclude; 2) kartrmak, bulatrmak; 3) sz konusu olmak, iin iinde olmak; 4) gerektirmek, istemek, require involved (in) = (olaya) karm, iin iinde olan involvement = ilgi, iliki, katlma, iinde yer / rol alma, karma, bulama, concern, engagement, participation involving = kapsayan ion = iyon (pozitif veya negatif ykl atom veya molekl) IQ score = zeka katsays sonucu, Intelligence Quotient score IQ-boosting drugs = IQ arttran / destekisi ilalar iridium = iridyum (ok youn, sert, gmi-beyaz renkli bir metal) iris = iris (gz bebei evresindeki renkli ksm) iron = demir iron deficiency = demir eksiklii iron intake = demir alm / tketimi, iron consumption iron loss = demir kayb iron status = kandaki demir dzeyi iron store = (vcuttaki) demir stou, (vcutta bulunan) toplam demir miktar ironically = ironik olarak irony = 1) ironi (beklenmeyenin gereklemesi, umulann aksi bir sonu kmas); 2) alay, kinaye, sarcasm; 3) (alayc veya manal) ztlk irrational = mantksz, akld, illogical irreducible = azaltlamaz irregular pattern = (bir hastaln vb.) dzensiz seyir izlemesi irregularly = dzensiz olarak, randomly, zt anl.= regularly, steadily irrelevant = konu d, alakasz, ilgisiz, unrelated, inappropriate, zt anl.= relevant irremediable = aresi olmayan, tedavisi imkansz, irreparable irreparable = onarlamaz, tamir edilemez, aresi olmayan, tedavisi imkansz, irremediable irresistible = kar durulmaz, compelling irresponsible = sorumsuz, sorumsuzca, incautious, thoughtless, zt anl.= responsible, thoughtful irreversible = geri dndrlemez irrigation = sulama, watering irritability = sinirlilik, hrnlk, asabiyet, petulance irritable = hrn, asabi, sinirli, petulant irritant = iritan, tahri edici irritation = tahri ischemic stroke = iskemiye (yetersiz kan akmna) bal fel Ishtar = tar (Akad mitolojisinde dourganlk, ak ve sava tanras) island of Crete = Girit Adas isle = ada, island isolate (from) = ayrmak, tecrit / izole etmek, separate (from), zt anl.= integrate (into) isolated = toplumdan uzak, (dierlerinden) ayr, kendi bana, balantsz, detached isolated fact = istisnai olay isolation = ayrma, tecrit isotope = izotop (kimyasal adan benzer olmalarna ramen, ekirdeklerinde farkl sayda ntron iermeleri nedeniyle farkl ktleye sahip nklitlerden her biri) issue (fiil) = 1) (belge, karne, czdan vs.) kartmak / vermek; 2) yaynlamak, release, publish issue (isim) = konu, sorun, mesele, point, matter, question itch = kanmak itching = kanma

www.bademci.com

J J JJ
jail = hapishane, prison jail fever = tifo (Gemite, hapishane ve benzeri kapal ortamlarda ok abuk yayld iin tifo hastalna bu isim verilmitir.) jam = tkamak, sktrmak James Clerk Maxwell = 1831-1879 yllar arasnda yaam olan skoyal bir matematiki ve fiziki (yapt almalar elektrik ve manyetizmay ayr konular olmaktan karm ve n elektromanyetik zellii olduunu bulmutur) jam-packed = hncahn dolu, full up, zt anl.= empty Janissary = Yenieri Japanese (isim) = Japonca Japanese (sfat) = Japon, Japonyaya ait jaw = ene jealousy = kskanlk, envy jelly = jle, pelte jeopardise = tehlikeye atmak, tehlikeye sokmak, risk jeopardy = tehlike, risk, danger, risk, zt anl.= security Jersey = ngiltereye ait olan, Fransann kuzeyinde yer alan bir ada jet fuel = jet yakt jet lag = (jet ua vb.) yksek hzl aralarla baka saat dilimlerine yolculuk yapldnda vcut ritminin geici olarak bozulmas jet plane = jet ua (hzl ve yksek irtifada uabilen jet motorlu uak) jet wind = dalk alanlardaki geitlerde esen yzey rzgarlar jetliner = jet motorlu byk yolcu ua, jumbo jet jigsaw puzzle = yapboz, paralara ayrlm bir resmi tekrar bir btn haline getirme eklindeki bulmaca job seeker = i arayan kii Johns Pass = ABDnin Florida eyaletinde bulunan bir boaz

join (in) = katlmak, yer almak, take part (in) joint (isim) = eklem joint (sfat) = ortak, mterek, collective, mutual, zt anl.= individual, unilateral joint inflammation = eklem iltihab jointly = ortaklaa, birlikte, together, (The research was jointly performed by microbiologists and ENT specialists. = Aratrma, mikrobiyologlar ve KBB uzmanlar tarafndan ortaklaa yrtld.), (The French and British jointly funded the Channel Tunnel. = Fransz ve ngilizler Man Tnelini birlikte finanse ettiler.) jokingly = aka yollu, aka ederek, zt anl.= seriously journey = yolculuk judge = yarglamak, hkm vermek, deerlendirmek, decide, conclude, evaluate, appraise judgement = yarg, deerlendirme, assessment, evaluation judicial = yargya ait judiciary = yarglar, adliye judicious = akllca, mantkl, prudent jump-start = 1) destek vererek yrr / alr hale getirmek; 2) aks zayf bir arabay baka bir arabann aksne balayarak altrmak junior = 1) gen, kdemsiz, zt anl.= senior; 2) az, kk junk food = yksek kalorili ama dk besin deerli hazr yiyecekler junkyard = hurdalk just before = hemen nce justification = gereke justify = hakl karmak, temize karmak, dorulamak, substantiate, validate, (Time justified his theories. = Zaman, onun teorilerini /dncelerini hakl kard.) juvenile = gen juvenile diabetes = genellikle ocuklar ve ergenlerde grlen insline baml diyabet

www.bademci.com

K K KK
Kabul = Kabil (Afganistann bakenti) kcalory = kilokalori (1000 kalori) (gndelik hayatta besin enerji deerinden bahsederken sz edilen kalori miktar), kcalorie Keck Telescope = Hawaiideki W. M. Keck Gzlemevindeki iki byk teleskoptan her biri keen (on) = hevesli, dkn, merakl, istekli, eager (to) keenly = hevesli / dkn / merakl / istekli bir ekilde keep = tutmak, muhafaza etmek, korumak, preserve, retain, hold, protect, zt anl.= release, let go keep a check on = (bir ey zerinde) denetim kurmak keep abreast of = (bir ey)den geri kalmamak, (bir ey)e ayak uydurmak, olan bitenden haberdar olmak, keep up with keep ahead = yakndan izlemek, stnl korumak, balarda yer almak keep at the ready = hazr tutmak / bulundurmak keep down = dk dzeyde tutmak, restrain, restrict, zt anl.= encourage keep forgetting = hep / daima unutmak keep going = devam etmek, srdrmek, carry on, zt anl.= discontinue keep off = uzak durmak, stay away (from) keep on = devam etmek, proceed, carry on, zt anl.= stop, cease, quit keep ones word = szn tutmak keep orientated = kiinin gerek kendisiyle gerekse iinde bulunduu yer ve zamanla ilgili bilincinin devamn salamak, bilincini ak tutmak keep out of = (bir ey)in dnda kalmak, darda brakmak keep pace with = (bir ey)e ayak uydurmak, (bir ey) ile ayn dzeyi / hz yakalamak keep to = sadk / bal kalmak, stick to, adhere to keep to soft surfaces = yumuak zeminden ayrlmamak / yumuak zemin zerinde kalmak

keep track of = izlemek, gz kulak olmak, monitor keep up with = 1) (bir ey)e yetimek, (bir ey)den geri kalmamak, keep abreast of; 2) karlamak, meet keep up = devam etmek, srdrmek, sustain, maintain keep within = (bir ey)in belli snrlar iinde kalmasn salamak kerosene stove = gaz oca (yakt olarak gazya (parafin) kullanan ocak) kettle = aydanlk key = ok nemli, crucial, vital, zt anl.= minor key point = anahtar nokta, nemli ayrnt, (key points in a structure = bir yapnn ke, pencere, kap gibi mimari detaylar) Keynesian = John Maynard Keynes tarafndan ortaya atlm olan kidney = bbrek kill off = tamamn ldrmek, yok etmek, exterminate, wipe out kindness = sevecenlik, iyilik Kinetic Theory of Gases = Gazlarn Kinetik Teorisi (gazlarn s, hacim, basn gibi zelliklerini, molekllerinin yaplar ve hareketleri ile aklayan teori) knee to pelvis = dizden leen kemiine kadar knock back = 1) nemli saylabilecek bir miktar paraya mal olmak; 2) (iki vs.) yutmak / devirmek knot = (deniz mili / saat) olarak llen hz lme birimi knowledgeable = bilgili, konuya vakf known = bilinen, zt anl.= unknown Kyoto Protocol = Kyoto Protokol (kresel snma ve iklim deiikliini nlemek amac ile oluturulmu uluslararas bir protokol)

www.bademci.com

L L LL
lab = laboratuar, laboratory label (fiil) = etiketlemek, tanmlamak, isimlendirmek label (isim) = etiket labelling = etiketleme laborious = yorucu, zahmetli, g, ardous, heavy, hard laboriously = yorucu / zahmetli bir ekilde, g bela, ardously labour = almak, emek vermek labour force = i / emek gc, alan kesim labour market = ii / emek piyasas labour productivity = i verimlilii labour union = ii sendikas, trade-union labourer = ii, worker labour-saving = i gcnden tasarruf salayan laceration = laserasyon (yrtlmaya bal oluan yara) lack (fiil) = (bir ey)den yoksun olmak, mahrum olmak, be short of, be without, zt anl.= have, own lack of (isim) = (bir ey)den yoksunluk, mahrum olma, (bir ey)in eksiklii, shortness (of), deficiency, zt anl.= abundance lacking in sympathy = merhamet gstermemek lactic acidosis = laktik asidoz (bir tr hcre zehirlenmesi) lactose intolerance = laktoz intolerans (doutan gelen, hastann (st ve st rnleri gibi besinlerde bulunan) laktozu sindirememe bozukluu) ladder = el merdiveni (iki uzun ubuun arasna yatay olarak aklm ksa basamaklardan ibaret olan merdiven) lake = gl land = (uak vs. iin) in(dir)mek land mine = kara mayn lander = grevi gezegenin yzeyine inmek olan uzay arac, zt anl.= orbiter landfill = arazi doldurma (plerin toprakla kartrlp ylmas) landing = (uak iin) ini landing gear = ini takmlar landing-wheel = ini tekerlei

landlocked = her taraf karayla evrili, denize kys olmayan landmark = snr ta, nirengi noktas, dnm noktas (herkese bilinen ve yol tariflerinde kullanlan da, tepe gibi yerler veya kule, zellii olan bir bina vs.) landscape = arazi, arazi manzaras landslide = 1) toprak kaymas; 2) seimde oylarn ounu toplama landslip = toprak kaymas lanugo = yapra, bcei veya doumdan nce bebei kaplayan ince tyler lapse = duraklama, break, pause large intestine = kaln barsak largely = byk lde, greatly, mostly large-scale = geni apl, byk lekli last = 1) srmek, devam etmek, endure; 2) tkenmemek, dayanmak last resort = son are lasting = devaml, srekli, kalc, enduring, long-term, permanent, zt anl.= temporary, (She left a lasting impression on her boyfriend that she had broken off with. = Kz, ayrld erkek arkadanda kalc bir iz brakt.) latch = tutunmak, attach late = eski, former late Cretaceous period = Ge Kretase Dnemi (dinozorlarn yaygn olarak yaad yaklak 100 ile 65 milyon yl ncesi arasndaki dnem) late starter = (konumaya vs.) ge balayan latecomer = ge gelen, sonradan gelen latent = belirti gstermeyen, gelimemi, gizli later Middle Ages = Ge Orta a (Avrupa Tarihinde yaklak M. S. 1300-1500 yllar arasnda kalan dnem) lateral hypothalamic area = hipotalamusun lateral blgesi (yan ksmlar) laterally = yana doru latest = en son, en yeni, newest, most recent latitude = enlem latter = (iki eyden) ikincisi, sonraki, latest, second, zt anl.= previous, former lattice = kafes biimli yap, zgara laughter = gl, kahkaha

www.bademci.com

DS Szl - 95
launch (fiil) = 1) balatmak, initiate, zt anl.= terminate; 2) (fze, roket veya uzay arac iin) frlatmak; 3) (gemi vs. iin) denize indirmek launch (isim) = 1) kurulu, balama, hizmete girme, kullanma sunma, initiation, introduction, zt anl.= termination; 2) (uzay arac, roket, fze vs. iin) frlat(l)ma; 3) (gemi iin) denize indirilme launch system = (uzay arac, roket, fze vs. iin) frlatma sistemi launcher = frlatc, itici launching = frlatma lava = lav lavish = savurgan, msrif law = yasa, kanun law-abiding = yasalara uyan / saygl law-breaker = yasalara aykr iler yapan kii law-breaking = yasaya kar gelme, yasad iler yapma lawsuit = dava laxative = laksatif (kabzl tedavi etmekte kullanlan ila) lay = demek, yatrmak, sermek, put, place lay bare = aa / ortaya karmak, reveal, zt anl.= hide, conceal lay down = koymak, yapmak, sermek, set down, put down lay eggs = yumurta brakmak lay the foundations = temelini atmak layer = 1) tabaka, katman, kat; 2) (anlam vs. asndan) derinlik layer of epidermis = epidermis tabakas (st deri tabakas) layer of fat = ya tabakas layman = meslei olmayan kii lead (smo) (to) (fiil) = (birisini) ynetmek, (birisine) nderlik etmek, (birisini bir yere) (doru) gtrmek, guide (smo) (to), conduct lead exposure = kuruna maruz kalma lead into = (bir ey)e ynlendirmek / yneltmek lead shot = kurun sama lead to (fiil) = (bir ey)e yol amak, neden olmak, cause lead-based = kurun bazl leading = nde gelen, balca, outstanding, zt anl.= secondary leading cause = nde gelen neden / sebep league = 1) (spor iin) lig; 2) birlik, union leak (fiil) = sz(dr)mak, seep leak (isim) = sznt leak away = szarak tkenmek / kaybolmak leak out = (kan, sv vs. iin) dar szmak, sznt yapmak leakage = (bir sv ya da bilgi iin) sznt / szdrma lean = yasz, zayf, sska lean against = (bir ey)e kar olmak, (bir ey)den yana olmamak lean tissue = kas doku leaning = yana yatm, eri leap (into) = atlamak, sramak leap = srama, atlama leap forward = ileriye doru sramak / atlamak / frlamak leap year = artk yl (4 ylda bir ubat aynn 29 gn ektii yl) learning = ilim, tahsil lease = kiralamak, kiraya vermek, rent leave behind = geride brakmak leave office = grevi brakmak, zt anl.= take office leave out = hesaba katmamak, darda brakmak, hari tutmak, atlamak, count out, exclude, zt anl.= include, (Leave this case out. He has got nothing to do with our retrospective study. = Bu vakay hari tutun. Bizim retrospektif almamzla hi alakas yok.) lecture (fiil) = konferans vermek, (niversitede) ders vermek lecture (isim) = (niversitede) konferans, ders lecture hall = (niversitede) derslik leftover = artan, fazlalk, excess left-wing = solcu legacy = gemiin kalnts, arta kalan ey, miras, (British people are thrifty. This trait of theirs is a legacy of pre-war unemployment. = ngilizler cimridir. Bu zellikleri sava ncesi isizlik zamanlarndan kalmadr.) legal = yasal, hukuki legal battle = hukuksal sava legal system = hukuk / adalet sistemi legally blind = (yasalara gre / resmen) grme zrl (olduu kabul edilmi kii) legend = destan, efsane, myth, epic legion = lejyon (antik Roma ordusunda askeri bir birim, alay) legislation = 1) yasama, kanun yapma, enactment; 2) yasalar, kanunlar, laws legislative = yasa yapma ile ilgili, yasamaya ait, kanun yapan, yasal

www.bademci.com

96 - DS Szl
legislative and executive = yasal ve idari legislator = yasa yapc legitimate = yasal, meru, legal, valid, credible, zt anl.= illegitimate, illicit, illegal legume = baklagiller familyasna dahil bitkiler ve bunlarn taneleri leisure = serbestlik, bo zaman, (vakit geirme ya da dinlenme amal) elence leisure time = bo zaman leisurely = telasz / sakince yaplan, relaxed, unhurried, casual, zt anl.= formal lend = dn vermek, zt anl.= borrow lend insight to = (bir ey)in i yz hakknda fikir verme length = 1) uzunluk; 2) sre, mddet, duration lengthy = uzun, uzun uzadya lesion = lezyon (yara, fonksiyon bozukluu) less still = daha da az less than half as much = (daha nce bahsi geenin) yarsndan daha az lesser = daha aa / dk, inferior, zt anl.= greater, superior lest = (bir ey ol)masn diye, korkusu ile, in case let alone = brak. . . , . . . yle dursun, (I cant even make a phone call let alone send images. = Brak resim gndermeyi, telefon bile aamyorum. - cmlesinde olduu gibi olanakszln boyutunun bykln vurgulamak iin kullanlr.) let down = 1) (ar ar) inmesini salamak; 2) boa karmak, yzst brakmak, hayal krklna uratmak, forsake, disappoint let go = serbest brakmak, koyvermek, salvermek, release let out = dar kmasna izin vermek, salvermek, emit let through = gemesine izin vermek lethal = ldrc, lmcl, deadly, fatal, mortal, zt anl.= harmless, safe lethal injection = zehir enjeksiyonu, (death by lethal injection = zehir enjeksiyonu ile lm / idam cezas) lethargy = letarji, uyuukluk leukemia = lsemi (kan kanseri) leukemogenic = kan kanserinin nedeni olarak gsterilen faktrle ilgili leukocyte = lkosit (akyuvar) level (fiil) = 1) eit hale getirmek, (level social differences = sosyal farkllklar gidermek / sosyal adan eit hale getirmek); 2) dzlemek, przsz hale getirmek (level the ground for construction = inaat iin yeri dzlemek) level (isim) = 1) seviye, dzey; 2) dz, dzayak level of income = gelir dzeyi level out = dengeye gelmek, dengelenmek lever = kaldra levy = vergi, har, tax, duty liability = sorumluluk, ykmllk, bor, responsibility, obligation, debt, zt anl.= immunity, exemption liberally = cmerte, generously, amply, zt anl.= insufficiently liberate = zgrlne kavuturmak, serbest brakmak, free, zt anl.= enslave, restrict liberty = zgrlk, hrriyet, serbesti, freedom, zt anl.= slavery librarianship = ktphanecilik Libya = Libya (Kuzey Afrikada bir lke) Libyan = Libya ile ilgili, Libyaya ait licence = lisans, ruhsat, ehliyet lie ahead = gelecekte (birisini) (kt / zor bir iin) beklemesi, bana gelecek olmak, (Following the diagnosis of her disease as cancer, she will need all her strength and bravery to cope with what lies ahead. = Hastalnn kanser olarak tehis edilmesinden sonra, gelecekte kendisini bekleyen zorluklar ile ba edebilmek iin btn gcn ve cesaretini toplamaya ihtiyac olacak.) lie around = miskinlik yapmak, tembellik etmek, hang around, laze, zt anl.= work, toil lie buried = gml kalmak lie hidden = sakl kalmak lie in = 1) mevcut olmak, ( . . . eklinde) bulunmak, exist in the form of; 2) (bir ey)den kaynaklanmak, originate in, (The causes of the war lie in the greed and incompetence of politicians on both sides. = Savan nedenleri, iki tarafn politikaclarnn da agzll ve yetersizliinden kaynaklanmaktadr.) lie on = (bir yerde) uzanmak, durmak lie under = (deri, neden vs.) altnda bulunmak / yatmak life expectancy = yaam beklentisi, olas yaam sresi, ortalama mr, average life span

www.bademci.com

DS Szl - 97
life span = mr, lifetime, life expectancy life support = yaam destei (insann (rn. uzayda) hayatta kalmas iin gerekli olan oksijen, su, besin, snma gibi ihtiyalarn salanmas) life will = yaama istei, will to live lifelong = mr boyu (sren) lifestyle = yaam biimi lifestyle behaviour = (bir kiinin) yaam tarzn belirleyen davran life-threatening = hayat tehdit eden lifetime = mr lifetime health risk = yaamboyu salk riski lift (fiil) = ykseltmek, raise, elevate lift (isim) = teleferik, asansr light up = aydnlatmak, aydnlanmak, illuminate, brighten, zt anl.= darken, fade lightheadedness = sersemlemi / decekmi gibi olma hali light-hearted = telasz, endiesiz, kaygsz lighting fixtures = elektrik / aydnlatma tesisat lightning = yldrm like finding a needle in a haystack = samanlkta ine aramaya benzer likelihood = olaslk, ihtimal, possibility, chance likely to = olas, muhtemel, beklenen, probable, expected, zt anl.= improbable, unlikely likely to prove controversial = tartma yaratmas muhtemel / beklenen like-minded = ayn dncede olan, grleri birbirine benzeyen liken to = (bir ey)e benzetmek, compare with / to, equate to likeness = 1) benzerlik, grn; 2) tasvir, resim likewise = benzer ekilde, keza, bunun gibi, similarly limb = kol, bacak, kuyruk, kanat gibi organlardan her biri, appendage limb-bone = kol veya bacaklara ait kemik lime = kire lime scale = kire tortusu limit (to) = (bir ey ile) snrlandrmak / snrlamak / kstlamak limitation = snrlama, limitasyon limited (to) = (bir ey ile) kstl / snrl, confined (to), zt anl.= free (of / from) line = (i yzeyini) kaplamak lineage = (akrabalk / tarih vs. bakmndan) kk linear algebra = dorusal / lineer cebir (vektrler ve lineer denklemler ile yaplan ilemler ile ilgili matematik dal) linear strip = dorusal erit linearly = dorusal olarak, dz bir hat zerinde linen = 1) keten, keten kuma; 2) ev tekstili lingua franca = 1) uluslararas ticari dil; 2) eskiden Akdeniz sahillerinde konuulan, talyancadan bozma dil linguist = dilbilimci lining = astar, i kaplama link to / with (fiil) = (bir ey) ile / (bir ey)e bala(n)mak, balant kurmak, birletirmek, connect to / with, combine with, zt anl.= separate from, detach from link (between) (isim) = ba, balant lip = dudak lipid = lipid (hcrenin temel yaptalarndan olup kloroform ve eter gibi organik solventler iinde znebilen yas madde) lipoprotein = lipoprotein (bir lipid ile birlemi olarak bulunan protein) liquid = sv liquid blood = sv halde kan liquid protein = sv protein listlessness = kaytszlk, kaygszlk, apathy literacy = okuryazarlk, (classical musical literacy = klasik mzik bilgisi / anlay) literally = tam anlamyla, gerekten, actually, truly, zt anl.= figuratively literary = yaznsal, edebi literary intellectual = edebiyatla ilgilenen / uraan entellektel kimse literary life = yaznsal / edebi hayat literary work = yaznsal / edebi eser literature = 1) edebiyat; 2) literatr (belli bir konuda yaynlanm bilimsel almalarn btn) lithium = lityum (gmi beyaz renkli yumuak bir alkali metal; bilinen en hafif metal) lithography = litografi (ta basmas) little known = fazla tannmam, az bilinen, zt anl.= well-known, famous live = (layv eklinde okunur) canl live out = sonuna kadar yaamak live up to expectations = beklentileri karlayacak dzeye gelmek live animal market = canl hayvan pazar livelihood = geim, geim yolu, subsistence, sustenance liver = karacier liver surgery = karacier cerrahisi

www.bademci.com

98 - DS Szl
livestock = iftlik hayvanlar livestock pasture = otlak, mera load (fiil) = yklemek, doldurmak load (isim) = yk loan = kredi, credit loan assassin = kiralk katil / suikast local = 1) yerel, yresel, blgesel; 2) (tbbi) lokal (vcudun sadece bir ksmn kapsayan), zt anl.= general local doctor = aile hekimi local ethnic food = yerel / mahalli / belli bir kltre ait yemekler local foodstuff = bir yere zg / yresel yiyecek localise = belirli bir yere snrlamak locally = yerel / mahalli olarak locate = konumlandrmak, yerini saptamak, (bir yerde) yerlemek, position, spot, station located = bir yerde bulunmak, situated location = belirli bir yer, konum, mahal, (A new job means a new employer, a new location and a new set of colleagues. = Yeni bir i, yeni bir iveren, yeni bir mekan ve yeni i arkadalar demektir.) lock = (kapy, valizi vs.) kilitlemek lock away = kilitli tutmak / saklamak locomotion = lokomosyon (enerji harcayarak ve kuvvet uygulayarak yer deitirme) lodge in = 1) (bir yer)e yerle(tir)mek (bir yer)de yaamak; 2) (bir eyin) iinde skp kalmak, iine gmmek, saplamak log (fiil) = aa kesip ktk haline getirmek log (isim) = ktk logging = aa kesip ktk yapma ii logical reasoning = mantkl dnme logically = mantken, mantkl olarak logistical = lojistik (nakliye, hareket etme / ettirme ile ilgili) logistics = 1) lojistik (askerlikte personel ve tehizatn nakledilmesi); 2) nakliyecilik long (for) = hasretini ekmek, ok arzulamak, desire long = 1) uzun zamandr, for a long time, (Have you been waiting long? = Uzun zamandr m bekliyorsunuz?); 2) uzun uzadya, (He took a long look at the womans picture. = Kadnn resmine uzun uzadya bakt.) long exposure = 1) (fotoraflkta) uzun pozlama (poz sresini ayarlayarak veya deklanre basl tutarak n filme uzun bir sre boyunca ilemesini salama teknii); 2) uzun pozlama yntemi ile alnan grnt long periods = uzun sre(ler) long-closed = uzun sredir kapal longevity = uzun mrllk long-held contention = uzun zamandr (doruluuna) inanlan bir gr longitude = boylam long-lasting = uzun mrl, uzun sre dayanan, long-lived long-range = uzun mesafeli / menzilli longstanding = ok eski, uzatmal, uzun zamandr gndemde / geerli olan, (The elders of the two families have finally agreed to shake hands and put an end to the longstanding feud. = ki ailenin bykleri nihayet el skp uzun zamandr var olan dmanla bir son vermeye raz oldular.), (a longstanding lover = uzatmal sevgili) long-term effect = uzun vadede grlen etki long-term memory = uzun sreli hafza longtime (ya da long-time) = uzun sreli (a longtime friendship = uzun sreli bir arkadalk) look after = (bebee, kpee vs.) bakmak, gz kulak olmak, keep an eye on look down on = kmsemek, hor grmek, tepeden bakmak, despise, scorn, zt anl.= exalt, glorify look forward to = sabrszlkla beklemek, iple ekmek, can atmak, expect, hope for look in (on) = (ksa bir) ziyaret yapmak, uramak, visit look into = aratrmak, soruturmak, incelemek, check out, inspect look out for = (bir ey)e dikkat etmek, watch out for, (The police warned the shopkeepers to look out for forged notes. = Polis, dkkan sahiplerini sahte banknotlara dikkat etmeleri konusunda uyard.) look over = incelemek, gz gezdirmek, examine, inspect look through = 1) gzden geirmek, incelemek, examine, search; 2) (bir eyin arasndan / iinden) bakmak look up = 1) (szlkte, kitapta vs. bir ey) aramak, search; 2) iyilemek, dzelmek, improve lookout = 1) gzetleme yeri; 2) aray loom = dokuma tezgah loosely = geveke, zt anl.= tightly looting = yamalama lorry = kamyon, truck lose faith = inancn / gvenini kaybetmek

www.bademci.com

DS Szl - 99
lose ground = gerilemek, rabet grmemek, regress, fall back, zt anl.= gain ground lose out = baarsz olmak, fail, zt anl.= succeed lose the favour of = (bir kii)nin gznden dmek loss = azalma, eksilme, kayp, zarar, ziyan, (loss of life = can kayb), (loss of appetite = itah kayb) loss of muscle = g kayb lost in = 1) tamamen (bir ey)e dalm; 2) (bir ey)in iinde kaybolmu loudly = yksek sesle, (speak loudly = yksek sesle konumak) louse = (oul: lice) bit Louvre = Louvre Mzesi (Pariste bulunan ve iinde pek ok nl sanatnn eserlerini barndran dnyaca nl bir mze) lovely = sevimli, irin, gzel, pretty low-crime = su oran dk low in = (bir ey) asndan / bakmndan fakir, (low in vitamins = vitamin bakmndan fakir) low profile = reklam sevmeyen ve geride duran bir kiinin izdii profil low-carbohydrate = dk karbonhidratl low-density lipoprotein = dk younluklu lipoprotein, LDL lower = azaltmak, drmek, decrease, reduce, zt anl.= increase lower back = srtn alt ksm lower courses = temelin ya da su basmann hemen zerindeki ta sralar lowercase = kk harflerle yazlm olan ksm, kk harf low-impact = (dmek, yaralanmak, bir yerini incitmek gibi) darbeler ve tehlikeler asndan daha gvenli olan (Walking is a low-impact exercise for a pregnant woman to do. = Yry, hamile bir bayann gvenle yapabilecei bir egzersizdir.) lowland = dz arazi, ova loyal (to) = sadk, vefal, faithful (to), zt anl.= disloyal (to) loyalty = sadakat, vefa, ballk lubricant = kayganlatrc lubricate = kayganlatrmak, yalamak lubrication = yalama lucid = kolay anlalr, ak, berrak, obvious, clear, transparent, zt anl.= ambiguous luckily = iyi ki, krler olsun ki, fortunately, zt anl.= unfortunately lumbar lordosis = omurgann bel blmnn ne doru ar kavis gstermesi hali lumbar puncture = bkz. spinal tap lumen = lumen (barsak gibi tp eklindeki bir organn i boluu) lump = yumru, i lunar = aya ait, ayla ilgili lunar soil = ay topra lung = akcier (Dier organlar gibi the artikeli alr ve genellikle oul kullanlr: the lungs) lung disease = akcier hastal lupus = lupus (lserleme eilimi gsteren lezyonlarla belirgin herhangi bir kronik deri hastal) lure (into) = ayartmak, kandrmak, imrendirmek, cezbetmek, charm, tempt (to) lurk = gizlenmek, saklanmak, pusuya yatmak, hide, lie in wait lush = bitkisel yaam ile dopdolu, zt anl.= arid Lyme disease = lyme hastal (geyiklerde yaayan bir tr kenenin tad bir bakteri yoluyla bulaan bir enfeksiyon) lymph node = lenf nodl (ok kk lenf kitlesi) lymphocytic leukemia = lenfatik lsemi made up of = (bir madde vs.)den yaplm / oluan

www.bademci.com

M MMM
magic = sihir, by magma = magma (yerkabuunun altndaki manto tabakasn oluturan eriyik kaya) magnetism = manyetizma magnetostriction = manyetostriksiyon, manyetik bzlme (manyetik alana maruz brakldklarnda baz malzemelerin boyutlarnn klmesi) magnificence = ihtiam, grkem magnificent = grkemli, harika, marvellous magnify = (byte ile) bytmek, byk gstermek magnifying glass = byte magnitude = byklk, boyut main = ana, temel, birincil, primary, principle, zt anl.= secondary, subordinate main stream of music = mziin ana eilimi / gidiat mainland = anakara mainly = byk lde, esas olarak, mostly, chiefly mains electricity = (ehir) ebeke elektrii mainstream = 1) bir toplulua hakim tutum, dnce veya davranlar temsil eden; 2) ana / genel gr maintain = 1) bakm yapmak, muhafaza etmek, bakmak, service, keep, retain; 2) srdrmek, devam ettirmek, sustain; 3) salamak, temin etmek, provide maintain (that) = iddia etmek, (belli bir fikri) savunmak, (fikirsel) pozisyonunu korumak, assert (that), claim (that) maintenance = 1) (makine vs. iin) bakm, onarm, muhafaza, idame, upkeep; 2) srdrme / koruma / direnme gc maintenance rules = bakm artnamesi maize = msr, corn major = geni / byk apl, byk, balca, asl, chief, primary, great, zt anl.= minor, unimportant, little majority = ounluk, byk ksm, zt anl.= minority make a break with = ykmak, krmak make a comeback = (anestezi sonras) derlenme, kendine gelme, uyanma make a difference = fark yaratmak

make a fool of = (birisini) aptal durumuna drmek, humiliate make a living = hayatn kazanmak, earn a living make a point of = zen gstermek, dikkat etmek ( I always make a point of spending Saturdays with my children. = Cumartesi gnlerini ocuklarmla geirmeye byk zen gsteririm.) make smt available to smo = bir eyi birisi iin kulanlabilir hale getirmek make better paper = daha iyi kat olurlar, (onlardan) daha iyi kat olur make clear = akla kavuturmak, clarify, illuminate make do with = (bir ey) ile yetinmek / idare etmek, subsist, get by, (When we were young, we had to make do with second-hand clothes. = Biz kkken, ikinci el kyafetlerle yetinmek zorundaydk.) make effort = aba / gayret gstermek, struggle make for = 1) (bir yer)e doru ynelmek, (bir yer)e ulamaya almak; 2) yapmak, ortaya karmak, ileriye gtrmek, produce, advance, contribute to, facilitate; 3) (bir ey)e neden olmak, cause (smt) to happen make history = tarihe gemek, tarih yazmak make inroads (into) = gedik / yol amak make it clear (that) = aklkla ifade etmek, aka belirtmek make it possible = mmkn klmak, olanakl hale getirmek, allow, enable, zt anl.= disable make life tougher for smo = bir kiiye zorluklar karmak make matters worse = durumu ktletirmek make money = para kazanmak make no use of = kullanmamak, yararlanmamak, zt anl.= utilise, make use of make off = aceleyle gitmek / kmak / terk etmek, make away, escape make on = (bir ey zerinden) kar salamak, para kazanmak make one wonder = insan dndrmek, ister istemez bir merak uyandrmak make ones way = ilerlemek, yol kat etmek, hayatta baarl olmak, advance

www.bademci.com

DS Szl - 101
make out = 1) (bir eyin ne olduunu) kestirmek, karmak, semek, anlamak, zmek, perceive, understand; 2) baarmak, be successful make out to = ima etmek, st kapal sylemek, intimate, imply, suggest make over = (bir maln) mlkiyetini (bakasna) vermek, devretmek make sense = mantkl gelmek, anlalr olmak make sense of = (bir ey)den anlam karmak, doru yorumlamak make sure (of / that) = emin olmak, garanti etmek, ascertain, zt anl.= be uncertain, (Before leaving home, make sure that the gas heater is turned off. = Evden kmadan nce ocan kapal olduundan emin ol.) make up = dzenlemek, hazrlamak, oluturmak, uydurmak, tekil etmek, comprise, compose, form, invent make up for = (kaybedilen veya eksik kalan bir eyi) tamamlamak, yerine koymak, kapatmak, telafi etmek, compensate for make up smt out of smt = bir eyden (baka) bir ey imal etmek / yapmak make up ones mind (about) = (konusunda) karara varmak, decide (on) make up to = yaranmaya almak, (People only make up to him because of his wealth. = nsanlar, ona sadece zenginliinden dolay yaranmaya alyorlar.) make use of = kullanmak, yararlanmak, utilise, benefit from, zt anl.= make no use of make visible = grnr klmak, aa vurmak make way for = yol vermek, nn amak makeshift = derme-atma, geici makeup = yap, ierik, structure, composition, formation malady = hastalk, disease, illness male fight = baz hayvan trlerinin erkek bireyleri arasnda, diileri ve / veya srnn liderliini elde etmek amac ile yaplan dv Mali = Mali (Bat Afrikada bir lke) malignancy = (tmr iin) kt tabiatl / huylu olma nitelii malnourished = yetersiz / kt / dengesiz beslenmi, undernourished, zt anl.= wellnourished malnutrition = kt beslenme, beslenme bozukluu malpractice lawsuit = yanl tehis ya da tedavi nedeniyle hekimlerin kar karya kaldklar hukuki dava malt = malt (genellikle bira yapmak iin imlendirilmi tahl) mammal = memeli man = insan(lk), human(ity) manage = 1) ynetmek, idare etmek, kontrol etmek, administer, run, conduct; 2) baa kmak, stesinden gelmek, becermek, accomplish, succeed (in / at), handle, tackle, deal (with), cope (with), zt anl.= fail (to) management = 1) ynetim, idare, administration; 2) (hastalk vs. iin) baa kma management regime = ynetim sistemi mandate = (resmi olarak) emretmek, zorunlu klmak, command mandatory = zorunlu manifest = aka gstermek, belirtmek, display, reveal, zt anl.= hide manifestation = belirti, gsterge, indication, symptom manipulate = (bir kar veya ama iin) kullanmak, deitirmek, kurcalamak, fiddle with, tamper with manipulation = 1) (bir kar veya ama iin) kullanma, fiddling; 2) dalavere manipulator = 1) bir cihaz vs. idare eden kii, operatr; 2) maniplatr, akln kullanarak bakalarn yneten kimse mankind = insanlk, humanity, man man-made = insan eliyle yaplm, artificial, zt anl.= natural manned = insanl manned mission = (rn. insanl bir uzay arac ile yaplan) insanl grev manner = 1) ekil, biim, way; 2) tavr, usul manoeuvrable (ya da maneuverable) = manevra yaptrlabilir, manevra yetenei yksek mantle = manto (yerkrenin ekirdeinin dnda, yer kabuunun ise altnda yer alan magmann bulunduu tabaka) manual = rehber (kitap), elkitab manually operated = elle kullanlan / altrlan manufacture = imal etmek, produce manufactured = imal edilmi / retilmi manufacturer = retici, imalat, producer manure = gbre, muck manuscript = el yazmas, msvedde many a = pek ok marble = 1) mermer; 2) bilye, misket march = yry

www.bademci.com

102 - DS Szl
marginal = dk, nemsiz, ufak, minor, slight, zt anl.= gross, vast marijuana = mariyuana (kenevir bitkisinin yapraklarnn sigara gibi iilmesi ya da inenmesi yoluyla ar zindelik ve mutluluk hissi veren uyuturucu) marine (isim) = deniz piyadesi marine (sfat) = denize / denizcilie ait, (canllar iin) denizde yaayan, maritime marine biodiversity = deniz canllarnn eitlilii marine life = deniz yaam, deniz canllarnn btn marine reptile = deniz srngeni marine species = denizde yaayan canl tr / trleri maritime = deniz veya denizcilikle ilgili, marine mark = gstermek, iaret etmek, ortaya karmak, point out, show marked = belirgin, gze arpan, obvious, noticeable, zt anl.= inconspicuous markedly = belirgin ekilde, akca, noticeably, clearly marker = iaret, im, belirti market = pazar, piyasa marketing = pazarlama marketplace = pazar (yeri) marrow = ilik, z, kemik ilii marsh = batak, bataklk Martian = Mars gezegeni ile ilgili, Mars gezegenine ait Maryland = Maryland (Bat ABDde yer alan ve bugn ABDnin ortalama gelir dzeyi en yksek olan eyaleti) mask = kamufle etmek, gizlemek, rtmek, cover mass = hacim, yn mass production = seri retim mass unemployment = toplu / byk apl isizlik mass vaccination = kitlesel alama, a kampanyas massacre = katletmek, krp geirmek masses = halk ynlar massive = byk, muazzam, ok byk, byk ktleli, ar, enormous, immense, heavy, zt anl.= tiny, (The social impact of this economic crisis will be massive. = Bu ekonomik krizin sosyal yaama vuraca darbe ok byk olacak.) master = iyice renmek, uzmanlamak, learn, grasp masterly = ustaca, ustalkl masterpiece = bayapt mat = hasr, paspas match (with) (fiil) = uymak, benzemek, ele(tir)mek, badamak, uy(u)mak, correspond (to) match for (isim) = (bir ey) ile denk, (bir ey) ile karlatrlabilir matchstick = kibrit p mate (with) (fiil) = (hayvanlar iin) iftle(tir)mek mate (isim) = (genellikle hayvanlar iin) e material = madde materialise = gereklemek, be realised, actualise, zt anl.= fail maternal = annelie zg, anne tarafndan, motherly maternity = annelik mathematical precision = matematiksel kesinlik mathematical reasoning test = matematiksel mantk yrtme testi mathematician = matematiki math-reasoning problem = matematiksel dnme gerektiren problem, matematik problemi mating = iftleme matriculate = (niversiteye) renci olarak kaydolmak matrix algebra = matris cebiri (matrisler zerinde yaplan ilemler ile ilgili matematik dal) matter = 1) konu, sorun, mesele, point, issue, question; 2) madde, zdek matter of dosing = (belli bir dozda) ila verme sorunu / konusu mature (fiil) = 1) olgunlamak; 2) (bor vs. iin) vadesi gelmek mature (isim) = olgun, ergin, fully developed, ripe, zt anl.= immature maturity = olgunluk, full development, zt anl.= immaturity maul = (dverek) yaralamak, hrpalamak maxim = zdeyi, zl sz maximum = (oul: maxima) bir dalgann en st noktas may well = pekala (olabilir / yapabilir) de Maya = Maya (Orta Amerikada M. . 6. yy ile M. S. 16. yy arasnda etkili olmu bir uygarlk) meagre = yetersiz, eksik, az, inadequate, poor, zt anl.= abundant, sufficient meal = yemek, n mean (isim) = (matematikte) ortalama mean (sfat) = 1) ortalama, average; 2) saldrgan, tehlikeli, hostile, dangerous, zt anl.= kind meaningful = anlaml, zt anl.= meaingless, purposeless

www.bademci.com

DS Szl - 103
means (of) = 1) (hem tekil hem oul) yol, yntem, vasta, vesile, way, method; 2) imkan, bte, varlk, gelir, para, wealth, income, funds means of production = retim aralar means of treatment = tedavi ekilleri / yntemleri meanwhile = bu arada, bu esnada measles = kzamk measure (fiil) = lmek, ls / deeri olmak, . . . olarak llmek, sayya dkmek, calculate measure (isim) = 1) nlem, tedbir, precaution; 2) miktar, l, dzey measure up = istenilen llere / kriterlere uygun olmak meat = et mechanistic = mekanik, makine benzeri, sanatsal / estetik / insani yn olmayan, zt anl.= artistic meddle with = (birisi) ile uramak, (iine) karmak / burnunu sokmak media = aralar, ortam, medya media attention = medyann ilgisi medial epicondylitis = medial / iyan epikondilit (golfu dirsei adyla da bilinen, dirsek ekleminin i ksmnda ve genellikle golf oyuncularnda grlen arl durum) mediate = araclk / arabuluculuk etmek, araya girmek, intercede medical = tbbi medical advice = tbbi neri medical attention = tbbi mdahale medical dominance = tp alannda stnlk, hakimiyet medical profession = tp / salk meslei medical school = tp fakltesi medical science = tp bilimi medical subject = tbbi konu medical treatment = tbbi tedavi medically = tbben, tbbi olarak Medicare = salk gvencesi (ABD ve baz lkelerde 65 ya zeri yallar, engelliler ve kronik bbrek hastalar iin devletin salad cretsiz salk hizmeti) medication = medikasyon (tbbi tedavi), ila verme, ilala tedavi etme, ila medicine = 1) tp; 2) ila, medication, drug medieval = ortaaa ait / zg meditation = meditasyon (dnceyi younlatrarak bilin dzeyini ykseltmeyi veya zihni boaltarak rahatlatmay amalayan zihinsel aktivite), derin dnme Mediterranean Sea = Akdeniz medium = (oul: media) ara, ortam meet = yerine getirmek, karlamak, (belli bir gn iin) uymak, karmamak, atlamamak, accomplish, satisfy, fulfil, zt anl.= fail to meet megacity = byk ehir, megakent megalith = megalit (antsal mimaride kullanlan ok byk yekpare ta) megalithic = ok byk yekpare talardan yaplma melanin = vcutta deri, sa, gz, beyin ve dier baz oluumlara siyah renk veren pigment melt = erimek, ergimek, eritmek meltdown = (nkleer reaktr iin) erime meltwater = buzun erimesiyle ortaya kan su member = ye memorise = ezberlemek, learn by heart memory = 1) hafza, bellek; 2) hatra, an memory loss = hafza kayb, amnesia menace (fiil) = baa bela olmak, tehdit etmek, threaten menace (isim) = tehdit, ba belas menagerie = kk hayvanat bahesi menial job = hizmet, ar emek, zorluk ieren, genelde dk cretli i meningeal = membranlarla ilgili meninges = beyni rten 3 membrandan biri meningitis = menenjit hastal (beyin zarlarnn iltihab) menstruation = menstruasyon, det, ayba mental = mental, zihinsel (akl, bellek, bilin, zeka ile ilgili) mental activity = zihinsel faaliyet mental alertness = zihinsel uyanklk, tetikte olma hali mental computation = akldan hesaplama mental health = akl sal mental health centre = akl sal merkezi mental illness = akl hastal mental picture = zihinde canlandrma mental retardation = zeka gerilii mentally disturbed = akl hastas mentally handicapped = zihinsel zrl / engelli mentally stable = akl sal yerinde mention = 1) sz etmek, bahsetmek, disclose, bring up; 2) bavurmak, turn to, resort to merchant = tccar, tradesman merciful = merhametli mercuric chloride = civa klrr (tarm ilac ya da antiseptik olarak kullanlan ok zehirli bir bileik)

www.bademci.com

104 - DS Szl
mercury = civa mercury-based preservative = civa bazl koruyucu mere = sadece, yalnzca, basit, sole, simple merely = sadece, yalnzca, only, just, solely merge (into) = iine karmak, mix, join, zt anl.= split merge = birle(tir)mek, combine, unite, zt anl.= separate, split merit = deer, erdem, fazilet, worth, virtue, zt anl.= disadvantage Mesopotamia = Mezopotamya (Frat ile Dicle nehirleri arasnda kalan, M. . 10. binyl kadar eskiye tarihlenen neolitik yerleimlere ve izleyen srete Smer, Babil, Asur gibi birok nc uygarla ev sahiplii yapm olan blge) mesosiderite = mesosiderit (silikat ve nikel-demir bakmndan zengin bir eit meteorit) mess = kark ey / yn metabolise = metabolize etmek (yiyecek, mineral vs. maddeleri kimyasal ilemler vastasyla enerji ve yeni hcreler oluturmak amacyla kullanmak) metabolism = metabolizma (bir organizmada yaamn srdrlmesi srasnda gerekleen tm kimyasal ilemler) metabolite = metabolit (metabolizmada kullanlan ya da metabolizma esnasnda veya sonunda oluan madde) metaphor = mecaz, benzetme metaphysical = metafiziksel, fizik tesine ait metastasize = tm vcuda yaylmak metastatic = metastatik (yaylmaya eilimli) meteor = meteor (atmosfere giren gkta) meteor shower = meteor yamuru meteorite = meteorit (dnyaya den kk gkta) methane = metan (doalgazda bulunan yanc bir gaz) methane emission = metan gaz k methemoglobin = kanda bulunan, ancak hemoglobinden farkl olarak oksijene balanamayan kristal yapl, kahverengi pigment methemoglobinemia = methemoglobinemi (alyuvarlarda ar miktarda methemoglobin bulunmas hali) methyl bromide = metil bromit (kimyasal forml CH3Br olan, yanc olmayan, renksiz, kokusuz bir gaz) meticulous = ok titiz, ok dikkatli microbe = mikrop (hastalk yapan herhangi bir mikroorganizma) micro-credit = mikrokredi (isiz veya yoksul giriimcilere salanan ok dk miktardaki kredi) mid-1990s = 1990larn ortalar mid-century = yzyln ortalar middle children = ortanca ocuklar middle ear = orta kulak middle-aged = orta yal middle-ground position = orta yollu bir tutum middle-of-the-road = lml bir yol veya politika izleyen, lml, moderate middling = orta (byklkte), medium midfoot = kboid, navikler ve kuneiform kemiklerin ve bunlar evreleyen yumuak dokunun bulunduu ayan orta ksm midshipman = deniz yardmc subay midwife = ebe might = g, kuvvet, kudret, power, strength mighty = gl, kudretli migraine patient = migren hastas migrant = gmen migrate = g etmek migrating = g eden migration = g migratory = gle ilgili mild = hafif, lml, lman, moderate, slight, zt anl.= severe, intense mild depression = hafif, iddetli olmayan depresyon (ruhsal knt) mild exercise = hafif, yormayan egzersiz mild exposure to = (bir toksik madde vs.)ye hafif derecede maruz kalmak miles per hour = saatte . . . mil (hz lme birimi), mph milestone = kilometre ta, (nemli) aama Miletus = Milet (bugn Aydn ili snrlar iinde kalan bir antik kent) militancy = militanlk military campaign = askeri harekat Milky Way = Samanyolu (Galaksisi) mill = (genellikle kuma, kat, kereste gibi ara rnler iin) imalathane / fabrika millennium = (oul: millennia) bin yl mimic = (ekim: mimicking, mimicked vs.) taklit etmek, kopya etmek, benzemek, imitate, copy mind = akl, akl sahibi kii mine (fiil) = (kmr, maden vs.) karmak mine (isim) = mayn

www.bademci.com

DS Szl - 105
mine-sweeping = mayn tarama miniaturize = minyatrletirmek, minyatrize etmek (bir eyin, ayn ii gren ama daha kk ebatl olann retmek) minimal = asgari, en az, en dk seviyede, least minimally conscious state = (hastann / kiinin) bilincinin en alt seviyede olduu durum minimize = minimize etmek, en aza indirmek, zt anl.= maximize minimum = (oul: minima) bir dalgann en alt noktas mining = maden karma, madencilik minister = bakan minor = nemsiz, kk, yok denecek kadar az, unimportant, insignificant, trivial, zt anl.= major, considerable, significant minority = aznlk minstrel = ortaada halk airi, ak, bard minuscule = ok kk, minnack, (For some time, that great painter had to live in this minuscule room. = O byk ressam bir zaman iin bu minnack odada yaamak zorunda kald.) minute (isim) = 1) dakika; 2) tutanak minute (sfat) = (maynyut eklinde okunur) ok kk, very small, tiny miracle = mucize miraculous = mucizevi, doast, marvellous mirror (isim) = ayna mirror (fiil) = yanstmak, reflect mirror neuron = ayna nron (sadece insann kendi hareketlerine deil, baka insanlarn hareketlerine de cevap / tepki veren nron)1 miscalculate = yanl hesaplamak mischief = yaramazlk, haylazlk, fesat, ktlk, naughtiness, trouble, zt anl.= good behaviour misconception = yanl kavram / yorum / kan, delusion misdiagnose = yanl tehis koymak misdirect = yanl yol gstermek, yanl t vermek, kt ynetmek / ynlendirmek, mislead, misinform miserable = perian, sefil, mutsuz, unhappy, depressed miserably = ok kt ekilde, fena halde, badly misery = perianlk, sefalet, byk znt, suffering, distress misfortune = talihsizlik, aksilik mishandle = kt ynetmek, kt kullanmak, misconduct, maltreat, (The Prime Minister admitted that the crisis had been mishandled. = Babakan krizin kt ynetildiini kabul etti.) misinterpret = yanl anlamak, misunderstand mislead = yanltmak, yanl ynlendirmek, deceive, misguide misleading = yanltc, deceptive, zt anl.= true, actual mismanagement = kt ynetim, ynetim bozukluu misplace = yanl yere koymak, mislay mispricing = yanl fiyatlandrma misrepresentation = bilerek yanl tantma miss out (on) = (bir frsat veya deneyimden) mahrum kalmak, (Living in the country, I often feel that I am missing out on the activities of city life. = Krsal blgede yaadm iin, ehir hayatnn etkinliklerinden mahrum kaldm gerei ska aklma geliyor.) missing = var olmayan, kayp, absent, zt anl.= present mission = (uu, operasyon vb.) grev mistakenly = yanllkla, yanlg iinde, incorrectly mistrust = gvensizlik, itimatszlk, doubtfulness, zt anl.= trust misunderstanding = yanl anlama / anlalma mitochondrial = mitokondriyal (hcre iinde enerji retiminden sorumlu organel ile ilgili) mixture = karm, birleim, combination moat = kale / saray hendei mobile phone = cep telefonu, cell phone mobilize = harekete geirmek, seferber etmek mock = (yzne kar) alay etmek, make fun of, (The children mocked their handicapped friend. = ocuklar, zrl arkadalaryla alay ettiler.) mode = usul, tarz, slup model year = 1) (bir uygulamann) ilk kez balayaca / denenecei (pilot) yl; 2) (araba vs. iin) model yl modelling = modelleme (incelenen bir konuyu daha iyi anlamak amac ile onu daha basit ya da daha kk lekli bir modele indirgeme) moderate (fiil) = hafifletmek, yumuatmak, lmanlatrmak, curb, soften moderate (sfat) = lml, orta, ll, snrl, reasonable, zt anl.= extreme moderately = ll / snrl ekilde, reasonably, zt anl.= extremely modest = 1) ll, snrl, moderate, zt anl.= excessive; 2) alakgnll, gsterisiz, lml, humble, plain, zt anl.= grand, immodest modification = deiiklik, tadilat, alteration, reshaping

www.bademci.com

106 - DS Szl
modify = (kk) deiiklikler yapmak, tadil etmek, alter moist = nemli, rutubetli, damp, wet, zt anl.= dry moisture = nem, rutubet mold = kalp molecule = molekl (iki veya daha fazla atomun birlemesiyle oluan madde unsuru) molten = erimi, svlam molten plate = eriyik plaka momentum = moment (bir cismin hz ile ktlesinin arpm) monarch = monark, kral, hkmdar, king, emperor monetary = parasal, mali money laundering = kara para aklama (yasa d yollarla elde edilmi paray, kaynak ve kimlik gstermeyi gerektirmeyen ilemler yaparak, yasal bir yatrm veya depolama aracna aktarma) monitor = izlemek, denetlemek, gzetlemek, gzlemlemek, takip altnda tutmak, observe, supervise monk = kei monkey love-potion = maymun ak iksiri (cinsel iktidar veya arzu yaratt dnlen bir orkide ekstraktna verilen yerel bir isim) monolingual = tek dilli, tek dil konuan monologue = 1) monolog (kiinin tek bana yapt konuma); 2) bir kiinin, genellikle bakalarnn konumasna izin vermeden tek bana yapt konuma monotonous = monoton, tekdze monounsaturated fat = tekli doymam ya monozygotic twins = tek yumurta ikizleri, identical twins, zt anl.= dizygotic twins monsoon = muson monument = ant, abide monument of stone = ta abide mood = ruh hali, miza mood disturbance = ruh hali bozukluu / dengesizlii Moorish = Maribi (8. ile 15. yylar arasnda Fasta yaayan halka ait) moral = ahlaki moral judgements = ahlaki deerlendirmeler morale = moral, iyi ruh hali morally = ahlaki bakmdan, ethically more or less = aa yukar, az ok, hemen hemen more than double = iki katndan fazlaya kmak more than unlikely = imkanszdan da te, (Within the limits of todays technology, it is more than unlikely to travel to stars. = Gnmz teknolojisinin snrlar ierisinde, yldzlara yolculuk etmek imkanszdan da te bir ey.) moreover = bundan baka, ayrca, stelik, additionally, furthermore mores = treler, grenekler, traditions morphological = morfolojik (ekilsel, biimsel) mortality = lmllk, lm oran mortality rate = lm oran mortality risk = lm tehlikesi mortgage = ipotek (satn alnacak evi teminat gstererek dk faizli ev kredisi kullanmak) mosquito-borne = sivrisinek tarafndan tanan Most certainly! = Kesinlikle!, Elbette!, Tabii ki! most unfair = ok haksz mostly = en ok motherhood = annelik motion = hareket motivate = motive etmek, harekete geirmek, tevik etmek, cesaretlendirmek, excite, inspire, encourage, zt anl.= discourage motivated = motive olmu / edilmi, gdlenmi motive = gd, motivasyon, neden motor development = motor geliim (doutan itibaren hareketi mmkn klan sinirlerin geliimi) motor information = beyinden, kaslarn hareketi iin gnderilen uyar motor-command neuron = beyinden gelen emirle hareket eden nron motorist = motorcu (motorsiklet kullancs) mould = kf mantar mound = yma tepe mount = monte etmek, asmak, takmak, kurmak, install, place; 2) trmanmak, ykselmek, artmak, climb, rise, ascend, zt anl.= descend, fall mountain range = da silsilesi, srada mountaineer = dac, mountain climber mouse = (oul: mice) fare movable = tanabilir, nakledilebilir move (fiil) = hareket etmek move (isim) = hamle move about = dolamak, dolanmak move in = 1) (eve vb.) tanmak; 2) ieri girmek move off = yola kmak, (bir yerden) ayrlmak

www.bademci.com

DS Szl - 107
move out = tanarak / gerek bir yerden ayrlmak move round = (bir yerde) gezinmek / hareket etmek move through = (bir ey)in iinde hareket etmek moveable type = hareketli / karlabilir harfler kullanlarak bask yaplan matbaa teknii movement = hareket, akm mRNA = tayc ribonkleik asit (genetik bilgiyi DNAdan ribozoma tayan RNA molekl), messenger ribonucleic acid much-respected = ok sayg gren mucous coat = baz uzuvlarn i yzn kaplayan salgl zar, smks rt mucous membrane = smks / mkz zar mucus = mukus (smks salg) multibiIlion-dollar industry = milyarlarca dolarlk endstri multicellular = okhcreli multidisciplinary = birok bilim daln ilgilendiren, disiplinler aras, interdisciplinary multinational = okuluslu irket (dnyann farkl lkelerinde ticari varl bulunan irket) multi-storey = ok katl mummify = mumyalamak munch ones way through = (bir ey)i azaltarak / tketerek ilerlemek, yiyerek azaltmak munitions = (oul kullanlr) sava gereleri, mhimmat, cephane murder = ldrmek, katletmek, kill muscle power = kas gc muscle work = kas almas musculature = kas sistemi musculo-skeletal system = kas-iskelet sistemi (kaslar ve iskelet aracl ile hayvanlarn hareketini salayan sistem) mushroom = bymek, ykselerek genilemek, expand, zt anl.= collapse mushroom out = mantar gibi almak muskrat = misk san must result . . . = kesinlikle yle sonulanyordur . . . mutant = mutant (mutasyona / genetik deiime uram) mutate = genetik deiim (mutasyon) geirmek mutation = mutasyon (gen diziliminin doal farkllama nedeniyle veya radyasyon, scaklk, virsler gibi d etkilerle deiime uramas) mutual = karlkl, common, reciprocal mycobacterium tuberculosis = tberkloza sebep olan bir mikobakteri tr myocardial infarction = miyokard enfarkts (kalp kasnda besleyici damarn tkanmas nedeniyle blgesel doku lm), MI myriad = ok byk sayda mysterious = gizemli, esrarl mystery = gizem, sr, esrar, secret, enigma, zt anl.= revelation, explanation myth = sylence, efsane, mit, story, tale mythological = mitolojik, efsanevi

www.bademci.com

N N NN
naively = safa, artlessly, zt anl.= deviously naked eye = plak gz naming = isimlendirme nanometre = nanometre, milimetrenin milyonda biri, 10-9 metre nanoparticle = 100 nanometreden daha kk boyutlu parack, nanocluster, nanopowder nanosize particle = 100 nanometreden daha kk boyutlu parack, nanoparticle nanotube = nanotp (nano boyutlarda boru benzeri bir yap) nap = kestirmek, ekerleme yapmak narcotic = narkotik (bilinci uyuturan herhangi bir kimyasal madde) narrative = anlatm, account narrative essay = hikaye tarznda yazlm deneme narrative poem = iinde bir hikayenin anlatld iir narrow (fiil) = daral(t)mak, contract, tighten, zt anl.= broaden narrow (isim) = kstl, dar, partial, zt anl.= broad narrow visible range = elekromanyetik spektrumun insan gznn grebildii yaklak 400-790 THz frekans aral, visible spectrum narrowed = daral(tl)m narwhale = narval, denizgergedan (arktik denizlerde yaayan bir tr beyaz balina) nasty = kt, irkin, ayp, pis nasty-tasting = tad berbat olan national health scheme = ulusal salk plan national park = milli park (genellikle bir blgedeki doal yaam koruma amal olarak oluturulan koruma alan) nationalise = devletletirmek, kamulatrmak nationals from other EU countries = uyruu baka AB lkeleri olan kiiler native (isim) = yerli, zt anl.= foreign native English speaker = anadili ngilizce olan kimse native to (sfat) = (bir yer)in yerlisi, (bir yer)e ait / zg, indigenous, zt anl.= foreign, (Kangaroo is native to Australia. = Kanguru Avustralyaya zg bir hayvandr.) natural causes = doal nedenler / sebepler

natural selection = doal seilim (gsz bireylerin doada hayatta kalamayarak elenmeleri, bunun sonucunda gl bireylerin hayatta kalarak soylarn devam ettirmeleri) naturalist = doabilimci naturalization = vatandala kabul etme nature = doa, miza, nitelik, tr, character, type nature of gravity = yerekiminin doas naughty = yaramaz, haylaz nausea = mide bulants, noze naval = denize ait, deniz kuvvetlerine ait naval explorer = deniz aratrmacs navigate = ynlendirmek, (bir deniz aracyla) denizde gezmek, seyretmek, yn bulmak navigation = denizde yn / pozisyon bulma, denizcilik, deniz veya uak yolculuu navigator = (bir deniz aracyla) denizde gezen kii, (gemilerde) haritac, yn bulucu near future = yakn gelecek near one another = birbirlerinin yannda nearby = yakn, yakn(lar)da, yaknda(ki), close near-death = leyazma, lme yakn nearly = neredeyse, hemen hemen, almost near-professional = profesyonele yakn nearsighted = miyop (uza gremeyen) neatly = dzgn / tertipli bir ekilde, tidily, carefully, zt anl.= carelessly, untidily necessarily = ister istemez, muhakkak, illa ki, unquestionably, undoubtedly, zt anl.= possibly necessary = gerekli, zorunlu, zaruri, nemli, essential, zt anl.= unnecessary necessitate = gerektirmek, zorunlu klmak, require, call for needlessly = bou bouna, ortada hibir ey yokken, gereksiz yere, unnecessarily needy = yoksul, ihtiya sahibi negative press = gazetelerde bir kii, konu vs. hakknda kt haber kmas neglect = ihmal etmek, savsaklamak, aldrmamak, ignore, zt anl.= care for, concern negligence = ihmalkarlk, inattentiveness, zt anl.= diligence negligent = ihmalkar, inattentive, zt anl.= diligent

www.bademci.com

DS Szl - 109
negligible = nemsiz, yok denecek kadar az, ihmal edilebilir, insignificant, minor, zt anl.= considerable, significant negotiate = mzakere etmek, grmek, discuss, debate negotiation = mzakere, grme, debate negotiator = 1) bir antlamann taraflarndan biri; 2) arabulucu neighbour = komu olmak, evresinde bulunmak neighbourhood = semt, mahalle, district neonatal = doumdan sonraki drt hafta ile ilgili neoplasia = neoplazi (yeni ve anormal hcre oalmas) nephron = nefron (bbrein ilev yapan en kk anatomik birimi) nerve = sinir nerve fibre = sinir lifi nerve process = sinirlerin almas esnasnda gerekleen ilemler nervous = sinirli, asabi, anxious, zt anl.= calm nervous system = sinir sistemi nesting = yuvalanma, yuva yapma Netherlandic (isim) = Hollandaca diline verilen isimlerden biri, Dutch Netherlandic (sfat) = Hollandaya ait, Hollandacaya ait, Dutch Netherlands = (the Netherlands eklinde kullanlr) Hollanda, Holland network = a, ebeke neural network = nral / sinirsel a neural tissue = sinir dokusu neurodegenerative = sinir dokusunun zamanla yok olmas ile ilgili, (hastalk, kimyasal madde vs. iin) sinir dokusunu zamanla yok eden neurologic loss = nrolojik kayp neurological = nrolojik (sinir sistemiyle ilgili) neurological disorder = nrolojik bozukluk / hastalk neurological wiring = sinirlerin yapsal ekli, sinir sistemi neuron = nron, sinir hcresi neuronal system = nronal sistem (sinir hcresi sistemi) neuroscience = sinir bilimi Neuroscience Research Programme = Sinir Bilimi Aratrma Program neuroscientist = sinir bilimci neurosurgeon = beyin ve sinir cerrah, nroirurji uzman neurotransmitter = nrotransmitter, nrotayc (hcreleraras sinirsel iletiimde grev alan kimyasal madde) neutrality = tarafszlk neutralize = 1) ntralize etmek (asidik veya bazik bir zeltiyi ntr hale getirmek); 2) (askeri) etkisiz hale getirmek (esir etmek, savaamaz hale getirmek, yok etmek) neutrino = ntrino (elektriksel yk olmayan atomalt bir parack) neutron emission = ntron emisyonu (baz ar atomlarn ekirdeklerinden bir ntronun dar atlmas ile meydana gelen radyoaktif bozunma) Nevada = ABDde bir eyalet never before = daha nce asla never to return = geri dnmemek zere nevertheless = yine de, bununla birlikte, however, even so New England = Yeni ngiltere (ngiltereden Kuzey Amerikaya g eden ilk kolonistlerin yerletii blge) New World = (the New World eklinde kullanlr) Yeni Dnya (Kuzey ve Gney Amerika) newborn = yenidoan newcomer = yeni gelen kimse news-editorial staff = muhabirlerden gelen ham haberi dzenleyerek yayna hazrlayan personel niche = ni (duvar iinde braklan oyuk, gz, hcre) nickel = nikel (parlatlabilen bir metal) nickname (isim) = takma ad, lakap nickname (fiil) = takma isim koymak Nigerian = Nijerya ile ilgili, Nijeryaya ait nightmare = kabus, karabasan nightmare possibility = kabus senaryosu, en kt olaslk Nineveh = Ninova (bugn Irak topraklarnda yer alan, Dicle Nehri zerindeki antik bir Asur kenti) nitric acid = nitrik asit (kimyasal forml HNO3 olan, olduka andrc, zehirli ve kuvvetli bir asit) no doubt about it = hi sphe yok no easy matter = kolay bir ey deil no grounds for = (bir davran vs.) iin hibir gereke / neden yok no less promising (than) = (birey)den daha az umut vaat etmeyen, en az o kadar umut vaat eden

www.bademci.com

110 - DS Szl
no less than = en az (baka bir ey ya da birisi) kadar no longer = artk / daha fazla bir durumun olmamas, artk deil, no more, (I no longer trust him. = Artk ona gvenmiyorum.) no longer the case = artk durum yle deil / artk durum farkl no more than smt = bir ey olmaktan teye gemez no point in doing smt = bir ey yapmann yarar / anlam yok Noahs flood = Nuh Tufan nobleman = asilzade, soylu nocturnal = nkturnal (gece yaayan) nodule = yumru, dm, nodl noise = (elektronikte) grlt, istenmeyen sinyal noise pollution = grlt kirlilii noise-induced = grlt kaynakl, grltnn neden olduu nomadic = gebe, gebelere ait, (These tribes have a nomadic way of life. = Bu kabilelerin gebe bir yaam tarzlar var.) nomenclature = terminoloji nominally = nemsiz / dk oranda nominate = 1) aday gstermek; 2) atamak, grevlendirmek, appoint nomination = adaylk noncancerous = kanserli olmayan noncompliance (with) = (bir eye) uymama / uygun davranmama noncompliance with medical directions = (bir hasta iin) (doktorun) tbbi talimatlarna, nerilerine uymama / uygun davranmama nondepletable = tkenmez, tketilemez nondrug = ilasz nonetheless = bununla birlikte, her eye ramen, however, even so, nevertheless non-evergreen = (bitkiler iin) her mevsim yeil kalmayan nonfiction = kurgusal olmayan dz yaz, zt anl.= fiction nonlethal = ldrc / ok zararl olmayan nonoil sector = petrol d sektr nonparametric = (veri iin) olaslk dalmna bal olmayan veya derecelendirilebilen ama saysal olarak kesin bir ekilde ifade edilemeyen nonpharmacological = (tedavi vs. iin) ila kullanlmayan, ilasz nonprescription drug = reetesiz satlan / reeteye tabi olmayan ila, over-the-counter medication, zt anl.= prescription drug nonsense = samalk, rubbish normal pattern of growth = bymenin normal seyrinde gitmesi not at all = hi . . . deil, (be not at all helpful = hi yardmc olmamak) not necessarily = tam olarak deil, zorunlu deil, mutlaka yle olmas gerekmez not that I know of = bildiim kadaryla yok / deil, not to my knowledge not to mention . . . = . . . y saymazsak / hesaba katmazsak, (stelik) bir de . . . yn var, . . . da cabas, (not to mention a lot of money = gereken ok miktarda paray saymazsak), (not to mention ugly looking = irkin grnmeleri de cabas) not to my knowledge = bildiim kadaryla hayr / deil, benim bilgim dahilinde deil, not that I know of notable = dikkate deer, remarkable notably = bilhassa, dikkat ekecek derecede, dikkate deer bir ekilde, particularly, remarkably notation = iaret veya rakamlarla gsterme sistemi, notasyon note (fiil) = 1) belirtmek, (bir ey)e dikkat ekmek, (bir ey)den sz etmek, dikkat etmek, fark etmek, farkna varmak, notice; 2) not tutmak note (isim) = 1) banknot, not, nota, senet; 2) (derste vs. tutulan) not nothing at all = hi ama hibir ey, (The man who reads nothing at all is better educated than the man who reads nothing but newspapers. = Hibir ey okumayan bir adam, gazeteden baka bir ey okumayan adamdan daha iyi eitimlidir.) nothing but . . . = . . . dan baka hi bir ey, nothing other than . . . nothing less than = hi de nemsiz olmayan, yabana atlamayacak nothing short of perfection = mkemmelden daha az / yetersiz deil noticeable = belirgin, dikkate deer ak, farkedilir, apparent, conspicuous, visible, detectable, zt anl.= ambiguous, hidden, (The new tax system did not have any noticeable effect upon the rate of economic growth. = Yeni vergi sisteminin, ekonomik byme oran zerinde dikkate deer bir etkisi olmad.) noticeably = belli / ak / fark edilir bir ekilde, apparently, remarkably, markedly, clearly, zt anl.= ambiguously, vaguely notion = dnce, fikir, inan, idea, thought notorious = dile dm, ad km, (kt) n yapm, aikr, well-known, obvious

www.bademci.com

DS Szl - 111
not-too-distant = ok uzak olmayan, near nourish = beslemek, feed nourishment = beslenme novel (isim) = roman novel (sfat) = yeni, yeni km, orijinal, original, fresh, unique, zt anl.= old, traditional novelist = romanc novelty = yenilik, yeni km ey, freshness now that = artk yle olduuna gre, madem ki noxious = zararl, ldrc NSAID = steroid iermeyen antienflamatuvar ila (aspirin gibi ar, ate ve iltihab azaltan ancak narkotik olmayan ila), non-steroidal antiinflammatory drug nuance = nans, ince ayrnt nuclear = nkleer (atom ekirdei ile ilgili) nucleation = nve / ekirdek halini alma nucleus = (oul: nuclei) (atom, hcre vs. iin) ekirdek nuisance = rahatszlk, rahatsz eden ey, ba belas, irritation, annoyance, pain in the neck numb = uyumu, hissizlemi, (I will give you an injection and the tooth will go completely numb. = Size bir ine yapacam ve di tamamen uyuacak.) numerical = saysal numerous = saysz, ok, pek ok, many, several, zt anl.= few nursery = 1) ocuk yuvas, kre, ocuk odas; 2) fidanlk nutrient = 1) besleyici madde; 2) yemek, gda, food nutrient absorption = gda emilimi nutrient composition = besin bileimi nutrient deficiency = besin yetersizlii, eksiklii nutrition = beslenme, nourishment, (There are alternative sources of nutrition to animal meat. = Hayvan etine alternatif beslenme kaynaklar mevcuttur.) nutrition status = beslenme durumu nutrition supplement = genellikle ek vitamin ve mineral ieren beslenme destei nutritional = beslenmeyle ilgili nutrition-conscious = beslenme bilincine sahip olan nutritionist = ntrisyonist (beslenme ya da gda uzman) nutritious = besin deeri yksek, besleyici, nourishing, wholesome nutritive = besleyici

www.bademci.com

O O OO
oats = yulaf obese = obez (ar iman) obesity = obezite (ar imanlk) obesity epidemic = obezite (ar imanlk) salgn object (to) (fiil) = itiraz etmek, kar kmak, disagree (with), disapprove (of), zt anl.= agree (with), approve (of) object (isim) = ama, hedef, purpose, goal, objective objection (to) = itiraz, kar kma, onaylamama, doru bulmama, disapproval (of), opposition (to / against), criticism (of), zt anl.= agreement (to) objective (isim) = ama, gaye, goal, aim objective (sfat) = nesnel, objektif, unbiased, zt anl.= subjective objectivity = nesnellik obligation = ykmllk, sorumluluk, zorunluluk, responsibility, commitment obligatory = (uyulmas) zorunlu, compulsory, binding, zt anl.= optional, voluntary oblige to = (bir ey)e mecbur etmek, zorunlu / ykml klmak, compel, obligate obliged (to) = zorunlu, mecbur, ykml, compelled (to), forced (to) obscure (fiil) = rtmek, (rn. duman ile) rterek gizlemek, (fotoraf / grnty) bulandrmak obscure (sfat) = belirsiz, bulank, karanlk, dim, mysterious, zt anl.= clear observation = gzlem, izleme observatory = gzlemevi, rasathane observe = 1) gzetlemek, gzlemlemek, gzlemek, izlemek, monitor; 2) fark etmek, grmek, notice, zt anl.= be unaware of obsession = obsesyon, taknt, saplant obsessive = 1) saplantl, compulsive; 2) ar, excessive obsessive behaviour = obsesif davran (bir kiinin zihnini, irade ve istei dnda devaml megul eden davran tr) obsolete = (yenisi ve daha gelimii kt iin) modas gemi, kullanlmayan, eski, demode olmu, terk edilmi, yrrlkten kalkm, oldfashioned, outmoded, zt anl.= new, contemporary, modern

obstacle = engel, difficulty, hindrance obstinately = inatla, dik ballkla, stubbornly obstruct = engellemek, tkamak, block, impede, zt anl.= clear obstruction = engelleme, zorluk karma, impediment, hindrance, zt anl.= release obstructive = engelleyen obtain = elde etmek, acquire, earn, get obtainable = elde edilebilir, ulalabilir, acquirable, within reach obtrusive = gze batan, kendini belli eden, conspicuous, prominent, zt anl.= unobtrusive, inconspicuous obvious = ak, belli, aikr, grnrdeki, gze arpan, apparent, visible, evident, clear, zt anl.= obscure, hidden, ambiguous obviously = aka, bariz bir ekilde, belli ki, grne gre, evidently, apparently occasion = 1) (genellikle) nemli, byk olay, event; 2) frsat, vesile, opportunity; 3) gerek, neden, cause occasional = ara sra olan, infrequent, zt anl.= frequent occasionally = bazen, ara sra, (every) now and then, from time to time, once in a while, zt anl.= frequently, often occupant = bir yeri igal eden, igalci occupation = 1) igal, invasion, seizure; 2) i, meslek, ura, profession, vocation occupational = mesleki occupy = 1) igal etmek, invade; 2) (bir yer)de yerleik olmak, reside (in) occur = olmak, meydana gelmek, happen, take place occurrence = tekrar oran, olu skl, insidans, incidence, happening oceanic = okyanuslar ile ilgili odd = 1) garip, tuhaf, funny, strange, peculiar, (It is odd that an anaesthetists role in an operation is usually ignored. = Bir ameliyatta anestezistin rolnn genellikle grmezden gelinmesi tuhaf bir ey.); 2) tek (say) odds = (oul kullanlr) ans, olaslk, ihtimal, chances, probability odour = koku, smell, scent

www.bademci.com

DS Szl - 113
of a similar nature = benzer zellikleri olan of its own accord = kendiliinden, by itself of no importance = nemsiz, of no account of this nature = bu trden, bu mahiyette of this type = bu tip(ten), bu tr(den) off the coast (of) = (bir yer)in kysndan akta offence = su, crime offender = saldrgan, sulu offensive = saldrgan, aggressive, zt anl.= defensive offensively = kaba ekilde, rudely, zt anl.= politely offer = 1) sunmak, arzetmek, salamak, provide, present; 2) nermek, teklif etmek, propose, suggest offered = sunulan offhand = dnmeden officer = subay, (polis iin) memur official = memur offset = karlamak, dengelemek, counterbalance offshore = 1) kydan uzak(ta); 2) (banka hesab vs. iin) lke dnda off-stage = sahne dnda oftentimes = sk sk, oka, often, frequently oil = ham ya da ilenmi halde petrol oil palm = yalk hurma aac oil supplies = petrol arz, petrol rezervleri oil tanker = tanker (ham petrol tamakta kullanlan byk gemi) oil weapon = (ekonomik olarak) petrol kozu / silah old-age pension = yallk sigortas, emeklilik sistemi old-fashioned = geleneksel, eski moda olive oil = zeytinya Olympic Committee = Olimpiyat Komitesi (Olimpiyatlar dzenlemekle grevli komite) Olympic Games = Olimpiyat Oyunlar (4 ylda bir dzenlenen uluslararas spor etkinlii) Oman = Umman (Arap Yarmadasnda bir lke) on a large scale = geni apta on a mass scale = ktlesel boyutta on a massive scale = muazzam boyutlarda on a scale unseen for decades = onlarca yldr grlmeyen bir boyutta on a vast scale = ok geni lekte, byk oranda on account of = (bir ey)den dolay, iin, nedeniyle, because of, for the sake of on average = ortalama olarak on behalf of = (bir kii)nin / (bir ey)in adna / namna on condition that = artyla, kouluyla, in the event that on demand = istek / talep zerine, on request on its way to = (bir ey) olma yolunda, (bir yer)e ulama yolunda on moral grounds = ahlaki adan / nedenlerle on occasion = zaman zaman, baz durumlarda on one condition = bir artla on site = yerinde, mahallinde on such a scale = bu boyutta on that account = o nedenle, o yzden on the brink of extinction = nesli tkenmenin eiinde on the contrary = aksine, tersine, bilakis, contrarily on the grounds that. . . = (bir olay vs.)nin olmas / meydana gelmesi nedeniyle / gerekesiyle, on the basis (of / that), because on the increase = artta on the issue of = konusu zerinde / hakknda on the one hand . . . on the other . . . = bir yandan . . . dier yandan . . . on the one side = bir yandan, bir tarafta, on the one hand on the other hand = . . . dier / te yandan on the other side = te yandan, on the other hand on the part of the pilots = pilotlardan yana, pilotlarla ilgili on the verge of = (bir ey olma)nn snrnda, on the brink of on the whole = genel olarak, btn olarak alndnda, generally, by and large, overall on their own = kendi balarna on trial = deneme safhasnda once = bir kez / sefer / defa once more = bir kez daha, yeniden, again once rarely found = bir zamanlar nadir bulunur(lar)ken. . . once-endangered = bir zamanlar tehlike altnda olan one another = birbirleri(ni / ne), each other one for one = bire bir one in a million = milyonda bir one might presume that = yle bir tahmin yaplabilir ki, denilebilir ki one way or an / the other = bir ekilde, yle veya byle one-half = yar, bir bl iki one-third = te bir, bir bl one-to-one = birebir, yz yze

www.bademci.com

114 - DS Szl
one-to-one mapping = birebir eleme one-way = tek ynl geirgen, dardan iini gstermeyen (cam vs.) ongoing = sregelen, devam eden, continuing, zt anl.= completed online = evrim ii (internet veya baka bir bilgisayar ana bal olma hali) only recently = daha yeni onset (of) = (bir eyin) balangc, ilk adm, hamle, atlm, beginning, start, zt anl.= end, termination onwards = (bir zaman)dan balayarak / itibaren opacity = opaklk (saydam olmama hali) open up = 1) balatmak, yol amak, pave the way for; 2) (bir yerin) gelimesine imkn vermek, ulalabilir hale getirmek open up the body to invasion = vcudu (mikrop vs.) istilasna ak hale getirmek openness = aklk, effaflk operate = al(tr)mak, ile(t)mek, run, function, work operating = almakta / ilemekte olan, running, functioning operating room = ameliyathane, operating theatre operation = 1) operasyon, harekat, ameliyat; 2) alma, ileme, i, running, functioning opioid = uyuturucu etki yapan opium poppy = haha opponent = rakip, hasm, dman, muhalif, kart, antagonist, competitor, enemy, rival, opposition opportunist = frsat, (Some opportunist bacteria are known to wait for years until a persons immune system is weakened. = Baz frsat bakterilerin, kiinin baklk sisteminin zayflamasn yllarca bekledikleri bilinmektedir.) opportunity = frsat, prospect, chance oppose = kar koymak, kar kmak, itiraz etmek, diren gstermek, protest, resist, zt anl.= support opposed to = kar, aleyhinde, against, zt anl.= in favour of opposing = kar / kart, zt opposable thumb = iaret parmana gre ters durmas sayesinde nesneleri kavrama kabiliyetini arttran baparmak opposition = muhalefet, kar koyma, direni, resistance oppressed = ezilmi / bask altnda, exploited, (the oppressed = ezilmi / bask altnda olan kiiler) optimism = iyimserlik, zt anl.= pessimism optimist = iyimser, zt anl.= pessimist optimistic = iyimser, zt anl.= pessimistic option = opsiyon, seenek, seim hakk, alternative, choice optional = istee bal, semeli, voluntary, elective, zt anl.= obligatory, compulsory oral cancer = az kanseri oral hygiene = az temizlii oral literature = szl edebiyat orbit (fiil) = (bir ey)in yrngesinde dolanmak orbit (isim) = yrnge, (in orbit of / around = (bir ey)in yrngesinde) orbital = yrngesel, yrngedeki orbiter = grevi yrngede dolanmak olan uzay arac, zt anl.= lander orchard = meyve bahesi orchid = orkide ordeal = karakter veya dayankllk denemesi, byk sknt order = 1) dzen, ileyi, zt anl.= chaos; 2) sebep ordered arrangement = dzenli yerleim orderly = dzenli, dzgn, sistemli, regulated, zt anl.= disorderly, chaotic ordinary = 1) sradan, alelade; 2) olaan, allm, her zamanki, usual, regular, zt anl.= unusual ore = cevher, (iron ore = demir cevheri, ham demir) organic compound = organik bileik (yapsnda karbon ieren bileik) organism = organizma, canl varlk orient = yneltmek, ayarlamak, align, adjust orientate = ynlendirmek, yneltmek, altrmak, familiarise (with) orientated = odakl, (chemically orientated = kimyasal odakl) orifice = (bir organ, bir kanal ya da bir boluu darya ya da anatomik bir yapya balayan) aklk ya da delik origin = kken originally = ilk bata, balangta, in the beginning originate = (ilk defa) ortaya kmak, domak, meydana gelmek, emerge, arise, zt anl.= terminate ornament = ssleme, ss ornamental = dekoratif, ss olarak kullanlan

www.bademci.com

DS Szl - 115
ornamentally = ss olarak, ssleme amacyla orthopedist = ortopedist (uzmanlk alan, kemik, eklem ve kaslardan oluan hareket sistemindeki bozukluklar tedavi etmek olan doktor) oscillate = salnmak, gidip gelmek, dalgalanmak oscillation = salnma, dalgalanma osteoclast = kemik hcrelerinin ykmndan ve rezorpsiyonundan sorumlu hcreler other than = dnda, haricinde otherwise = yoksa, aksi takdirde, or else, or otter = su samuru ought to = -meli / -mal, should oust = yerinden etmek, karmak, kovmak out of proportion = orantsz, lleri uyumsuz (ar byk veya kk), zt anl.= in proportion outboard = (motor iin) dtan / ktan takma, zt anl.= inboard outbreak (of) = 1) ortaya kma, ba gsterme, patlak verme, happening; 2) salgn, epidemic outcome = sonu, result, aftermath outcry = protesto, haykr, barma, protest, uproar outdated = modas gemi, kullanmdan kalkm, obsolete, out-of-date outdo = gemek, geride brakmak outer solar system = d gne sistemi (Gne Sisteminin, Neptn gezegeninin tesindeki blgesi), trans-Neptunian region outermost = en dta kalan outgrow = (byynce) (bir alkanlk vs.)den vazgemek, (yaa) geride brakmak outlawed = yasaklanm, yasad ilan edilmi, prohibited, banned, zt anl.= allowed, permited outlay = masraf, gider, harcama, expense, expenditure outlet = k, k noktas / yolu outline (fiil) = taslan izmek, ana hatlaryla belirtmek, lay out, describe outline (isim) = taslak, sketch, draft outlook = bak as, grnm, gelecek, manzara, viewpoint outlying = uzak, uzakta bulunan outnumber = sayca gemek, exceed, surpass out-of-date = modas gemi, tarihi gemi, eski tarihli, ie yaramaz, obsolete, outdated, zt anl.= up-to-date, (I dont trust that dentist. He is still using some out-of-date equipment and apparatus. = O di hekimine gvenmiyorum. Hala modas gemi aletler kullanyor.) out-of-favour = gzden dm, zt anl.= in favour, favoured outpatient = ayakta tedavi edilen hasta outperform = daha iyi performans gstermek, surpass, excel, zt anl.= fall behind output = 1) randman, kt, retim, verim, product, yield, zt anl.= input; 2) belli bir zaman sresi iinde bir organda oluan ve organ araclyla dar atlan madde miktar outrage = byk fke outrageous = haddi aan, ahlaksz, irkin, insafsz, (fiyat iin) fahi, disgraceful, horrible, wicked, zt anl.= decent outright = kesin, tam, dpedz, complete, definite, zt anl.= hidden outset = balang noktas, beginning outsider = bir grubun dnda olan kii outstanding = nde gelen, balca, leading, zt anl.= ordinary outstretched = iyice alm outward = da doru, outer, zt anl.= inward outweigh = daha ar basmak, exceed, surpass, be superior to ovary = yumurtalk over a cup of tea = bir yandan ay ierken over against = tersine, karsnda, kyaslandnda, as opposed to, in contrast with, (Over against heaven is hell. = Cennetin tersi cehennemdir.), (the benefits of private education over against state education = devlet eitimiyle kyaslandnda zel eitimin yararlar) over the course of centuries = yzyllar ierisinde over the past 40 years = geen 40 ylda / yl boyunca over time = zamanla, zaman iinde overall = genel, toplam, kapsaml, general, total, comprehensive, zt anl.= particular, specific overall negative impact = geni apl olumsuz etki overarousal = ar uyarlma (duygusal olarak uzun sreli ar uyarlma / heyecanlanma) overbearing = otoriter, zorba, ezici, despotic, oppressive, zt anl.= democratic overcast = bulutlu / kapal hava overcome = amak, stesinden gelmek, yenmek, defeat, get over, zt anl.= retreat, surrender (to), (She overcame her fear of the dark by the help of a psychiatrist. = Karanlk korkusunu bir psikiyatrn yardm ile yendi.) overconcentration = ar younlama overcorrect = dzeltirken arya kamak

www.bademci.com

116 - DS Szl
overcrowded = ar kalabalk, ok dolu overdraw = (bir kayna) ar kullanmak overeating = ar yeme overemphasised = ar vurgulanm overestimate = fazla tahmin etmek, abartmak, overrate, zt anl.= underestimate overexercise = gereinden fazla spor yapma overfarming = ar tarm overfed = ar beslenmi overflow = tamak overgrazing = ar otlatma overgrow = (bitki iin byyerek) (bir yeri) sarmak, kaplamak overgrown = ar bym overhanging = (saak vs. eklinde) darya doru knt yapan / uzanan overharvesting = ar avlanma overhaul = onarm iin elden geirme overland = karadan overloading = ar yklemek, doldurmak overlook = dikkate almamak, gzden karmak, disregard, ignore, miss, zt anl.= notice, spot overlooking = tepeden / yksekten bakan overly = fazla, ar derecede, excessively overnight = bir gece iinde (birdenbire anlamnda) overprotected = ar korunan overprotective = ar koruyucu overrate = gereinden fazla nemsemek, magnify, overestimate, zt anl.= underrate overreact = ar / kontrolsz reaksiyon gstermek override = (nemce) stne kmak, (dierini) ikinci plana itmek overrun = 1) istila etmek, invade, occupy; 2) zerini kaplamak, zerinden gemek overseas = denizar oversee = gz kulak olmak, bakmak, supervise, look after oversensitive = fazla hassas, abuk krlan (kii), easily hurt, zt anl.= thick-skinned oversight = gzetim oversimplify = hafife almak, fazlaca basitletirerek aklamak, ar yalnlatrmak, simplify overstimulate = ar uyarmak overt = ak olarak, ortada, obvious, apparent, visible, zt anl.= hidden, covert overtake = (ynetimi / idareyi / mlkiyeti) devralmak, ele geirmek, yerinden ederek yerine yerlemek over-the-counter drug = reetesiz ila, nonprescription drug, zt anl.= prescription drug over-the-counter sleep aid = reetesiz satlan uyumaya yardmc ila overtime = fazla mesai overturn = altst etmek, devirmek, bozmak, upset overuse = gereinden fazla kullanmak, overconsumption, zt anl.= spare overuse = ar kullanm, over-consumption, zt anl.= economizing overvalue = ar / ederinden fazla deerlenmek overview = genel bak, zet(leme) eklinde sunum overweight = fazla / ar kilolu overwhelmingly = byk / ezici bir ounlukla, predominantly overworked = 1) ar al(trl)m, exploited; 2) (bir tiyatro oyunu vs. iin) ok fazla oynanm ovule = yumurtack (bitkilerde dllenmeden sonra tohuma dnen yap) owe = borlu olmak owing to = nedeniyle, yznden, because of, due to owner = sahip oxidative = oksidatif (oksitleyici gc olan) oxidative stress = oksidatif stres (biyolojik bir sistemin rettii aktif oksijeni yeterli hzda ntralize edememesi veya oluan hasar yeterli hzda giderememesi durumu) oxygen concentration = oksijen konsantrasyonu / younluu ozone layer = ozon tabakas (atmosferin st ksmnda bulunan, gneten gelen mortesi nlar tutan tabaka)

www.bademci.com

P P PP
pace = 1) hz, tempo, rate, tempo; 2) adm, step, footstep pacemaker-like = kalp atn dzenleyen / ayarlayan cihaza benzer / benzeyen pack = tka basa / sk skya doldurmak pad = baz hayvanlarn ayaklarnn altndaki yumuak taban, yastkk paddy = eltik / pirin tarlas paediatrician = pediyatrist (ocuk hastalklar uzman) pagan = oktanrl dinlere inanan, putperest pain = ar, sz, ac, ache, hurting pain syndrome = ar sendromu (nbetler halinde ya da devaml ar ile belirgin durum / rahatszlk) painkiller = ar kesici / dindirici, analgesic (drug) pale = soluk, uuk renkli, donuk, faint, zt anl.= dark, bright paleoanthropologist = paleoantropolog (paleoantropoloji ile uraan bilim insan) paleoanthropology = paleoantropoloji (ilkel insanlar ve insann evrimsel gemiini inceleyen bilim dal) paleoethnobotany = paleoetnobotanik (arkeolojik alanlardaki bitki kalntlarn inceleyen bilim dal), archaeobotany paleontological = paleontolojik (paleontoloji ile ilgili) paleontologist = paleontolojist (paleontoloji ile uraan bilim insan) paleontology = paleontoloji (bitki ve hayvan fosillerini inceleyerek tarih ncesi yaam aratran bilim dal) paleozoic = paleozoik dnem (balklarn, bceklerin ve srngenlerin ortaya kt 230 ile 570 milyon yl ncesi arasndaki dnem) palette = (boya iin) palet pallasite = palazit (bir eit zeytuni renkli meteorit) Panama Canal = Panama Kanal (Orta Amerikann en gney lkesi Panamada yer alan ve Atlas Okyanusu ile Byk Okyanusu birbirine balayan yapay suyolu) Panamax (size) = Panama Kanalnn ykselme havuzlarna sabilecek en byk gemi ebad

pancreas = pankreas (midenin hemen altnda yer alan, kimi sindirim enzimlerini salglamakla grevli organ) pancreatic = pankreatik (pankreas ile ilgili) pandemic = pandemik, (geni bir blgede / ktalararas) salgn hastalk, epidemic panel = panel (tartma gurubu) panic = panie kaplmak paper = 1) gazete, newspaper; 2) makale, article; 3) aratrma, bildiri, dnem devi papillary dilation = gzbebeinin almas / genlemesi paralysed = fel olmu, ilevini kaybetmi paralysis = paraliz, fel, inme paralyze = fel / ktrm etmek, sakatlamak, alamaz hale getirmek, cripple, disable paramount = stn, en nemli, balca, principal parasite = parazit, asalak (dier bir organizma zerinde ya da iinde, gdasn ondan temin ederek ve karlnda ona hibir yarar salamadan yaayan canl) paratyphoid = paratifo (tifoya benzer ama genellikle daha hafif seyreden bir hastalk) parent company = ana irket (baka irketlere sahip olan veya onlar kontrol eden irket) parent = (genellikle oul kullanlr) anne ya da babadan herhangi biri parental = ebeveyne (anne ve / veya babaya) ait parental separation = ebeveynlerin (anne ve babann) ayrl Parkinsons disease = Parkinson hastal (genellikle ileri yallk dneminde grlen, kaslarda, istemli hareketlerde, el ve bacaklarda, ineme, yutma, konuma ve yrmede bozukluk ve anlamsz yz ifadesi ile belirgin nrolojik hastalk) parliament = parlamento, meclis parliamentary = parlamento ile ilgili parliamentary election = genel seim, milletvekili seimi partial = ksmi, incomplete, zt anl.= complete partial alexia = yazl metinleri anlama yeteneinin ksmen yitirilmesi

www.bademci.com

118 - DS Szl
partial inability = (zihinsel vs.) ksmi yetersizlik partially = ksmen, partly, zt anl.= completely participant = katlmc participate (in) = katlmak, yer almak, pay sahibi olmak, rol almak, take part (in), share (in) participation = katlma, yer alma, taking part particle = parack particular = belirli, zel, specific, special, zt anl.= common, overall particularly = zellikle, zel olarak, especially, specifically, zt anl.= generally particulate = ok kk tanecik, zerre, partikl partition = taksim, blnme, blme partly = ksmen, partially, zt anl.= completely partner = ortak, partner (birisine elik eden kii ya da elerden biri) pass = (yasa) geirmek / karmak, enact pass along = (insandan insana) aktarmak, convey pass by = (bir yer / birisi)nin nnden gemek, go past pass judgement on = hakknda hkm vermek / yargya varmak pass off = (zamanla) kaybolmak, fade away, disappear pass on smt to smo = (bilgi, sz vs. iin) kiiden kiiye iletmek / gndermek, (hastalk vs.) geirmek, send, (Will you please pass on this message to your friends? = Bu mesaj ltfen arkadalarna iletir misin?) pass over = stnden gemek pass sentence (on) = (bir ey hakkndaki) karar bildirmek / iletmek pass through = (bir ey)in iinden / arasndan gemek passage = gei passageway = yol passion = tutku passionate = heyecanl, ateli, ar tutkulu, (She made a passionate speech on womens rights. = Kadn haklar zerine tutkulu bir konuma yapt.) passionately = heyecanl / ateli / ar tutkulu / hiddetli bir ekilde, intensely, movingly, zt anl.= moderately, unemotionally pasteurization = pastrizasyon (gda sanayinde, besin maddelerini hastalk yapc mikroorganizmalardan arndrmak amacyla uygulanan stma yntemi) pasture = (arazi iin) otlaklk, meralk pasture land = otlak alan, mera patch = 1) yama, benek, para, ksm, spot, piece, section; 2) arazi paras, blge, region patent (fiil) = patentini almak patent (isim) = patent (bir icat veya ticari bir rn iin taklitleri engellemek ve mucit / retici dndaki kimselerin haksz kazan elde etmesini nlemek amacyla devlet tarafndan verilen sicil) patent (sfat) = grnr, ak paternal = baba tarafndan / ile ilgili, zt anl.= maternal, (a paternal relative = baba tarafndan bir akraba) pathogen = patojen (hastala yol aan bakteri, virs vs.) pathological = patolojik (patoloji ile ilgili) pathology = patoloji (hastalklarn nedeni olan yapsal ve fonksiyonel sapmalar inceleyen bilim dal) pathway = yol, patika patient (isim) = hasta patient (sfat) = sabrl, zt anl.= impatient patient noncompliance = hastann stne deni yapmamas patrol = devriye gezmek, gzlemek, kontrol altnda tutmak, inspect, watch patron = 1) hami, koruyucu; 2) sadk mteri pattern = tr, tarz, model, ablon, yntem, olu dzeni, dizili ekli, yinelenen ekil, style, type, method, system, order pattern of daily life = gnlk hayatn alldk seyri pauper-school = yoksullar okulu pause = duraklamak, mola vermek pave = (cadde, kaldrm vs.) demek, kaplamak pave the way for = balatmak, yol amak, open up paved = st (asfalt, beton vs.) kapl pay attention (to) = dikkat etmek, ilgilenmek, nemsemek, dikkate almak, mind, consider, take notice (of), zt anl.= disregard, ignore pay consideration = sayg gstermek, (birisine) kar dnceli davranmak, gz nne almak, pay attention (to) pay off = 1) tamamn demek, (bor) kapatmak; 2) kar getirmek pea = bezelye peacekeeping = bar koruma peak (fiil) = dorua kmak, en yksek dzeye ulamak, climax, crest peak (isim) = zirve, doruk (noktas), en st seviye, en yksek dzey, zenith, maximum peasant = kyl, villager

www.bademci.com

DS Szl - 119
pebble = akl ta, akl peculiar = 1) (bir eye) zg, kendine has, specific (to), (This type of building is peculiar to the south of the country. = Bu tip bina lkenin gneyine zgdr.); 2) tuhaf, garip, allmam, strange, odd, (It seems very peculiar that no one has seen or heard anything. = Kimsenin bir ey grmemi ve duymam olmas ok tuhaf.) pedestrian = yaya pedestrian crossing = yaya geidi peel (off) = 1) kabarp pul pul dklmek; 2) (kabuunu, derisini) soymak peer = akran, emsal pelagic = ak denizlerde yaayan pendant = kolye ucu penetrate = girmek, iine ilemek, nfuz etmek, enter, get in, go through penetrating = ie ileyen, etkili pentagon = begen people = (oul: peoples) halk pepper spray = biber gaz (spreyi) per capita / head / person = kii ba perceive = alglamak, anlamak, kavramak, fark etmek, sezmek, understand, comprehend, notice, recognise, zt anl.= misunderstand, miss percent = yzde percentage = yzde, yzde oran perception = alglama, alg, idrak, sezgi, understanding, apprehension, viewpoint perceptivity = idrak kabiliyeti, anlay perch = tnemek perfect (fiil) = mkemmelletirmek, refine perfect (sfat) = mkemmel, kusursuz, excellent, flawless, zt anl.= imperfect, flawed perfectly = tamamen, tam anlamyla, totally perforation = 1) delik, hole; 2) delme, delik ama, aperture perform = yapmak, yerine getirmek, uygulamak, (mcadele, ura vs.) vermek, gerekletirmek, baarmak, do, accomplish, fulfil, implement, carry out, function, actualise, zt anl.= fail performing arts = sahne sanatlar (tiyatro, mzik, sinema gibi, sanatnn kendisinin bir gsteri sunduu sanat alanlar) perhaps = belki, muhtemelen, possibly, probably, zt anl.= certainly, absolutely peril = tehlike perimetre = evre ls, (snr, sur vs. iin) evre, circumference period = dnem, sre periodically = periyodik olarak, dzenli / belirli aralklarla, belirli zamanlarda, zaman zaman, occasionally, seasonally peripheral = 1) d yzey veya kenara ait, evresel, external; 2) ikincil, marjinal, secondary; 3) periferik, civarda, etrafta bulunan, zt anl.= central perish = yok olmak, lmek perishable = dayanksz, kolay bozulur, short-lived, spoilable, zt anl.= durable peritoneal cavity = peritonal boluk (karn zarnn ii; karn zarnn tabakalar arasndaki potansiyel boluk), peritoneal space peritoneal dialysis = periton diyalizi (bbrek hastalarnn kann temizlemek iin uygulanan bir hemodiyaliz yntemi) permafrost = kutuplara yakn blgelerde srekli don altnda kalan toprak tabakas permanent = kalc, daimi, srekli, lasting, unchanging, zt anl.= temporary permanently = kalc, daimi, srekli olarak, for good, zt anl.= temporarily, (He was permanently disabled after the accident. = He was disabled for good after the accident. = Kazadan sonra kalc olarak sakatland.) permeability = permeabilite (geirgenlik) permeable = geirimli, geirgen permission = izin permit = izin vermek, ruhsat / yetki vermek, imkan vermek, (bir ey) iin elverili olmak, allow, zt anl.= ban, forbid perpetually = daima, srekli olarak, constantly, continuously, zt anl.= never, rarely perplex = kafasn kartrmak, artmak, confuse, astonish perplexed = akn persecution = zulm, eziyet, cruelty, brutality, zt anl.= benevolence Persian Gulf = Basra Krfezi (Hint Okyanusunun ran ile Arap Yarmadas arasndaki uzants) persist = 1) (bir eyde) srar etmek, inat etmek, direnmek, persevere, zt anl.= give up, (My son persists in asking awkward questions. = Olum garip garip sorular sormaya inatla devam ediyor.); 2) devam etmek, srp gitmek, prevail, zt anl.= stop, (If the pain persists, consult a doctor. = Eer ac devam ederse bir doktora dan.)

www.bademci.com

120 - DS Szl
persistent vegetative state = devaml bitkisel yaam hali persistence = sreklilik, devamllk, sebat, continuity, decisiveness persistency = kalclk, inat persistent = srarl, inat, srekli, determined, insistent, relentless, zt anl.= irresolute personal = kiisel, bireysel, zt anl.= public personal transportation vehicle = kiisel ulam arac (bisiklet, otomobil vs.) personalised medicine = kiisellemi tp (kiinin zel ihtiyalarna / durumuna gre belirlenecek tbbi bakm vs.) personnel = personel (bir ite veya organizasyonda alan / grev alan insan grubu), staff perspective = perspektif, bak as, viewpoint, approach persuade = ikna / raz etmek, inandrmak, convince, induce, zt anl.= dissuade (from) persuasion = ikna etme, inandrma, convincing pertain to = (bir ey / birisi)ne ait olmak, sadece (bir ey ya da birisi) ile ilgili olmak, onu ilgilendirmek, relate to, (The news pertaining to the latest terrorist act is on all TV channels. = En son terrist eylem ile ilgili haberler tm TV kanallarnda gsteriliyor.) pertaining to = ile ilgili olarak, with regard to, related to Peru = Peru (Gney Amerika ktasnda bir lke) Peruvian = Peruya ait, Peru ile ilgili pervade = istila etmek, kaplamak, yaylmak, brmek, sarmak, spread perverse = ters, aksi pessimistic = ktmser, karamsar, zt anl.= optimistic pest = haere (insann yaama ortamna veya retimlerine zarar veren kk hayvan, bcek, mantar vs.) pesticide = pestisit (tarm zararllarn ldrmekte kullanlan kimyasal madde / tarm ilac) PET scan = pozitron emisyon tomografi taramas (vcuttaki tmr hcrelerini saptamak iin kullanlan bir tarama yntemi), positron emission tomography scan petiole = yaprak sap petition = dileke vermek, bavurmak Petrarch = 1304-1374 yllar arasnda yaam, ak iirleriyle nl bir talyan ozan pharaoh = firavun (antik Msrda, kendisine tanrsal bir kimlik atfedilmi olan kral) pharmaceutical (isim) = insan veya hayvan zerinde kullanlma amal kimyasal madde, ila pharmaceutical (sfat) = farmastik (ila ya da ila yapmyla ilgili) pharmacist = eczac pharynx = (oul: pharynges) farenks (yutak) phase = evre, safha, faz, stage phenomenal = olaanst, alacak phenomenal promise = parlak bir gelecek phenomenon = (oul: phenomena) nemli / olaanst olay, fenomen, occurence phenotype = fenotip (bir organizmada genetik ve evresel faktrlerin etkileimi sonucu ortaya kan d grn) philanthropist = yardmsever, hayrsever philanthropy = hayrseverlik, yardmseverlik, charity, generosity philosopher = filozof phonological = sesbilimsel, fonolojik photo interpretation = fotoraf yorumlama photon = foton (elektromanyetik nmlar oluturan enerji birimleri) physical = bedensel physical appearance = d grnm physical dependence = fiziksel bamllk, bir kii ya da (bir ey)e fiziksel olarak baml olma durumu physical education = beden eitimi physical functioning = fiziksel ilev, bedenin almas physical inactivity = bedensel hareketsizlik physical laws = fizik kanunlar physical scientist = bilimin, genellikle fizik, kimya gibi canllar ile ilgili olmayan alanlaryla uraan bilim insan physically demanding jobs = bedensel g gerektiren iler physician = tp doktoru, hekim, doctor physicist = fiziki physiological = fizyolojik (organizmann ileyii ile ilgili) physiological response = fizyolojik tepki physiologist = fizyolog (vcudun organ ve sistemlerinin ilevlerini inceleyen tp doktoru) pick out = (dikkatle) semek, ayrt etmek, (The witness picked out the wrong man in the identification parade. = Tank, tehis odasnda yanl adam seti.)

www.bademci.com

DS Szl - 121
pick up = 1) (bakasndan bir alkanlk, hastalk vs.)yi kapmak, contract, zt anl.= infect, transmit, (He seems to have picked up the infection while he was in hospital for another reason. = Enfeksiyonu, galiba baka bir sebepten hastaneye gittiinde kapm.); 2) (bir eyi yerden ve genellikle elle) kaldrmak, almak, lift picturesque = tablo gibi piece = (satran vs. iin) ta pier = (bina iin) kolon pigeon = gvercin pigment = pigment (deriye, irise, sebzelere vs. renk veren madde) pile (fiil) = ymak, kmelemek pile (isim) = yn pile foundation = kazkl temel pile up = topla(n)mak, birik(tir)mek pillar = stun, dikme pioneer (fiil) = yol amak, nclk etmek, initiate pioneer (isim) = nc, bir alanda yenilikler yaratan kii pioneering = nclk eden, nc, leading pipe = boru piracy = korsanlk pit = ukur pitch = ses tonu / perdesi, tone pitcher = (bitki iin) yapraklar ibrik eklinde olan pitifully = 1) ackl / acnas bir ekilde; 2) gln derecede pivotal = asl, esas, ok nemli, birinci derecede nem ve etkisi olan, crucial, vital place = yerletirmek, koymak, put place emphasis on = bkz. put emphasis on place greater importance (on) = daha byk deer / nem vermek place in charge (of) = (bir iin, grevin) bana getirmek, sorumluluunu vermek place in context = yerli yerine oturtmak placenta = plasenta, dlei (birok memelinin ana rahminde bulunan, cenine oksijen ve besin salayan yap) placental = plasental (domam yavrusunu rahminde plasenta aracl ile besleyen) plague (fiil) = ac / dert / rahatszlk vermek, annoy, bother, (My shoulder has been plaguing me all week. = Omzum bana btn hafta ac verdi.) plague (isim) = 1) veba, black fever; 2) bela, trouble plain = ova, dz alan plan view = plansal grn, stten grn planet = gezegen planetary = gezegenlerle ilgili planetary formation = gezegen oluumu planetary gear (system) = bir d dili ve ierisinde dnerek alan i dililerden oluan g iletim sistemi, epicyclic gear planing = (marangozlukta) planyalama, rendeleme, silme (yzeyi, genellikle makine kullanarak dz ve przsz hale getirme ilemi) plant (fiil) = (bitki) ekmek / dikmek plant (isim) = 1) fabrika, tesis, enerji santrali; 2) bitki plant kingdom = bitkiler alemi plant protein = bitkisel protein plaque = plak (bir yzey zerinde herhangi bir maddenin birikmesi nedeniyle oluan ince tabaka), di ta plasma = plazma (kan svs) plastic mass = plastik yn plate = plaka plateau = (oul: plateaux veya plateaus) 1) yayla, plato; 2) dzey, level platelet = trombosit (kann phtlamasnda rol oynayan, ekirdeksiz kan hcresi) plate-like = levha benzeri plate-tectonic activity = levha hareketleri (yerkabuunu oluturan levhalarn hareketleri ve birbirleriyle olan etkileimleri) plausible = akla yakn, makul, reasonable, logical, zt anl.= implausible, unlikely plausibly = makul / akla yakn bir ekilde, reasonably play a basic role (in) = temel rol oynamak, play a central role (in) play a central role (in) = temel rol oynamak, play a basic role (in) play a crucial role (in) = hayati rol oynamak play a part (in) = rol oynamak, etkisi / katks olmak, contribute (to), take part (in) play down = hafife almak, nemsememek play down to = (birisi)nin seviyesine inmek play for = (bir kulp / takm vs.) iin (futbol vs.) oynamak, (bir kulbn / takmn vs.) oyuncusu olmak play out = (mcadele, ura vs.) vermek, yapmak, perform play up = 1) (bir ey)e dikkat ekmek, olduundan nemli gstermek, draw attention (to); 2) kt davranlarda bulunmak, yaramazlk yapmak, misbehave

www.bademci.com

122 - DS Szl
playground = oyun sahas / park, ocuk bahesi, (mecazi anlamda) arka bahe playwright = oyun yazar pleasantly = hoa gider bir ekilde, hoa pleasingly = honut edici bir ekilde, memnuniyet verici bir ekilde, pleasantly pleasurable = zevkli, keyifli, enjoyable, pleasant, zt anl.= mean, nasty pleasure centres of the brain = beyindeki haz merkezleri pledge = 1) sz, vaat, promise; 2) teminat, rehin, guarantee, surety plentiful = bol, ok, bereketli, verimli, abundant, fertile, zt anl.= meagre, scarce plentifully = bolca, oka, bereketli bir ekilde, abundantly, zt anl.= sparingly plenty = pek ok (ey), a lot, zt anl.= very little plenty of = bolca, lots of plot (fiil) = (plan, harita, matematiksel fonksiyon vs. iin) izmek, kada dkmek plot (isim) = 1) fesat, entrika; 2) (sinemada) olaylarn kurgusu veya ana yk pluck = (iek, meyva) koparmak plum = erik plume = pamuk gibi baz bitkilerdeki tohumlar saan beyaz ty gibi ksm plunge = (fiyatlar vs. iin) aniden ve byk oranda dmek, ba aa gitmek, drop plurality = okluk poach = yasak blgede avlanmak poem = iir, nazm poet = air poetry = iir sanat point = 1) gaye, maksat, goal; 2) nokta, durum, mesele point out = (bir ey)e dikkat ekmek, belirtmek, call attention (to), indicate, bring up point to = iaret etmek, gstermek, denote, indicate poisonous = zehirli, toxic polar = 1) kutupsal, (polar orbit = kutuplarn zerinden geerek izlenen yrnge); 2) taban tabana zt, opposite polar bear = kutup ays polar liquid = polar sv, hidrofob / suyu iten sv (etil asetat, heksan gibi, elektronlar molekln bir tarafnda toplanma eiliminde olduu iin, moleklleri elektriksel kutuplanma sergileyen sv) policing mission = polislik grevi (asayii salama / koruma ile ilgili grev) policy = 1) sigorta poliesi; 2) (bir konuda izlenecek) siyaset, politika, tutum policy makers = (bir konuda izlenecek) siyaseti belirleyen kiiler policy-making = (bir konuda izlenecek) siyaseti hazrlama, ynerge hazrlama polio = ocuk felci polish = 1) cilalamak, parlatmak; 2) (pirincin kabuunu) ayklamak polished = cilalanm, parlatlm polished rice = kabuu ayklanm / cilalanm beyaz pirin, white rice poll = gayri resmi anket pollinate = tozlamak, polen yaymak pollutant = kirletici madde pollute = kirletmek, contaminate polluted = kirletilmi, pisletilmi, kirli, contaminated, (Our water supply is becoming polluted with nitrates disposed of by several industries. = Su kaynamz, eitli sanayi kurulular tarafndan atlan nitratlar nedeniyle kirleniyor.) pollution = kirlenme, kirlilik, contamination polygon = okgen polyphony = okseslilik polypill = kalp-damar, diabet ve benzeri kimi hastalklarn tedavisi iin nerilen ve birden fazla ilacn bir araya getirilmesi yoluyla elde edilen ila, oklu / kombine ila polyploid = poliployid (monoployid saynn iki katndan daha fazla kromozoma sahip hcre ya da organizma) polyunsaturated fat = oklu doymam ya (moleklleri, pek ok doymam (hidrojene olmam) ba ieren ya) Pompeii = Pompei (Bugn talyann Napoli kenti yaknlarnda yer alan ve Vezv volkannn lavlar altnda kalm olmas sebebiyle ok iyi korunmu bir Roma Dnemi kenti) pool (fiil) = birikmek, toplanmak pool (isim) = kk gl, glet, havuz, su birikintisi poor = kt, dk kalitede, yetersiz, eksik, az, inadequate, zt anl.= abundant, sufficient poor appetite = zayf itah, itahszlk poor at = (bir konu)da kt / baarsz, zt anl.= good at poor folate status = folik asit yetersizlii poor quality = dk kalite pop in and out of = (bir ey)in iine girip kmak popular culture = popler kltr

www.bademci.com

DS Szl - 123
population = nfus, poplasyon (biyolojide, bir trn, belli bir alanda yaayan bireylerinin tamam) populous = youn nfuslu, kalabalk, crowded porch = sundurma porous = gzenekli, sngerimsi port = 1) iskele taraf (sol), zt anl.= starboard; 2) liman, harbour, dock portray = betimlemek, tanmlamak, resmetmek, illustrate, depict ports of call = ziyaret edilen limanlar pose = (sorun, zorluk, risk vs.) yaratmak / oluturmak, present pose a serious danger = ciddi bir tehlike oluturmak pose a threat = tehdit oluturmak posit = ne srmek, varsaymak, nermek, put forward, hypothesize positively charged = pozitif ykl, zt anl.= negatively charged possess = ele geirmek, sahip olmak, have, own possessions = sahip olunan mallar possibility = olaslk, ihtimal, zt anl.= impossibility possible = mmkn, olanakl, zt anl.= impossible post = 1) makam, mevki, pozisyon; 2) kazk, destek, direk post- = sonras, (post-World War II = 2. Dnya Sava sonras) posterior = (anatomide) arka, arkadaki, zt anl.= anterior posterior wall of abdomen = karnn arka duvar posterity = gelecek kuaklar, next generation post-marketing surveillance = sat sonras denetim postpone = ertelemek, put off post-traumatic = travma / sarsnt sonras postulate = gerek olduunu varsaymak posture = postr (bedenin oturma vs. esnasndaki duru ekli), duru, hal, tutum, position, attitude post-war = sava sonras, zt anl.= pre-war pot = tencere, piirme kab potency = (cinsel) iktidar potent = gl, etkili, strong, effective, zt anl.= weak, impotent potential = potansiyel, olas, possible potentially = potansiyel olarak, muhtemelen, pekala pottery = mlekilik poultry = kmes hayvanlar pour into = 1) (iine) aktmak, akmak, yamak; 2) byk kalabalklar halinde gelmek, mek pour out (of) = (bir yer)den dar / (bir ey)in dna ak(t)mak / dk(l)mek pourable = dklebilir poverty = yoksulluk, fakirlik, zt anl.= wealth powdered = toz haline getirilmi power (fiil) = itici g vermek power (isim) = g, kabiliyet power plant = enerji santrali powerful = gl, etkili, yetkili, effective, strong, zt anl.= weak power-operated = makine yardmyla altrlan practicable = uygulanabilir, yaplabilir, elverili, possible, zt anl.= impracticable practical = pratik, elverili, uygulamaya ynelik, practicable, feasible, zt anl.= impractical, theoretical practically = 1) pratik olarak, pratikte, uygulamada, in practice, zt anl.= theoretically; 2) hemen hemen, almost practice (fiil) = 1) tatbik etmek, uygulamak; 2) (bir bilim ya da spor dalnda alma) yapmak, icra etmek, do practice (isim) = uygulama, aktivite, i practitioner = pratisyen hekim praise (fiil) = vmek, appreciate, zt anl.= criticize praise (isim) = vg, appreciation, zt anl.= criticism prayer = dua prayer hall = (bir din grevlisinin idaresi altnda olmayan, insanlarn kendi kendilerine kullandklar istasyon, alveri merkezi gibi yerlerdeki) kk ibadethane / mescit precarious = gvenilmez, istikrarsz, kukulu, doubtful, delicate, zt anl.= secure, safe precast concrete = nceden dklm beton precaution = nlem, tedbir, safeguard, (Effective precautions were taken during the Olympic games held in Athens. = Atinada yaplan Olimpiyat Oyunlar srasnda etkili nlemler alnmt.) precede = (bir ey)den nce gelmek, (bir ey)in nnde / ncesinde olmak, come before, come first, zt anl.= succeed, follow precedence = ncelik, priority, (Applications arriving first will have precedence. = Bavurular ncelik srasna gre deerlendirilecektir.) precious = deerli, kymetli, yararl, valuable, (Salt was nearly as precious as gold in the ancient world. = Tuz, antik dnyada neredeyse altn kadar kymetliydi.) precipitate = hzlandrmak precipitation = ya

www.bademci.com

124 - DS Szl
precise = 1) tam, kesin, definite; 2) dikkatli, titiz, rigorous, zt anl.= indefinite, inaccurate precisely = tam olarak, kesinlikle, titizlikle, exactly, definitely, zt anl.= probably, questionably precision = kesinlik, doruluk, aklk, accuracy, zt anl.= imprecision, inaccuracy pre-condition = n koul / art predator = yrtc / alc / avc hayvan predecessor = 1) ata, cet, ancestor; 2) selef (ayn alanda mevcut kiilerden daha nce alma yapm veya ayn grevde mevcut kiilerden daha nce grev alm kii), forerunner; 3) ayn amala daha nce yaplm ara vs. , nc, forerunner predict = tahmin etmek, ngrmek, anticipate, guess predictable = nceden sylenebilir, ngrlebilir, foreseeable, zt anl.= unpredictable prediction = tahmin, ngr, kestirim, anticipation predictive = sonucu nceden gsteren, prognostic predictor = 1) belirleyici, nc, haberci, iaret(i), belirte, indicator; 2) uaksavar at noktasn belirleyen alet predispose (to) = predispoze olmak (bir hastala nceden eilimi, duyarll ya da yatknl olmak) predominant = ar basan, hakim olan, ounlukta olan, en etkili, ruling, prime, prevailing, zt anl.= minor, subsidiary predominantly = genelde, ounlukla, above all, in general, zt anl.= least of all predominate = yaygn olmak, hkm srmek, hakim olmak, stn olmak, prevail pre-dynastic Egypt = hanedanlk ncesi Msr (Eski Msrn henz hanedanlarca ynetilmeye balamad, M. . yaklak 3150 yl ncesindeki dnem) pre-eminence = stnlk, sekinlik, superiority, dominance, zt anl.= inferiority pre-eminent = stn, sekin, superior, distinguished, zt anl.= inferior, second-rate preface (fiil ) = (bir ey)in nsz olmak, (bir ey)e nsz salamak preface (isim) = nsz prefer = tercih etmek preferably = tercihen, more desirably, rather, sooner, more readily / willingly preference = tercih preglass = cam retiminin icat edilmesi srecinde, henz tam anlamyla camlatrlamam malzeme pregnant = hamile, gebe prehensile tail = (hayvanlarda) nesneleri kavrayabilme becerisine sahip kuyruk prehistoric = tarih ncesi (dnemler) ile ilgili prehistory = tarih ncesi (tarih kaydedilmeye balamadan nceki dnem) prejudice = n yarg, pein hkm, bias preliminary = preliminer, n, ilk, initial premarketing study = pazarlamaya balamadan nce yrtlen aratrma / alma premature = 1) zamansz, gereinden nce, vakitsiz, zaman gelmemi, early, untimely, zt anl.= overdue; 2) prematre, erken domu, gelimemi, olgunlamam, immature, undeveloped, unripe, zt anl.= mature, developed prenatal care = doum ncesi bakm preoccupation (with) = (zihni bir ey) ile megul olma prepare = dzenlemek, hazrlamak, get (smt) ready prepared (to) = (bir ey yapmaya) hazr / hazrlkl, ready (to) pre-Roman = Roma (devri) ncesi prescribe = 1) (ila, tedavi vs. iin) reete yazmak / vermek; 2) emretmek, kural olarak koymak, enjoin, dictate prescription = reete prescription drug = reeteli ila, zt anl.= over-thecounter / nonprescription drug presence = varlk, (hazr) bulunma, existence, attendance, zt anl.= absence present (fiil) = 1) ortaya koymak, tantmak, sunmak, takdim etmek, demonstrate, manifest, introduce; 2) sergilemek, gstermek, ibraz etmek, reveal, illustrate, exhibit, zt anl.= conceal, cover, hide present (isim) = hediye, gift present with = vermek, gstermek, give presentably = prezantabl / sunulabilir bir ekilde, suitably presentation = sunum, sergileme preservative = koruyucu preserve = korumak, saklamak, maintain, conserve, secure presidency = bakanlk (dnemi) president = bakan, devlet bakan press ahead = (zorluklara ramen) ilerlemek, devam etmek, push ahead press conference = basn toplants press-coverage = basna konu olma pressing = acil, ivedi, skboaz eden

www.bademci.com

DS Szl - 125
pressure = basn pressurising = basn altnda tutan pressurize = basn altnda tutmak prestigious = saygn, itibarl, prestijli, respectable presumably = tahminen, herhalde, galiba, by reasonable assumption, probably, (The bomb was presumably intended to go off while the meeting was in progress. = Bombann, tahminen toplant devam ediyorken patlamas planlanm.) presume = sanmak, tahmin etmek, varsaymak, believe, suppose, think pretence = 1) rol yapma, numara; 2) bahane pretend = numara yapmak, -mi gibi davranmak, act pretended = szde, gerek d pretentious = gsterii, extravagant pretentiously = gsterii bir ekilde, zt anl.= modestly pretty = 1) gzel, irin; 2) olduka, epey, quite, rather pretty much = byk lde prevail = hkm srmek, hakim olmak, yaygn olmak, be common, dominate prevailing = geerli, yaygn, hakim olan, dominant, current, widespread, zt anl.= unusual, rare prevalence = yaygnlk, etkinlik, sklk, prevalans (bir hastaln grlme oran), predominance, pervasiveness, zt anl.= rarity prevalent = 1) olagelen, yaygn, ska rastlanan, prevailing, common, current, widespread, zt anl.= rare, uncommon; 2) hkm sren, etkin, predominant, ruling prevent = (bir ey)den alkoymak, nlemek, nne gemek, engellemek, hinder, stop, zt anl.= let, allow preventable = nlenebilir preventative = nlemeye ynelik, koruyucu, preemptive prevention = nleme, engelleme, avoidance, protection preventive = nleyici, engelleyici, defensive preventive detention = gzetim altnda tutulma previous = nceki, eski, former, old, zt anl.= latter, future, next previously = nceden, daha nceleri, earlier, formerly, zt anl.= subsequently, in the future prey = av, game, zt anl.= predator pricing mechanism = fiyatlandrma sistemi pride oneself on (doing) smt = bir eyden / bir ey yapmaktan gurur / kibir duymak, (He prides himself on being a good singer. = yi bir arkc olmaktan (tr) gurur duyuyor.) primarily = balca, ncelikle, aslnda, esasen, initially, essentially, mainly, mostly primary = birincil, ana, temel, main, principle, zt anl.= secondary, subordinate primary education = temel eitim, ilkretim primate = primat (en gelimi ve zeki memeli gruplarna ait herhangi bir ye), (The human differs from the lesser primates in his passion for football. = nsan, futbol tutkusu ile dier daha aa primatlardan ayrlr.) prime (fiil) = harekete / patlamaya hazr hale getirmek, make ready prime (isim) = 1) asl, ba, balca, chief; 2) mkemmel, birinci kalite, perfect primeval = tarih ncesi alara ait, balangtan beri var olan, aboriginal primitive = 1) basit, simple; 2) primitif, ilkel, uncivilised princeling = kk prens, ehzade principal (isim) = mdr, okul mdr, director, headmaster principal (sfat) = balca, en nemli, ana, esas, main, major principally = esas olarak, mainly, chiefly principle = prensip, ilke printing press = matbaa makinas prior (to) = nceden, nceki, preceding priority = ncelik, precedence, (In an emergency ward it is hard to decide who to give priority to. = Acil serviste, kime ncelik verileceine karar vermek zordur.) prism = prizma prisoner = mahkum, tutuklu, esir, tutsak pristine = bozulmam, saf privacy = gizlilik, (zel dolap, kapal banyo / tuvalet vs. gibi) kiinin baz zel ihtiyalarn gizlilik iinde grebilme olana, (May I have some privacy, please? = Biraz yalnz kalabilir miyim ltfen? (zel ihtiyalarm grebilmem iin odadan kabilir misiniz? anlamnda.)) private = zel, hususi, zt anl.= public privatisation = zelletirme privilege = ayrcalk, concession privileged = ayrcalkl, imtiyazl, advantaged, favoured, zt anl.= underprivileged

www.bademci.com

126 - DS Szl
prize = ok deer vermek, regard highly, greatly value pro- = lehinde, -den yana proactive = muhtemel sorunlar, ihtiyalar vs. ngrp (onlarn meydana gelmesini beklemeden) harekete geen, zt anl.= retroactive Proba satellite = 2001de uzaya gnderilen bir dnya grntleme uydusu, Project for OnBoard Autonomy probability = olaslk, possibility probably = muhtemelen, olaslkla probe (fiil) = aratrmak, incelemek, investigate, explore probe (isim) = sonda (insansz, kk uzay arac) problematic = sorunlu, problemli problems of this nature = bu trden sorunlar procedural = usule ait procedure = ilemler sras, yol, yntem, prosedr (aratrma, tan koyma, tedavi etme vb. amala uygulanan, belli bir ynteme dayal ilem) proceed = 1) ilerlemek, devam etmek, advance, continue, zt anl.= stop; 2) (bir eyden) kaynaklanmak / ortaya kmak proceeding = yarglama usul, muamele proceeds = (oul kullanlr) gelir, kazan process = sre, procedure, progression processing = ileme, treating, working on proclaim = ilan etmek, aklamak, declare, announce Proctor Prize = William Proctor dl (bilimsel aratrmalar yapan ve bu aratrmalar bilim dnyasyla paylaan stn baarl bilim insanlarna verilen dl) produce (isim) = rn, tarm rnleri produce (fiil) = retmek, generate, make product = rn production = yapm, prodksiyon, eser, yapt production chain = retim zinciri (bir retim ile ilgili olarak hammadde salanmas, ileme, pazarlama gibi tm aamalar) productive = retken, prolific, fruitful, zt anl.= unproductive productivity = retkenlik, output, efficiency professional = profesyonel professional association = meslek birlii profit = kar, zt anl.= loss profitability = karllk profitable = krl, kazanl, rantabl, profit-making profit-oriented = kar amac gden profound = derin, byk, kapsaml, deep, serious, intense, zt anl.= superficial profoundly = derin, kuvvetli, deeply, thoroughly, zt anl.= weakly, superficially profusely = oka, bolca prognosis = (oul: prognoses) prognoz (bir hastaln sresi ve geliimi hakknda tahmin) programmed cell death = programlanm hcre lm progress (fiil) = ilerlemek, gelimek, advance progress (isim) = ilerleme, gelime, advancement, development, zt anl.= regress progressive = 1) ilerici, reformist, zt anl.= conservative; 2) (hastalk iin) ilerleyen; 3) derece derece progressively = gittike, gitgide, gradually progressively blurred = zamanla bulank hale gelen prohibit = yasaklamak, forbid, ban prohibition = yasak, ban prohibitive = 1) (fiyat iin) fahi; 2) yasaklayc; 3) engelleyici project = 1) planlamak, tasarlamak; 2) yanstmak, izdrmek project back = geri yanstmak proliferate = (hzla) oalmak, artmak, prolifere olmak proliferation = oalma prolific = retken, verimli, dourgan, productive, fruitful prolong = uzatmak, srdrmek, extend, carry on, zt anl.= shorten prolonged = uzun sreli prominence = n, arpc ey, hret, distinction, fame prominent = ne kan, dikkat eken, nl, ekin, nemli, well-known, famed, remarkable, outstanding promise (fiil) = (bir olguya) iaret etmek, (bir eyin olacan) vaat etmek, sz vermek, give ones word promise (isim) = vaat, sz promising = umut verici, gelecei parlak, hopeful, bright, zt anl.= discouraging, unfavourable, unpromising promote = desteklemek, gelitirmek, olumasna izin vermek, uygun ortam hazrlamak, (reklamla) tantmak, advocate, encourage, publicise, zt anl.= impede, obstruct

www.bademci.com

DS Szl - 127
promotion = reklam, tantm prompt (fiil) = harekete geir(t)mek, tevik etmek, bring about, encourage prompt (sfat) = abuk, acele, speedy, rapid, zt anl.= late, slow promptly = abucak, hzla, kolayca, rapidly, easily, readily, zt anl.= slowly, late prone (to) = eilimli, yatkn, sensitive, susceptible, zt anl.= immune, resistant proof = kant, delil, evidence propagate = re(t)mek, oal(t)mak, yay(l)mak, reproduce, multiply, spread propel = itmek, ileriye hareket ettirmek, yrtmek propeller = pervane propeller plane = pervaneli uak propensity = eilim, meyil, tendency, inclination proper = 1) doru, uygun, mnasip, olmas gereken, correct, suitable, appropriate, right, zt anl.= wrong, improper, (We are in the middle of an operation. This is not a proper moment for a joke. = Bir ameliyatn ortasndayz. Espri yapmak iin uygun bir zaman deil.); 2) kendine zg, peculiar, (Every animal has its proper instincts. = Her hayvann kendine zg igdleri vardr.) proper handling = gerei gibi ele alma / halletme proper sitting posture = dzgn oturma ekli properly = doru drst / dzgn, gerektii gibi, uygun bir ekilde, doru olarak, adam gibi, adequately, correctly, duly, zt anl.= improperly, unduly, (He didnt close the door properly, and the room got colder and colder in a few minutes. = Kapy doru drst kapatmad iin oda birka dakika iinde gittike soudu.) property = 1) (bir madde vs. iin) zellik, nitelik, characteristic, feature; 2) mlkiyet, mal-mlk, belongings prophecy = kehanet prophesy = kehanette / tahminde bulunmak proportion = oran, orant, nispet, percentage, zt anl.= disproportion proportional = orantl, (directly proportional = doru orantl) proportionally = orantl (olarak), relatively proposal = neri, teklif, evlenme teklifi, suggestion propose = 1) nermek, teklif etmek, ileri srmek, recommend, offer, suggest, put forward, (The Minister proposed that tobacco advertising should be banned. = Bakan, ttn reklamlarnn yasaklanmasn nerdi.); 2) evlenme teklif etmek proposition = neri, teklif, suggestion propulsion = itici g pros and cons = bir eyin olumlu ve olumsuz yanlar / avantaj ve dezavantajlar prose = nesir, dzyaz prosecute = (aleyhine) dava amak, litigate, sue prosecution = 1) ceza davas, cezai takibat; 2) iddia makam prospect = baar ans, olaslk, ihtimal, expectancy, likelihood prospective = mstakbel, olas, expected, likely, (a prospective mother = mstakbel anne / anne aday) prosper = gelimek, zenginlemek, flourish, thrive, develop prosperity = refah prosperous = baarl, kazanl, karl, zengin, refah iinde, affluent, (He was born sixty-four years ago to a prosperous family. = Altm drt yl nce hali vakti yerinde bir ailenin ocuu olarak dodu.) prostate cancer = prostat kanseri prostitute = fahie, hayat kadn protect = korumak, kollamak, defend, keep safe, secure protect against = (bir ey / birisi)ne kar koru(n)mak protection = koruma, shelter, security protective = koruyucu protein aggregate = protein yn / kmesi protein fiber = protein lifi protein-binding partner = protein balayc ksm / blge (proteinin kendisine balanmasn salayan ve bunu vcudun belirli blgelerine tayan hcre yaps) protein-rich food = proteinden yana zengin yiyecek protocol = 1) protokol (yaplacak bir i ya da aratrma ya da ilem iin hazrlanan ayrntl plan, izlenecek yntem ve ilem sras); 2) (tpta) bir ila veya tedavi iin uygulama plan protract = kk lekle kopyasn yapmak prove = 1) (bir ey olduu) ortaya kmak / anlalmak, (proved problematic = problemli kt); 2) kantlamak, ispatlamak, confirm, establish, zt anl.= disprove, deny prove (smo) right = (birisi)ni hakl karmak prove successful = baarl olmak, ie yaramak prove useful = yararl olduu ortaya kmak prove valuable = deerli olmak, yarar salamak

www.bademci.com

128 - DS Szl
proverb = atasz provide (with) = salamak, bulmak, temin etmek, supply, render, zt anl.= withhold provide for = geimini salamak, imkan hazrlamak, bring up, foster, zt anl.= neglect, ignore provided that = kouluyla, artyla province = eyalet, vilayet provincial = eyaletlere ait, eyaletlerle ilgili provision = 1) salama, tedarik, salanan imkanlar, supply; 2) hkm; 3) koul, art provisional = geici, temporary, zt anl.= permanent proximity = (pozisyon olarak) yaknlk psyche = (felsefede) ruh, tin psychiatric disorder = psikiyatrik bozukluk (akl ve ruh hastal) psychiatrist = psikiyatrist, psikiyatr (akl ve ruh hastalklar uzman) psychic = psiik, ruhsal psychoactive drug = psikoaktif ila (zihinsel prosesler zerinde etkili olan ila) psychological = psikolojik (psikoloji / ruhsal durum ile ilgili) psychologist = psikolog, psikoloji uzman psychopathology = psikopatoloji (anormal davranlar ya da akl hastalklar bilimi) psychophysiological = psikofizyolojik (normal ya da normal olmayan fizyolojik proseslerin zihinsel fonksiyonlar zerindeki etkisiyle ilgili) psychosocial = psikososyal psychotherapeutic drug = ruhsal bozukluu tedavi etmeye yarayan ila psychotherapy = psikoterapi (hastay telkin, ikna vb. psikolojik yntemlerle tedavi etme) psychotic behaviour = psikoz davran (ar ruh hastal olan bir kiinin davran) psychotic episode = psikoz nbeti (ar ruh hastal nbeti) puberty = ergenlik dnemi public = kamu, halk public apology = kamu nnde zr dileme public decision-making = kamu adna karar alma (ii) public expenditure = kamu harcamalar (devletin kamu yarar iin yapt harcamalar) public finance = kamu finansman public interest = kamu yarar public land = kamu arazisi, zt anl.= private property public relations = halkla ilikiler public safety = kamu gvenlii public servant = devlet memuru, civil servant public spending = kamu harcamalar (kamu kurulularnca yaplan harcamalar) public square = kent meydan publication = yayn, basl metin public-health measure = halk sal iin alnan nlem publicity = 1) aleniyet, herkese bilinme, hret; 2) reklam, propaganda, tantm, promotion, advertising publicize = (bir ey)in reklamn / propagandasn yapmak, advertise publish = 1) ilan etmek, aklamak; 2) yaymlamak, basmak published = aklanm, ilan edilmi, yaynlanm pull apart = ayrarak uzaklatrmak pull down = ykmak, demolish, destroy, zt anl.= erect, set up pull in = toplamak, gather pull out = ekip / skp karmak, koparmak pull out of = (bir yerden)den ayrlmak / kmak, quit, leave, zt anl.= join pull through = (bir bela veya hastalktan) kurtulmak / kurtarmak, paay kurtarmak pull up to / with = (dier bir yarmac vs.) ile ayn dzeye gelmek, (dieri)ni yakalamak pull up = kaldrmak, skmek, dar ekmek pulley = makara, kasnak pulmonary = pulmoner, akciere ait pulmonary ventilatory system = akcierli solunum sistemi (insanlarn, memelilerin, srngenlerin ve kularn sahip olduu, asl gaz deiiminin akcier ierisinde gerekletii solunum sistemi tr) pulp = kat hamuru pulse = 1) nabz, kalp at; 2) ksa frekansl k huzmesi; 3) (elektrik vs. ile) ok (verme / gnderme ii) pump out = dar pompalamak, pskrtmek punching = zmbalama punishment = ceza, cezalandrma, penalty punitive = cezai, penal purchase (fiil) = satn alma, buying purchase (isim) = satn alnan ey, (Among his purchases were several books. = Satn ald eyler arasnda birka kitap da vard.) purchasing power = alm gc (birim parann veya birim alma karl kazanlan parann, satn alabilecei ticari mallar bakmndan kymeti), buying power

www.bademci.com

DS Szl - 129
pure = saf pure alexia = yazl metinleri anlama yeteneinin tamamen yitirilmesi durumu purely = 1) yalnzca, sadece, exclusively; 2) tamamen, btnyle, completely Purgatory = Katoliklik inancna gre, insanlarn cennete gitmeden nce dnyada iledikleri gnahlar iin cezalandrlacaklar yer Puritan = Priten (Hristiyanlk dininde, Protestan Kiliseye bal olan Pritenlik mezhebi ile ilgili) pursue = izlemek, peine dmek, aramak, (bir ura) srdrmek, chase, trail, seek, zt anl.= give up, quit pursuit = izleme, takip, peinde olma, chase, accomplishment push = itme, zorlayarak ileriye gtrmek push up = yukar ekmek / itmek, ykseltmek, raise, zt anl.= push down, lower put a premium on = prim / deer vermek put a stop = bir son vermek, (kt bir gidie vs.) dur demek put across = etkili bir ekilde anlatmak / aklamak / sylemek, convey, express put ahead of = (bir ey)in nne / ilerisine geirmek put an end to = (bir ey)e son noktay koymak, onu bitirmek put aside = bir kenara koymak, biriktirmek, saklamak, save, spare put at risk = tehlikeye atmak, riske sokmak, risk put down = 1) (yere, geri veya aa) koymak, lay; 2) yazmak, kaydetmek, enter, make a record of put emphasis on = vurgulamak, emphasise, stress put forward = 1) nermek, ne karmak, ileri srmek, fikir ortaya atmak, assert, propose; 2) (tarihi, saati vs.) ileri almak put high on (ones) list of priorities = ncelik listesinin st sralarna koymak put in = 1) ieri koymak, eklemek; 2) (zaman) harcamak, spend (time) put in its simplest terms = en basit anlatmla put into effect = yrrle koymak, put into force put into force = yrrle koymak, put into effect put into practise = uygulamaya koymak / gemek put like that = o ekilde ele alnrsa put off = 1) ertelemek, postpone; 2) (bir ey)den soutmak, tiksindirmek, repel put on = 1) (elbise vs.) giymek, wear; 2) (k vs.) amak, turn on; 3) eklemek, add put on trial = yarglamak, mahkemeye gndermek put out = 1) sndrmek, extinguish; 2) sinirlendirmek, upset put out of = (bir yerden) karmak, dar atmak put over = 1) baarl / gzel bir ekilde ifade etmek / anlatmak, (bir eyin) anlalmasn salamak, put across, (She is very good at putting her views over in meetings. = Toplantlarda, grlerini gzel bir ekilde ifade etmekte ok baarl.); 2) ertelemek, postpone, defer put pressure on = bask yapmak, (bir ey yapmaya) zorlamak put right = dzeltmek, yoluna koymak, rectify, zt anl.= damage, worsen put the focus on = (bir yer)e, (bir ey)e odaklanmak put through = 1) (baarl bir) sonuca ulatrmak, implement; 2) (telefonda) balamak, connect put to good use = iyi bir ekilde kullanmak put to the test = test etmek, teste tabi tutmak put together = (paralar) bir araya getirerek retmek, birletirmek, toplamak put up = 1) (adr vs.) kurmak, zt anl.= take down; 2) (poster, ilan, not vs.) asmak, post; 3) (fiyat) ykseltmek, arttrmak, increase, (Sales began to decline after they put up the prices. = Fiyatlar arttrdklarndan beri satlar dmeye balad.) put up with = tahamml etmek, dayanmak, tolerate, (There are many inconveniences and pain that have to be put up with after you have undergone a major operation. = Byk bir ameliyat geirdikten sonra, tahamml edilmesi gereken pek ok rahatszlk ve ac olur.) puzzle (fiil) = ar(t)mak, hayrete d(r)mek, confuse, baffle puzzle (isim) = bilmece, bulmaca, baffle puzzle over = anlamaya / zmeye almak puzzlingly = artc, hayret verici, confusing, baffling Pyramid of the Sun = Gne Piramidi (Bugn Meksika snrlar iindeki Teotihuacan antik kentinde yer alan, Azteklerden kalma byk bir piramit)

www.bademci.com

Q Q QQ
quadrant of meridian = bir meridyen dairesinin drtte biri, kutup ile Ekvator arasndaki uzaklk quake = yer sarsnts, deprem, earthquake qualified enough = yeterince vasfl qualify (for) = (bir i) iin gerekli niteliklere sahip olmak, hak kazanmak, be eligible (for) qualitative = nitel, niteleyici, kalitatif quality = kalite, nitelik, vasf quality-control = kalite kontrol (zellikle mhendislik ve retim alanlarnda, mteri gereksinimleri ve standartlarn yakalanmas konularnda almalar yrten disiplin), quality engineering quantifiable = miktar belirlenebilir / llebilir quantify = nicelemek, sayya dkmek, count, measure quantitative = nicel, kantitatif quantitative trait = nicel (kantitat if) zellikler quantity = miktar, nicelik, amount quantum = (oul: quanta) kuantum (fizikte, genellikle temel paracklarn enerji ve momentumlarn tanmlamakta kullanlan blnemez birim)

quantum mechanics = kuantum mekanii (fizik biliminin, zellikle atomik ve atomalt seviyelerde, madde ile enerji arasndaki ilikiyi aratran alan) quarter = 1) makam, (kendisinden bir ey gelen veya beklenen) merci; 2) yer, yn, evre, topluluk; 3) eyrek, one fourth quarters = (oul kullanlr) mahalleler, semtler, yaanan mekanlar query = sorgulamak, question quest = aray, search question = 1) doruluundan kuku duymak, sorgulamak, doubt, dispute; 2) tartmak, argue queue = sra, kuyruk, waiting line quintessence = mkemmel bir rnek quit = brakmak, vazgemek, leave, give up, halt quite = 1) olduka, pek, epey; 2) tamamen, (You are quite right. = Tamamen haklsnz.) quota = kota (alnmasna / satlmasna / retilmesine vs. izin verilen en az ya da en ok miktar) quote = alnt yapmak, (bir metinde) trnak iinde sz aktarmak

www.bademci.com

R R RR
rabies = kuduz hastal race (fiil) = yarmak race (isim) = yar racial discrimination = rk ayrmcl racially = rk ynnden racism = rklk racist = rk radar reflection = radar yansmas (radar cihaznn gnderdii ve hedefe arpp yansyarak radara geri dnen radyo dalgas) radiate = yaylma, spread out radiation = yksek hzl parack veya elektromanyetik dalgalar yoluyla enerji iletimi, radyasyon radiation portal monitor = iinden geen aralarda radyoaktif madde tanmakta olup olmadn anlamaya yarayan, gvenlik aramalarnda insanlarn iinden getii metal dedektrlerini andran bir alet radiation-therapy machine = radyasyon tedavi cihaz radical = radikal, kkten, esasl, fundamental radically = allmn ok dnda bir ekilde, extraordinarily radioactive = radyoaktif, radyoaktivite ile ilgili radioisotope thermal generator = radyoaktif bozunmadan aa kan enerjiyi kullanarak elektrik reten jeneratr, radioisotope thermoelectric generator, RTG radionuclide = radyonklid (bir elementin radyoaktif izotopu) radius = (oul: radii) yarap rage = iddetle devam etmek, storm, surge raid = baskn, akn rain down = (yamur gibi) yaarak dmek rain forest = yamur orman (yksek miktarda ya alan ve yksek dzeyde biyoeitlilik ieren orman) rainfall = bir blgeye, belli bir zaman aral iinde den toplam ya rainwater monitoring station = ya izleme istasyonu

raise = 1) ykseltmek, arttrmak, elevate, increase, zt anl.= lower, decrease; 2) (para) toplamak, collect, gather; 3) yetitirmek, bytmek, nurture, breed; 4) (soru) sormak raise doubts = phe uyandrmak rampant = alp yrm, dal budak sarm, widespread, uncontrollable, zt anl.= under control random = rasgele, tesadfi, haphazard, accidental, zt anl.= systematic randomly = dzensiz olarak, rasgele, arbitrarily, zt anl.= systematically range (from . . . to . . .) = 1) (bir ey ile) (baka bir ey arasnda) deimek, vary (between . . . and . . .); 2) dizmek, sralamak, snflandrmak, rate, rank, classify range = 1) seri, dizi, sra; 2) erim, menzil; 3) mutfak oca; 4) pek ok, farkl, variety rank = srala(n)mak, (rn. bir listede) belli bir srada olmak, (Harry Potter series rank first among the best-selling books of all-time. = Harry Potter dizisi tm zamanlarn en ok satan kitaplarnn banda geliyor.), (Istanbul ranks among the most popular cities in the world. = Istanbul, dnyann en popler ehirleri arasnda yer alr.) rank above / below = (birisi)nden yksek / aa rtbede / dzeyde olmak rank fake = yzde yz sahte, safi sahtekarlk rank first = birinci olmak, birinci sray almak rank high = stlerde olmak, (sralamada) yukarda olmak rapid = abuk, hzl, tez, quick, zt anl.= slow rapidly = hzla, abucak, quickly, fast, zt anl.= slowly rare = nadir, az grlr / bulunur, uncommon, scarce, zt anl.= common rarely = nadiren, barely, seldom, zt anl.= often, frequently rarity = nadirlik, seyreklik, rareness, infrequency, zt anl.= commonness, amplitude rash = deride ortaya kan kzarklklar, kurdeen, isilik rate = 1) hz, srat, pace; 2) oran, nispet rate of absorption = emilim oran

www.bademci.com

132 - DS Szl
rate of damage = hasar oran rather = olduka, epeyce, bir hayli, quite, somewhat rather than = (bir ey)den ok / ziyade ratify = onaylamak, tasdik etmek ratio = oran ravenous = saldrgan, yrtc raw = ham, ilenmemi ray = k huzmesi, n reach = ulamak, varmak, arrive, come reach back (to) = eskilere uzanmak, hatrlamak reach back to a 1993 law = 1993te kartlm bir yasay gndeme tamak / yasadan yararlanmak reach up to = uzanarak (bir ey)e yetimeye almak, uzanmak react to = (bir ey ya da bir kii)ye tepki gstermek, respond to, oppose react with = (bir ey) ile (kimyasal) tepkimeye girmek react chemically = kimyasal reaksiyon gstermek readily = abucak, hzla, kolayca, hazrda / kolayda, zamannda, seve seve, promptly, willingly, rapidly, easily, zt anl.= slowly, late, (These bacteria can be identified readily. = Bu bakteriler kolaylkla tanmlanabilir.) readiness = hazr olma, abukluk, isteklilik, preparedness reading public = halkn okuyan kesimi readjust = yeniden uyum salamak / almak real estate = gayrimenkul (arsa, bina vb. tanmaz mal) real time = gerek zamanl olarak, canl, live real wage = reel cret (enflasyonun erittii ksm dlerek hesaplanan gerek cret) realize = 1) farkna varmak; 2) gerekletirmek rearrange = yeniden dzenlemek, reorganize reason = sebep, neden, cause reasonable = 1) makul, mantkl, fair, sound, logical, zt anl.= unreasonable; 2) yeteri kadar, uygun miktarda / lde, (All we need is a reasonable amount of land and sunlight to grow our vegetables. = htiyacmz olan tek ey sebzelerimizi yetitirmeye yetecek kadar arazi ve gne .) reasonably = makul oranda / dzeyde, olduka, acceptably reassemble = tekrar bir araya getirmek reassurance = (bir kiinin) endielerini gidermeye alma, encouragement rebel = asi reborn = yeniden domu rebound (fiil) = arpp geri sramak, geri tepmek rebound (isim) = 1) arpp geri srama, geri tepme; 2) dzelme, recovery rebuild = yeniden yapmak / ina etmek recall = anmsamak, hatrlamak, remember, zt anl.= forget recast = yeniden biim vermek recede = yava yava azalmak, geri ekilmek receive = 1) almak, pick up, take, zt anl.= give, emit; 2) (bakm, ilgi vs.) grmek receive medical attention = 1) tbbi mdahale / bakm grmek; 2) tbbi evrelerin ilgisini ekmek receive more than ones share of smt = payna den eyden fazlasn almak receive the blame = sulamaya maruz kalmak, sulanmak, su (onun) stne kalmak recent = (yakn gemiten bahsederken) en son, en yakn / yeni, late, current, zt anl.= past recent finding = en son bulgu recently = yakn zamanda, son zamanlarda, lately receptacle = kap, hazne, container, holder receptor = reseptr, alc recession = (ekonomide) durgunluk recessive = ekinik, geri plandaki, dieri tarafndan bastrlan, withdrawing, zt anl.= dominant recipe = 1) forml, yntem; 2) (yemek vs. iin) tarif recipient = alc, hizmet gren reciprocating = karlk gelen, dengi olan recite = ezberden okumak reckon = sanmak, dnmek, saymak, hesaplamak, think, calculate, (Do you reckon it is going to rain tomorrow? = Yarn yamur yaacan dnyor musun?) reclaim = kullanlabilir hale getirmek, regain recognise (as) = (olarak) tanmak, remember, identify, distinguish, zt anl.= forget recognise = 1) farkna varmak, realise, acknowledge, be aware of; 2) (resmi olarak) tanmak, varln kabul etmek recognised = kabul gren recognition = kabul, onay, tanma, poplarite, acceptance, approval, acknowledgement, zt anl.= refusal, rejection recognizable = tannabilir, ayrt edilebilir, discernible, distinguishable recognizably = tannabilir / ayrt edilebilir ekilde, discernibly, distinguishably

www.bademci.com

DS Szl - 133
recognized citizen = vatandalk haklarna sahip kii recombine = birletirmek, yeniden bir araya getirmek recommend = tavsiye etmek, nermek, teklif etmek, ileri srmek, offer, suggest recommendation = tavsiye, neri, advice, suggestion, proposal recommended = tavsiye olunur / edilir, suggested recommended daily allowance = tavsiye edilen / nerilen gnlk tketim miktar reconcile = aralarn bulmak, uzla(tr)mak, harmonise, integrate, zt anl.= alienate reconfigure = tekrar deitirmek / ayarlamak reconnaissance = (askeri veya bilimsel amal) keif, istihbarat toplama reconnaissance mission = keif grevi reconsider = tekrar ele almak, yeniden incelemek reconstruct = (ksmen bilinen bir eyin) btnn belirgin hale getirmek, (olaylar) yerli yerine koymak, restructure reconstruction = yeniden ina, yeniden yapma / dzene sokma record (fiil) = kaydetmek, kayda geirmek record (isim) = 1) kayt; 2) rekor record levels = rekor dzeyler / seviyeler record-breaking = rekor kran recorded history = kaytl / yazl tarih recount = anlatmak, hikaye etmek, (bir eyin yksn) aktarmak, tell, narrate recover = 1) iyilemek, kendine gelmek, improve, get well, zt anl.= deteriorate; 2) kurtarmak, geri kazanmak, salvage recoverable = yeniden kazanlabilir recovery = 1) (hastalktan, yok olmaktan vs.) kurtulma, iyileme, cure, remedy, healing, revival, zt anl.= deterioration, worsening; 2) yeniden elde etme, telafi, retrieval recovery ward = ameliyat sonras derlenme (kendine gelme) odas recreate = yeniden yaratmak, reinstitute recreational = elence trnden recruit = 1) asker toplamak, asker yazmak, enlist; 2) (bir i iin) eleman aramak, ie almak, employ recruitment = eleman / personel alma recur = (hastalk, ksrk vs. iin) nksetmek, tekrarla(n)mak, happen again, repeat itself recurrence = yineleme, tekrarlama, repetition recurrent = yinelenen, tekrarlayan, repetitive, zt anl.= single, unique recurring = tekrarlayan, recurrent recycling = geri dnm red blood cell = alyuvar redate = yeniden tarihlemek rediscovery = tekrar kefetme redistribute = dalmn deitirmek, yeniden datmak reduce = azal(t)mak, cut down, diminish, decrease, lower, zt anl.= increase reduced = azal(tl)m, indirgenmi reduced intake = azaltlm alm / tketim reduced mortality = azalan lm oran reduction = azal(t)ma, in(dir)me, indirim, decrease, zt anl.= increase redundant = 1) gereksiz, unnecessary; 2) isiz, unemployed reef = resif, s su kayal re-establish = yeniden kurmak, eski haline dn(dr)mek, restore refer to = 1) atfta / gndermede bulunmak, direct to, guide; 2) sz etmek, bahsetmek, mention, bring up; 3) bavurmak, turn to, resort to; 4) (bir ey) ile ilgili olmak, be related to reference = 1) bavuru, kaynak, source; 2) bahis, remark, mention refine = saflatrmak, artmak, dzeltmek, purify, improve refined = 1) rafine, artlm, processed, zt anl.= coarse, crude; 2) ince, kibar, zarif refinement = artma, saflatrma refit = yeniden kullanma hazr hale getirmek reflect = yanstmak, gstermek, show, (The words of the matron clearly reflected concern over the patients situation. = Bahemirenin szleri, hastann durumu ile ilgili kaygsn aka yanstmaktayd.) reflection = yansma reflux = refl (yenen yemein, uyku vs. esnasnda tekrar aza gelmesi) reform (fiil) = slah etmek, dzeltmek, improve reform (isim) = reform, yenilik, improvement, revision refraction = (k iin) krlma refrain (from) = ekinmek, saknmak, kendini tutmak, abstain (from), avoid, zt anl.= give in, indulge refreshed = yenilenmi, tazelenmi, canlanm, revitalized

www.bademci.com

134 - DS Szl
refreshingly = canlandrc / diriltici / umut verici ekilde, stimulatingly, zt anl.= exhaustingly refrigerant = soutucu, coolant refrigerated chamber = soutulmu oda refuge = koruma alan, barnak, preserve refuse = geri evirmek, kabul etmemek, reddetmek, turn down, reject, zt anl.= accept refute = (delillerle) rtmek, yanlln kantlamak, discredit, invalidate, zt anl.= confirm regain = yeniden elde etmek / kazanmak regard = ilgilen(dir)mek, dikkate almak, pay attention, consider regard as = saymak, gzyle bakmak, (olduuna) inanmak, (olarak) grmek / deerlendirmek, believe, deem, consider as, view as regard with = (phe, korku vs.) ile bakmak / yaklamak regarding = ile ilgili, with reference to, concerning, about regardless of = (bir ey)e baklmakszn / bal olmakszn, in spite of, without considering regardless of the fact that. . . = . . . gereine baklmakszn, although, despite the fact that regardless of their income = gelirlerine baklmakszn regenerate = yenilemek, yeniden olu(tur)mak, iyilemek, regrow region = yre, blge, alan, evre, zone, area, location register (fiil) = 1) kaydetmek, tescil etmek, record; 2) (bir eye) sahip olduu grlmek / gzlemlenmek, anlalmak, (Her surprise registered on her face. = aknl yzne vurmutu / yznden anlalyordu.) register (isim) = sicil, kayt registrar = 1) ngilterede orta konumda hastane doktoru (stajyere st, uzman doktora ast); 2) kayt memuru registry = bkz. register regret = pimanlk duymak, esef etmek, feel sorry (about), repent, zt anl.= welcome regrettable = znt veren, pimanlk uyandran, unfortunate, pitiful, zt anl.= desirable regrettably = ne yazk ki, maalesef, unfortunately regular = dzenli, tutarl, istikrarl, devaml, consistent, steady, zt anl.= irregular, unsteady, inconsistent regular hours = dzenli saatler regulate = denetim altnda tutmak, dzene sokmak, dzenlemek, ayarlamak, monitor, adjust, arrange, zt anl.= upset, confuse, mess up regulation = dzenleme, denetim, ayarlama, kontrol, ileyi, alma, arrangement, monitoring, adjustment, zt anl.= confusion, messing up regulator = dzenleyici, kural / kanun koyucu regulatory = dzenleyici rehabilitate = hasarn gidermek, rehabilite etmek, restore rehabilitation = rehabilitasyon (herhangi bir sebeple alma yetenei azalm bir organa ya da vcut parasna, uygun egzersiz uygulayarak tekrar eski g ve yeteneini kazandrma) reign = saltanat, hkmdarlk, rule reinforce = desteklemek, takviye etmek, salamlatrmak, glendirmek, pekitirmek, strengthen, zt anl.= weaken, (The final technical report of the accident reinforces the findings of initial investigations. = Kaza ile ilgili son teknik rapor, ilk aratrmalarda elde edilen bulgular destekliyor.) reinforced = glendirilmi reinforced concrete = betonarme reinforcing = destekleyici, takviye edici reinstate = eski mevkisini / grevini geri vermek reinstitutionalization = tekrardan bir kuruma / yapya dahil etme, tekrar kurumlatrma reintroduce = yeniden tantrmak, tekrar piyasaya sunmak, bir yasa vs. yi tekrar yrrle koymak reintroduction = tekrar ortaya kma reiterate = tekrarlamak, repeat reject = yadsmak, reddetmek, dismiss, refuse, deny, zt anl.= accept rejected = reddedilmi, geri evrilmi rejection = ret, geri evirme rejuvenate = beslemek, canlandrmak relapse = 1) sal ktlemek, depremek, get worse; 2) eski kt huylarna geri dnmek, fall back relate = 1) (olaylar, durumlar, insanlar) arasnda balant kurmak, connect, link; 2) (bir ey) ile ilgili olmak, have a connection with related = ilgili, balantl, in connection, zt anl.= unrelated related to = (bir ey) ile ilgili relating to = (bir ey) ile ilgili olarak relation = balant, iliki, mnasebet relationship = iliki, ilinti relative (isim) = akraba relative (sfat) = greceli

www.bademci.com

DS Szl - 135
relative to = (bir ey) ile karlatrldnda, (bir ey)e nazaran relatively = greceli olarak, nispeten, comparatively relativism = bantclk, grecelik relativity theory = grelilik (izafiyet) teorisi relax = gevemek, rahatlamak, loosen, zt anl.= tighten up relaxation = geveme, dinlenme relaxed pace = yorucu olmayan tempo relay = aktarmak, nakletmek, pass on, transmit release (fiil) = 1) salvermek, kurtarmak, dar vermek, discharge, liberate, zt anl.= detain, imprison; 2) (ilac bedene) yaymak; 3) (haber, bildiri vs.) basp yaymak, (film, albm vs.) piyasaya karmak, issue release (isim) = salma / salverilme, dar verme, yayma, discharge release into = (bir ey)in iine salmak, yaylmak, vermek relentless = 1) bitmez tkenmez, endless, (Her relentless efforts in the clinic were at last rewarded by a promotion. = Klinikteki bitmez tkenmez abalar sonunda bir terfi ile dllendirildi.); 2) acmasz, merhametsiz, insafsz, pitiless, merciless, (Tuberclosis has been one of the most relentless enemies of mankind throughout history. = Tberkloz, tarih boyunca insanln en merhametsiz dmanlarndan birisi olmutur.) relevance = ilinti, (konuya) uygunluk, iliki, bearing, connection relevant = konuyla ilgili, yerinde, appropriate, zt anl.= irrelevant reliability = gvenilirlik, credibility reliable = gvenilir, emin, salam, trustworthy, dependable, zt anl.= unreliable reliably = gvenilir bir biimde, trustily, zt anl.= unreliably reliance = gvenme, bel balama, dependence reliant on = (bir ey)e gvenen / gvenir bir halde, baml relic = (genellikle manevi deeri olan) kalnt, yadigar, kutsal emanet, (There is a plan as to bringing St. Nicholas bones and other relics back to The Church of St. Nicholas in Demre. = Aziz Nikolasn kemiklerinin ve dier kutsal emanetlerinin Demredeki Aziz Nikolas Kilisesine getirilmesine dair bir plan var.) relief = 1) ferahlama, rahatlatma, alleviation; 2) yardm, help; 3) nbeti devralan kii relief supplies = yardm malzemesi relief workers = kurtarma ekibi (alanlar), rescue workers relieve = 1) rahatlatmak, ferahlatmak, dindirmek, hafifletmek, yattrmak, azaltmak, alleviate, ease, comfort, zt anl.= aggravate, intensify; 2) kurtarmak, rescue; 3) nbeti devralmak religious = 1) dinsel, din ile ilgili; 2) dindar, pious reluctance = isteksizlik, gnlszlk, unwillingness, zt anl.= keenness, (It was with reluctance that I accepted their invitation because I was too busy to attend any such occasion. = Davetlerini gnlszce kabul ettim, zira yle bir olaya katlamayacak kadar meguldm.) reluctant = isteksiz, gnlsz, unwilling, hesitant, uneager, zt anl.= willing, eager reluctantly = isteksizce, gnlszce, unwillingly, zt anl.= willingly, eagerly rely on = 1) (bir ey ya da bir kii)ye gvenmek / itimat etmek / bel balamak / baml olmak, depend on, entrust, zt anl.= distrust; 2) (bir ey ya da birisi)nin yardmyla (bir ii) baarmak, (Today we rely on computers to perform innumerable tasks. = Bugn pek ok ii bilgisayarlarn yardmyla baarmaktayz.) REM = uykuda ryalarn grld sre, rapid eye movement remain = deimeden kalmak, durumunu korumak, stay, zt anl.= vary remain awake = uyank kalmak, stay awake, zt anl.= fall asleep remain stable = sabit kalmak, deimemek remain uncurtailed = azalmadan kalmak remain virtually unchallenged = neredeyse rakipsiz olmak remaining = geriye kalan remains = (oul kullanlr) 1) kalnt(lar), arta kalan, harabe, ruin, leftover; 2) ceset, corpse, (His remains were never found. = Cesedi hi bulunamad.) re-make = yeniden / batan yapmak remarkable = dikkate deer, olaanst, notable, extraordinary, zt anl.= ordinary remarkably = dikkate deer bir ekilde, belirgin bir ekilde, considerably, noticeably, zt anl.= slightly remedy (fiil) = aresini bulmak, dzeltmek, cure, treat, restore

www.bademci.com

136 - DS Szl
remedy (isim) = are, ila, deva, cure, relief reminder = hatrlatma, hatrlatc ey remission = hafifle(t)me, azal(t)ma, alleviation, relaxation, zt anl.= worsening remnant = 1) kalnt, arta kalan ey; 2) para kuma remote = 1) uzak, distant, (His stories are too remote from everyday life. = Hikayeleri, gndelik hayattan ok uzak.); 2) etkisini ge gsteren remote-control = uzaktan kumanda remote-controlled = uzaktan kumandal / kumanda edilen remotely = uzaktan, uzaktan kumanda ile, from a distance, zt anl.= closely remotely operated = uzaktan kumandal remoteness = uzak olma removal = yerini deitirme, ortadan kaldrma remove = 1) ortadan kaldrmak, karmak, take away, eliminate, zt anl.= install; 2) (kabuk, klk vs. iin) temizlemek, karmak; 3) (vcuttan dar) atmak, karmak render = 1) vermek, salamak, give, provide, supply; 2) belli bir duruma / hale getirmek, make renew = yenilemek, onarmak, re-establish, mend renewable = yenilenebilir renewable energy = yenilenebilir enerji renewable resources = yenilenebilir kaynaklar renovate = yenilemek, tadilat yapmak, recondition, restore renovation = yenileme, tadilat rental site = (ara vs. iin) kiralama noktas reorder = yeniden dzenlemek reorganisation = yeniden dzenle(n)me repair = onarmak, dzeltmek, iyiletirmek repay = geri vermek, demek, return, pay back repeat = tekrarla(n)mak, yinele(n)mek, (Will you please repeat what I say? = Ltfen benim sylediklerimi tekrarlar msnz?), (History repeats itself. = Tarih tekerrrden (tekrardan) ibarettir.) repeatedly = tekrar tekrar, defalarca, over and over repetition = tekrar, recurrence repetitive = yinelenen, tekrarlayan, recurrent, zt anl.= single, unique replace = (bir bakas)nn yerini almak / yerine gemek, yenilemek, change, substitute, supplant replace with = (bir eyi baka bir ey) ile deitirmek, substitute replacement = replasman, yenileme, deitirme, yerine koyma, yerini alma, yer deitirme, substitution replacement kidney = (eskisinin yerine) nakledilecek bbrek replenish = tekrar doldurmak replenishment = (bir kaptaki eksilmi olan svy vs.) doldurma, yenileme replica = kopya replicate (fiil) = 1) (hcre blnmesiyle vs.) oalmak, multiply; 2) benzerini / kopyasn yapmak, duplicate replicate (isim) = 1) yinelenen deney / deneme; 2) aslna ok yakn ya da tamamen benzeri kopya, tpk basm, replica replication = 1) tekrar(lama), yineleme, yinelenen deney / deneme; 2) kopya, tekrarlamak yolu ile retilen ey, copy, replica, replicate report (fiil) = rapor etmek, bildirmek report (isim) = 1) rapor; 2) karne; 3) haber reportedly = bildirilene gre, anlatlana gre reporting staff = muhabirlik yapan personel repository = ambar, depo represent = 1) temsil etmek, simgelemek, rnei olmak, act as; 2) gstermek, betimlemek, depict, display, correspond to representation = tasvir, betimleme representative = 1) rnek, tipik, exemplary, typical; 2) mmessil, temsilci representative democracy = temsili demokrasi (halkn, egemenliini, setii temsilciler aracl ile kulland, kararlarn bu temsilciler tarafndan alnd demokrasi tr) reprocessing plant = yeniden ileme tesisi reproduce = 1) kopyalamak, taklit etmek, imitate, redo, make more; 2) remek, oalmak, yavrulamak, propagate reproduction = reme, reprodksiyon reproductive = reprodktif (reyebilen), yavrulayan, oalan, yeniden oluturan, fruitful, fertile, zt anl.= infertile reproductively = reme bakmndan / ile ilgili olarak repulsive = itici, tiksindirici, repellent, revolting reputable = saygn, respectable, esteemed, zt anl.= disreputable reputably = saygn bir ekilde, honourably reputation = n, hret, nam, ad, credit, esteem repute = ad, hret reputedly = szde, gya, rivayete gre, according to general belief

www.bademci.com

DS Szl - 137
request (fiil) = talep etmek, demand, ask for request (isim) = istek, rica, dilek, demand require = (bir ey) istemek, (bir ey)i gerektirmek, zorunlu klmak, ask, call for, compel, oblige, demand requirement = gereksinim, ihtiya, talep, necessity, claim requisite = gerekli ey, necessity research = aratrma research position = (niversitedeki) aratrma(c) pozisyonu researcher = aratrmac resemblance = benzerlik, similarity, zt anl.= distinction resemble = benzemek, andrmak, look / be like, take after, zt anl.= differ from resent = ierlemek resentful = kskn, dargn, gcenik, offended reserve = sakl tutmak, ayrmak reserves = rezerv, kaynaklar, supplies reservoir = hazne, havza, depo, rezervuar reset = yeniden ayarlamak / balatmak re-settle = yeniden yerlemek, gmek, tanmak resettlement = yeni bir yere / blgeye yerleme reshape = yeniden ekillendirmek, alter reside = ikamet etmek, oturmak, live, dwell residency = 1) ikametgah, mesken, residence; 2) doktorluk ihtisas devresi resident = bir yerde oturan kimse, sakin, dweller, inhabitant residential = 1) yatl; 2) ikamet ile ilgili, (residential area = ikamet alan, konutlar iin ayrlm blge) residual = artk, arta kalan, leftover, remaining residue = artk, kalnt, leftover, remainder resiliency = esneklik, elastikiyet, elasticity resilient = abuk iyileebilen, kendini abuk toparlayan, glkleri yenme yetenei olan resin = reine resist = direnmek, kar koymak, oppose, withstand, confront, zt anl.= surrender, yield to resistance = direni, kar koyma, hindrance, opposition resistant (to) = dayankl, direnli, enduring, hardy, zt anl.= delicate, tender resistivity = zdiren (birim uzunluktaki bir materyalin, iinden geen elektrik akmna gsterdii diren) resolution = 1) karar, zm, decision; 2) znrlk (bilgisayar ekran, fotoraf makinesi gibi cihazlarn detaylar grntleme kapasitesi) resolve = 1) zmek, solve; 2) karar vermek, decide; 3) azalmak, iyiye gitmek, recover resort = tatil beldesi, dinlenme yeri resort to = (are olarak bir ey)e bavurmak, employ resource = kaynak, olanak, supply, means respect = 1) (kurala) uymak, obey; 2) itibar gstermek, regard highly respectability = saygnlk, dignity, zt anl.= vulgarity respectful = saygl respective = (birden fazla unsur iin) her birinin ayr ayr (zelliklerinden bahsederken) respectively = srasyla, (birden fazla unsur iin) her birinin ayr ayr (zelliklerinden bahsederken), (The cities of Basle and Brussles are in Switzerland and in Belgium respectively. = Basel ve Brksel kentleri srasyla svire ve Belikadadr.) respiration = soluma, hava alp verme respiratory = solunumla ilgili, solunuma ait respiratory bronchiole = akcierlerde hava keseciklerine kadar ulaan en kk kanallar respiratory surface = solunum yzeyi (canllarda akcier, solunga gibi gaz alveriinin gerekletii ksm) respiratory system = solunum sistemi respite = erteleme, mola, pause, relief respond (to) = karlk vermek, tepki gstermek, react (to) response = yant, karlk, tepki, reply, reaction responsibility = sorumluluk, ykmllk, blame, liability, zt anl.= immunity, exemption responsible (for) = (bir eyden) sorumlu, (bir eyin) sorumlusu, zt anl.= irresponsible responsive = 1) duyarl, hassas; 2) cevap vermeye istekli, reactive, zt anl.= unresponsive rest = 1) (the rest eklinde kullanlr) geri kalan ksm; 2) dinlenme rest on = (bir ey)e dayanmak, (bir ey)den destek almak, (kkn / temelini bir yerden) almak, zerinde bulunmak, count on, depend on, be supported by rest with = (bir kii)nin sorumluluunda olmak, be (under) the responsibility of rested = dinlenmi, relaxed resting blood pressure reading = istirahat halinde tansiyon lm

www.bademci.com

138 - DS Szl
restless = hi durmayan, huzursuz, hurried, uneasy, zt anl.= calm, peaceful restless leg syndrome = huzursuz ayak / bacak sendromu (huzursuzluk nedeniyle ayaklar / bacaklar devaml hareket ettirme hali) restorative = ifal, iyiletirici, healing, curative restore = restore etmek, eski haline dndrmek, fix, reestablish, reconstruct restrain = 1) dizginlemek, kontrol altna almak, control, zt anl.= set free; 2) kstlamak, snrlamak, suppress, zt anl.= relieve restraint = kstlama, dizginleme, bask, restriction, control, suppression, zt anl.= relief, indulgence restrict = kstlamak, snrlamak, limit, restrain, zt anl.= broaden, enlarge restricted = 1) yasak, forbidden; 2) kstl, snrl, limited, confined, zt anl.= free, unlimited restricted = kstl, snrl, yasaklanm, yasak, limited, zt anl.= free, unlimited, (The town is announced to be a restricted area barred to people and journalists without special authorisation. = Kasaba, zel izni olmayan gazeteciler ve halk iin yasak blge ilan edildi.) restriction = kstlama, limitation restrictive = kstlayc, snrlayc, limiting restructure = yeniden yaplandrmak, reorganise restructuring = yeniden yaplandrma result from = (bir ey)den meydana gelmek / kmak / domak / kaynaklanmak, (bir ey)in sonucu olmak, be caused by, come from result in = (bir ey) ile sonulanmak, (bir ey)e yol amak / neden olmak, cause resulting = sonu olarak ortaya kan, sonutaki resume = yeniden balamak, kalnan yerden devam etmek, continue, restart, carry on, zt anl.= abandon, suspend resumption = yeniden balama, srdrme resurgence = tekrar faaliyete geme, aktif hale gelme, canlanma, revival resurrect = yeniden diriltmek / canlandrmak / ortaya karmak, revive resuscitation = yaama dndrme, canlandrma, diriltme, revival retain = 1) tutmak, alkoymak, muhafaza etmek, kendinde saklamak, sahip olmak, keep, hold, zt anl.= give up, let go; 2) aklda tutmak, keep in (ones) mind retaliation = (bir saldrya) yant / karlk, kar saldr, reaction retardation = retardasyon (zeka vs. iin gerilik) retention = 1) alkoyma, tutma, holding, keeping, zt anl.= release; 2) hafzada / aklda tutma, keeping in memory, zt anl.= forget rethink = yeniden / tekrar dnmek retire = emekliye ayrlmak retirement = emeklilik retract = geri / ieri ek(il)mek, withdraw return = 1) geri dn(dr)mek, geri gitmek, go back; 2) geri verme, iade etme return to favour = ans dnmek, yeniden popler olmak return to power = iktidara dnmek return to prominence = tekrar nlenmek / rabet grmek return to the fore = tekrar n plana kmak reveal = gstermek, aa vurmak, ortaya karmak, tell, show, disclose, zt anl.= conceal, hide revelation = 1) aa k(ar)ma, keif, disclosure, zt anl.= covering up; 2) vahiy, ayet revenue = gelir, kazan, haslat, income reverberate = yanklanmak, aksetmek revere = hrmet etmek, sayg gstermek reversal = 1) (bir siyasi anlay, karar vs.) kkl bir ekilde deitirme; 2) (ilerin vs.) tersine dnmesi reverse (fiil) = (pervaneyi vs.) ters ynde altrmak, tornistan etmek, tersine / geri evirmek, change to the contrary reverse (sfat) = aksi, ters, geri, opposite, contrary, backward, zt anl.= forward, parallel, same reversible = geri dndrlebilir, eski haline getirilebilir, zt anl.= irreversible revert to = (bir ey)e geri gitmek, (bir ey)e dnmek review = yeniden gzden geirmek, yeniden incelemek, go over revise = gzden geirip dzeltmek, modify revision = gzden geirip dzeltme, modification revitalize = yeniden canlandrmak, diriltmek, revive revival = 1) yeniden canlanma, dirili, uyan; 2) (film, tiyatro oyunu iin) gemite sahnelenmi bir eseri (farkl oyuncular ve farkl yorum ile) yeniden sahneleme, remake revive = canlan(dr)mak, (yeniden) hayat vermek revolt = isyan, ayaklanma revolution = devrim revolutionary = devrimci, r aan, devrim niteliinde revolutionise = devrim niteliinde deiiklik yaratmak, tabular ykmak, tamamen deitirmek

www.bademci.com

DS Szl - 139
revolve = bir nokta veya eksen etrafnda dnmek reward = dl, prize, zt anl.= punishment rewarding = doyurucu, tatmin edici, satisfactory rewind = geri almak, (kaseti) geri sarmak, fastforward rewire = (elektrik tesisatn) yeniden balamak / alr hale getirmek Reyes syndrome = Reye sendromu (genellikle ocuklarda, muhtemelen virs enfeksiyonuna bal olarak gelien, kusma, ba ars, zihinsel ilevlerde bozukluk gibi belirtilerle balayp ksa zamanda bilin kayb ve lme uzanabilen akut hastalk) rhetorical = sz sanatna zg rheumatoid arthritis = romatoid artrit (genellikle el parmaklar, el ve ayak bilekleri, ayak, kala ve omuz eklemlerinde grlen ve ekil bozukluklarna yol aan eklem iltihab) rhodanese = rodanaz (hcre ve bakterilerde bulunan, kristalize olabilen ve katalizr grevi grerek siyaniti zararsz hale getiren bir tr enzim) rhyme = uyak, kafiye rhythm = ritm, beat rib = kaburga ribozyme = ribonkleik asit enzimi (dier RNA molekllerinin blnmesinde katalizr olarak grev gren RNA molekl) rice hull = pirincin d kabuu rice-based diet = pirince dayal beslenme rich in vitamins = vitamin bakmndan zengin riches = zenginlikler Richter Scale = Richter lei (sismolojide kullanlan, dnya genelinde meydana gelen depremlerin aletsel byklklerini ve sarsnt oranlarn belirleyen ve snflara ayran uluslararas bir lm birimi) rickets = raitizm (ocuklarda D vitamini eksiklii ve yeterince gne grmeme sebebiyle oluan, kemik yumuamas ile belirgin bir hastalk) rid of = (bir ey)den kurtarmak, free from, relieve rid (oneself) of = (kendini) (bir ey)den kurtarmak, break free from ridge = (corafya terimi olarak) srt, kk da sras, da silsilesi ridicule = alay konusu etmek, gln duruma drmek ridiculous = gln, sama, silly right (fiil) = dzeltmek right (isim) = 1) hak, (Arabic women must stand up for their voting rights. = Arap kadnlar oy verme haklar iin seslerini ykseltmeliler.); 2) sa (taraf), zt anl.= left right across = her tarafna, throughout, (The disease spread right across the country. = Hastalk, lkenin her tarafna yayld.) right across the world = dnyann dier ucu(ndaki) right away = hemen, derhal, at once, immediately right from the very start = ta en bandan beri right of appeal = temyiz hakk, st mahkemeye itirazda bulunma hakk right-hand side = sa taraf, zt anl.= left-hand side rightly = hakl olarak, correctly right-wing = sac rigid = kat, sert, ekli bozulmayan, eilip bklmeyen, salam, dayankl, firm, zt anl.= flexible, floppy, deformable rigidity = katlk, sertlik, strictness, zt anl.= lenience rigidly = skca, salam bir ekilde, stiffly, zt anl.= loosely rigorous = zenli, dikkatli, sk, kurallardan amayan, strict, tight, zt anl.= lax, relaxed rim = kenar, border, edge riot = ayaklanma, bakaldr, isyan rioter = isyanc, asi, ayaklanmac, rebel, insurgent ripe = olgun ripen = olgunla(tr)mak, mature rise = ykselmek, artmak, trmanmak, increase, zt anl.= decrease rise to importance = nem kazanmak rise to the challenge = zorluklara gs germek, (bir duruma vs.) meydan okumaya hazrlanmak risk of infection = enfeksiyon riski (bulama tehlikesi) risk-free = tehlikesiz risk-taking = risk alan risky = riskli, unsafe, zt anl.= safe ritual = ayin, adet rival (fiil) = (birisi) ile rekabet etmek, (birisi) kadar iyi olmak, compete with rival (isim) = rakip, opponent, competitor rivalry = rekabet, competition RNA = ribonkleik asit (protein sentezinde rol alan genetik materyal), ribonucleic acid roar = grleme, kkreme roast = (kahve ekirdei vs. iin) kavurmak, (et ve dier yemekler iin) frnda piirmek

www.bademci.com

140 - DS Szl
rob (of) = yama / talan etmek, elinden almak, almak, yoksun brakmak, take, steal robotics = robot bilimi robust = salam, grbz, gl, din, sound, strong, zt anl.= frail, weak rogue = beklenmedik, unexpected rogue state = uluslararas antlamalar tanmayan, kendi bana buyruk, dzen bozucu lke role model = rol modeli, rnek alnan kii veya ey roll (on / by) = (zaman iin) geip gitmek Roman = Romal, Romaya veya Roma Devrine ait Roman Empire = Roma mparatorluu (M. . 1. yy ile M. S. 4. yy arasnda tm Akdeniz havzas evresine egemen olmu ve edebiyat, hukuk, mhendislik, mimari alanlarnda derin kltrel izler brakm, para ve l birimleri konusunda standartlar gelitirmi, Makedonyadan Mezopotamyaya kadar tm blgeleri, dedii ta yollar ile birbirine balam, Trkiyede bulunan Side, Perge, Aspendos, Myra gibi tannm antik kentlerde kalntlar grlebilen tiyatro, hamam, bazilika gibi binalarn yzde doksanndan fazlasnn yapmna nayak olmu, byk ekonomik ve askeri gc ile egemenlik alanndaki halklar zellikle M. S. 2. yy ierisinde savalardan uzak, refah iinde yaatarak Roma Bar diye bir kavramn olumasn salam, dnyann gelmi gemi en byk imparatorluklarndan biri) Roman times = Roma Devri (M. . 30 ile M. S. 376 yllar arasnda kalan dnem) root out = ayklayp atmak, kkn kazmak, kknden skmek rot = rmek, decompose, go bad rotary = dnel, (bir eksen etrafnda) dnen rotate = 1) (kendi ekseni veya merkezi etrafnda) dn(dr)mek; 2) (bir ii) srayla yapmak rotation = 1) (kendi ekseni veya merkezi etrafnda) dnme; 2) (personel, ekin vs. iin) rotasyon, (eleman ya da ekin trn deitirme ii) rough = 1) kaba, takribi, approximate, zt anl.= accurate, precise, exact; 2) zor, skntl; 3) engebeli roughly = kabaca, yaklak olarak, aa yukar, approximately, about, more or less; zt anl.= accurately, exactly route = hat, gzergah, rota routine = rutin, dzen (ayn iin / ilerin belli aralklarla tekrar edilmesi) routinely = rutin olarak row = sra, dizi royalty = 1) imtiyaz / patent / telif hakk / creti; 2) kraliyet ailesi rubber bullet = plastik mermi rubber-coated = plastik kapl rubbish = 1) sama, samalk, nonsense; 2) erp, dknt, garbage ruin (fiil) = harap / perian etmek, ykmak, devastate, destroy, zt anl.= restore, construct ruin (isim) = ykm, yklma, k, tahrip, downfall ruined = harabe halinde, yknt halde, devastated, derelict, destroyed, zt anl.= restored, reconstructed ruins = yknt, kalnt, harabe, remains rule = karar vermek, hkmetmek, judge, decide rule of law = 1) hukuk kural; 2) hukukun stnl rule of survival = hayatta kalma kural rule out = yok saymak, ortadan kaldrmak, devre d brakmak, nlemek, meydan vermemek, engellemek, elemek, exclude, zt anl.= include ruler = 1) lke yneticisi; 2) cetvel ruling = 1) yasa, kural, hkm; 2) hkm verme, karar alma run = 1) iletmek, altrmak, ynetmek, operate, manage; 2) (ilac damarlara vs.) enjekte etmek run about = etrafta ko(u)turmak run aground = karaya oturmak run away from = (bir yer / birisi / bir ey)den kamak, escape from run counter (to) = (bir eyin) aksi ynnde olmak / seyretmek run down = 1) ktlemek, aleyhinde konumak; 2) azal(t)mak, kl(t)mek run in a family = bir aileye ait bir vasf / zellik olmak, o ailede ska grlmek run off the same system = ayn sistemi kullanarak almak run on = 1) durmadan konumak; 2) (zaman) gemek, pass; 3) (bir ey) ile almak, operate on run out (of) = 1) yit(ir)mek, bit(ir)mek, tkenmek, tketmek, exhaust, use up, deplete, (I am afraid we have run out of antibiotics. = Korkarm ki antibiyotiimiz tkendi.); 2) geerliliini yitirmek, expire run over = 1) ezmek; 2) tamak; 3) tekrarlamak, gzden geirmek run through = 1) abucak tketmek, israf etmek, use up; 2) (kl, bak vs. ile) delmek, delip gemek, pierce

www.bademci.com

DS Szl - 141
run up = art(tr)mak, yksel(t)mek, rise, raise, increase, zt anl.= fall, decrease running cost = iletme maliyeti running water = su tesisatndan salanan / akan su runway = pist, uak pisti, tarmac rupture (fiil) = krmak, yrtmak, break, tear apart rupture (isim) = yrtk, krk, krlma rural = krsal, tara, ky hayatna ait, kentsel olmayan, zt anl.= urban rush (fiil) = 1) koarak gitmek, acele et(tir)mek, hurry, zt anl.= delay, linger; 2) saldrmak, hzla akmak rush (isim) = kouturma, acele etme rushing = hzla akan rush hour traffic = trafiin en youn olduu saat(ler)

www.bademci.com

S S SS
sacred = kutsal sacrifice = feda etmek, give up, forfeit sad = zgn, zc, depressed, depressing, zt anl.= cheerful safe = emniyetli, gvenli, secure, harmless, zt anl.= dangerous, hazardous safe haven = gvenli snak safeguard = korumak, kollamak, himaye etmek, muhafaza etmek, protect safely = gvenli bir ekilde safety = emniyet, gvenlik, security, refuge, zt anl.= danger, hazard safety rule = emniyet kural, emniyet ynergesi sail = yelken sales literature = sat sloganlar, reklam / tantm yazlar saline = tuz ieren (serum ve benzeri sv) salinity = tuzluluk derecesi salmon farming = iftliklerde somon bal yetitiricilii salon = salon, sergi salonu sample (fiil) = denemek, try sample (isim) = rnek, numune, example, specimen sampling = rneklem(e) sanction = 1) yaptrm, ceza; 2) onay, kanun, karar sanctuary = kutsal yer, mabet sandstone = kumta (kum tanesi byklnde mineral veya kaya tozlarndan olumu bir tortul kaya tr) sandstorm-scoured = kum frtnalar tarafndan andrlm, kum frtnalar sebebiyle erozyona uram sane = akl banda, zihinsel bir hastal olmayan, zt anl.= insane sanitary = shhi, salkla ilgili sanitary condition = hijyen, temizlik sanitary sewer = shhi kanalizasyon tesisat sanitation = 1) sanitasyon (temiz, hijyenik olma hali); 2) temizleme, hijyenik hale getirme sassafras = Kuzey Amerika ve Asyada yetien bir tr kk aa satellite = uydu satellite-borne = uyduya yerletirilmi

satiate = doyurmak, tatmin etmek satiation = doygunluk satiety = doyum, doygunluk, fullness satiety centre = (beyindeki) doyma / tokluk merkezi satisfactorily = tatmin edici bir ekilde, adequately, zt anl.= unsatisfactorily, poorly satisfactory = doyurucu, tatmin edici, rewarding, acceptable, adequate, zt anl.= unsatisfactory, poor saturate (with) = doyurmak, emdirmek saturated = doymu saturated fat = doymu ya, zt anl.= unsaturated fat saturation = doyma, doygunluk save up = bir sre iinde yava yava biriktirmek say = rnein, sz gelimi scale = lek, derece, skala scale model = lekli model scaling = pullanma, pul pul olma scan (fiil) = 1) taramak (nlarn hareketini alglayan bir aygtla grntlemek); 2) yakndan incelemek browse, look through scan (isim) = tarama, yakn inceleme scandal = skandal, rezalet, kepazelik scandalous = skandallarla / kepazeliklerle dolu, utan verici, rezil, shameful Scandinavia = skandinavya (Kuzey Avrupada, Norve, sve ve Finlandiyay ieren yarmada) scanning tunnelling microscope = kuantum tnelleme yntemiyle alan, maddeleri atom seviyesinde grntlemeye yarayan mikroskop scant = snrl, yetersiz, az, limited, inadequate, zt anl.= abundant, ample scar (fiil) = yara izi brakmak scar (isim) = yara izi scarce = az bulunur, kt, rare, scant scarcely = nadiren, glkle, ok az, barely, hardly, zt anl.= enough, sufficiently, (She is not a friend of mine. I scarcely know her. = O benim arkadalarmdan biri deil; onu ok az tanyorum.) scarcity = ktlk, az bulunma, deficiency, inadequacy, zt anl.= abundance

www.bademci.com

DS Szl - 143
scare = korku scare away = korkutup karmak scarlet fever = kzl hastal scary = korkutucu, rktc scatter = serpmek, samak, datmak, yaymak, disperse scattered = (oraya buraya) dalm, yaylm, dispersed scene = manzara, grnt, sahne, olay, sight scene of disaster = felaket blgesi scenery = doal manzara scenic = manzaral scent = koku, smell, odour sceptic = pheci kimse sceptically = kukucu bir ekilde, suspiciously scepticism = kukuculuk, phecilik schedule = program, tarife, ders program scheduled = programlanm scheduled for = (belli bir zaman)da (gerekletirilmek zere) programlanm / planlanm scheme = hareket plan, proje, dzen, tertip, strategy, (If one scheme of happiness fails, human nature turns to another. = Eer bir mutluluk plan baarszla urarsa, insan doas bir baka plana ynelir.) schizophrenia = izofreni hastal scholar = bilgin, akademisyen scholarship = 1) bilim; 2) burs school = ekol, okul schooling = eitim, education science fiction = bilimkurgu scientific = bilimsel scientific definition = bilimsel tanm scientific discovery = bilimsel bulu scientific potential = bilimsel potansiyel scoff at = (bir ey) ile alay etmek, (bir ey)i kmsemek scope = 1) kapsam, saha, alan, faaliyet alan, range, extent; 2) frsat, olanak score = puan scores of = ok sayda (score = 20, scores of = yirmilerce (dzinelerce gibi bir ifade)), lots of scourge = 1) bela, felaket; 2) krba scouring = andrma scrape = srtmek scratch = kamak, trmalamak scream = lk screen = 1) incelemeden geirmek, monitor; 2) gizlemek, korumak, perdelemek, hide, conceal screening = tarama, (belirli niteliklere sahip ey veya kiilerin kapsaml aratrmalar sonucunda belirlenmesi) screening programme = tarama program (belli bir hastal belirleme amacyla insanlarn muayeneden geirilmesi / taranmas) screening test = eleme testi, tarama testi screw thread = vida dii (vida bedeninin evresindeki sarmallardan her biri) script = el yazs scroll = parmen tomar / rulosu scrutiny = derinlemesine inceleme, aratrma, investigation scuba diver = (oksijen tp ile dalan) balkadam, dalg sculpt = heykel yapmak sculpture = yontu, heykel, heykeltralk scurvy = iskorbit (yetersiz C vitamini almna bal, eskiden denizciler arasnda yaygn olan bir hastalk) sea bindweed = denize yakn kumullarda yaayan pembe-mor iekli asma tr bir bitki seabed = deniz dibi seafloor = deniz taban seafood harvest = deniz mahsulleri hasad seal (fiil) = 1) szdrmayacak / ayrlmayacak ekilde birletirmek; 2) mhrlemek seal (isim) = 1) fok; 2) mhr seal off = szdrmayacak ekilde kapamak, mhrlemek, block off seamount = sualt da (zirvesi de dahil, tamam denizin altnda bulunan da) seaport = liman sea-route = deniz yolu seashell = deniz kabuu season = sezon, mevsim, dnem, period seasonal = mevsimlik, bir mevsime zg seat (fiil) = otur(t)mak, oturacak yer salamak seat (isim) = 1) (herhangi bir konuda otorite olan) merkez (ehir, kurum vs.); 2) koltuk seaward = denize doru seaweed = deniz yosunu second year running = st ste ikinci yl secondary = ikinci derecede, sekonder, ikincil, tali, subordinate, subsidiary, zt anl.= fundamental, essential, primary

www.bademci.com

144 - DS Szl
secondary condition = ikincil salk sorunu (bir hastalktan kaynaklanan nispeten daha nemsiz ikinci bir rahatszlk, rn. diyabete bal gelien bbrek yetersizlii) second-hand smoke = pasif sigara duman (sigara imeyen insanlar etkileyen sigara duman) second-rate = (kalite bakmndan) ikinci snf, dk kalitede secret = sr, gizem, esrar secrete = salglamak secretion = salglama, salg sect = mezhep sectarian = mezhepler ile ilgili, mezhepsel section = ksm, kesim, para, dilim, kesit, part secular = laik (dinsel konular ile devlet ynetimini ayr tutan) secure = gvence altna almak, ele geirmek, salamak, ensure securities = menkul kymetler (bir finansal deeri temsil eden banknot, hisse senedi, tahvil gibi belgeler) security = gvenlik, protection sedate = (hastay operasyon vs. ncesi) uyutmak, ilala sakinletirmek sedation = (yattrc bir ilala) yattrma, sakinletirme sedative = sakinletirici, sedatif (ila) sedentary = hareketsiz olarak devaml oturan, oturarak geirilen / yaplan sediment = tortu, kelti seduce = ayartmak, kanna girmek, batan kartmak sedum = damkoruu bitkisi see at a glance = ilk bakta grmek / farkna varmak see (to it) (that) = . . . olduundan emin ol(un), (See to it that he eats plenty of meat. = Bol miktarda et yesin / yedirin / yediinden emin olun.) see off = (bir kiiyi) geirmek / uurlamak / yolcu etmek see through = (zor bir durumda) desteklemek, yardm etmek, support, help seed = tohum seed coat = tohum kabuu seek = 1) (bir ey yapma)ya almak, try (to); 2) aramak, aratrmak, peine dmek, inquire, look for, pursue seek to do smt = bir ey yapmaya abalamak, bir ey yapmak iin uramak seek waiver = (aleyhte bir kuraln / kanunun uygulanmasndan) vazgeilmesini istemek, (bir tr) taviz / dn beklemek seeker = arayan kii seem to = (bir ey yapar) gibi grnmek, (bir ey) olduu anlalmak, appear to seem to be = gibi grnmek, appear to be seemingly = grne gre, apparently seep = szmak segment = para, blm, ksm, kesim, dilim segregation = fark gzetme, ayr tutma, ayrm seismologist = sismolog (deprembilimci) seize = tutmak, yakalamak, el koymak, ele geirmek, grab, catch, get, take, take over, zt anl.= give up, release, free seize on = alp kullanmaya hevesli olmak, hook onto seizure = (sara vs. hastalklar nedeniyle geirilen) nbet seldom = nadiren, pek az, seyrek, rarely, zt anl.= often selected = seilmi selection = seim, seme eyler btn, seki, collection selective = seici (kii), zellikle itinayla seilmi (ey) selectively = seici olmaya alarak, titizlikle, discriminatingly, carefully self-confidence = kendine gven self-esteem = zsayg, haysiyet self-maintenance = kendini idame etme, kendi kendine bakma self-perception = kendini idrak / alglama / kavrama self-replicating = kendi kendini oaltan self-satisfaction = kendinden honut olma self-sufficient = kendine yeterli, zt anl.= dependent self-supporting = kendi kendine yeterli semester = smestr, yaryl semiconducting = yar iletken zellik gsteren semiconductor = yar iletken (elektronik devre retiminde kullanlan bir tr malzeme) semi-dome = yarm kubbe seminal = kendisinden sonrakilere kaynak tekil eden trden (aratrma / alma) semi-saline = yar tuzlu semi-settled = yar yerleik semi-transparent = yar-saydam send for = (birisi)ni artmak, (bir ey) getirtmek, summon

www.bademci.com

DS Szl - 145
send off = 1) (mektup, paket vs.) gndermek, postaya vermek; 2) yolcu etmek send out for = (bir eyin) gnderilmesi iin sipari vermek send smt tumbling = bir eyi devirmek / ykmak Senegal = Senegal (Bat Afrikada yer alan bir lke) senescence = yallk, senesans senile = bunak, eli aya tutmaz olmu, infirm senior = yaa byk, kdemli / st dzey senior management = kdemli / st dzey yneticiler sensation = 1) duyu, duygu, duyarlk, feeling, emotion; 2) heyecan uyandran olay, sansasyon sense = alglamak, anlamak, sezmek, perceive, grasp sense of community = topluluk / birliktelik duygusu, bir gruba ait olma hissi sense of humour = espri / mizah anlay sense of pattern = desen anlay sensibility = ayrt etme yetisi, duyarllk sensible = mantkl, akla uygun, akl banda, realistic, rational, zt anl.= foolish, insensible sensibly = mantkl bir ekilde, akllca, reasonably, zt anl.= foolishly sensitive = duygulu, duyarl, hassas, alngan, emotional, delicate, zt anl.= insensitive, thickskinned sensitively = duyarl ekilde, hassas biimde, sympathetically sensitivity = duyarllk, hassasiyet, responsiveness, zt anl.= insensitivity sensory neuron = duyusal nron / sinir sensory response = duyusal tepki sensuous = duyulara hitap eden, exciting, sensual sentence = karar, hkm sentence of death = idam karar sentence smo to (a punishment) = ceza vermek, (bir ey)e mahkum etmek, punish smo with (a punishment) sentiment = duygu, dnce, emotion, opinion separate (fiil) = ayrmak, birbirinden uzaklatrmak, blmek, zt anl.= unify separate (isim) = (birbirinden) ayr, bamsz, farkl, unconnected, unrelated, zt anl.= united separation = ayrlma, ayrma, birbirinden uzaklatrma, break-up, split, zt anl.= unification separatism = ayrlklk septic sore throat = septik (mikrobik) farenjit sequence (fiil) = sralamak, birbirini izlemek, birbiri ardna gelmek, order sequence (isim) = ardklk, sra, dizi, sekans, (The paintings of the artist are exhibited in a chronological sequence. = Ressamn tablolar, kronolojik bir sra ierisinde sergilenmi.) sequenced = sralanm, dizilmi sequencing = sraya sokma serene = berrak, durgun, dingin, huzurlu, tranquil, peaceful series = dizi, seri, sra serious = ciddi, nemli, significant serious health consequence = (bir eyin sonucu olarak ortaya kan) ciddi salk problemi seriously = nemli lde, ciddi miktarda serve (to) = (bir ey)e faydas olmak / hizmet etmek, cevap vermek, perform serve a purpose = bir amaca hizmet etmek serve as = grevini grmek, (bir ey)e yaramak, olarak hizmet etmek serve to = (bir ey)e yaramak serve up = salamak, temin etmek, provide service (fiil) = hizmet etmek, serve service (isim) = hizmet, servis serving = porsiyon session = (tedavi, tartma, snav vb. amalarla yaplan) oturum, celse set (fiil) = 1) ayarlamak, yerletirmek; 2) (ate iin) yakmak set (isim) = seri, dizi set a good example = iyi rnek olmak, iyi bir rnek oluturmak set aside = 1) bir tarafa koymak, kenara brakmak; 2) feshetmek, iptal etmek set back = (ilerlemesini) geciktirmek, geriye atmak, delay set down = 1) (kural vs.) koymak / belirlemek, fix, establish; 2) yazarak kaydetmek, record set down to = (bir ey)i bir nedene balamak set foot = (bir ie / yere) admn atmak set in = 1) (hastalk vs. iin) kalc hale gelmek, yerlemek, develop, become, established; 2) yerine otur(t)mak, yerle(tir)mek, fit into, fix in set in motion = harekete geirmek, balatmak, start set off = 1) altrmak, balatmak, start; 2) (bir ie) girimek; 3) yola kmak set out = balamak, yola koyulmak, girimek, embark (on), start, begin, commence, leave, set off, zt anl.= stay, halt

www.bademci.com

146 - DS Szl
set over = (bir eyi bir eyin) stne yatrmak / koymak set up = (sistem, bina vs.) kurmak, dikmek, ina etmek, institute, erect, build, found, zt anl.= destroy, demolish, abolish setback = aksama, baarszlk, misfortune, disappointment, zt anl.= breakthrough setting = 1) (bir romann vs. konusunun getii) mekan ve zaman; 2) ortam, dekor settle = 1) (bir yere) yerle(tir)mek, iskn etmek, dwell, inhabit; 2) halletmek, zmek, karara varmak / balamak, conclude, resolve settle back = kmek, kerek yerlemek settle down = 1) (bir yere) yerlemek / yerlemeyi tamamlamak; 2) uslanmak, yola gelmek, sakinlemek, calm settle on = (konusunda) karara varmak, mutabk kalmak, decide on settlement = 1) yerleim yeri, community; 2) deme, payment sever = ayrmak, ayrlmak, kop(ar)mak, kr(l)mak, break, (While he was chopping wood, his hand was severed. = Aa keserken eli koptu.) several = ikiden ok, ok, pek ok, many, various severe = sert, kat, iddetli, ciddi, firm, hard, rigid, serious, difficult, zt anl.= soft, mild severely = serte, iddetle, harshly, sharply, zt anl.= softly, leniently severity = sertlik, iddet, ciddiyet, harshness, seriousness sewage = pis su, lam suyu, waste sewerage = kanalizasyon sewing machine = diki makinesi sextant = sekstant (eskiden genellikle gemiciler tarafndan kullanlan ve yldzlar arasndaki asal uzaklklar lerek yn bulmaya yarayan alet) shadow = glge shadowed = 1) glge altnda; 2) (ayn) karanlk tarafnda shaft = aft, mil shake = sarsmak, sallamak shallow = derin olmayan, s shape = ekil share (fiil) = paylamak share (isim) = 1) ksm, kesim; 2) pay share a common origin = ortak bir kke / gemie sahip olmak share in = pay sahibi olmak, rol almak, participate in shark = kpekbal sharply = 1) serte, harshly, sternly, zt anl.= lightly, gently; 2) keskin bir ekilde, aniden byk miktarda shatter = 1) parampara etmek, tuzla buz etmek, smash; 2) bozmak, harap etmek, ruin shear = krpmak, (yn) krkmak, bimek shearing = kesme, krkma shed (fiil) = 1) (yaprak, gzya, ty vs.) dkmek; 2) (bir ey)i aydnlatmak (bilgi vermek); 3) (k vs.) yaymak, diffuse; 4) (bir ey)den kurtulmak, stnden atmak shed (isim) = 1) sundurma; 2) baraka; 3) hangar shed light on = (bir olay vs.)yi aydnlatmak, (bir olay)a k tutmak shed new light on = (bir ey)i yeni bir anlayla aklamak / aydnlatmak sheep-rearing = koyun yetitirme sheer = saf, halis, yalnz, ancak, tam, pure, complete sheer nonsense = safi samalk shell = (yumurta, salyangoz vs. iin) kabuk shelter (fiil) = 1) korumak, rtmek, cover; 2) snmak, take refuge (in) shelter (isim) = snak, barnak, korunak sheltered = korunmu, korunakl shield (fiil) = korumak, siper olmak, protect shield (isim) = kalkan shift = kaymak, ynelmek, deimek, switch, alter shift from to . . . = (bir ey)den (bir ey)e kaymak, yn deitirmek, sapmak, switch from . . . to . . shift position = pozisyon deitirmek shipping = gemicilik, gemi ile gnderme shipyard = tersane shock wave = ok dalgas shoot (fiil) = ate etmek shoot (isim) = filiz, srgn shop display material = dkkanda sergilenecek malzeme shoplifting = dkkanlardan mal alma shortage = eksiklik, ktlk, deficiency, scarcity, zt anl.= abundance shortcomings = eksiklikler, kusurlar, deficiencies shortcut = kestirme, ksa yol shortfall = eksik, ak, deficit, shortage short-lived = ksa mrl, ksa sreli, geici short-lived benefit = ksa mrl fayda shortness of breath = nefes darl short-term = ksa vadeli / sreli, yakn zamanl, zt anl.= long-term short-term memory = ksa sreli hafza

www.bademci.com

DS Szl - 147
short-wavelength = dalga boyu ksa olan shot = 1) fotoraf, picture; 2) enjeksiyon, ine, injection should demand exceed supply = talep arzdan fazla olursa shoulder = srtlamak show off = gsteri yapmak, caka satmak show up = 1) gzkmek, meydana / ortaya kmak, appear, zt anl.= disappear; 2) (bir toplant vs.)ye gelmek / katlmak, attend shower = (bir ey)e bomak, yadrmak shrewd = kurnaz, akgz, clever, artful, zt anl.= stupid shrine = kutsal yer, yatr, trbe shrink = 1) (kuma vs. iin) ekmek, contract; 2) azal(t)mak, deeri(ni) azal(t)mak, diminish shrinkage = 1) fire (retimde kullanlmak zere (kesilme vb.) ilemlerden geirildikten sonra hammadenin arta kalan ksm); 2) (ykandktan sonra kumata meydana gelen) klme, ekme shroud = kaplamak, rtmek, gizlemek, gmmek, bury, conceal, zt anl.= expose, reveal shrubby = al ile kapl, allk shun = (bir ey)den uzak durmak, avoid, evade shut down = kapamak, faaliyetini durdurmak, close down shuttle = mekik Siberia = Sibirya (Kuzey Rusyada bir blge) sibling = karde Sicily = Sicilya (talyaya bal bir ada), Sicilia sick = hasta, rahatsz sickle cell anaemia = orak hcre anemisi (genetik bir bozukluk sebebiyle alyuvarlarn orak ekilli olmas sebebiyle oluan anemi), sicklemia side benefit = faydal yan etki side effect = yan etki, adverse effect side with = (bir ey / birisi)nin tarafn tutmak / yannda yer almak sidestep = (bir ey)i bertaraf etmek, (bir ey)den kanmak, avoid, bypass, zt anl.= confront, seek siesta = siesta (spanya ve Latin Amerikann spanyol etkisi altndaki kesimine zg geleneksel le uykusu), ekerleme sift out = inceleyerek bir grubu dier bir gruptan ayrmak, sort out, classify sight = gr, grme yetisi, manzara, vision, scene sign (fiil) = imzalamak, imza etmek sign (isim) = iaret, belirti, gsterge, signal, indication sign language = iaret dili signal = (bir olayn) sinyalini vermek, habercisi olmak, indicate, signify significance = nem, importance significant = kayda / dikkate deer, nemli, considerable, important, zt anl.= insignificant, unimportant, (Meat offers a significant amount of protein. = Et, kayda deer miktarda protein salar.) significantly = epeyce, olduka, nemli lde, byk oranda, considerably, substantially, zt anl.= slightly, insignificantly signify = 1) gstermek, belirtmek, show; 2) anlamna gelmek, mean, stand for silent = sessiz, quiet, zt anl.= audible, loud silicate sheet minerals = silikat levha mineralleri (granitin anmas ile oluan, genellikle ince pullar halinde bulunan mineraller) silicon solar cell = silikon gne pili (temel malzemesi silikon olan gne pili) silicon-on-insulator technology = yariletken retiminde, geleneksel silikon malzeme yerine silikon-yaltkan-silikon dzeninde bir tabakalanmann kullanld yntem silver-clad = gm kapl similar (to) = yakn, benzer, akin (to), alike, zt anl.= different similarity = benzerlik, resemblance, zt anl.= distinction similarly = keza, bunun gibi, benzer ekilde, likewise simple = sade, basit, easy, uncomplicated, elementary, zt anl.= complicated, difficult simplicity = sadelik, basitlik, plainness, zt anl.= difficulty simplistic = (gereki olmayan ve ar bir ekilde) basite indirgenmi, dar kapsaml, zt anl.= comprehensive simulation = simlasyon (belli bir durumun veya koullarn, bilgisayar ortamnda canlandrlmas) simultaneous = ayn anda, ezamanl, concurrent simultaneously = ayn anda (olan / yaplan), ezamanl, concurrently, synchronically, zt anl.= consecutively sincere = iten, samimi, ak yrekli, frank, genuine, zt anl.= insincere, false single = tek, bir, one, sole single digit = tek haneli (say) single-storey = tek katl singly = tek bana, individually sinister = uursuz, kt

www.bademci.com

148 - DS Szl
sink = 1) (deer, seviye vs. iin) azalmak, decrease; 2) batmak sink into poverty = yoksullua dmek, yoksulluk batana saplanmak sinus headache = sinuzal baars (sinslerin tkanmas ya da enfekte olmas nedeniyle ekilen baars) sit on = (bir ikayetin, talebin vs.) stne oturmak / yatmak, ilem yapmay geciktirmek, (That GSM company has been sitting on my complaint for a month. = O GSM firmas bir aydr yaptm ikayetin stne yatyor.) sit with an upright trunk = gvde dimdik olacak ekilde oturmak site = 1) yer, yerleim; 2) sit alan; 3) inaat sahas, antiye; 4) blge, blm, location site-specific = mekana zg situation = durum, vaziyet, state of affairs sizeable = olduka byk, big, large, zt anl.= small, tiny skeletal = iskelete ait, iskeletle ilgili, (skeletal size = iskelet bykl) skeletal system = iskelet sistemi skeleton = iskelet sketch = ske (asl tasarm veya resim hakknda fikir vermek ve planlamay kolaylatrmak amacyla yaplan kabataslak alma), taslak, kroki skilfully = becerikli bir ekilde, maharetle skill = ustalk, hner, beceri, expertise, ability skilled = yetenekli, marifetli, ehil skin = deri, cilt skin stimulation = (bir ary dindirmek vs. iin akupunktur ynteminde olduu gibi) derinin uyarlmas2 skip = (gidilmesi gereken bir yere) gitmemek, (bir ii vs.) es gemek, (okul) asmak, avoid, escape ski-resort = kayak tatili beldesi skull = kafatas skylight = dam penceresi skyscraper = gkdelen slab = inaatta kullanlan kaln ve yass para, kaln dilim / levha slack water = (akntnn olmad) durgun su slam = iddetle (ve grlt ile) arpmak slap = vurmak, tokat atmak, arpmak slave = kle, esir, zt anl.= master slavery = klelik sleep aid = uyumaya yardmc ila sleep apnea = uyku apnesi (uyku srasnda solunumun zaman zaman 15-30 saniye sren kesintiler gstermesi) sleep face-down = yzkoyun uyumak sleep on ones side = yan yatarak uyumak sleep through = (bir grlt vs. ye ramen) uyumaya devam etmek, (bir ey boyunca) uyumak sleepiness = uyuklama hali slender = ince uzun slide = kaymak, kayarak gitmek slight = ufak ve ince yapl, kk slightly = az miktarda, yzeysel, bir para, a little, insignificantly, zt anl.= immensely slip = (slak, cilal zemin vs. de) kaymak, slide slip into = (grtlaa, gze, kulaa, odaya vs.) (yemek, su, toz, bcek vs.) kamak / girmek slippage = performans dkl, kayma, d sloping = meyilli slot = (uak iin) sefer slotting = yark / delik ama slowdown = yavalama, azalma, retardation, decline sluggish = yava, durgun, kesat, dragging, zt anl.= active, energetic slump = (fiyat, oy, mteri says vs. de) belirgin d slur = sz azda geveler gibi konumak, (He was slurring his words like a drunk. = Bir sarho gibi kelimeleri aznda geveliyordu.) small bowel obstruction = ince barsak tkanmas small intestine = ince barsak small-scale = kk apl smart = zeki, yetenekli, ilevsel, brilliant Smart Cut = akll kesim teknii (yariletken retiminde kullanlan ve SOITEC adl bir firma tarafndan gelitirilmi olan zel bir kristal kesim teknii)3 smelt = madeni eritmek smog = (endstrinin yol at) kirli hava ktlesi, dumanl sis, (Black smog reduced visibility to about fifty metres. = Siyah sis gr mesafesini yaklak elli metreye drd.) smoke inhalation = duman inhalasyonu (duman soluma) smoke plume = havada uzanan duman smoking-related = sigaradan kaynaklanan smoothly = przszce, sorunsuzca smother = bomak, havasz brakmak

www.bademci.com

DS Szl - 149
smuggle = kaaklk yapmak, gmrkten karmak snack on = (bir eyler) attrmak sniff = koklamak, koku almak amacyla burundan hzl hzl nefes almak snore = horlamak snoring = horlama snout = hayvanlarda burun, az ve eneyi ieren ileri kk ksm, nozzle snowfall = bir blgeye belli bir zaman aralnda yaan toplam kar miktar snowflake = kar tanesi so as to = (bir ey) yapabilmek iin / yapacak ekilde, in order to so far = imdiye kadar, bugne dek, u ana kadar, up to now, (up) until now, to date so far as = kadar, kadaryla, as far as, (So far as I am concerned. . . = Bana kalrsa / gre. . .) so far as possible = mmkn olabildiince, eer mmknse so little is known = o kadar az ey biliniyor ki so long as = srece, mddete, as long as so that = yle ki , . . . mek / . . . mak iin, in order that SO2 = slfr dioksit (volkanlardan ve kimi endstriyel ilemlerden ortaya kan, evre iin zararl, bozuk yumurtaya benzeyen kokusu ile tannan bir gaz), sulphur dioxide soar = ykselmek, artmak, (yukarya) frlamak, szlerek umak, ascend, glide so-called = 1) szde, (It was one of his so-called friends who supplied him with the drugs that killed him. = Onu ldren, ona uyuturucu salayan szde arkadalarndan birisiydi.); 2) denilen, ad verilen (fazlaca bilinmeyen eyler iin), (It isnt yet clear how destructive this so-called super virus is. = Bu sper virs denilen eyin ne kadar zararl olduu henz bilinmiyor.) soccer = futbol social ill = sosyal sorun, social problem social isolation = toplumdan soyutlanma social psychologist = sosyal psikolog (toplumsal artlarn insanlar zerindeki etkisini aratran bilim insan) social safety net = sosyal gvenlik a (vatandalarn temel ihtiyalarn gvence altna almak amacyla devletin salad salk, i bulma, evsizleri barndrma gibi hizmetlerin btn) social scientist = sosyal bilimci (dnyann ve yaamn insani ve toplumsal ynlerini inceleyen bilim insan) social space = (parklar, alveri merkezleri gibi) sosyal mekanlar socialisation = sosyalleme socially-minded = sosyal kayglar gden, insanlar dnen society = dernek, topluluk, toplum socioeconomic status = sosyoekonomik stat (bireyin bir toplum iindeki ekonomik durumu) socket = oyuk, yuva sodium chlorate = sodyum klorat (renksiz bir tuz olup ayrk otlarn yok etmek iin ve antiseptik olarak kullanlr), NaClO3 sodium nitrite = sodyum nitrit (zellikle et ve balk rnlerinin boyanmasnda kullanlan ve kanserojen olduundan phelenilen madde), NaNO sodium thiosulphate = sodyum tiyoslfat (fotoraflkta kullanlan bir tr kimyasal madde) soft tissue = yumuak doku soften = yumuatmak software = yazlm (bilgisayar program) soil = toprak(lar) soil core samples = topraktaki tabakalanmay grmek amac ile karlm silindir ekilli rnek soil-marks = topraktaki izler solar = gnele ilgili solar cell = gne paneli / pili (gne ndan elektrik elde etmeye yarayan cihaz) solar system = Gne Sistemi solar year = gne yl (365 gn) solar-type = gne benzeri soldier = asker sole = yalnz, tek, yegane, only solely = sadece, yalnzca, tek bana, only, just, merely solicitor = avukat solid (isim) = 1) kat madde / hal; 2) cisim (yzeyleri arasnda tamamen kapal bir hacim oluturan boyutlu ekil) solid (sfat) = 1) kat; 2) salam, gvenilir, sound, reliable, zt anl.= unreliable; 3) btn solid wood = masif ahap solidarity = dayanma, birlik solidity = elle tutulur olma, belli bir ekle sahip olma solitary = yalnz, tek bana, lonely solo = (gsteri vs. iin) tek bana (yaplan) soluble = znebilir, eriyebilir

www.bademci.com

150 - DS Szl
solute = solt, zelti (bir solsyon iinde znm madde) solvable = zlebilir, halledilebilir, resolvable, zt anl.= insolvable somatic = somatik, bedensel (zihinsel deil, vcudun fiziki yapsyla ilgili olan), (a somatic disease = bedensel bir hastalk) some = 1) baz; 2) yaklak; 3) tam, certain, particular somehow = bir ekilde, her naslsa, bir yolunu bulup, nedense, in some way, for some reason, (Her recovery has somehow encouraged others who are suffering from the same ailment. = Onun iyilemesi, her naslsa ayn hastalktan muzdarip dier insanlara da cesaret verdi.) something of a battlefield = zorlu bir sava alan something over = (bir miktar)n biraz zerinde, (bir miktar)dan biraz fazla somewhat = biraz, bir dereceye kadar sooner or later = er (ya da) ge soot = is, kurum soothe = sakinletirmek, yattrmak, calm, ease, zt anl.= excite, aggravate sooty = isli, kurumlu, duman rengi sophisticated = ileri dzeyde, gelimi, komplike, rafine, ince zevk sahiplerine hitap eden, advanced, elaborated, refined, complex, zt anl.= simple, naive sophistication = olgunlama, gelimilik sore throat = farenjit, pharyngitis soreness = ar, vcutta krklk / krgnlk sorry = zc, kt, fena sort out = 1) dzenlemek, snflandrmak, classify; 2) (sorun vs.) zmek, yoluna koymak, settle, solve soul-deadening = ar depresyona neden olan sound = 1) salam, salkl, esasl, gvenilir, solid, healthy, reliable, safe, secure, zt anl.= unhealthy, unreliable; 2) makul, akla yakn, mantkl, reasonable, intelligent, fair sound barrier = ses duvar (ses hz) sound interesting = ilgin grnmek / kulaa ilgin gelmek source = kaynak, kken, origin, root, supply souring = ekime, bozulma sovereignty = egemenlik, dominion soybean = soya fasulyesi spa = lca, kaplca space = uzay space port = uzay liman space probe = uzay sondas (kk, insansz uzay arac) space shuttle = uzay mekii space sickness = uzay tutmas (uzayda yerekimsiz ortamda bedenin dengesini salayamamas sonucu bulant, ba dnmesi gibi belirtiler ile ortaya kan rahatszlk) space-bound = 1) uzayda mahsur kalm; 2) (roket vs. iin) uzaya doru ykselmekte spacecraft = uzay arac space-related = uzay ile ilgili span (fiil) = (bir sreyi) kapsamak, bir yandan bir yana uza(n)mak, stretch span (isim) = 1) sre, duration, term; 2) kprnn ayaklar arasndaki aklk; 3) kar spare = kymamak, (tatsz bir eyden) kurtarmak, relieve / save (from) sparingly = tutumlu bir ekilde, thriftily, zt anl.= extravagantly spark (fiil) = tetiklemek, kkrtmak, atelemek, trigger, provoke spark (isim) = kvlcm spark off = harekete geirmek, set off sparklingly = prltl bir ekilde, brilliantly, glowingly sparsely = seyrek bir ekilde, zt anl.= densely spatial = uzaya ait / uzaysal / mekanla ilgili (uzaklk, yn, alan gibi mekana veya iindekilere ait (zellikler)) speak directly to this important question = dorudan bu nemli soruna eilmek / bu nemli sorun ile ilgili olmak special effects = zel efektler specialisation = uzmanlama specialisation of labour = igcnn uzmanlamas specialist = uzman specialize in = (bir konuda) uzmanlamak specialty = uzmanlk alan, profession species = (hem tekil hem oul) cins, tr specific = belirli, distinct, particular, zt anl.= general specifically = zel olarak, zellikle, especially, particularly, zt anl.= generally specified = belirlenmi specify = 1) belirlemek, belirtmek, indicate, pinpoint; 2) koul olarak ne srmek, stipulate specimen = rnek, numune spectacle = 1) grlecek / grlesi ey; 2) dehet verici manzara spectacular = muhteem, harika, grkemli, wonderful, astonishing

www.bademci.com

DS Szl - 151
spectator = seyirci, izleyici spectrum = spektrum, tayf (pek ok farkl deeri, rengi vs. birarada gsteren bir eit gruplandrma, rn. visible spectrum of light = gz ile grlebilen n krmzdan mora kadar olan tonlarn ieren gruplandrma), (over a wide spectrum of our lives = hayatlarmzn ok farkl alanlarnda) speculate = (elde yeterli veri olmadan bir ey hakknda) fikir yrtmek, speklasyon yapmak speculation = speklasyon (kayna belli olmayan ve / veya dayana gl olmayan iddia), (borsa, ticari deer vs. iin) speklasyon, tahmin speech defect = konuma bozukluu speech motor centre = motor konuma merkezi (beynin, konuma iin gerekli kas ve eklem hareketlerini koordine eden blm), Brocas center speed up = hzlandrmak, abuklatrmak, accelerate, zt anl.= delay, retard speedboat = srat motoru speedily = hzl / abuk bir ekilde, fast, quickly, zt anl.= slowly spell = 1) sre; 2) nbet; 3) by spend on = (bir ey iin) para harcamak spending = harcama spending power = alm gc sperm = sperm (erkek reme hcresi) sperm whale = kaalot balinas (eskiden zellikle ya iin avlanan iri, yrtc ve genellikle siyah renkli bir balina tr) sphere = 1) kre, globe; 2) alan spherical = (ekil itibar ile) kresel, kreye benzer, globular spice = baharat spicy = baharatl spin (fiil) = 1) dn(dr)mek, turn, rotate; 2) daireler izerek dikine dmek; 3) (yn, pamuk vs. iin) eirmek, rmek spin (isim) = dn, dnme hareketi spinal column = belkemii, omurga, spinal kolon spinal cord = spinal kord (omurilik) spinal tap = omurilik svs almak iin ineyle yaplan giriim, ponksiyon, puncture spine = 1) omurga; 2) kitap / dergi srt spinning wheel = krk (eskiden yn eirmekte kullanlan ark) spiral = dnerek genileyen, i ie daireleri andran sarmal ekil spiral nebula = sarmal yapl yldz takm spiralled = sarmal ekilli, burgulu spirit = 1) ruh; 2) anlam; 3) gayret, heves spirometer = spirometre (nefes ler) spleen = dalak splendid = harika, muhteem, beautiful, gorgeous split (into) = (ikiye, e, gruplara vs.) bl(n)mek / ayrmak / ayrlmak, break up (into), divide (into), zt anl.= join, come / bring together split = atla(t)mak, yar(l)mak, bl(n)mek, divide, break up, come / pull apart, zt anl.= join spoil = boz(ul)mak, berbat etmek / olmak, ruin, impair, zt anl.= enhance, help sponge = snger spongy = sngerimsi spontaneity = kendiliinden olu spontaneous = spontane, kendiliinden olan, annda yaplan, unplanned, automatic, zt anl.= planned, calculated spontaneously = ayn anda sporadically = mnferit, tek tk, dank, dzensiz spore = spor (alg, mantar ve baz bitkilerin yayd reme hcreleri) spot (fiil) = semek, grmek, (yerini) bulmak, detect, locate spot (isim) = blge, nokta, (kk) yer spouse = (evlilikte erkek ya da kadn) e spray = fkrtmak, yayarak pskrtmek spread (fiil) = yay(l)mak, yaygnlamak, dalmak, kaplamak, istila etmek, brmek, sarmak, (duvara boya, ekmee reel vs.) srmek, disperse, disseminate, circulate, expand, zt anl.= shrink spread (isim) = yay(l)ma, yaygnlama, expansion, zt anl.= reduction spring from = (bir ey)den kaynaklanmak, originate, emerge spring up = tremek, birdenbire meydana gelmek, emerge, zt anl.= disappear, fade spring-loaded = yay ile kurulmu spur = mahmuzlamak, drtklemek, tevik etmek, incite, trigger spy = casus spying = casusluk square = 1) kare; 2) (ky, kent vs. iin) meydan square root = karekk squeeze = ezmek, skmak, suyunu karmak, zorlayarak almak, press, extract, extort squeeze into = dar bir geitten ieri girmek, skarak girmek

www.bademci.com

152 - DS Szl
Sri Lanka = Sri Lanka (Hindistann gneyinde yer alan bir ada lkesi) stabilisation = sabitlenme, dengelenme, steadiness, zt anl.= variation stability = salamlk, katlk, zt anl.= instability stabilize = sabitle(n)mek, dengele(n)mek, otur(t)mak, settle, balance stable = tutarl, istikrarl, kararl, sabit, deimeyen, devaml, salam, steady, consistent, zt anl.= unstable, unsteady, shaky, variable staff = 1) personel; 2) (devlet kuruluundaki) kadro stage = aama, evre, safha, phase staged play = sahnelenmi oyun staggering = ok artc, neredeyse inanlmaz, astounding stagnant = durgun stain = boyamak, lekelemek stained = (rn. kuma ya da n iin) lekelenmi staining = boyama, renklendirme, renkli madde vererek iaretleme stammer = kekelemek, stutter stamp out = yok etmek, eradicate stance = tutum, duru, attitude, approach stand to do smt = (bir ey) yapacak olmak / yapmas beklenmek, kar karya olmak / kalmak, be bound (to), (Owing to the global crisis, investors now stand to lose heavily. = Kresel kriz nedeniyle yatrmclar ar kayplarla kar karyalar / yatrmclar ar kayplar bekliyor.) stand = stand, tezgah stand a chance = ans olmak stand accused of = (bir ey) ile sulanr durumda olmak, (bir ey)den sorumlu tutulmak, be blamed with stand corrected = yanlmak, (I am sorry; I stand corrected. = zr dilerim; yanlmm.) stand for = simgelemek, yerine gemek, signify, represent stand in awe of smo = birisine korku ile kark hayranlk duymak stand in the way of = engel olmak, geciktirmek, zorlatrmak stand out = ne kmak, gze arpmak stand to reason = makul olmak, akla yatmak stand up to / against = karsna dikilmek, korkusuzca kar kmak Standard Oil Trust = Standard Petrol Trst (ABDde 1870-1911 yllar arasnda faaliyette kalan kendi zamannn en byk petrol irketi) standardize = standartlatrmak standstill = durma noktas staple = temel (gda vs.) maddesi staple food = balca / en nemli yiyecek starboard = sancak taraf (sa), zt anl.= port stark = gerekleri (olduu gibi) yanstan, sade, katksz, absolute, downright, zt anl.= fuzzy, indistinct starkness = sszlk, plaklk, boluk start off = balamak, balang yapmak, begin, set off, zt anl.= finish, end start out (as) = (. . . olarak) almaya balamak start up = (bir ie) balamak, (i) kurmak, begin, found startling = ok artc, astonishing, amazing, zt anl.= ordinary, dull starvation = iddetli alk, alktan lme / leyazma, starving starve = a brakmak / kalmak, alk ek(tir)mek, alktan lmek starve to death = alktan lmek starving = alk eken, alk ekme state (fiil) = belirtmek, ifade etmek, express state (isim) = 1) devlet; 2) hal, durum, form state assets = devlet mallar / varlklar state hospital = devlet hastanesi, public hospital state of affairs = ilerin durumu, keyfiyet state of awareness = bilinli olma / uyanklk hali state of emergency = acil durum state of war = sava hali statement = 1) belge, dkman; 2) deme, beyanat; 3) ifade, expression statesman = devlet adam stationary = hareketsiz, yerinde duran, kprdamayan stationery = krtasiye statistical = istatistiksel statistics = istatistik(ler) statue = heykel stature = 1) baar sonucu kazanlm nem, n; 2) boy, pos, endam status = stat, durum, dzey, vaziyet statute = kanun, yasa, tzk, kural stay = kalmak stay away = geri durmak steadily = tutarl / istikrarl / devaml bir ekilde, invariably, regularly, zt anl.= falteringly, unsteadily

www.bademci.com

DS Szl - 153
steady = tutarl, istikrarl, sabit, deimeyen, devaml, salam, stable, consistent, zt anl.= unsteady, shaky, (There has been a steady improvement in her condition. = Durumunda istikrarl bir dzelme var.) steal a glance at = abuk ve fark ettirmeden bakmak stealthy = kendini fark ettirmeyen, sinsi, sessiz, secretive, silent steam = buhar, vapour steam room = buhar odas steep = dik, sert steep jump = yksek srama, keskin trman, ok hzl ve ani ykseli steer = (direksiyon, dmen vs. ile) yn vermek stem = (bitki iin) sap, beyin sap stem cell = kk hcre stem cell line = kk hcre dizisi / serisi stem from = (bir ey)den gelmek / kaynaklanmak, originate from stent = stent (genellikle tkal damarlar geniletmek iin kullanlan bir tr ince tp) step = nlem, tedbir, measure step out = darya admn atmak step up = arttrmak, oaltmak, hzlandrmak, speed up, (The police step up security at airports = Emniyet gleri havaalanlarnda gvenlii arttrd.) stereotype = klie / basmakalp stewardship = organizasyon stick to = (bir ey)e bal / sadk kalmak stickiness = yapkanlk sticky (isim) = not vs. yazmak iin kullanlan bir yz yapkanl kat sticky (sfat) = yapkan stiff = kat, sk, hard, rigid, zt anl.= easy, slack stiffness = salamlk, dayankllk, sertlik, firmness, rigidness stifle = bomak, bastrmak, gelimesini engellemek, choke, prevent, suppress stifling = boucu still = 1) dingin, durgun, hareketsiz, sessiz, calm, stable, silent, zt anl.= active; 2) yine de, hala, even now, nevertheless stillborn = l domu still-life = natrmort (basit bir dzenleme iinde meyve, ie gibi basit objeleri konu eden resim) stimulant = uyarc, uyarc madde stimulate = uyarmak, tevik etmek, excite, inspire, motivate, spur, zt anl.= discourage stimulating = canlandrc, uyarc, reviving, invigorating stimulation = uyarma, tevik, harekete geirme, encouragement stimulator = uyarc, tevik eden ey, motivator stimulus = (oul: stimuli), stimulus, uyarm, uyaran, uyarc ey sting = (bcek iin) sokmak stink bomb = koku bombas stipulate = art komak, condition, specify stipule = yaprak sapnn dibindeki ift yaprakk stir up = kkrtmak, bulandrmak, kartrmak, provoke stock = hisse (senedi), mal stock exchange = menkul kymetler borsas (hisse senetleri ve baka menkul kymetlerin alnp satld organizasyon) stock market = borsa, hisse senedi piyasas stockbroker = borsa simsar (baka kii ve kurulular adna borsada ilem yapan kimse) stoke = atee kmr atmak stolen = alnt, hot stomach = mide stomach upset = mide bozukluu stonework = ta, ta ii storage = depolama storage site = depolama blgesi store (away / up) = saklamak, muhafaza etmek, depolamak storehouse = ambar, ardiye, depo storm (fiil) = iddetle saldrmak, frtna gibi esmek, rage storm (isim) = frtna stove = frn, ocak stow away = (gemide, uakta) gizlice yolculuk etmek stowaway = kaak yolcu straight away = derhal, hemen imdi, immediately, right away straighten = (eri bir eyi) dzel(t)mek straightforward = 1) basit, kolay, simple, zt anl.= complicated; 2) apak, gizlisi sakls olmayan, ak szl, candid, zt anl.= evasive strain (fiil) = 1) germek, gerginletirmek, ar gerilme, zorlanma, stress, stretch, zt anl.= relax; 2) (kendini) zorlamak, ok gayret etmek, strive, struggle, zt anl.= unstrain

www.bademci.com

154 - DS Szl
strain (isim) = 1) gerginlik, tension; 2) stres, stress; 3) su (benzer gruplarla arasnda kk farklar bulunan, belli bir tre bal bir organizma grubu) strained = gergin, stressed strait = boaz (birbirine yakn iki kara paras arasnda kalm deniz geidi) straitjacket = deli gmlei strangely = iin tuhaf, gariptir ki stranger = yabanc strap = kemerle balamak stratification = tabakalanma, tabakalar halinde bulunma stratosphere = stratosfer (atmosferin ikinci tabakas) stratospheric = stratosfer ile ilgili streaked = dzensiz izilmi, kaplanm stream = 1) akm, current; 2) dere, ay strength = g, dayankllk, power, zt anl.= weakness strengthen = glendirmek, salamlatrmak, gelitirmek, reinforce, invigorate, support, zt anl.= weaken, undermine strenuous = yorucu, ar, zor, tiring, heavy strep throat = streptokokus bakterisinin boazda yol at enfeksiyon, septik (mikrobik) farenjit, septic sore throat stress = vurgulamak, altn izmek, emphasise, underline stress fracture = stres kr (uzun sre yry sonucunda oluan krk) stressful = gerginlik yaratan, stresli, demanding stressor = stres etkeni (strese sebep olan etken) stretch (along) = (boyunca) uzanmak stretch (fiil) = ger(il)mek stretch (isim) = 1) (zaman) dilimi; 2) blm, ksm, para stretch (into) = (boyunca) uza(n)mak, yaylmak stretch back = eskilere uzanmak strict = 1) tam, birebir, exact; 2) sert, kat, sk, kurallara tam olarak uyan, tight, rigorous, zt anl.= lax, relaxed strict symmetry = tam bir simetri strictly = tartmaszca, tamamen, kat bir ekilde, exclusively, entirely, (obey the rules strictly = emirlere harfiyen uymak) strictly speaking = dorusunu sylemek gerekirse stricture = knama, yerme, criticism, condemnation strike (fiil) = 1) bulmak, ulamak, come upon, discover; 2) arpmak, etkilemek, etki brakmak, affect, move, hit, knock, (The poor man was struck by lighting. = Zavall adam yldrm arpm.) strike (isim) = grev, (go on strike = greve gitmek, grev yapmak) strike a good bargain = iyi bir ticaret yapmak, iyi kar elde etmek strike up = (mzik almaya, sohbete vs.) balamak, begin striking = gze arpan, dikkat eken, gz kamatran, astonishing, outstanding, zt anl.= ordinary stringent = sert, sk, strict stringer = geirgen kaya stringy = lifli, ipliksi strip (of) (fiil) = soymak, karmak, syrmak strip (isim) = (kuma, kat vs. iin) erit, (nispeten dar ve ince) hat / yol vs. strive = abalamak, gayret etmek, ura vermek, struggle, endeavour stroke = fel, inme strong nuclear force = gl nkleer kuvvet (ntronlarn ve protonlarn i btnln koruyan temel fiziksel kuvvet) strontium = stronsiyum (havayla temas ettiinde sar renge dnen, gmi beyaz renkli bir alkali metal) structural = yapsal, temel structural unemployment = yapsal isizlik (genellikle gelimekte olan lkelerde, sermaye yetersizlii nedeniyle ortaya kan ve geici deil, kalc zellik tayan isizlik)4 structure = yap structured = biimlendirilmi, yapsallatrlm, yapsal, yaplandrlm struggle = abalamak, uramak, mcadele etmek stubby = ksa ve kaln stud (fiil) = ttla ilitirmek, tutturmak stud (isim) = 1) dikme, saplama, saplanm ubuk; 2) damzlk erkek hayvan (genellikle at) study = aratrma, alma stunning = nefis, hayret verici stunningly = akl almaz (ekilde, boyutlarda vs.) stupendous = muazzam, mthi sturdy = salam, dayankl, grbz, firm, solid, zt anl.= weak stutterer = kekeme, stammerer

www.bademci.com

DS Szl - 155
stylistic = slupsal, slup ile ilgili subconscious = bilinalt subdue = (bir korkuyu, istei vs.) bastrmak, suppress subgenual cingulate = girus singuli (beyinde korteksin bir paras olup alglama, dikkat entegrasyonu ve ar duyusu gibi baz kompleks fonksiyonlardan sorumlu limbik yaplar)5 subject = 1) denek, kobay; 2) konu, mevzu subject matter = konu subject to = (bir ey)e maruz brakmak, (bir ey)in etkilerine ak brakmak, expose to subjective = sbjektif, znel, personal, zt anl.= objective submarine = 1) denizalt; 2) deniz dibi submerge = batrmak, daldrmak, su altnda brakmak submerged = suya batm, suya dalm, su altnda, (This submarine can remain submerged for eight weeks. = Bu denizalt sekiz hafta boyunca su altnda kalabilir.) submersion = suya batma / dalma, sular altnda kalma submission = 1) arz, sunma, presentation; 2) teslimiyet, boyun eme, surrender, yielding submit = 1) arz etmek, sunmak, present; 2) boyun emek, teslim olmak, surrender sub-Saharan = Sahra alt (Byk Sahra lnn gneyi) subscribe (to) = abone / ye olmak subscription = abonelik subsequent = sonraki, sonra gelen, (zaman ya da sra olarak ncekini) takip eden, (Those explosions must have been subsequent to our departure, because we did not hear anything. = O patlamalar bizim ayrlmzdan sonra olmu olmal, zira biz hibir ey duymadk.) subsequently = sonralar, daha sonra, afterwards, zt anl.= previously subset = alt kme subside = dinmek, azalmak, diminish, ease off, zt anl.= rise subsidence = gk, knt subsidize = sbvansiyon yoluyla desteklemek, sbvanse etmek, (ksmen) finanse etmek, (Commonly subsidized fields include agriculture, housing and regional development. = Sklkla sbvanse edilen i alanlar arasnda tarm, konut inaat ve blge gelitirme yer alr.) subsidy = sbvansiyon, mali yardm / destek subsistence = (kt kanaat) geinme, ekmek kaps, livelihood, sustenance subsistence production = temel ihtiyalar iin retim subsoil = yzeyin hemen altndaki toprak subsoil wealth = yeralt zenginlikleri substance = 1) madde, material, entity; 2) z, esas, asl anlam, essence substantial = nemli, bol, epey, (zaman iin) uzun, important, ample, significant, large, zt anl.= small substantially = nemli lde, olduka ok, considerably, (The new tax legislation will substantially change our buying habits. = Yeni vergi kanunu alveri alkanlklarmz nemli lde deitirecek.) substantiate = kantlamak, ispat etmek, prove, confirm, establish, zt anl.= disprove, deny substitute (fiil) = yerine koymak, ikame etmek, exchange, replace substitute (isim) = (bir eyin veya kiinin) yerine geen, yedek, replacement, reserve, (Only art can be a substitute for nature. = Sadece sanat, doann yerine geebilir.) substrate = enzimin balanarak reaksiyona girdii madde substratum = (oul: substrata) alt tabaka, temel subtle = ince, narin, fark edilmesi zor, incelikli, delicate, insidious subtlety = incelik, ince ayrnt, delicacy, detail subtly = azck, belli belirsiz, slightly subtropics = subtropikal / lman blgeler suburban = banliyye ait, banliyde bulunan succeed = 1) takip etmek, izlemek, (bir ey ya da birisi)nden sonra gelmek, follow, zt anl.= precede; 2) baarmak, becermek, accomplish, manage successfully = baarl ekilde, effectively succession = birbirini izleme, dizi, sequence successive = pe pee, art arda, consecutive, zt anl.= interrupted successive generation = gelecek nesil successively = pe pee / st ste / arka arkaya gelen / olan, consecutively succinct = ksa ve z, zt anl.= thorough, comprehensive succumb to = (birisi ya da bir ey)e yenilmek, teslim olmak, surrender to, give in, submit to, zt anl.= conquer, resist such as = gibi, like

www.bademci.com

156 - DS Szl
suck away = emip uzaklatrmak / gtrmek suction cup = vantuz suddenly = aniden, birdenbire, abruptly, zt anl.= step-by-step, progressively suds = (oul kullanlr) kpk Suez Canal = Svey Kanal (Akdeniz ile Kzldenizi birbirine balayan yapay suyolu) suffer from = (bir hastalk, problem vs.)den muzdarip olmak, skntsn ekmek, (bir ey)den zarar grmek sufferer = bir hastalk eken ya da baka olumsuz bir durumdan muzdarip olan kii suffering = strap, ac, dert, ile, cefa, eziyet, misery, pain sufficient = yeterli, enough, adequate, zt anl.= insufficient, inadequate sufficiently = yeterince, enough, adequately, zt anl.= insufficiently suggest = 1) ileri / ne srmek, nermek, advise, propose, offer; 2) izlenimini brakmak, hissini vermek, akla getirmek, indicate, imply suggestion = neri, ileri srlen fikir, advice, proposal suggestive (of) = (bir dnceyi) akla getiren (ey), (His behaviour was suggestive of a cultured man. = Davranlar, kltrl bir adam olduunu akla getirmekteydi.) suicide = intihar, (commit suicide = intihar etmek) suicide attack = intihar saldrs suit = uygun gelmek / dmek, (bir ey ya da birisi)ne gre olmak, be appropriate (for), fit in (to) suitable = uygun, yerinde, appropriate, proper, zt anl.= inappropriate, unsuitable suitably = uygun bir ekilde, gerei gibi, appropriately suited to = (bir ey)e uygun sullenly = somurtarak, ask yzle, zt anl.= cheerfully sulphur = slfr (kkrt) sum = (para vs. iin) (toplam) miktar sum up = zetlemek, summarise summarise = zetlemek sunbathing = gnelenme sunlit = gne alan sunspot = gne lekesi (gnein yzeyinde bulunan, koyu renkli dk scaklk alanlar) superb = enfes, fevkalade, mkemmel, first-rate, excellent, zt anl.= poor superbly = enfes / mkemmel bir ekilde, excellently, zt anl.= poorly superconductivity = speriletkenlik (mutlak sfra yakn scaklklarda baz maddeler tarafndan sergilenen, neredeyse mkemmel iletkenlik hali) superdam = byk baraj super-efficient = ok verimli superficial = 1) derin olmayan, yzeysel, shallow, external, zt anl.= deep, profound; 2) sahte, zensiz, geliigzel, false, inattentive, zt anl.= genuine superficially = yzeysel olarak, lightly, partially, zt anl.= profoundly, thoroughly superfluid = sperakkan (mutlak sfra yakn scaklklarda, ok yksek akkanlk ve ok dk diren ve srtnme deerleri sergileyen sv) superfluous = gereksiz, lzumu olmayan, unnecessary superior = stn nitelikli, kaliteli, stn, better, highclass, zt anl.= inferior, worse superiority = stnlk, dominance, supremacy, zt anl.= inferiority supernatural = doast supernova = spernova (patlama halindeki yldz) superpower = sperg (ekonomik ve askeri bakmlardan en gller arasnda yer alan lke) supersede = (eskisinin) yerini almak, replace, take over superstition = batl inan, hurafe, zt anl.= scientific fact superstitious = batl inanl / inanlar olan supervision = gzetim ve denetim, superintendence, administration supplant = yerini almak, yerine gemek, replace supplement (fiil) = (etkisini) arttrmak, enrich, reinforce supplement (isim) = ek, tamamlayc ey, additive, complement supplementary = tamamlayc, tali, secondary supplier = tedariki, bir mal salayan kii ya da firma supplies = erzak, malzeme supply (fiil) = salamak, bulmak, temin etmek, tedarik etmek, provide (with), render, zt anl.= withhold supply (isim) = arz, stok, rezerv, stock, reserve, zt anl.= demand support (fiil) = desteklemek, arka kmak support (isim) = destek (verme), besleme, katk

www.bademci.com

DS Szl - 157
support worker = destek olarak alan kimse, yan faaliyetlerde grev alan kimse supporter = (bir kiiyi / gr vs.) destekleyen kimse, desteki, taraftar, admirer supportive = destekleyici, helpful, encouraging, zt anl.= unhelpful suppose = sanmak, tahmin etmek, varsaymak, believe, presume, think supposed = gerekletii / gerek olduu varsaylan, gerek kabul edilen suppress = bastrmak, durdurmak, kmasn nlemek, restrain, withhold, zt anl.= encourage suppression = gizli tutma, durdurma suppressor = bastrc, basklayc supremacy = stnlk, egemenlik, domination, superiority Supreme Court = Temyiz Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Yce Divan sure = emin, kesin, garantili surely = elbette, muhakkak, for certain, for sure surface (fiil) = su yzne kmak, grnmek, ortaya kmak, emerge, appear, come up, zt anl.= submerge, sink, disappear surface (isim) = yzey surface treatment = (boyama, polisaj, asit banyosu vs. gibi her tr) yzey ilemi (malzeme yzeyine uygulanan ilem) surge = aniden ykselmek, soar, climb surge of emotionality = duygusalln aniden ykselmesi, duygusallk patlamas surgeon = cerrah surgery = ameliyat, cerrahi surgical = cerrahi surpass = gemek, geride brakmak, amak, exceed, overweigh, zt anl.= fall behind surplus = fazlalk, artakalan miktar, herhangi bir eyin fazlas, excess, zt anl.= shortage surprise = artmak, hayrete drmek surprising = artc surprisingly = artc bir ekilde, intriguingly surround = evrelemek, evirmek, kuatmak, etrafnda yer almak, enclose, border surrounding = evresindeki, etrafndaki, encircling surroundings = evre, muhit, ortam, environment surveillance = gzetleme, gzetim survey (fiil) = inceleme / aratrma yapmak, ett etmek, examine, observe survey (isim) = anket, inceleme, genel bak, inquiry, scrutiny, scan, review survival = sa kalma, yaam srdrme survive = ayakta / sa kalmak, var olmay / yaamay srdrebilmek, live on, remain, zt anl.= perish, die survivor = (bir kaza, afet vs. sonras) sa kalan, kurtulan (kii) susceptibility (to) = dirensizlik, kolay hedef olma, yatknlk, vulnerability (to) susceptible (to) = kolaylkla etkilenen, dirensiz, vulnerable (to), nonresistant (to); zt anl.= resistant (to) suspect (fiil) = phelenmek, kuku duymak, have doubt, zt anl.= know suspect (isim) = pheli, sank, zanl suspected = (varolduundan) phelenilen suspend = 1) asmak, asl durmak, hang, (He was suspended from the ceiling by his feet and beaten gravely by metal bars. = Ayaklarndan tavana aslm ve metal ubuklarla feci ekilde / ldresiye dvlmt.); 2) askya almak, ertelemek, postpone, zt anl.= continue suspended = (bir sv iinde) asl kalm suspense = heyecan dolu bekleyi, sspans suspension bridge = asma kpr suspicion = phe, kuku, doubt, distrust, zt anl.= trust suspicious = kukulu, pheli, doubtful, zt anl.= trustworthy sustain = srdrmek, belli bir sklkla ve ara vermeden yapmak, devamn salamak, devam ettirmek, keep up, maintain sustainability = srdrlebilirlik, maintainability sustainable = 1) abuk tkenmeyen, kolay bulunur; 2) srdrlebilir, maintainable sustained = srdrlen; belli bir sklkla, ara vermeden yaplan, maintained, continued, constant, zt anl.= temporary Svante Arrhenius = 1859-1927 yllar arasnda yaam olan, fiziksel kimyann kurucularndan saylan sveli fiziki ve kimyac swab = (boazdan vs.) muayene iin (salg vs.) almada kullanlan ubuk ya da tel ucuna sarl kk pamuk topa swallow = yut(kun)mak swamp (fiil) = su altnda brakmak swamp (isim) = bataklk Swedish = sveli, svee ait sweep across = (boyunca) sprlmek / srklenmek sweep along = (rzgar, aknt vs. sayesinde) kolayca ilerlemek, akp gitmek

www.bademci.com

158 - DS Szl
sweeping = geni alanlara yaylm swell = imek, kabarmak, expand, zt anl.= contract swell(ing) = ime, ikinlik, kabarma swiftly = hzla, sratle, abucak, quickly, speedily swiftness = abukluk Swiss = svire ile ilgili, svireye ait switch (between) = (iki veya daha ok tarzda) dnml olarak (almak), (bir ey)den baka (bir ey)e gemek switch = alter, (elektronik devre iin) anahtar switch off = (elektrik, lamba, dme, gaz vs. iin) kapatmak, turn off, zt anl.= switch on, turn on Switzerland = svire swollen = i, imi, distended swollen joint = imi eklem swoop down = (bir avn) zerine ullanmak sycamore = nar, Frenk inciri symbolist = simgeci, sembolist (bireyin duygusal yaantsn simgelerle ykl ve kapal / dolayl bir dille anlatmay amalayan edebiyat ya da ressam) symptom = semptom, belirti synapse = sinaps (sinir hcreleri arasnda kalan, hcreleraras sinirsel iletiimin gerekletii boluk) syndicalism = sendikaclk (zellikle genel grev yoluyla retim aralarn ii rgtlerine devretmeye alan siyasi hareket) synergistic = sinerji ile ilgili ya da sinerji oluturan synonymous = e anlaml, anlamda syntactic = sentaks (bir dildeki kelimelerin cmle iindeki yerleri / dizilileri) ile ilgili synthesis = sentez, birleim synthesize = sentezlemek, retmek, eitli unsurlar birletirerek btn haline getirmek, blend Syria = Suriye (tarih boyunca pek ok uygarla ev sahiplii yapm, Asurlular, Persler, Romallar ve Bizansllarn istilasna uram, Hz. sann konutuu dili halen konuan Malua kynn bulunduu, 5000 yllk gemiiyle bakenti (am) dnyann en uzun mrl yerleim blgelerinden olan ve topraklarnda dnyann ilk alfabelerinden birinin icat edildii gney komumuz)6 syrup = urup system operation = sistemin altrlmas

www.bademci.com

T T TT
table salt = sofra tuzu tabulate = cetvel / tablo haline getirmek tackle = (bir sorunu) ele almak, zmeye almak, deal with, work on, zt anl.= avoid tailor = (istee / ihtiyaca gre) bimek, ekillendirmek, shape, adjust take = 1) (bak, yaklam vs.) sahibi olmak / ierisinde olmak, ele almak; 2) (form, ekil vs.) almak; 3) (zaman) srmek, last; 4) (bir yere) gtrmek take (a) photograph = fotoraf ekmek, photograph take a downward turn = de gemek, aa ynelmek take a (firm) stand against = (iddetle / kararllkla) kar kmak, (bir ey)e kar (gl) bir duru sergilemek take a heavy toll = ok zarar vermek, byk bir kayba neden olmak take a huge step forward = ok byk ilerleme kaydetmek take a look at = bakmak, gzden geirmek take a new turn = yeni bir dnemece gelmek, yeni bir ekle brnmek take a trip = yolculua kmak, travel take action = harekete gemek, nlem almak, intervene take advantage of = (bir ey)den faydalanmak / istifade etmek / yararlanmak, zaafndan yararlanmak, istismar etmek, capitalise, benefit, make use of, (She took advantage of her fathers absence to meet her lover. = Sevgilisiyle bulumak iin babasnn yokluundan faydaland.) take after = 1) (birisine fiziki olarak) benzemek, resemble; 2) (birisi gibi) davranmak, do as one does, zt anl.= differ from take along = beraberinde gtrmek, (bir eyi ya da birisini) yannda gtrmek take an interest (in) = ilgilenmek, alakadar olmak take away = elinden almak, alp gtrmek take back = 1) (bir sz, mal vs.) geri almak, retract; 2) anlara gtrmek, bring back take by surprise = gafil avlamak take car accidents, for instance = rnein araba kazalarn ele alalm, rnein araba kazalarn bir dn

take care of = gzetmek, bakmak, attend (to) take cue = (tiyatro oyunu srasnda vs.) sufle almak, (ne yaplacana dair birinden ya da bir eyden) iaret almak take down = 1) skmek, paralara ayrmak, dismantle; 2) gururunu krmak take effect = geerli olmak, yrrle girmek, come into force, go into effect, zt anl.= annul, repeal take effort = aba gerektirmek take for granted = doal karlamak, olmu farz etmek, yle varsaymak take hold of = (bir yer)e yerlemek, (bir yer)i eline geirmek take in = 1) kandrmak, fool; 2) almak, kazanmak, girdi salamak, gain take in excess = ar miktarda / fazla almak take into account = dikkate almak, hesaba katmak, gz nnde tutmak, allow for, take into consideration take into consideration = dikkate almak, gz nnde bulundurmak, keep in mind, take into account take it in turn to lead = srayla liderlik yapmak take kindly to = (bir ey ya da kii)den holanmaya balamak take measures = nlem / tedbir almak, take precautions take no time = ok ksa srmek, hi vakit almamak take off = 1) (kyafet vs. iin) karmak, zt anl.= put on; 2) (uak iin) havalanmak, zt anl.= land take office = (idari) greve balamak, makamn bana gemek take on = 1) girimek, (The surgeon decided to take on a more radical intervention. = Cerrah, daha radikal bir giriimde bulunmaya karar verdi.); 2) (ii, sorumluluu, grevi vs.) stne almak, kabul etmek, undertake, (No other organization was willing to take on the job. = Baka hibir organizasyon ii stlenme konusunda istekli olmad.); 3) ie almak, employ; 4) (yk) almak, load, zt anl.= unload take ones time = acele etmemek, (bir eye) yeterli vakit ayrmak take out = (belge, evrak, sigorta poliesi vs.) kartmak, obtain

www.bademci.com

160 - DS Szl
take over = 1) (bir eyin) yerini almak / yerine gemek, replace, supersede; 2) (ynetimi, nbeti vs.) devralmak, assume; 3) egemen olmak, predominate, zt anl.= abandon, obey take part in = (bir ey)e katlmak, (bir ey)de yer almak, participate in, join in (to) take place = olmak, yer almak, meydana gelmek, occur, happen take precedence = bata / nce gelmek, ncelikli olmak, come first, be prior to, zt anl.= be secondary to take pride in = (bir ey)den gurur duymak take seriously = ciddiye almak take shape = ekil almak take so long = ok uzun srmek take smt at its face value = bir eyin deerini sorgulamadan, sylendii gibi kabul etmek take steps = 1) nlem / tedbir almak; 2) giriimde bulunmak, (belli bir hedefe ynelik olarak) admlar atmak take the lead = baa gemek take things easy = aldrmamak, dert etmemek, (take it easy = dert etme, bover, sakin ol) take time = zaman almak take to = 1) alkanlk edinmek, holanmaya balamak, dzenli olarak bir ii (hobi, spor vs.) yapmaya balamak; 2) kamak ve (bir yerde) saklanmak take up = 1) ele almak, balamak, start; 2) (gaz, sv) tutmak, iine almak, absorb; 3) (sre) doldurmak, kullanmak, (zaman) almak take up residence = yerlemek, (bir yerde) ortaya kmak take up with = 1) (birisi) ile tartmak zere bir konu ortaya atmak; 2) (birisi) ile arkada olmak takeoff = (uak iin), havalanma, kalk takeover = devralma tale = hikaye, masal talented = kabiliyetli, yetenekli, gifted, skilled talk therapy = konuma terapisi talon = (yrtc ku iin) pene tamper with = oynamak, kurcalamak, fiddle with, manipulate tangible = elle tutulur, somut, real, concrete, zt anl.= intangible, conceptual, abstract tanning = (cilt iin) bronzlama Tanzania = Tanzanya (Dou Afrikada bir lke) tap into = 1) (bir kaynaktan) yararlanmak; 2) (bir hatta) eriim elde etmek tapestry = resim dokumal duvar rts tar = katran target (fiil) = hedeflemek, hedef almak, amalamak, aim (at), (The company has targeted adults as its primary customers. = irket, temel mteri grubu olarak yetikinleri hedeflemiti.) target (isim) = 1) hedef, ama, goal, aim; 2) kurban, victim target group = hedef kitle tariff = ithalat veya ihracat zerine konan vergi task = i, grev, dev, job, duty, work task force = zel grev kuvveti task of mapping = yer tespit etme ii / grevi task-specific = greve / ie zel taste = tat taut = gergin tavern-goer = meyhane mdavimi tax = vergi taxation = vergilendirme taxiing = uan ini pisti ile terminal arasndaki balant yolunda gitmesi taxonomy = snflandrma bilimi tear (fiil) = yrtmak, kuvvetle ekerek paralamak tear (isim) = gzya tear up = yrtarak blmek / paralamak tectonic plates = tektonik plakalar (yerkabuunu oluturan levhalar) tedious = can skc, usandrc, dull, boring, tiresome, zt anl.= interesting, entertaining teem with = (bir ey) ile dolu olmak, kaynamak, (Antalya is teeming with tourists at this time of the year. = Yln bu vaktinde Antalya turist kaynyordur.) teenager = 13-19 yalar arasndaki kii, teen teen = bkz. teenager tell off = 1) sayp ayrmak; 2) yzne vurmak, azarlamak telltale = veri salayan, bilgilendirici temperament = miza, huy, tabiat, yaradl, disposition temperate = lman temperate bacteriophage = lml bakteriyofaj (bakteri iinde yaayan ama onun paralanmasna neden olmayan parazit virs) temperature = scaklk temple = tapnak

www.bademci.com

DS Szl - 161
temporarily = geici olarak, for the time being, zt anl.= permanently, (In the postoperative period, the case temporarily lost his vision. = Operasyon sonras dnemde vaka, grn geici olarak kaybetti.), (A power failure temporarily darkened the whole town. = Bir elektrik kesintisi tm kasabay geici olarak karanlkta brakt.) temporary = geici, kesin olmayan, interim, provisional, transitory, zt anl.= permanent tempt (to) = ayartmak, kandrmak, imrendirmek, cezbetmek, lure (into), charm tenable = savunulabilir, makul, defendable, reasonable tenacious = vazgemez, inat tend (to) = eiliminde olmak, be disposed (to), be likely (to) tendency = eilim, inclination tenderness = sevecenlik, efkat, kindness, affection tendon = tendon (kas kemie balayan inelastik doku / ba) tense = gergin, stressed, zt anl.= relaxed tension = gerilme kuvveti, gerilim, gerginlik, stress, strain, zt anl.= calmness, relaxation tensioning = germe eylemi tentacle = dokuna (ahtapot gibi baz hayvanlarn ince uzun kavrama / dokunma organ) tentative = 1) deneme amal (olarak yaplan), geici, kesin / nihai olmayan, temporary, unconfirmed; 2) (tavr ve davran iin) temkinli teratogen = teratojen (normal embriyonal gelimeyi bozarak kusurlu doku ya da organ olumasna sebep olan baz ilalar veya X-nlar gibi etkenler) teratogenic = teratojenik (kusurlu organ veya doku olumasna sebep olan) term (fiil) = (bir ey)e demek / adn vermek, terimlendirmek, call term (isim) = 1) terim; 2) dnem, devre, eitim retim yl terminal = son, nihai, en sondaki, en utaki, last, final terminate = son vermek, sona ermek, bit(ir)mek, come / bring to an end, finish, zt anl.= start, begin termination = biti, sona eri terrain = 1) arazi, toprak, landscape; 2) blge, mntka terrestrial = 1) karasal, karada yaayan, zt anl.= cosmic; 2) dnyaya ait, earthly, terrene, zt anl.= cosmic, extraterestrial terrible = berbat, korkun, horrible, awful, zt anl.= beautiful, nice terribly = son derece, awfully territorial = toprak / blge ile ilgili territory = toprak, alan, blge terrorize = korkutmak, yldrmak Tertiary period = yaklak 65 ile 1. 8 milyon yl ncesi dnem test for = (bir yetenei / zellii ortaya karma amac ile) test etmek test site = deney blgesi testify = ifade vermek testosterone = testosteron (erkeklik hormonu) tetanus = tetanos (vcuda ak yaralar aracl ile giren bir bakterinin yol at, solunum durmas ve kas spazmlar ile belirgin bir hastalk) tetrodoxin = tetrodoksin (Japonyada Fugu denen balkta bulunan, fel edici zehir) texture = 1) desen; 2) sertlik derecesi; 3) yzey, bnye, yap, characteristic textured = (rn iin) ilenmi, processed than ever = hi olmad kadar Thank goodness! = krler olsun!, Tanrya kr thanks to = sayesinde, owing to, (Thanks to the nurses patient explanations, we now know what to do in this huge medical centre. = Hemirenin sabrl aklamalar sayesinde artk bu devasa tp merkezinde ne yapacamz biliyoruz.) that is = yle ki, bu demek ki, yani that very question = tam da o soru thats news to me = bu benim iin yeni bir haber thats not often enough = ounlukla bu yetersiz kalr thats really something = bu gerekten nemli bir ey thaw = erimek, zlmek, zt anl.= freeze the absence of hope stands in the way of recovery = umudunuz yoksa iyileme gecikir the logic goes = mantken, manta gre the other day = geen gn the other way round = br trl, tam ters, opposite, vice versa the point is made (that) = (bir ey)e dikkat ekiliyor, (bir ey)den sz ediliyor the point is made in the passage (that) = parada belirtilmektedir ki. . . , metinde (u) fikir ileri srlmektedir. . . the rest = geri kalan, gerisi

www.bademci.com

162 - DS Szl
the wild = yabani hayat / evre theft = hrszlk theistic = tanrcla ait theme = tema then = o zaman theology = teoloji (ilahiyat, din bilimi) theoretically = teorik / kuramsal olarak, zt anl.= in practice theorize = teori retmek, kuram ortaya koymak therapeutic = tedavi amal therapeutically = tedavi amal olarak, tedavi edici ekilde therapy = terapi, tedavi there is no point (in) = hibir mant yok, tamamen amasz / gereksiz there is nothing in the least wrong with him = en ufak bir rahatszl bile yok thereby = ylece, ylelikle, by that means, because of that thermodynamic = termodinamik ile ilgili thermodynamics = termodinamik (sl enerji ve hareket arasndaki ilikiyi inceleyen bilim dal) thermohaline circulation = okyanuslarn, younluk farklarna bal olarak kresel boyutta akntlar ile srekli devinim halinde olmas thermoluminescence = baz minerallerin, ultraviyole nlarna maruz brakldktan sonra stldklarnda k vermeleri olay thesaurus = bir kelimeye yakn veya zt anlaml kelimeleri bulmaya yarayan szlk benzeri referans kitab these days = bu gnlerde, nowadays tthey take you as you are = sizi olduunuz gibi kabul ederler thiamin = tiamin (B kompleks vitaminlerinden biri) thicken = kalnlamak, (sv / sis vs. iin) younlamak thicket = fundalk, allk thigh = uyluk thimerosal = cerrahide antiseptik olarak kullanlan bir madde thin = zayf, ince, skinny, slim, zt anl.= fat think out = (bir ey)i ayrntl ve zenli bir biimde ele almak, incelemek thinker = dnr thirst = susama thorough = tam, batan aa, complete, whole, zt anl.= partial thoroughly = tam olarak, tamamen, batan aa, completely, wholly, entirely, zt anl.= partially thought = dnce thoughtful = dnceli, saygl thread = iplik thread-like = iplik benzeri, iplie benzer threadworm = kl kurdu threat = tehdit, warning, menace threaten = tehdit etmek, gzda vermek, warn, jeopardise, zt anl.= relieve, protect threatened species = nesli tkenme tehlikesi altnda olan tr(ler), endangered species threatening = tehdit edici, menacing three flight of stairs = kat merdiven three-act = (tiyatro oyunu, gsteri vs. iin) perdeden / blmden oluan three-dimensional = boyutlu, 3D threefold = ynl, kat / misli threshold = eik, giri, balang, limit, opening, beginning, limit thrill = heyecan thrilling = heyecan verici, rpertici, hayret verici thrive = istikrarl bir ekilde bymek, gelimek, prosper, flourish thriving = istikrarl bir ekilde byyen / gelien, prosperous throat = (vcut iin) boaz throat discomfort = boazda (farenjit vs. nedenle oluan) iritasyon / rahatszlk through = 1) (bir kii ya da ey) aracl ile / vastas ile / sayesinde, by means of, by, thanks to, via; 2) (bir eyin / bir yerin) iinden / arasndan throughout = 1) her yerinde, (bir eyin) tamamnda, around, all over; 2) batanbaa, boyunca, bir utan dierine, end-to-end, all through throw in = eklemek, add throw light on / upon = aydnlatmak, akla kavuturmak, clarify, explain throw up = 1) vazgemek, brakmak, ayrlmak, (I hear you have thrown up your job. = ini braktn duydum.); 2) kusmak, vomit thumb-sucking = (genellikle ocuklarda) parmak emme thunder = grlemek thunderstorm = imekli / yldrml frtna thus = bylece, bu yolla, bu nedenle, therefore, hence thus far = imdiye kadar, so far tick = kene

www.bademci.com

DS Szl - 163
ticker symbols = borsada ilem gren hisseleri tanmlayan 5-6 karakterlik ksa kod adlar tidal = gelgit ile ilgili tidal pull = gelgit ekimi tidal range = gelgit olaynda suyun yksekliindeki deiim miktar tidally driven currents = gelgitle oluan akntlar tide = gelgit, medcezir tie (to) = balamak, ilikilendirmek, connect (to), link (with) tied to = (bir ey)e bal, (bir ey) ile yakndan ilikili, attached to, zt anl.= independent from tiger = kaplan tighten up = sklatrmak tile = seramik, fayans, kiremit till then = o zamana kadar tilted = yatk, eimli timber = kereste, lumber timber-rich = keresteden yana zengin time elapsed = gemi olan toplam zaman time-consuming = zaman alc timeline = sre, mddet timely = uygun zamanda, vakitli, zamannda tiny = kck, minicik, minuscule, zt anl.= enormous, huge tiny body = (meteorlar, asteroidler ve kuyrukluyldzlar gibi) kk gkcisimleri tip = u tip over = devirmek tireless = bitmez tkenmez, yorulmak bilmez, energetic, vigorous, zt anl.= weary, worn out tissue = doku tissue damage = doku zedelenmesi to a certain extent = bir yere / dereceye kadar, to some extent to a great extent = byk miktarda, byk oranda, to a large extent to a large extent = byk miktarda, byk oranda, to a great extent to a very insignificant extent = ok az / nemsiz bir oranda to and fro = bir yandan br yana, bir aa bir yukar, back and forth to date = bugne kadar, so far, until now to my way of thinking = benim dnce tarzma gre to ones surprise = (bir kii iin) artc ekilde, (To my surprise = Hayret ettim ki ) to some extent = belli bir dereceye kadar, bir yere kadar, to a certain extent to start with = 1) ilk, evvela, ilk nce, to begin with, firstly; 2) rnein, for instance to such an extent that = o kadar ki, o derece ki to tell the truth = doruyu sylemek gerekirse, aslna bakarsanz, in fact to that effect = bu hususta, bu mealde to the contrary = tersine, aksine to the exclusion of = (bir ey)i hari tutacak / dlayacak kadar to the fore = ne, n tarafa to this day = bugne dek / bugne kadar, hala, even today to what extent = ne derece, nereye kadar tobacco = ttn toddler = yeni yrmeye balayan ocuk toe = ayak parma tolerate = 1) ho grmek, msamaha etmek, allow; 2) katlanmak, dayanmak, endure, bear tomb = mezar, trbe tomb-figures = mezar figrleri tonnage = tonaj, tonilato (bir gemi vs. nin yksz halde toplam arl) tool = ara, alet, el aleti, equipment toothpaste = di macunu top = (bir deer)in zerine kmak, (bir rakibi, deeri vs.) gemek, baa gemek topic = konu, mevzu, issue topmost = en st topple = dp yuvarlanmak top-secret = ok gizli top-security = stn gvenlik / gvenlie sahip torment = eziyet etmek, azap ektirmek, ikence yapmak, plague, torture, zt anl.= please, delight tormented = eziyet edilmi, azap ekmi torrid = ateli, sensuous, hot, zt anl.= cold, frigid torture = ikence tortured = ikence edilmi, ac dolu, kederli, anguished Tory = ngilteredeki Muhafazakar Partinin 1832 ylndan nceki ad totality = btn, btnlk touchdown = uan piste temas etmesi touch-screen = dokunmatik ekran touch-sensitive = dokunmaya duyarl, dokunmatik touchstone = denek ta, mihenk ta, kriter, lt, benchmark, criterion

www.bademci.com

164 - DS Szl
tough = zorlu, sk, zahmetli, hard, laborious tournament = turnuva township = kasaba (nahiye, bucak, kaza ya da ile gibi kk yerleim) toxic = zehirli, toksik toxicity = toksisite (zehirlilik) toxin = toksin (canllar tarafndan retilen zehirli madde), venom, poison trace (fiil) = (ipular vs.) izleyerek saptamak / bulmak, track, trail trace (isim) = iz, belirti trace back = geriye / eskiye doru izini srmek / bulmak trace mineral = eser mineral (insan vcudunun ok az miktarlarda gereksinim duyduu mineral), micro mineral trachea = (oul: tracheae ya da tracheas) trakea (nefes / soluk borusu) track (fiil) = 1) izlemek, iz srmek, izini takip etmek, follow, pursue, trail; 2) kaydn tutmak, record, follow track (isim) = 1) ray; 2) (kou veya bisiklet iin) yol / parkur; 3) (tekerlek, palet vs. nin brakt veya yrnerek braklan) iz; 4) (tank, dozer vs. iin) palet track back = geriye doru iz srmek, kaynan aratrmak track down = izleyip bulmak / yakalamak, pursue traction = gtrme, ekme trade = ticaret, commerce trade-union = ii sendikas, labour-union trading = ticaret tradition = gelenek, adet, custom, convention traditional = geleneksel, conventional traditional diet = geleneksel beslenme traditionally = geleneksel olarak, conventionally trailblazing = nc, pioneer train = eitim vermek, eitmek, instruct train tracks = tren raylar training = antrenman, idman, eitim training ground = eitim alan trait = zellik trample = ezmek, inemek, ezip gemek transaction = ilem, action, deed transaction statement = (bir tr) hesap ekstresi transatlantic = Atlas Okyanusunun kar yakasndan gelen / kar yakasna giden transcontinental = kta ar, ktalararas transcultural = kltrler aras transform into = (bir ey)e dn(tr)mek, dei(tir)mek, change into, convert to / into, zt anl.= preserve transformation = dntrme, dnm, conversion transformer = transformatr (elektronik bir devrede voltaj ve akm deitirmeye yarayan eleman) transient = gelip geici, transitory, zt anl.= permanent transient global amnesia = geici global amnezi (genellikle orta yalarda gelien, yakn zamanda olmu olaylar hatrlayamama ile belirgin amnezi nbeti) transiently = gelip geici olarak, transitory, zt anl.= permanently transistor = transistr (bir devrede ama-kapama, ykseltme gibi eitli grevlerde kullanlan yar iletken bir devre eleman) transistor amplifier = transistrl amplifikatr (gelen sinyalin gcn arttrmaya / ykseltmeye yarayan bir tr elektronik cihaz) transition = gei, deiim, passage translate = evirmek, tercme etmek translator = evirmen, tercman translocation = yer deitirme, baka yere nakil transmissible = gemesi / bulamas olas transmission = iletim, aktarm, yaylma transmit = (hastalk) bulatrmak, iletmek, aktarmak, carry, convey transparent = saydam transplant = nakletmek, tamak ve yeni ortamda yaatmaya almak transplantable = nakledilmeye uygun transport = (bir yerden) (baka bir yere) gtrmek, tamak, nakletmek, move transportation = tama, nakliye transverse = aprazlama, enine trap (fiil) = kapana kstrmak, tuzak kurarak yakalamak, lock in trap (isim) = kapan, tuzak trapped = (bir eyin iinde) skp kalm traumatic blow = travmatik darbe (ciddi yaralanma / i kanama ile sonulanan darbe) travel = seyahat etmek, yolculuk etmek travelling public = seyahat eden insanlar, halkn seyahat eden kesimi traverse = (mesafe) kat etmek, travel treacherous = tehlikeli, gvenilmez, hain, kalle, dangerous, unsafe

www.bademci.com

DS Szl - 165
treasure = 1) hazine, define; 2) ok deerli / nemli ey treasury = hazine, maliye dairesi treat = 1) davranmak, muamele etmek, behave, act; 2) tedavi etmek, cure treatment = 1) tedavi, cure, remedy; 2) ileme, muamele, ilem treaty = antlama, agreement trek = engebeli arazide yaya olarak gitmek tremble = titremek, shake tremendous = muazzam, enormous tremendously = son derece, ok byk apta, greatly, enormously, zt anl.= slightly tremor = titreme, rperme, sarsnt, quiver, tremble trench = ukur, hendek trend = eilim, meyil, akm, tendency, current trend down = dme eiliminde olmak, dte olmak trial = 1) (mahkemede) duruma, court action, litigation; 2) deneme, snama, alma, experiment, test, (The comparative efficacy of these therapies was tested on volunteers in a clinical trial. = Bu tedavilerin karlatrmal faydalar, bir klinik almada gnlller zerinde test edildi.) tribal = kabileye ait tribal culture = sosyal yaps kabile dzeninde olan kltr tribunal = mahkeme, court tributary = rmak aya, kol rmak (rmaa karan akarsu) trick (into) (fiil) = kandrmak, tuzaa drmek, kandrarak (bir ey yapmaya) yneltmek trick (isim) = hile, kat tricky = incelikli, ustalk isteyen, (karmakl / riskleri sebebiyle) zor trigger (off) (fiil) = tetiklemek, harekete geirmek, balatmak, atelemek, activate, spark, (Hypertension triggers off many other diseases. = Hipertansiyon pek ok baka hastal tetikler.), (The smoke triggered off the fire alarm. = Duman, yangn alarmn harekete geirdi.) trigger (isim) = tetik, bir eyin tetikleyicisi / nedeni trimester = aylk dnem Tripos = Cambridge niversitesinde bitirme snavlarna verilen ad triumph (fiil) = baar salamak, zafer kazanmak, galip gelmek, succeed, win triumph (isim) = zafer, yengi, victory triumphant = muzaffer, galip, victorious trivial = czi, nemsiz, baya, sradan, insignificant, unimportant, zt anl.= significant, important, (There are one or two trivial errors in your essay. = Kompozisyonunda bir iki nemsiz hata var.) troop = askeri birlik trophy = hatra, dl, ganimet troublesome = 1) rahatsz edici, endie verici, annoying, disturbing, zt anl.= agreeable, convenient; 2) sorun karan, zahmetli, burdensome trough = (trof gibi okunur) (hayvanlarn su itii) yalak, tekne truck = kamyon, tr truly = gerekten, hakikaten, tam anlamyla, really truncated icosahedron = kesik yirmiyzl (dzgn bir yirmiyzlnn kelerinin kesilip atlmas ile oluturulan futbol topu benzeri geometrik cisim) trust (fiil) = gvenmek, inanmak, believe, zt anl.= distrust trust (isim) = 1) gven, confidence, reliance, zt anl.= distrust; 2) trst (pazarda tekel yaratma amac gden ve pek ok kk irketi gayriresmi olarak kontrol altna alan byk irket ya da irketler topluluu), cartel trust ones life to = cann (bir kiiye / bir eye) emanet etmek trustworthy = gvenilir try on = prova etmek, giyip denemek try out = (birisini / bir eyi) denemek, test tuberculosis = tberkloz, verem (kanl ksrk ve halsizlik ile belirgin akcier enfeksiyonu), pulmonary phthisis, TB tuberculosis-causing = vereme sebep olan tulip = lale tumour cell = tmr hcresi tumour marker = tmr markeri / iaretisi (vcutta tmr bulunduunu gsteren, genellikle kan tahlilinde ortaya kan madde) tune = melodi, ezgi, name tune into = 1) yakndan takip etmek; 2) belli bir radyo istasyonuna ayarlamak turbine = trbin (jeneratrlerde elektrik reten, dnen birim) turboprop airliner = pervaneli yolcu ua turbulence = alkant, girdap turgid = imi, ikin turmoil = kargaa, karklk, chaos

www.bademci.com

166 - DS Szl
turn = olmak, become turn against = (bir kii ya da ey)e cephe almak turn away = 1) (kapdan vs.) geri evirmek; 2) reddetmek, refuse, turn down turn away from = (birisi)nden uzaklamak, (birisi)ne yz evirmek turn back = geri dnmek, geri evirmek, (The refugees were turned back at the border. = Mlteciler snrda geri evrildiler.) turn down = (bir teklifi vs.) geri evirmek, reddetmek, refuse, turn away, (He proposed to her, but she turned him down. = Ona evlenme teklif etti ama o reddetti.) turn in = teslim etmek, hand in, deliver turn into = (bir ey)e dn(tr)mek, convert to / into turn off = 1) (, suyu vs.) kapatmak, kesmek, aktif hali sonlandrmak, deactivate, put off; 2) (yolda) baka tarafa ynelmek turn on / upon = 1) (k vs. iin) (bir ey)e dorultmak, zerine evirmek, direct onto; 2) (bir ey)e bal olmak, depend on turn on = 1) (radyo, TV vs. iin) amak, aktif hale getirmek; 2) (zellikle cinsel adan) heyecanlandrmak, excite, stimulate turn out = 1) (bir hatas nedeniyle birini) dar karmak, throw out; 2) (k vs. iin) kapamak, sndrmek; 3) retmek, produce; 4) sonulanmak turn out (that) / (to be) = (bir ey olduu) ortaya kmak, prove to be, (At first he seemed to be an honest person. But then he turned out to be a great liar. = nceleri drst birisi gibi grnyordu ama sonra byk bir yalanc olduu ortaya kt.) turn over = 1) devirmek, evirmek, invert; 2) dnmek, aklda tartmak, think about, consider turn to = (birisi)ne bavurmak, (birisi)nin yardmn istemek, invoke, refer to, resort to turn up = 1) (radyo, mzik vs. iin) sesini ykseltmek, 2) (beklenmedik bir ekilde) ortaya kmak, gelmek turn-of-the-century = yzyln deiimine / bitiine yakn (bir yzyln balangcnn / bitiinin hemen ncesi ve sonrasn kapsayan dnem), yzyl dnm turpentine = terebentin (am reinesinin damtlmas yolu ile elde edilen, zellikle boya sanayinde inceltici ya da zc olarak kullanlan sv madde) turtle = kaplumbaa twist = bklm, burma two-fifths = bete iki twofold = iki misli / kat two-mode hybrid engine = tatlarda kullanlan, benzin motorunun yan sra iki kademeli bir elektrik motoru ile de alan yeni ve deneysel bir motor sistemi two-shoe = iki pedall two-sided = iki tarafl, iki ynl two-storey faade = iki katl cephe two-syllable = iki heceli two-thirds = te iki typewriter = daktilo typhoid = tifo (genellikle hijyenik olmayan besinler aracl ile bulaan, barsakta yaralar ile belirgin bir hastalk) typhoon = hortum, iddetli kasrga, cyclone typical = tipik typically = tipik / karakteristik olarak, genellikle, characteristically

www.bademci.com

U U UU
ubiquitous = her yerde var olan, yaygn UK = Birleik Krallk, ngiltere, United Kingdom ulcer = lser (deri zerinde, epitel dokuda, veya sindirim organlarnn i yzeylerinde gelierek altndaki dokular da etkileyen ak yara) ulcerated = lserli, lser ieren ulcerative colitis = lseratif kolit (enfeksiyona bal olarak kolon mukozasnda yer yer lserler olumas, irin, kan ieren dk vb. belirtileri olan bir hastalk) ultimate = 1) en byk, en yksek, greatest; 2) esas, temel, fundamental; 3) son, nihai, final, eventual, (Someones initial success may be deceptive; what matters is his ultimate success. = Bir kiinin balangtaki baars aldatc olabilir; asl nemli olan nihai baarsdr.) ultimately = 1) esasen, asl olarak, primarily, fundamentally; 2) son / nihai olarak, finally, zt anl.= originally umbilical cord = 1) gbek ba; 2) astronot kordonu UN Conference on the Human Environment = Birlemi Milletler bnyesinde 1972 ylndan bu yana dzenlenmekte olan, evre ve insanevre ilikisi odakl konularn tartld ve uluslararas evre politikalarnn belirlendii konferans, Stockholm Conference unable = ehliyetsiz, yeteneksiz, incapable, incompetent, zt anl.= capable unacceptable = kabul edilemez unaccountable = aklanamayan, anlatlamaz, anlalmaz, inexplicable, peculiar, zt anl.= explicable unaffected = etkilenmemi, etkilenmeden kalm, intact, zt anl.= affected unaided = yardm almadan / almayan unambiguous = ak, net, ikilem iermeyen, clear, zt anl.= ambigous unanimous = oybirliiyle unanticipated = sezinlenemeyen, tahmin edilmeyen, beklenmeyen, umulmadk, unforeseen, unpredicted unanticipated reaction = beklenmeyen tepki unappreciated = deeri anlalmam, kmsenmi, underrated, zt anl.= appreciated

unarmed = silahsz, zt anl.= armed unavoidable = kanlmaz, inevitable, inescapable, zt anl.= avoidable, avertable unaware of = (bir ey)in farknda olmayan, (bir ey)den habersiz, unwitting, zt anl.= aware of unawares = hazrlksz (olarak), gafil (avlanarak), (The news took the city of London unawares. = Haberler, Londra kentini hazrlksz yakalad.) unbearable = dayanlmaz, ekilmez, intolerable, zt anl.= bearable, tolerable unbiased = tarafsz, nesnel, objektif, objective unbreakable = krlmaz uncertainty = belirsizlik, doubtfulness, dubiousness, zt anl.= certainty, sure thing unclear = mulak, belirsiz, ak olmayan, vague, uncertain, zt anl.= clear, well-defined unconcerned = ilgisiz, umursamaz, indifferent, inattentive, zt anl.= concerned, interested unconditional = koulsuz, kaytsz artsz, zt anl.= conditional unconscious = bilinsiz, bilinalt, bilind, zt anl.= conscious unconscious state = bilinsiz hal unconsciousness = bilinsizlik, baygnlk, zt anl.= consciousness uncontaminated = kirlenmemi, (hastalk vs.) bulamam, unpolluted, uninfected, zt anl.= contaminated uncontrollable = kontrol altna alnamayan uncover = ortaya / meydana / aa karmak, reveal, unveil, zt anl.= cover uncut = kesintisiz undeniably = inkr edilemez ekilde under consideration = deerlendirilmekte, karar gndeminde under debate = tartlmakta under threat = tehdit altnda under trial = deneme altnda, denenmekte under- or overbuilt = (salamlk ve / veya ktle iin) eksik / yetersiz veya ar yapl under-activity = az hareket, yetersiz faaliyet undercarriage = (uak iin) ini takmlar, landing gear

www.bademci.com

168 - DS Szl
undercover policeman = gizli / sivil polis underestimate = kmsemek, deerinin altnda paha bimek, hafife almak, undervalue, zt anl.= overestimate, exaggerate underfund = yeterince finanse etmemek undergo = 1) (ameliyat, deiim vs.) geirmek, (tamirat, eitim vs.) grmek, have, go through; 2) (sknt, ac vs.) ekmek, experience; 3) (zorluk, ikence vs.)ye maruz kalmak, be subjected to, be exposed to underhand = el altndan, gizli, sinsi, secret, sly underinvest = gereinden az / eksik yatrm yapmak underlie = altnda bulunmak / yatmak, asl nedeni olmak, temelini oluturmak underline = vurgulamak, altn izmek, stress, emphasise underlying = altnda yatan, temelindeki undermine = temelini andrmak, yava yava yok etmek, zayflatmak, zorlatrmak, weaken, zt anl.= strengthen, build up, (His friends criticism undermines his self-confidence. = Arkadalarnn eletirileri, onun zgvenini zayflatyor.) underneath = altna / altnda undernourished = yetersiz beslenmi, ill-fed, underfed undernutrition = yetersiz beslenme underpaid = (olmas gerekenden) dk cretli underperform = daha dk performans gstermek, daha az icra etmek, (gereinden veya olabileceinden) az ilerleme kaydetmek understandable = anlalabilir, reasonable, zt anl.= unreasonable understandably = anlalr, makul bir ekilde, conceivably, reasonably, zt anl.= ambiguously, unreasonably understanding = anlay, anlama, comprehension undertake = stlenmek, taahht etmek, bir ie girimek, get in charge (of), carry out undertaking = giriim, stlenme underwater archaeology = sualt arkeolojisi (arkeolojinin, su altnda kalan eserleri ve batklar, dallar yapmak suretiyle inceleyen alan) underweight = zayf, dk kilolu, skinny underworld = (mitolojide) yeralt dnyas undeserved = hak edilmemi, unmerited, zt anl.= deserved undeservedly = hak etmedii ekilde, hak edilmemi bir biimde, zt anl.= deservedly undesirable = istenmeyen, tatsz, unwanted, zt anl.= desirable undetectable = fark edilmesi / bulunmas mmkn olmayan, unnoticeable undetected = gzden kam, farkedilmemi, unnoticed undigested = sindirilmemi undoubtedly = phesiz / kukusuz bir ekilde, kesinlikle, obviously, unmistakably, convincingly, zt anl.= doubtfully, questionably undue = yakksz, uygunsuz, yersiz, ar, unjustified, untimely, excessive unduly = bo yere, gereksizce, unnecessarily, zt anl.= sensibly unearth = kazarak karmak, dig out, zt anl.= bury unease = huzursuzluk, endie, kayg, unrest, worry, zt anl.= ease uneasy = kaygl, tedirgin, restless, uncomfortable, zt anl.= at ease unemotional = duygusuz, detached, aloof, zt anl.= emotional unemployment = isizlik unenviable = istenmeyen, uygunsuz, kskanlacak trden olmayan, undesirable, zt anl.= enviable, desirable unethical = etik olmayan, ahlaka aykr, immoral, zt anl.= ethical, moral uneven = eit olmayan, dengesiz, imbalanced, zt anl.= even, uniform unevenly = eit olmayan ekilde, dengesizce, zt anl.= evenly, uniformly unexpected = beklenmedik unexplored = aratrlmam unfair = haksz, unjust, zt anl.= fair, just unfairly = haksz bir ekilde, adaletsizce, unjustly, zt anl.= fairly, justly unfamiliar = aina olmayan, yabanc, unknown, strange, zt anl.= familiar, known unfashionable = modaya uymayan, modas gemi, outmoded, zt anl.= fashionable unfeasible = yaplamaz, gerekletirilemez, impracticable, zt anl.= feasible, practicable unfertilized = (yumurta iin) dllenmemi, (toprak iin) gbrelenmemi unfold = aklamak, akla kavuturmak, clarify, reveal, zt anl.= conceal unforeseen = beklenmedik, umulmadk, unexpected, zt anl.= expected unfortunate = znt veren, talihsiz, pitiful, zt anl.= fortunate

www.bademci.com

DS Szl - 169
unfortunately = ne yazk ki, maalesef, regrettably, zt anl.= fortunately unfounded = temelsiz, dayanaksz, groundless ungainly = hantal, kaba, biimsiz, awkward, clumsy unharmed = zarar grmemi, salam, intact, undamaged, zt anl.= harmed, damaged unicorn = tekboynuz (banda tek bir boynuz olan at biimindeki efsanevi yaratk) unified = birletirilmi, birlemi unified field theory = birleik alan teorisi (fizikte, temel paracklar arasndaki tm temel kuvvetlerin tek bir alan olarak ifadesini salayan bir eit alan teorisi) uniform = 1) her yan / blm ayn, even; 2) tutarl, bir rnek, consistent, similar, zt anl.= different, variable uniformity = 1) aynlk; 2) tutarllk, bir rnek olu, consistency, similarity, zt anl.= diversity uniformly = aynen, eit bir ekilde, her yan ayn ekilde, equally, evenly, zt anl.= differently unify = birletirmek, bir btn haline getirmek, combine, unite, zt anl.= detach, separate unimaginable = hayal / tasavvur edilemez, incredible, unbelievable, zt anl.= believable unimpaired = zarar grmemi unintended = istemeden gerekleen, accidental, unintentional, zt anl.= deliberate unintentionally = istemeden, kazara, accidentally, zt anl.= deliberately, on purpose uninviting = ekici olmayan, itici, unattractive, zt anl.= inviting unique = benzersiz, esiz, yegane, tek, (bir kiiye ya da eye) zg, unparalleled uniquely = benzersiz / esiz bir ekilde, solely, zt anl.= commonly uniqueness = benzersizlik, esizlik, yeganelik unit = birim (tek bir btn olarak alglanabilen bir kavramlar veya objeler grubu) unite = birletirmek, bir araya getirmek, combine, consolidate, zt anl.= disunite, sever universal = evrensel universe = evren, cosmos unjustifiable = gerekesiz, haksz, yersiz, inexcusable, indefensible unjustly = haksz bir ekilde, unfairly, zt anl.= justly unknown = bilinmeyen, unidentified, zt anl.= known unlike = (bir ey)den farkl olarak, tersine, tam aksine, as opposed to, zt anl.= like unlikely = mmkn olmayan, olanaksz, ok az bir olaslkla, improbable, zt anl.= likely unlimited = sonsuz, snrsz unload = boaltmak unmanned = (hava, uzay tatlar vs. iin) insansz, zt anl.= manned unmatchable = emsalsiz, benzersiz, incomparable, unrivalled, zt anl.= ordinary unmet = (ihtiya, beklenti, talep vs. iin) karlanmam unmistakably = phesiz, phe gtrmez bir ekilde, certainly, undoubtedly, zt anl.= questionably, doubtfully unnatural = doal olmayan unnecessarily = bo yere, gereksizce, unduly, zt anl.= reasonably, sensibly unobtrusive = dikkat ekmeyen, gze arpmayan, alak gnll, unnoticeable, humble, zt anl.= obtrusive, noticeable unorthodox = geleneksel olmayan, allmn dnda, irregular unparalleled = esiz, emsalsiz, benzeri olmayan, unmatched, zt anl.= inferior unpaved = (yol iin) parke ta / asfalt denmemi unpleasant = ho olmayan, tatsz, undesirable, nasty, zt anl.= pleasant, delightful unpopular = rabet grmeyen, gzden dm unprecedented = grlmemi, emsalsiz, exceptional, zt anl.= usual unpredictability = belirsizlik, bilinemezlik, volatility, zt anl.= predictability unpredictable = nceden bilinmez, kestirilemez, unforeseeable, variable, zt anl.= predictable, unchanging unprescribed = reetesiz, over-the-counter unprotected = korunmam unravel = z(l)mek, sk(l)mek, halletmek, solve, figure out, zt anl.= code, encode unreachable = ulalamaz, inaccessible, zt anl.= reachable unrealistically = gereki olmayan bir ekilde, unbelievably, zt anl.= realistically unrelenting = amansz, acmasz, merciless, zt anl.= compassionate, merciful unreliability = gvenilir olmama, kaypaklk, changeability, zt anl.= reliability, dependability unreliable = gvenilmez, salksz, uncertain, dubious, zt anl.= reliable unrequited = karlk grmeyen, karlksz unresponsive = cevapsz, tepkisiz, zt anl.= responsive unrest = huzursuzluk, kargaa, disturbance, dissatisfaction, zt anl.= peace, harmony

www.bademci.com

170 - DS Szl
unsafe = emniyetsiz, tehlikeli, dangerous, zt anl.= safe unsanitary = temiz olmayan, salksz, unhygienic, zt anl.= sanitary, hygienic unsatisfactory finding = tatmin edici olmayan / yetersiz bulgu unsatisfying = tatmin etmeyen unsaturated = doymam unsaturated fat = doymam ya unseasonable = mevsim normallerinin altnda ya da zerinde, zamansz, untimely unsettled = tedirgin, huzursuz, huysuz unsightly = irkin, gze ho gelmeyen unstable = dengesiz, kararsz, deiken, sabit olmayan, inconstant, zt anl.= stable unsuccessful = baarsz, zt anl.= successful unsustainable = srdrlemez, (ayn artlarda) devam edemez unsympathetic = itici, arkada canls olmayan, unfriendly, zt anl.= sympathetic, friendly untaxed = vergilendirilmemi until fairly recently = olduka yakn zamana kadar until well into the nineteenth century = ondokuzuncu yzyln ortalarna kadar untold = tarifsiz unused = kullanlmam, zt anl.= used unusual = allmadk, tuhaf, ender, olaand, uncommon, strange, zt anl.= familiar, normal unusually = sra d / allmadk ekilde, uncommonly, zt anl.= commonly unwanted = istenmeyen unwary = dikkatsiz, tedbirsiz, zt anl.= careful, watchful unwilling = isteksiz, gnlsz, reluctant, uneager, zt anl.= willing, eager, ready unwillingly = isteksizce, gnlszce, reluctantly, zt anl.= willingly, eagerly unwillingness = isteksizlik, gnlszlk, reluctance, zt anl.= eagerness, willingness unwise = akllca olmayan, foolish, silly, unintelligent, zt anl.= wise, thoughtful unwisely = aklszca, foolishly, (He invested unwisely and lost a fortune. = Aklszca yatrm yapt ve bir servet kaybetti.) unworkable = iletilemez, yrtlemez unyielding = sert, mukavim, geit vermez up against = kar karya, facing upbringing = (ocuk iin) yetitir(il)me, bytme update = modernletirmek, gncelletirmek, modernise, renew upgrade = gelitirmek, dzeyini ykseltmek, improve, advance, zt anl.= worsen, weaken uphold = tarafn tutmak, desteklemek, onaylamak, back up, advocate upkeep = bakm, muhafaza, idame, maintenance upper arm = kolun omuzla dirsek arasndaki ksm upper class = st snf, yksek gelir snf upright = dikey, dik upset (fiil) = 1) bozmak, altst etmek, disturb, disrupt; 2) zmek, sinirlendirmek, bother, afflict upset (sfat) = zgn, zntl, distressed upsetting = zc, znt veren, sinir bozucu, annoying, hurtful, distressing, zt anl.= pleasing upstream = akntnn tersi ynnde, akntya kar, zt anl.= downstream urban = kentsel, kentle ilgili, ehirlerde oturan, zt anl.= rural, (Crime rate is usually higher in urban areas than in rural areas. = Su oran kentsel blgelerde, tarada olduundan genellikle daha yksektir.) urbane = medeni, civilized urbanized = kentlemi, ehirlemi, zt anl.= rural urea = re (protein metabolizmas sonucu vcutta oluan ve idrar ile dar atlan atk madde) urge (fiil) = (birisini bir ey yapmaya) tevik etmek, kkrtmak, encourage, incite, zt anl.= discourage, deter urge (isim) = iddetli arzu, tutku, desire, passion, zt anl.= dislike, hate urgency = aciliyet, ivedilik, emergency urgent = 1) acil, ivedi; 2) zorunlu; 3) srarl, srar eden urgently = acilen, acil olarak, ivedilikle, nemle, immediately uric acid = rik asit (protein metabolizmas sonucu oluup kanda ve idrarda bulunan bir madde) urinary = uriner sistem (idrar yollar) ile ilgili urinary creatinine excretion = idrar yoluyla kreatinin maddesinin vcuttan atlmas urine = idrar urine screen = idrar tarama urticaria = rtiker (bir tr kantl deri hastal) US / USA = (the US / USA eklinde kullanlr) Amerika Birleik Devletleri, (the) United States of America

www.bademci.com

DS Szl - 171
US Federal Aviation Administration = Birleik Devletler Federal Havaclk Dairesi (ABDde tm sivil havacl dzenlemek ve denetlemek ile grevli kurulu) US Geological Survey Centre = Birleik Devletler Jeolojik Aratrmalar Merkezi (ABDde, blgeleri jeolojik olarak incelemekle ve jeolojik haritalar karmakla grevli merkez) use = kullanm use to the full = sonuna kadar kullanmak use up = kullanarak azaltmak, bitirmek, tketmek, deplete, run through used to = bir fiilden once geldii zaman (eskiden) idi (ama artk deil) anlam verir, (He used to write to me frequently; he doesnt any more. = Eskiden bana ska yazard; artk yazmyor.) useful = yararl, faydal, beneficial, helpful, zt anl.= useless, harmful useless = ie yaramaz, worthless usher in = 1) nclk etmek; 2) (ieri) getirmek, bring in usual = allm, olaan, zt anl.= unusual Utah = ABDde bir eyalet uterus = uterus (rahim) utilitarian = faydacl, fayda / yarar gzetici, useful, practical, zt anl.= unpractical utility = 1) (gaz, elektrik gibi) kamu hizmeti, (The rent does not include utilities. = Kiraya elektrik, su, gaz vs. (hizmetlerin bedeli) dahil deildir.); 2) yarar, fayda, kullanllk utilize = yararlanmak, use, make use of utmost = en byk, en ok utter = 1) tamamen, complete; 2) kesin, kesinkes, mutlak, absolute utterly = tamamen, hepten, absolutely, totally, completely, (After the crisis, he tried hard to save his company from bankruptcy but failed utterly. = Krizden sonra firmasn kurtarmak iin ok abalad ama hepten baarsz oldu.)

www.bademci.com

V V VV
vacation = tatil vacationer = tatilci vaccinate = alamak vaccine = a vacuum = boluk vagary = kapris vague = belirsiz, bulank, pheli, dim, obscure, zt anl.= defined vaguely = tam anlamn vermeyecek ekilde, belli belirsiz, ambiguously, zt anl.= clearly, explicitly valiantly = cesurca valid = geerli, salam, yasal, credible, solid, legitimate, zt anl.= invalid, unacceptable validity = geerlilik, meruluk, legitimacy, zt anl.= invalidity value = deerini / kymetini bilmek, appreciate valued = deerli, esteemed, highly-regarded valve = 1) valf, subap; 2) radyo lambas valve radio = lambal radyo vandalism = vandalizm, evreye zarar verme (rn. duvarlar boyama, sokak lambalarn krma vs.) vanguard = nc (birlik / kol) vaporise = buharla(tr)mak, evaporate vapour = buhar, buu variable = deiken, etmen variation = 1) dzensizlik; 2) varyasyon, farkllama, eitleme, diversity varicella virus = suiei virs varied = deiiklik gsteren, eitli variety = cins, tr, eitlilik, deiiklik, farkllk various = eitli, miscellaneous, numerous vary = eitlilik gstermek, farkllk gstermek, dei(tir)mek, eitlen(dir)mek, change, differ, alter, zt anl.= remain, stay vasoconstriction = kan damarlarndaki daralma, zt anl.= vasodilation vast = ok byk, ok geni, engin, huge, immense, (They are building these roads at vast expense. = Bu yollar ok byk harcamalarla yapyorlar.) vast majority = byk ounluk vast sums (of) = ok byk miktarlarda (para vs.)

vast tracts of forest = ok geni ormanlk araziler vastly = ok, byk oranda, highly, greatly vastness = byklk, enginlik vector = 1) vektr (bir miktar ve bir yn ieren bir ifade, rn. yerekimi kuvveti); 2) hastalk tayc vegetation = bitkiler, bitki rts vegetative = 1) byme yetenei olan; 2) bitkisel vehemently = iddetli / hiddetli / ateli bir ekilde, passionately vehicular = tatlara ilikin velcro = crt crt, crt bant (rn. ocuk ayakkablarnda back yerine kullanlan kapatma eleman) vellus = erikinlerde gvde, kol ve bacaklar zerindeki ince ty / kl velocity = (belli bir ynde) hz vendor = satc, iportac Venice = Venedik (talyada, ehrin ana caddelerini oluturan su kanallar ile nl bir kent) vent = delik, yark ventilate = havalandrmak ventilation = havalandrma, (In the attic, the only ventilation was through a small door at the back. = Tavanarasnda tek havalandrma arka taraftaki kk bir kapdan salanyordu.) ventromedial nucleus = hipotalamusun ortasnda yer alan ve doygunlua ulaldnda yeme isteini bask altna alan sinir hcresi yn venture (fiil) = 1) tehlikeye at(l)mak, stake, jeopardize; 2) gze almak, dare, stake venture (isim) = giriim verbal = szl, oral, zt anl.= written verbal communication = szl iletiim verbally = szl olarak, orally verdict = jri karar verification = dorulama, teyit etme, confirmation, validation, zt anl.= invalidation verify = dorulamak, gereklemek, teyit etmek, onaylamak, confirm, validate, zt anl.= invalidate versatile = deime kabiliyeti yksek, ok ynl, adaptable, all-purpose, many-sided

www.bademci.com

DS Szl - 173
versatility = ok ynllk / fonksiyonluluk, adaptability version = 1) versiyon, tr; 2) yorum, (The Prime Ministers version of the economic matters was quite different from that of the Opposition. = Babakann ekonomiyle ilgili yorumu ana muhalefetin yorumundan olduka farklyd.) versus = (bir ey ya da kii)ye kar, in opposition to vertebra = (oul: vertebrae) omur vertebrate = omurgal, craniate vertical = dikey, zt anl.= horizontal very first = ilk vessel = 1) gemi, tekne; 2) damar vest = yelek vested = kazanlm, mutlak, sabit Vesuvius = Vezv Yanarda (talyada, nl Pompei antik kentini lavlar altnda brakarak yok etmi olmasyla tannan bir volkan) veterinary medicine = veteriner hekimlii veterinary surgeon = hayvan cerrah, operator veteriner vex = cann skmak, sinirlendirmek, kzdrmak, irritate, upset, zt anl.= soothe viable = (rnein, ekonomik olarak) yaplabilir / uygulanabilir, feasible, practicable, zt anl.= unachievable viable level = makul, kabul edilebilir seviye vibrant = parlak, canl vibrate = titre(t)mek, shake, zt anl.= be still vibration = titreim vibrotactile = titreim yoluyla alan vice versa = tersi(ne), aksi(ne), br trls (de), tersi (de), the other way round vicinity = civar vicious = kt, irkin, acmasz, nasty, brutal vicious circle = ksr dng, fasit daire victim = kurban, madur Victorian = ngilterede, Kralie Viktoryann hkm srd 1837 ile 1901 yllar arasnda kalan dnemde yaam / dneme ait view (fiil) = 1) deerlendirmek, consider, regard; 2) dikkatlice incelemek, look at; 3) (film vs.) izlemek, watch view (isim) = 1) gr, fikir, dnce, inan, bak as, opinion, conception; 2) grn, manzara, panorama view as = olarak grmek, (view as important = nemli grmek, nemli olduunu dnmek) vigilant = ihtiyatl, tetikte olan, watchful, zt anl.= oblivious vigorous = 1) terleten, zahmetli; 2) kuvvetli, etkin, gayretli, enerjik, zealous, energetic, zt anl.= impotent, inactive vigorously = kuvvetlice, gayretli bir ekilde, actively, energetically Vikings = Vikingler (skandinavyada, zellikle 8. 11. yylar arasnda etkin olan, korsan ve tccar kavim) villus = (oul: villi) 1) (rn. barsak ve mide cidarlarnda bulunan) emzik bana benzeyen minik knt; 2) (zellikle eftali gibi meyvelerin zerindeki) ince ty vindication = temize karma, susuzluunu kantlama vine = sarmak yapl, (kaza vs.) tutunarak byyen bitki vinegar = sirke vineyard = zm ba violate = (yasa, kural vs.) inemek, ihlal etmek, breach, infringe, zt anl.= obey, observe violation = (yasa, kural vs. iin) ihlal (etme) / aykr davran, breach violence = iddet, zorbalk, disturbance, riot violent = ykc, sert, iddetli, zorlu, destructive, strong, zt anl.= mild, passive violent motion sickness = iddetli hareket / sarsnt tutmas violently = ykc ekilde, iddetlice, destructively, strongly, zt anl.= mildly, passively viral = viral (virslerden kaynaklanan, virslerle ilgili) Virginia = Bat ABDde bir eyalet virologist = virolog (viroloji alannda alan uzman) virology = viroloji (virsleri inceleyen tp ve biyoloji alan) virtual takeover = fiili / gayriresmi devralma virtually = neredeyse, hemen hemen, nearly, actually virtue = 1) meziyet, yarar, avantaj, asset, advantage; 2) erdem, fazilet, goodness, zt anl.= vice, merit visa = vize (lkeye giri ve lkede kalma izni) viscid = yapkan, sticky visibility = grnebilirlik, grnrlk, grme olana, detectablity visible = grnebilir, grlr, ak, belli, apparent, conspicuous, detectable, zt anl.= obscured, concealed, hidden vision = 1) grme kabiliyeti, eyesight; 2) grnt, image; 3) hayal, d, daydream; 4) ngr, foresight visionary = 1) hayalperest; 2) ileriyi gren kimse

www.bademci.com

174 - DS Szl
visual = grsel visual acuity = grme keskinlii (uzaktaki / yakndaki cisimleri net grebilme hali) visual field = gr alan vital = 1) yaamsal, hayati, yaam iin gerekli; 2) ok nemli, critical, essential, pivotal, zt anl.= insignificant, trivial vitality = canllk, hareketlilik, dirilik, liveliness, vigour vitally important = hayati neme sahip vitamin A deficiency = A vitamini yetersizlii vitreous = genellikle ekilsiz, camlamasn tamamlamam (malzeme) vivid = canl, etkili, gl, intense, colourful, zt anl.= weak, dull vividly = ok canl / gl bir ekilde, lively, clearly, zt anl.= vaguely vocalization = ses ile ifade vocational = mesleki, meslee ilikin, occupational voice = dile getirmek, anlatmak, tell, narrate volatile = buharlaabilen volume = hacim voluntarily = isteyerek, gnll olarak, willingly, zt anl.= forcibly voluntary (sfat) = gnll, istee bal, willing, zt anl.= involuntary, obligatory volunteer (fiil) = gnll olmak, offer volunteer (isim) = gnll vomiting = kusma voracious = doymak bilmez, a gzl vote (for) (fiil) = (birisine) oy vermek vote (isim) = oy voter = semen voyage = deniz yolculuu vulnerability = saldrya ak olma, susceptibility, weakness vulnerable to = (bir eye) kar savunmasz, kolaylkla yaralanabilir, saldrya / eletiriye / riske ak / maruz, susceptible to, exposed to, at risk of, weak, zt anl.= protected, secure, (Elderly people, especially those living alone, are vulnerable to accidents happening at home. = Yalilar, zellikle yalnz yaayanlar, evde meydana gelen kazalara kar savunmaszdrlar.)

www.bademci.com

W W WW
wage (fiil) = (sava vs.) amak, balatmak, srdrmek, carry on, undertake, zt anl.= cease, stop wage (isim) = maa, salary wage-earning = 1) sabit bir maatan ziyade saat creti hesabyla alma; 2) (alma karl) gelir / cret salayan / kazandran wait = bekleyi waiver = feragat wakefulness = uyanklk hali wallet = czdan walnut = ceviz Walt Disney Company = Walt Disney irketi (elence sektrnde faaliyet gsteren, zellikle yaratt izgi karakterlerle tannan byk bir irket) wander away = amasz bir ekilde dolaarak (bir yerden) uzaklamak wane = azalmak, eksilmek, tkenmek, diminish, decrease, zt anl.= increase war = sava, battle, zt anl.= peace ward = (hapishanede) kou, (hastanede) servis / hastalarn kald oda warfare = (genel kavram olarak) sava, (nuclear warfare = nkleer sava), (diplomatic warfare = diplomatik sava) warfare agent = savalarda kullanlan kimyasal vs. madde warm up (fiil) = (kaslar, motoru vs.) stmak warm-blooded = scakkanl warming = snma warm-up (isim) = (kaslar, motor vs. iin) snma warn = uyarmak, ikaz etmek, ihtar etmek warning = uyar warning label = uyar etiketi warp = deiiklik, saptrma warp thread = zg iplii (dokuma tezgahnda kuman boyuna olan iplik) warrant = izin vermek, garanti etmek, ruhsat vermek, permit, approve, guarantee warring = savaan warrior = sava

war-torn = savan yakp ykt wash ashore = sahile vurmak wastage = zayiat waste (fiil) = boa harcamak, israf etmek, (He wasted his inheritance in casinos. = Kendisine kalan miras kumarhanelerde yedi.), (Waste not, want not. = Boa harcama, bakasndan dilenmek zorunda kalma.) waste (isim) = 1) bo arazi, ssz yer; 2) atk madde, israf waste dump = p depolama alan, byk plk waste material = artk / atk madde waste product = atk madde, ykm rn wasteful = savurgan, msrif wastefully = msrife, savurganca, extravagantly, zt anl.= thriftily wastefulness = israf, savurganlk wasting = zayflama, kuvvetten dme, (wasting disease = verem vs. gibi ince / zayf dren hastalk) watch out for = (bir tehlikeye) kar uyank olmak, dikkat etmek, look out for watchfulness = tetiktelik, uyanklk, alertness water delivery system = su datm ebekesi water supply = su rezervi / stou water table = su tabakas seviyesi (yerin altnda, topran suya tamamen doyduu seviye) water-borne = sudan gelen, su yoluyla tanan waterfall = elale waterfowl = su kuu water-stressed = su sknts eken watery tissue = suyu tutan doku wattle = (hindi, kertenkele gibi baz hayvanlarda) genellikle boyun blgesinde parlak renkli ve sarkk deri katman wave = dalga wave-exposed = dalgalara ak wavelength = dalga boyu way of life = yaam biimi way off = ok dnda / uzanda way-station = ara istasyon

www.bademci.com

176 - DS Szl
weak nuclear force = zayf nkleer kuvvet (baz atomalt paracklar bir arada tutan, ancak kimi zaman yeterli gelmeyerek radyoaktif bozunmaya yol amas sebebiyle zayf olarak adlandrlan temel fiziksel kuvvet) weak pulse = zayf nabz weaken = zayfla(t)mak, hafifle(t)mek, gszle(tir)mek, lessen, undermine, zt anl.= strengthen, build up weakness = zaaf, gszlk, vice wealth = zenginlik, servet, varlk wealth of information = bilgi hazinesi, bilgi bolluu wealthy = varlkl, zengin, refah iinde, rich, affluent, zt anl.= poor weapon = silah weapons of mass destruction = kitle imha silahlar wear = ypranma wear and tear = anma ve ypranma wear down = ypranmak, ypratmak, erode, wear out, (The illness wore her down. = Hastalk onu ypratt.), (My shoes are badly worn down at the heels. = Ayakkablarmn topuklar iyice anm.) wear on = (sre kapsayan bir dnem vs. iin) yava yava ilerlemek wear out = ypranmak, anmak, eskimek, wear down, deteriorate wear out over time = zamanla / zaman iinde eskimek / anmak weary = yorgun, usanm, bkkn, bored weather = hava (durumu) weathering = hava etkisiyle deiime urama weave = dokumak, rmek weave together = 1) deiik elerden bir btn oluturmak; 2) rerek birletirmek weave-like = rg benzeri webbed = (baz hayvanlarn ayaklar iin) perdeli webbed together = (bir tr) perdeyle birbirine bal Weddell seal = Weddell foku (Antarktika evresinde yaayan bir fok tr) wedding = dn wedge = kama, takoz weed = yabani ot, ayrk otu weed-killer = herbisit (istenmeyen bitkilerin yetimesini nlemek amac ile kullanlan tarmsal ila), herbicide weekly = haftalk gazete veya dergi weigh = 1) hesaplamak (kyaslamak), consider, (I weighed the benefits of the plan against its risks. = Plann yararlarn, riskleri ile kyasladm.); 2) (arln) lmek, tartmak, measure weigh on = endielendirmek, endieye sevk etmek, cause to worry weigh up = tartmak, deerlendirmek, aklnda lp bimek, consider, evaluate, assess weight loss = zayflama, kilo kayb weight loss scheme = zayflama plan / program weight training = (sporda) arlk almas weight-for-height table = arlk-boy tablosu weightlessness = arlksz / yerekimsiz ortam weirdness = gariplik, tuhaflk, strangeness welcoming = dosta, iten welfare = refah, prosperity, well-being welfare state = refah lkesi well = kuyu well after = (bir olaydan / bir zamandan) ok sonra well before = ok nce well beyond = olduka tesinde / zerinde Well done! = Aferin, iyi olmu! well over = (bir deer)in olduka zerinde, far more than well under = epeyce altnda well-annotated = dipnotlarla iyice aklanm well-being = kar, yarar, refah, iyilik, saadet well-buried = (gmlerek) iyice gizlenmi well-compiled = iyi derlenmi well-constructed = iyi ina edilmi, salam well-developed = iyi gelimi, bym well-drawn = iyi izilmi, tiplemesi iyi yaplm well-established = iyice yerlemi, deep-rooted well-founded = salam temele dayal, substantiated well-informed = iyi bilgilen(diril)mi well-maintained = iyi muhafaza edilmi, iyi baklm, well-kept well-nourished = iyi beslenmi, iyi gda alm, wellfostered, zt anl.= ill-nourished well-off = iyi durumdaki, varlkl, hali vakti yerinde well-preserved = (rn. kayann / buzun iinde) iyi korunmu well-read = ok okumu well-regarded = sayg uyandran, kabul gren, iyi karlanan

www.bademci.com

DS Szl - 177
well-rested = iyi dinlenmi West Indies = Bat Hint Adalar (Karayipler blgesindeki adalara eskiden verilen ad) Western = Batl Western society = Bat toplumu Westerner = Batl wet = (altn, yatan vs.) slatmak wetland = karasal iklim blgeleriyle deniz iklim blgeleri veya gller arasnda kalan, nemli ve genellikle bataklk blge whaling = balina avcl What a relief! = im rahatlad! What for? = Ne iin?, Ne amala? what goes on = olup bitenler, ne olup bittii. . . What good would that be? = Onun ne faydas olacak ki? what is more = dahas. . . , furthermore, moreover What use does it serve? = Ne ie yaryor? what is in the best interests of smo = birisi iin en iyisi / en dorusu ne ise whatever = btn, hepsi, herhangi, her ne, ne olursa whats more = bkz. what is more whatsoever = hibir surette, at all wheat = buday wheel = tekerlek wheelchair = tekerlekli sandalye wheeze = hrlamak, hrltl ses karmak when it comes to = i (bir ey)e gelince, (When it comes to writing compositions, I am hopeless. = kompozisyon yazmaya gelince, ben umutsuz bir vakaym.) whereas = oysa, iken, while, inasmuch as whereby = onunla, onun vastasyla, by means of which, through which whether (or not) = olup olmadn, (yap)p (yap)mayacan, (yap)sa da (yap)masa da, ister ister , (I am not sure whether or not he is guilty. = Onun sulu olup olmadndan emin deilim.) whilst = -iken, while whirlwind = hortum, tornado whisper = fsldamak, fslt whistle = slk, ddk white blood cell = beyaz kan hcresi (akyuvar) white blood cell count = akyuvar saym whole foods = doal yiyecekler whole grain = tam tahl (kepekli; d yzeyleri alnmam) wholeheartedly = itenlikle, samimi olarak, sincerely wholesome = salkl, besleyici whooping cough = bomaca widely = 1) byk lde, ak farkla, uzak ara; 2) genellikle, geni apta, yaygn olarak, commonly, usually widely available = yaygn olarak ulalabilir / edinilebilir widen = genile(t)mek, (aras) almak wide-ranging = ok eitli konularla ilgili widespread = yaygn, extensive, prevalent, zt anl.= limited, rare, (There is a widespread belief that the newspapers had invented the story. = Gazetelerin, hikayeyi uydurduu ynnde yaygn bir inan var.) widowed = dul kalm wildebeest = Gney Afrika antilopu wilderness = (el dememi) bo arazi, l, kr, vahi doa wildfire = sndrlmesi g yangn / ate wildflower = kr iei, doada kendiliinden yetien iek wildlife = yaban hayat (insan hari, doal ortamnda yaayan tm canllar) willing = istekli, gnll, eager, ready, zt anl.= reluctant, unwilling willingness = isteklilik, gnlllk, enthusiasm, eagerness, readiness, zt anl.= reluctance, unwillingness windblown = 1) (zellikle aalar iin) hakim rzgarlarn estii ynde byyen / ekil alan; 2) rzgarn srkledii, rzgar tarafndan tanan wind-borne = (bitkilerin sporlar vs. iin) rzgarla tanan windbreaker = rzgar kesen windpipe = soluk borusu wing = kanat wing-warping = uakta manevra esnasnda tm kanadn hareket etmesi teknii wipe out = silip sprmek, ortadan kaldrmak, destroy wire = haberlemek wire service = haber servisi (haber ajanslarnca gazeteler, televizyonlar gibi yaync kurululara salanan haber hizmeti), news service wisdom = bilgelik, irfan, hikmet, bilgece gr / sz, wiseness wise = akll, akllca, bilge, bilinli, sensible, knowing, zt anl.= foolish

www.bademci.com

178 - DS Szl
wish = istemek, arzu etmek, dilemek, want, be willing witchcraft = byclk with a view to doing smt = bir ey yapmak amacyla / niyetiyle, with the intention of doing smt with delight = sevinle, memnuniyetle, keyifle, with joy, with gladness, with pleasure with ease = kolaylkla, zorluk ekmeden, easily, zt anl.= with difficulty with great ease = ok byk bir kolaylkla with reference to = (bir ey)e ilikin olarak, ile ilgili olarak, regarding with regard to = (bir ey)e gelince, (bir ey) ile ilgili olarak, with respect to with respect to = (bir ey)e gelince / ile ilgili olarak, with regard to with the exception of = dnda, haricinde with the idea of doing smt = bir ey yapmak amacyla / niyetiyle withdraw (from) = 1) geri ek(il)mek, retreat, zt anl.= attack, assault; 2) (para) ekmek; 3) (svy damardan) geri ekmek withdrawal = iine kapanma, ekilme, ayrlma, alienation withdrawal symptom = yoksunluk belirtisi (belirli ilalar kesilince ortaya kan semptom) withdrawn = ekingen, iine kapank, unsociable, zt anl.= sociable, outgoing withhold = 1) saklamak, vermemek, detain, hide, zt anl.= release, let go; 2) kesmek, discontinue within = iinde, ierisinde within and without = ieriden ve dardan within reach = ulalabilir, eriim dahilinde, available, attainable, zt anl.= remote, distant withstand = (bir ey)e dayanmak, (birisi ya da bir ey)e kar koymak, direnmek, resist witness (fiil) = tank / ahit olmak, tanklk / ahitlik etmek, observe witness (isim) = tank, ahit wobbly = sallanan, dengesi bozuk womanizer = zampara wonder (fiil) = merak etmek, dnmek, hayret etmek, question, think wonder (isim) = 1) merak; 2) hayret, aknlk; 3) mucize, harika woodland = aalk arazi / alan woods = (the woods eklinde kullanlr) koru, ormanlk alan work (fiil) = 1) ilemek, almak; 2) ie yaramak, iyi sonu vermek work (isim) = i, alma, eser work against = (birisi)ne kar (koz olarak) kullanlmak work at = almak, abalamak work for = (birisi) iin / (birisi)nin emrinde almak work into = (yava hareketlerle) yerletirmek, oturtmak, uydurmak, (yuvasna) altrmak work miracles / wonders = mucizeler / harikalar yaratmak work on = (bir ey)in zerinde almak work ones way through = (bir ey)in iinden kendine yol aarak ilerlemek, zorluklar / engelleri aarak ilerlemek work out = 1) (plan, proje vs.) planlamak, baarmak, iyi sonulandrmak, (bir sorunu) zmek, (uraarak) ortaya karmak, accomplish, solve, zt anl.= fail, miss; 2) (hesaplayarak) bulmak, calculate work through = alarak bitirmek / iinden kmak, baar ile stesinden gelmek, deal with work to the advantage of = (birisi)ne avantaj salamak, (birisi)nin iine yaramak, benefit work under pressure = bask altnda almak workable = ilenebilir workaholic = ikolik workforce = igc working = ileme tarz, ileyi, functioning workload = i yk workman = ii workmanship = iilik, ustalk workspace = alma alan World Trade Organization = Dnya Ticaret rgt (lkeler arasndaki ticari ilikilerin ve dzenlemelerin gelitirildii ve grld uluslararas platform) World War I = 1. Dnya Sava World War II = 2. Dnya Sava worldwide = dnya apnda worrisome = endie / kayg verici worry about = (bir ey) hakknda endie / kayg duymak worsen = ktle(tir)mek, arla(tr)mak, aggravate, deteriorate, zt anl.= relieve, ease, facilitate, alleviate worship = tapnmak, ibadet etmek worth reading = okumaya deer worthily = hak ederek, bileinin hakkyla worthwhile = zaman harcamaya / zahmete deer, beneficial, rewarding, zt anl.= worthless worthy of = (bir ey)e deer / layk, kymetli, deserving, valuable, zt anl.= unworthy of

www.bademci.com

DS Szl - 179
would rather = tercihen, daha ziyade, (bir ey)den ziyade would-be = gelecekteki, mstakbel wound = yara, lesion wounded = yaral wrap up = (paket vs.) sarmak wrapping-rolling method = erken mlekilikte, yuvarlatlm bir kil eridinin spiral eklinde sarlp ykseltilerek mlein oluturulduu ve dtan bakldnda mlein st ste dizili disklerden olutuu izlenimi yaratan yntem wreck (fiil) = harap / parampara etmek, enkaz haline getirmek, ruin, shatter wreck (isim) = 1) enkaz, harabe; 2) batk gemi; 3) araba / uak / tren kazas wreckage = (bir gemi vs.)in (bir kaza vs. sonras) kalan paralar, enkaz wrestler = grei wrist = (el iin) bilek write off = 1) baarsz / nemsiz grmek; 2) (muhasebede) hesaptan dmek; 3) gzden karmak write out = tam olarak yazmak, (resmi bir ey) yazmak

www.bademci.com

XYZ XYZ XYZ XYZ


xenon = Zenon gaz, Xe x-ray = (bir organn vs.) rntgenini ekmek x-ray = x-n (gzle grlemeyen ve yumuak dokudan geebilmesi sebebiyle rntgen filmi ekiminde kullanlan bir eit elektromanyetik nm)

XYZ

zap with = ani bir darbeyle ldrmek, kill suddenly zenith = doruk, zirve, peak zero gravity = sfr yerekimi zinc = inko (mavimsi ak gri renkte, krlgan bir metal) zone = blge, mntka

Yanqui = Yanki (genellikle Amerikallardan alayl bir tavrla sz ederken kullanlr), Yankee Yanqui tastes = Yanki zevkleri yawn = esnemek year after year = yl be yl, her yl, yllarca yeast = maya (ekmek, alkoll iki, peynir gibi baz besinlerin retiminde yararlanlan tek hcreli mantar) yen = yen (Japonyann para birimi) yet = yine de, buna ramen, however yet unborn generations = henz domam nesiller yield (fiil) = (sonu, rn vs.) vermek, (kar, kazan) getirmek, produce, (The investigation yielded some unexpected results. = Aratrma, baz beklenmedik sonular ortaya kard.) yield (isim) = verim, kar, kazan, sonu, rn yield to = teslim olmak, boyun emek, yenik dmek, submit, capitulate, succumb, give in young = yavrular, offspring Yucatan Peninsula = Yukatan Yarmadas (Gneydou Meksikada bulunan, Karayip Denizi ile Meksika Krfezi arasnda yer alan yarmada)

www.bademci.com

181 - DS Szl

Bu szln hazrlanmasnda yararlandmz kaynaklar: 1. Oxford Advanced Learner's Dictionary, 7th Edit. 2005, Oxford University Press 2. Longman Dictionary of Contemporary English, International Edit. 2004, Longman 3. Collins Cobuild English Dictionary for Advanced Learners, Major New Edit. 2001, Collins Cobuild 4. Macmillan English Dictionary for Advanced Learners, International Student Edit. 2002, Macmillan Education 5. Roget's II, The New Thesaurus, 3rd Edit. 1995, Houghton Mifflin Company 6. Webster's Third New International Dictionary (Unabridged), 1993, Knemann 7. The New Webster's International Encyclopedia, 1st Edit. 1996, Trident Press International 8. Trk Dil Kurumu Trke Szl, 8. Bask 1988, Trk Dil Kurumu Yaynlar 9. Longman Dictionary of Phrasal Verbs, Rosemary Courtney, 3rd Imp. 1991, Longman 10. Byk ngilizce-Trke Genel Szlk, Nuri zbalkan, 1. Bask 1999, Alfa Yaynlar 11. Langenscheidt Standard English Dictionary, Resuhi Akdikmen, 1. Bask 1990, nklp Kitabevi 12. Oxford Dictionary of English, 2nd Edit. (revised) 2005, Oxford University Press 13. Collins English Dictionary and Thesaurus, Major New Edit. 1995, Collins Cobuild 14. Merriam-Webster's Medical Desk Dictionary, 1996, Merriam-Webster Inc. 15. Aklamal Tp Terimleri Szl, Utkan Kocatrk, 10. Bask 2005 16. Redhouse, ngilizce-Trke Szlk, 16. Bask 1998, Sev Matbaaclk ve Yaynclk Bu szln hazrlanmasnda bilgisine bavurduumuz uzman kiiler ve internet siteleri:
1 2 3 4 5 6 7

Do. Dr. Zuhal YAPICI, ocuk Nrolou Dr. zlem Su, Cildiye Uzman www.soitec.com Yrd. Do. Dr Zahide Onaran, stanbul.niversitesi, ktisat Fakltesi Do. Dr. Zuhal YAPICI, ocuk Nrolou Dr. Cengiz Tomar, Marmara niversitesi, Fen-Edebiyat Fakltesi, Tarih Blm www.wikipedia.org

www.bademci.com

You might also like